1. #1
    ilteriş - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Üyelik tarihi
    16.Nisan.2007
    Yaş
    48
    Mesajlar
    6,777


    Osmanlı'ya Karşı Yetiştirilen Ermeni Çocukları

    Tarihi olarak dost gördüğümüz Almanya’nın Osmanlı Devleti bünyesinde yer alan okullarının faaliyetleri pek fazla bilinmemektedir. Oysa Osmanlı Devleti’ndeki Alman okulları, sayıca diğer yabancı ülke okullarından az olsalar da, Osmanlı topraklarında yaşayan Gayri Müslim tebayı kendi yanlarına çekebilmek için, diğer yabancı okullar gibi, faaliyetlerde bulunmuşlardır. Bu çalışmada Osmanlı topraklarında ruhsatlı veya ruhsatsız olarak faaliyette bulunan ve çoğunun açılış tarihi dahi belli olmayan Alman okullarının, Ermeni çocukları üzerindeki faaliyetleri hakkında bilgi verilmektedir.

    Osmanlı topraklarında faaliyette bulunan ruhsatlı veya ruhsatsız yabancı okulların ülkedeki Gayri Müslimlerin mezhebini veya dinini değiştirmek için birtakım çalışmalarda bulundukları ve bu okulların daha çok Amerikan, İngiliz ve Fransız okulları oldukları bilinmektedir. Ancak Osmanlı İmparatorluğundaki Alman okullarının bu tür faaliyetleri hakkında pek bilgi yoktur. Bunun nedeni daha 1835’te Yüzbaşı Moltke ile başlayıp 1883’te General Goltz ile hızlanan Osmanlı-Alman askeri ve ekonomik işbirliğinin doğurduğu Almanların yakın müttefik olarak kabul edilmesi görüşüdür. Ayrıca Osmanlı topraklarında açık bir şekilde zararlı faaliyetler içinde olan Amerikan, İngiliz, Fransız, Rus ve İtalyan okullarının yanında masum olarak değerlendirilen veya öyle görülmek istenen Alman okulları için şüpheci bir bakış açısı söz konusu olmamıştır. Oysa ülkede faaliyette bulunan Alman okulları, sayıca diğer yabancı ülke okullarından az olsa da, Osmanlı topraklarında yaşayan Gayri Müslim tebayı kendi yanlarına çekebilmek ve onları kendi mezheplerinin mensubu yapabilmek için, diğer yabancı okullar gibi, Osmanlı Devleti aleyhinde çalışmalarda bulunmuşlardır.

    Almanya, II. Wilhelm’in iktidara geldiği 1888’den itibaren, hammadde ve pazar sıkıntısını gidermek için Bağdat Demiryolu projesini ortaya atmış ve bu hattı gerçekleştirebilmek üzere Osmanlı Devleti’nden birçok imtiyaz almıştır. Almanlar, gerek Bağdat Demiryolu projesi, gerekse aldıkları yoğun silah siparişleri nedeniyle Osmanlı’ya dost olarak yaklaşmışlar ve Osmanlı’daki Gayri Müslim tebayla ve Türk olmayan diğer Müslüman unsurlarla da ilgilenmiyormuş gibi görünmüşlerdir. Almanya’yı Osmanlı’ya dost gibi gösteren husus, onun, diğer sömürge ülkeleri gibi, Osmanlı’yı parçalamak istiyor izlenimi vermemesinin yanında, sömürgeleri arasında Müslüman bir ülke olmamasıydı. Alman hükümeti, Osmanlı ile ilişkileri zedeleyeceklerinden korktuğu kendi ülkesindeki bazı akımların, Osmanlı topraklarının sömürgeleştirilmesine dayanan birtakım fikirlerini vatana ihanetle eşdeğer bulduğunu belirtmiş ve Pangermenleri, Alman dış politikasına ihanet etmekle suçlamıştır.

    Kısacası Almanya, sömürge elde edebilmek, kendi tabirleriyle “güneşte yer edinebilmek için”, Osmanlı Devleti’yle iyi ilişkiler içinde olmak zorundaydı; çünkü çok para ve asker yitirerek 1880’den itibaren Asya ve Afrika’da elde ettiği sömürgelerin hammadde ve pazar ihtiyacı için hem yetersiz hem de ulaşım açısından uzak olduğu çok kısa sürede ortaya çıkmıştır. Almanya, bu sömürgeleri korumaya yeterli olmayan bir donanmaya sahip olduğu için, sürekli olarak İngiliz donanmasının izniyle bu ülkelere ulaşabileceğini ve İngilizlerle bir anlaşmazlık halinde de bu sömürgelerin abluka altına alınacağını çok çabuk anlamıştır. Oysa Osmanlı toprakları, hem ulaşım açısından yakın, hem pazar ve hammadde açısından zengin, hem de İngiliz ve Fransızların ablukasına maruz değildi.

