1. #1

    Üyelik tarihi
    09.Mart.2008
    Yaş
    47
    Mesajlar
    27



    II.DÜNYA SAVAŞI

    3 Eylül 1939’da İngiltere ve Fransa’nın Polonya’yı işgal eden Almanya’ya savaş ilan etmesiyle başladı. Almanya, İtalya ve Japonya’nın oluşturduğu Mihver Devletleri ile
    Fransa, İngiltere, ABD ve SSCB’nin oluşturduğu Müttefikler
    dünyanın hemen her bölgesinde savaştı. 2. Dünya Savaşı topyekûn bir savaştı, yani savaşa giren bütün ülkelerin tüm kaynakları ve insan gücü savaş için kullanıldı. Askerlerin yanı sıra milyonlarca sivil insan öldürüldü. Savaş Portekiz, İspanya, İsveç, İsviçre dışında bütün Avrupa’ya yayıldı. ABD, deniz filosunun Japon uçaklarına bombalanması üzerine Aralık 1941’de savaşa katıldı. 2. Dünya Savaşı Eylül 1945’te bitti. Bu savaşın sonuçlarından dünyanın pek az bölgesi kendisini kurtarabildi. Almanya’da Adolf Hitler’in diktatörlüğü, büyük can kayıpları ve büyük acılar pahasına yıkılabildi. Savaşın sonunda, SSCB ve bazı Doğu Avrupa ülkeleri yeni topraklar kazanırken, Japon ve İtalyan imparatorlukları yıkıldı.
    SAVAŞIN SEBEPLER:
    1-I.Dünya Savaşı sonrası yenilen devletlere sınırlama getirilmiş.Buda Almanya’nın hoşnutsuzluğuna sebep olması: Almanlar 1919’da imzalanan Versay Antlaşması’nın haksız maddeler içerdiğini ve yeniden gözden geçirilmesi gerektiğini düşünüyorlardı. 1920’lerde büyük ekonomik güçlüklerle karşı karşıya kalan Almanya’da 1933’te Adolf Hitler önderliğindeki Naziler iktidara geldi. Hitler, bir yandan Versay Antlaşması’nın geçersiz sayılmasına çalışırken, öte yandan da silahlı kuvvetlerini yeniden toparladı.
    2-Çizilen sınırlar milliyetçilik esasına uygun olmadığından etnik çatışmalar ve sınır sorunları ortaya çıkmasına sebep olması
    3-İtalya’nın savaşı kazandığı halde isteklerine ulaşamaması ,İtilaf Devletleri tarafından ikinci sınıf gözüyle bakılması sonucunda İtalya’nın saldırgan bir politika izlemesi
    4-İmparatorluk kurmak isteyen japonya’nın Asya’dan Avrupa Devletlerini çıkarmak istemesi
    5_I.Dünya savaşı ‘nın devletler arasındaki dengeleri alt üst etmesi savaştan sonra huzursuzluğun artması ve dünya barışını korumak amacıyla kurulan milletleri Cemiyeti’nin İngiltere’nin güdümünden çıkamaması sonucunda ;
    a)1931’de Japonya’nın protestolara aldırmayarak Cin’in Mançurya bölgesini ele geçirmesi ve 1930’lar boyunca gücünü iyice arttırması
    b)1935’te faşist Benito Mussolini yönetimindeki İtalyanlar, Etiyopya’yı işgal etmesi
    c)Hitlerin, 1936 Mart’ında Almanya’nın Ren Irmağı’nın batısında kalan topraklarına askeri birliklerini göndermesi. Oysa ki 1925’te Almanya ile Milletler Cemiyeti arasında yapılan antlaşmaya göre bu bölgede hiçbir devlet asker bulunduramayacaktı. Milletler Cemiyeti bu konuda da protestolar dışında yaptırım uygulamadı.
    6- Ardından İtalya ve Almanya, İspanya’daki iç savaşta cumhuriyetçi yönetime karşı faşist General Francisco Franco’nun saflarında savaşmak üzere asker gönderek yeni silah ve uçaklarını da denemeleri
    7-Yeni toprak kazanımları ve dünya egemenliği için Almanya, İtalya ve Japonya, Berlin-Roma-Tokyo Mihveri diye adlandırılan bir ittifak kurmaları. Bu yüzden bu ülkeler Mihver Devleri adıyla anıldı.



    Almanya: Öncelikle Orta Avrupa, ardından Doğu ve Batı Avrupa'yı Almanya topraklarına katmak amacındadır. İkincil planı ise Asya'ya özellikle Rusya ve Yakın Doğu'daki stratejik noktaları ele geçirmektir.
    Almanya’nın Dışa Yönelik Politikası : Versailles Andlaşması'na karşı savaş, Milletler Cemiyetinde
    eşit haklar elde etmek,Kendine Müttefikler sağlamak. Alman Silahlı Kuvvetlerinin kurularak politik gücün yeniden elde edilmesi ,Genel askerlik yükümlülüğü yeniden konulması,.Doğuda yeni yaşam alanının ele geçirilmesi ve buranın acımasızca Germenleştirilmesi...".dir.
    Japonya: Birinci Dünya Savaşı sonunda Almanya'nın Uzak Doğu sömürgeleri Japonya'ya verilmişti. Üstelik Çin'in bir bölümü de Japon hakimiyetindeydi. Ancak bu kadar sömürge bile hızla sanayileşen ve büyüyen Japon ekonomisini doyuramıyordu. Ekonomik çıkarlar için ABD ile yakınlaşan Japonya, savaşın patlak vermesi ile Almanya'ya yakınlaşmıştır. Pearl Harbor saldırısı ile kesin olarak savaşa girmiştir.
    ABD: Savaşın başında tarafsız kalan ABD sonraları Fransa ve İngiltere'ye silah yardımı yapmıştır. Almanya'nın kışkırtmaları sonucunda Japonya tarafından Pearl Harbor'da saldırıya uğramış ve kesin olarak savaşa girmiştir. ABD'nin savaşa gimesi ile savaşın seyri değişmiş, Almanya genişleme politikası yerine var olan sınırlarını koruma politikasını uygulamıştır.
    SSCB: Birinci Dünya Savaşı'ndan sonra batı yerine Orta Asya'ya yönelik politikalar izlemiştir. Zengin petrol rezervleri sayesinde savaşta lojistik ve teknoloji alanlarında en güçlü devletlerden biri olmuştur. Almanya ile saldırmazlık anlaşması yapmasına rağmen Alman istilasına uğramıştır.
    İngiltere: Hitler tarafından Avrupa'daki tek rakip olarak görülen İngiltere, Almanya'nın Avrupa'nın tamamına yayılmasını önlemiştir. ABD tarafından sürekli mühimmatla destklenen İngiltere ABD'nin savaşa girmesine kadar özellikle Kraliyet Hava Kuvvetleri ile ön plana çıkmış, Orta Avrupa'da kesin bir hava hakimiyeti sağlamıştır. ABD'nin savaşa girmesiyle birlikte kara kuvvetleriyle ön plana çıkan İngiltere, İkinci Dünya Savaşının en büyük aktörü olmuştur.
    İtalya: Birinci Dünya Savaşı'ndan istediğini alamayan İtalya dar bir sömürge alanıyla sanayisini beslemeye çalışıyordu. Ayrıca Birinci Dünya Savaşı'nda itilaf devletleri ile görüş ayrılığına düşen İtalya, Mussolini'nin faşist politikaları sebebiyle Avrupa'da sorun teşkil ediyordu. İtalya'nın eski Roma İmparatorluğu gibi güçlü bir devlet olmasını isteyen Mussolini, Almanya ile yakınlaşarak Mihver devletler bloğunda savaşa girmiştir. İtalya; Kuzey Afrika ve Balkanlar'da ilerlemiştir. Aşırı ulusçuluğu esas alan Faşist yönetim, kısa süre sonra demokrasiyi kaldırdı. Ülkedeki diğer ırklardan olanları zorla İtalyanlaştırmaya çalıştı. Dış politikada ise, Akdeniz çevresinde sömürge kurmaya, yani emperyalizme yöneldi. Mussolini, Akdeniz'e "Bizim Deniz" (mare nostrum) diyordu ve Roma İmparatorluğu'nu yeniden meydana getirmek istiyordu.

