Tatile giderken Polatlı'da gözüme kestirmiştim Gordion'u, dönerken uğrarım diye. Bir müddet sonra tatil bitti. Gordion'a yeişebilmek için sabah erkenden yola çıkıldı. Yüzlerce kilometre direksiyon sallandı, molalar kısa kesildi. Aklımda hep internette gördüğüm aşağıdaki foto vardı.



Ama tüm uğraşıma rağmen Gordion sapağına geldiğimde saat 19.00 olmuştu. Sapaktan girildi ve tekrar gaza yüklenildi bu seferde hava kararmasın diye.

İlk şoku Gordios'u fark etmeden önünden geçtiğimi anladığımda yaşadım. 10x30 cmlik bir tabela vardı sadece ortada. Daha sonra köylülerin tarifiyle geri döndüm. Artık tarlaların bile etrafına çekilmeyen paslanmış dikenli tellerle çevrilmiş, her tarafını ot ve diken bürümüş, Gordios'un şehri.

Bu sırada fotoğraf makinemin bozuk olduğunu fark ettim, telefon ile ancak bunları çekebildim.
















Dikenlerden ve dikenli tellerden Gordion'un içine girmek nasip olmadı. Kale girişinde arkeologların çalışma yaptığını gösteren malzemeler vardı ama şehrin etrafını dolaşıp oraya varmaya bizim oğlan müsade etmedi. Bizde arabaya atlayıp tümülü ve müzeye doğru hareket ettik.



Geç olduğundan dolayı giremediğim müzeden aldığım tek kare.





Midas Tümülüsü'nün girişi



Midas Tümülüsü



Midas Tümülüsü, oğlum ve ben