    Aslında Almanya, Bağdat demiryolu hattı boyunca kendi vatandaşlarını yerleştirmek istemiş, bu Sultan Abdülhamit tarafından kabul edilmeyince de kendi misyonerlerinin Osmanlı topraklarına yerleşmelerini ve okullar açmalarını teşvik etmiştir. Özellikle Doğu Anadolu’da açılan Alman misyoner okulları, 1895’ten itibaren Ermeni ayaklanmaları nedeniyle yetim kalmış Ermeni çocuklarını okullarına almışlar ve onları eğiterek Osmanlı’ya karşı yetiştirmeye çalışmışlardır.

    Almanya, 19. yüzyılın sonlarına doğru yaklaşık 450 misyonerini Osmanlı topraklarına göndermiştir. Alman kültürünü Osmanlı topraklarında benimsetme ve Hıristiyanlaştırma faaliyetlerinde şu Alman örgütleri çalışmıştır: 1. Warte des Tempels, 2. Verein von Heiligen Graben, 3. Communaute Evangelique, 4. Jerusalem Verein, 5. Das heilige Land Zions Verein, 6. Verein von der Ungefleckten, 7. Deutscher Palastina Verein.

    Almanlar, bir yandan bazı Osmanlı liman şehirlerinde çalışan diplomat ve tüccarlarının ve Bağdat Demiryolu çalışanlarının çocukları için, resmi nitelikte sayılabilecek ruhsatlı ya da ruhsatsız okullar açarken, diğer yandan ruhsatsız misyoner yetimhanesi ve okulları açmışlardır. Yasal olmayan bu yetimhane ve okulların açılmasını önlemek Osmanlı Devleti’nin görev ve sorumluluğundaydı; ancak gerileme dönemine girmiş ve borç batağına batmış bir devletin bunlara karşı çıkabilecek ne otoritesi ne de gücü olabilmiştir. Başta Ahmet Zühtü Paşa gibi maarif nazırlarının ve diğer bazı maarif müdürlerinin ülkedeki yabancı okulları denetleme ve kontrol çalışmaları sonuçta başarısızlığa mahkum olmuştur.

    Bu yazımızda, Osmanlı topraklarında ruhsatlı veya ruhsatsız olarak faaliyette bulunan ve çoğunun açılış tarihi dahi belli olmayan Alman okulları hakkında önce genel bazı bilgiler verdikten sonra Doğu Anadolu’da faaliyette bulunan misyoner Alman okullarının Ermeni çocuklarının eğitimlerini, Osmanlı belgelerine ve Pangermen bir yazar olan Hugo Grothe’nin Die asiatische Türkei und die deutschen Interessen (Asya Türkiyesi ve Alman Çıkarları) adlı eserine dayandırarak, anlatacağız.

    I. DOĞU ANADOLU VE SURİYE DIŞINDAKİ OSMANLI TOPRAKLARINDA FAALİYETTE BULUNAN ALMAN OKULLARI

    Doğu Anadolu ve Suriye dışındaki Osmanlı topraklarında faaliyette bulunan Alman okulları genellikle Alman demiryolu çalışanlarının, tüccarlarının ve konsolosluk memurlarının çocuklarının eğitimi için açılmış okullardır. Bu okullar Osmanlı tebaası Hıristiyanların mezhebini değiştirmeye yönelik faaliyetlerde de bulunmuşlardır.

    Aşağıda vilayetler itibariyle Alman okulları hakkında bilgi verilmektedir.

    Aydın: Bu vilayete bağlı İzmir’in Gül Mahallesinde Dr. Edwar Fildner tarafından 1853’te, İzmir Alman Konsolosluğu tarafından tahsis olunan binada 13 öğretmeni, 144 erkek ve kız öğrencisi olan 1 sıbyan idadisi, ve aynı mahallede Dr. Eiselhoff tarafından 1866’da, 87 erkek öğrencisi olan bir yetimhane açılmıştır. Edwar Mayer Schneit tarafından İzmir Teras Sokakta 1893’te, 4 sınıflı, 10 öğretmen ve 63 öğrenci mevcutlu bir idadi açılmıştır. İzmir’deki Alman ve Avusturya okullarının, ruhsat almaya başlama tarihi olan 1906 yılı itibariyle, 108 kız ve 257 erkek öğrenci ve 32 öğretmen mevcudu vardır. İzmir’de bir Alman enstitüsü de vardı ve bu enstitüye bağlı bir yetimhane bulunmaktaydı. Toplam olarak 4 Alman okulu ve bir Alman enstitüsü bu vilayette faaliyette bulunmuştur.[1]