    Avrupa'da ve Uzakdoğu'da Meydana Gelen Gelişmeler; Berlin-Roma-Tokyo Mihveri'nin Kurulması
    1-Almanya'nın gittikçe güçlenmesi, İngiltere ve Fransa'yı savunma güçlerini artırmak için bazı önlemler almaya da yöneltti. Bunu fırsat olarak gören Almanya, 16 Mart 1935'te, Versailles Andlaşması'nın silahlanmasını kısıtlayan maddesini tanımadığını ilan etti. Bundan sonra da askeri gücünü artırmayı hızlandırdı.
    2-Bu şekilde Almanya'nın, Versailles Andlaşması'nın en önemli maddelerini tek taraflı olarak kaldırması, diğer devletleri endişeye düşürdü. Fransa, Almanya'ya karşı ortak bir cephe oluşturmaya çalıştı. Fakat bir sonuç ala¬madı. Buna karşılık İngiltere, denizlerde İngiliz-Alman silahlanma yarışının yeniden başlamasından ve Almanya'nın denizlerde güçlenmesinden kuşkuya düştüğünden, bu devletin deniz gücünü sınırlamak üzere onunla görüşmelere girişmek ve anlaşmak istedi. Bunun sonucunda da, İngiltere ile Almanya arasında 18 Haziran 1935'te bu konuda bir sözleşme yapıldı. Bununla; Almanya, İngiltere'nin deniz gücünün yüzde otuz beşinden fazlasına sahip olmamayı; İngiltere de, Almanya'nın denizaltı yapmasını kabul etti. Böylece İngiltere, Almanya'nın silahlanmasını kabul etmiş oldu. Bu ise Versailles Andlaşması'na aykırıydı ve İngiltere'nin kurmuş olduğu düzenin yıkılması demekti. Bundan sonra da İngiltere, Almanya'ya karşı yatıştırma politikası gütmeye başladı. Bunun bir nedeni de; Fransa'nın, Rusya ve İtalya ile yaptığı anlaşmalarla, Avrupa'da üstünlük kurabileceği düşüncesiydi. Bu ise İngiltere' nin Avrupa dengesi politikasına aykırı düşmekteydi. Onun için 1935 Fransız-Rus ittifakına katılmadı.
    3-İngiltere ile Fransa'nın birbiriyle bu şekilde ayrıldığı sıralarda, Alman-İtalyan yakınlaşması başladı. 1936 yılında karşılıklı ziyaretlerle bu yakınlık iyice güçlendi. Bu da; Almanya, İtalya ve Avusturya blokunu, yani Birinci Dünya Savaşı öncesindeki Üçlü İttifakı yeniden ortaya çıkarmaya başladı. Bunda ise, İtalya'nın Ekim 1935'te Habeşistan'a saldırması ve bu ülkeyi işgal etmesi önemli rol oynadı.
    4- İtalya'nın Habeşistan'a yerleşmesi, her şeyden önce İngiltere'yi rahatsız etti. Çünkü İtalya, bu davranışıyla, Nil Nehri'nin kaynaklarını kontrolü altına aldı ve Mısır'ı tehdit etmeye başladı. Akdeniz'de bir deniz gücü olduğunu gösterdi. Bunlar da Mısır'da ve Akdeniz'de üstünlüğü elinde bulunduran İngiltere'nin işine gelmedi. Ayrıca İtalya, Kızıldeniz'in ağzına yerleşmekle, Süveyş Kanalı üzerinde ve Hint Okyanusu'nda etkili hale geldi. Bunlarla beraber İngiltere, diğer devletlerin etkisiyle, İtalya'ya karşı bir harekete geçemedi. Buna karşılık; Yugoslavya, Yunanistan ve Türkiye ile karşılıklı garantiye dayanan anlaşmalar yaptı, 1936'da Mısır'a tam bağımsızlık verdi.
    5- İngiltere ve İtalya'nın arasının bu şekilde açıldığı sırada, Almanya da, Versailles Andlaşması ile askersiz hale getirilmiş bulunan Ren boylarına, 7 Mart 1936'da asker göndermeye başladı. Almanların bu hareketine karşı Fransa, Ren'e asker gönderme kararında olduğunu bildirdi. Bu da iki devlet arasındaki ilişkileri daha da gerginleştirdi. Fakat Fransa, diğer devletlerden destek göremeyince fiili bir harekete geçmedi ve bu oldubittiyi kabul etti.
    6-Bu tarihlerde Batı'da bu gelişmeler olurken, Sovyet Rusya da, 1935 Fransız ittifakından sonra, Alman tehlikesine karşı silahlanmasını hızlandırmıştı. Buna karşılık Almanya da, bir taraftan Sovyet Rusya'ya ve komünizme karşı kesin şekilde vaziyet alırken, diğer taraftan Japonya'ya yaklaşmaya başlamıştı.
    7-Japonya'nın ise, önce 1931'de Mançurya'yı işgal etmesi, sonra 1937'de Çin'e yeniden savaş açması, Avnipa'daki bunalıma bir de, Uzakdoğu bunalımını kattı. Japon-Çin sorunu Milletler Cemiyeti'nde ele alındı. Ancak Japonya'ya karşı bir harekette bulunulamadı. Uzakdoğu'daki statükonun bozulması, öncelikle Amerika Birleşik Devletleri'ni ilgilendiriyordu. Bu devlet, Japonya'nın girişimlerine karşıydı ve Çin'i destekliyordu. Diğer taraftan Sovyet Rusya da, Japonya'nın güçlenmesinden ve yayılmasından endişe duyuyordu. Ayrıca Çin komünistlerini destekliyordu. Bu nedenlerle de Japonya, Amerika Birleşik Devletleri ile Sovyetler Birliği'nin baskısını duyuyordu.
    8-Böylece Almanya, Fransa ile Sovyet Rusya'nın arasında kalırken; Japonya da, Amerika Birleşik Devletleri ile Sovyet Rusya'nın arasında kalmış bulunuyordu. Bu bakımdan Almanya ile Japonya, yani statükoya karşı olan devletler, ortak tehlike olarak gördükleri Sovyet Rusya'ya karşı birleştiler. Bunun sonucunda iki devlet arasında Berlin'de 25 Kasım 1936'da Anti-Komintern Paktı yapıldı. Bu paktın yapılış nedenleri ve amaçları andlaşma metninin giriş bölümünde şöyle belirtilmiştir:
    "Almanya ve Japonya, komintern denilen Komünist Enternasyonali 'nin hedefinin mevcut bütün vasıtalardan yararlanarak devletlerin parçalanması ve boyun eğdirilmesi olduğunu bilerek; Komünist Enternasyonali'nin devletlerin iç işlerine karışmalarına seyirci kalmanın yalnız onların iç barış ve düzenini tehlikeye sokmakla kalmayarak, dünya barışını da tamamen tehdit ettiği kanaatinde olarak; komünist bozgunculuğuna karşı ortak savunma için birlikte çalışma isteği ile... anlaşmaya varmışlardır."
    Andlaşmanın maddeleri ise şunlardı:
    "Madde - I Yüksek âkit devletler, Komünist Enternasyonali'nin faaliyetleri hakkında birbirini aydınlatmak, gerekli olan savunma önlemlerini saptamak ve bu önlemleri işbirliği yaparak uygulamak konusunda anlaşmışlardır.
    Madde - 2 Yüksek âkit devletler, Komünist Enternasyonali'nin bozguncu faaliyeti ile tehdit edilen üçüncü devleti bu anlaşmanın ruhuna uygun savunma önlemlerini benimsemeye veya bu anlaşmaya katılmaya davet edeceklerdir.
    Madde - 3 Anlaşma imzalandığı gün yürürlüğe girecek ve beş yıl süreyle geçerli olacaktır..."14.
    Görüldüğü gibi bu andlaşma ile, Almanya ve Japonya arasında siyasi rejim esasına dayalı bir ittifak yapılmış ve bununla "Berlin-Tokyo Mihveri (Ekseni)" kurulmuştur.
    9-Bundan sonra İtalya, 5 Kasım 1937'de, Roma'da imzalanan bir anlaşmayla Anti-Komintern Paktı'na katıldı. Böylece 1936'da ortaya çıkmış bulu¬nan Berlin-Roma Mihveri'nden sonra, "Berlin-Roma-Tokyo Mihveri" meydana gelmiş oldu.
    10-Batı'da ve Doğu'da ortaya çıkan bu gelişmeler, 1937 yılı sonlarına doğru, artık Paris Barış Konferansı'nda kurulan kollektif barış sisteminin yıkılmakta olduğunu göstermeye başlamıştı. Bunun üzerine Berlin-Roma Mih¬verine karşı, Paris-Londra yakınlaşması gelişti. Küçük devletler durumlarını yeniden değerlendirmek gereğini duydular. Devletler arasında eski bağlar çözülmeye, yeni bağlar kurulmaya başlandı. Böylece uluslararası ilişkiler yeni bir dönüm noktasına geldi.
    1938 yılı ise, devletlerarası görüşme ve anlaşma yılı oldu. Yine aynı yıl içinde, Avrupa'da silahlı savaş olmadan, geniş siyasi harita değişiklikleri oldu ve silahlı savaşın yakın nedenleri meydana geldi. Bu yılın ilk ve önemli diplomatik olayı da, Avusturya'nın Almanya ile birleşmesiydi.

    ALMAN-SOVYET PAKTI

    1- Almanya, bir süreden beri Avusturya'yı ilhak etmek istiyordu. Hitler, bunu önce Avusturya Nazileri aracılığıyla gerçekleştirmek istemiş, bunda başarı sağlayamayınca da baskı yoluna sapmıştı. Sonuçta da, 11 Mart 1938'de, Alman orduları Avusturya'ya girerek ülkeyi işgale başladı ve ertesi günü Viyana'ya girdi. 13 Mart 1938 günü de Almanya ile Avusturya'nın birleştiği açıklandı. Böylece Almanya, Versailles ve St. Germain Andlaşmaları ile üye devletlerin bağımsızlıklarını ve toprak bütünlüklerini garanti eden Milletler Cemiyeti Yasası'nın ilgili hükümlerini, ortadan kaldırmış oldu.

    Bu şekilde Avusturya, Almanya'nın bir parçası haline geldi. Buna karşı, diğer büyük Avrupa devletleri hiçbir girişimde bulunmadılar. Bu birleşmenin sonucunda ise, Avrupa güçler dengesi Almanya lehine oldukça bozuldu. Avrupa'nın siyasi haritası, 1919'dan beri ilk defa olarak kuvvet yoluyla, fakat bir savaşa neden olmadan ve kan akıtılmadan değiştirildi.

