1. #1
    ziberkan - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Üyelik tarihi
    29.Ağustos.2007
    Yaş
    46
    Mesajlar
    2,462


    Türk kadınının Türk tarihinde vatan uğruna yaptığı mücadeleler anlatmak
    ve yazmakla bitmez.

    Müslüman Türk kadınının yavrusunu, ?Ya şehit ol, ya gazi? ninnileriyle
    kundaklayıp büyütmekle başlayan kutsal vazifesi, oğlunu davul-zurna
    eşliğinde askere uğurlamakla devam eder.

    Yavrusunun şahadet haberini metanet ve iftihar duyguları ile karşılayan
    bu mübarek, eli öpülesi kadınlar içinde şahadet geçerlidir.

    Evladına ?Ya şehit ol, ya gazi? temennisiyle cepheye yollayan bu analar,
    zamanı gelince bizzat cephede aktif görevler almış, savaşmış şehit ve
    gazi olmuşlardır.

    Geçmişteki zaferler, elbette ki, beşikleri nur yüzlü analar tarafından
    sallanan, bu analar tarafından vatan, millet, bayrak aşkıyla
    yetiştirilen vatan evlatlarının eseridir.

    Ancak bu zaferlerde kadınlarımızın, analarımızın kahramanlıklarını büyük
    bir saygıyla yâd etmemiz gerekir.

    /1919 yılında Türk Milleti, tarihinde görülmemiş karanlık bir döneme,
    esaret dönemine girmişti. Vatanın her karış toprağı düşmanlarca işgal
    edilmiş, istiklali elinden alınmış yıllardı, o yıllar.

    Bu yıl aynı zamanda düşmana karşı onurlu bir direnişin başladığı, milli
    uyanış ve şahlanışın gönülleri tutuşturduğu, vatanı ve istiklali
    kurtarmayı amaçlayan Kuva-yı Milliye ruhunun, Milli ruh ve şuur?unun
    filizlendiği yıllardı.

    Yunan?ın İzmir?i işgali, Anadolu?da savunma ruhunun uyanmasına ve
    Kuva-yı Milliye bilincinin oluşmasına neden olmuştu. Kuva-yı Milliye
    Yunan işgaline karşı milletin ruhunda yarattığı bayrak, vatan, ezan
    mücadelesiydi./

    Bildiğiniz gibi Milli Mücadele, ilk zamanlarda düzenli askeri
    birliklerle yapılmadı. Kadınıyla, erkeğiyle, yaşlısıyla, genciyle
    kalbinde vatan, bayrak, iman taşıyan her Türk evladının
    fedakârlıklarıyla başladı.

    Bu yıllarda özellikle kadınlarımızın gösterdiği kahramanlıklar, Kurtuluş
    Savaşımızın dinamosu oldu.

    Burada Mustafa Kemal Atatürk?ün bir konuşmasını hatırlatmak istiyorum.

    *?Milleti ölümden kurtararak kurtuluşa ve istiklale götüren azim ve
    faaliyette, her vatan evladının mesaisi, gayreti, himmeti ve fedakârlığı
    geçmiştir. Bu meyanda en ziyade tebcil ile yâd ve daima şükranla tekrar
    edilmesi gereken bir himmet vardır ki, o da Anadolu kadınının ibraz
    etmiş olduğu çok ulvi, çok yüksek, çok kıymetli fedakârlıktır. Dünyanın
    hiçbir yerinde, hiçbir milletinde Anadolu köylü kadınının fevkinde
    mesaisini zikretmek imkânı yoktur. Ve dünyada hiçbir milletin kadını,
    Ben, Anadolu kadınından daha fazla çalıştım, milletimi kurtuluşa ve
    zafere götürmekte Anadolu kadını kadar himmet gösterdim?* diyemez!

    * * *



    Milli Mücadelede Türk kadınını anlatmadan önce üç kadından bahsetmek
    istiyorum.

    Birincisi 93 Harbi dediğimiz 1877-78 yılında yapılan Osmanlı-Rus
    savaşındaki Nene Hatun,

    İkincisi, 1919 yılında kınalı kuzusunu askere gönderen Hatice Ana.

    Üçüncüsü; Mehmet oğlu Hüseyin?in anasıdır.

    * * *



    Türk kadınının kahramanlık sembolüdür Nene Hatun. 93 harbinde Ruslar
    Erzurum?a kadar gelmiştir. Şehrin savunulmasında, Erzurumlu kadın ve
    erkeklerin yaptığı mücadele, tarihin şanlı sayfalarında yer almıştır.

    Rusların Aziziye tabyalarına dayandığı gün, çiçeği burnunda 20 yaşında
    yeni bir gelindir, Nene Hatun. Erzurum?a bu kötü haber ulaşınca, şehrin
    kadınlarını toplayarak ellerine geçirdikleri kazmalar, baltalar,
    satırlar, oraklar ile düşmana saldırırlar.

    Değme erkeklere taş çıkartacak bir kahramanlıkla, çirkin Rus?u
    püskürtmüşlerdir.

    Şöyle anlatır Nene Hatun;

    ?Silah gürültüleri ile uyandık. Kocam baltasını kaptığı gibi dışarı
    fırladı. Biraz sonra dönerek; Hatun Ruslar tabyalara girmişler, sen
    çocuğa bak arkamdan gelme. Biz Rus?u durdururuz. Eğer düşman şehre
    girerse, siz kendinizi boğun!? diyerek gitti.

    Daha önce Pasinler?deki Rus işgali nedeniyle Erzurum?a gelen aile yine
    Rus?la karşılaşmıştı.

    Devam eder. Nene Hatun;

    ?Bütün memleketin boşaldığı, herkesin Rus?u karşılamaya, vatanı
    kurtarmaya gittiği bugün, ben evde nasıl kalabilirim. Ufak yavrumu
    Allah?a emanet ederek, evde bulunan satırı aldım ve sel gibi akan
    kalabalığa karışarak tabyalara doğru koşmaya başladım.

    Mecidiye tabyalarını aşıp, alçağa indiğimizde düşmanın, kulaklarımızı
    sağır eden tüfek atışları altında, yaralananlara, ölenlere bakmadan
    ileri atıldık; bazen satırla, bazen taşla vuruyor, önümüze çıkan her
    Rus?u devirerek tabyalara doğru ilerliyorduk. Asker kardeşlerimiz bir
    taraftan, biz, bir taraftan tabyalara girdik. Bu tabyaların bir
    tarafında yaralı kardeşim Hasan?ı gördüm. Ağlayarak üzerine atıldım.?

    Kardeşim Hasan, ?Ağlama abla! Anamız bizi bugün için doğurmuştur. Ben de
    dedem gibi şehitlik mertebesine yükselmeyi her zaman istemiştim. Rus?u
    kovduk ya, gayrisine gam yemem? dedi ve gözlerini yumdu.

    Nene Hatun o gün evde bıraktığı oğlu Nazım ve daha sonra doğan üç
    oğlundan sonuncusu hariç, diğerlerini Birinci Dünya Harbinde şehit vermişti.

    1857 yılında Erzurum?da doğan bu kutsal ana 98 yaşında vefat etti.
    Kurtuluş savaşı kadın kahramanlarına her zaman ilham kaynağı oldu.

    * * *



    Diğeri ise Çanakkale destanını yazan Kahraman Mehmetçiğe, kınalı kuzu
    ismini veren Hatice anadır.

    Çanakkale?de her gün yüzlerce genç savaşa katılmak üzere birliklerde
    toplanmaktadır. Acemi erler eğitimini ve teçhizatını tamamladıktan sonra
    cepheye gönderilmektedir.

    Yüzbaşı Sırrı Bey, ikindi vakti yeni gelen erleri teftiş ederken,
    içlerinden bir tanesinin saçının bir tarafının kınalanmış olduğunu görür
    ve takılır;

    -?Hiç erkek kınalanır mı??

    Mehmetçik;

    -?Buraya gelmeden evvel, anam kınalamıştı komutanım? der ve sebebini
    bilmediğini ilave eder, komutanının isteği üzerine anacığına yazdığı
    mektupta; ?Niye benim saçımı kınaladın?? diye sorar.

    Gelen cevabi mektupta ise şunlar yazılıdır.

    ?Ey Gözümün Nur?u Hasan?ım,

    Köyümüzde rahat rahat oturalım mı? Vatan sevgisi içimizde alev alev
    yanıyor. Sen ecdadından, babandan aşağı kalmazsın?

    Ben senin anan isem, beni ve seni Allah yarattı, vatan büyüttü. Allah,
    bu vatan için seni besledi. Bu vatanın ekmeği iliklerinde duruyor?

    Sen bu ailenin seçilmiş bir kurbanısın?

    Hasan?ım söyle o zabit efendiye? Bizim köyde kurbanlık ayrılan koyunlar
    kınalanır? Ben de seni evlatlarım arasından vatana kurban adadım. Onun
    için saçını kınalamıştım.