    Beyrut: Beyrut’ta 1899’da Almanlara ait 1 rüşdiye ve 2 idadi varken, 1901’de bu sayıya 2 rüşdiye ve 2 idadi daha eklenmiş ve 1903’te ise bu sayıya 1 iptidai ve 1 rüşdiye daha katılmıştır. Beyrut vilayetinde faaliyette bulunan dokuz Alman okulunda okuyan yaklaşık 1000 öğrencinin dörtte biri kız öğrencidir.[2]

    Bursa: Anadolu Demiryolu çalışanlarının çocukları için iptidai ve rüşdiye olarak 1896’da Anadolu Demiryolları Müdürü Kelmann tarafından bir okul açılmıştır. 1902’de ruhsat alan bu okulda, 1905’te 4 öğretmen ve Alman, Yunan, Fransız, İsviçre, Avusturya ve Osmanlı tebaasına mensup 100 öğrenci bulunmaktadır. Rumeli Demiryolunda çalışan mühendis Karl Angelbrat adına bir binada faaliyet gösteren bu okul vergi borcu nedeniyle 1908’de satılmıştır.[3]

    Edirne: Bu vilayette faaliyette bulunan bir Alman okulu vardır. Edirne Karaağaç’ta Hıristiyan Mahallesinde, Rumeli Demiryollarında çalışan Almanların çocukları için 1883’te kurulan iptidai 1897’de ruhsat almıştır. Bu okulun 1905’te 3 öğretmen ve 50 öğrencisi bulunmaktadır.[4]

    Halep: Protestan mezhebine mensup Alman Dr. Tragutman, Halep şehri Babül-Garç mevkii Nüshetiye mahallesinde bir okul açmıştır. Bu okulda mezhep ve cinsiyet ayırımı yapılmadan eğitim yapılmış, okutulan ders ve kitapları Almanca ve Osmanlıca ağırlıklı olmakla beraber, şehrin bir Arap şehri olduğu göz önünde tutularak, Arapça dersler de verilmiştir. 1911 yılında faaliyette olan ve eğitim süresi 9 yıl olan bu okulda, 30 kız ve 70 erkek öğrenci vardır ve 6 şubede eğitim verilmektedir.[5]

    İstanbul: Değişik amaçlarla farklı semtlerde faaliyette bulunan 4 Alman okulu vardır:

    Beyoğlu’nda Almanların ilk faaliyete başlayan okulu, bugün de varlığını aynı yerde sürdüren Alman okuludur. İptidai, rüşdiye ve idadiden oluşan bu okul, ilk kez 11 Mayıs 1868’de bir İsviçre-Alman okulu olarak açılmış, ancak daha sonra Alman okuluna dönüşmüştür, 2 öğretmen ve 24 öğrenci ile faaliyete başlamıştır. Alman lisesi, başlangıçta sadece yabancı öğrencilere öğretim sağlamıştır. Okul müdürü Mühlmann’ın 1879’da hazırlık kurları açmasıyla birlikte, Almanca bilmeyen öğrenciler de Alman lisesine alınmaya başlanmıştır. 1882’de Kindergarten (çocuk yuvası) ile faaliyetlerini iyice genişleten Alman lisesinin başlangıçta 24 olan öğrenci sayısı, 1893’te müdire Schwotlo’nun katkılarıyla 600’e çıkmıştır. 1911’de bu okulun programı genişletilerek Osmanlı idadileri düzeyine çıkartılmıştır. Alman lisesi ancak 1911’de diploma vermeye başlamıştır. Okulda daha çok Alman elçiliği çalışanlarının, tüccarlarının ve demiryolu çalışanlarının çocukları eğitim almışlardır.

    İstanbul’da demiryolları çalışanlarının çocuklarının Beyoğlu’nda bulunan Alman okuluna gidip gelmeleri zor olduğu için Haydarpaşa Demiryolları Müdürü Edgar Hugen adına kayıtlı arsa üzerine yapılan Haydarpaşa Alman okulu 1895’te ruhsat almıştır. 1903’te binası inşa edilen bu okul, iptidai ve rüşdiyeden, 5 öğretmen, 100 öğrenciden oluşmuştur. Haydarpaşa Alman Okulu, demiryolu şirketi tarafından 1902’de Alman lisesine devredilmiştir. Bu tarihten itibaren ise Alman lisesinin bir şubesi gibi faaliyet göstermiştir.

