1. #1

    Üyelik tarihi
    18.Nisan.2007
    Yaş
    32
    Mesajlar
    374


    1.Dinsel Açıdan Yapılan Baskılar :

    Batı Trakya Müslüman Türk Azınlığı’ nın asimilesini hedef alan Yunan yetkilileri , bu insanlara Yunan asıllı olduklarını kabul ettirmeye çalışmakta ve Hristiyan dinine geçtikleri taktirde daha iyi hayat şartlarına kavuşacaklarını ve memur olma hakkını kazanacaklarını söylemişlerdir. Müslüman-Türk çocukları, ordudaki Müslüman erler sistemli bir şekilde Hristiyanlaşırılmakta ve onlar için vaftiz törenleri dahi düzenlemektedirler. Oysa buu reddedenler de vardır çünkü Batı Trakya Müslüman Türk Azınlığı’ nın çoğunluğu dinlerine bağlı bir toplumdurlar.[82]

    Ayrıca Batı Trakya Müslüman Türk Azınlığı’ nın camilerine aşırı milliyetçi Yunanlılarca yapılan saldırılara Yunan hükümetleri yıllardan beri göz yummuş hatta bu işleri yapanlara açıktan olmasa da destek sağlamışlardır. Yunan fanatikleri Batı Trakya Müslüman Türk Azınlığı’ na bizzat fiilen saldırmış, bununla yetinmemesi üzerine mezar taşlarına, camilere, medreselere ve mescitlere saldırmışlardır. Eylül 1994’ te Gümülcine Şapçı ilçesi mezarlığında 15 türbe ve 70 mezar taşı tahrip edilmiştir. Ayırca taş ve kitabeler kırılmış ve Batı Trakya Mezarlığı’ na menfur bir saldırı gerçekleşmiştir. Oysa bugün İstanbul’ da Bizans Devri’ nden kalma kliselerin ilk yapıldıkları şekilde muhafaza edilmesi ve buna mukarşılık Batı Trakya’ daki dini müesseselerimize yapılan saldırıları tüm dünya hayretleriçinde izlemiştir. [83]Bunun üzerine İskeçe Müftüsü Mehmet Emin Aga bu saldırıyı gerçekleştirenlerin hala yakalanamamış olmasının düşündürücü olduğunu belirtmiştir.[84] Yine 1995 yılında da İskeçe’ nin Ahiriyan Mahallesi Mezarlığı’ na saldırılmış ve yine istenmeyen olaylar yaşanmıştır.[85] Bunun beraber ibadet etmek için cami yapılmasına ve halihazırda bulunan tamir isteyen camilere ve ibadet yapılan diğer mescit vs. yerlerin onarımına da Yunan Hükümetleri izin vermemişlerdir. [86] Oysa Lozan Barış Antlaşması’ na göre Batı Trakya Müslüman Türk Azınlığı’ nın din ve vicdan hürriyeti tanınmıştı.

    Ayrıca 1987 Aralık ayında Yunan Hükümet sözcüsü Yannis Rumbatis, biraz ileri gidip Başbakan Papandreu’ dan ezanın kaldırılmasını istemiş ancak başarı sağlayamadı.[87]

    Ayrıca yine 1991 yılında TC. Diyanet İşleri Başkanlığı tarafından Batı Trakya’ da, Ramazan dolayısıyla vaaz vermek için görevlendirilen Mehmet Korkmaz, Hakkı Özer, Abdurrahman Kara ve İbrahim Kara adlı vaizlerin ellerinde hizmet pasaportları olmasına rağmen Batı Trakya’ ya girmelerine Yunan makamları tarafından izin verilmedi. Tabi bütün bunların doğal sonucu olarak da Türk-Yunan İlişkileri doğrudan etkilendi ve gerginleşti.

    Batı Trakya Müslüman Türk Azınlığı’ nın sorunlarını kısaca dinsel açıdan ele aldıktan sonra en önemli sorunlar olan müftülük sorunu ve cemaat-vakıf idareleri sorunlarının daha ayrıntılı ele alınması gerektiği kanaatindeyim.



    a) Müftülük Sorunu :


    Türk azınlığın dini kurumlarının durumu 1913 Atina Muahedenamesi ile düzenlenmiştir. 1920 tarihi ve 2345 sayılı yasaya göre azınlık dini kurumlarını kendi özgür iradesiyle oluşturur ve müftülerini seçer. 24 Aralık 1990’da çıkartılan bir Cumhurbaşkanlığı kararnamesi ile 2345 sayılı yasayı yürürlükten kaldırarak müftüler, valiler tarafından atanmıştır. Yunanistan, 590/77 sayılı yasayla Yahudi cemaatine kendi yönetici ve hahamlarını seçme hakkı tanırken, Türkler Lozan Anlaşması’ nın 40. maddesi(Bknz ek no: 11) ihlal edilerek bu haktan yoksun bırakılmıştır. [88]

    Batı Trakya’da yaşayan müslüman Türkler’ in müftülük hizmetini yürütecek kişilerin 1913 Atina Antlaşması ve 1923 Lozan Antlaşması’ na göre seçimle işbaşına gelmesi gerekmektedir. Her konuda olduğu gibi Yunan Hükümeti bu antlaşmaları da hiçe sayarak son zamanlarda müftüleri kendi iradesine göre atama yoluyla iş başına getirmektedir. Bu çok haklı olarak Türk azınlığın tepkisine sebep olmaktadır.[89]

