Osmanl Devletinde Yörüklerin Göçerlikten Yerleşik Yaşama Geçirilmesinde Uygulanan Vergi Politikaları Ve Sosyal Sonuçları
Yrd. Doç. Dr. Ali Rıza GÖKBUNAR - Celal Bayar Üniversitesi, Uygulamalı Bilimler Yüksekokulu, Manisa



Hemen hemen her toplumun gelişmesinde göçebelik yaşanan bir aşamadır. Uzun süren bir dönem içinde beliren ve bir topluma özgü bir nitelik durumuna gelen göçebeliğin siyasal iktidarın oluşumu, biçimi ve işleyişinin belirlenmesinde önemli rolü olmuştur. Devletler göçebeleri sürekli olarak yerleşik düzene geçirmek için çaba sarfetmişlerdir.

Göçebelerin yerleşik yaşama geçirilmek istenmesinde iki önemli gerekçe ön planda olmuştur. Bunlardan birincisi, iyi savaşçılar olan göçebelerin potansiyel siyasi bir tehdit olabilecekleri; ikincisi ise göçebe toplulukların iskan edilmesinin vergilendirilebilir gelirlerin miktarın doğrudan arttırabilecek olmasıdır. Yörük adına 15. yüzyıl kanunnamelerinde ve Aşıkpaşazade’de rastlanmaktadır, ancak bu yıllarda bir boy adı olarak değil, askeri ve yönetsel bir örgüt anlamında kullanılan Yörük kelimesi daha sonralar gerçek anlamını kaybetmiş ve Bat -Anadolu ile Güney Batı –Anadolu’daki oymakların genel adı olmuştur. Hassas ekonomileriyle Yörükler, olumsuz etmenlere açık olmuşlardır.Bir salgın hastalığın sürülerini yok etmesi halinde ekonomik ve sosyal yaşamda büyük sorunlarla karşı karşıya kalmışlardır. Günümüzde Toroslar’da göçerlik şeklinde yaşamlarını devam ettiren Yörükler vardır.


Osmanlı Devleti’nin konar-göçer olarak adlandırdığı Yörükler il ya da ulus ve oba şeklinde yaşamlarını sürdürmüşlerdir. Yörük topluluklarının başına yönetici olarak Yörüklerin de onayı alınmak koşulu ile Osmanlı Devleti tarafından beyler atanmıştır. Bu beyler yardımcılaryla birlikte Yörükler arasındaki çeşitli sorunlar , anlaşmazlıklar çözmek, vergileri toplamak ve bunları gerekli yerlere teslim etmekle görevlendirilmişlerdir.

Yörükler, Rumeli'nin Türkleştirilmesi, köylüye damızlık hayvan temini,savaşlara katılım ve savaşa katılanlara harçlık verme, ordulara erzak/ mühimmat sağlama, kale tamiri, top çekme, madenlerde top yuvarlağı (mermi) dökme, kale muhafızlığında bulunma, kamu binalarının inşasında amele hizmeti görme, iç ayaklanmaların bastırılmasında yahut emniyet sağlayan inzibat kuvveti olarak görev alma, gemi malzemesi temini ve gemi yapımı, büyük yolların tamiri, su yollarının yapılması, köprü inşaat /tamiri ve muhafazası gibi görevleri yüklenmişlerdir. Önceleri Yörükler üstlendikleri bu görevler nedeniyle pek çok vergi yükümlülüğünden muaf tutulmuşlardır.Yörükler savaşa katılmak veya savaşa gidenler için harçlık vermek koşuluyla reayanın (vergi mükellefi köylü) ödediği vergilerden muaf tutulurken, sadece ağnam vergisi mükellefiydiler. Vergilendirme ve denetimi gibi kaygılarla Osmanlı Devleti, Yörük-Türkmen topluluklarını iskana yönelmek zorunda kalmıştır. İlk padişahların çoğu Türkmenleri zorunlu iskana ya da zorunlu göçe tabi tutmuşlardır. I. Mehmed ile II. Mehmed, Hristiyan bölgelerinde daha güçlü bir yerleşik Müslüman taban oluşturmak amacıyla Yörüklerin Rumeli'ye tehcir ve iskan edilmesi yönünde çalışmalar yapmışlardır. Bu bağlamda, bazı topluluklar çiftçi olarak iskan edilmiş ,bazıları da çeşitli kamu hizmetlerini yerine getirmekle görevlendirilmiştir.