    İstanbul’da Almanlara ait diğer bir okul ise mühendis Teres tarafından 1875’te Rumeli Demiryolları çalışanları için Samatya ile Yedikule arasında ruhsatsız olarak açılan okuldur. Bu okul iptidai ve rüşdiyeden, 3 öğretmen ve 90 öğrenciden oluşmuştur.

    İstanbul Bebek semtinde Alman dilini yaymak amacıyla Dr. Brokes tarafından 13 Aralık 1896’da açılan ve içinde yetimhanesi de olan Alman okulunun 1905’te 15 öğrencisi vardır ve öğrenci azlığı nedeniyle okul 1906’da Mamuratülaziz’e taşınmış ve burada Ermeni yetimleri için faaliyetine devam etmiştir.[6]

    Kudüs: 1852’den itibaren faaliyette bulunan birçok Alman okulu vardır. Bu okullardan bir kısmı kutsal topraklara yerleştirilmeleri için Alman hükümetleri tarafından teşvik edilmiş olan Yahudi yerleşimcilerin okullarıdır, diğerleri ise Hz. İsa’nın dirilişine kutsal topraklarda şahitlik etmek isteyen Tempel tarikatının okullarıdır.[7]

    Selanik: 1902’de Osmanlı Devleti’nce resmiyet kazandırılan Alman kuruluşları arasında Selanik’te sadece bir ibadethane görünüyorsa da, burada 1892’de Alman Şark Demiryolları İşletme Müfettişliğince açılmış ve 1903’te de faaliyet gösteren bir Alman okulunun var olduğu bilinmektedir. Bu okuldan başka Wilhelm Langhoff tarafından 1907’de bir Kindergarten (yuva) ilave edilerek açılan Höhere Deutsche Schule’de ( Yüksek Alman Okulu ) 30 erkek ve 28 kız öğrenci öğrenim görmektedir.[8]

    II. DOĞU ANADOLU’DA VE SURİYE’DE FAALİYETTE BULUNAN ALMAN OKULLARI VE HAKLARINDA TUTULAN RAPORLAR

    Bu bölgedeki Alman okulları, daha çok Ermenileri kendi dini, siyasi ve ekonomik nüfuzlarını genişletecek bir kaynak olarak gören Alman misyonerleri tarafından Suriye, Elazığ, Malatya ve Maraş’ta açılmıştır. Bu okulların kitaplarına ve ders programlarına bakıldığında, derslerin ve ders kitaplarının bir kısmının Ermenice olduğu görülmektedir. Bu ise, okullarda eğitim gören Alman çocukların Ermenice’yi yabancı dil olarak okudukları anlamı yerine, bu okulların Ermenilere yönelik eğitim yaptıklarının açık kanıtıdır. Özellikle Maraş’ta bulunan Alman okulunda, ancak 7. ve 8. sınıftan itibaren Almancanın ders olarak okutulması, bu okulda Almanca eğitime Ermenice kadar önem verilmediğinin bir göstergesidir.

    Suriye: Johann Schneller, Suriye Yetimhanesi ve Alman Sanayi Mektebi’ni 11 Kasım 1860’ta kurmuştur. 1861’de 30, 1871’de 55 ve 1884’te 90 öğrenci, derslerden başka değişik meslekleri de öğrenmişlerdir. Okula 1870’lerden sonra bir kız yetimhanesi ve 1882’den sonra ise körler sınıfı ilave edilmiştir. Büyük yaştaki çalışkan öğrencilerden bir kısmı okulda öğretmen olarak görevlendirilmek üzere Almanya’ya öğrenime gönderilmişlerdir. 1893’te okula ilaveten açılan Ermeni yetimhanesine, 1896 Ermeni olaylarından sonra 100’den fazla Ermeni çocuk alınmıştır.[9]

    Mamuratülaziz (Elazığ): İstanbul Bebek’te faaliyete başlamış, ancak öğrenci azlığı nedeniyle İstanbul’daki faaliyetine son vererek Harput yakınlarında bir mezrada faaliyetine devam etmiş olan Alman okulu, bölgede yaşayan Ermeni çocuklara yönelik eğitim vermiştir. Bu şehirde faaliyette bulunan 5 adet yetimhane ve okulda yaklaşık olarak 700 öğrenci öğrenim görmüştür. [10]