    1913 Atina Antlaşması’ ndaki yasaya göre müftüler kendi görev çerçevelerindeki Müslümanlar tarafından seçileceklerdir. Ancak Mezhepler Bakanı aday olmasını uygun görmediği kişinin adını çizme yetkisine sahiptir. Müftüler geniş-yargısal yetkilerle donatılmışlardır. Görev bölgelerinde şeriat hükümlerini uygularlar, öğrewtim ve din görevlerini denetlerler, Cemaat İdare Heyetleri’ nin evkaf gelirlerini denetlerler. Müslümanlar’ ın evlenme, boşanma, nafaka, vesayet, velayet, miras gibi konularında düzenlemeler yapar ve karar verirler ve Yunan makamlarınca verilen karar yürürlüğe konur. Ayrıca müftü askerlikten muaftır. Camilere ait vakıfları yöneten komisyonlara da başkanlık ederler. 2345/1920 sayılı yasa ile müftüleri denetleyecek bir Başmüftü söz konusu olmuş ancak başmüftülük makamı hiçbir zaman atanıp çalışmamıştır. [90]

    1913 Atina ve 1923 Lozan Barış antlaşmalarıyla tanınan ve 1948’ de uygulaması yapılan antlaşmalardan doğan haklar, 2000’li yılların eşiğinde azınlığın elinden alınmış ve Yunan hükümetince arzu edilen fakat Batı Trakya’ da yaşayan müslüman Türklerce kabul edilmeyen kişiler müftü atanmıştır. Bu ve benzeri uygulamalar Batı Trakya’da yaşayan müslüman Türkler’ in huzurunu kaçırmıştır. Müftülük makamına güven zedelenmiştir.

    Müftülük makamı ile ilgili sorunlar Gümülcine Müftüsü Hüseyin Mustafa’ nın 2 Haziran 1985 ölmesiyle yerine atanacak kişinin Yunan yetkililerce belirlenmeye çalışılmasıyla patlak vermiştir. Yunan Hükümeti hemen Meço Cemali adında bir müftü başa getirdiler. Fakat bu, halkın çok tepki göstermesine neden oldu ve Meço Cemali’ yi istifaya davet ettiler. Ancak Meço Cemali istifa etmemekte direnmişti. Bunun üzerine halk toplanıp bir seçim yaptı ve İbrahim Şerif’ i müftü seçtiler.[91] Yunanistan İbrahim Şerif’ i makama oturtmadı ve İbrahim Şerif’ i müftü olarak tanımadığını belirtmiş oldu.[92] Böylece Müftülük sorunu da günümüze kadar gelen bir sorun oldu.[93] Batı Trakya’ da müftülük makamı orada yaşayan Müslüman Türkler için en önemli, en yüce ve en saygıdeğer makamdır. Buna rağmen Batı Trakya’ da yaşayan Müslüman Türkler haklı davalarını savunmaya devam etmişler ve gerek Gümülcine, gerek İskeçe, gerekse Dedeağaç’ta bir araya gelerek antlaşmalardan doğan haklarını kullanmak suretiyle saygı duydukları makamda görmek istedikleri müftüleri seçmişlerdir. Ancak her konuda antlaşmaları çiğneyen Yunan hükümeti en tabii hakkın kullanılmasına da tahammül edemeyerek seçilmiş müftüleri önce göstermelik mahkemelerde süründermekte, daha sonrada seçildikleri gün akıllarında geçirdikleri cezaları vermek suretiyle zindanlarda çürümeye mahkum ederek, seçilen müftüleri ve onları seçenleri cezalandırmaktadır. [94] Bir de Seçilmiş müftüler Mehmet Emin Aga (İskeçe) ve İbrahim Şerif (Gümülcine), yayınladıkları dini içerikli mesajlarda atanmış müftülerin makam ve mevkilerini gasp ettikleri gerekçesiyle birçok davadan yargılanmaktadır. Aga ve Şerif, aleyhlerinde açılan davaların hepsinden mahkum edilmişlerdir. Ayrıca 1988 yılında İskeçe Müftüsü Mustafa Hilmi’ nin sudan bir sebep olan Koyunköy’ de ölüleri dini yıkamadan geçirmek ve kabre nakletmek için hazırlamak amacıyla bir baraka yaptırması ve Yunan yetkililerince kendisine inşaat izni olmadığı halde bu yapıya devam ettiği gerekçesiyle yargılanması da çok ilginçtir.[95]

    Ancak Mehmet Emin Aga’ nın davası kamuoyunda en çok ses getiren dava olmuştur. İskeçe Müftüsü Mehmet Emin Aga, 1990 yılında Batı Trakya Müslüman Türk Azınlığı’ nın oyları ile İskçe Müftülüğü’ ne seçilmiş ancak 1 ıl sonra kanunsuz biçimde görevinden polis zoruyla uzaklaştırılan Mehmet Emin Aga buna direndiği için hapislerde ve mahkeme koridorlarında süründürülmüştür. Ayrıca yerine Yunan Hükümeti tarafından Yunan Kuklası Mehmet Emin Şinikoğlu getirilmiştir.[96] Yaklaşık 80 ay hapis cezası alan Mehmet Emin Aga bunun yaklaşık 6,5 ayını hapiste geçirdi. Mehmet Emin Aga duruşma sırasında kendini şu sözlerle savunmuştu: “Bizim, Lozan Barış Antlaşması’ na göre teminat altına alınmış dini, milli, kültürel, eğitim ve sosyal haklarımız ve muhtariyetimiz var. Ancak Yunan Hükümeti bu haklarımızın hiçbirini vermiyor, olanları da kısıtlamaya çalışıyor.”[97] Yunan basınından 05/01/2001 tarihli Apoyevmatini gazetesi, sözde müftü olarak gördüğü Mehmet Emin Aga’ nın Ankara’ ya yaptığı ziyaretinde milletvekillerinin ona gösterdikleri ilginin çok kaygı verici olduğunu belirtmiş ve tahrik edici konuşmalarda bulunduğunu söylemiştir. Yine 17 Ağustos 2000 tarihinde müftü seçilen Türk kökenli Yunan vatandaşı 1999 yılında Memet Emin Aga tarafından Atina’ ya açılan davanın kararını açıklayan AİHM Yunan Devleti’ nin Batı Trakyalı Müslümanlar’ ın din işlerine “gereksiz karıştığı” sonucuna vardı. AİHM’ nin bu kararı Batı Trakya’ daki Müftülük seçimine ilişkin ilk karar değildir. Atina’ nın itirazına rağmen halk tarafından seçilen diğer müftü İbrahim Şerif de Strazbourg’ a taşıdığı davayı 1999 yılında kazanmış ve bu davada da Atina vatandaşlarının din özgürlüğünü ihlal etmekten mahkum olmuştur.[98]

