Sayfa 4 Toplam 4 Sayfadan Birinci ... 234
  1. #31
    ziberkan - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Üyelik tarihi
    29.Ağustos.2007
    Yaş
    46
    Mesajlar
    2,462

    Üsteğmen Faruk, cepheye yeni gelen askerleri denetlerken, bir yandan da onlarla sohbet ediyor, "Nerelisin?" gibi sorular soruyordu. Gözleri bir ara, saçının ortası sararmış bir delikanlıya takıldı. Yanına çağırdı ve merakla sordu: "Adın ne senin evladım?"



    "Ali, komutanım." "Nerelisin?" "Tokatlıyım, komutanım, Tokat'ın Zile kazasındanım..." "Peki evladım, bu kafanın hali ne? Saçlarının ortası neden kırmızı boyalı böyle?" "Cepheye gelmeden önce, anam saçıma kına yaktı komutanım. Neden yaktığını da bilmiyorum."



    "Peki" dedi üsteğmen. "Gidebilirisin Kınalı Ali." O günden sonra Ali'nin adı, Kınalı Ali oldu. Cephede tüm arkadaşları Kınalı Ali demekle yetinmiyor, saçındaki kınayı da alay konusu yapıyorlardı. Kınalı Ali, arkadaşlarına karşı sevecen ve dürüst tutumu sayesinde, kısa sürede hepsinin sevgisini kazandı. Bir gün memleketine mektup göndermek için arkadaşlarından yardım istedi. "Anama, babama burada iyi olduğumu bildirmek istiyorum. Ama okumam yazmam yok. Biriniz yardım edebilir misiniz?"



    Biri değil, birçok arkadaşı yardıma geldi. "Sen söyle biz yazalım" dediler. Kınalı Ali söylüyor, bir arkadaşı yazıyor, diğeri de söylenenlerin doğru yazılıp yazılmadığını denetliyordu.



    "Sevgili anacığım, babacığım hasretle ellerinizden öperim. Ben burada çok iyiyim, beni sakın merak etmeyin." Kız kardeşini, kendinden küçük erkek kardeşinin sağlığını ve hatırını sorduktan sonra, köydeki herkesin burnunda tüttüğünü ve kimsenin kendisini merak etmemesini söyledikten sonra, "Biz burada var oldukça bilesiniz ki düşman bir adım bile ilerleyemeyecektir" cümlesi ile bitiriyordu.



    Tam zarf kapatılırken, Ali, "İki üç satır daha ekleteceğini" söyleyerek, mektubun sonuna şunları yazdırdı: "Anacığım, beni buraya gönderirken kafama kına yaktın ama, burada komutanlarım da, arkadaşlarım da benle hep dalga geçiyorlar. Cepheye gitmek sırası yakında inşallah kardeşim Ahmet'e gelecek, Onu gönderirken sakın kına yakma saçına. Burda onunla da dalga geçmesinler. Tekrar ellerinden öperim anacığım."



    Gelibolu'da savaş giderek şiddetleniyordu. İngilizler, kesin sonuç almak için tüm güçleriyle yükleniyorlardı. Cephede savaşan askerlerimiz önceleri birer, birer, sonraları beşer, beşer, onar, onar şehit oluyorlardı. Gelibolu düşmek üzereydi. Kınalı Ali'nin komutanı, bu durum karşısında çaresizdi. Kendi bölüğü henüz sıcak temasa hazır değildi. Genç erlerine insan bedeninin süngü ve mermilerle orak gibi biçildiği bu cepheye göndermek zorunda kalmaması için Allah'a dua ediyordu.



    Komutanlarını düşünceli ve sıkıntılı gören Kınalı Ali ve arkadaşları, komutanlarına gidip, ondan kendilerini cepheye göndermesini istediler. Askerlerinin ısrarları üzerine komutanları daha fazla direnemedi ve ölüme gönderdiğini bile, bile bu isteklerini kabul etmek zorunda kaldı. Kınalı Ali ve arkadaşları, sevinç çığlıkları atarak cepheye, bile bile ölüme gidiyorlardı. O gün güle oynaya Gelibolu cephesinde ölümle buluşacakları yere koşan Kınalı Ali'nin bölüğünden tek kişi geri dönmedi. Gidenlerin tümü şehit olmuştu.



