Padişahlara Diz Çöktüren Huzur Dersleri

Ramazan ayında pâdişâhın huzûrunda yapılan tefsir derslerinin adıydı "Huzur Dersleri". Ramazan'a ve saraya has bu âdet, pâdişâhın huzûrunda her ders değişen 1 mukarrir (ders anlatan) ve karşısında 7 ile 15 arasında sayısı değişen muhâtaplarının (dinleyen ve tartışan) Kadı Beyzâvî Tefsiri'ni okumalarından ibâretti. Devrin en seçkin, en kıymetli âlimlerinden oluşan bu meclis, Sultan 3. Mustafa'dan beri her Ramazan, Pazartesi - Perşembe günleri düzenli olarak sarayın salonlarından birinde toplanır, öğle namazından ikindi namazına kadar tefsir okurlar, ikindi namazından sonra da pâdişah hareme çekilirdi. Cuma günleri ders yapılmazdı. İlk defâ Sultan 3. Mustafa tarafından 1759 târihinde başlatılan huzur dersleri, son halîfe Abdülmecid Efendi'nin son dersiyle nihâyete erdi ve târihin arşivindeki yerini aldı.

İLK HUZUR DERSİ
Huzur derslerini ilk ihdâs eden Osman Gâzi, resmî bir saray âdeti hâline getiren de Sultan 1. Murat Hüdâvendigâr'dır. İlk sistemli uygulaması ise Sultan 3. Mustafa tarafından başlatılmıştı. Sultan 3. Mustafa'nın huzûrunda 1759 senesi Ramazan'ında yapılan ilk huzur dersinde MUKARRİR; Fetva emini Ebubekir Efendi, MUHÂTAPLAR ise; Nebil Muhammed Efendi, saray hocası Hamidî Muhammed Efendi, Şeyhülislâm müfettişi İdris Efendi, Müzellef Muhammed Efendi ve Konevî İsmail Efendi idi. Bu ilk derste tefsîri yapılan ilk âyet-i kerîme ise: "Ey inananlar! Kendiniz, ana babanız ve yakınlarınız aleyhlerine de olsa, Allah için şâhit olarak adâleti gözetin; ister zengin ister fakir olsun, Allah onlara daha yakındır. Adâletinizde heveslerinize uymayın. Eğer yüz çevirirseniz, bilin ki Allah işlediklerinizden şüphesiz haberdardır."

BİR AYDA 8 DERS
Huzur derslerinde Kur'an âyetlerini tefsîr edip dersi takrîr eden âlime "Mukarrir", müzâkereci durumunda olan âlimlere de, önceleri "Tâlip", sonraki zamanlarda da "Muhâtap" denirdi. 1 mukarrir ve 5 muhâtapla başlayan derslerde, zamanla muhâtapların sayısı arttı. 15 e kadar yükseldi.

Evvelâ ramazanın ilk 10 gününde (Cumâ hâriç) 8 günde yapılan huzur dersleri, sonraki yıllarda pazartesi-perşembe günleri yapılmaya başlandı. Böylece bir ramazan boyunca yine 8 gün ders yapılmış oluyordu. Dokuzuncu derste ise sâdece mukarrirler toplanır ve mukarrirler meclisiyle huzur derslerinin kapanışı yapılırdı. Huzur derslerine katılacak mukarrir ve muhâtaplar, şeyhülislâm tarafından seçilir, pâdişah tarafından da tasdîk edilerek kendilerine teblîğ edilirdi. Bu seçimde liyakat esastı. Mukarririn, daha önceden belirlenen âyeti tefsir etmesiyle başlayan ders, muhâtapların soruları ve îtirazlarıyla devâm eder, mukarririn, bu îtiraz ve sorulara teker teker cevap vermesiyle de son bulurdu. Zaman zaman bu soru ve münâzara fasıllarının çok uzadığı da görülmüştü. Hattâ o kadar ki İsrâ sûresinin tefsiri 4 sene, Fetih sûresinin tefsîri ise 5 sene sürmüştü.

DERS MEKÂNLARI
Huzur dersleri, pâdişâhın seçtiği mekânlarda belirli bir merâsimle yapılırdı. Sepetçiler Kasrı, Revan Köşkü, Bağdat Köşkü, Sofa Köşkü, İncili Köşk, Sünnet Kasrı, Eski Mabeyn Dairesi gibi Topkapı Sarayı'nın muhtelif mekânlarında yapılan dersler, Dolmabahçe Sarayı'na geçildikten sonra da Mâbeyn-i Hümâyûn, Muâyede Salonu ve Zülvecheyn Salonu'nda yapıldı. Sultan Abdülaziz döneminde Dolmabahçe Sarayı'nın Muâyede Salonu'nda yapılan huzur dersleri için Sultan 2. Abdülhamit'in tercih ettiği mekân, Yıldız Sarayı'ndaki Çit Kasrı idi.

MUKARRİR VE MUHÂTAP SEÇİMİ
Huzur derslerinde mukarrir ve muhatap olacak ulemânın şu vasıfları taşıması gerekiyordu:
1. İstanbul ruûsunu hâiz, herhangi bir resmî vazîfesi olmayan ve İstanbul'da ikâmet eden müderrislerden olmak.
2. Talebelerinin dahi, akranlarından daha ileride olması.
3. Meleke, ihtisas ve şahsî kemâlâtıyle meşhur olmak.