    Birinci Dünya Savaşı'ndan sonra, Avrupa'da meydana gelen bu ilk büyük değişiklik; Almanya'yı, bazı devletlerle komşu haline getirdi, bazı devletlerle olan sınırlarını da uzattı. Nitekim Almanya, Avusturya ile birleşmesi sonucunda, Macaristan, Yugoslavya ve İtalya ile doğrudan doğruya komşu oldu. Çekoslovakya ise yarı yarıya Almanya tarafından kuşatılmış duruma girdi.
    Avrupa kıtasındaki bu diplomatik ve coğrafi değişiklik, Almanya'yı aynı zamanda Orta Avrupa'da da etkili hale getirdi. Nitekim Almanya, bundan sonra Çekoslovakya üzerine daha çok eğilmeye başladı.
    2- Çekoslovakya, Birinci Dünya Savaşı'ndan sonra kurulan devletlerdendi ve Südetler bölgesinde 3.5 milyon kadar Alman vardı. Bunlar daha ilk anlardan itibaren Çekoslovaklarla çatışmaya girmişlerdi. Almanya'da Nazizmin gelişmesiyle de örgütlenmeye başlamışlardı. Südet Almanları, Avusturya ile Almanya'nın birleşmesinden sonra ise, daha da güçlendiler. Nisan 1938'de, kendilerinin hukuki kişiliklerinin tanınmasını, oturdukları bölgelerin sınırlarının çizilmesini ve özerklik verilmesini istediler. Prag Hükümeti, ülkenin parçalanmasına yol açacak bu istekleri kabul etmeye yanaşmadı.
    3- Almanya, bütün gücüyle Südet Almanlarını destekliyordu. Çekoslovakya da çıkarlarını, özellikle Fransa ve Rusya'ya güvenerek savunabileceğini sanıyordu. Bu nedenle bu anlaşmazlık, iç politika alanından devletlerarası alana kaymış bulunuyordu. Böylece Südet Almanları konusu, bir Avrupa sorunu haline geldi.
    Çekoslovakya'nın, Südet Alınanlarının isteklerini kabul etmeye yanaşmaması üzerine, Almanya ile olan ilişkileri gerginleşti. Almanya, Çekoslovakya sınırına asker yığmaya başladı. Bu da Avrupa'daki gerginliği daha da çoğalttı ve İngiltere, Fransa, Rusya'yı harekete geçirdi.
    4- Fransa 1924'te, Sovyet Rusya da 1935'te Çekoslovakya ile birer ittifak yapmışlardı. Fransa, bu ittifak gereğince yardıma geçmek için, İngiltere'nin de harekete geçmesini istiyordu. Fakat İngiltere, böyle bir yardıma hemen kalkışmak istemeyince, o da İngiltere'yi izledi. Sovyet Rusya da, yardım için Polonya ve Romanya'dan geçiş istedi. Bu iki devlet bunu kabul etmediler. Böylece üç devlet, Çekoslovakya'ya fiili bir yardım yapamadılar. Bunun üzerine, İngiltere'nin girişimi ile sorunun barışçı yolla çözümlenmesine çalışılındı.İngiltere Başbakanı Chamberlain, 15 Eylül 1938'de, Almanya'ya giderek Hitler ile görüştü. Hitler, Südet Almanları üzerindeki isteklerinden vazgeçemeyeceğini ve gerektiğinde savaşı göze aldığını bildirdi. Bunun üzerine Chamberlain, Berlin ile Prag arasında arabuluculuk yapmayı kabul etti. Londra'ya dönüşünden sonra da, İngiltere'ye gelen Fransız Başbakanı ve Dışişleri Bakanı ile görüştü. Bu iki devlet, Südet bölgesinin Almanya'ya terkini kabul ettiler ve 19 Eylül'de bu kararlarını Çekoslovakya'ya bildirdiler. Bunun kabul edilmemesi halinde de Çekoslovakya'yı artık desteklemeyeceklerini bildirdiler. Bunun üzerine Çekoslovakya Hükümeti, bu öneriyi kabul etmek zorunda kaldı.
    5- Ancak bu defa, Almanya isteklerinin kapsamını genişletti ve Çekoslovakya'dan, Macaristan ve Polonya'nın yaptığı istekleri de desteklemeye başladı. Bu durum karşısında Çekoslovakya genel seferberlik ilan etti. İngiltere ve Fransa savaş hazırlıklarına başladı. İtalya, Almanya'yı destekledi¬ğini açıkladı. Sovyet Rusya da Çekoslovakya'ya yardım edeceğini bildirdi. Almanya 23 Eylül'de Südet bölgesinin kendisine teslim edilmesini istedi. Böylece Avrupa genel bir savaşla karşı karşıya geldi.
    6- Bununla beraber İngiltere ve Fransa, sorunun görüşme yoluyla çözümlenebileceği görüşünü korumaktaydılar. Bunun için de Mussolini'den arabuluculuk yapmasını istediler. Nitekim bu girişimin sonucunda; Almanya, İtalya, Fransa ve İngiltere arasında, 29 Eylül 1938'de Münih Konferansı toplandı. 30 Eylül'de sona eren bu konferansta, Südet bölgesinin Almanya'ya verilmesine, Çekoslovakya'nın yeni sınırlarının saptanması için bir uluslararası komisyonun kurulmasına, buna karşılık yeni Çekoslovakya sınırı için İngiltere ve Fransa tarafından garanti verilmesine karar verildi. Ayrıca, Çekoslovakya'daki Polonyalı ve Macar azınlıkları sorunu çözümlenince, Almanya ve İtalya da Çekoslovakya'ya yeni sınırları için garanti verecekti16.
    7- Bu suretle Münih Konferansı ile, Çekoslovakya sorunu çözümlenmiş ve dört büyük devlet arasında bir anlaşmanın temeli atılmış gibi göründü. Bu da, Avrupa'da barışın süreceği şeklinde yorumlandı.Ancak bu ümit dönemi fazla sürmedi. 2 Ekim 1938'de, Polonya, Çekoslovakya'nın bir bölümünü işgal etti. Almanya ve İtalya'nın aracılığıyla 2 Kasım 1938'de Çekoslovakya ve Macaristan arasında yapılan bir anlaşmayla Çekoslavakya, bir kısım toprağını da Macaristan'a verdi. Böylece, Münih Konferansı'nın üzerinden iki ay geçmeden, bu devlet parçalanmış oldu. Bu duruma da İngiltere ve Fransa seyirci kaldılar. Bu ise, Almanya ile İtalya'nın, yayılma ve genişleme emellerini gerçekleştirmek için çalışmalarına hız vermelerine neden oldu. Diğer taraftan Sovyet Rusya, Çekoslovakya sorununda, İngiltere ve Fransa'nın tutumundan ve kendisinin Münih Konferansı'na çağırılmamasından dolayı, bu devletlerle olan ilişkilerinde değişiklik yapmaya başladı.
    8- Bu arada Almanya İngiltere'den sömürge, İtalya da Fransa'dan Nice, Savoie ve Tunus'u istemeye, Korsika üzerinde hak iddia etmeye başladı. Böylece Almanya ile İngiltere, Fransa ile İtalya daha çok karşı karşıya gel¬diler. Bozulan ilişkiler sonucunda İtalya ve Fransa arasında 1935'te yapılmış olan anlaşma, 22 Aralık 1938'de, karşılıklı olarak feshedildi. Diğer yandan Almanya'nın tutum ve davranışları, Amerika Birleşik Devletleri'ni Avrupa'ya doğru yaklaştırmaya başladı. İngiltere ve Fransa, bundan da yararlanarak, Almanya ile İtalya'ya karşı daha sert bir tutum içine girdiler. Bunlara karşılık Almanya, 15 Mart 1939'da Çekoslovakya'yı işgal etti. Bu da iki taraf arasındaki ilişkileri daha da gerginleştirdi.
    9- Almanya, Südetleri almakla, "Hayat Alanı" politikasını gerçekleştirme yoluna girmişti. Halbuki Çekoslovakya'nın bütünü Alman değildi. Bu da, Hitler tarafından izlenen yayılma alanı politikasının sınırsız olduğunu gösterdi. Bu nedenle Batılı devletler, Almanya'ya karşı daha kesin durum aldılar. İngiltere, Fransa ve Sovyet Rusya, 19 Mart 1939'da Berlin'e bir nota göndererek Çekoslovakya'nın işgalini protesto ettiler. Almanya, buna aldırmayarak, bu defa, 23 Mart 1939'da Litvanya'dan Memel'i aldı ve işgal etti. Bundan sonra da gözünü Polonya'ya dikti ve Ondan Danzig'i istemeye başladı. Bunun üzerine İngiltere ve Fransa, 31 Mart 1939'da Polonya'ya bağımsızlığı ve toprak bütünlüğü tehlikeye girerse yardım edeceklerine dair garanti verdiler.
    10-Diğer yandan İtalya, bu sıralarda Dalmaçya kıyılarına göz dikmiş, Arnavutluk'u almak istiyordu. Almanya, İtalya'yı daha çok kendi yanına çekebilmek için, bunu olumlu karşıladı. İtalya da çok geçmeden 7 Nisan 1939'da Arnavut-luk'u işgale başladı. Bu ise, Balkanlar'da ve Doğu Akdeniz'de İtalyan tehlikesinin daha açık olarak belirmesine ve yeni gelişmelere neden oldu.
    11- Balkanlar'da ortaya çıkan yeni durum karşısında İngiltere ve Fransa, 13 Nisan 1939'da Yunanistan ile Romanya'ya garanti verdiler. İngiltere, bunu yeterli saymayan Türkiye ile de 12 Mayıs 1939'da karşılıklı yardımı öngören bir yardım deklarasyonu imzaladı.
    12-Batılıların bu girişim ve davranışlarına karşı, Almanya ve İtalya arasında da, 22 Mayıs 1939'da, karşılıklı yardımı öngören bir dostluk ve ittifak anlaşması imzalandı.Böylece, bir yanda Almanya, İtalya ve müttefiklerinden, diğer yanda İngiltere, Fransa ve müttefiklerinden meydana gelen başlıca iki blok oluşmuş ve bunlar karşı karşıya gelmiş oldular.
    Bu tarihlerde İngiltere ve Fransa, Sovyet Rusya'nın da katılması ile bir ittifak cephesi kurmak istiyorlardı. Ancak aralarındaki görüş farkları bunun gerçekleşmesine meydan vermedi. Bu konuda üç devlet arasında görüşmeler sürerken de, 23 Ağustos 1939'da, Almanya ile Sovyet Rusya arasında bir
    "Saldırmazlık Paktı"nın yapıldığı açıklandı.
    Bu Pakt'a göre:
    1-Almanya ve Rusya, tek olarak veya diğer devletlerle ortaklaşa birbirlerine karşı her türlü saldırgan hareketten kaçınacaklardı.
    2-Taraflardan birisi üçüncü bir devletin saldırısına uğrarsa, diğer taraf hiçbir şekilde bu üçüncü devleti desteklemeyecekti.
    3-Taraflar, ortak çıkarlarına değinen konular hakkında karşılıklı bilgi edinmek üzere, sürekli olarak birbirleriyle temas halinde kalacaklardı.
    4-Taraflardan hiçbiri doğrudan ya da dolaylı olarak diğer taraf aleyhine yönelik bir devlet gruplaşmasına katılmayacaktı.
    5-Andlaşmanın süresi on yıl olacaktı.
    Almanya, bu suretle Rusya'nın tarafsızlığını da sağladıktan sonra, Polonya üzerindeki baskısını çoğaltmaya başladı. 29-30 Ağustos 1939 gecesi, Polonya'dan Danzig serbest şehrinin kendisine geri verilmesini, Koridor bölgesi için plebisit yapılmasını, seferberliğin kaldırılmasını ve bu konulan görüşmek üzere bir Polonya temsilcisinin 30 Ağustos günü Berlin'de bulundurulmasını istedi.
    13-Polonya, geleceğini Berlin'de yapılacak görüşmelere bağlayan bu ağır istekleri, prensip olarak kabul etti ve Berlin'deki büyükelçisini bu işle görevlendirdi. Ne var ki Polonya büyükelçisi, Alman yetkilileri ile ancak 31 Ağustos 1939 akşamı temas kurabildi.Almanya bu durumu, Polonya'nın istenen temsilciyi göndermemesi şeklinde yorumlayarak, Polonya tarafından isteklerinin reddedildiğini açıkladı. Ertesi günü, 1 Eylül 1939'da, Alman birlikleri savaş ilan edilmeksizin Polonya sınırlarını aşarak bu topraklan işgale başladı.
    Almanya'nın bu girişimi karşısında İngiltere ve Fransa, Almanya'dan askeri harekâtını durdurmasını, birliklerini Polonya'dan geri çekmesini istediler. Fakat bir cevap alamadılar. Bunun üzerine İngiltere ve Fransa, 3 Eylül 1939'da Almanya'ya savaş ilan ettiler. Böylece de İkinci Dünya Savaşı başlamış oldu.

    Avrupa'da ve Uzakdoğu'da Meydana Gelen Gelişmelerin Sonucunda:
    *1937’de Japonya, Çin’e karşı topyekûn bir savaş başlattı.
    *Bir yıl sonra Almanya, Avusturya’yı işgal etti; ardından da Çekoslovakya’da Alman asıllıların çoğunlukta olduğu Südet bölgesi üzerinde hakkı olduğunu ileri sürdü.
    *İngiltere ve Fransa, Çekoslovakya’yı Hitler’in bu isteğine boyun eğmesinin yararlı olacağına inandırdı ve Eylül 1938’de yapılan Münih Antlaşması’yla bölge Almanya’ya bırakıldı.
    *6 ay sonra Hitler başkent Prag’ı bombalayacağını söyleyerek gözdağı verince Çekoslovakya Almanya’nın boyunduruğuna girdi.
    *Almanya’nın sonraki kurbanı 1. Dünya Savaşı’nın ardından bağımsız bir devlet olarak yeniden kurulan Polonya’ydı. İngiltere ve Fransa bu kez Alman saldırısına karşı Polonyalılara yardım edecekleri konusunda kesin güvence verdiler. Almanya, Polonya’ya saldırınca da 2. Dünya Savaşı başlamış oldu.
    ETKİNLİK ÇALIŞMASI
    YATIŞTIRMA POLİTİKASI
    Yatıştırma politikası, İkinci Dünya Savaşı'na giden dönemde İngiltere Başbakanı Neville Chamberlain'le özdeşleşen politikaya verilen isimdir. Appeasement politikası olarak da adlandırılır.
    Chamberlain Hitler'in esas ilgi alanının doğuda olduğuna inandığı için Komünist SSCB'ye karşı kendileriye ittifaka gireceğini, hatta bir Hitler'i Sovyet topraklarına yöneltebileceğini umut etmiş, Çekoslovak toprağı olan Südetlerin Almanya'ya verilmesinden sonra daha önce Bismarck'ın yaptığı gibi Hitler'in de artık kazandıklarını elinde tutmaya çalışacağını ummuştu. Fakat, Bismarck'dan çok Napoleon'a benzeyen Hitler, durmak bir yana taleplerinde daha da fütursuzlaştı.
    29 Eylül 1938 tarihinde büyük devletlerin Südetleri Almanya'ya verme kararı almasına yol açan Münih Anlaşması, yatıştırma politikasının doruk noktasıydı. Konferanstan dönen Chamberlain uçaktan indiğinde "Size bugün onurlu bir barış getirdim" diyecekti. Fakat 15 Mart 1939'da Almanya hiçbir Almanın yaşamadığı Çekoslovakya topraklarının geri kalanını işgale başlayınca, yatıştırma politikasının bittiğini ilan etmek zorunda kaldı. Takibeden haftalarda İngiltere Polonya'ya garanti verdi ve ciddi savaş hazırlıklarına başladı. Ancak, büyük bir savaşı önlemek için geç kalınmıştı.
    Chamberlain'in bu yatıştırma politikası, bazı üst rütbeli Alman subaylarının komplo planlarıyla ters yönde işlemiştir. Bu Alman subayları, Almanya'nın Çekoslovakya'ya askeri bir müdahelede bulunmasının, İngiltere, Fransa ve S.S.C.B. ile Çekoslovakya arasındaki antlaşmalar gereği bir Avrupa savaşına yol açacağını biliyorlardı. Böyle bir savaşın Almanya'nın yıkımına neden olacağını öngörmek açıktır. Bu yıkımı önlemenin yolu ise Hitler'i durdurmaktır. Bu subaylar, bu gerekçelerle Hitler'e karşı bir askeri darbe planlamaktaydılar. Ancak böyle bir girişim, bir Avrupa savaşı tehlikesinin gerçek olmasına bağlıdır. Eğer söz konusu ülkeler, Almanya'nın Çekoslovakya'ya yönelik askeri bir harekatına göz yummayacaklarını belirtecek olurlarsa, bir Avrupa savaşı tehlikesi var olabilecektir.
    Olayların gelişi ise bu yönde olmuştur. Chamberlain'in yatıştırma politikası, komplocuların gerekçelerini ortadan kaldırmış ve onları bu girişimden vazgeçmek durumunda bırakmıştır.