Yörükler, Osmanlı Devleti nin kurucu unsurlarından olmakla beraber genellikle yerleşmeye kar büyük bir direnç göstermişler ve merkezi idareye karşı mümkün olduğu kadar bağımsız kalmaya çalışmışlardır.

II. Beyazıt ve Yavuz Sultan Selim’in düzenlediği kanunnamelerde ağnam resmi yükümlüğünde üç önemli değişiklik yapılmıştır:
-Vergi miktarı arttırlmıştır. Üç koyuna iki akçe olan vergi iki koyuna bir akçe olmuştur. Dolayısyla ortalama bir sürünün 300 koyundan oluştuğu kabul edilirse mükellefler 100 akçe yerine 200 akçe öder duruma gelmişlerdir.

-Vergi matrahı belirlenirken kuzular da sayılmaya başlanmıştır.

-Vergi toplama zamanı değiştirilmiştir. Kanunnamelerde sadece vergilerin kuzulamadan ya da sütten kesilme sonrasında toplanacağı ve böylece sayımın sürülerin yaylaya çıkarken kayıp vermelerinden önceki, sayısal olarak en çok olduğu zamanda yapılması öngörülmüştür.

Ocaklarda Yapılan Düzenlemeler:
Yörükler tarafından 24 er kişilik gruplardan oluşan her ocaktan 4 kişi (eşkinci), nöbetleşe olmak üzere savaşa katılırdı. Eşkinci olanlar, yamaklardan (savaşa katılmayan Yörükler), avarız divaniyye (savaşa yardım vergisi) türünden,ellişer akçe alıp sefere katılırlardı . Savaş sanayinde gelişen yeni toplar ve kuşatma teknikleri nedeniyle atlı Yörüklerin askeri açıdan çağdışı kalması sonucunda yeni tür savaşın finanse edilmesinde Yörük kaynaklarından sadece beden olarak değil mali olarak da yararlanılmaya başlanmıştır. Böylece Yörükler yasal olarak asker konumunda tutulsa da ocak sisteminin para kaynağı olarak da değerlendirilmişlerdir. Bu uygulama daha sonra asker alımının da önüne geçmiştir. Ocaklar 30 kişiye çıkarılıp savaş zamanında bunların beşi askere alınırken artık eskisi gibi harçlıkları sadece savaşa giden kişiler için değil devlet hazinesi için de toplanmaya başlanmıştır.

Yeni Konulan Vergiler
II Beyazıt Kanunnamesi’nde Yörüklere de diğer reayanın ödediği üç vergi mükellefiyeti getirilmiştir. Bunlar:
Ağıl Vergisi: II. Beyazıt Kanunnamesi’nde ağıl resminin, sürü başına iki akçe olarak alınması hükmedilmiştir. Verginin oran vilayetlere ve zamana göre farklılık göstermiştir. Fatih Sultan Mehmet döneminde koyun ağıl başına iki akçe iken, I. Selim'in zamanında 3 akçeye çıkarılmıştır. Vilayet Kanunnameleri’nde oran 300 koyunluk sürü başına bir akçeden beş akçeye kadar artırılabildiği gibi, on koyun başına bir akçeye kadar da yükseltilebiliyordu. Verginin toplam yükü, yılda bir kez alındından küçük olsa da marjinal sürüler için oldukça yüksekti. Bu durum Yörük sürülerinin azalmasına ve sonuçta Yörüklerin yerleşik yaşama geçirilmelerinde zorlayıcı bir neden olmuştur.
Otlak Resmi: Sürülerini, başka bir tımar sahibinin topraklarında otlatan veya miri topraklarda yaylatan sürü sahipleri ve göçebe topluluklardan yılda bir defaya mahsus olmak üzere alınan Otlak Resmi, Ağır Resmi’yle aynı miktarda Yörüklerden de alınmaya başlanmıştır.
Resmi Kara: Fatih Kanunnamesi’yle reayadan alınan çift resmi, II.Beyazıt Kanunnamesi ile Yörüklerden de alınmaya başlanmış ve bu durum Yavuz Sultan Selim’in kanunnamelerinde de devam etmiştir. Ayrıca çift resminin bir türü olan ve her yıl 12 akçe olarak ödenmesi öngörülen Resmi Kara Vergisi mükellefiyeti de getirilmiştir.