    Bu olaydan kısa bir süre sonra Kınalı Ali'ye anne, babasından mektup geldi. Onun yerine komutanı aldı mektubu ve buruk bir ifade ile okumaya başladı. Cepheye gitmeden önce arkadaşlarına yazdırdığı mektubuna aile adına babası yanıt veriyordu.



    "Oğlum Ali, nasılsın, iyi misin? Gözlerinden öperim, selam ederim. Öküzü sattık, parasının yarısını sana gönderiyoruz, yarısını da yakında cepheye gidecek küçük kardeşine veriyoruz. Şimdi öküzün yerine tarlayı ben sürüyorum. Fazla yorulmuyorum da. Sen sakın bizi düşünme." Babası mektupta köydeki herkesten akrabalarından haberler verdikten sonra "şimdi ananın sana diyeceği var" diyerek sözü ona bırakıyordu.



    Mektubun bundan sonraki bölümü Kınalı Ali'nin anasının ağzından yazılmıştı, şöyle diyordu anası:



    "Oğlum Ali, yazmışsın ki, kafamdaki kınayla dalga geçtiler. Kardeşime de yakma demişsin. Kardeşine de yaktım. Komutanlarına ve arkadaşlarına söyle senle dalga geçmesinler. Bizde üç işe kına yakarlar;



    1- Gelinlik kıza. Gitsin ailesine, çocuklarına kurban olsun diye.

    2- Kurbanlık koça. Allah'a kurban olsun diye.

    3- Askere giden yiğitlerimize. Vatana kurban olsun diye. Gözlerinden öper, selam ederim. Allah'a emanet olun."
    Allah'ım, huşu duymaz bir kalpten, dinlenmeyen bir duadan, doymak bilmeyen bir nefisten, faydası olmayan bir ilimden sana sığınırım.
    Linklerde Sorun varsa Lütfen Bildiriniz.(Konu İsmi Veriniz)

  2. #32
    ziberkan - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Üyelik tarihi
    29.Ağustos.2007
    Yaş
    46
    Mesajlar
    2,462

    Mustafa Kemal , 2 Temmuz 1915 yılında Arıburnu’ndan Madam Corinne’ye yazdığı mektupta şöyle der :





    Aziz Madam ,





    Karargahımın katiplerinden Hulki Efendi’nin İstanbul’a seyehatinden faydalanarak size bu mektubu yazıyorum. Birkaç gün evvel içinde latife sözleri bulacağınız bir kartpostal yollamıştım. Burada hayat , o kadar sakin değil. Gece gündüz hergün çeşitli toplardan atılan şarapneller ve diğer mermiler başlarımızın üstünde patlamaktan hali kalmıyor. Kurşunlar vızıldıyor ve bomba gürültüleri toplarınkine karışıyor . Gerçekten bir cehennem hayatı yaşıyoruz. Çok şükür , askerlerim pek cesur ve düşmandan daha mukavemetlidirler. Bundan başka hususi inançları , çok defa ölüme sevk eden emirlerimi yerine getirmelerini çok kolaylaştırıyor. Filhakika onlara göre iki semavi netice mümkün , Ya gazi veya şehit olmak. Bu sonuncusu nedir bilirmisiniz ? Dos doğru cennete gitmek. Orada Allah'ın en güzel kadınları , hurileri onları karşılayacak ve ebediyen onların arzusuna tabi olacaklar. Yüce saadet. Sizin mantıki nasihatlerinizi bekleyen şimdiki hadiseler yüzünden kazandığım sert karakteri yumuşatacak romanları etüd etmeye ve böylece ümit ederim ki , hayatın bu hoş ve iyi taraflarını hissedecek hale gelmeye karar verdim. (. . . )



    Adres : Miralay Mustafa Kemal , 19. Fırka Kumandanı , Maydos

    Yahut : Miralay Mustafa Kemal , Arıburnu Maydos. Bu daha emin.
    Allah'ım, huşu duymaz bir kalpten, dinlenmeyen bir duadan, doymak bilmeyen bir nefisten, faydası olmayan bir ilimden sana sığınırım.
    Linklerde Sorun varsa Lütfen Bildiriniz.(Konu İsmi Veriniz)

  3. #33
    ziberkan - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Üyelik tarihi
    29.Ağustos.2007
    Yaş
    46
    Mesajlar
    2,462

    "Bu günlerde her zamankinden daha önemli muharebelere gireceğiz. Bilirsin , her muharebeye giren ölmez. Fakat eğer ben ölürsem sakın gam yeme... Beni ve seni yaratan Allah bizi nasıl dünyada birbirimize nasib etti ise , benden şehitlik rütbesini esirgemediği taktirde , elbette , ruhlarımızı da birbirine kavuşturur. Vatan yolunda şehit olursam bana ne mutlu. Ancak , sana bir vasiyetim var :



    Birincisi benim için kat’iyyen ağlama...