  2. #2

    Üyelik tarihi
    09.Mart.2008
    Yaş
    47
    Mesajlar
    27

    Avrupa’da Savaş Başlıyor:

     Almanya Ağustos 1939’da SSCB ile 10 yıl geçerli olacak bir saldırmazlık paktı imzaladıktan sonra,1 Eylül’de Polonya’ya girdi. İngiltere ile Fransa sözlerini tutarak 3 Eylül’de Almanya’ya savaş ilan etti. Avusturya, Kanada ve Güney Afrika’nın da aralarında bulunduğu başka ülkeler de İngiltere ve Fransa’nın yanında yer aldı. Ama Müttefikler, Alman kara güçlerince hızla işgal edilen Polonya’ya yardım edemedi.17 Eylül’de SSCB de doğudan Polonya’ya girdi. Polonya teslim oldu. 80 bin kadar Polonya askeri mücadeleyi sürdürmek amacıyla önce Romanya’ya daha sonra da Fransa’ya giderek burada toplandı.

     Ekimde SSCB, olası bir Alman saldırısına karşı bir batıda “tampon devletler” oluşturmak amacıyla, üç Baltık ülkesini, Estonya, Letonya ve Litvanya’yı işgal etti. Ardından SSCB, Finlandiya’dan birliklerine Finlandiya topraklarına girme hakkının verilmesini istedi. Finlandiya SSCB’nin koşullarını kabul etmek zorunda kaldı.

     Bunlar olurken batı oldukça hareketsizdi. Fransa, Alman sınırında Maginot Hattı adıyla anılan savunma hattını kurdu. Kuzeydeki İngiliz birlikleri, Belçika’nın savaşa girmemesi nedeniyle Almanlar’la hiç karşılaşmadı.

     1940 Nisan’ında Almanlar, Norveç’e saldırdı. Amaçları denizaltıları için üsler kurmak ve İsveç’in kuzeyindeki madenlerden çıkartılarak denizyoluyla Norveç’in Narvik limanına getirilen demire el koymaktı. Alman birlikleri gemilerle geldi ve bir bölümü hiçbir engele karşılaşmaksızın Norveç kıyılarına çıktı.
     Bir bölümü de İngiliz deniz güçleriyle, iki tarafın da eşit kayıplar verdiği sert çatışmalara girdi. Ama Almanlar kısa sürede Norveç’te Müttefiklerin asker çıkarma girişimlerini önleyebilecek hava üsleri kurdular. Norveç 9 Haziran’da teslim oldu. Almanların nisanda saldırdığı Danimarka da pek az direnebildi.

     10 Mayıs 1940’ta başlayan Alman saldırısı, kısa sürede Belçika, Hollanda ve Lüksemburg’un işgaliyle sonuçlandı. Yardıma gelen İngiliz ve Fransız orduları da püskürtüldü. 13 Mayıs’ta Sedan’da Alman tankları Meuse Irmağı’nı geçti ve Fransa’nın içlerine doğru ilerledi. Hollanda 14 Mayıs’ta teslim oldu. Alman tankları kuzeye, kıyıya doğru ilerledi ve geri çekilen Müttefiklerin önünü kesti. Belçika 27 Mayıs’ta teslim oldu.

     Belçika’da sıkışıp kalan İngiliz ve Fransız birlikleri büyük kayıplar verdi. İngiliz deniz güçlerinin yardımıyla Dunkerque kıyılarından 346 bin kadar Müttefik askeri kurtarıldı; ama silah, araç ve gereçler geride bırakıldı.

     14 Haziran’da Almanlar Paris’e girdiler, 22 Haziran’da da Fransızlar ateşkes antlaşmasını imzaladılar. Alman güçleri Kuzey Fransa’yı ve bütün Atlas Okyanusu kıyılarını işgal etti. Mareşal Henry Philippe Petain Vichy’de Almanların denetiminde bir hükümet kurdu.

     Hitler bir sonraki hedef olarak İngiltere’yi seçti. Alman hava kuvvetleri Güney İngiltere’deki havaalanlarını ve limanlarını her gün bombalamaya başladı. İngilizlerin kesin direnişiyle karşılaşan Almanlar, ardından Londra’yı ve İngiltere’nin iç bölgelerindeki kentleri de bombaladı. Bu baskınlar pek çok sivilin ölümüne ve büyük zarara yol açtı. İngiltere göklerinde Ağustos-Ekim 1940 arasında yapılan üstünlük savaşından sonra, Alman hava saldırıları gece bombardımanlarına dönüştü; 1941 ortalarına kadar İngiltere’deki kentler yoğun hava akınlarının hedefi oldu. Haziran 1940’tan sonraki bir yıl içinde yaklaşık 43 bin sivil yaşamını yitirdi;50 bin kişi ağır yaralandı.

    Kuzey Afrika Cephesi
     10 Haziran 1940’da İtalya, Almanya’nın yanında savaşa girdi. 1940 sonbaharında İtalyanlar Somali’nin İngiliz egemenliğindeki bölümünü ele geçirdiler. Kuzey Afrika’daki Libya o zaman İtalya’nındı. Kızıldeniz kıyısında bulunan Eritre ve Somali’nin bir bölümü de İtalya’nındı. Etiyopya 1935’te İtalya’nın işgali altına girmişti. İtalya’nın bölgedeki güçleri ana üssü Mısır’daki İngiliz güçlerinden çok üstündü.

     İtalya, Mısır’ı ele geçirmek için taarruza geçmişse de başarılı olamamıştır. Daha sonra Almanlar Rommel komutasında asker göndermiş ve mihver devletleri burada Kahire’ye kadar ilerlediler. Ancak buradaki İngiliz direnişi başarılı oldu. İngilizler daha sonra taarruza geçmiş El-Alameyn zaferiyle sonuçlandı. Bundan sonra Almanlar ve İtalyanlar, Batı Çölü boyunca gerilediler; Ocak 1943’te 8. Ordu Tunus’a girdi.

     28 Ekim 1940’da İtalya, Doğu Akdeniz üstünlüğünü ele geçirmek için Yunanistan’a saldırıp Ege Denizi’ne inmeyi planlamışsa da başarılı olamamıştır. Fakat Mart 1941’de Almanya bütün Balkanlara girip Yunanistan’ı işgal etti.

    Almanya SSCB’YE Saldırıyor
     Hitler’in SSCB ile 1939’da yaptığı saldırmazlık paktının asıl amacı, Almanya’nın aynı zamanda hem batıda, hem doğuda savaşmak zorunda kalmasını önlemekti. 1940’ta Alman orduları Fransa’yı çökertip İngilizleri Avrupa’dan sürünce Hitler, SSCB’ye saldırmaya karar verdi. Hızlı bir harekâtla SSCB üzerinden Ortadoğu’ya inmeyi tasarlamıştı. SSCB’ye saldırı Napolyon’un 1812’deki başarısız Rusya seferinden bir gün önce 22 Haziran 1941’de başladı. Finlandiya, Bulgaristan, Macaristan ve Romanya’da SSCB’ye savaş açtılar. Savaş başlangıçta Almanlar için oldukça olumlu gelişti. Almanlar sonbaharda Leningrad kentine, aralık ayında da Moskova’nın banliyölerine ulaştılar. Daha güneyde de Don Irmağı ağzındaki Rostov kentine ulaştılar, ama kış geldiğinde Alman birlikleri yorulmuş, savaşma güçleri azalmıştı.

     Ardından SSCB’nin karşı saldırısı başladı. Tasarılarında bu harekatın kış gelmeden tamamlanması öngörüldüğü için, Alman askerlerinin giysileri soğuk kış günlerine uygun değildi. Büyük kayıplar verdiler ve SSCB’nin içlerinde tutunabilmelerine karşın başlangıçtaki güçlerini bir daha kazanamadılar.
    1942’de Hitler, Karadeniz ve Hazar Denizi arasında bulunan Kafkasya petrol yataklarını ele geçirmeyi hedefledi. Bir Alman ordusu ağustosta Maykop’taki petrol merkezine ulaştı. Daha kuzeydeki Stalingrad kentine yönelik saldırıları ise başarısız oldu. SSCB birlikleri kenti sonuna kadar savundu ve kış bastırınca karşı saldırıya geçtiler. 250.000 kişilik Almanya ve Romanya birliklerini kuşattılar ve Şubat 1943’te bu birlikler teslim oldu. SSCB’nin II. Dünya Savaşı’nın bu en büyük kara çarpışmasındaki başarısı Almanları Kafkasya’dan çekilmek zorunda bıraktı. 1943 yazı başlarken SSCB orduları Almanları geri sürdü ve 1944 başında Polonya’ya çok geçmeden de Romanya’ya girdi. Bu savaşta SSCB büyük yıkıma uğradı ve yaklaşık 20 milyon insanını yitirerek II. Dünya Savaşı’nda en çok can veren ülke oldu.

    ABD Savaşa Giriyor
     ABD savaşta tarafsız kalmasına karşın İngiltere’ye destek sağlıyordu. Örneğin 1940’ta ABD, deniz kuvvetlerinin 50 destroyerini İngiltere’ye ödünç vermişti. 7 Aralık 1941’de Pazar günü sabah saatlerinde, Japon uçak gemilerinden havalanan 360’ın üzerinde savaş uçağı, Hawaii Adalarındaki Pearl Harbor deniz üssünde bulunan ABD savaş gemilerine saldırdı. Japonlar bombaladıkları 8 savaş gemisinden 6’sını batırdı ya da kullanılamaz hale getirdi; ama üssün kendisi pek zarar görmedi. Uçak gemileri o anda başka yerde oldukları için bu saldırıdan kurtuldu. Bu olay üzerine ABD Kongresi 8 Aralık 1941’de Japonya’ya üç gün sonra da Almanya ve İtalya‘ya savaş ilan etti.

     Pearl Harbor baskınıyla aynı gün, Formoza’dan kalkan Japon uçakları Filipin Adalarına saldırdı. Bu adalar daha sonra Japon birliklerince işgal edildi. General Douglas Mac Arthur komutasındaki ABD ve Filipin güçleri yenildiler ve bölgeyi boşaltmak zorunda kaldılar. Japonlar 1942 Mayısı’nda Filipin’i ele geçirdiğinde 36 bin kadar asker ve 25 bin sivili esir aldılar. Japonlar saldırılarını sürdürerek ABD’den Guam ve Wake adalarını, İngiltere’den de Hong Kong’u aldılar. Japon askerleri Tayland üzerinden hareketle Malaya’yı işgal etti ve yarımadanın alt bölümlerine, Singapur’a doğru ilerlediler; Singapur 1942 Şubatı’nda teslim oldu. Daha sonra, Saravak, Brunei, Borneo, Timor, Cava, Sumatra, Selebes, Yeni Britanya, Solomon Adaları, Yeni Gine’nin doğusu, Gilbert Adaları, Andaman Adası ve Aleut Adaları da Japonya’nın eline geçti. Buraları savunmaya çalışan müttefik deniz güçleri büyük kayıplar verdi, askerlerinin pek çoğu öldü veya esir edildi.