İlmi ve mâneviyâtı da tam olan mukarrirlerin seçimini de, vazîfeden ayrılmalarını da şeyhülislâm yapar, pâdişâh onaylardı. Bir üst meclisteki mukarrir ve muhâtaplıklarda boşalma olursa usûle ve sıraya riâyet edilerek üst kadrolar doldurulur, doldurulamayan yerler için de yeniden seçim ve tâyin yapılırdı. Ramazan dışında dahi olsa hacca giden veyâ bir şekilde İstanbul'dan ayrılan ders üyeleri, şeyhülislâmdan izin almak zorundaydı.Huzur dersleri için seçilen ulemâya, üç aylar başlangıcında ders konusu ve katılım günleri haber verilerek hazırlıklı bir ders halkası temin edilirdi.Mukarrir ve muhâtaplar için ders öncesi tam bir mahremiyet, ders esnâsında ise tam bir aleniyet ve özgürlük esastı. Ramazanda huzûra çıkmadan evvel kendi aralarında ders müzâkeresinde bulunamazlardı. Mukarrirler konuya nasıl hazırlandıklarını, muhataplar da soracakları soruları kimseye bildirmezlerdi.

HUZUR DERSLERİNİN İCRÂ ŞEKLİ
Sarayın hemen yanındaki câmide öğle namazı cemaatle edâ edildikten sonra, başta mukarrir, arkasında sıra ile muhataplar, vakur bir edâ ile câmiden saraya kadar yürürler, divanhaneyi geçip merdivenlerden çıkarak tam bir nizam ve intizam içinde yerlerini alırlardı. Mukarrir önde, Muhataplar kıdem sırası ile arkasında, huzura girerlerdi. Padişah ve maiyyeti, onları ayakta karşılar, Ulema-i kiram ihtiram selâmı verdikten sonra, ilk huzura giren hoca efendiye padişah, kitap ve nişan hediye ederdi. Pâdişâhın oturmasıyla, Mukarrir ve Muhataplar da minderlerinin üzerine diz çöker, kitaplarını rahlelerinin üzerine açarlardı. Dolmabahçe Sarayı'nda yapılan huzur dersleri umûmiyetle Zülvecheyn Salonu'nda olurdu. Pâdişah salonun deniz tarafında bir mindere oturur, Sağında hânedan halkından derse katılacak olanlar, solunda da mâbeyn erkanı ve memurları hazır bulunurlardı. Dersin yapılacağı salonda, biri Mukarrir Efendi'ye diğerleri de Muhatap Efendilere mahsus 16 rahle bulunurdu. Her bir rahle için birer de minder konurdu. Mukarrirlerin cübbeleri siyah, muhatapların mavi idi. Mukarrir, Padişahın sağında yerini alır, Muhtaplar ise, Mukarririn sağından başlayarak kıdem sırasına göre hilâl şeklinde dizilmiş minderlerine otururlardı. 2 saat süren dersin sonunda, muhatap efendilerden rütbesi en yüksek olan ve başta oturan zattan başlanarak her biri sırasıyla mukarrir efendiye sualini sorar ve mukarrir efendi de cevapları söylerdi.Ders sona erince mukarrir efendi dua ederdi. Daha sonra pâdişah tarafından mukarrirlere ve muhataplara atiyyeler ihsân edilirdi.

DERSTE NEZAKETSİZ TARTIŞANI SÜRGÜN ETTİLER
Sultan 3. Mustafa tarafından düzenli olarak başlatılan huzur derslerinde de o zamanlar mukarrir ve muhataplara 80'er altun atiyye veriliyordu. Sultan Abdülhamid zamanında, Mukarrirlere 30 altun lira, hediyeleri ile birlikte verilirdi. Muhataplara da 20 şer altun lira verilir, ayrıca hediye verilmezdi. Dersin nihâyetinde padişah, huzur ulemâsını uğurlar, mabeynciler de sofanın merdivenlerinde, beyaz keten kesecikler içinde altun liraları takdîm ederek hoca efendileri sarayın dış kapısına kadar teşyî ederlerdi. Huzur ulemâsına sarayda iftar da verilirdi. Huzur derslerinde ödül yanısıra cezâ sistemi de işlerdi. Derslere gereken ehemmiyeti göstermeyen ya da ilmin vâkârına münâsip düşmeyen davranışlar sergileyen muhataplara da dersten ihraç, nefiy, tağrib, ilmî rütbeden tenzîl gibi cezâlar da verilmişti. Huzur derslerinden birinde Tatar Ali Efendi'nin, Abdülmümin Efendi ile ders münakaşasında ilmî nezâkete aykırı sözleri sebebiyle, Şeyhülislam Dürrîzâde Mustafa Efendi'nin isteğiyle Ramazan nihâyetinde Bozcaada'ya sürgün edilmesi, bu cezâlara örnek gösterilebilir.

SON DERSTEKİ AYETİN KONUSU TUZAKLAR ÜZERİNEYDİ
Huzur derslerine katılan son muhâtap, 4 Kasım 1962 yılında vefat eden Kulalı Muhammed Emin Efendi'dir. Halife Abdülmecit Efendi'nin huzurunda icrâ edilen son derste okunan ve tefsiri yapılan son âyet Nahl Sûresinin 31. âyetidir: "Kendilerinden öncekiler de tuzaklar kurmuşlardır. Nihayet Allah, onların binalarını ta temellerinden (yıkmayı) diledi de üstlerindeki tavan tepelerine göçtü (onları helâk etti). Hem bu azab onlara akıl erdiremeyecekleri taraftan gelmiştir."