Moğol istilâsı arefesinde Anadolu Selçuklu Devletinin ve onun başında bulunan yüksek idare mekanizmasının arzettiği umumî manzara şöyle idi:

Aşağı yukarı yarım asırdan beri devlet, hem siyasî, hem iktisadî,hem de medenî sahada, gayet bariz şekilde bir inkişafa mazhar olmakta idi. Bu inkişaf Büyük Alâü'd-dîn'in saltanatı (1220-1237) esnasında en yüksek seviyesine varmıştı. Bulunduğu muhit ve şartlar muvacehesinde başarabileceği azamî fütuhatı yapmış, arazi bakımından ilk fetihten sonraki en geniş hudutlara vasıl olmuş ve siyasî nüfuzunu, şimdiye kadar muktedir olabildiği en vâsi saha üzerinde ikame etmişti:

Filhakika Anadolu Türk birliği hemen hemen tamamen kurulmuş,en mühim rakip kuvvetler mağlûp edilmiş ve civarda bulunan ikinci dereceden bütün siyasî teşekküller tâbiiyet altına alınmıştı5. Hattâ Orta Asya'dan itibaren önlerine gelen her kuvveti silip süpüren Moğol istilâ orduları bile, bu devletin hudutlarını aşmak hususunda acele davranmaktan sakınmışlardı.

Devletin başında bulunan Sultan mükemmel bir asker, mahir bir politikacı, basiretli bir devlet adamı idi. Hizmetinde -asker ve sivil ricalden müteşekkil- ehliyetli ve tecrübeli bir idare kadroru bulunmakla beraber, bütün selâhiyetleri şahsı üzerinde toplamıştı. Devleti tam bir mutlakiyetle idare ediyordu. Devlet ricali sadece onun emirlerini yerine getirmek ve plânlarını tatbik etmekle mükellef idi.

Devletin kuvvetli, memleketin müreffeh, idare makanizmasımn sağlam göründüğü böyle bir sırada ve yıllardır zafereden zafere koşmuş olan ordunun yeni bir sefer için toplanmış bulunduğu bir anda,bu kuvvetli hükümdar tarafından, saltanat makamının müstakbel durumuyla ilgili olarak alınmak istenen bir tedbir, sonu Kösedağ'daki
felâkete kadar varacak olan meşum buhranın doğmasına yol açtı.

Görünüşe nazaran hadise, Keykubâd'ın tahtı ortanca oğluna bırakmak istemesi ve bunu garanti altına almak için bir takım icraata girişmesi üzerine patlak vermiştir:

Devlet erkânına zorla yemin ettirip ortanca oğlunu veliahd yaparken, başka bir kadından doğmuş olan
büyük oğlunu uzak bir eyalette vali olarak bırakmıştı. Bu icraatla ilgili olarak, aynı zamanda, büyük ve nüfuzlu ümerânın makamlarında değişiklikler ve yeni tayinler yapmıştı.

îşte bu kararların alındığı bir anda, birdenbire, Sultan esrarengiz şekilde zehirlenerek öldü. Liyâkatzsız bir genç olan büyük şehzade,bir kısım emirlerin desteği ile tahta çıkarıldı. Veliahd'ı tutanlar bu emrivâkii tanımak zorunda kaldılar.

Fakat, devlet ricali arasında amansız bir mücadele, gizli veya açık şekilde, uzun müddet devam etti.
Bu durum, beylerin içinden bir diktatörün türemesine yol açtı. Zulümler ve katiller birbirini takip etti. Saltanat azasının ve değerli ricalin ortadan kalkması ile biten bu mücadelenin akisleri, bir müddet sonra,resmi devlet otoritelerine en zayıf bağlarla bağlı olan halk sınıfından (göçebe Türkmenlerden) geldi. Nihayet, devamlı bir tarassut halinde hudut üzerinde bekliyen ve onu aşmakta mütereddit bulunan düşman harekete geçti.

Nejat Kaymaz’ın ‘’Anadolu Selçuklu Devleti’nin inhitatında idare mekanizmasını rolü’’ adlı makaleden alıntıdır.
Makalenin tamamı için'BUYRUN'