    Allah?ın hükmüyle, Allah seni İsmail Peygamber?in yolundan ayırmasın.
    Seni melekler şimdiden rahmetle anacaktır.

    Gözlerinden öperim.

    Anan Hatice?

    * * *

    İşte bu ruhla Çanakkale savaşı kazanılmış, ancak diğer cephelerde savaş
    korkunç bir şekilde devam etmektedir. Cephelere asker ve mühimmat sevki
    ile uğraşılmaktadır.

    Bilecik istasyonunda bir trenin bütün vagonları Mehmetçiklerle hınca
    hınç doludur.

    Yağmurlu ve serin bir sonbahar gecesidir.

    Trenin kalkması için kampana çalmış, istasyon hareketlenmiştir.

    Sık sık çakan şimşekler, yaşlı ancak dimdik ayakta duran bir Türk
    anasının çehresini aydınlatmaktadır. Kadıncağız saatlerdir yağmura,
    soğuğa ve rüzgâra aldırış etmeden beklemektedir.

    Komutan merak ve hürmet celbeden bu anaya yaklaşarak, kimi uğurlamaya
    geldiğini sorar.

    ?Söğüt?ün Akgünlü Köyünden Mehmet oğlu Hüseyin?in kendi oğlu olduğunu,
    ona selamet vermek için geldiğini söyler. Komutandan oğlunu çağırmasını
    ister.?

    Hüseyin gelir. Annesinin elini öper.

    Bu fedakar anne, oğlunu bağrına basar ve;

    ?Hüseyin?im, aslan oğlum benim? Baban Dömeke?de, dayın Şıpka?da,
    ağaların sekiz ay önce Çanakkale?de şehit düştüler.

    Bak, tek yongam sensin!..

    Minareden ezan sesi kesilecekse, camilerin kandilleri sönecekse, sütüm
    sana haram olsun!

    Öl de köye dönme!..

    Eğer yolun Şıpka?ya uğrarsa dayının ruhuna bir Fatiha okumayı unutma!

    Haydi oğul, Allah yolunu açık etsin??

    Vatan ve din sevgisinin şahlandığı, bir duygu seli aldığı bu tablodan
    son derece etkilenen Komutan Abdülkadir Bey;

    ?Demek sizin ailenin erkekleri hep şehit oldular, öyle mi?? der.

    Cevap bu kez, daha enteresandır.

    ?Yalnız bizim ailenin değil evlat, bizim köyün mezarlığına son 50 yıldır
    delikanlı gömülemedi. Vatan dursun da biz hepimiz ölelim ne çıkar!?

    Şaşıran komutan;

    ?Şimdi sizin köyünüzde hiç erkek yok mu?? Cevap bu kez daha da enteresandır.

    ?Köyümüz bütün erkek doludur. Bizi beğenmediniz mi? Hiçbir işimiz geri
    kalmadı. Evvelce nasıl isek gene öyleyiz. Bağrımıza Karataş bağladık;
    düşman mahvoluncaya kadar dayanacağız. Allah bana o günü göstermeden
    canımı almasın!..?

    * * *



    28 Haziran 1914 günü bir Sırplı, Avusturya veliahdı Arşidük Ferdinand?ı,
    Saraybosna?da öldürmüştü.

    Bir ay sonra (28 Temmuz 1914) Avusturya-Macaristan İmparatorluğu?nun
    Tuna Filosu, Sırbistan?ın başkenti Belgrad?ı bombaladı.

    Dünyayı paylaşamayan büyük devletlere hesaplaşmak için fırsat çıkmıştı.
    Savaş bir anda çılgın gibi yayıldı.

    Almanya; Rusya, Fransa ve Belçika?ya savaş açtı.

    4 Ağustos?ta İngiltere Almanya?ya karşı savaşa girdi.

    Osmanlı İmparatorluğu Almanya ve Avusturya-Macaristan İmparatorluğu
    yanında savaşmaya başladı.

    İngiliz savaş bakanı Lord Kitcherer ?Türkiye?yi yok edene kadar
    savaşacağız? dedi.

    İngiltere, Fransa ve İtalya arasında Osmanlı İmparatorluğu?nun
    paylaşılmasını 6 adet gizli anlaşmayla karara bağladılar.

    Anadolu beş cephede kan akıttı, can verdi.

    Dört yıl süren savaşta yaşı kaç olursa olsun, kilosu 45?i geçen her genç
    cepheye gönderildi.

    Balkanlar, Kafkaslar, Ortadoğu kaybedildi.

    * * *



    Rus-Ermeni işgalinde yaşadığı kasaba düşmanın korkunç zulüm ve
    taarruzuna uğramıştı. Bu sırada babası şehit oldu.

    500 civarında yiğit, Erek kasabasında toplanarak aziz vatan topraklarını
    savunmaya karar verdiler. Bu kahramanlar arasında bir kadın üç
    kardeşiyle yer almaktaydı.

    Süreyya Sülün Hanım,

    Yoğun bombardıman ve çatışma altında Karaköse?ye geldiler. Murat Irmağı
    boyunda tam bir buçuk ay düşmanla dişe diş, tırnak tırnağa çarpıştılar.

    Doğu Beyazıd?a ilerlediklerinde binlerce Türk köylüsünün işkence ile
    öldürülmüş olduğunu gördüler.

    Bu hınç ile düşmana saldırdılar.

    Iğdır civarında kanlı çatışmalara girdiler. 500 yiğit yılmadan, kaçmadan
    dövüştüler, öldüler, asla teslim olmadılar.

    Düşman devamlı takviye almaktaydı. Bu çatışmalarda Süreyya Hanım?ın üç
    kardeşi de şehit oldu. Kardeşlerinin kollarında şehit olmasına rağmen
    yılmadı, çatışma meydanını terk etmedi.

    Dört kişi kalmışlardı.

    Karaköse?ye çekildiler.

    Burada Ziverbey Taburuna katıldılar.

    Süreyya Hanım bir çatışmada yaralandı ve Erzurum?a dönmek zorunda kaldı.

    Bir müddet sonra Ruslar çekildiler.

    * * *



    Bir de Dursun Çavuş vardır, Karadeniz?de. Ruslar Doğu Karadeniz
    bölgesini işgal etmiş, Ruslara güvenen Rum ve Ermeni çeteleri bölge
    halkına akıl almaz işkenceler yapmaktadır. Irza tecavüz, kurşunlama,
    süngüleme, mala ve haneye tecavüz hep bu kopiller tarafından
    uygulanmaktadır.

    Eynesil, Çavuşlu, Görele gibi şehir ve kasabalarımız Rus işgaline,
    Ermeni ve Rum çetelerine karşı direnmektedir.

    Bu yiğitlerden biri de 18 yaşındaki Gülüşah?dır. Görele?nin Maksutlu
    köyünde 1898 yılında doğan Gülüşah, genç yaşta kaybetmişti anne ve
    babasını. Tonya tarafından gelen eşkıyaların evlerini soymaya kakmasında
    gösterir ilk yiğitliğini. Daha sonra parmağındaki yüzüğü çalmak isteyen
    Rum değirmenciye Görele?yi dar eder.

    Türk direnişi başlar başlamaz bu yiğitler arasındaki yerini alan
    Gülüşah, Türk yiğitleri ile yaptığı bir saldırıda 18 Rus askerini esir
    alır. Bölge komutanı Hacı Hamdi paşa bu olaya çok sevinir. İçlerinde
    Gülüşah?ın olması onu daha da mutlu eder. Gülüşah için ?Bu da bizim
    askerimiz olsun. Dokunmayın, dursun burada; Dursun Çavuş olsun? der.

    Katıldığı bütün çatışmalarda en ön saftadır Dursun Çavuş. Rus?a,
    Ermeni?ya, Rum?a kök söktürür. Ölene kadar bu adı taşır.
    Allah'ım, huşu duymaz bir kalpten, dinlenmeyen bir duadan, doymak bilmeyen bir nefisten, faydası olmayan bir ilimden sana sığınırım.
    Linklerde Sorun varsa Lütfen Bildiriniz.(Konu İsmi Veriniz)

  2. #2
    ziberkan - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Üyelik tarihi
    29.Ağustos.2007
    Yaş
    46
    Mesajlar
    2,462

    *_MİLLİ MÜCADELEDE TÜRK ANALARI 2_*



    30 Ekim 1918?de Mondros Mütarekesi imzalandı.

    Türklere karşı haçlı anlayışı ile emperyalizmin acımasın politikası
    uygulanmaya başladı.

    Osmanlı ordusu dağıtıldı ve silahları toplandı. Ulaştırma ve
    haberleşmeye el kondu.

    İtalyanlar; Antalya, Fransızlar Çukurova, İngilizler; Güneydoğu
    Anadolu?yu işgal ettiler.

