1. #1
    umuro - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Üyelik tarihi
    01.Mayıs.2008
    Yaş
    41
    Mesajlar
    1,451




    Mevlana'nın söylediği ve günümüze kadar insanlığa ışık tutan sözlerinden bazıları:

    · Sevgide güneş gibi ol, dostluk ve kardeşlikte akarsu gibi ol, hataları örtmede gece gibi
    ol, tevazuda toprak gibi ol, öfkede ölü gibi ol, her ne olursan ol, ya olduğun gibi görün, ya göründüğün gibi ol.
    · Şu dünyada yüzlerce ahmak, etek dolusu altın verir de, şeytandan dert satın alır.
    . Vazifesini tam yerine getirmemiş olanın vicdan yarasına ne mazaretin devası ne ilacın şifası deva getirmiş..
    . Aşk altın değildir, saklanmaz. Aşıkın bütün sırları meydandadır..
    . Yeşillerden, çiçeklerden meydana gelen bahçe geçici, fakat akıllardan meydana gelen gül bahçesi hep yeşil ve güzeldir..
    · Nice insanlar gördüm, üzerinde elbisesi yok. Nice elbiseler gördüm, içinde insan yok.
    . Aşk, davaya benzer, cefa çekmek de şahide: Şahidin yoksa davayı kazanamazsın ki..
    · Sen diri oldukça ölü yıkayıcı seni yıkar mı hiç?
    · İsa'nın eşeğinden şeker esirgenmez ama eşek yaratılışı bakımından otu beğenir.
    · Dert, insanı yokluğa götüren rahvan attır.
    · Ehil olmayanlara sabretmek ehil olanları parlatır.
    · Leş, bize göre rezildir ama, domuza, köpeğe şekerdir,helvadır.
    · Kuzgun, bağda kuzgunca bağırır. Ama bülbül, kuzgun bağırıyor diye güzelim sesini keser mi hiç?
    · Pisler, pisliklerini yapar ama sular da temizlemeye çalışır.
    · Dikenden gül bitiren, kışı da bahar haline döndürür. Selviyi hür bir halde yücelten, kederi de sevinç haline sokabilir.
    · Nasıl olur da deniz, köpeğin ağzından pislenir, nasıl olur da güneş üflemekle söner?
    · Akıl padişahı kafesi kırdı mı, kuşların her biri bir yöne uçar
    · Tövbe bineği, şaşılacak bir binektir. Bir solukta aşağılık dünyadan göğe sıçrayıverir.
    · O beden testisi ab-ı hayatla dopdolu, bu beden testisi ise ölüm zehiri ile. İçindekine bakarsan padişahsın, kabına bakarsan yolu yitirdin.
    · Genişlik, sabırdan doğar.
    · Korkunç bir kurban bayramı olan kıyamet günü, inananlara bayram günüdür, öküzlere ölüm günü.
    · Kim daha güzelse kıskançlığı daha fazla olur. Kıskançlık ateşten meydana gelir.
    · Dünya tuzaktır. Yemi de istek. İstek tuzaklarından kaçının.
    · Irmak suyunu tümden içmenin imkanı yok ama susuzluğu giderecek kadar içmemenin de imkanı yok.
    · Gürzü kendine vur. Benliğini, varlığımı kır gitsin. Çünkü bu ten gözü, kulağa tıkanmış pamuğa benzer.
    · Ey altın sırmalarla süslü elbiseler giymeye, kemer takmaya alışmış kişi. Sonunda sana da dikişsiz elbiseyi giydirecekler.
    · Eşeğe, katır boncuğuyla inci birdir. Zaten o eşek, inciyle denizin varlığından da şüphe eder.
    · Birisi güzel bir söz söylüyorsa bu, dinleyenin dinlemesinden, anlamasından ileri gelir.
    · Oruç tutmak güçtür, çetindir ama Allah'ın kulu kendisinden uzaklaştırmasından, bir derde uğratmasından daha iyidir.





    Mevlana nın Yedi Öğüdü
    *Cömertlik ve yardım etmede akarsu gibi ol
    *Şevkat ve merhamette güneş gibi ol

    *Başkalarının kusurunu örtmede gece gibi ol

    *Hiddet ve asabiyette ölü gibi ol

    *Tevazu ve alçak gönüllülükte toprak gibi ol

    * Hoşgörürlükte deniz gibi ol

    * Ya olduğun gibi görün, ya göründüğün gibi ol




    Herkes insanlığı değiştirmeyi düşünür; ama hiç kimse önce kendini değiştirmeyi düşünmez.<br />OFLU/TARİHÇİ<br /><br />

  2. #2
    umuro - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Üyelik tarihi
    01.Mayıs.2008
    Yaş
    41
    Mesajlar
    1,451