     Bu saldırılar sonucunda Japonya, Güneydoğu Asya’nın denizden ulaşımını denetleyen adaları ele geçirdi. Japonlar ayrıca Çinhindi ve Tayland’dan geçerek Birmanya’yı da işgal etti ve oradaki İngiliz birliklerini Hindistan’a çekilmek zorunda bıraktılar. Güney Asya’ya kurdukları üslerden Avustralya’ya hava saldırıları düzenlediler.

    Batıdaki Deniz Savaşları
     Savaş başladığında İngiltere ve Fransa‘nın güçlü donanmaları vardı. Alman donanması ise, daha güçlü olmakla birlikte, modern ve etkiliydi. Uçak gemisi yoktu, ama savaş gemileri ve hızla artan denizaltı gücüyle ticaret gemilerine büyük zararlar verebiliyordu.
     Akdeniz’de İngiliz Deniz gücünün üstünlüğü sayesinde asker ve erzak taşıyan düşman gemileri batırılarak Kuzey Afrika harekatına yardımcı olundu. Ne var ki İngiliz donanması da Alman denizatlılarının ve kıyıda üstlenmiş savaş uçaklarının saldırılarıyla ağır kayıplar verdi. Düşman uçaklarının yarattığı tehlike yüzünden İngiliz gemileri Batı Çölündeki savaş için gerekli desteği Cebeli Tarık Boğazı ve Akdeniz’den getirmek yerine çoğunlukla Ümit Burnu ve Süveyş kanalı yolunu izleyerek sağladılar.
     Atlas okyanusundaki asıl savaş Alman denizaltılarıyla oldu. Bu savaş gece gündüz durmaksızın sürdü.Uçak gemilerinden ve kıyıdaki hava üslerinden kalkan savaş uçakları, savaş araç ve gereçlerini taşıyan ticaret gemileri konvoylarını korumaktaydı. Ama Alman denizaltılarına engel olmak çok güçtü. Savaş süresince bu deniz altılar müttefiklerin 23.351 ticaret gemisini batırdı; buna karşılık 782 Alman denizaltısı yok edildi.


    Kuzey Afrika Çıkarması
     General Dwight D. Eisenhower komutasındaki İngiliz ve ABD askerlerinden oluşan 100 bin kişilik bir kuvvet Fas ve Cezayir kıyılarına bir çıkarma yaptı. Müttefikler önce doğuya, Tunus’a ilerledi ama Akdeniz üzerinden hava ve deniz yoluyla getirilen güçlü Alman birliklerince durduruldu. 1943 Ocak ayı sonunda Montgomery’nin ordusu Batı Çölünü geçerek Tunus’a girdi. Zorlu çarpışmalardan sonra müttefik orduları Mayıs 1943’te Alman ve İtalyan kuvvetlerini çökertti.
     Müttefikler Kuzey Afrika’daki başarılarını 1943 Temmuzunda Sicilya’yı işgal ederek sürdürdü. Sicilya'nın yitirilmesi ve İtalya’nın müttefiklerce bombalanması İtalyan diktatörü Benito Mussolini’yi çekilmeye zorladı. Eylül başlarında İtalya teslim oldu ve Malta’daki donanmasına el kondu. Bu olay İtalya’da müttefikler ile Almanları karşı karşıya bıraktı.
     Ekimde Napoli’ye ulaşan müttefikler yarım adanın ortalarında güçlü bir Alman savunması tarafından durduruldu. 1944 Ocağında müttefikler Anzio’ya çıkarak bu savunma hattının ardına geçmeye çalıştılar. Polonya birliklerinin Cassino’yu almasından sonra Anzio’daki kuvvetlere katılmak üzere kuzeye doğru ilerlemeyi başardılar ve 4 Haziran’da Roma alındı.




    ALMANYA’YA HAVA SALDIRILARI
     II. Dünya Savaşı’nın özelliklerinden biri, iki tarafın da düşmanı havadan bombalayarak yenme çabasıydı. Hava kuvvetlerinden büyük bir bölümünü SSCB’ye gönderen Almanların İngiltere’ye dönük hava saldırıları 1941 Mayısına doğru azalmıştı. İngilizlerin Almanya’yı ciddi bir biçimde bombalamaları da bu döneme rastlar. Köln, Essen, Bremen, Hamburg ve başka Alman kentlerine yoğun hava saldırıları düzenlendi.
     Başlangıçta bombalar tam hedefi bulamıyordu. Ama daha sonra eğitilmiş havacıların kullandığı keşif uçakları geliştirildi. Bunlar radar yardımıyla hedefi bulunuyor ve tam üzerinden atarak yerini belirliyorlardı.Belli başlı hedefler çelik üretim alanları, savaş gereçleri yapılan fabrikalar, limanlar, petrol rafinerileri ve demir yollarından yükleme yapılan merkezlerdi.

    BÜYÜK OKYANUSTAKİ SAVAŞLAR
     Avustralya ve Yeni Zelanda güçlerince desteklenen ABD güçleri Büyük Okyanus’ta Japonların eline geçen bölgeleri geri üstlendi. Japonların Hint Okyanusunu geçerek Vichy Fransa’sının yönetimindeki Madagaskar adasını almasından ve müttefiklerin orta doğuya araç gereç sağladıkları yolu kesmesinden korkulduğu için bir İngiliz birliği de Mayıs 1942’de adaya çıktı ve Kasımda tüm adayı ele geçirdi. Büyük Okyanusun güney batı bölgeleri ABD ile Japonya deniz kuvvetleri arasında yapılan birkaç deniz savaşı sonrası geri alındı. 1942 Mayısında Yeni Gine’de bir limanı ele geçirmekle görevli olan bir birlikleri taşıyan Japon savaş gemileri Avustralya ile Yeni Kaledonya arasında yer alan Mercan denizinde ABD güçlerinin saldırısına uğradı. İki tarafta yaklaşık olarak eşit kayıplar verdi. Ama Japon gemileri geri dönmek zorunda kaldı. Bu savaş, uçak gemilerin düşman gemilerini görmediği yeni tür deniz savaşlarının ilkiydi.
     ABD Japonları Guadalcanal ve Solomon adalarından çıkardı. Avustralya ve ABD birlikleri 1943 başlarında Papua’yı ve 1944 Haziranı’nda Yeni Gine’yi tümüyle geri aldılar.
     ABD 1944 Haziranı’nda Saipan’ı ve Mariana adalarını ele geçirdi. Ekimde ABD birlikleri Filipinlerde Leyte adasına çıktı. Japonya yeni çıkarmaları önlemek için geri kalan bütün savaş gemilerini bölgeye gönderdi. Ayın sonunda Leyte körfezi deniz savaşında Japon donanmasının büyük bir bölümü yok edildi. Bu II. Dünya Savaşı’nın en büyük deniz çarpışmasıydı. Ocak 1945’te General Mac Arthur komutasındaki ABD birlikleri Filipin'in en büyük adası olan Luzon’a çıktı ve Martta başkent Manila alında. Bu sırada Avustralya ve Hollanda güçleri de Borneo’yu ele geçirdi. 1945 Şubatı’nda General Nimitz komutasındaki ABD güçleri Tokyo’nun 1200 km güneyinde yer alan Bonin adalarından İvoşima’ya zorlu çarpışmalardan sonra büyük kayıplar vererek çıktı. 1945 Nisanı’nda Ryu-Kyu adalarından Okinova’ya yönelik saldırılar başladı.Bu arada 1944’te General Ordo Wingate’in birlikleri Birmanya içlerine kadar ilerlemiş 1945 Martı’nda İngilizler Mandalya’yı ele geçirmişti.


    MÜTTEFİKLER FRANSA’YA GİRİYOR
     Fransa’nın kurtarılması için daha çok ABD, İngiliz ve Kanada birliklerinden oluşan Müttefik güçleri 1944 Mayısı’nda İngiltere’nin güney kıyılarında toplandı. Ayrıca bu birlikleri denizin öbür kıyısına götürmek üzere 4.000 gemi ve çıkarma aracı ile bunları korumak için savaş gemilerinden oluşan bir filo da hazırdı. Avrupa’nın geri alınması için oluşturulan Müttefik güçlerinin başkomutanı General Eisenhower’di.
     Almanlar Müttefiklerin Dover Boğazı’ndan saldıracaklarını sanıyorlardı. Oysa çıkarma, Cherbourg ile Le Harve arasında yer alan Normandiya kıyısında başladı. 6 Haziran’da paraşüt birlikleri, bombardıman uçakları desteğinde askerler ve tanklar gemilerden kıyıya çıktı. Almanlar kıyıya engeller ve mayınlar yerleştirilmişti, ama akşama doğru General Montgomery’nin komutasındaki 85 bin asker kıyıya ulaşmayı başardı.
     12 Haziran’da Almanlar Londra’yı uçan bombalarla bombalamaya başladılar. Bunlar ucunda 1 ton patlayıcı taşıyan ve düz gidebilmeleri için otomatik pilotla yönlendirilen küçük, jet motorlu araçlardı. Kuzey Fransa’daki rampalardan havalanıyorlardı. 30 Ağustos’a kadar 8.500’ü aşkın uçan bomba atıldı. Pek çoğu İngiliz savaş uçakları ve uçak savar toplarınca yok edildi; ama 2.000 kadarı Londra ve çevresine ulaşarak 6 bin kişinin ölümüne ve 40 bin kişinin yaralanmasına yol açtı.
     20 Temmuz’da Alman suikastçiler içinde bomba bulunan bir dosya çantası ile Hitler’i öldürmek istedilerse de bunu başaramadılar.
     Almanları Kuzey Fransa boyunca batıya süren Müttefikler 25 Ağustos 1944’te Paris’i kurtardılar. Eylülde General Eisenhower Fransa’daki Müttefik kuvvetleri komutanlığına getirildi. ABD birlikleri güneye, İngiliz ve Kanada orduları ise Belçika’ya ilerledi.
     Müttefiklerin ilerleyişi Şubatta da sürdü. Alman tanklarının çoğunluğu doğu cephesine
    gönderilmişti. Martta Ren’i geçen Müttefikler Almanya’ya doğru hızla ilerledi; Alman güçlerini yararak Hollanda’ya girdi. Nisan 1945’te ABD birlikleri Leipzig, Karl-Marx-Stadt ve Münih’i aldı; Elbe ırmağı üzerindeki Torgau’da SSCB birlikleriyle buluştu. Daha kuzeyde Montgomery’nin askerleri Elbe’yi geçerek Hamburg’a girdi ve ardından Baltık Denizi’ndeki Lübeck ve Wismar’a doğru ilerlediler