    Çanakkale, Mudanya, Samsun İngilizlerce,

    Zonguldak ve Doğu Trakya Fransızlarca,

    Konya İtalyanlarca işgal edildi.

    Doğu Anadolu?yu topraklarına katmak isteyen Ermeni çeteleri, Doğu
    Karadeniz?de Postus Devleti?ni yeniden kurmak için Rum çeteleri
    faaliyete geçti.

    İstanbul İngiliz, Fransız ve İtalyanlarca ortaklaşa işgal edildi.

    Vahdettin İngilizlerin idareyi mümkün olan süratle ellerine almasını
    isterken, Hain Ferit _?Padişahın ve benim yegane ümidimiz, Allah?tan
    sonra İngiltere?dir? deme şerefsizliğini gösterdi.
    _
    Elde yalnız Anadolu kalmıştı. Halk yıllar boyu cepheden cepheye koşarak
    ölümle, cephe gerisinde vere vere yoksullaşmış ve tükenmişti.

    Bu sırada Yunanistan zaferden pay almak peşinde koşmakta ve
    Yunanistan?ın Büyük ülküsü olan Megalo İdea?yı gerçekleştirebilecek
    zamanın geldiğine inanmaktadır.

    İngiltere?ye göre de Anadolu?da Türk kıpırdanışını bastıracak bir güce
    ihtiyaç vardır. Bu Yunanistan?dır. İngiltere tarafından donatılan
    Palikarya ordusu 15 Mayıs 1919 yılında İzmir?e çıkar.

    * * *

    I. Dünya harbinde Kafkas cephesinde şehit olan kocasının ve vatan
    evlatlarının intikamını almaya ant içmiştir *_Ayşe Hanım._*

    15 Mayıs 1919?da Yunanlıların İzmir?i işgaline ilk mukavemet
    edenlerdendir. Kocasından kalan ziynetleri satarak at, mavzer, elbise ve
    çizme alır.

    Yunan?ın İzmir?i ele geçirmesi ile Aydın?a gider. Burada bir Kuva-yı
    Milliye birliği kurar. Daha sonra Nuri müfrezesine katılır.

    Aydın ve çevresindeki muharebelerde erkek gibidir. I ve II. İnönü
    Savaşlarına katılmıştır. Sakarya muharebesinde sol kasığından bir piyade
    mermisi ile yaralanır.

    Tedaviden sonra müfrezesi ile Mürsel Paşa?nın birliğine iltihak eder.
    Büyük taarruz başlamıştır.

    Ahır dağlarından aşarak düşmanın gerilerine sarkarlar.

    İzmir?e giren ilk birlikler arasındadır. Bu arada bir misket sol
    bacağını kırar.

    _*Bu hanım Türk ordusunun Binbaşılığa kadar yükselen Ayşe binbaşısıdır.*_

    * * *

    Türk ordusunun bir de _*Ayşe Çavuşu*_ vardır.

    Yunan ordusu İzmir?e girince oğlu Ahmet ile birlikte 800 atlı toplayarak
    dağa çıkar.

    Yunan ordusu ile dişe diş çarpışır.

    Düşman Salihli?yi işgal edince, düşmanı Salihli?den atmayı kafasına koyar.

    Bir akşam Salihli?ye girmeyi planlar, düşman Salihli?nin etrafına tel
    örgü çekmiş, diplerine bombalar koymuştur.

    Hasan Çavuş?a

    ?-Bana 5-6 çift manda ve iki kalın urgan bul? der.

    ?Ne yapacaksınız mandaları?

    ?Kesip ziyafet vereceğim?

    Hepsi ateş gibi akıncılardır. Hemen mandaları ve ipleri bulurlar.

    Gece geç vakit tel örgülere yanaşılır. İpler tel örgü kazıklarına ve
    mandalara bağlanır. Hayvanlar kasabaya doğru sürülünce tel örgüler
    yerlerinden koparak mandaların peşinden gider.

    Gedik açılmıştır. Baskın başlar.

    Kısa sürede düşman tepelenir. Canını kurtaran Yunan esir olur.

    _*Ele geçen bomba, silah ve mitralyözler yine Yunan?ı tepelemede
    kullanılır.*_

    Ayşe Çavuş Salihli, Demirci, Simav ve Gördes bölgelerinde düşmana birçok
    zayiat verdirir.

    Kütahya-Eskişehir ve Sakarya muharebelerine katılır.

    Sakarya?da Haymana bölgesindedir. Topladığı atlılarla düşmana kök söktürür.

    Biri omzunda, diğeri diz kapağında, üçüncüsü de üstten girip alttan
    çıkmak üzere üç yara almıştır.

    * * *



    Dört gün sonra 19 Mayıs 1919?da Mustafa Kemal Paşa Milli Mücadeleye
    başlamak üzere Samsun?a çıkmıştır.

    Erzurum ve Sivas kongreleri sonucu Ankara?ya gelinir.

    12 Ocak 1920?de toplanan son Osmanlı Meclisi Misak-ı Milli?yi kabul
    eder. Milletvekillerinin çoğu İngilizlerce tutuklanır. Malta?ya sürülür.

    Mustafa Kemal Paşa Meclisi Ankara?da toplar.

    * * *



    Fransızlar Hatay, Adana, Osmaniye?yi işgal etmişlerdir. Milli kuvvetler
    Fransızlarla amansız bir mücadele içerisindedirler. Kanlarıyla ve
    canlarıyla dövüşen Türkler Fransızlara kök söktürmektedir.

    Adana?nın Külek nahiyesinin Yayla köyünden _*Hasan Ağa?nın Hatice,*_
    Fransızlara karşı savaşmak üzere Kilikya Milli kuvvetlerinden Emin ve
    Derviş Ağaların müfrezesine gönüllü olarak katılmıştır.

    Haçkırı, Kelebek, Bilemedik istasyonlarında bulunan Fransız kıtalarına
    yapılan baskınlarda bulunmuştur.

    8 Mayıs 1920 tarihinde Pozantı?ya sıkıştırılan Fransız birlikleri çok
    kritik günler yaşamaktadır. Adana?daki Fransız işgal kuvvetleri
    komutanları Pozantı?daki birliklerine ?Pozantı?dan çıkın Adana?ya gelin?
    emrinden başka bir şey veremez.

    Bu sırada, Fransızlara göre Hızır gibi yetişen bir Türk kadını, ufak bir
    ücret karşılığında Fransızlara kılavuzluk ederek Türkler tarafından boş
    bırakılmış bölgelerden geçirerek Fransız birliklerini bu kötü durumdan
    kurtarmak için anlaşır.

    25 Mayıs gecesi harekete geçen Fransız birliği Pozantı - Gülek şosesi
    istikametinde yürüyüşe başlamıştır. Gün ağarırken Yayla Çukurlu *Hasan
    Ağanın karısı Hatice* Fransızları bölgenin en arızalı yeri olan
    Karboğazı?na sokarak sırra kadem basmış Fransızları Tekir yaylasından
    Mersin?e ulaşacak yolu yanlış göstermiştir.

    Doğruca Bozkurt müfreze komutanına durumu bildiren Hatice, Bozkurt
    müfrezesinin Delmeli boğazında pusu kurmasını sağlamıştır. *_(Bu Müfreze
    kendisine Atatürk?ün Bozkurt müfrezesi ismini takmıştır.)_*

    27 Mayıs sabahı Karboğazı?ndan yürüyüşe geçen 1200 kişilik Fransız
    birliği Delmeli boğazında pusu kuran 44 yiğide teslim olur.

    *_Hatice ananın Türk ordusuna hediyesi o gün; 100?ü yaralı olmak üzere
    650 er ve 24 Fransız subayı esir, 2 dağ topu, 8 makineli tüfek, 1000
    kadar çeşitli silah, 13 kadana, 90 katır ve bir sürü askeri malzeme ve
    teçhizattı.

    200 Fransız askeri ölmüştü._*

    * * *



    Yine Güney cephesinde destanlaşan bir kadınımız vardır. _*Adı Tayyar
    Rahime? *_dir.

    Osmaniye Kazasının Kaypak Nahiyesi Râziyeler Köyündendi. Fransızların
    işkence ve baskılarına dayanamamış, Hüseyin Ağanın Milli kuvvetlerine
    gönüllü katılmıştı.

    1 Şubat 1920?de Hasanbeyli civarında 9. Tümenle icra edilen taarruza
    müfrezesi ile katılmış, bu müsademede şehit düşen ve ateş altında kalan
    iki arkadaşını kurtarmak için ileri atılmıştır. Bu kahramanca
    hareketinden dolayı kendisine *?Tayyar? (uçan)* adı takılmıştır.

