Yavuz Sultan Selim ve Şam Güzeli

Yavuz Sultan Selim,Mısır Kölemenleri (Memluklar) üzerine yürüyerek,Mercidabık zaferini kazanmış,sonrada kışı geçirmek gayesiyle Şam’a (Dimışk)gelmişti.Misafir kaldığı konakta özel hizmetlerine genç ve güzel bir kız bakıyordu.Hususi hayatı düzenli,giyimi basit,her türlü gösterişten uzak ve şiddeti alemleri titreten büyük Cihangir önünde laubalilik ne mümkündür?Fakat gönül ferman dinlemezdi: Genç kız, bu erkek güzeline yürekten aşık oldu;Yavuz’un yatağının kurulduğu duvarın üzerine:
“ Aşık olan neylesin?”
mısrasını yazdı…Çehre ve beden güzelliği kadar,şiir zevki de olan genç kızın bu gönül seslenişi,Farsça divan sahibi şair hükümdarı duygulandırmıştı.Güldü ve kızın mısrasının altına:
“Derdi ne ise söylesin!”
cevabını verdi.Kız padişahın yatağını toplarken okuduğu bu cevapla bahtiyar ve ümitli duygusunu açıkladı:
“ Ya korkarsa neylesin? “
O çölleri ormanlık yamaçlar gibi aşan ve dünyaya sığmayan koca cihangir,bu gönül selinin önünde,müstesna,heybetinin kapısını araladı,tertemiz duyguya değer verdi:
“ Hiç korkmasın söylesin…”
Genç kız, padişahın duygusuna cevap vereceği vaadinin sevinci içinde engüzel elbiseleri giydi,gözlerinde dünya mutluluğu,heybetli Hakan’ın odasına girdi.Lakin her tarafı titriyordu. Bütün gücünü topladı,başını kaldırdı,Yavuz’un yüzüne baktı.O anda olan oldu: Bu gözlerdeki muhabbet ve şefkat bile,erişilmez heybet ve merhametin yıldırım tesirini giderememişti,birkaç defa sallandı,sonra yere yıkıldı kaldı: Seven,o masum,tertemiz duygularla atan kalbi durmuştu.
Mısır seferini üç gün tehir eden Yavuz, somaki mermer mezar yaptırdı; ismini bilmediği aşk şehidesinin adı yerine tuğrasını işletti ve tebdil giyerek kabri ziyaret etti.
Yavuz Sultan Selim kendi yazdığı şu beyitinde söylediği gibi :

“ Şirler,pençe-i kahrımda olurken lerzan,
Beni bir gözler-i ahuya zebun etti felek”

“ Arsanlar(nice yiğitler),kahreden pençemde(avucumun içinde),titrerlerken
Beni bir ceylan gözlü karşısında halsiz,mecalsiz,çaresiz bıraktı felek”



Alıntı