Yine Galiçya'dayız Ruslara karşı cansiperane çarpışan piyade alaylarımızdan ikisi , düşman kuvvetlerinin sayıca ve silahça apaçık üstünlüğü karşısında , iman dolu göğüslerini siper etmiştir. Rus kuvvetlerinin dalga dalga gelen hücumları , bir denizn kabaran dalgalarının , yalçın kayalıklarda parçalanıp çözülmesi gibi , Mehmetçiğin göğsünde çözülüyordu.
Kahraman Mehmetçik , Rusların bitip tükenmeyen taaruzları karşısında , siperlerini terk etmiyor , dayanıyor da dayanıyordu.
Her Mehmetçik , Son kurşununa kadar harcadı. Artık ne subaylarda , ne de erlerde cephane namına tek bir fişek bile kalmamıştı.
Sonunda Rus kuvvetleri , mevzilere girmeyi başardılar. Askerlerimiz , gerilerindeki ormana doğru çekildi. Ancak bir kısmı mevzilerinden bir adım bile geri gitmeyerek , düşmanın kolay kolay taarruz edemeyeceği bir noktada sıkışıp kalmıştı.
Merkez komutanlığına yardım çağırısında bulunmuş , fakat ''Bekleyin ve dayanmaya çalışın!'' cevabı alınmıştır.
Ormana çekilen bölüklerden birinin komutanı Yüzbaşı Kamil , işin fenalığını anlayıp , Mehmetçiklerin ellerine balta , kazma , kürek verdi. Akşamın alaca karanlığı , Galiçya'nın yüksek ve gür ormanları üzerine çökünce , borazanlar hücum çaldı.
Karanlık orman ''Allah Allah!'' sesleriyle öyle bir inledi ki , Rus ordusu , bir süre bu cephanesiz askerlerin kendilerine nasıl saldırıya geçtiğini anlayamadı. Onlar işin aslını anlayana kadar , ellerinde baltalarla ormanın içlerinden fırlayan Mehmetçik , Ruslara bıraktıkları mevzilere , şimsekler gibi hücum etti.
Bu garip harbin sonunda , Rus ordusu çareği kaçmakta buldu. İşte o günden sonra bu tabura ßaltalı Tabur adı verildi.
Allah Ruhlarını Şad eylesin!