RUS-FİN SAVAŞI 1939-1940 “DEV’İN GÖZYAŞLARI”


Burak ÇINAR

1939 Eylülünde Polonya’nın Almanya ve Sovyetler Birliği arasında bölünmesinden sonra, Batılı Müttefikler her an açılmasını bekledikleri ancak kış boyunca durağan olan Batı Cephesi’ndeki tahkimat ve hazırlık çalışmalarını sürdürerek Almanların başlatacakları genel taarruzu püskürtmeyi umuyorlardı.

1939 Ekiminde cepheler sakindi ve İkinci Dünya Savaşı’nı başlatan tarafların orduları ortada gözükmüyorlardı. Savaşın ilk kışı kanlı çatışmalardan uzak, sakin geçecek gibiydi. Ancak fazla uzakta değil, Avrupa’nın hiç beklenmeyen ve savaş tarihine adını en az yazdıran parçasında, İskandinavya’da başlayan bir huzursuzluk İkinci Dünya Savaşı’nın ilk kış muharebelerinin sinyalini verdi. Kasım ayı biterken asimetrik ordular arasında son derece kanlı geçecek olan Rus - Fin Savaşı, diğer ismiyle “Kış Harbi” başlamıştı.

Ağustosta Alman - Sovyet Paktı’nın imzalanmasıyla cesaretlenen Sovyet diktatörü Josef Stalin, gözünü Baltık ülkelerine dikerek Estonya, Letonya, Litvanya ve Finlandiya’dan kabul edilemez taleplerde bulundu.Sözde, Almanya’dan ya da İngiltere’den ileride olası bir saldırıda bu ülkelerin atlama tahtası olarak kullanılmasını önlemek için bir takım düzenlemeler gerekliydi. Sovyetler Birliği, özellikle Leningrad çevresini güvenliğini sağlayacak şartları kabul etmesi için Finlandiya’ya baskı yapmaya başladı.Stalin’in bu isteği aynı zamanda Baltık Filosunu güçlendirerek onun için yeni üsler kazanmaya yönelikti. Fin Körfezi’nin güneyinde kalan üç Baltık ülkesi, 10 Ekime kadar bir dizi rahatsızlık verici anlaşma imzalayarak stratejik bölgelerinde Sovyet askeri bulundurulmasına yönelik Rus isteklerine boyun eğmiş oldular. Rus isteklerinin son adımının gerçekleştirilmesi,egemenliğinden ödün vermeyeceği ilkesine sahip olan Finlandiya tarafından engelleniyordu.

Ruslar, Baltık’taki çıkarlarının son aşaması için son adımı atabilmek amacıyla kendilerine göre az nüfuslu küçük bir ülke olan Finlandiya’ya askerî müdahalede bulunmaktan çekinmediler. Ancak ne tür bir felakete doğru adım attıklarının bilincinde değildiler. Kızılordu, subaylarının daha önce tahmin edemeyecekleri bir sürtünmeye maruz kalacaktı. Son muharebeler bittiğinde ise “Kış Savaşı” tarihe zayıf bir zafere karşı onurlu bir yenilgi olarak geçecekti. Savaş bittiğinde ise devin bir gözünden zaferin diğer gözünden acının gözyaşları süzülecekti.

Kaynak: ' Askeri Tarih Araştırmaları Dergisi '