    Sema' ve Semazen ne demektir? Niçin Dönüyorlar?
    Mevlevîlik deyince ilk akla gelen semâ’, lügatte işitmek mânâsındadır. Terim olarak, mûsikî nağmelerin dinlerken vecde gelip hareket etmek, kendinden geçip dönmektir. Hz.Mevlânâ zamanında belli bir nizâma bağlı kalmaksızın dînî ve tasavvûfî bir coşkunluk vesîlesiyle icrâ edilen sema’, sonradan Sultan Veled ve Ulu Ârif Çelebi zamanından başlayarak Pîr Âdil Çelebi zamanına kadar tam bir disiplin içine alınmış, sıkı bir nizâma bağlanmış; icrâsı öğrenilir ve öğretilir olmuştur

    Sema’, sembolik olarak, kâinatın oluşumunu, insanın âlemde dirilişini, Yüce Yaratıcı’ya olan aşk ile harekete geçişini ve kulluğunu idrak edip “İnsan- ı Kâmil” e doğru yönelişini ifâde eder.

    Sema’ eden canlara Sema'zen denilmiştir.

    Mevlevilikte dönmek tabiri yoktur. Mevleviler Sema' eder. Her tarikatın zikir ederken (Allah'ı anarken) kendilerine özgü bürhanları vardır. Mevleviliğin de bürhanı Sema' dır.




    Semazen'in hareketlerinin anlamları nelerdir?
    Niyaz vaziyetinde ayakta durması Allah'ın birliğini, tevhid'i temsil eder.

    Sema ederken sağ eli yukarıya sol eli aşağıya bakacak şekildedir. "Allah'tan aldıklarını kendisine mal etmeden halka ulaştırmaktır; bir yokuz; görünüşte var olan; vasıtalık eden bir suretten başka şey degiliz" Aynı mealde "Göğe ağarız, yere yağarız; aleme rahmetsiz; sıfatlardan zata varırız; zattan sıfatlar alemine, zuhur alemine geliriz; alemlere rahmet olan Hz. Muhammed'de (s.a.v.) yok olmuşuz biz demektir.

    Sema vaziyeti sanki ters bir "la" şeklindedir insan gövdesiyle beraber "illa" ya tekabül eder. "la" ve "illa", müslümanlığın esas umdesi olan "la ilahe illallah"(Allah'tan başka ilah yoktur) sözünü temsil etmekle beraber mutlak varlığı ispat, ondan başka bütün mevhum varlıkları nefiy (reddetme) esasını içine alır.


    Herkes insanlığı değiştirmeyi düşünür; ama hiç kimse önce kendini değiştirmeyi düşünmez.<br />OFLU/TARİHÇİ<br /><br />

  3. #3
    umuro - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Üyelik tarihi
    01.Mayıs.2008
    Yaş
    41
    Mesajlar
    1,451

    Mevlânâ'dan hikâyeler

    Aşağıdaki hikâyeleri Mevlânâ hazretlerinden derledik. Umulur ki orucun manevi kapılarına uygun düşer, ibret alınır.

    Aslan döğmesi

    Bir Kazvinli, tellâğın yanına gidip "Bana bir döğme yap; fakat canımı acıtma" dedi. Tellâk "Söyle yiğidim; ne resmi döğeyim?" diye sorunca, "Bir kükremiş aslan resmi döğ" dedi. Sonra da devam etti; "Talihim aslandır, onun için aslan resmi olsun. Gayret et, döğmeyi adamakıllı yap!" Tellâk, "Vücûdunun neresine döğeyim?" dedi. Kazvinli, "İki omzumun arasına" dedi. Tellâk iğneyi saplamaya başlayınca yiğidin sırtı acıdı ve, "Aman usta, beni öldürdün gitti. Ne yapıyorsun?" diye bağırdı. Usta, "Aslan yap dedin ya" dedi. Kazvinli sordu: "Neresinden başladın?" Usta, "Kuyruğundan" dedi. Kazvinli dedi ki: "Aman iki gözüm, bırak kuyruğunu. Aslanın kuyruğu ile kuyruk sokumum sızladı, nefesim kesildi, boğazım tıkandı. Aslan, varsın kuyruksuz olsun. İğne yarasından yüreğime fenalık geldi, bayılacağım." Usta, Kazvinliyi kayırmadan, merhametsizce aslanın bir başka tarafını döğmeye başladı. Yiğit yine bağırdı: "Burası neresi?" Usta, "Kulağı" dedi. Kazvinli, "Bırak kulaksız olsun. Orasını da yapma" dedi. Usta bu sefer başka bir yerine başlayınca Kazvinli yine feryat etti: "Bu üçüncü iğne de neresini döğüyor?" Usta, "Azizim, karnını" dedi. Kazvinli, "Fena acıyor, iğneyi bu kadar çok batırma; bırak karınsız olsun" deyince Tellâk şaşırdı, hayli müddet parmağı ağzında kaldı. İğneyi yere atıp, "Âlemde kimse böyle bir hâle düştü mü ki? Kuyruksuz, başsız, karınsız aslanı kim gördü? Tanrı bile böyle bir aslanı yaratmamıştır." dedi. (I/ 240-241)