    Bütün bu olanlardan anlaşılacağı gibi Müftülük kurumu Batı Trakya Müslüman Türk Azınlığı’ nın sosyo-politik lideri ve birlik simgesi haline gelmiştir. Bu liderlik çoğu toplumsal direnişte, İnhanlı Olayı’ nda olduğu gibi, çok önemli rol oynamıştır. Yunan yetkilileri fiilen müftülük kurumunu tanımaktadırlar ve tanıdıkları bu kurumun Atina Antlaşması ve 3 numaralı protokole göre atanarak değil, seçilerek işbaşına getirilmeklerini de kabul etmelidirler. Ayrıca mütekabiliyet esasına göre Türkiye’ de Yunanistan din adamlarına uygulanan hoşgörü ve din ve vicdan hürriyetinin aynısını Batı Trakya Müslüman Türk Azınlığı da kendisi için isteme hakkına sonuna kadar sahiptir. Batı Trakya Müslüman Türk Azınlığı’ na sorulursa , ki sormak işlerine gelmez, Batı Trakya Müslüman Türk Azınlığı atanmış müftüleri değil, kendi seçtiği müftüleri Müftülük makamında görmek istemektedir.[99]



    b)Cemaat ve Vakıf İdareleri:

    Batı Trakya’ nı Osmanlı İmparatorluğu’ nun elinden çıktığı 1912 Balkan Savaşı(Bknz Ek No: 2)’ na dek Osmanlı uyrukları vilayetlerindeki “ Cemaat-i İslamiyeler’ le yönetilirdi. 1913 tarihinde iki ülke arasında yapılmış olan Atina Antlaşması ile bu cemaatlerin tüzel kişilikleri ilk olarak tanınmış oldu. Ayrıca 1920 tarihli Yunan Sevri’ nin 8. maddesi ile, Lozan Barış Antlaşması’ nın 40. maddesi Yunanistan’ daki Müslüman Türk Azınlığın masrafları kendisine ait olmak üzere, her türlü hayır kurumlarıyla dinsel ve sosyal kurumları, okul kurmak yönetmek ve denetlemek yetkisini kabul etmekteydi.[100]

    Lozan Antlasması’ na göre Batı Trakya’ daki Türk Müslüman Cemaati giderlerini kendileri karşılamak üzere, her türlü hayır kurumlarıyla dinsel ve sosyal kurumlar, her türlü okullar ve buna benzer öğretim ve kurumları kurmak, yönetmek ve denetlemek ve buralarda kendi dilerim serbestçe kullanmak ve dinsel ayinlerini serbestçe yapmak konularında eşit haklara sahip olmaları ve kendi vakıflarını idare etme hakkına sahiptir.

    Lozan Antlaşması’ nın 40.maddesine göre her iki ülkedeki azınlıklara da vakıflarını yönetme hakkı veriliyor.[101] Ayrıca AGİT, Paris Şartı ve 1991 Cenevre Raporu’ nda azınlıklara kendi eğitim, kültürel ve dini kurumlarını kurma, devam ettirme ve yaşatma hakkı tanınmıştır. [102] Buna rağmen, bugün vakıflarımız Cunta Yönetimi’ nin yıllar önce atadığı birçoğu vefat etmiş kişilerle idare edilmektedir. Yunanistan’ da 1967’ de iktidara gelen Albaylar Cuntası mevcut vakıf yöneticilerini görevden alarak yerlerine atama yaptılar. 1980 yılında çıkartılan 1091/1980 sayılı Vakıflar Yasası azınlığın tepkisiyle uygulamaya konulmadı.[103] Hatta 1973’ te gayrimüslim bir kişi vakıfların idareciliğine atandı. Vakıfların başına dirayetli kişilerin getirilmesi önlenmektedir. Sivil hükümetler vakıfların durumu daha da kötüleşti. Devletin vakıflar üzerindeki idari ve ma1i kontrolü arttırıldı.

    İskeçe, Gümülcine, Dedeağaç ve Dimetoka’da bulunan vakıf heyetlerinin adları 1953-1961 yılları arasında Türk Cemaati olarak geçmekteydi. Örneğin İskeçe Türk Cemaati adı 1961 yılında İskeçe Vakıf Heyeti olarak değiştirilmiştir. 1967 Cuntasından sonra İskeçe, Gümülcine, Dedeağaç ve Dimetoka’daki vakıfların adları Müslüman Emlakini İdare Heyeti olarak değiştirilmiştir.

    Batı Trakya Cemaat İdareleri, azınlığın önemli bir organı olarak, hala etkili bir şekilde çalışmalarına devam etmektedir. Batı Trakya Müslüman Türk Azınlığı varlığını sürdürebilmek için en büyük maddi gücü cemaatlerden almaktadır. Okul, cami ve diğer azınlık giderleri cemaat bütçelerinden karşılanmaktadır. [104] Batı Trakya Müslüman Türk Azınlığı’ nın bugüne kadar Yunan Milleti’ ne ve Yetkilileri’ ne karşı çıkmamasının ve anayasal çerçevenin dışına öçıkmamasının nedeni değer verdiği varlıkların yaşatılması isteğinden kaynaklanıyordu.[105]

