BYZANTİON ŞEHİR DEVLETİ'NİN KLASİK ÇAĞ'DA ( M.Ö.500-300 ) İSTANBUL BOĞAZI ÜZERİNDEKİ TİCARETİ KONTROL MESELESİ (Özet)
Yrd.Doç.Dr. Muzaffer DEMİR Muğla Üniversitesi, Fen-Edebiyat Fakültesi, Tarih Bölümü.

Genelde Karadeniz ticareti ve özel olarak bunda M.Ö. 7.yüzyılda Megaralılar tarafından kurulan, kuruluş yeri ve kurucusu Byzas'a atfen Byzantion olarak adlandırılan Byzantion şehir devletinin rolü düşünüldüğünde akla gelen tek bir Eskiçağ metni vardır. Bu metin M.Ö.3.yüzyılın sonunda Byzantion'lularla Rodoslular arasında yapılan savaşın temel nedenlerini açıklayan Polybius'a aittir:

M.Ö.3.yüzyılın sonunda Keltliler tarafından ağır bir şekilde vergi ödemeye zorlandıklarında Byzantion'lular, Hellenler'e onlardan bu krizde yardım ve destek isteyen elçiler göndermeye başladılar; fakat Hellen şehirlerinin büyük çoğunluğu bu konuya ilgi göstermediğinden Byzantion'lular Karadeniz'e giren gemilerden vergi almaya zorlandılar. Karadeniz'den getirilen mallar üzerine Byzantion'lular tarafından vergi konulması herkesin büyük kaybına neden olduğundan uygun görülmedi. Büyük bir hoşnutsuzluk meydana geldi ve denizcilikle uğraşan bütün tüccarlar tarafından lider olarak düşünülen Rodoslular'a şikayet ettiler. Bunun üzerine Rodoslular kendileri ve komşularının maruz kaldığı kayıplardan dolayı harekete geçerek, Byzantion'a bu verginin kaldırılmasını isteyen bir delege heyeti göndermekle işe başladılar. Bu dönemde Byzantion hükümetinin başında bulunan Hekatodoros ve Olimpiodoros sunmuş oldukları kendi savlarının doğruluğuna inanarak Rodos delege heyeti ile yaptıkları toplantıda Rodoslular'ın geçiş vergisinin kaldırılması üzerindeki isteklerini reddettiler. Bunun üzerine Rodos delege heyeti bir şey elde edemeden toplantıyı terketti ve Byzantion'a karşı savaşmaya karar verdi.

Polybius'un yukarıda aktarılan metninin ana teması Byzantion'luların dost Hellen kardeşlerinden daha fazlasını hakettikleri ve Rodosluların savaşa gitmekle onların halinden anlamadıklarıdır. Byzantion şehrinde yaşayan Hellenler, Polybius
tarafından Karadeniz ve Ege arasındaki deniz taşımacılığına engel oldukları düşünülen barbarları uzaklaştırmış ve Karadeniz ticaretini mümkün kılmışlardı. Polybius Byzantion'un büyümekte olan barbar tehdidini ( Keltler ) Hellen
kardeşlerinin yardımı olmaksızın daha fazla önleyemeyeceğini, ancak bu yardımın reddedilmesi sebebiyle Byzantion'un son çare olarak Karadeniz ticaretini vergiye bağlamak zorunda kalmalarından dolayı suçlanamayacaklarını savunur.

Polybius Byzantion'un Karadeniz ticaretini kolaylıkla kontrol edebilecek bir yerde olmasını bu şehrin bir avantajı olarak kabul eder. Fakat şunu hemen vurgulamak gerekir ki Byzantion'un pratik olarak faydalanabildiği en büyük avantaj
Karadeniz ticari trafiğini kontrol ederek gemilerden geçiş parası almaktan çok, geçmekte olan gemilerin liman olanaklarından faydalanmak için bu şehre liman vergisi ödemesinden kaynaklanmaktadır. Zaten Polybius da bunu bu şehrin kendine has bir mükemmel özelliği olarak sonraki metinlerinde bildirir.