    İkincisi, eşyamın listesi ilişikte. Bunları sat , ele geçecek paradan "mihr-i muaccel" ve "mihr-i müeccel" ini al , üst tarafı ile bana bir mevlüt okut. Eğer bunlar sana borcumu ödemezse hakkını helal et ve ilk gece aramızda geçen sözü unutma..."



    Ayrıca mektubun içinden kırmızı kordelaya bağlı bir de saç demeti çıkar. Saçın tazeliği bunun mini mini bir yavrunun başından kesilmiş olduğunu göstermektedir.



    İşte o zaman herkes Zahid’in evli olduğunu ve Nadide isminde de bir yavrusunun varlığını öğrenir. Çünkü Zahid Üsteğmen cepheye gelirken arkasında evlad ü iyal düşüncesini de bırakmıştır. Ve savaş boyunca ne izin isteyerek evine gitmeyi düşünmüş ne de o konuda iki çift laf etmiştir.



    Zahid , 9 Ocak 1916’da şehit olur.



    Gümüşhane' nin Şiran ilçesinden Üsteğmen Zahid , Aziziye ilçesinin Kılıç Mehmet Bey köyünden Ahmet Efendi’nin kızı, eşi Hanife Hanım'a yazdığı ve vasiyetini bildirdiği mektubunu şu cümle ile bitirir :



    “Bu vasiyetimi aldığınız zaman yüksek sesle ağlamanıza razı değilim.”
    Allah'ım, huşu duymaz bir kalpten, dinlenmeyen bir duadan, doymak bilmeyen bir nefisten, faydası olmayan bir ilimden sana sığınırım.
    Linklerde Sorun varsa Lütfen Bildiriniz.(Konu İsmi Veriniz)

  4. #34
    ziberkan - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Üyelik tarihi
    29.Ağustos.2007
    Yaş
    46
    Mesajlar
    2,462

    Dört asker doğurmakla müftehir şanlı Türk annesi! Nasihat dolu mektubunu, Divrin Ovası gibi güzel, yeşillik bir ovacığın ortasından geçen derenin kenarındaki armut ağacının altında otururken aldım. Tabiatın yeşillikleri içinde mest olmuş rûhumu bir kat daha takviye etti. Okudum, tekrar okudum. Böyle mukaddes bir vazifede bulunduğumdan sevindim. İşte bu geçen dakikalar anında, hizmet eri gelip dedi ki: - Efendim, sütlü çayınız, buyurunuz, içiniz!.. - Mustafa, bu sütü nereden aldın? - Dere kenarındaki sürünün çobanından 10 paraya aldım. Vâlideciğim, 10 paraya 100 dirhem süt, hem de su katılmamış. Koyundan şimdi sağılmış, aldım ve içtim. Vâlideciğim, sen müteessir olma! Ben seni, evet seni mutlaka buralara getireceğim. Ve şu tabii manzarayı göstereceğim. O güzel çayırın koyu yeşil bir tarafında, çamaşır yıkayan askerlerim saf saf dizilmişler. Gayet güzel sesli biri ezan okuyordu. Ey Allahım! Bu ovada onun sesi ne kadar güzeldi. Bülbül bile sustu, ekinler bile hareketten kesildi, dere bile sesini çıkarmıyordu. Herkes, her şey, bütün mevcûdât, onu, o mukaddes sesi dinliyordu. Ezan bitti. O dereden ben de bir abdest aldım. Cemaat ile namazı kıldık. O güzel yeşil çayırların üzerine diz çöktüm. Ellerimi kaldırdım, "Ey benim Rabbim! Şu kahraman askerlerin bütün dilekleri; İsm-i celâlini İngilizlere ve Fransızlara tanıtmaktır. Sen bu şerefli dileği ihsan eyle ve huzurunda titreyerek, böyle güzel ve sakin bir yerde sana duâ eden biz askerlerin süngülerini keskin, düşmanlarını zaten kahrettin ya, bütün bütün mahveyle!.." Diyerek bir duâ ettim ve kalktım. Artık benim kadar mes'ut, benim kadar mesrûr bir kimse tasavvur edilemezdi. Vâlideciğim, çamaşır falan istemem, paralarım duruyor, Allah râzı olsun!..