    1980 yılında çıkarılan 1091 sayılı kanuna göre bütün vakıflar parçalanarak ayrı heyetler tarafından idare edilmesi öngörülmektedir. Valilere vakıflar üzerinde geniş yetkiler veren bu kanuna, Batı Trakya Müslüman Türk Azınlığı Cemaati’ nin tepki göstermesi üzerine kanun bugüne dek uygulanmamıştır. Ancak son yıllarda vakıf idare heyetlerinin tayinleri bu kanuna göre yapılmaktadır. Günümüzde çeşitli hileli yollarla devlet, vakıf mallarını mal beyanında bulunmamak ve vergi borçlarını ödememek gerekçsiyle devletleştirmektedir. Böylece Batı Trakya Müslüman Türk Azınlığı’ nın ata yadigarı bu malları ellerinden alınmaya ve yönetim tarafından idare edilmeye çalışılmaktadır. [106] Hatta Yunanistan’ ın Batı Trakya’ daki vakıfları ele geçirme çalışmaları dış basında da büyük yankı bulmuş ve merkezi Londra’ da bulunan İslam Vakfı’ nın çıkarttığı dergi olan “Impact International” dergisi kapak konusu olarak bu konuyu işlemiştir.[107]

    2000 yılında İçişleri Bakanlığı’ nın kararı ile Batı Trakya Müslüman Türk Azınlığı Cemaati’ ne ait Vakıflar’ ın idaresi konusunda yasal birtakım değişiklikler yapılmasının kararlaştırıldığını açıklayan Papandreu, buna göre, Vakıflar’ ın idaresi için her belediyede ayrı birer idare heyeti oluşturulması yoluna gidileceğini belirtti.


    Batılılar geldiklerinde ellerinde incil,bizim elimizde ise topraklarımız vardı.Bizlere gözlerimizi kapatarak dua etmeyi öğrettiler.Gözlerimizi açtığımızda ise bizim elimizde incil onların ellerin topraklarmız vardı..

  2. #2

    Üyelik tarihi
    18.Nisan.2007
    Yaş
    32
    Mesajlar
    374

    2. Eğitim Açısından Karşılaşılan Sorunlar
    Şüphesiz öğrenme ve öğretme insanların temel haklarından sayılır. İnsanlar doğduktan sonra eğitim sürecine girmiş olurlar. Bu eğitim önce anne-baba ve daha sonra da okul eğitimi olmak üzere devam eder. Hepimizin bildiği gibi insanlığın gelişmesi, birbirine faydalı olabilmesi bakımından eğitim, önemli bir faaliyettir. Bu bölümde ise Batı Trakya Müslüman Türk Azınlığı’ nın eğitim sorununu ele almaya çalışacağım. Batı Trakya Türk Azınlığı’nın en önemli ve en acil çözüm bekleyen sorunlarının başında eğitim sorunu gelmektedir.

    Yunanistan’ daki Batı Trakya Müslüman Türk Azınlığı eğitim sorunu günümüzde dahi karmaşıklığını koruyan bir sorun olarak devam etmektedir. Azınlık eğitiminin çarpıklığı Yunanistan’ ın uyguladığı kendine göre doğru Türk’ e göre yanlış politikalardan kaynaklanmaktadır. Bu sorunun çözümü ise halen askıda beklemektedir. Bazı ilerlemeler kaydedilmiştir ama halledilen sorundan çok halledilemeyen sorunlar mevcuttur. Bunları çözmek ise Yunan ve Türk hükümetlerinin ortak ve fedakarlıkla çalışmalarına bağlıdır. Öncelikle Yunanistan’ da bulunan azınlıkların bu konudaki haklarıyla ilgili yasal düzenleme ve güvenceler bu ülkenin taraf olduğu uluslararası antlaşmalarda, sözleşmelerde ve ülkenin iç mevzuatında yer almaktadır. Ben bu belgeleri tek tek incelemek yerine size genel kanılarımdan bahsetmek istiyorum.

    Batı Trakya’ da eğitim sorunu ile ilgili en eski uluslararası metin olan 1913 Atina Antlaşması 3 no’ lu Protokolü’ ndeki 15. Madde’ de Müslüman özel okulları tanınmakta, bunların gelir kaynaklarına saygılı olunacağı bildirilmekte ve bu okullardaki eğitimin Türkçe yapılacağını belirtmektedir. 1920 Yunan Sevri’ nin 8. ve 9. maddeleri ile, 1923 Lozan Barış Antlaşması’ nın 40. ve 41. maddeleri Atina Antlaşmasının hükümlerinden daha geniş hükümler getirmiştir. 8. ve 40. maddelere göre Batı Trakya Müslüman Türk Azınlığı kendi dilini serbestçe kullanabileceği okulları kurmak, yönetmek ve denetlemek hakkına sahip olacaktır. 9. ve 41. maddeler ise, Müslüman nüfusunun yoğun olduğu yerlerde kendi dillerinde eğitim görebilmeleri açısından devletin gereken kolaylıkları sağlaması ve kendilerine genel ve yerel bütçelerden pay ayrılmasını içermektedir.

    Batı Trakya Müslüman Türk Azınlığı’ nın eğitimini ilgilendiren ilk Yunan Yasası 1920 yılında çıkarılan 2345/1920 sayılı “ Müftüler ve başmüftü seçimiyle İslam Cemaatleri’ ne ait evkaf gelirlerinin yönetilmesine ait yasa” dır. Bu yasanın 12. maddesi vakıf gelirlerinin ne şekilde kullanılabileceğinden bahsediyordu. Bu maddenin 4. paragrafına göre cemaat gereksinmeleri yanısıra eğitim harcamalarının da islam cemaatlerine ait evkaflardan karşılanmasını öngörülüyordu. Aynı paragrafın 2. bendinde bizim için gayet önemli sayılabilecek hükümlerden bazılarında cemaate ait müslüman okulların yönetilmesi ile, buralarda görev alacak öğretmenlerin atanması ve görevden alınması yetkisi bu cemaat kurullarına verilmektedir. Bu yasanın iyi yanları vardır ancak kötü yanları da yok değildir. Mesela bahsi geçen baş müftülük kurumu hiç kurulmamış, cemaat seçimleri olması gerektiği halde hiç ama hiç yapılmamış ve cemaat kurulları Yunan hükümeti tarafından atanmıştır.[109]