    Mamuratülaziz vilayetinde hükümet yetkililerince tutulan bir rapor şunları içermektedir: Bu şehirde bulunan Ermenilerin bir kısmı Alman misyonerlerinin faaliyetleri sonucu mezhep değiştirerek Protestan olmuşlardır. Ermenilerin bir kısmı, birtakım hilelerle kendi bağ, bahçe, arsa ve evlerini Almanların ve Amerikalıların üzerine geçirmişler ve bu suretle Almanlar, bu vilayette bir yabancı varlığı oluşturmuşlardır. Almanların, yetimhanelerde yetiştirdikleri Ermeni öğrencilerin, Ermenilerin yerleştiği yerlerde öğretmenlik yapmalarını sağlayarak bu öğretmenler sayesinde zaten Ermenilerde evvelden beri var olan ayaklanma düşüncesini tahrik etmek için ortam yaratmayı amaçladıkları görülmektedir. Bu vilayette yabancı varlığının oluşturulmasında siyasi bir amaç güdüldüğünden şüphe yoktur.[11]

    Maraş: Divan Mahallesinde 1908 ile 1911 tarihleri arasında açılmış olan, ancak bu tarihlerden çok daha önce de faaliyette bulunan 3 Alman okulu mevcuttu. Bu okullarda yaklaşık 100-150 kadar Ermeni asıllı çocuk eğitim görmüştür. Dersler Ermenice ve Osmanlıca ağırlıklıdır. Bu okullardan biri Rahip Christhofen ve Rahibe Hedwig adlı Almanların yönetimindedir ve zararlı faaliyetleri nedeniyle Osmanlı Devleti tarafından kapatılmıştır. Vilayetteki Alman okulları 1902’de Osmanlı Devleti’nden ruhsat alan Alman kuruluşları arasında bulunmamaktadır. Almanlar tüm Osmanlı topraklarında olduğu gibi, bu vilayette de okul açabilmek için büyük çaba sarf etmişlerdir. Hatta okul açacakları bölge halkının desteğini alabilmek için yöre halkına maddi katkıda bulunmuşlardır. [12]

    Buna örnek ise İ. Polat Haydaroğlu’nun “Osmanlı İmparatorluğu’nda Yabancı Okullar” adlı eserinin 160. sayfasında yer alan Halep vilayetinden Maarif Nezaretine gönderilen yazıdır:

    “Nefs-i Maraş kasabasındaki Alman İnaskız mektebi mezunelerinden 2 kızın bundan 15-20 gün evvel Zeytun kazasına tabi Frensi nahiyesine giderek Köşkernişan’ın hanesinde misafiretle 3 gün kaldıkları ve ahalinin ileri gelenleriyle görüşerek kaffe-i mesarifi Maraştaki Almanlar tarafından tesviye olunmak üzere bir inas mektebi küşadına(açılmasına) teşvik ile ahaliden muvafakat olunduğuna dair de bir sened aldıkları ve sonbaharda bir muallime göndereceklerini vaatle beraber yol tamiratı için Maraşlı müessis yedile Frensi atabek ve Çağılağan karyesine 25 ve Taturlu karyesine dahi keza 25 Osmanlı lirası dağıtarak meveddet ettikleri Maraş mutasarrıflığından alınan tahriratta işar olunmuştur.” [13]

    Görüldüğü gibi Maraş Alman yetimhanesinden mezun olan 2 kız 15-20 gün önce Maraş Zeytun kazası Frensi nahiyesine giderek Köşkernişan hanesinde 3 gün misafir olarak kalmış, halkın ileri gelenleriyle görüşerek Maraş’ta Almanlar tarafından yaptırılacak olan bir okulun yapımına teşvik için yöre halkından böyle bir okulun yapılmasına izin verdiklerine dair bir senet almıştır. Bu iki kız, açılacak olan Alman okulu için sonbaharda bir bayan öğretmenin gönderileceğini vaat etmiş ve yol tamiratı için Frensi ve Çağlıyan köylerine 25 ve Taturlu köyüne 25 Osmanlı lirası dağıtmıştır.[14]

    Maraş’da Alman Kız Rüştiye ve İdadisinin Haftalık ders programı, Tablo 1’de, Kız ve Erkek İptidai Okulunun ders kitaplarıyla ilgili bilgiler Tablo 2’dedir.