    Oğlun Hasan Ethem 4 Nisan 1331 (17 Nisan 1915)
    Allah'ım, huşu duymaz bir kalpten, dinlenmeyen bir duadan, doymak bilmeyen bir nefisten, faydası olmayan bir ilimden sana sığınırım.
    Linklerde Sorun varsa Lütfen Bildiriniz.(Konu İsmi Veriniz)

  5. #35
    ziberkan - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Üyelik tarihi
    29.Ağustos.2007
    Yaş
    46
    Mesajlar
    2,462

    Bulutlar sarmıştı her yanı,

    Kapkara bir geceydi,

    Yağmur, bardaktan boşalırcasına,

    Sağanak gibi yağıyordu,

    Yedi düvelin gemilerinden yükselen,

    Top,tüfek sesleri,

    Her yanı inletiyordu,

    Mustafa Kemalin askerleri,

    Aslanlar gibi dövüşüyordu,

    Ve Çanakkale kahramanca,

    Düşmana selam veriyordu,



    Kükrüyordu tepeden,

    Mustafa Kemal,

    Vatanıma ayak basacaksa düşman,

    Yaşamanın ne gereği var,

    En son nefer ölünceye kadar,

    Dövüşeceksiniz aslanlar,

    Görecek bütün dünya,

    Ne aslanlar doğururmuş,

    Emineler,Hatçeler,Ayşeler,Fatmalar.



    Ali Osman Yılmaz
    Allah'ım, huşu duymaz bir kalpten, dinlenmeyen bir duadan, doymak bilmeyen bir nefisten, faydası olmayan bir ilimden sana sığınırım.
    Linklerde Sorun varsa Lütfen Bildiriniz.(Konu İsmi Veriniz)

  6. #36
    ziberkan - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Üyelik tarihi
    29.Ağustos.2007
    Yaş
    46
    Mesajlar
    2,462

    Dur yolcu! Bilmeden gelip bastığın

    Bu toprak, bir devrin battığı yerdir.

    Eğil de kulak ver, bu sessiz yığın

    Bir vatan kalbinin attığı yerdir.



    Bu ıssız, gölgesiz yolun sonunda

    Gördüğün bu tümsek, Anadolu'nda

    İstiklal uğrunda, namus yolunda

    Can veren Mehmet'in yattığı yerdir.



    Bu tümsek, koparken büyük zelzele,

    Son vatan parçası geçerken ele,

    Mehmed'in düşmanı boğduğu sele

    Mübarek kanının akıttığı yerdir.



    Düşün ki, haşr olan kan, kemik eti

    Yaptığı bu tümsek, amansız çetin

    Bir harbin sonunda bütün milletin

    Hürriyet zevkini tattığı yerdir.



    Necmettin Halil ONAN
    Allah'ım, huşu duymaz bir kalpten, dinlenmeyen bir duadan, doymak bilmeyen bir nefisten, faydası olmayan bir ilimden sana sığınırım.
    Linklerde Sorun varsa Lütfen Bildiriniz.(Konu İsmi Veriniz)

  7. #37
    ziberkan - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Üyelik tarihi
    29.Ağustos.2007
    Yaş
    46
    Mesajlar
    2,462

    ÇANAKKALE DESTANI
    Bir destan yazılmıştı, Çanakkale isminde,

    Bin dokuz yüz on beşin, Mart’ın on sekizinde.

    O bir destan değildi, masal sayılır destan,

    Ölüm kalım savaşı, kurtuluştu kaostan.

    Bu savaş milletimin, varlık yokluk savaşı,

    Savaşan Mehmetçiğin, koltuğundaydı başı.

    Üşüştü başımıza, dünyanın yabanisi,

    Her birisi sanki de, cehennem zebanisi.

    Mahşeri aratmıştı, o günde Çanakkale,

    Kurdular her cephede, etten, yürekten kale.