    20 Nisan 1951 yılında Türkiye ile Yunanistan arasında imzalanan Kültür Antlaşması ile iki taraf da öğrencilere burs imkanı sağlamışlar ve okul kitaplarındaki “yanlışlık”ları düzeltmeye çalışmışlardır. Bu arada iki ülkenin azınlık eğitimi için “kontenjan öğretmenleri” görevlendirilmiştir. Bu olumlu gelişmelere paralel olarak Batı Trakya Müslüman Türk Azınlığı ilk lisesi olan Celal Bayar Lisesi’ ne kavuşmuştur. Batı Trakyalı öğrencilerin Türkiye’ deki ilköğretmen okullarında parasız yatılı okutularak formasyonlu öğretmen haline gelmeleri yine bu dönemin eseridir. Bu olumlu havayı 6-7 Eylül 1955’ te İstanbul’ da yaşanan olaylar dahi bozamamıştır. Ancak ne olmuşsa olmuş iki ülke arasına kara kedi girmiştir. Birçok öğretmene çalışma ruhsatı verilmemeiş ve öğretmenlerin zaten benimsemediği bir durum olan karakollardan gidip de kominist olmadıklarına dair alınan kağıtlar dahi artık geçerli sayılmamaya başlamıştır.Türk öğretmenlerin çalışamaması sonucu meydan Yunan öğretmenlere kalmıştır ki yalnızca Yunanca derslerinin yapılmasından duyulan rahatsızlığı öğrenci velileri, çocuklarını okullara göndermeyerek protesto etmişlerdir.

    1967 yılında Albaylar Cuntası’ nın başa gelmesiyle bir daha cemaat yönetim kurulu ve okul encümeni seçimleri yapılmamıştır. Bu kurullar artık Cunta tarafından atanır oldular. Sonuç olarak bu cemaat ve encümenler tarafından yönetilmekte olan azınlık eğitimi de artık tamamen güdüm altına alınmış oldu. Bu dönemde ayrıca kitapsızlık ve öğretmensizlikten okulların kapanan yanısıra jandarma dayağı da eklenmiştir. Yine bu dönemde Türkler’ in kurdukları dernek ve birliklerin tabelalarındaki Türkçe yazılar kaldırılmış, okul tabelaları indirilmiş, hatta Osmanlı İmparatorluğu’ ndan kalma İskeçe saat kulesi yıkılmak istenmiş ancak son anda İskeçe Valisi engel olmuştur.[110]

    Dönemin eğitim açısından en önemli olaylarından biri de 1972 tarihinde çıkarılan ve 1954 Mareşal Papagos Kanunu’ nun bazı maddelerini değiştiren 1109/1972 sayılı kanun olmuştur. “Türk Okulları” ibaresinin yerini “Azınlık Okulu” ibaresinin almasını öngören bu yasa Yunan yetkililerinin senelerdir gizli sürdürdükleri tutum yasalaşmıştır. Ayrıca yine bu dönemde Yunanca eğitim yapan bir öğretmen okulu olan Selanik Pedagoji Akademisi(SÖPA) çıkışlıların kontenjan öğretmenleriyle formasyonlu öğretmenlerin yerini alması süreci hızlandırılmak istenmiştir. Fakat halk Söpa çıkışlı öğretmenlere çocuklarını emanet etmeye korkmakta ve çoğunlukla da çocuklarını okullara göndermemektedirler. Üstelik 1977 yılında çıkan 695 sayılı yasaya göre ise “Azınlık okullarında Müslüman öğretmen atamaları ve istihdamları yapılırken, Selanik Pedagoji Akademisi çıkşlı öğretmen ler tercih edilir” cümlesi dikkat çekicidir.[111] Böylece encümenlerin öğretmen seçme hakları da ellerinden alınmış bulunmaktadır.

    Batı Trakya’ da bulunan ilkokulların bazıları cemaat yönetim kurullarının yetkisinde, bazıları ise özel olup cemaat yönetimi dışında yönetilmektedir. Köylerde bulunan okullar ise okul encümenleri yönetimindedir. Oldukça kötü koşullarda eğitim ve öğretime devam edilmektedir.

    Batı Trakya’ daki ortaöğretimin de ilkokullarda olduğu gibi eğitimi yetersiz ve kalitesi düşüktür. Okul sayısı az olup, öğrenciler; kendi andilleri olan Türkçe’ nin alfabesini, resmi dilleri olduğu için de Yunanca’ nın Latin alfabesini ve bazı medreselerde dini ve normal eğitim için kullanılan Arap alfabesiyle boğuşuyorlardı. Alfabe çeşitliliği Batı Trakya Müslüman Türk Azınlığı öğrencilerinin bahsi geçen hiçbir dili tam anlamıyla öğrenememelerini sağlamıştır. Ayrıca okulların onarımlarına dahi Yunan hükümeti izin vermiyordu.1968 Protokolü’ nde kurulan Celal Bayar Lisesi’ nde dahi onarım yapılmasına , çatıların aktarılmasına izin çıkmamıştır. Bu yüzden Batı Trakya Müslüman Türk Azınlığı aileleri de eğitim konusuna olumsuz ve geleceğe yönelik kaygı dolu düşünceler içerisindedirler.Bazen de çocuklarını okullara yollamayarak tepkilerini göstermektedirler. Bu da doğal olarak okullara gidilmediği için eğitim seviyesinin düşmesine yol açmaktadır. Bunda Söpa’ da yetişen öğretmenlerin Yunanca’ yı Batı Trakya Müslüman Türk Azınlığı’ nı öğrenmeye zorlamaları, Müslüman Cemaati için kutsal sayılan Cuma günleri namaz saatinde zorunlu Yunanca dersi konmasının etkisi çok fazladır. Hatta Batı Trakya Müslüman Türk Azınlığı Cuma günleri ders saatlerinin azaltılması için yayımlanan bir bildiride Cuma Namazı saatinde isteyenin derse devam etmesi, isteyenin ise dini vecibelerini özgürce yerine getirmesi savunuldu. [112]

    Okullardaki derslik sıkıntısı da Batı Trakya Müslüman Türk Azınlığı Aileleri’ nin çocukları için büyük sorun yartmaktadır. Bazen iki veya üç sınf birleşip bir odada ders yapmak zorunda kalmaktadırlar.

