Dirlik arazinin en önemli bölümünü oluşturan tımar; yıllık geliri 3.000 ile 20.000 akçe arasında olan topraklara verilen isimdi. Tımar sistemi, Osmanlı Devleti'nde hem askeri gücü, hem de ekonomik ve sosyal yapıyı doğrudan etkilemişti. Şöyle ki devlet, tımar sistemi ile bir kısım asker ve devlet görevlilerine belli bölgelerdeki gelir kaynaklarını verir, buna karşılık, bu insanlardan devlet için hizmet beklerdi. Bu gelir kaynaklarına da dirlik denirdi.
Tımar sistemi, yapı olarak, Dört Halife Devri'ndeki, Büyük Selçuklu, Anadolu Selçuklu ve İlhanlılardaki ikta sistemine benzemekte idi. Osmanlı Devleti'nde tımarla ilgili ilk kayda I. Murat devrinde rastlanmaktadır.
Tımar sisteminin uygulanış bakımından Avrupa'daki feodal sistemin aynısı olduğu iddia edilse de, araalarında önemli farklar vardır. Birincisi, Feodal derebeyleri, toprağın gelirini almakla kalmaz, toprak üzerindeki her şeyin sahibi sayılırlardı. Feodallerin toprağı istedikleri gibi kullanım hakları vardı. Kralın bunları azletme yetkisi yoktu. Halbuki, tımar sahipleri, tamamen merkezi idareye bağlı olmakla beraber, toprak üzerinde bir kiracı durumunda idiler. Toprakları her an ellerinden alınabildiği gibi, yetkileri kanunlarla sınırlı idi. Yani, Sahib-i Arz denilen tımar sahipleri, ellerindeki arazinin değil, bu topraklardan elde edilen üründen devlet adına topladığı verginin sahibiydiler. Bunu da belli sorumluluklar ve yükümlülükler karşılığında yaparlardı. Tımar sahibi, kanunlara aykırı hareket ederse elindeki toprak alınırdı. Ayrıca bu topraklarda yaşayan köylüler, feodalizmde olduğu gibi köle değildi.
Tımar sahipleri, elinde bulundurduğu tımarın gelirine göre savaşa asker götürmekle yükümlü idi. Örneğin, 9.000 akçelik geliri olan tımar sahibi ilk 3.000 akçeyi kendisine ayırır, kalan 6.000 akçeyle de iki cebelu beslerdi. Tımarlar, tımar sahiplerinin görevlerine göre isimlendirilirdi.
Bunlardan ilki olan Hizmet Tımarı, bazı cami imam ve hatipleri ile saray hizmetlerine verilirdi. Mustahfız denilen ikinci grup tımar, kale komutanları ve askerlere bulundukları kaleyi korumaları için verilen tımardı. Üçüncü grup tımar ise Eşkinci Tımarı idi. Savaşlarda yararlılık gösterenlere verilen bu tımar en çok görülen tımardı. Tımar sistemi XVI. yüzyıl sonlarına doğru bozulmaya başlamış, tımar dağıtımında, kanunların aksine, tımar gerekli kişilere verilmeyip, rüşvet yoluyla askerlikle ilgisi olmayan kişilere verilmeye başlanmış ve giderek eski önemini kaybetmişti.