    _*Güney cephesinde 9 ncu Tümenin gönüllü bir müfrezesinin komutanıdır bu
    genç kadın.*_

    Tümenden aldığı bir emirle 1 Temmuz 1920 sabahı Osmaniye?deki Fransız
    karargâhına taarruz eder. Çok iyi tahkim edilmiş, bol silah ve askerle
    korunan karargâha ilerler. Biraz sonra üstün düşman karşısında taarruzu
    duran Rahime, Müfrezesine yeni bir taarruz hızı vermek, onları galeyana
    getirmek için sarf ettiği çabaların boşa çıktığını görünce, şiddetli
    düşman ateşine rağmen ayağa fırlayarak;

    *?Ben kadın olduğum halde ayakta duruyorum da siz erkek olmanıza rağmen
    yerlerde sürünmekten utanmıyor musunuz!?* diye kükrer.

    Erkeklerin gururuna dokunmuştur bu sözler. Yağmur gibi yağan düşman
    kurşunu durduramaz bu amansız akını. Karargâh binasına 10 adım kalmıştır.

    Bu ateşli, kahraman, vatansever kadın şahadete erişmiştir.

    Bu kayıp müfrezeyi tetiklemiş, bir hamlede Fransız karargâhı ele
    geçirilmiştir.

    * * *



    Fransızlar Maraş?a girdikten sonra beraberinde getirdikleri Ermenileri
    kışkırtarak Türklere karşı yönlendirmektedirler. Her türlü zulüm ve
    tecavüzü Ermenilere yaptırmaktadırlar.

    Bir gün bir Ermeni, çarşaflı bir Türk kadınına saldırarak peçesini
    yırtarak açmaya çalışır. Bu hadiseye Kuva-yı Milliye?nin kahramanlık
    sayfasına adını altın harflerle yazdıracak olan Sütçü İmam şahit olur.

    Sütçü İmam, Ermeni?yi orada temizler.

    Bu hareket Maraş?ta Sokak çatışmalarının başlangıcı olur. Fransızlardan
    destek alan Rum ve Ermeniler, asırlardır merhamet ve adaleti sayesinde
    müreffeh ve huzur içinde yaşadıkları efendileri Türklere saldırmaya
    başlarlar.

    Kadın, çoluk, çocuk, genç, ihtiyar demeden öldürürler. Dükkânlar
    yağmalanır, evler soyulur.

    Bu katliamın ilk şaşkınlığı geçer geçmez canını, malını, namusunu ve
    haysiyetini korumak için Maraş halkı silaha sarılır.

    Gittikçe sertleşen sokak muharebeleri, Maraş?ın Kayabaşı mahallesine
    doğru genişler. Burada *_kocası Bitlis?te defterdar olan bir Türk kadını
    _*hadiseleri soğukkanlılıkla takip etmektedir.

    Ermeni çapulcuları evine yaklaştıkça, komşu evlerden acı feryatlar
    duyulmaktadır.

    Sabrı taşmıştır.

    Duvarda asılı duran emektar filintayı kaptığı gibi dışarı fırlar. Sokağa
    hâkim bahçe duvarının dibinde durur. Burada mevzilenerek, el
    bombalarının duvarda açtığı delikten Ermeni çapulcularına ateş etmeye
    başlar.

    Gözüne ilk dikilen gözleri kan çanağına dönmüş, saçı sakalı birbirine
    karışmış, üstü başı kan içinde bir Ermeni vahşinin, evine kaçmakta olan
    küçük bir çocuğa ateş etmek için tüfeğini doğrultmasıdır.

    Amma, tetiğe basmaya fırsat bulamadan bir hayvan gibi uluyarak yere yığılır.

    Sokağa bakar, o kadar kalabalıktır ki, nişan almaya gerek yoktur. Akşama
    kadar ateş eder. 8 Ermeni dölü öldürmüştür.

    Fransızlardan yardım göremeyen korkak tavuklar yaralı ve ölülerini
    bırakarak kaçarlar.

    *_Bu Türk mücahidesi, erkek kıyafeti giyerek elinde filintası ile evden
    çıkar, Milli Mücadeleye katılacaktır._*

    * * *



    Müttefikler direnişi kırmak için Yunan ordusunu Batı Anadolu ve Doğu
    Trakya?yı işgal etmesi için harekete geçirir. Bursa ve Uşak Yunan
    ordusunca ele geçirilir.

    Vahdettin Sevr anlaşmasını imzalar. _*Sevr bir utanç belgesidir.*_

    TBMM kararı üzerine Kazım Karabekir Paşa Ermenileri yenerek Kars?ı alır
    ve Doğu sınırını güvence altına girer Artvin Gürcistan?dan barışçı
    yollarla geri alınır.

    Bu sırada Yunan ordusu Bursa?dan Eskişehir?e doğru ilerler, yeni kurulan
    fidan gibi Türk ordusu canını dişine takarak I. İnönü Savaşında Yunan?ı
    geri püskürtür. (6-11 Ocak 1921), Bu savaştan sonra halk yüzünü ve
    desteğini İstiklal ordusuna çevirir.

    İngilizlerin kışkırtması ile Yunan ordusu 23 Mart sabahı iki koldan
    Afyon ve Eskişehir?e taarruza geçer. Birinci kol Afyon?u ele geçirir.
    İkinci kol İnönü mevzilerinde sert direnişle karşılanır. Daha sonra
    yapılan bir karşı taarruzla Yunan binlerce ölüsüyle dolu savaş alanından
    arkasına bakmadan kaçmıştır.

    * * *

    İnönü muharebelerinde 70. Alay Komutanı *_Hafız Halid Bey?in kızı 12
    yaşındaki Nezahat Hanım?_*dan bahsetmeden olmaz.

    8 yaşında öksüz kalan bu küçük kız babasının yanında birçok muharebelere
    katılır. İnönü muharebelerinde bilfiil çarpışmalara iştirak ederek
    askere moral verir.

    Yaşından beklenmeyen derecede cesaret örnekleri vererek 70. Alay?ın
    birçok başarılarına imza atmakta gecikmez.

    Özellikle Gediz muharebelerinde geri çekilen askerlerin önüne çıkarak;

    _*?Durun! Nereye gidiyorsunuz?.. diye kükreyerek etrafına olağan üstü
    cesaret aşılar.*_

    Ertesi sabah Afyon bölgesinde Türk harekâtı başlamıştır. Türk kolordusu
    kolayca Afyon?u alarak Bölgedeki Yunan 1. Kolordusuna taarruz eder.
    Yunanlılar geri çekilerek Dumlupınar mevzilerine yerleşir.

    * * *



    Bu sıralarda Ankara Öğretmen Okulu Konferans Salonu?nda kadınların
    toplantısı vardı Halide Edip Hanım ?Hanımefendiler? diye söze başlar.

    ?Tarih, Türk?ü ateşle imtihan ediyor. Bu imtihandan, yalnız
    erkeklerimizin cesareti ile başa çıkamayız. Artık biz kadınlarda bu
    ateşe yüzümüzü çevirmek, ellerimizi uzatmak zorundayız. Ordumuzun
    hepimize ihtiyacı var.

    Kardeşlerim,

    Sizleri, milletin şerefini ve namusunu canından aziz bilen bu genç ve
    yoksul orduya yardıma çağırıyorum.?

    Kısa bir sessizlikten sonra, kadınlar ağır ağır kalkmaya başlarlar. Hiç
    konuşmadan masanın önünde sıraya girerler. Masanın üstü paralarla
    dolmaya başlar. Yanında para olmayan mücevherlerini bırakırlar.

    O sırada gözleri görmeyen, başörtülü yaşlı bir kadın ?Bana ne olur
    Halide Hanım?ı bulun? diye haykırır. Halide Hanım?a dönerek
    ?Çamaşırcılık yaparak geçiniyorum kızım. Bunu, zor günüm içinde
    saklamıştım. Ama sözlerinden anladım ki ordumuz benden daha zordaymış.?

    Göğsüne bastırdığı sol elini açar, elini uzatır ve yüzü gururla aydınlanır.

    ?Al bunu??

    Derisi çatlamış avucunda bir lira vardır.

    Halide hanımın gözlerinden yaş boşalarak mırıldanır, ?Ah anacığım, bir
    kere daha iman ettim, kurtulacağız.?
    Allah'ım, huşu duymaz bir kalpten, dinlenmeyen bir duadan, doymak bilmeyen bir nefisten, faydası olmayan bir ilimden sana sığınırım.
    Linklerde Sorun varsa Lütfen Bildiriniz.(Konu İsmi Veriniz)

  3. #3
    ziberkan - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Üyelik tarihi
    29.Ağustos.2007
    Yaş
    46
    Mesajlar
    2,462

    MİLLİ MÜCADELEDE TÜRK ANALARI 3
    *


    Yunan ordusunun Dumlupınar mevziinde taarruz hazırlıkları devam ederken,
    Türk ordusu da hazırlıklarına ara vermiyordu. Türk ordusunun en büyük
    ihtiyacı olan cephane İstanbul?daki depolardan çalınarak (Muharip
    örgütü) deniz yoluyla İnebolu?ya oradan Ankara?ya gönderiliyordu.