    Cenaze önünde feryad

    Çocuğun biri, babasının tabutu önünde ağlamakta, sallana sallana ellerini başına vurmaktaydı. "Baba, seni nereye götürüyorlar? Nihayet seni toprağın altına yatıracaklar. Öyle dar, öyle elemli bir eve götürüyorlar ki, orada ne halı var, ne hasır; ne geceleyin bir ışık var, ne gündüzün bir dilim ekmek... Ne yemek kokusu var, ne yiyecekten eser... Ne mâmur bir kapı var, ne damında bir yol... Ne sığınacak bir komşu!... Halkın öptüğü ellerin, hürmet ettiği bedenin o elemli yurda nasıl gidecek? Amansız bir ev, dar bir yer... Orada ne bet kalır, ne beniz" demekte, bu suretle o evin vasıflarını sayıp gözlerinden kanlı yaşlar saçmaktaydı. Cuha, babasına dedi ki: "Babacığım, vallahi bu adamı bizim eve götürüyorlar." Babası Cuha'ya, "Ahmak olma!" dedi. Cuha, "Baba şu nişaneleri bir dinle! Birer birer saydıklarının hepsi şeksiz şüphesiz bizim evi anlatıyor. Ne hasır var, ne ışık. Ne yemek, ne yemek kokusu. Hatta ne kapısı mamur, ne içi, ne damı!.." (II / 239-240)

    Kul ile Allah arasında

    Bir yoksul, Herat'ta, Horasan amidinin (maliye bakanı) süslenmiş, bezenmiş kullarını gördü. Arap atlarına binmişler, altın sırmalı elbiseler, altınlı külahlar giymişler, daha başka çeşit süslenmişler, bezenmişlerdi. "Bunlar hangi beyler, nerenin pâdişahları?" diye sordu. Dediler ki: "Bunlar bey değil, köle. Horasan amidinin köleleri. Yoksul başını göğe kaldırdı da, "Ey Tanrı dedi, kula bakmayı amidden öğren!"

    Özenilen amidi bir gün padişah tutuklamış ve kullarından, onun definesinin yerini söylemelerini istemişti. Bir ay boyunca bütün kölelerine işkence etmiş fakat bir tanesi bile efendilerinin definesinin yerini söylememişlerdi. "Bu sırada, (amidin kullarına imrenen) yoksul uyurken hâtiften bir ses geldi: Ey ulu er, gel sen de kul olmayı bunlardan öğren!" (V/259-260)

    Hayır dua

    Ekmeğe muhtaç erkek bir yoksul, bir zenbilli dilenci, bir gün Geylan'lı zengin birisinden ekmek alınca, dedi ki: Ya Rabbi sen bu kulunu hoşlukla, selametle evine barkına kavuştur. Geylan'lı kızıp "A çirkin herif" dedi, "eğer ev bark, benim gördüğüm ev barksa, oraya Tanrı, seni kavuştursun!.." (VI / 101)
    BERCESTE
    Herkes insanlığı değiştirmeyi düşünür; ama hiç kimse önce kendini değiştirmeyi düşünmez.<br />OFLU/TARİHÇİ<br /><br />

Benzer Konular

  1. Demokrasi ve İnsan Hakları Haftası
    Konu Sahibi ilteriş Forum Belirli Gün ve Haftalar
    Cevap: 0
    Son Mesaj : 01.Aralık.2010, 19:29
  2. Cevap: 0
    Son Mesaj : 20.Ekim.2009, 20:06
  3. 10 Aralık Dünya İnsan Hakları Günü
    Konu Sahibi umuro Forum Belirli Gün ve Haftalar
    Cevap: 0
    Son Mesaj : 11.Aralık.2008, 00:22
  4. Müzeler Haftası (18-24 Mayıs)
    Konu Sahibi umuro Forum Tarih Haberleri
    Cevap: 0
    Son Mesaj : 22.Mayıs.2008, 16:12
  5. Yozgat'ta Ermeni Ayaklanması (12 Aralık 1893)
    Konu Sahibi ilteriş Forum Sözde Ermeni Soykırımı
    Cevap: 3
    Son Mesaj : 26.Ocak.2008, 14:11

Giriş