Byzantion aynı zamanda transit geçiş yapan gemilerden geçiş vergisi alabilecek bir konumda olmasına rağmen, M.Ö.220 yılından önceki bir tarihte Byzantion'un tek başına böyle bir uygulama yaptığına dair bir delil yoktur. Bu tarihte
de Polybius'un belirttiği gibi zorunluluktan dolayı böyle bir uygulamaya gidilmiştir.Diğer taraftan günümüze kadar gelebilmiş deliller ışığında değerlendirildiğinde Byzantion'un liman hizmetlerinden sağlayabildiği yüksek miktardaki gelir ve geçiş vergisi uygulayabilecek bir konumda olmasını Polybius'un ifadesini tersine aslında bu şehrin kendisinin tamamiyle yararına olduğu söylenemez. Bunun sebebi ise bu konumundan yararlanmak isteyen dış güçlerin bu şehre daha fazla dışarıdan müdahelede bulunarak şehrin politik dengelerini bozmuş olması gibi görünüyor.

M.Ö.5. yüzyılın ikinci yarısında karşı konamaz deniz gücünü kullanarak kendi gelirlerine büyük bir kazanç getirebilecek durumda olan Attika Delos Deniz Birliği'nin bile bir geçiş vergisini Bosphorus1 (İstanbul Boğazı ) da uyguladığına dair tek olay vardır ve bu olayda aşağıda tartışıldığı gibi bu yönde uzun vadeli bir politikadan çok konjöktürden kaynaklanan kısa süreli ve zorunlu bir teşebbüs olarak
Görünmektedir.Böyle bir geçiş vergisini Atinalılar Byzantion'un karşısındaki Khrisopolis (Kadıköy de bir yer, muhtemelen bugünkü Üsküdar ) de M.Ö.410'da uygulamışlardı. Ksenophon Atina generali Alkibiades' in acilen paraya ihtiyaç duyduğundan Kyzikos, Perinthos ( Marmara Ereğlisi) ve Selimbria ( Silivri )' ya yelken açıp bu şehir halklarından M.Ö.410'da büyük miktarlarda vergi topladığını bildiriyor.

Burada ilgi çekici olan Diodoros'un onda birlik bu verginin daha sonraki Byzantion ve Kalkhedon kuşatması ile bir bağlantısı olabileceğini ima etmesidir.Çünkü rivayetinde Atinalılar'ın bu vergiyi koyduktan hemen sonra adı geçen şehirleri kuşatmaya aldığını bildiriyor. Diğer taraftan yukarıda aktarılan Ksenophon'un rivayetini iyice analiz ettiğimizde politik ve askeri nedenlerden dolayı, diğer bir deyişle Byzantion şehir devletini dize getirebilmek için bu çeşit bir harekata o zamanda başvurulmuş olunabilirdi.