  3. #3

    Üyelik tarihi
    09.Mart.2008
    Yaş
    47
    Mesajlar
    27

    AVRUPA’DA SAVAŞIN SONU
     İtalya’daki Müttefik güçler 13 Ağustos 1944’te Floransa’yı aldı. Almanlar bunun üzerine Pisa ile Rimnini arasında bir savunma hattı oluşturarak kış gelene kadar burada tutundular. Nisan 1945’te Müttefikler Po ırmağını geçti ve Alp Dağlarına doğru ilerledi. İtalya’da Almanlar 2 Mayıs’ta teslim oldular. İki gün sonra da Müttefikler Avusturya’dan güneye doğru ilerleyen ABD askerleriyle buluştu.
     SSCB birlikleri ise 1944 Haziranı’nda Doğu Avrupa’da bir harekat başlattı. Temmuz sonunda Varşova’nın karşısında Vistül Irmağı’nın doğu kıyısına doğru ilerlediler. Daha güneyde SSCB ordusu iki koldan ilerlemeye ilerlemeye başladı. Biri Baltık Denizi’nin doğu kıyıları boyunca, öbürü de Tuna vadisi üzerinden Macaristan’a doğru ilerledi. Almanlar bu ilerlemeyi durduramayarak geri çekildiler.
     1945 başlarında, Almanya’nın artık uzun süre savaşamayacağı ortaya çıkmıştı. Müttefik liderler, ABD başkanı Roosevelt, İngiltere başbakanı Churchill ile SSCB’nin önderi Stalin Kırım’daki Yalta kentinde toplandılar ve Almanya’nın koşulsuz olarak teslim alınmasında anlaştılar. Ayrıca savaş sonrası Avrupa’ya ilişkin planlar da yaptılar. Ocak 1945’te SSCB askerleri Oder Irmağı’nı aşarak Silezya’ya girdi. Güneyde ise Şubatta Budapeşte’ye, nisan başında da Viyana’ya girdiler ve Berlin’e doğru ilerlediler. 25 Nisanda Berlin’i kuşattılar. Kentin merkezindeki bir yer altı sığınağından savunmayı yönetmekte olan Hitler savaşın yitirildiğini kavrayarak 30 Nisan’da intihar etti. Amiral Karl Dönitz’i kendi yerine atamıştı.
     Dönitz’in temsilcileri Reims’e Müttefiklerle görüşmeye gitti. Batıda Müttefiklere teslim olmayı; ama doğuda SSCB ile savaşmayı sürdürmeyi istiyorlardı. Eisenhower Almanların her yerde koşulsuz teslim olmaları konusunda ısrar etti. Almanya’nın teslim olması 8-9 Mayıs 1945’te gece yarısı gerçekleşti.

    JAPONYA’NIN TESLİM OLMASI
     ABD, Japonya’nın kıyı kentlerini yoğun bir biçimde bombaladığı sırada başkan Truman, Japonların direnişini kırmak ve savaşı kısaltmak gerekçesiyle atom bombası kullanmaya karar verdi. Atom bombası ABD’de gizlice geliştirilen ve büyük yıkım gücü olan bir silahtı. 6 Ağustos 1945’te ABD hava kuvvetlerinin bir bombardıman uçağı Hiroşima kenti üzerine ilk atom bombasını attı. 3 gün sonra gücü azaltılmış bir atom bombası da Nagasaki’ye atıldı. Bu bombalar Hiroşima’da 200 bin Nagasaki’de 80 bin sivilin ölmesine ve on binlerce kişinin yaralanmasına yol açtı bu kentler büyük ölçüde yıkıldı. Bitki örtüsü büyük zarar gördü. Atom bombasının yol açtığı radyasyonun etkisi yıllarca sürdü. Radyasyon nedeniyle insanlar daha sonra da sakatlandılar ve öldüler. 8 Ağustos’ta SSCB’de Japonya’ya savaş açtı ve Japonların elinde bulunan Mançurya ve Kore’yi işgale başladı. Bunun üzerine Japonya 2 Eylül’de resmen teslim oldu ve II. Dünya Savaşı sona erdi.

    MÜTTEFİKLERİN ZAFERİ
    1. Casablanca Konferansı
    1941 yılı sonunda Birleşik Amerika'nın savaşa katılmasından sonra Sovyet Rusya'nın üzerinde en fazla ısrarla durduğu nokta, İngiltere ve Amerika'nın Almanya'ya karşı ikinci bir cephe açmak suretiyle, üzerindeki Alman baskısını hafifletmeleriydi. Şimdi 1942 Kasımında Amerikan kuvvetlerinin Fas ve Cezayir'e çıkmaları ile kuzey Afrika savaşlarının sona erdirilmesi mümkün olacağına göre, bundan sonra ne yapılacaktı? Bu mesele Casablanca Konferansı'nın esas konusunu teşkil etmiştir. Casablanca Konferansı, 14–24 Ocak 1943'de Roosevelt ile Churchill arasında yapılmıştır. Stalin de davet edilmişse de gelememiştir.
    Konferans'ta şu kararlar alınmıştır:
    1. Rusya üzerindeki baskıyı hafifletmek için Sicilya'ya çıkarma yapmak ve Almanya üzerindeki baskıyı arttırmak;
    2. Balkanlarda ikinci bir cephenin açılmasını mümkün kılmak için, Türkiye'nin de savaşa katılması konusunda gerekli askeri hazırlıkları yapmak;
    3. Almanya'nın mukavemeti yeteri kadar zayıflayınca Avrupa'da da bir cephe açmak ve nihayet "Almanya, Japonya ile İtalya kayıtsız şartsız teslim oluncaya kadar" mücadeleye devam etmek.

    Mihver'in "kayıtsız-şartsız" teslim konusunda Konferans'ta alınan karar, Mihver devletlerine hiçbir ümit ışığı bırakmaması ve sonuna kadar dayanma kararını kuvvetlendirmesi ve dolayısıyla da savaşın uzamasına sebep olması gerekçesiyle, sonradan bazı tenkitlere konu olmuştur.

    2. Washington Konferansı
    Kuzey Afrika cephesinin tasfiyesi üzerine alınacak yeni tedbirleri görüşmek üzere 12–26 Mayıs 1943 günlerinde toplanan bu konferans Roosevelt ile Churchill arasında olmuştur. Alınan kararların esasları şöyledir:

    1. İtalya'nın saf dışı kılınması için bu memleketin işgali. Bu işgal gerçekleştirilirse, Almanya'nın bütün Balkanlardaki durumu zayıflayacak, Almanya'nın Balkanlara yeni kuvvet göndermek zorunda kalması dolayısıyla Rusya üzerindeki baskısı hafifleyecek ve aynı zamanda, durumunu daima İtalya'ya göre ayarlayan Türkiye'nin savaşa katılması da mümkün olacaktır ki böyle bir durumda, Romanya petrollerinin bombardımanı için Türk hava alanlarının kullanılması sağlanacaktı.
    2. İkinci Cephenin Fransa'da açılması işi 1944 ilkbaharında tamamlanacaktır.


    3. Savaş sonrası düzeni için Churchill tarafından ileri sürülen şu fikirler kabul edilmiştir: Barışı koruma sorumluluğu Birleşik Amerika, İngiltere, Sovyet Rusya ve Çin'e verilecekti. Bu dört devletin teşkil ettiği Dünya Konseyi'ne bağlı olmak üzere, Avrupa, Amerika ve Uzakdoğu Bölge Konseyleri kurulacaktır. Avrupa'da bir konfederasyon kurulacak ve bu, Tuna, Balkan ve İskandinav federasyonlarını ihtiva edecektir. Türkiye, Balkan Federasyonu'na dâhil olacaktır. İngiltere ile Rusya arasında da kuvvetli bir Fransa bulunacak ve ayrıca, Polonya ile Çekoslovakya Sovyetlerle iyi geçineceklerdir.

    3. Quebec Konferansı
    Bu konferans, İtalya'da Mussolini'nin birdenbire düşmesiyle ortaya çıkan yeni durum karşısında, ikinci cephe meselesini yeni bir açıdan ele almak amacı ile, 14–24 Ağustos 1943'de Churchill ve İngiliz Genelkurmayı ile Amerikan Genelkurmayı arasında Quebec'de yapılmıştır.

    Bu konferansta Churchill, İtalya'da ortaya çıkan yeni durum dolayısıyla, ikinci cephenin Fransa yerine, Türkiye'nin de savaşa katılmasıyla Balkanlarda açılmasında çok ısrar etmiş, fakat görüşünü kabul ettirememiştir. İkinci cephenin Fransa'da Normandie kıyılarında açılmasına karar verilmiş ve bunun hazırlanması sorumluluğu da Amerikalılara bırakılmıştır.

    NOT: ADANA MÜLÂKATI, (Adana Görüşmesi diye de bilinir), II. Dünya Savaşı sırasında 30 Ocak 1943’te Türkiye ile İngiltere arasında yapılan görüşme. Cumhurbaşkanı İsmet İnönü ve dönemin başbakanı Şükrü Saraçoğlu ile İngiltere Başbakanı W. Churchill arasında, Adana Yenice istasyonunda bir vagon içerisinde yapılan ve üç gün süren görüşmede, Türkiye’nin, II. Dünya Savaşı içindeki durumu gözden geçirildi. İngilizler, Türkiye’yi savaşa sokmak istediyse de bir sonuç alınamadı. Türkiye’nin tarafsızlık politikasına bir süre daha devam konusunda anlaşmaya varıldı.

    4. I. Moskova Konferansı
    1943 yılı Ekim ayında Moskova’da Dışişleri Bakanları düzeyinde toplanan, Tahran Zirvesi’nin hazırlığı niteliğindeki ve II. Dünya Savaşı’nın yürütülmesinin yanısıra savaş sonrası düzen ile ilgilenen Konferanstır. Savaş sonrası düzeni için yapılan ilk toplantı olarak kabul edilmektedir. Konferans, Türkiye açısından da önem taşımaktadır. Konferansa İngiltere’den Sir Anthony Eden, ABD’den Cordell Hull, Sovyetler Birliği’nden Vyacheslav Molotov ile Çin Dışişleri Bakanı katılmıştır.

    Konferansta Görüşülen Konular ve Alınan Kararlar
    Sovyetler Birliği Almanya’ya karşı nihai zafere kadar savaşacağı konusunda güvence verdi. Daha önce böyle bir güvence yoktu ve Sovyetler Birliği’nin Almanya ile anlaşmasından korkulmaktaydı. Böylece, müttefikler arasında kuşkular silinmiş oldu.
    Sovyetler Birliği, savaştan sonra kurulacak olan uluslararası kuruluşu destekleyeceğini söyledi. İkinci Dünya Savaşı sırasında, uzunca bir süre, Milletler Cemiyeti’nin savaştan sonra faaliyet göstereceği düşünülmüştü. Ancak, Milletler Cemiyeti uluslararası alandaki saygınlığını yitirmişti. ABD Milletler Cemiyeti’ne üye değildi ve üye olacağı yeni bir örgütün kurulmasını istiyordu. Sovyetler Birliği ise Finlandiya’ya saldırması yüzünden Milletler Cemiyeti’nden atılmıştı. Moskova’da yeni bir uluslararası örgütün kurulması konusunda anlaşmaya varıldı.
    Konferansta, 1938 yılında Almanya tarafından işgal edilen Avusturya’nın durumu üzerinde de duruldu. Sorun Avusturya’nın düşman mı yoksa işgale uğramış dost bir devlet olarak mı kabul edileceği noktasında düğümleniyordu. Moskova’da bu devletin işgale uğramış dost bir ülke olduğu ve savaştan sonra kendisiyle bir barış anlaşması yapılmasının söz konusu olmadığı konusunda anlaşmaya varıldı.
    Konferansta savaş suçlularının etkin şekilde cezalandırılması konusu da ele alındı. Birinci Dünya Savaşı’nın sonunda da böyle bir karar alınmış, ancak, Alman Kayzeri kaçmış öteki suçlularda da bu karar etkin şekilde uygulanamamıştı. Müttefikler Moskova Konferansı’nda İkinci Dünya Savaşı sonrasında bir mahkeme kurarak savaş suçlularını yargılamaya karar verdiler Buna göre, Almanya’da Nazizmin İtalya’da Faşizmin tasfiyesi kararlaştırıldı.
    Türkiye ve Konferans
    Moskova Konferansı’nda Türkiye’de gündeme geldi. Ancak, müttefikler arasında Türkiye konusunda bir görüş birliği yoktu. Sovyet Hükümetine göre Sovyet ilerlemesini kolaylaştırmak için Türkiye mutlaka savaşa girmeli ve Türkiye’nin savaşa girmesinin istenmesiyse “telkin” değil “emir” biçiminde olmalıydı. Türkiye’nin savaşa girmesiyle Almanya 15 tümenini Sovyet Cephesi’nden çekmek zorunda kalacaktı ve savaş sonrası barış konferansına katılabilmesi için Türkiye’nin de ızdırap çekmesi gerekliydi. Sovyet Hükümeti, uyumlu davranmaması durumunda Türkiye’ye savaş malzemesi gönderilmesinin durdurulmasını da istedi.
     İngiltere ve ABD bu önerileri kabul etmediler ve Türkiye’nin müttefiklere hava üsleri vermesinin ve ulaşım kolaylıkları sağlamasının daha yararlı olacağını öne sürdüler. Konferansın sonunda her iki tarafın da görüşlerini kapsayan bir uzlaşmaya varıldı. Türkiye’den önce hava alanlarının kullananımı talep edilecek, 1943 yılının sonuna doğru da savaşa katılması konusunda girişimde bulunulacaktı.