    Malatya: Bu şehirde faaliyette olan Alman okulu ve yetimhanesi için Osmanlı hükümeti yetkililerince tutulan rapor kısaca şunları içermektedir: Heraze Mahallesinde 1910’da Boduyan Ohannes isimli ölen bir Ermeniye ait, sekiz odalı ve yüksek yapılı bir evde ruhsatsız olarak faaliyete başlamış olan Alman yetimhanesinde Ermeni çocuklara eğitim verilmektedir. Bu yetimhanede görevli Alman rahip, rahibe ve öğretmenler Ermeni çocukları, Ermeni milli duygularıyla yetiştirmekte oldukları ve burada eğitim gören Ermeni çocuklarının ise Osmanlılık duygusunu ve vatan sevgisini yitirdikleri tespit edilmiştir. Yetimhanenin Alman bilim cemiyetlerinin yardımlarıyla işletilmekte olduğu ve yetimhaneden ise Alman elçiliğinin haberdar olduğu da yapılan araştırmalarda ortaya çıkartılmıştır. Yetimhane ruhsatsız olduğu ve zararlı faaliyetler içinde olduğu maarif müdürlüğünce tespit edildiği için kapatılmasına karar verilmiştir. [15]
    YAZILI KAĞIDI HAZIRLAMAK NE KADAR ZAMANINIZI ALIYOR? Soru Bankamızı ziyaret etmek için tıklayınız.
    DOSYA İNDİRMEKTE SIKINTI MI YAŞIYORSUNUZ?
    FORUMA DESTEK OLMAK MI İSTİYORSUNUZ?
    ALTIN ÜYE OLUN.
    AYRINTILI BİLGİ İÇİN TIKLAYINIZ.


    Ölmek yenilmek değil yüceltmektir şanını

  2. #2
    ilteriş - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Üyelik tarihi
    16.Nisan.2007
    Yaş
    48
    Mesajlar
    6,777

    III. HUGO GROTHE’NİN OSMANLI’DAKİ ALMAN KÜLTÜREL FAALİYETLERİ NE İLİŞKİN BAZI GÖRÜŞLERİ

    Aşağıda Hugo Grothe tarafından 1913 yılında yayımlanan Die asiatische Turkei und die deutschen Interessen (Asya Türkiyesi ve Alman Çıkarları) başlıklı kitapta yer alan ve başta eğitim olmak üzere Almanya’nın Osmanlı İmparatorluğu’nda bazı alanlarda izledikleri politikalara ışık tutan görüşleri özetlenmiştir.

    Erzurum’daki Sansaryan kolejinde eğitim, Almanca olarak, Almanya’da eğitim görmüş olan Ermeni öğretmenler tarafından veriliyordu. Üst sınıflardaki Ermeni çocuklarının Alman dili ve edebiyatı konusundaki bilgileri çok iyiydi. Özellikle Rahip Lohmann’ın, Hıristiyan yardım cemiyeti aracılığıyla Ermeniler üzerinde etkili çalışmalarının faydası görülmektedir. Ermeniler Almanların kültür ve ekonomi alanındaki başarılarına her zaman ilgi duymuşlardır.

    Bizzat Grothe, Maraş’ta Ermeni çocuklar için açılan Alman okulunda bir kompozisyon yarışması düzenleyerek ilk beşe girenlere ödül vermiştir.

    Ülkede (Müslümanlardan) Hıristiyan okullarında eğitim görmeye karşı düşmanca bir tavır olduğu için buradaki misyonerlerin görevi; bu korkuyu, onların çocuklarının Hıristiyanlaştırılmayacağını anlatarak gidermelidirler. Alman eğitimcileri, ülkede görev yapan Alman subayları gibi, aynı becerileri ve aynı bilinci taşımalıdırlar. Ülkede yüksek okullar ancak burada ön zemin oluşturulduğunda ve bu okullar için gerekli materyaller sağlandığında kurulmalıdır.

    Yerli halkın sürekli merak ettiği konu ise Almanların Anadolu’daki bunca ekonomik ve teknik gücüne karşı neden diğer ülkelere kıyasla eğitim ve kültür alanında çok zayıf olduğudur. Yerli halktan bir çok kişi değişik yerlerdeki Alman konsolosluklarına müracaat ederek kendilerine Almanca öğrenme imkanı sağlanmasını istemişlerdir. Bu konuda yapılacak en önemli iş, küçük yerlerde az sayıdaki Alman çocukları için okullar açmaktır. Bu kısa sürede büyük bir reklam yaratacak ve hızla okullar artacaktır. Birçok Osmanlı şehrinde, sayıları çok az olan Alman çocukları değil, aynı zamanda o bölgenin kendi halkı da seçilmelidir. Bununla da yetinmeyerek ziraat, mühendislik, makine, tıp ve eczacılık gibi meslek eğitimi verecek yüksek okullar da açılmalıdır. Gerçi çoğu Müslüman olan halk, Hıristiyan öğretmenler tarafından çocuklarının eğitim verilmesine alışamamış olup çocukları Hıristiyan olur korkusuyla bu okullara yanaşmak dahi istemektedirler. Bu nedenle Alman misyoner okullarında bile Müslümanların bu konudaki korkularına neden olacak hareketlerden kaçınılmalıdır. Bu konuda öğretmenler halkı eğitici rol üstlenmelidirler.