    Haçlı haçın altında, hedef almış hilali

    Geldiyse de top yekun, yaşadı izmihlali.

    Bir mühür basılmıştı, dünyanın tarihine

    Kim ki şehit düşmezse, küserdi talihine.

    Düğüne gider gibi, gittiler şahadete,

    Koştular seve seve, en büyük ibadete.

    Vatan uğrunda canlar, fedadır birer birer

    Şehittir o yiğitler, ölmezler diridirler,

    Cephedeydi neferi, duadaydı hastalar,

    Kimi yetmiş den fazla, kimi çocuk yaştalar.

    Semadan yağmur gibi, yağıyorken kurşunlar,

    Sevindiler giderken, Allah’a kavuşanlar.

    Nerde mal mülk sevdası, canlarından geçtiler

    Kurşun kurşun, şehadet şerbetini içtiler.

    Ne Yâr var akıllarda, nede çocuk hayali,

    Hedef tek, canı verip, yüceltmekti hilali.

    Birkaç gazisi kalan, tek savaştır cihanda,

    Kanatlanıp uçtular, cennete hep bir anda.

    Toprak kan kustu o gün, denizler demir yuttu,

    Şehitleri O Nebi, kucağında uyuttu.

    Ne gerek mezar taşı, ne gerek ona mezar

    Bugün tarih onları, altın harflerle yazar.

    Namazsız ve Kur’an sız, düşse de bir yanına,

    Kefensiz, kanlı yelek, şahittir imanına.

    Bir damla şehit kanı, bütün dünyaya değer,

    Bir toprak parçasıdır, vatan değilse eğer.

    Kurtarıp boğazları, şehadete erdiler,

    Dünyaya yiğitliğin, bir dersini verdiler.

    Gafiller ucuz sandı,oysa paha biçilmez

    Sonunda anladılar, Çanakkale geçilmez.

    Vatana göz dikenler, azdırdıkça azdılar,

    Aslanlar savunmanın, destanını yazdılar.

    Okusun bütün dünya, oturup ezberlesin,

    Artık ininden çıkıp,yurduma göz dikmesin

    Bu vatanın evladı, kurbandır toprağına,

    Çakallar rüzgar olsa, değemez yaprağına.

    Bir Hilal ki bağrında, yaşatır bu milleti,

    Binlerce güneş feda, yaşasın Türk Devleti.



    Kasım KAPLAN



    ÇANAKKALE DESTANI
    Yıl 1915

    18'indeyiz Martın.

    Kendine gel biraz!

    Pek tekin değildi Çanakkale'nin suyu,

    Geçilmez bu boğaz...

    Geçilmez bu boğaz...

    Bizi

    Ne topun yıldırır,

    Ne kurşunun.

    Çünkü artık

    Başladı cengimiz.

    Er meydanında bulunmaz dengimiz...

    Sen misin Mustafa Kemal'im ileri diyen?

    İşte fırladık siperden.

    Sırtına yüklenmiş kahraman

    Seyit 276 kiloluk mermiyi,

    Koşuyor bataryasına ateşler içinden.

    Bu mermi denizlere gömecek Elizabet'i Buvet'i...

    Yanıyor bugün Anafartalar yanıyor,

    Denizler yanıyor,

    Dağlar yanıyor.

    Zafer bizimdir artık

    Düşman zırhlıları batıyor...

    Türk'üm,

    Muzaffer olarak doğmuşuz bir kere.

    Bir karış toprak uğruna Kimimiz şehit oluruz.

    Kimimiz gazi.

    Hiç değişmez bu yazı.

    Dünyada her yer geçilir belki

    Lâkin geçilmez Çanakkale Boğazı...



    Fahri ERSAVAŞ


    ÇANAKKALE GEÇİLMEZ

    Çanakkale dediğin manasızdır sanma sen

    Ordaki şehitlerdir tarihlere şan veren

    Vatan toprağı için can ile serden geçen

    Korkuyor bu kafirler tüyleri diken diken



    Su üstü mayın dolu nusret toplar mayını

    Bir yandan Elizabeth düşünüyor canını

    Komayacağız yerde şehitlerin kanını

    Korku bilmez bu millet artıracak şanını



    Mehmedoğlu Seyyid'in mermiyi kaldırışı

    Dünya durdu, dönmüyor seyreyliyor yarışı

    Anlayacak kafirler bucağı ve karışı

    Türküm başkaldırdı ki zaferdir haykırışı



    Gaza, cihad nasib et Türk milletine ya Rab!

