ATATÜRK’Ü ANLAMAK

Sayın Kaymakamım,
Garnizon Komutanım,
Belediye Başkanım,
Protokolümüzün değerli mensupları, basınımızın seçkin temsilcileri, kıymetli misafirler, sevgili öğrenciler
Bu gün 10 Kasım,
Bağımsızlık savaşımızın önderi, Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucusu, Büyük Komutan, eşsiz devlet adamı, Atatürk’ümüzü, sonsuzluğa uğurladığımız günün, 70.
Yıldönümünde onun büyük anısı önünde saygıyla eğiliyoruz.
Türk milleti için 10 Kasım bir matem günü olmaktan çok, Türkiye Cumhuriyeti ile birlikte yaşayacak olan Atatürk’ü ve eserlerini anarak, geçmiş ve gelecek üzerine yeniden düşünme günüdür.
Atatürk’ü sevmenin bilgi ve birikime dayalı olması gerekmektedir. Derinliği olmayan sevginin de, gerekçesi olmayan saygının da kimseye yararı yoktur. Çünkü bütün milletimizin bağlı olduğu ve sevmesi gereken bir tek Atatürk vardır. Onu sevmek, onu anlamak ve onun prensiplerini milletimizin idrakiyle birleştirmek, milletin her ferdinin hakkı ve vazifesidir.
Atatürk’ü anlamadığı için veya anladığı halde başka fikrin peşine düştüğü için, Atatürkçü düşünceyi ve onun yaptıklarını yeterince öğrenmemekte direnenler vardır. Giyiminden, yerleşmesine, eğitim ve mesleğinden, devlet ve millete bakışına kadar farklı düşünen bir toplumu bütünleştiren, odur. Tarih sahnesinden yok edilmek istenen bir milleti; tek dil, tek bayrak ve tek devlet çatısı altında toplayan Atatürk’ü anlamak, kolay değildir. Bilgisi ve düşüncesi yeterli olanlar ancak onun ne yaptığını ve daha önemlisi ne yapmak istediğini kavrayabilirler.

Değerli misafirler;
Atatürk’ün kurtuluş savaşında askeri ve devrimlerdeki siyasi dehası, dünyada hayranlık uyandırmış ve övgüyle karşılanmıştır. Kurtuluş savaşıyla yazgımızı ve tarihin akışını değiştiren Atatürk, yalnızca eserleriyle değil, düşünceleriyle ve yüksek öngörüsüyle de insanlığının yetiştirdiği büyük kişiler arasında yerini almıştır.
Lloyd George’un “Yüzyıllar nadir olarak dahi yetiştirir Şu talihsizliğe bakın ki ,o büyük dahi, çağımızda Türk ulusuna nasip oldu ve üstelik bizim karşımıza çıktı;Mustafa Kemal’in dehasına karşı, elimizden, bundan fazlası gelemezdi.” Sözleriyle anlattığı Atatürk dünyada saygı duyulan, tarihe damgasını vuran tüm insanlığa mal olmuş eşsiz bir önderdir.
Mustafa Kemal Atatürk ülkeyi düşmandan kurtardıktan sonra yeni bir devletin kurulması ve yapılanması çalışmalarına başlamış, Türk milleti için, temeli, Cumhuriyet, Milli devlet ve Bağımsızlık sac ayaklarından oluşan Türkiye Cumhuriyetini kurarak Türk Milleti için cumhuriyetin en iyi devlet sistemi olduğunu belirtmiştir. Türkiye Cumhuriyetinin 85 yıldır sarsılmadan, dimdik ayakta durması Atatürk’ün ne kadar doğru bir tercih yaptığını göstermektedir.


Değerli Misafirler;
Cumhuriyetin temellerine milli benliği ve milli kimliği koymak isteyen Atatürk “en büyük eserim” dediği Cumhuriyeti kültürle birleştirmek için 1931 yılında Türk Tarih Kurumunu ve 1932 yılında Türk Dil Kurumunu kurmuştur.
Dünyada özelikle son yıllarda yaşanan gelişmeler karşısında bazı çevrelerin meseleleri etraflıca düşünme ve milli bir bakış açısıyla yorumlama güçlüğü çektiği hepimizin malumudur. Yine bu minvalde Cumhuriyetimizin vazgeçilmez değerlerinden olan Millet ve Milli Devlet kavramlarının nasıl tartışmaya açıldığı ve nasıl kavram kargaşası yaratılmaya çalışıldığı görülmektedir. Atatürk’ün 20 Mart 1925’te yaptığı bir konuşmasındaki şu sözleri, bu türden bir yön duygusu zafiyeti olanlara yol gösterecek çok önemli ve değerli ifadeler içermektedir:
“Dünyanın bize hürmet göstermesini istiyorsak evvela biz kendi benliğimize ve milliyetimize bu hürmeti hissen, fiilen bütün efal ve hareketlerle göstermeliyiz. Şunu bilelim ki milli benliğini bulamayan milletler başka milletlerin esiri olmuşlardır.”
Hiç şüphe yok ki yalnız 10 Kasımlarda değil, yalnız onun sözlerini ezberlemekle değil Atatürk gibi düşünmek ve Atatürk gibi özgüven duygusu ile milli bağımsızlığımızı milli şuura dönüştürecek nesillerin sayısı arttıkça geleceğimiz daha güvenli olacaktır.
Mustafa kemal Atatürk’ü, fikirlerini ve sözlerini anladıkça onun ne kadar ileri görüşlü ve yaşadığı dönemde değil, günümüzde hatta yarınlarımızda bile bize yol gösterdiğini anlayabiliriz.
Bir örnek vermek gerekirse 1933 yılında Atatürk’ün Türkiyat Enstitüsü’nün açılış konuşmasında :”Bugün Sovyet Rusya dostumuz, müttefikimizdir. Devlet olarak dostluğuna ihtiyacımız var. Fakat yarın ne olacağını kimse kestiremez. Tıpkı Osmanlı İmparatorluğu gibi parçalanabilir. Bu gün elinde sımsıkı tuttuğu milletler avucundan sıyrılabilir. Bizim bu dostumuzun yönetiminde olan dil bir, inanç bir, öz bir kardeşlerimiz vardır. Onları arkalamak için hazırlanmalıyız.”
Sözleriyle Atatürk 1933 yılında 1990’ları görmüş ve günümüz siyasetçilerine yol göstermiştir.
Bu sebeple biz 10 Kasım’ı yas günü olarak, değil olsa olsa neleri yaptığımız ve neleri yapmadığımız, onun kim olduğunu ve bizim ona ne kadar layık olduğumuzun değerlendirmesini yapmamız gereken bir gün olarak görmeliyiz.
Aramızdan ayrılışının 70. yılında Türk Ulusu’nun gönlünde ölümsüzleşen büyük önder Atatürk’ü bir kez daha saygı, minnet ve şükranla anıyorum.

NE MUTLU TÜRKÜM DİYENE.!!!!

Saygılarımla

Arz Ederim.