    Eden – Menemencioğlu Görüşmesi
    İngiltere Dışişleri Bakanı Anthony Eden, Moskova Konferansı’ndan dönerken Kahire’de Türk Dışişleri Bakanı Numan Menemencioğlu ile bir araya geldi. (5-6 Kasım 1943) Eden, Türkiye’den hava üslerini açmasını ve yıl sonuna kadar savaşa kayılmasını istedi. Alman hava kuvvetlerinin Ege’deki üstünlüğünü kırmak için İngiltere’nin Güneybatı Anadolu’daki havaalanlarına şiddetle ihtiyaç duyduğunu söyleyerek Türkiye’nin savaşa katılmasından kaynaklanacak avantajlardan bahsetti. Bu önerinin reddi halinde İngiltere’nin Türkiye’ye göndermekte olduğu yardımı keseceği uyarısında da bulundu.
    Bu istekler Dışişleri Bakanı Menemencioğlu tarafından reddedildi. Müttefiklere hava üsleri vermek ve savaşa girmek arasında hiçbir fark yoktu. Hava üsleri verildiği takdirde Almanya Türkiye’nin büyük kentlerini bombalayabilir ve Türkiye savaşa sürüklenebilirdi. Türkiye ise savaşa katılmak için hazırlıklı değildi.

    5. Kahire Konferansı
    2. Dünya Savaşı sonra Uzak Doğu'daki gelişmeleri değerlendirmek maksadıyla; Roosvelt, Churchill ve Chiang Kai-Shek arasında; 22-26 Kasım 1943 tarihleri arasında Kahire'de bir toplantı yapıldı. Konferansta kesin bir sonuca varılamadı. Roosvelt ve Churchill Tahran Konferansına bu atmosfer içinde gittiler.Ayrıca bu konferansta Türkiye’nin savaşa girme durumu da görüşülmüş ama bir sonuca varılamamıştır konferansa Türkiye'den İsmet İnönü katılmıştır.

    6. Tahran Konferansı
    Tahran Konferansı, Roosevelt, Churchill ve Stalin'in katılmasıyla 28 Kasım–1 Aralık 1943 tarihleri arasında yapıldı. Tahran Konferansı'nda söz konusu olan meselelerin en önemlileri şöyledir:
     Ruslar ikinci cephenin açılmasında yine ısrar etmişler ve bu ısrarın sonucu olarak bu cephenin açılması tarihi 1 Mayıs 1944 olarak tespit edilmiştir. Churchill, ikinci cephenin Balkanlarda açılması fikrini Ruslara da kabul ettirememiştir. İkinci cephe ile ilgili olarak, Türkiye'nin de savaşa katılmasına karar verilmiştir. Savaş sonrası barış düzeninin korunması için bir milletlerarası teşkilat kurulması fikri bütün taraflarca kabul edilmekle beraber, Ruslar, dört büyük devlet arasına Çin'in de katılmasına yine itiraz etmişler, fakat onlar da isteklerini kabul ettirememişlerdir.
     Moskova Konferansı'nda olduğu gibi bu konferansta da Polonya meselesi söz konusu olmuştur. Ruslar Londra'daki mülteci Polonya Hükümeti'ni tanımayı yine reddetmişlerdir. Polonya'nın sınırları meselesinde ise, Oder Nehri'ne kadar olan Alman topraklarının Polonya'ya verilmesi kabul edilmiştir.
    Tahran Konferansı'nda birçok önemli meseleler de, gayri resmi toplantılarda yapılan özel konuşmaların konusunu teşkil etmiştir. Bunların çoğu da Rusya ile ilgili olmuştur. Mesela Roosevelt, Rusların Baltık, Türk Boğazları ve Pasifik'in sıcak sularına çıkma arzusunu sempati ile karşıladığını belirtmiştir. Ruslar Finlandiya'dan da toprak istekleri olduğunu da belirtmişlerdir.
     Bir yemekte Churchill, Stalin'e, savaştan sonra Rusların toprak istekleri olup olmayacağını sorduğu zaman, Stalin "Vakti geldiğinde konuşacağız" demiştir. Bu konuşmalarda ortaya çıkan ilgi çekici noktalardan biri de, Sovyetlerin Almanya'dan duyduğu derin korku idi. Bu sebeple, Almanya'nın adamakıllı ezilmesini ve parçalanmasını istiyorlardı. Buna karşılık Churchill, Almanya'nın 5 ayrı bağımsız devlete bölünmesini ileri sürmüştür. Yine bir yemekte Stalin, Almanya'nın tesliminden sonra 50.000 Alman subayının kurşuna dizilmesini teklif edecek kadar ileri gitmiştir. Tahran Konferansı'nın önemli sonucu zafere doğru yaklaşıldıkça müttefikler arasındaki görüş ayrılıklarının da belirmeye başlamasıydı. Churchill durmadan ikinci cephenin Balkanlar'da açılmasını ileri sürmüştü. Çünkü Sovyetlerin Balkanlar'a girip bir daha çıkmamalarından endişe etmekteydi. Tabii bunu Ruslar da fark ettiklerinden, bu fikre karşı gelmişlerdir. Roosevelt ise, Tahran'da mümkün olduğu kadar Stalin'e kur yapmaya çalışmış ve savaştan sonra Sovyetlerle sıkı bir işbirliği yapabileceği hayaline kapılmıştı.
     İngiltere ile Amerika arasındaki bu görüş ayrılığı, savaş sonrası tasarıları bakımından Sovyetleri çok hoşnut bırakmış ve bu sebeple de Stalin, Tahran Konferansı'nda savaş sonrası için fazla bağlayıcı taahhütlere girişmekten özellikle kaçınmıştır.

    7. İkinci Cephenin Açılması
    İkinci Cephe Fransa üzerinden Normandiya çıkarması adı ile yapılacaktır. (Er Ryan’ı Kurtarmak adlı film gösterilebilir.

    8. Rusların Balkanlar ve Orta Avrupa’ya Girmesi
    Normandiya Çıkarmasının başarılı olması üzerine Ruslar doğuda yalnız kalmış ve ilk önce Romanya’yı sırası ile Bulgaristan’ı, Macaristan’ı, Yugoslavya’yı, Çekoslovakya’yı, Arnavutluk’u, ve Almanya’nın bir kısmını ele geçirmiş hepsine savaş tazminatı yüklemiş savaştan uğradığı zararları karşılamaya çalışmıştır.

    9. II. Moskova Konferansı
    Balkanların ve Orta Avrupa'nın durumu Churchill'in çok canını sıkıyordu. Sovyet yayılmasını önlemek için Stalin'le bir anlaşma yapmak üzere Moskova'ya gitti ve 9–20 Ekim 1944'de Stalin''le görüştü.
    Balkan memleketlerinin iki devlet arasında nüfuz bölgelerine ayrılışı konusunda bir anlaşmaya varmaya muvaffak oldu. Romanya, Rus, Yunanistan ve İngiliz nüfuzuna terk edildi. Yugoslavya ve Macaristan %50 İngiliz, %50 Rus nüfuzu altında olacaktı. Bulgaristan için bu oranlar, %75 Rus, %25 İngiliz idi. Bu yüzde oranlarının anlamı, kabinelere girecek ve orada temsil edilecek siyasal eğilimlerin oranlarıydı.

    Polonya meselesinde uzlaşma olamadı. Konferansa, Londra'daki mülteci Polonya Hükümeti'nin temsilcisi ile, Rusların nüfuzu altında bulunan Lublin Komitesi'nin temsilcileri de davet edilmişti. Londra Komitesi, Polonya kabinesine bir miktar komünistin alınmasını kabul ettiyse de, Lublin Komitesi bu oranın %50–50 olmasında ısrar edince, bir anlaşmaya varılamadı.

    Öte yandan, Moskova Konferansı'nda, Almanya için kurulacak Müttefik Kontrol Komisyonu'nda Fransa'ya da yer verilmesi ile Montreux Sözleşmesi'nin değiştirilmesi de kabul edildi.

    10. Yalta Konferansı
     İkinci Dünya Savaşı’nın sonlarında Kızıl Ordu doğudan, ABD ve müttefikleri batıdan Almanya içlerine doğru ilerlerlerken, taraflar arasında sürtüşmeler başlamıştı. Hangi bölgelerin kimin denetiminde olacağı ya da kimlerin nereleri kurtaracağı konusunda anlaşmazlıklar ortaya çıkmıştı. İşte hem bu anlaşmazlıkların bir çözüme bağlanması ve hem de savaş sonrası dünyasının ana çizgileriyle düzenlenmesi amacıyla SSCB’nin Yalta Kenti'nde liderler düzeyinde bir konferans toplanmasına karar verildi.
     Şubat 1945’te toplanan Yalta Konferans’ında ABD’yi Roosevelt, İngiltere’yi Churchill ve SSCB’yi Stalin temsil ediyorlardı. Konferans'ta karara bağlanan konular arasında Almanya’nın savaş sonrasında silahsızlandırılması, Avrupa’nın etki alanlarının taraflarca belirlenmesi gibi hususların yanı sıra, Birleşmiş Milletlerin kurulması da kabul edildi ve Birleşmiş Milletler Sözleşmesi’nin temel ilkeleri belirlendi.
     Birleşmiş Milletler Hazırlı Konferansı’nın ABD’nin San Francisco Kenti'nde yapılması kararlaştırıldı ve 1 Mart 1945 tarihinden önce Almanya’ya savaş açan ülkelerin bu toplantıya kurucu üye olarak katılabilecekleri ilkesi getirildi. (Türkiye bu nedenle 23 Şubat 1945’te Almanya’ya savaş açtı).
     Yalta Konferansı’nda Türkiye de geniş bir biçimde tartışma konusu oldu. Bazı hususlar henüz tam anlamıyla açıklanmamış olmakla birlikte, Konferans'ın 10 Şubat 1945’te yapılan 6. oturumunda Stalin, İstanbul ve Çanakkale Boğazlarına ilişkin Montreux Sözleşmesi’nin gözden geçirilmesini ve değiştirilmesini istedi. Ancak SSCB’nin de bu konuda somut ve ayrıntılı öneriler getirememesi ve inandırıcı gerekçeler sunamaması nedeniyle, konunun daha sonra toplanacak konferanslarda yeniden ele alınması ve bu konulardaki gelişmelerden Türkiye’nin de haberdar edilmesi kararlaştırıldı.