    Anzak, Hindu, İngiliz... Hepsi harab ve bitab

    Her renk, her dil, her kıta bilsin ki bu kutlu ab

    Çanakkale suyu bu ne Rum dinler ne Arab



    Anafarta, Dardanos, Boğalı, Seddülbahir

    Türktedir bu topraklar dünyada evvel ahir

    Kayboldu İngilizler bilinmiyor nerdedir

    'Çanakkale Geçilmez' bu da açık gerçektir



    Samet Mehmet Bora

    ÇANAKKALE KAHRAMANLARI
    Malım, mülküm

    Eşim, dostum

    Yarim demediniz

    Hiç tereddütsüz

    Gidip can verdiniz

    Elimde bardağım

    Çayımı rahat içebiliyorsam

    Çünkü siz orda öldünüz

    Daha onbeşinde, onaltısında

    Kurşunlara yürüdünüz

    Helal edin hakkınızı

    Yapabildiğim tek şey bugün

    Bir Elhamla, iki damla gözyaşı

    Ruhunuz şadolsun

    Çanakkale Kahramanları



    Ayşe Adlım
    Allah'ım, huşu duymaz bir kalpten, dinlenmeyen bir duadan, doymak bilmeyen bir nefisten, faydası olmayan bir ilimden sana sığınırım.
    Linklerde Sorun varsa Lütfen Bildiriniz.(Konu İsmi Veriniz)

  8. #38
    ziberkan - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Üyelik tarihi
    29.Ağustos.2007
    Yaş
    46
    Mesajlar
    2,462

    ÇANAKKALE ŞEHİDİNE
    Bir orduya bir bölükle,

    Boş karınla, boş tüfekle,

    Karşı duran yiğidim.

    Ey benim yalın ayak,

    Yama tutmaz libâs giyen şehidim.

    Aşsız, susuz düşmana saldırıpta,

    Aç karnından, kurşun yiyen şehidim.

    Düşmanın çiğnediği vatanda can,

    Bedenime yüktür, diyen şehidim.



    Senin candan ve cânandan,

    Yücede tuttuğun vatan,

    Kolyuğa pazarlanıyor.

    Sığıntılar başa geçti,

    Sahipler azarlanıyor.

    Parçalayıp bölmek için,

    Sinsice hızarlanıyor.



    Bizi adam belleyip,

    Emanet ettiğin yurt,

    Uğruna şehid olup,

    Bağrında yattığın yurt,

    Soysuzlar eline düştü,

    Kölelik yoluna düştü..



    Senin diktirmediğin,

    Bayraklar dikiliyor.

    Tüm temel değerlerim,

    Sırayla yıkılıyor,

    Hazan vurdu çınarı,

    Yapraklar dökülüyor..



    Biz uyurken düşmanlar,

    Etrafımızı sarmış.

    Meğerki içimizde,

    Nice Anzaklar varmış.

    Hilâlli maskelerle,

    Haçlı içime girmiş.



    Maskeli soysuzlara,

    Inananda hakkın var.

    Tek dişli canavara,

    Yamananda hakkın var.

    Yabancı bayraklarla,

    Gönenende hakkın var.



    Bizi affet demeye,

    Bunların yüzleri yok.

    Bunlar serapa kabuk,

    Bomboşlar, özleri yok.



    Affetme yiğidim, ihânetlerini,

    Can verdiklerini, verenlerin.

    İki elin yakalarında olsun, ahirette,

    Bayrağı kumaş,

    Vatanı toprak,

    Bağımsızlığı boş görenlerin..



    Ergenekon çevirdi, yine dört yanımızı,

    Demirdağları bulmak, borcumuzdur şehidim.

    Nevruz vakti, bu çemberden çıkmaya,

    Ateşle geçit delmek, borcumuzdur şehidim.

    Seni geçilmez eden, Çanakkale ruhunu,

    Silkinip, tekrar bulmak, borcumuzdur şehidim….



    İlhan Esen


    ÇANAKKALE ŞEHİTLERİ
    Bomba şimşekleri beyninden inip her siperin

    Sönüyor göğsünün üstünde o arslan neferin.