    İnebolu?da, kadın-erkek İneboluluların gemilerden indirdiği cephane,
    kağnı ve araba kolları ile Ankara?ya yola çıkıyordu. Kağnıcıların hepsi
    kadındı. Kadınlardan biri hamileydi. Yedinci kağnının yanında yürüyen
    sırım gibi genç kadının ayakları çıplaktı. Bazı kadınlar bebeklerini
    sırtlarına bağlamışlardı.

    Genç subaylardan biri içi ürpererek ?Ne mübarek kadınlar bunlar? dedi.
    Öyleydiler, yavrularına yiyecek taşıyan anaç kuşlar gibi orduyu
    besliyorlardı.

    Kağnılarla kadınların teşkil ettiği bu kadınların gördüğü hizmet,
    cephelerin can damarıydı. Zafere giden yol İnebolu?dan başlıyordu.

    * * *



    Y*_a Seyyidler Köyü?nün kahraman Şehidesi. _*

    Kurtuluş Savaşı?nın meçhul bir kahraman olarak abideleşen şehide,
    unutulur mu?

    İnebolu?dan geliyordu.

    Orduya silah ve cephane taşıyan kafileler içinde o vardı.

    Mevsim kış, hava buz gibi soğuk ve kar yağıyordu.

    Kağnıları çeken öküzler bitkin ve takatsiz, kafiledeki kadınlar yorgun
    ve uykusuzdu. Şehide çok yorulmuştu, gittikçe kafileden geride kalmaya
    başlamıştı.

    Hava kararmıştı. Kastamonu?nun kışlası önüne kadar dayandı. Üzerinde
    donmaya yüz tutan insanların hali vardı. Kafileye seslenmek istedi.
    Bağıramadı. Yardım çağıramadı. Ölüm tatlı bir uyku gibi bastırmıştı.

    Sabah kar ve fırtına dinmiş, etrafı derin bir sessizlik kaplamıştı.
    Karlar bembeyaz bir kefen gibi Şehide?nin üstünü örtmüştü.

    Kağnıda bir bebek ağlıyordu. Duyanlar koştular.

    *_Kağnı önünde elinde övendire, eski bir yorgana bürünmüş olarak donan
    şehide kadını gördüler._*

    Daha sonra cephaneyi örten kalın örtüyü kaldırdılar. Saman torbasıyla
    mermi sandıkları arasında yatan, ağlayarak ana sütü arayan kundaktaki
    kız çocuğunu gördüler.

    Çocuğu bağırlarına basarak, şehre gittiler. Öküzler o kadar yorgundu ki,
    kağnıdan ayırdılar. Kağnıyı iterek götürdüler.

    Alay binası önünde, Alay komutanı ve şehir halkının gözyaşları arasında
    Şehide?yi köylülere, küçük yavruyu bir sütanneye teslim ettiler.

    * * *



    Yunan Alayı Bursa?nın Adranos Kazası?ndan geçti. Domaniç?ten, Sultan
    Dağları üzerinden Kütahya?ya yürüdü.

    İnegöl halkı yediden yetmişe düşmana karşı koymaya hazırdı. Domaniç
    dağlarının bir yiğit kadını sütünü emzirerek, 20 yıl bütün gençliğini
    harcayarak yetiştirdiği oğlunun eline silah vererek düşman karşısına
    uğurluyordu.

    Ona aşıladığı vatan, millet ve bayrak sevgisinden emin, göğsünü gere
    gere oğlunu gönderiyordu.

    Dağdan inen bu saf köylü çocuğu, vatana ihanet eden bir jandarma
    onbaşının eline düştü. Yaptığı işin ne olduğunu bilmeden düşmana haber
    taşıyordu.

    Günlerden bir gün, oğlunu, yurdun kurtuluşu için dua ederek bekleyen bu
    anaya _*?Oğlun düşmana casusluk ediyor?*_ haberi geldi.

    Domaniç dağlarının vatan sevgisiyle kavrulmuş kadını duraksamadan
    silahlarını kuşanıp, atına atladı. Dağlar, ormanlar, nehirler aşarak
    İnegöl?e geldi.

    Oğlunun görev yaptığı yere vararak, oğlunu görmek istediğini söyledi.

    Anasının gelişine sevinen genç, anasının elini öpmek için koşarak
    yaklaşırken atının üstünde heykel gibi bekleyen kadın, *kara feracesinin
    içine sakladığı silahı çekerek tek kurşunla oğlunu yere serdi.*

    Ve atının başını çevirerek arkasına bakmadan, bir kasırga hızı ile dönüp
    kayboldu.

    * * *



    Kocaeli yarımadası, Gebze?ye kadar Yunan 11 nci Tümenin işgali altında
    idi. Çok gaddar ve pis bir Tümendi, ayrıca bölgede Rum, Çerkez ve Abaza
    çeteleri halka kök söktürüyordu.

    Bölgede Mürettep Türk kolordusu 3200 kişi ile 15 bin düşmana karşı
    direniyordu. Albay Kazım Özalp kolordu karargâhından bilgi alırken nal
    sesleri ve bir kadın haykırışı duyuldu.

    ?Dur.?

    Albay Kazım konuşmasını kesti. ?Kim bu?

    _*?Fatma Seher (Erden) Hanım,Kara Fatma lakaplı ünlü bir çete reisi. *_
    Kadınlardan kurulu çetesiyle son İnönü Savaşı?na katıldı. Hayli şehit
    verdi.?

    Albay pencereden baktı. Çapraz silahlı kadın süvariler düzenli bir
    biçimde sıralanmışlar, 43 kişiydiler.

    Yeni komutan; ?Bu güzel birliği selamlayalım.?dedi ve dışarı çıktılar.

    Kocası Van?lı Ezdeşin Bey?di. Sarıkamış harekâtında şehit düşmüştü.
    Mütareke olunca Edirne?den İstanbul?a geldi. O yıllarda vatan derin ve
    karanlık bir girdaba doğru amansızca yuvarlanıyordu. İngilizler her
    yerde idareye el koyarken, Rum ve Ermeni çeteleri azıtmış, yüzyıllardır
    şerefine ve namusuna yan bakılmamış Müslüman Türk?e hakaret ediliyordu.

    Şehit Binbaşı hanımı dayanamıyordu. O günlerde Erzurum ve Sivas
    kongreleri yapılıyordu. Bir gün kardeşi Mehmet Çavuş ile birlikte
    teşkilata adam toplamaya başladı.

    Az zamanda Van?da 100-150 kişi topladı. İstanbul?dan 18 tüfek kaçırarak
    İzmit civarında taş köprüye geldi. Kardeşi de Van?daki 150 kişilik
    çetesi ile bölgeye intikal etti.

    Bir Cuma gecesi Kabakca?dan soluk soluğa bir adam geldi. Köylü iki gözü
    iki çeşme ağlıyordu.

    -?Bizim köyden Mehmet?i bu gece gerdeğe koyduk. Tam bu sırada köyümüzü
    Rum ve Ermeni çeteleri bastılar. Eve girdiler. Mehmet?i bağladılar.
    Zevcesini de perişan ettiler. Gavurlar? Gavurlar??

    Köylünün nefesi tutuldu. Sonunu söyleyemedi. Nihayet hıçkırarak bağırdı.

    -?Kara Fatma, Allah aşkına, din aşkına imdat! Yetiş Kara Fatma, ırzımıza
    düşman tecavüz etti.?

    Kara Fatma 17 kişiyle Kabakçı köyünü sardı. Zalimler köyün bütün genç
    kızlarını silah zoruyla gelin evine doldurmuşlar, içki içerek, nara
    atarak eğleniyorlardı.

    Tam bu sırada evden iki şerefsiz çıktı. Bir kızı saçlarından tutmuş,
    samanlığa doğru sürüklüyorlardı. Samanlığın önüne geldiklerinde,
    Sabancalı Murat, Mecidiyeli Musa Çavuş ve Kara Fatma?nın oğlu Seyfettin
    iki haydudu öldürdüler.

    Biraz sonra birkaç haydut iki kızı sürükleyerek dışarı çıkarttılar. Kara
    Fatma bekleyemedi. Kükrer gibi bağırdı.

    ?Ateş?

    Davulcular ormanında 150 kişilik çetesi ile birlikte bulunan Kara Fatma;
    Gülbahçe, Mecidiye, Orhaniye, Arpalık köylerinin imam ve muhtarlarını
    topladı.

    -?Ben Kara Fatma?yım. Ermeni çetelerinin sizden her ay aldıkları iki yüz
    lirayı bundan sonra vermeyeceksiniz. Sizin ırzınızı, malınızı ben
    bekleyeceğim.?