    11. Potsdam Konferansı
    17 Temmuz - 2 Ağustos 1945 tarihleri arasında Almanya'nın Potsdam şehrinde yapılan konferansa verilen addır. 7 Mayıs 1945'te Almanya'nın teslim olmasından sonra, bundan önceki konferanslardan farklı olarak, savaşın nasıl bitirileceğini değil, barışın nasıl sağlanacağını konu alan Potsdam Konferansı, II. Dünya Savaşı'nın ve "Üç Büyüklerin" yaptıkları son büyük konferans oldu. Potsdam Konferansı'nda görüşülen konular şunlardır:
    Polonya Sorunu: Sovyetler Birliği, 16 Ağustos 1945'te Polonya ile yaptıkları bir antlaşma ile Polonya-SSCB sınırını Curzon Çizgisi olarak kabul ettirdiler.
    Almanya Sorunu: Almanya'daki tüm Nazi kurumlarının ortadan kaldırılmasına, Amerika Birleşik Devletleri, Birleşik Krallık, Fransa ve Sovyetler Birliği işgal bölgelerinde ayrı ayrı demokratik rejimlerin kurulmasına, Alman savaş endüstrisinin barış ekonomisinin gereksinimlerine göre yapılandırılmasına, Tamirat borcu için herhangi bir rakam tespit edilmemesine, Sovyetler Birliği'nin, ABD, Birleşik Krallık ve Fransız işgal bölgelerinden herhangi bir tamirat borcu talep etmemesine, Barış ekonomisi için gerekli olmayan endüstriyel teçhizatın pek az bir kısmının Sovyetler Birliği'ne verilmesine, Alman donanmasının büyük bölümünün tahrip edilmesine, Savaş suçlularının yargılanmasına karar verildi
    Avusturya'nın Durumu: Avusturya ve başkenti Viyana, Almanya örneğinde olduğu gibi dört devlet arasında işgal bölgelerine ayrıldı.
    İtalya'nın Durumu: İtalya'nın 1943 yılından beri demokrasi yolunda gösterdiği gelişmeler dikkate alınarak bu ülkeye barış için öncelik verilmesi ve barış hükümlerinin mümkün olduğu kadar yumuşak tutulması fikri benimsendi. Sovyetler Birliği'nin, Akdeniz ve Kızıldeniz'de bulunan İtalyan sömürgelerinden pay istekleri yönündeki talepleri ise ciddiye alınmadı.
    Sovyet uydu devletleriyle barış: Bu uydu devletler, Sovyetlerin askerî işgali altına girmiş olan ve hükümetlerinde de komünistlerin egemen olduğu Romanya, Bulgaristan ve Macaristan idi. Sovyetler Birliği, barış yapılmadan önce, ABD ve Birleşik Krallığın bu ülkelerdeki hükümetleri tanımalarını istedi. Ancak, ABD ve Birleşik Krallık ilgili ülkelerle barış yapılmadıkça, böyle bir tanımayı ve dolayısıyla Sovyet teklifini kabul etmediler.
    İspanya'nın Durumu: İspanya savaşa katılmamakla birlikte Mihver devletleri ile işbirliği yaptığı için Milletlere alınmaması görüşü benimsendi.
    İran'ın Durumu: İran'ın derhal boşaltılmasına karar verildi
    Boğazların Durumu: Sovyetler Birliği, Türkiye'nin zayıf olması fikrinden hareketle serbest geçiş için gereken garantiyi sağlayamadığını, bu sebeple Boğazların Sovyetler Birliği ile Türkiye'nin ortak kontrolü altına konulmasının uygun olacağını ileri sürdü. Kısacası, Boğazlar'dan üs talep ettiler. ABD ile Birleşik Krallık ise Sovyetlerin Boğazlar'dan tam geçiş serbestîsine taraftar idiler. Konu hakkında herhangi bir karar alınmadı ve her devletin görüşünü Türkiye'ye bildirmesi kararlaştırıldı.
    Tuna Nehri: Tuna Nehri üzerinde bulunan tüm ülkeler Sovyetler Birliği'nin askerî işgali altına girdiğinden, Tuna nehri fiilen Sovyet egemenliği ve kontrolü altına girmiş durumdaydı. Bu nedenle Tuna'da gidiş-geliş serbestîsinin sağlanması ve statünün yeniden tespitine karar verildi.

    II. Dünya Savaşı ve Türkiye

    Türkiye II. Dünya Savaşı’na katılmadı. Ama savaş boyunca izlediği yansızlık siyasetinde zaman zaman büyük güçlüklerle karşılaştı. Türkiye 1939’da savaş olasılığının iyice artması üzerine toprak bütünlüğünü korumaya yönelik ittifak anlaşmaları sağlamak amacıyla bazı girişimlerde bulundu. Almanya ve İtalya’nın saldırgan tutumları karşısında doğal olarak bu girişimler İngiltere, Fransa ve SSCB’ye yönelikti. İlk görüşmeler sonucu 12 Mayıs 1939’da İngiltere’yle, 23 Haziran’da Fransa’yla Türkiye’nin de “Barış Cephesi” içinde yer aldığını açıklayan ortak bildiriler yayımlandı. Bunu SSCB’yle de benzeri bir anlaşma sağlanması yolundaki çabalar izledi. Ama SSCB’nin 23 Ağustos’ta Almanya’yla bir saldırmazlık anlaşması imzalaması karşısında Türkiye’nin çabaları boşa çıktı.

    Bu durumlar üzerine İngiltere ve Fransa’yla ilişkiler daha da sıklaştırıldı ve 19 Ekim 1939’da Ankara’da Türkiye-İngiltere-Fransa İttifak anlaşması imzalandı. Anlaşmaya göre Türkiye bir Avrupa devletinin saldırısına uğrarsa İngiltere ve Fransa yardımda bulunacak, buna karşılık Avrupa’da çıkacak bir savaş Akdeniz’e yayılırsa Türkiye’de İngiltere ve Fransa’ya yardımda bulunacaktı. Savaşın Balkanlara doğru yayılma eğilimi göstermesi üzerine Türkiye, Balkan Antantı’na bağlı ülkelerle de işbirliğini güçlendirmeye çalıştı. Ama Şubat 1940’ta Belgrad’da toplanan Balkan Antantı Bakanlar Konseyi bu yönde olumlu bir karar alamadan dağıldı. 10 Haziran 1940’ta İtalya’nın da katılmasıyla savaş Akdeniz’e yayılınca Türkiye’nin 1939 Ankara Anlaşması’yla üstlendiği yükümlülükler gündeme geldi. Ne var ki, Fransa’nın kısa bir süre sonra Fransa’nın teslim olması, İngiltere’nin de bu konuda ısrarlı davranmaması Türkiye’yi savaştan uzak tuttu.

    Alman orduları 1941 ortalarına doğru Balkanlar’ı tümüyle ele geçirince Türkiye’nin de Alman istilasına uğramasından, dolayısıyla Ortadoğu’daki yaşamsal önemdeki çıkarlarının tehlikeye girmesinden çekinen İngiltere, Türkiye’den savaşa katılmasını istedi. Bu sırada SSCB’ye saldırmaya hazırlanan Almanya da güney kanadını güvenceye almak amacıyla Türkiye’ye bir saldırmazlık anlaşması önerdi. Türkiye bunu hemen kabul etti. 18 Haziran 1941’de imzalanan bu anlaşma Türkiye’nin savaş dışı kalma siyasetinde yeni bir aşama oldu. Bunu 10 Ağustos 1941’de SSCB ile İngiltere’nin ortak notası izledi. Savaşın iyice yoğunlaştığı bu dönemde her iki ülke Türkiye’nin toprak bütünlüğüne saygılı olduklarını bildiriyorlardı. Buna karşılık Türkiye’den 1936 Montrö (Montreux) Sözleşmesi’ni tam olarak uygulayarak İstanbul ve Çanakkale boğazlarını savaş gemilerine kapalı tutulmasını istiyorlardı.

    1942’de hem Almanya’nın hem İngiltere’nin başını çektiği Müttefiklerin Türkiye’yi savaşa sokmak için baskı uyguladıkları bir yıl oldu. Türkiye çeşitli gerekçeler ileri sürerek bunların hepsini geri çevirdi. Ama 1943’te Müttefiklerin üstünlüğü belirince İngiltere bu kez savaşın bir an önce bitmesine katkıda bulunmak ve zaferin nimetinden pay almak gibi görüşlerle Türkiye’yi Müttefiklerin yanında savaşa sokmaya çalıştı. Churchill bu amaçla 30 Ocak 1943’te Adana’ya gelerek İsmet İnönü’yle görüştü. İnönü, Churchill’in Türkiye’nin en geç Ağustos 1943’te savaşa katılması isteğine karşı, bunun gerekli silahların, savaş araç ve gereçlerinin verilmesi durumunda olanaklı olabileceğini söyledi. Bu konudaki görüşmeler sürerken Müttefikler 14–24 Ağustos tarihlerinde Kanada’nın Quebec kentinde, 19-30 Ekim’de de Moskova’da düzenledikleri toplantılarda Türkiye’yi savaşa katmak yolundaki baskıyı arttırma kararı aldılar. 28 Kasım–2 Aralık tarihlerinde bir doruk toplantısı yapan Churchill, Roosevelt ve Stalin de bu kararı onayladı. Bunun üzerine Churchill ve Roosevelt 3 Aralık 1943’te İsmet İnönü’yü Kahire’ye davet ederek bu konudaki kesin isteklerini ilettiler ve Türkiye’nin Şubat 1944’te savaşa katılması durumunda her türlü yardımı keseceklerini bildirdiler. İsmet İnönü’nün askeri ve stratejik gerekçelerle savaşa katılmayı reddetmesi üzerine Mart 1944’te İngiltere, Nisan 1944’te de ABD Türkiye’ye askeri yardımı durdurdu. Diplomasi alanında da baskılar sürüyordu. Bu baskılara bir süre daha direnen Türkiye savaşın gidişinin iyice belirginleşmesi üzerine 2 Ağustos 1944’te Almanya ile siyasal ilişkilerini kesti. Bunu 6 Ocak 1945’te Japonya ile ilişkilerini kesmesi izledi. Ardından Müttefik liderleri Şubat 1945’te toplanan Yalta (Kırım’da) Konferansı’nda, yeni kurulacak Birleşmiş Milletlere yalnızca 1 Mart 1945’e kadar Almanya’ya savaş açmış ülkelerin katılmasını içeren bir karar aldılar. Bunun üzerine Türkiye 23 Şubat’ta Almanya’ya savaş ilan etti. Bu sırada Almanya’nın yenilgisi kesinleşmiş olduğundan fiilen savaşa girmedi.
    Alıntıdır.

  4. #4

    Üyelik tarihi
    19.Ekim.2009
    Yaş
    32
    Mesajlar
    1

    emeğinize sağlık.ancak bi sorum olcak 2. dünya savaşındak mihver ve müttefik devletlerin politikası hakkında bilgi bulamadım yardım ederseniz sevinirim. teşekkürlerr..( acele )

  5. #5

    Üyelik tarihi
    12.Eylül.2007
    Mesajlar
    7

    elinize sağlık

  6. #6

    Üyelik tarihi
    10.Kasım.2009
    Yaş
    43
    Mesajlar
    1

    Güzel paylaşımınız için teşekkür ediyorum.

Benzer Konular

  1. Cevap: 0
    Son Mesaj : 08.Ekim.2009, 22:34
  2. Cevap: 0
    Son Mesaj : 06.Eylül.2009, 14:13
  3. II.Dünya Savaşı Özeti (Çağdaş Türk ve Dünya Tarihi 2.Ünite Ders Notları)
    Konu Sahibi tulayabakaymindiz Forum İkinci Dünya Savaşı Ders Notları
    Cevap: 0
    Son Mesaj : 30.Kasım.2008, 22:48
  4. Cevap: 0
    Son Mesaj : 30.Kasım.2008, 22:47
  5. Cevap: 0
    Son Mesaj : 19.Ekim.2008, 18:19

Giriş

Giriş