    Ölüm indirmede gökler, ölü püskürmede yer,

    O ne müthiş tipidir, savrulur enkazı beşer.



    Boşanır sırtlara, vadilere, sağnak sağnak.

    Kafa göz, gövde, bacak, kol, çene, parmak, el ayak

    Vurulup, tertemiz alnından, uzanmış yatıyor,

    Bir hilal uğruna yarap ne güneşler batıyor.



    Ey bu topraklar için toprağa düşmüş asker

    Gökten ecdat inerek öpse o pak alnı değer.

    Sana dar gelmeyecek makberi kimler kazsın?

    Gömelim gel seni tarihe desem sığmazsın.



    M. Akif ERSOY


    ÇANAKKALE ZAFERİ
    Her şeyi hesaplayıp yurdumuzu böldüler

    Bizi yok etmek için sürülerle geldiler

    Türk’ü tanımadılar gafletlere daldılar

    Mehmetçiği görünce kanı dondu kurudu

    Mehmetçik şehit oldu vatanını korudu



    Düşmanlar tekniğiyle işini kolay sandı

    Her taraf cehennemdi ateş barut ve kandı

    “Çanakkale geçilmez” o ne müthiş destandı

    Can verdi Mehmetçikler vatanını korudu

    “Ya ölüm Ya istiklâl” buydu şartı şurutu



    Cephede her yer müthiş, kan barut kokuyordu

    Mehmetçik mermisizdi süngüyü takıyordu

    Ölüme emir almış dualar okuyordu

    Taarruz için değil ölmek için yürüdü

    Düşmana dehşet saldı vatanını korudu



    İşte böyle ölümü ölümsüzlük bilmişler

    Ne engin iman gücü, ölürkende gülmüşler

    Anladı ki düşmanlar yanlış yere gelmişler

    Onları aynı anda büyük korku bürüdü

    Bizim şehitler ölmez onlar öldü çürüdü



    Der Mikdatî askerin her biri bil ki zahit

    Cengaverce savaştı vatan uğrunda şehit

    Kazanmayı bildiler imanlarıydı ahit

    Şadolsun ecdadımız vatanını korudu

    Ölen düşmanları da Mehmetçikler kürüdü



    Mikdat Bal


    ŞEHİTLER ABİDESİ İÇİN


    Gök kubbenin altında yatar, al kan içinde,

    Ey, yolcu şu toprak için can veren erler,

    Hakk'ın bu verli kulları taş türbeye girmez,

    Gulfrana bürünmüş yanlız fatiha ister.



    MEHMET AKİF ERSOY
    Allah'ım, huşu duymaz bir kalpten, dinlenmeyen bir duadan, doymak bilmeyen bir nefisten, faydası olmayan bir ilimden sana sığınırım.
    Linklerde Sorun varsa Lütfen Bildiriniz.(Konu İsmi Veriniz)

Sayfa 4 Toplam 4 Sayfadan Birinci ... 234

Benzer Konular

  1. I. Dünya Savaşı ve Sonuçları Konu Anlatımı
    Konu Sahibi karwane Forum XX. Yüzyılda Osmanlı Devleti Ders Notları
    Cevap: 0
    Son Mesaj : 06.Eylül.2011, 20:50
  2. Ii. DÜnya savaŞi
    Konu Sahibi karwane Forum 2.Ünite: İkinci Dünya Savaşı
    Cevap: 0
    Son Mesaj : 06.Eylül.2011, 20:46
  3. KURTULUŞ SAVAŞI'NDA MARDİN...
    Konu Sahibi ziberkan Forum Kurtuluş Savaşı’nda Cepheler Araştırmalar
    Cevap: 0
    Son Mesaj : 17.Ocak.2010, 20:37
  4. 1. DÜNYA SAVAŞI
    Konu Sahibi tarihci cocuq Forum Tarih 2 Proje ve Performans Çalışmaları
    Cevap: 0
    Son Mesaj : 14.Aralık.2009, 18:54
  5. Çanakkale Zaferi(18 Mart)
    Konu Sahibi [sadohan] Forum Çanakkale Şehitlerini Anma Günü
    Cevap: 0
    Son Mesaj : 08.Mayıs.2007, 20:11

Bu Konu için Etiketler

Giriş