    Söpa nedir, neden kurulmuştur? Bu okullarda kimler okur? Bu soruların yanıtlarını kısaca ele almak gerekirse; Söpa 1966 yılında Yunan makamları tarafından, 3 yıl Yunanca eğitim vermek üzere Selanik’ te açılan ve Türkiye’ ye gidip eğitim kursu görmüş ve Türkiye’ deki öğretmen okullarında okumuş olan Batı Trakyalı öğretmenleri devreden çıkarmak amacıyla adam yetiştiren ve çoğunlukla Pomak Türkleri’ nin alındığı bir öğretmen okuludur. Pomak Türkleri parasız ve yatılı olarak buraya alınmakta ve ayda 2000 drahmi burs verilerek bu okulda okumaya teşvik edilmektedirler. Ayrıca mezun olunca Pomak Türkleri’ ne iş güvencesi yani ekmek kapısı vaadi de bu okula Pomak Türkleri’ nin alınmasında etkin rol oynar. Çünkü bildiğiniz gibi Pomak Türkleri’ nin yaşadığı bölge olan ve “Yasak Bölge” ilan edilen Kuzey Batı Trakya’ da iş olanağı neredeyse hiç yoktur. Bu da Söpa’ yı tercih nedeni oluşturur. Halk, Söpa mezunu öğretmenleri dışlamış hatta çocuklarını okula göndermekten korkar hale gelmiştir. Bunun ana nedenlerinden biri okullarda öğrencilere yapılan baskılar ve öğrencilerin zorla Yunanca öğrenmesi için yapılan dayatmalardır. Bu sorunlar günümüzde de devam etmektedir. Bu sorun günümüzde de devam etmekte ve Batı Trakya halkı çocuklarını okula gönderirken ne yazık ki hala tedirgin olmaktadır. Hatta çocuklarını hiç okula yollamayanlar olduğu için okul kapanma olayları da gündeme gelmiş hatta kapanan okullar dahi olmuştur. Örnek olarak Haçköy, Küçük Öksüz, ve Karacanlar köylerindeki kapanan okulları gösterebiliriz.[113] Çağımız teknoloji çağı ve bilgi çağıdır. Batı Trakya Müslüman Türk Azınlığı’ nın eğitim meselesi derhal çözüm bekleyen bir meseledir.

    Şimdi de Batı Trakya Müslüman Türk Azınlığı’ nın eğitim sorununu kısaca 3 başlık altında toparlamak istiyorum...

    · Kitap Sorunu:

    Yunanistan yönetimi, Türkiye ile imzaladığı 1968 Kültür Protokolü’ nü tek taraflı olarak iptal etmiştir.Protokol’ ün “Batı Trakya’ daki Türk okullarında okutulan Türkçe ders kitapları, Türkiye Cumhuriyetince hazırlanır.” Hükmü Yunan hükümetince bozulmuştur.[114] 1968 Kültür Protokolü’ ne göre her iki taraf yetkililerince uygun görüldükten sonra azınlıklara dağıtılacak olan ders kitapları çok çeşitli nedenler ileri sürülerek öğrencilerden esirgenmektedir ve zamanında verilmemektedir.[115] Zamanında verilmeyen kitaplar Batı Trakya Müslüman Türk Azınlığı’ nı çileden çıkarmaktadır.[116] 1968 Protokolü’ nda öngörülen denetim yetkisini Yunanistan’ ın abartması sonucu 1968 yılına kadar öğrenciler 1952 yılı basımlı kitapları kullanmak zorunda kalmışlardır, doğal olarak bu kitapların elden ele geçmesi sonucu paçavra haline gelmeleri kaçınılmaz olmuştur. Kitap dağıtımı ancak seçim yatırımı gibi arizi olaylar sonucu yapılabilmiştir.[117] Bu durum sonucunda artık Türkiye’ den kitap göndermekten vazgeçilmiş ve 1968 baskılı kitaplar 1982 yılında Selanik’ teki bir basımevinde fotoğraf yöntem ile aynıbasım olarak çoğaltılmıştır. Ancak Yunanistan kitaplardan birinin içindeki mektubun başında yeralan “Ankara” sözcüğünün üzeri karalanmış ve yerine “Atina” yazılması sonrasında kitaplar öğrencilere dağıtılabilmiştir. [118]

    Türkiye ile Yunanistan arasındaki 1951 Kültür Anlaşması ve Kültür Protokolü azınlık okullarında okutulacak Türkçe kitapların Türkiye, Yunanca kitapların da Yunanistan tarafından hazırlanmasını öngörmüştür. Ancak Yunanistan, özellikle 1970’ den beri Türkiye’ den gönderilen kitaplara izin vermediği gibi, son dönemde Türkçe kitapları antlaşmalara aykırı bir şekilde kendisi hazırlayıp bastırmaktadır. Batı Trakya Müslüman Türk Azınlığı’ nın bu kitapları kabul etmemesi üzerine Türkler aleyhine birçok dava açılmış durumdadır. Yunanistan, Lozan antlaşmasına aykırı bir şekilde Zenginis adli bir Yunan’ a Türkçe okuma kitapları hazırlatıp okullara gönderdi. Azınlık mensubu köylülerin okullara girip ikili anlaşmalara ters düşen kitapları toplamaları üzerine, “hırsızlık ve meskene tecavüz” suçundan aleyhlerine dava açıldı. Bu davalarda ilk defa Ocak 1998’ de yargı önüne çıkan 12 soydaş beraat etmiştir. Okullardaki Türkçe kitaplar hem içerik hem de fiziki olarak çok eski olup acilen güncel hale getirilmeleri gerekmektedir. Yunanca kitapların okutulmasına ait baskılar da sürmektedir. Yunanca kitapları okumak istemeyenler mahkemelerde yargı önünde perişan olmaktadırlar.[119]