    * * *



    Bu olaydan 3-4 gün sonra, Yunan ordusu Sakarya?ya taarruz hazırlıkları
    çerçevesinde, Kocaeli yarımadasındaki gaddar ve vahşi 11 nci Tümen?in
    Bursa?ya gelmesini istedi. Bu tümen çekilirken her şeyi yakıp, yıkacaktı.

    Çekilme Türk birliklerince tespit edildi. Yunan Tümeni takibe başlandı.
    Kara Fatma orduya katılarak dört gün boyunca harp etti, yaralı askerlere
    baktı.

    12 Haziran 1921 tarihinde gün doğarken ordu ile birlikte, atların
    kuyrukları ve kızlarının başörtüleri uçuşan Kara Fatma müfrezesi ile
    İzmit?e giriyordu.

    29 Ağustos 1921 günü düşman, Kara Fatma?nın tuttuğu cepheye fena
    yüklendi. Muharebe birinci gün 11, ikinci gün 9 saat devam etti. Kara
    Fatma sol kolundan, oğlu sağ ayağından yaralandı.

    İkinci gün akşamı Yunan birliği tam dört saatlik mesafeye kaçmak
    mecburiyetinde kaldı.

    *Kara Fatma mücadeleye başladığında dokuz yaşındaki kızı da yanında idi.
    *Korkusuzca siperlere, muharebenin içine dalan bu küçük kız, bir yandan
    askerlere su taşırken, diğer yandan yaptığı esprilerle askerlere moral
    veriyordu.

    Bir çatışmada sağ elini kaybeden bu afacan kız, neşesinden hiçbir şey
    kaybetmemiş, iyileşir iyileşmez yine çatışmaların içine daldı.

    * * *



    Kıyıcılığı ile ün yapmış Hrisantos çetesi Şile?nin doğusunda mola
    vermişti. Hepsinin cebi, kuşağı, heybesi para ve mücevher doluydu. Bu
    gece İstanbul?a kaçacaklardı.

    Akşam karanlığı çökmüştü. Şarap içerek Hrisantos?u dinliyorlardı.

    ?Üzülmeyin vre. Bizimkiler Türk ordusunu tepeleyince yine buraya döneriz.?

    Bir çeteci ayağa fırladı.

    -?Ne oluyor

    - Bir ses duydum.

    - Otur yerine pezeveng! Ne telaş ediyorsun. Etraf nöbetçi dolu.?

    Bu sırada bir ses gürledi.

    ?Silahlarınızı bırakın ayağa kalkın.? *_Kara Fatma_*?ydı bu.

    Tabancalarını, silahlarını, çaldıkları para ve mücevheratı bir battaniye
    üzerine yığdılar.

    Ela gözlü bir genç kadın Kara Fatma?nın yanına sokuldu.

    ?Aradığım iti sonunda buldum abla? dedi.

    ?Komutan diri isterim dediydi.?

    ?Öldürmeyeceğim.?

    Ela gözlü kadın, tüfeğin namlusuyla Rum çetecinin çenesinin altına dokundu.

    ?Tanıdın mı beni?

    Palikarya zor duyulur bir sesle ?affet? dedi.

    Kadın bir adım geri attı. Erkeğin apış arasına iki el ateş etti.

    * * *



    *Kara Fatma, Türk Ordusunun ilk kadın zabiti (Subayı) olmuştu. Sadece
    Türk ordusunun değil, belki dünyadaki orduların içinde ilk kadın zabitti. *

    Bu kadın üç sene, Yunan ordusu, Ermeni ve Rum çeteleri ile savaşmıştı.
    Sakarya ve Başkomutanlık Meydan Muharebesine katılmış, Afyon civarında
    esir düşmüş, kendi çabası ile kurtulmuştu.

    Başında turuncu kefiyesi, yakasında nefti bir üçgen içinde iki yıldız,
    elinde gümüş saplı bir kamçı, ayağında zarif botları ile bu ufak tefek
    yapılı kadın, Fatma Seher Türk ordusunun üsteğmen rütbesinde Bölük
    Komutanıydı.

    _*Fatma Seher Hanım ne ilk, ne de son Kara Fatma?dır.*_

    1877-78 Osmanlı-Rus harbinde bir aşiret reisinin kızı *ilk Kara
    Fatma*?dır. Genç yaşta kadınlardan adeta bir gönüllü alayı kurmuştur.

    Malatya, Aladağlıdır.

    Rus ordusunun Erzurum?a geldiğinde, Aziziye tabyasında mahiyetindeki 3-4
    bin kişiyle savaşmıştır.

    En büyük Müslüman-Türk anası başlangıçta askerin yiyeceğini, içeceğini
    hazırlar ve yaralarını tedavi ederdi.

    Rusların Aziziye tabyasını hile ile ele geçirmesine kızan Kara Fatma,
    Erzurum?a inerek topladığı erkek, kadın, genç, ihtiyar birçok
    Erzurumluyu balta, satır, kılıç, tüfekle silahlandırıp Aziziye tabyasına
    taarruz ettirmiştir. Yüzlercesi şehit olmuş, tabyanın hendekleri Rus
    leşleri dolmuş ve Aziziye tabyası kurtulmuştur.

    Diğer bir Kara Fatma ?Meşhur? _*Sivastopol Destanı?ndaki Kara Fatma*_?dır.

    Kara Fatma Kırım Harbinde 100 bin kişilik düşman ordusunun karşısında en
    ileri hatlarda gece gündüz devamlı harp ederek askere cesaret aşılamıştır.

    Sivastopol Destanı?nda

    ?Beş altı gün sonra geldi.

    Kara Fatma-ı Gazi

    Nisalar kahramanı, şeref-razı

    Beş altı yüz kişiyle geldi o an,

    Kamusu hep süvari-i namdaran.?

    * * *



    10 Temmuz 1921 günü Yunan ordusu Türk cephesine doğru 5 koldan harekete
    geçti. 13 Temmuz Afyon işgal edildi. Düşman baskısı altında Kütahya
    bırakılıyor, Türk ordusu Karacahisar-Seyitgazi?ye çekiliyordu.

    İngilizlerce modern araçlarla donatılan ve Yunanistan?dan takviye edilen
    Yunan ordusunun baskısı gittikçe artıyordu. Eskişehir?e doğru yürüyordu.

    Türk taarruzları ümit verici başlıyor, iyi gelişiyor ancak gücü yetmiyordu.

    Türk ordusu savaşı keserek geri çekilmeye başladı. Ta Sakarya?ya??

    Sakarya?dan ayakları çıplak, üstleri perişan genç kızlar, kadınlar,
    çocuk ve yaşlılar bekliyordu. Ellerinde kazma, kürek, yiyecek çıkınlarıyla.

    Sakarya mevzilerini hazırlamaya??

    İsmet Paşa *?Tarlada çalışır gibi canla başla siper kazıyor, yol
    açıyorlar. Gördüğünüz gibi çoğu da kadın. Kadınlarımızın hakkını nasıl
    ödeyeceğiz. Bilmem.?* diyordu.

    Mustafa Kemal Paşa, mecliste süren uzun müzakerelerden sonra başkomutan
    olmuş, *Tekalif-i Milliye (Milli Yükümlülük)* adı ile bir emir yayınlamıştı.

    ?Şehir, kasaba ve köylerdeki her ev, birer kat çamaşır, bir çift çorap,
    bir çift çarık verecekti.?

    Evler arı kovanına döndü. Bütün Anadolu kadını çorap, çamaşır, çarık
    hazırlıyordu.

    Antalya?nın elmalı kasabasında beş genç kız konuşa konuşa çorap örüyordu.

    İçlerinden biri ?Benim ördüğüm çorabı giyecek asker, inşallah Afyon?a
    giren ilk asker olur.?dedi.

    Diğerleri Eskişehir, Uşak, Bursa?ya derken sonuncusu da İzmir diyordu.

    Bu genç kızımız *_Prof. Dr. Afet İNAN_* olacaktı.
    Allah'ım, huşu duymaz bir kalpten, dinlenmeyen bir duadan, doymak bilmeyen bir nefisten, faydası olmayan bir ilimden sana sığınırım.
    Linklerde Sorun varsa Lütfen Bildiriniz.(Konu İsmi Veriniz)

  4. #4
    ziberkan - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Üyelik tarihi
    29.Ağustos.2007
    Yaş
    46
    Mesajlar
    2,462

    MİLLİ MÜCADELEDE TÜRK ANALARI 4*



    Nasrullah Cami genç-yaşlı hanımlarla doluydu. Mevlüt sona ermişti.
    _*Saime Ayoğlu*_ (Kastamonu Müdafayı Hukuk Der. Umumi Katibi) duaların
    kabulünü istedikten sonra,

    ?Düşman ülkemizin kalbine yürümek istiyor. Ordumuz yeni bir savaşa hazır
    olmak zorunda. Gazi ordumuza niye biz hanımlar da yardım etmeyelim? Ne
    dersiniz!?

