BİR BAYRAK NASIL DALGALANIR?

Kocaman bir bayrak dalgalanıyor şimdi. Dev bayrak direğinin yanıbaşında yatan aziz şehitler… Öylesine güçlü esiyor ki rüzgar, dev bayrağı müthiş bir gürültüyle dalgalandırıyor. Bayrağın her dalgalanışında çıkan bu ürkütücü ses, beni alıp Çanakkale Savaşı’nın tam ortasına götürüyor.
Kumkale ve Seddülbahir’de düşmanı bekleyen bir askerim şimdi. Düşmanı beklemek, savaşı beklemekti. Savaşı beklemekse ölümü beklemekti. Ama değerdi buna. Birimiz Adana’dan geldi, birimiz Erzurum’dan, birimiz Malatya’dan geldi, birimiz Sivas’tan. Farklı farklı
memleketlerden geldik ama; aynı cephede omuz omuza çarpışıyoruz şimdi. Kısa sürede tanımalıydık birbirimizi çünkü zaman yoktu bu ölümüne yoculukta. O yüzden dünyanın en değerli arkadaşlıkları kuruldu bence burada.
Yüksek tepelerden denizi gözlüyorum. Düşman gemileri gözüktü.
Hücum edecek gücümüz yoktu, direnecektik. İçimden hiddetle bağırıyordum tarihe ; “Nerdesin ey Hızır Reis Barbaros Paşa, Piri Reis ve daha nice deniz zaferleri kazanmış atalarımız. Üç kıtaya nam salmış bir imparatorluktan geliyoruz biz. Duyun sesimi ey düşmanlarım. Bizi çiğnemeden geçemeyeceksiniz bu toprakları.
Gemiler dövmeye başladı kıyıları. Çok kayıp verdik Bataryalarımız da vuruldu. Siperlerimiz vardı kum torbalarından dağıldı, derme çatma üniformalarımız vardı; parçalandı ama gözümüzü bile kırpmadık nice sabahlar olacak. “İman dolu göğsümüz var.” Marşımıza söz olacak. Birkaç gemilerini yaraladık derinden. Mayınlardan sonra büyük bir darbeyi de Koca Seyit vurdu düşmana. Raydan çıkmış bataryaya elleriyle taşıdı dev gülleyi. Gururla nişanladı düşman gemilerine. Huzur içinde ölebilirdi artık bu gururla.
Düşman çaresizdi. Asker çıkarmayı deneyecekti bu kez. Conkbayırı, Arıburnu, Anafartalar canla başla savunulmalıydı. Bazı komutanlarımızın tereddütleri arasında ortaya çıkan bir gerçek vardı: Biz demirsek; orda çelik vardı, biz bileksek; orda yürek vardı. Biz askersek; orda başkomutan vardı. Mustafa Kemal vardı. Düşman çıkarmalarına direndik. Dağıldık zaman zaman. Mustafa Kemal geldi. “Mermimiz bitti.”dendi. Mustafa Kemal “Süngü tak.” emri verdi. Güç geldi çözülmüş diz bağlarımıza, kudret geldi.Denize sürdük düşmanı.Sayılı silahlarımız vardı, sayılı askerlerimiz vardı, sayılı yemek öğünlerimiz vardı.Şansımız da azdı düşman generallerince. Nostradamus bile kestiremezdi bu kehaneti. Eminim ünlü tarihçi Heredot’ta burada olmak isterdi.Çünkü ; eşsiz bir destan yazıldı bu topraklarda.
Ülkemiz derin bir soluk aldı. Yardım alamayan Rusya kalakaldı. Düşmanlarca kısa yoldan bitirilecek savaş uzadı.Güneş, Samsun’da doğacaktı ama ilk ışıklarını buradan yaydı.
Biz bu cephelere birlikte geldik. Kimimiz Ahmet’tik, kimimiz Mehmet’tik bu ölümüne yolculukta. Birimiz düştük, birimiz devam ettik. Sırt sırta verdik, birbirimize güvendik. Silahlarımızı taşıdık, azıklarımızı taşıdık, anılarımızı taşıdık, ana –baba sevgimizi taşıdık içimizde, yetmedi; yaralı arkadaşlarımızı taşıdık ve öyle başardık.
Bu bayrak nasıl dalgalandı bilir misiniz? Bayrak kumaş parçasından ibaret değildir. Kumaşı, nerede üretildiği de önemli değildir bir yerde. Önemli olan bir bayrağın özgürce gökyüzüne salınabilmesidir. Şimdi Çanakkale ‘de dalgalanan bu bayrak gibi.
Bir ıslaklık hissettim gözlerimde ve uyandım. Bayrak hala dalgalanıyor. Ve her bayrağa baktığımda gururla anımsıyorum Çanakkale şehitlerinin sözlerini.

Adı Soyadıilan NAS