    Azınlık ilkokulları çok uzun bir süre temel eğitimde kullanılan yeterli ve çağdaş kitaplardan mahrum kalmışlardır. Yunanistan’ ın bölgedeki Türk azınlık okullarına ders kitabı engelini kaldırdığı tarih 1999 yılıdır. Türkiye ile Yunanistan arasında alınan kararla Batı Trakya Müslüman Türk Azınlığı’ nın gelecek müfredat yılında güncel içerikli, çağdaş okuma kitaplarına kavuşma ümidine kavuştuğu yıl 1999’ dur. Yunan Yönetimi son 35 yıldan bu yana, Batı Trakya’ da ilkokul öğrencilerini Türkçe ders kitapları(alfabe, Türkçe, fen, matematik, din, ahlak) dağıtımınından çeşitli gerekçelerle mahrum bırakıyordu.[120] Bu mahrumiyet aynı zamanda Eğitim kalitesinin düşmesine dolayısıyla da eğitim seviyesinin düşmesine neden olmuştur. Son zamanlarda Yunanistan-Türkiye ilişkilerinde kaydedilen olumlu gelişmeler bu alana yansımış, iki ülke makamları arasında sürdürülen görüşmeler sonucunda kabul edilen yeni Türkçe okul kitapları 2000 yılında bölgeye gönderilerek okullara dağıtılmıştır.

    · Öğretmen Sorunu:
    Lozan Barış Antlaşması’ nın 40. Maddesi(Bknz Ek No 11), azınlığa, kendi okullarını ve eğitim kurumlarını açmak, yönetmek ve denetlemek hakkını tanımaktadır. Azınlık okullarında Yunanca müfredatı uygulayacak öğretmen lerin Milli Eğitim ve Dinişleri Bakanlığı tarafından atanması tabiidir. Türkçe müfredatı uygulayacak öğretmenlerin ise bilfiil azınlık tarafından, diğer bir deyişle okul encümenleri ve öğrenci velilerinin tercih ve onayları doğrultusunda görevlendirilmesi gereklidir. Halbuki bu alanda yürürlükte bulunan kanun ve yönetmelikler, azınlığın öğretmen seçme ve görevlendirme hakkını büyük ölçüde kısıtlamaktadır. Öğretmen atama yetkisi geçmişte valilere, son dönemde de Bölge Genel Sekreterliği’ ne verilmiş, okul encümenlerinin, diğer bir deyişle öğrenci velilerininbu alandaki “takdir ve tercih hakkı” yönetmeliklerle kısıtlanarak kağıt üzerinde bırakılmıştır. Azınlık öğretmenlerinin encümenlerin yetkileri çerçevesinde atanmak amacıyla yapmış oldukları başvurular kabul edilmemektedir. Azınlık, Yunanistan’ ın mer’i hukuk düzeni içerisinde bu soruna adil ve kalıcı bir çözüm bulunması ümidini korumaya çalışmaktadır.

    Okullardaki öğretmenlerin kalitesi düşüktür. Azınlık mensupları özellikle Selanik Pedagoji Akademisi Mezunu öğretmenlerden çok rahatsız olmakta ve onların Yunanlılar tarafından Türkleri kontrol etmek için görevlendirildiklerini düşünmektedir. Türk azınlık Türkiye’deki üniversitelerden mezun azınlık öğretmenlerinin görev yapmasını istemektedir. Eğitimle ilgili bir diğer sorun da kotaya tabi öğretmenlerdir. 1951 ve 1958 protokollerine göre her iki ülke de diğerinde bulunan azınlık okullarına 38 öğretmen gönderme hakkına sahiptir. Ancak Yunanistan, Türkiye’den sadece 16 öğretmene vize vermektedir (İstanbul‘daki Rum okulları Yunanistan ‘dün 16 öğretmen gönderilmesini yeterli bulmaktadır. Oysa İstanbul‘daki Rum azınlığın sayısı 2.500 iken, Batı Trakya ‘da/d Türk azınlık 150.000 civarındadır.

    Yunanistan ile Türkiye arasında 1953 yılında varılan bir mutabakat çerçevesinde her yıl karşılıklı olarak Batı Trakya ve İstanbul’a 25 öğretmen gönderilmesi öngörülmüş, 1995 yılında bu sayı 35’e çıkartılmıştır. Ancak Yunanistan, geçen zaman içerisinde vize vermemek veya vize işlemlerini uzatmak suretiyle bu sayıyı düşürmüştür. 1998- ‘99 ders yılı için sadece 16 öğretmen vize alabilmiştir. Türkiye’nin gönderdiği TC vatandaşı öğretmenler dışında bir de azınlık mensupları arasında birçoğu eğitimini Türkiye’deki üniversitelerde tamamlayıp öğretmen olanlar, görev vermeme, azletme, sürekli görev yeri değiştirme gibi uygulamalarla görevlerini yapamaz halde tutulmaktadır. Nihayet Yunanistan öğretmen sorununu tamamen kendi kontrolünde tutabilmek için Selanik Özel Pedagoji Akademisini kurmuş ve buradan mezun ettiği öğretmenleri azınlık okullarında görevlendirmiştir.