    ?Hay Hay? sesleri yükseldi.

    Kadınlar bileziklerini, yüzüklerini, kolyelerini ve paralarını tepsilere
    bırakmaya başladılar.

    *Hatice evlenecekti. Özenle diktirdiği gelinliğini 30 liraya sattı. Türk
    ordusuna yardım için.*

    * * *



    Yunan ordusu Sakarya?ya doğru iyi bir hazırlıktan sonra yürüyüşe geçmişti.

    Bu sırada yüz kağnıdan meydana gelen kafile, Türk ordusuna top mermileri
    getiriyordu.

    Bir topçu binbaşı, kağnı başının elini öptü.

    ?Hoş geldin ana?

    Kafile sekiz gündür yoldaydı. Bir kadın doğum yapmış, bir kadın ise
    sancıdan ölmüştü.

    * * *



    2. Grup yürüyüşe başlayacaktı. Ancak yüzlerce at, katır, öküz, eşek
    silah ve malzeme taşımak için vardı. Su yoktu. Menzil komutanı kaybolmuştu.

    Üç gün sonra döndü.

    2.Grup Komutanı Selahattin Adil Bey patladı.

    ?Nerelerdeydin??

    Menzil komutanı anlatmaya başladı. ?60 saattir at üzerindeyim. Bütün dağ
    köylerini dolaştım. Yeteri kadar testi, kırba, tulum, fıçı ve araba buldum.?

    Ertesi gün Akşehir Pazar yeri dağ köylerinden gelen kağnı ve at
    arabaları ile dolmuştu.

    Komutanlardan biri erkekler nerde diye sorunca, bir kadın _?Erkekler
    cephede beyim, yaşlılara da biz kıyamadık, biz geldik?_ dedi.

    *_Türk kadını yine imdada yetişmişti._*

    2 grup hemen hareket ederek, cephenin sol kanadındaki yerini aldı.

    * * *



    14 Ağustos 1921 günü Yunan ordusu Sakarya?ya doğru ilerlemeye başladı.
    23 Ağustos sabahı Sakarya Savaşı başladı.

    Savaşın 10 ncu günü 10.Yunan Tümeni Türk cephesini yarmış
    ilerlemekteydi. 190. Piyade Alayına düşmanı durdurması emredildi. Alay
    görev bölgesine yetişmek için durmadan ve hızlı yürümüştü. Bir müddet
    sonra kısa bir mola verildi. Yiyecek yoktu. Dert etmediler.

    Asker çay yapıp peksimet ile açlık bastırmaya alışıktı.

    Bu sırada üç kağnı gelip durdu.

    Öndeki kadın seslendi ?Burası 190. Alay mı??

    Çavuş ?Evet ana? dedi.

    ?Eyi size yiyecek getirdik.?

    ?Allah, Allah. Kim yolladı sizi??

    ?Ne bileyim! Erzakla ekmeği verdiler. Burayı tarif ettiler.?

    ?Ne var?

    Kadıncağız torunu yaşındaki askerleri memnun etmek için dişsiz ağzını
    şapırdattı.

    ?Ziyafet var yavrularım. Tulum peyniri, ekmek, kavun?

    ?Başka bir şey yok mu??

    Kadın içerledi. ?Anaav! Daha ne olsun??

    ?Sıcak yemek yok mu, yok mu yani!?

    _*?Şimdi şaplağı yersin ha! Bu kıyamette bunu bulduğuna şükret.?*_

    Haydar Çavuş yaşlı kadına büyük bir sevgiyle baktı. ?Kızman hoşlarına
    gitti de ondan takılıyorlar anacığım? dedi.

    Yaşlı kadın gevşedi.

    ?Eh öyleyse canları sağ olsun hınzırların?

    Koca sesiyle bağırdı.

    ?Kızlar! Yükü boşaltın.?

    190. Alay bu moralle 10.Yunan Tümenini devirmişti. (1979-81 yıllarında
    iki yıl şerefle görev yaptığım, İstiklal madalyalı alaylarımızdan biri)

    * * *

    22 gün 22 gece süren Sakarya Savaşları sonlarında, Türk ordusunun
    yaptığı başarılı taarruzlarla Yunan ordusu geri çekiliyordu.

    Türk ordusu takip ediyordu.

    Bu sırada Fransa Ankara anlaşmasını imzalamış, Antep, Çukurova ve
    Mersin?den çekiliyordu.

    Başkomutan, Demiryolu Genel Müdürü?ne ?Polatlı - Eskişehir hattına
    ihtiyacımız olacak, bu hattı en kısa zamanda onarmanı istiyorum? diyordu.

    ?Baş üstüne?

    ?Nereden işçi bulacaksın? Erkeklerin hepsi silah altında?

    *Tek cevap ?Kadınlarımız sağ olsun Paşam.?*

    Gerçekten bu yolu kadınlarımız onararak Büyük Taarruz?a yetiştirdiler.

    * * *

    Yunanlıların Sakarya?da yenilmesi ve Afyon Mevzilerine çekilmesi,
    Anadolu?ya büyük moral kazandırmıştı.

    Yunan başkomutanlığı yenilginin acısı yanında, cephe gerisindeki küçük
    gruplar kuran Türk müfrezelerinin faaliyetlerinden dolayı huzursuzdu.

    Türk müfrezeleri fırsat buldukça, Yunan ordusunun geri hizmet ve ikmal
    birliklerine baskınlar yapmaktaydılar. Bu akıncı müfrezeleri Yunan
    ordusuna illallah dedirtmişti.

    Demirci kasabası Yunan işgali ile birlikte Yunan askerinden ve Rum
    çetelerinden çok çekmişti. Demirci Kaymakamı İbrahim Ethem Bey?in
    başkanlığında kurulan Demirci Akıncıları Müfrezeleri dağlara çıkmışlardı.

    Her fırsatta Yunan ordusu birliklerini, Rum ve Ermeni çetelerini
    tepeliyorlardı.

    Gördes - Sındırgı - Akhisar üçgeni içerisindeki sahadan Gördesli Halil
    Efe?nin akıncılar müfrezesi sorumluydu. *Eşi makbule 20 yaşındaydı.* Bir
    yıl olmuştu evleneli. İki ay sonra kocası ile birlikte yurdu kurtarmak
    için dağa çıkmıştı. Cesur ve çevik bir kadındı. Sekiz ay dağlarda kar
    çamur demeden gezmiş düşmanla savaşmıştı.

    Düşmandan aldığı doru atı üzerinde daima müfrezenin artçısı olurdu.
    Tehlike anında Japon filintasını inanılmaz bir çeviklikle kullanırdı.

    Birkaç kez çatışmalara girdi, iki kez düşman pususuna düştü, hiçbir
    zaman cesaretini kaybetmedi.

    Yunan kuvvetleri cephe gerisinin emniyetini sağlamak için akıncı
    müfrezelerinin peşine düşmüştü. 16 Mart 1922 günü Gördesli Halil Efe?nin
    Akıncılar çetesi, kendisinden çok üstün bir Yunan birliği ile çatışmaya
    başladı.

    Müfrezenin tek avantajı araziyi çok iyi bilmesi ve süratli manevra
    yapabilmesiydi. Buna rağmen düşmanın kuşatmasından sıyrılamıyordu.

    Müfrezenin cephanesi bitmek üzereydi. Saatlerce süren çarpışma
    müfrezenin moralini bozmaktaydı. Fakat müfrezenin içinde bulunan bir
    kadın, Gördesli Halil Efe?nin eşi, *_Gördesli Makbule_* zaman zaman
    kükreyerek onlara, yeni bir mücadele ruhu ve cesaret aşılamaktaydı.

    16 Mart günü Kocayayla?da devam eden bu çarpışma müfrezenin aleyhine
    dönmeye başladı. Her zaman olduğu gibi Makbule Hanım?a yeni bir fırsat
    çıktı. Düşman ateşinin durduğu bir anda Makbule Hanım bir aslan gibi
    kükreyerek düşmana saldırdı.

    Bu hareketin ruhlarda yarattığı ateşin parlaması ile sönmesi bir oldu.
    Zira bu cesur kadın, alnından aldığı bir mermi yarası ile yere yıkıldı.

    Bu acı kayıp müfrezeyi ve kocası Halil Efe?yi çok sarstı. Kuşatmayı
    yararak çekilen müfreze kurtuluşlarına sevinemediler.

    Şehit olduğu yere kanlı elbisesi ile gömüldü. Akıncı geleneklerine göre
    şehit olan akıncı için ağlanmazdı. Bu kez geleneği bozdular. Müfreze
    sessizce, gizli gizli gözyaşı döktü.

    Yiğitliği efsane olan Makbule Hanım kahramanlık sembolü olarak Türklerin
    kalbinde taht kurdu.