    Alman öğretmenler Osmanlı İmparatorluğu’nun iyileştirilmesi konusunda Alman subaylar gibi bilinçli hareket etmelidirler. Alman okulu ve dilini Osmanlı’da yaymak için belli bir fon oluşturulmalı ve Alman hükümeti bu konuda masraftan kaçınılmamalıdır. Okulların yanında yerli halka çok değişik konularda dergiler ve mecmualar dağıtılabilir.

    Alman okullarında okuyup da başarılı olan yerli halktan öğrencilere burs sağlanarak Almanya’da yüksek öğrenim görmeleri sağlanmalıdır. Fransız ve İngilizlere kıyasla Almanya’da yüksek öğrenim görmüş yerli halktan kişi sayısı oldukça azdır, ancak Almanya’da öğrenim gören kısıtlı sayıdaki Türk üzerinde Alman eğitiminin tesiri çok iyi gözlenmiş olup iyi neticeler verdiği de bilinmektedir. İşte bu nedenle Alman hükümeti, bu tür çocuklara Almanya’da ücretsiz okuma imkanı sağlamalıdır. Almanya’da eğitilen kişiler, Almanya’da gördüklerini kendi ülkesinde uygulamak isteyecekleri için de bu konu çok önemlidir.

    Almanya’nın Osmanlı Devleti’ndeki ekonomik ve bilimsel başarılarında eksiklik varsa bunun temelinde Almanya’nın bu bölgedeki kültür politikasının, diğer büyük ülkelere kıyasla, planlı olmaktan çok, yetersiz ve sınırlı kalması yatmaktadır. Bir ülke Ön Asya’nın geleceğine yatırım yapıyorsa, aynı zamanda sonuçları ve yararları hemen görülemeyecek olan sivil girişimlerde de bulunmalıdır. 1908 yılında ortaya çıkan “Deutsche Vorderasienkomitee” (Alman Ön Asya Komitesi), Alman kültürünü ve dilini bu bölgede yaymak için kurulmuştur. Yapılması gereken, ilk önce iyi seçilmiş bölgelerde Almanca konuşan küçük gruplar oluşturmaktır. Böyle gruplar oluşturulduğu takdirde bunun arkası gelecektir. Yani Alman okul sistemine acil ihtiyaç vardır. İzmir ve Kudüs başta olmak üzere dini cemaatlar veya misyonerlerle bağlantılı olarak kurulan Alman okulları yeterli değildir. Bunlardan başka Alman fikirlerinin propagandası için Bursa, Konya, Ankara, Sivas, Samsun, Trabzon, Adana, Mersin; Mezopotamya’da Antep, Diyarbakır, Mardin, Musul, Basra ve Suriye’de Beyrut, Şam, Yafa ‘da okullar kurulmalıdır. Bu okullar sadece orada sayıları oldukça az olan Almanların değil, asıl oranın yerli halkının çocuklarının eğitim düzeylerini yükseltmeyi hedef almalıdır. Bunlarla birlikte Osmanlı topraklarında yüksek okullarla birlikte tıp, mühendislik, eczacılık ve makine alanlarında eğitim verecek meslek okulları da yapılmalıdır.

    Avrupa kültürüne ilgi duyan Kürtlere Alman coğrafyası ve bilimini sunmanın Alman çıkarlarına sadece yararı dokunur. Kürtlerin içlerine girmeye çalışan Alman misyonerler onların kendi içindeki çatışma ve savaşlar nedeniyle pek başarılı olamamıştır. Cesur bir Alman misyoneri olan Papaz von Oerzen, Kürtlerin varlıkları ve dilleri konusunda araştırma amacıyla kurduğu merkeze bizzat Kürtler tarafından baskın düzenlemesi nedeniyle bu işten çekilmek zorunda kalmıştır.