    Türkiye’ den gelen öğretmenler sınava tabi tutulmakta Batı Trakya Müslüman Türk Azınlığı bu sınavı gayet normal karşılamaktadır. Ancak sınav sonrasıda yapılan baskıların artık yapılmamamsı gerekmektedir.[121] Ayrıca bazı öğretmenlerin sebep gösterilmeden işlerinden el çektirilmesi sonucu Batı Trakya Müslüman Türk Azınlığı öğrencileri okul zamanlarını öğretmensiz geçirmek zorunda kaldılar.[122] Köylünün boş kalan derslerin doldurulması için yaptığı müracaat 58 öğrenciye bir Türk öğretmenin bile fazla geleceği iddiasıyla istek geri çevrilmiştir.[123]

    Batı Trakya’ da dört tip öğretmen ders anlatmaktadır. Formasyonsuz olan öğretmenler, kontenjan öğretmenleri, formasyonlu öğretmenler ve Söpa mezunu olan öğretmenlerdir.[124]Bunlardan formasyonsuz olan öğretmenler öğretmenlik eğitimi görmeden, maaşları azınlık tarafından karşılanan atanmış kişilerdir. Kontenjan öğretmenleri ise Türkiye’ den gönderilen Türk uyruklu kişilerdir. Maaşları Türkiye tarafından ödenen, çalışma ve oturma izinleri her ders yılı başında yenilenen bu öğretmenlerin bir bölümü Yunan yetkililerince reddedilmektedir. Formasyonlu öğretmenler ise Türkiye’ deki öğretmen okullarından çıkmış Batı Trakyalılar’ dır. Batı Trakya Türkleri Öğretmenler Birliği’ nin çatısı altındaki bu öğretmenlerin maaşları ise çalıştıkları okulların encümenleri tarafından ödenmektedir. Söpa mezunları öğretmenler ise formasyonlu öğretmenlere alternatif yaratmak için açılan ve Yunanca eğitim yapan Selanik Pedagoji Akademisi çıkışlı Yunan memuru statüsünde kişilerdir. Formasyonlu öğretmenlerin durumu derslik sıkıntısından yararlanılarak doğal gösterilmek istenmekte ve dersliklerin sayıca azalması, Türkçe ders saatlerinin azaltılması ve bu yüzden de öğretmen kadrolarının ihtiyaç fazlası olarak gösterilmesinde oldukça etkili olmaktadır. [125]

    · Okullara Öğrenci Kabulü ve Sınavlar:
    Batı Trakya’da 230 ilkokulda 8.500 öğrenci. 2 ortaokulda 200 öğrenci ve 2 lisede 400 öğrenci eğitim görmektedir. Ayrıca toplam 200 öğrenci 2 medrese bulunmaktadır. Azınlık okullarında Yunanca, tarih, coğrafya, sosyal bilgiler ve çevre eğitimi dersleri Yunanca; matematik, fizik, kimya, din, Türkçe, sanat ve beden eğitimi dersleri Türkçe olarak okutulmaktadır. Lozan’a göre azınlık okullarının kontrolü tamamen Türklerde olması gerekirken Yunanistan Eğitim ve Dini İşler Bakanlığı öğretmenleri görevlendirme, ders kitaplarını dağıtma, okul binalarını tamir etme gibi birçok konuda kontrolü elinde tutmaktadır.

    Batı Trakya’ da azınlık ilkokullarının sayısı 230 iken, bölgede sadece 2 ortaokul ve 2 lise bulunmaktadır. Azınlık ilkokullarını bitiren öğrencilerin de lise sınavlarında başarı gösteremeyişlerinin nedenleri öğrencilerin resmi lisan yetersizlikleri ve okullara az sayıda olmasından dolayı az sayıda kişi okullara alınmaktadırlar. Ortaokul ve liselerin sayısı yetersizdir. İlkokulların öğrenci kapasitesi 8.500 iken, ortaokullara sadece 400 öğrenci devam edebilmektedir..[126] Azınlık ilkokullarından mezun olan öğrenciler daha önce ortaokula devam edebilmek için sınava girmekteydiler. Ortaokullara girmeye hak kazanan öğrenciler sınava tabi tutulmayıp, kura ile belirlenmektedir. 1968 protokolünün açık hükmüne rağmen Yunanistan, Türkiye’nin Türk okullarına kitap göndermesine izin vermemektedir.

    Yunanistan, sınav sistemini kaldırarak, kira sistemini uygulamaya koymuştur. “Tombala” olarak adlandırılan bu sistemde öğrencinin başarı seviyesine bakılmaksızın kuradan çıkması halinde kendisine azınlık ortaokuluna veya lisesine gitme hakkı tanınmaktadır. Her yıl mezun olan bin ilkokul öğrencisinden sadece doksan tanesi azınlık ortaokullarına gidebilmektedir. Batı Trakya Müslüman Türk Azınlığı’ nın kura sistemine karşı Danıştay’ da açtıkları dava kazanılmasına rağmen Yunan Devleti tarafından uygulanmamaktadır.

    Batılılar geldiklerinde ellerinde incil,bizim elimizde ise topraklarımız vardı.Bizlere gözlerimizi kapatarak dua etmeyi öğrettiler.Gözlerimizi açtığımızda ise bizim elimizde incil onların ellerin topraklarmız vardı..

Benzer Konular

  1. Batı Trakya Türk Cumhuriyeti Ulusal Marşı
    Konu Sahibi ilteriş Forum Şiirler
    Cevap: 0
    Son Mesaj : 14.Temmuz.2009, 14:32
  2. Fotoğraflarla Batı Trakya Türk Cumhuriyeti
    Konu Sahibi ilteriş Forum Resimler ve Fotoğraflar
    Cevap: 0
    Son Mesaj : 14.Temmuz.2009, 14:29
  3. Batı Trakya'da Türk İsminin Kullanılması Sorunu Kronolojisi
    Konu Sahibi ilteriş Forum Kronolojiler ve Tarih Şeritleri
    Cevap: 0
    Son Mesaj : 29.Nisan.2009, 15:23
  4. Tarihten Günümüze Batı Trakya ve Batı Trakya Sorunu
    Konu Sahibi ilteriş Forum Türklerin Bağımsızlık Mücadeleleri ve Sürgünler
    Cevap: 0
    Son Mesaj : 29.Nisan.2009, 11:19
  5. Batı Trakya Sorunu
    Konu Sahibi çubuk prenses Forum Tarih Konuları Hususunda Soru(nu)m Var
    Cevap: 2
    Son Mesaj : 01.Ekim.2007, 15:09

Bu Konu için Etiketler

Giriş

Giriş