Bu bağlamda basit bir soru sormak gerekirse "Neden Atinalılar gümrük evini her hangi bir karşı saldırı karşısında daha iyi savunabilecekleri ve boğazın daha dar olduğu Çanakkale Boğazı' nda ellerinde bulunan Sestos şehrinde kurmadılar?"
Bu geçiş vergisinin Sestos'da alınmamasında Byzantion şehrinin tekrar ele geçirilmek istenmesi muhtemelen etkili bir faktör olmuş olabilirdi. Dolayısıyla daha uygun olan Çanakkale Boğazı'nda bir yer seçeceklerine Khrisopolis'i tercih ederler.Polybius'un bize anlattığına göre bu şehir muhtemelen Karadeniz den Byzantion'a akıntının ulaşmadan önceki Asya tarafındaki bir noktadaydı. Böylelikle bu hisar özellikle Karadenizden gelen gemilere vergi uygulayabilecek çok elverişli bir yerdeydi. Ksenophon'a göre verginin toplanması orada bırakılan kalıcı bir askeri gücün sorumluluğundaydı ve onlar aynı zamanda çıkış yapan gemilere eşlik edecekler ve Byzantion'luları her ne şekilde olursa olsun zarara uğratacaklardı. Böylelikle aynı zamanda Atinalılar kendiliklerinden ayaklanmış olan Byzantion veya
Kalhedonlular'ın temel ihtiyaçlarını sağlamalarını önlemek için gayret etmiş olabilirlerdi. Bu ihtiyaçlar sadece hububat değil aynı zamanda Karadeniz'den getirilebilecek paralı askerleri de kapsayabilirdi. Byzantion'luların temel ihtiyaçlarının deniz yolundan gelmesinin önünün kesilmesi onların M.Ö.408 de Atinalılar'a teslim olmasında etkili olmuş olabilirdi."
Karadan kara ticaretini önleyebilecek düşman barbar kabileleri tarafından kuşatılmışlardı. Aynı zamanda Ksenophon'un rivayetinde de belirttiği gibi Atinalılar Karadeniz'den çıkan gemilere Byzantion'a varmadan eşlik ederek Byzantion'lular'ı liman vergisi almaktan mahrum edebilirlerdi. Böylece muhtemelen gelirlerini çok büyük oranda ticarete bağlamış olan Byzantion temel maddeleri alabilmek için gerekli olan parayı bulamayabilirdi.

Kısaca belirtmek gerekirse, Byzantion'un tekrar ele geçirilmesi Atina'nın bölgedeki konumunu koruması açısından çok önemli olduğundan, Atinalılar'ın bu geçiş vergisini uygulamalarının temel sebebi, Bizanlılar'ı tekrar ittifaka zorlamaya yönelik gibi görünmektedir.


Aynı zamanda şu unutulmamalıdır ki vasal devletlere ihraç ve ithal vergilerinin M.Ö.413'de uygulanmasından üç yıl sonra Atinalılar böyle bir uygulamaya başvurmuşlardır. Eğer gerçekten paraya ihtiyaç duymuş olsalardı onlar bu geçiş vergisini kolaylıkla M.Ö. 413 de almaya başlayabilirlerdi. Bunun sebebi Byzantion'luların o zamanda Atinalılar'a karşı ayaklanmamış olması ve daha sonra ayaklandıklarında Atinalılar'ın onları ittifaka zorlamak için böyle bir politikaya başvurması olabilir. Byzantion ve Kalhedonlular Atinalılar'ın vasal devletleri iken Atinalılar onlardan liman vergileri toplamayı başarmışlardı. Fakat daha sonra, Byzantion'lular ayaklandığı için Atinalılar muhtemelen tekrar bu geliri karşılamanın en iyi yolunun Khrisopolis'e bir vergi evi kurup Byzantion'a gidebilecek bütün gemilerin önünü keserek bu gemileri Khrisopolis'e yönlendirip liman vergilerini toplamak olduğunu düşündüler. Buna rağmen asıl amaç liman olanaklarının daha güzel olduğu Byzantion'u tekrar ittifaka zorlamak gibi görünüyor. Bunun Atina'nın fınansal krizinin çözülmesinde ne kadar faydalı olduğunu bilmiyoruz. Fakat bu vasal devletlerin ihraç ve ithal vergilerinin haricinde gelirlerinin küçük bir miktarını oluşturuyor olmalıydı. Çünkü Byzantion coğrafi konum olarak çok daha elverişli olduğundan ve bütün Hellen dünyasından tüccarların çıkarlarına zarar vermeden ve zorlamadan liman vergileri gelirleri ile daha büyük karlar getireceğinden Khrisopolis'de uygulanan geçiş vergisine daha fazla ihtiyaç duyulmayacakdı. Zaten bu vergi iki yıl sonra Byzantion ele geçirildiğinde kaldırılmışdır.

Sonuç olarak bu metodu takip ederek yüksek miktarda vergi toplamaya ve aynı zamanda asıl amaçları olan Byzantion'u tekrar ittifaka zorlamayı başardılar.