    * * *

    *_Alaşehirli Fatma_* Yunan askerlerinin incittiği kadınlardan biriydi.
    Türk ordusunu bekliyordu.

    14 Ağustos 1922?de Türk ordusu Büyük Taarruz için yürüyüşe başlamıştı.

    26 Ağustos?ta Büyük Taarruz başladı.

    56. Alay yürüyüşe geçmek üzereydi. Yaşlı kadın Alay komutanına yaklaştı.
    Alay komutanının elini tuttu, bırakmıyordu.

    ?Anam izin ver de yola çıkalım.?

    ?Yoo valla bırakmam.?

    ?Geç kalıyoruz yolumuz uzun?

    _*?Biz sizi üç yıl bekledik. Şimdi biraz da siz bekleyin. Ben
    Üsküplüyüm. Ay-yıldız Üsküp?ten ayrılınca, onun peşine düştüm. Göçmenin
    derdi bayrağının altında ölmektir, oğul. O nereye ben oraya. Sonunda
    Anadolu?ya geldik. Ama düşman buraya yetişti. Alsancak orduyla birlikte
    Ankara?ya gitti. Mecalim yok ki peşine düşeyim. O dönene kadar ölmemeye
    aht ettim. Ordu da, o da döndü. Ama bir açıp ta sancağın yüzünü
    göstermediniz.?*_

    Alay Komutanı Fehmi Bey?in yüreği köpürdü.

    ?Biraz bizimle yürüyebilir misin??

    ?Yürürüm.?

    Komutanın işareti üzerine komutlar verildi. Alay yürüyüş düzenine girdi.
    Sancak ve muhafızları en öndeydi. Fehmi Bey yaşlı kadını Sancaktarın
    arkasına götürdü.

    ?Burada dur anacağım.?

    Kadıncağız ne olacağını anlamamıştı. Huzursuzdu. *Sancaktar ve
    muhafızlar Sancağı açınca, kadının yüzüne sanki nur yağdı, öyle parladı
    birden.* Sancaktar Sancağı kaldırdı. Al Sancak kadının başı üzerinde
    dalgalanmaya başladı.

    Yaşlı kadın dirildi, dikildi, başını gururla kaldırdı.

    Alayla birlikte, gözleri sancakta, dimdik, ayrılık çeşmesine kadar yürüdü.

    * * *

    Afyon, Kütahya, Uşak Türk ordusunca kurtarılmış, Yunan ordusunun
    kaçtığı, Türk ordusunun kovaladığı çılgın bir yarış başlamıştı. İzmir?e
    doğru kaçan Yunan grupları, köylere yiyecek bulma umuduyla uğruyor, bir
    şeyler bulursa yiyor, yine yollara düşüyordu.

    Kimi yerde halk silahla karşılıyordu.

    Savunmasız Kuzuluk Köyü?ne 20 kaçak geldi. Yunanlıların geldiğini gören
    köylüler evlerine kaçtılar. _*Güzel bir kız *_Yunanlıların dikkatini
    çekti. Kız evin kapısını, kepenklerini sıkı sıkı kapattı. Zorladılar
    açamadılar.

    ?O güzel kızı istiyor musun??

    ?İstemez miyim? Taze incir gibi.?

    ?Öyleyse evi ateşe ver. Dışarı çıkar.?

    ?Akıllısın.?

    Kapının önüne saman yığıp ateşlediler. Alevler evi sardı. Annesi kıza
    dışarı çıkması için, Yunanlıya kıza dokunmaması için yalvarıyordu.

    *_Kız dışarı çıkmadı._*

    * * *

    4 ncü Türk Tümeni savaşa girdi. Bir tepeye yerleşip ateşe başladılar.
    Biraz sonra cephede duyulması imkânsız sesler duymaya başladılar.

    Genç, yaşlı kadınlar ellerinde güğümler, testiler, içi tepeleme dolu
    üzüm sinileri ile savaşa aldırmadan tepeye çıkıyorlardı.

    Askerler bağırdı ?Çekilin, gelmeyin.?

    Duymadılar, dinlemediler. Getirdiklerini askere dağıttılar.

    Ömer Çavuş?un yanına _*8-9 yaşlarında bir kız çocuğu *_sokuldu. Su dolu
    maşrapayı uzattı.

    ?Buyur ağam iç, susamışsınızdır.?

    Ömer Çavuş bu halk için ölmeye değer diye düşünürken bir elini kızı,
    serseri mermilerden korumak için siper ediyordu.

    * * *





    Yunan çekilirken Alaşehir?i yakmıştı. Askerler yanan evleri söndürürken,
    _*üç-beş kadın, *_bir zamanlar mutlu yaşadıkları yanan evlerine
    bakıyorlardı.

    Giysileri parça parça, kir içinde on kişilik Yunan esir kafilesi
    geçiyordu. Muhafızlardan izin alarak çeşmeden su içmeye başladılar. Bu
    sırada kadınlar bu esirlerden bir kaçını tanımışlardı.

    Birden öfke ve çığlıklarla esirleri parçalayıp öldürdüler.

    * * *

    Daha niceleri vardı. Burada anlatamadıklarım.

    _*Kara Fatma (Şimşek)*_; Kocaeli Grubunda görev yapmıştır.

    _*Kara Fatma (Tarsuslu)*_; 8-10 kişilik çetesiyle Afyon savaşlarına
    katılmış, Tarsus?un kurtarılmasında büyük yararlılıklar göstermiştir.

    *_Gaziantepli Yirik Fatma_*; Antep kuşatmasında. Ne yiğit kadındı.

    _*Nazife Kadın*_; Kendisinden bilgi almak isteyen Yunana karşı direnmiş,
    bu direniş işkence ile son bulmuştur. Bilgi alamayan palikarya öldürmüş
    ve fırında yakmıştı.

    _*Asker Saime Hanım*_; 15 Mayıs 1919 İzmir işgaline karşı İstanbul
    Mitinginde konuşma yapmış, tutuklanmış sonra Anadolu?ya geçerek Milli
    Mücadeleye katılmıştı.

    Gördüğünüz gibi Milli Mücadeleye katılan kadınlarımız hiç az değildi.

    _*62 Şehit kadın*_ımız tespit edilmiştir.

    Sadece _*Gaziantep ve Maraş?ta 164 Gazi kadın*_ vardı.

    _*Çankırılı Yusuf kızı Emine,

    Amasyalı Adil kızı Zeynep,

    Erzincanlı Osman kızı Emine,

    Adanalı Ayşe,

    Şerife Bacı,

    Adile Onbaşı,

    Havva ve Zehra Sayyanmaz,

    Ayşe (Mehmet) Çavuş,

    Şerife Ali,

    Gaziantepli Güldane ve niceleri*_ aziz şehitlerimizin yanında yer almıştı.

    Cephe girişinde mücadele eden Anadolu?nun her yerindeki kadınlarımız
    Milli Mücadele?nin isimsiz kahramanları olarak tarihteki yerlerini
    almışlardır.

    Cepheye erzak ve cephane taşınması.

    Askere giyecek temini.

    Yaralı askerlerin bakım ve tedavisi hep analarımızın gayretleridir.

    Milli Mücadele?nin burada ismini saydıklarımız dışında birçok
    isimsizlerin yaptıkları fedakârlık, üzerinde yaşadığımız vatan
    topraklarının bizler için ne kadar ulvi ve kıymetli olduğunu anlatmaya
    yetecektir.

    _*Ruhunuz şad olsun. Bu vatan sizleri unutmayacaktır.*_

    kaynak:kibris1974.com
    Allah'ım, huşu duymaz bir kalpten, dinlenmeyen bir duadan, doymak bilmeyen bir nefisten, faydası olmayan bir ilimden sana sığınırım.
    Linklerde Sorun varsa Lütfen Bildiriniz.(Konu İsmi Veriniz)

Benzer Konular

  1. Milli Mücadelede Hava Muharebeleri
    Konu Sahibi raltar Forum Kurtuluş Savaşı’nda Cepheler Ders Notları
    Cevap: 0
    Son Mesaj : 14.Eylül.2008, 13:01
  2. Milli Mücadelede Türk Kadını
    Konu Sahibi esaRet__ Forum Türk Kadını
    Cevap: 4
    Son Mesaj : 18.Aralık.2007, 21:16
  3. Milli Mücadelede Antep
    Konu Sahibi sadik_uzumlu Forum Kurtuluş Savaşı’nda Cepheler Ders Notları
    Cevap: 0
    Son Mesaj : 30.Kasım.2007, 22:51
  4. Milli Mücadelede Uşak
    Konu Sahibi sadik_uzumlu Forum Kurtuluş Savaşı’nda Cepheler Ders Notları
    Cevap: 0
    Son Mesaj : 30.Kasım.2007, 22:50

Bu Konu için Etiketler

Giriş