    Dışa yönelik bir kültür politikası Almanlar için yabancıdır. Halbuki diğer ülkeler yıllardır kültür politikasıyla uğraşmış ve değişik kültür politikalarını uygulama alanı bulmuşlarken, Almanlar daha yeni bu olayın farkına varmışlardır. Alman kültür politikası için uygun alanlar Anadolu, Güney Afrika, Güney Amerika’dır. Buralarda Alman filozof, pedagog ve kültür misyonerleri çok uygun bir ortam bulabilmektedir ve bu nedenle Almanlar tüm güçleriyle bu bölgelerde çalışmalarını yürütmelidirler.

    Anadolu’da faaliyette bulunan bilim kuruluşları konusunda da Almanlar oldukça geç kalmışlardır. Eğer Almanlar Anadolu’daki bilimsel ve ekonomik başarılarına kültürel faaliyetlerini ekleyemez ve bugünkü gibi diğer ülkelere göre geri ve yetersiz kalırlarsa, o zaman tüm bu faaliyetlerin gelecekte kalıcı bir değeri olamaz. Kültürel faaliyetler, ticari faaliyetler gibi hemen ve kesin sayısal bir netice veremez.

    Sağlık hizmetleri de çok önemlidir ve bu konuda doktorlar insani boyutu çok önemli olan bir görev yapmaktadır. Doktorluk daha çok Hıristiyan misyonerlik faaliyetiyle bağlantılıdır. Osmanlı topraklarında kurulan hastanelerin polikliniklerini binlerce yerli halk ziyaret etmiştir ve etmektedir. Alman hastaneleri Beyrut, Maraş, Urfa, Diyarbakır şehirlerinde çok etkilidirler. Bu alandaki misyonerlik faaliyeti, okul faaliyetiyle benzerlik gösterir, çünkü okulda alınan eğitim gibi doktor tarafından tedavi edilen biri bu iyiliği ömür boyu unutmamaktadır. Normalde bir Müslüman, özel yaşamını ve hatta evini bir Hıristiyana açmakta çekinmesine rağmen bir Hıristiyan doktora bunları açmakta hiç çekinmemektedir ve bu çok önemlidir. Bu nedenle kabiliyetli bir doktor, anavatanı için çok değerli bir piyondur. Doktorların vereceği hizmetinin değerini farkeden birçok Alman misyoner cemiyeti, çok sayıda doktorunu Osmanlı topraklarına göndermektedir, ama bununla yetinmemek gerekir. Çünkü bizzat Bağdat Demiryolu şirketi demiryolunun geçtiği güzergah boyunca açacağı yeni hastanelere yeni doktorlar göndermelidir. Doktorların yanında eczacıların da Osmanlı topraklarında eczane açmaları sağlanmalı ve onlara ihtiyaç duyacakları ilaçlar gönderilmelidir. Ön Asya’da oluşturulacak böylesine etkilerin karşılığını Almanya gelecekte, üstelik çok yakın bir gelecekte, alacaktır.[16]




    ERMENİ ARAŞTIRMALARI, Sayı 20-21
    YAZILI KAĞIDI HAZIRLAMAK NE KADAR ZAMANINIZI ALIYOR? Soru Bankamızı ziyaret etmek için tıklayınız.
    DOSYA İNDİRMEKTE SIKINTI MI YAŞIYORSUNUZ?
    FORUMA DESTEK OLMAK MI İSTİYORSUNUZ?
    ALTIN ÜYE OLUN.
    AYRINTILI BİLGİ İÇİN TIKLAYINIZ.


    Ölmek yenilmek değil yüceltmektir şanını

Benzer Konular

  1. Zaferin Çocukları
    Konu Sahibi arzu_1966 Forum Kitap Tavsiye ve Tanıtımları
    Cevap: 0
    Son Mesaj : 16.Eylül.2009, 13:33
  2. Orhan Gâzi'nin Hanımları Ve Çocukları
    Konu Sahibi ilteriş Forum Osmanlı Padişahları
    Cevap: 0
    Son Mesaj : 05.Nisan.2009, 14:09
  3. Peygamber Efendimizin çocukları
    Konu Sahibi umuro Forum Hz. Muhammed (S.A.V)
    Cevap: 0
    Son Mesaj : 24.Mayıs.2008, 22:16
  4. Osmanlı Avrupası Haritası (1890 Alman Basımı)
    Konu Sahibi Katun Forum En Uzun Yüzyıl Osmanlı Haritaları
    Cevap: 0
    Son Mesaj : 06.Mayıs.2008, 18:47
  5. Osmanlı - Ermeni İlişkileri
    Konu Sahibi ziberkan Forum Sözde Ermeni Soykırımı
    Cevap: 0
    Son Mesaj : 14.Mart.2008, 00:09

Bu Konu için Etiketler

Giriş

Giriş