M.Ö. 390'da Atinalılar Ege Denizi'ndeki Sparta deniz gücünün önünü kesmek için Thrasibulos'un emri altında 40 gemilik bir donanma gönderirler. Asıl amaç Rodos adasındaki demokratlara Sparta müdahelesine karşı yardım etmektir.1Thrasibulos sefere çıktıktan hemen sonra Rodos'a sefer düzenlemenin gereksiz olduğunun farkına vardı. Bunun yerine Atina devletinin çıkarlarına daha faydalı olacağını düşünerek Çanakkale Boğazı'na yönelir. İlk önce Odrysian Kralı Amadokos ve Atinalılar'ın Trakya sahillerindeki Hellen şehirleri ile ilişkilerini düzelteceğini düşünerek bu krallığın Trakya sahillerinin yöneticisi Seuthes arasında arabuluculuk yaparak onlar ile bir ittifak düzenler.İttifaktan sonra hatta Asya tarafındaki Hellen şehirleri bile Atinalılarla dostça ilişkiye girmeye başlarlar. Bu Odrysian Krallığı'nın o zamanda bu şehirler üzerinde büyük bir nüfuza sahip olduğunun bir delilidir. Göründüğü kadarı ile Thrasibulos'un Çanakkale Boğazı'na olan harekâtı temel bir hedefi olmaktan çok o anın şartları tarafından yönlendirilmiştir. Bu gerçek onun bu seferi ani bir bir kararla daha sonra Çanakkale Boğazı' na düzenlemeye karar vermesinden açık bir şekilde anlaşılmaktadır. Ana hedefi Atinalılar'ı acil olarak o yıldaki ekonomik krizden çıkarmak için para toplamaktı. Bu geçiş vergisi alma politikası da uzun vadeli olarak uygulanmamış gibi görünüyor. Çünkü bu verginin toplanmasının sürekli olarak tekelleştirilmesine yönelik herhangi bir girişim, önceden de belirttiğim gibi ulaslararası tüccarlardan ve onların bağlı oldukları devletlerden gelebilecek baskıya dayanamazdı. Özellikle şu vurgulanmalıdır ki o zamanda o bölgeye hakim ve güçlü olan Odrysian Krallığı'nın desteği olmasaydı, Atinalılar buna asla teşebbüs edemezlerdi.

Özetlemek gerekirse, bu tür veriler Atina devletinin o zamanda ki şartlarin gereksinimlerine önceden plânlanmamış bir şekilde karşılık verdiğini düşünmemize yol açıyor. Ne Byzantion'un ne de Atina'nın çok güçlü oldukları dönem olan
M.Ö.5.yüzyılda bile öyle uzun vadeli planlanmış Bosphorus ( İstanbul Boğazı )'dan geçiş vergisi alma politikasını uygulamadıkları görünmektedir. Yukarıda aktarılan olayın nedenleri tek tek değerlendirildiğinde zamanının gereksinimleri yüzünden dışarıdan yapılan müdaheleler ve desteklerle kısa süreli ve zorunlu olarak gemilerin önünün kesildiğini ve bu verginin uygulandığını görüyoruz. Sonuç olarak belirtmek gerekirse Atinalılar bile bu geçiş vergisini keyfî olarak uzun süreli uygulayabilme cesaretini gösterememişlerdir. Bu göz önüne alındığında Polybius'a yukarıda aktarılan yargısında hak vermek gerekiyor. Byzantion şehir devleti sadece o zamanın şartlarından kaynaklanan bir mali kriz sebebi ile tepkilere rağmen İstanbul Boğazı' ndan geçiş vergisi alma yöntemine başvurmak zorunda kalmıştır. Diğer bir deyimle M.Ö.5. yüzyıldan 2. yüzyıla kadar elimize geçmiş olan verilere dayanarak Byzantion şehir devleti keyfi olarak İstanbul Boğazı'nda uzun vadeli bir geçiş vergisi uygulama cesaretini gösterememiştir.