Uygulanan vergi politikalar sonucu Yörüklerin ne kadarının yerleşik ya ama geçtiğini bu dönemde tutulan Tahrir Defterleri’nden ve diğer kayıtlardan bulmak oldukça zordur. Tahrir Defterleri ne istinaden yapılan çalışmalarda 1520-1530 döneminde Anadolu coğrafyasını içine alan Karaman, Dulkadir ve Rum Eyaletleri’nde toplam 872.610 hane nüfusun 160.546 hanesinin (Anadolu nüfusunun yaklaşık yüzde 15 i olup, yaya ve müsellem gibi göçer kökenli askeri gruplar da dikkate alındığında bu oran yüzde 27 ye çıkmaktadır. 1570-80 tarihlerinde ise 1.360.474 hane nüfusun 220.217 hanesinin Yörük adlarıyla bilinen Türk göçerlerden oluştuğu belirtilmektedir. 1570-1580 dönemindeki göçebe Yörük hanelerinin sayısının 1520-1530 dönemine göre toplam nüfus içindeki pay % 2-3 azalmıştır. Bu döneme ilişkin olarak yapılan çalışmalarda, Osmanlı kırsal nüfusun ekonomik kaynaklara ciddi bir yük getirecek şekilde % 40, şehirli nüfusun da % 80 oranında arttığı belirtilmektedir. Bu gelişmede, Yörüklerin yerleşik yaşama gönüllü veya zorunlu olarak geçmeye başlamalarının etkisi olduğu söylenebilir.

15. ve 16. yüzyıllarda uygulanan politikalar Yörüklerin göçerlikten yerleşik yaşama geçilmesinin sağlamasında önemli olmasına rağmen, 16. yüzyılda ortaya çıkan Celali ayaklanmaları ve büyük göç hareketleri (Osmanlı literatüründe büyük kaçgun olarak nitelendirilmekte) nedeniyle Anadolu’da yeniden demografik değişimlerin yaşanması Yörüklerin büyük bir bölümünün yerleşik yaşama geçirilmesini önlemiştir. Diğer yandan 17. yüzyıl sonlarında Osmanlı Devleti'nin Avusturya,Lehistan, Rusya ve Venedik ile giriştiği 16 yıl süren (1683-1699) büyük savaş ,Osmanlı Devleti'ni maddi ve manevi kayıplara uğratmış ; ülkenin idari, mali, iktisadi, adli sistemi bozulmuştur. Her yıl 20-30 bin asker yazılması nedeniyle devlet hazinesi bunların maaşlarını karşılayamayacak kadar zor duruma düşmüştür. Bu karışıklı kları önlemek için vergiler arttırılmış ve yeni vergiler konulmuştur. Yeni vergi düzenlemeleri Anadolu'nun bir kısım yerlerindeki köylerde büyük nüfus dalgalanmaları meydana getirmiştir. Belli bir süre sonra bu durum birçok kasaba ve köyün harap olmasına yol açmış , bir çok ekili alan kullanılmaz hale gelmiştir. Osmanlı Devleti zirai ürünün azalması karşısında düştüğü darboğazdan ve olabilecek daha büyük felaketlerden haklı olarak endişe etmiş , boş ve harap yerleri yeniden canlandırma, imar etme ihtiyacı duymuştur. Söz konusu araziler, başka yerlerden gelmek isteyen kimselere verilmeye başlanmış , birkaç asrın kötü izlerini taşıyan bu harap ve boş köylere yerleştirilecek en uygun kişiler olarak da Yörükler seçilmiştir.

17. yüzyılda harap, boş yerlerin imar ve zirai üretimin arttırılması için Yörüklere toprak ve konut verilerek yerleşik yaşama uyumlar sağlanırken işledikleri toprakların ürünlerinden 1/5- 1/7 arasında vergi yükümlülükleri (öşür vergisi toplam ürünün 1/10 idi) de getirilmiştir. Sınır boylarında yerleşik yaşama geçen Yörükler ise avarız türü vergilerden ve resimlerden muaf tutulmuşlardır.Artan vergi yükümlülükleri Yörüklerin, sürülerinin yetersizliğine bakılmaksızın asgari bir vergi ödenmelerinde, denetim altında tutulmalarında ve yoksullaşarak yerleşik yaşama geçirilmelerinde etkili olmuştur.
SONUÇ
15. yüzyıldan itibaren Osmanlı Devleti, Yörükleri bağımsızlığın ve hareketliliğin beslediği yerleşik toplum yapısına karşı potansiyel bir tehlike olarak görmeye başlamıştır. Ayrıca Yeniçeri ordusunun kurulması ve devşirme uygulamasının başlatılması , orduda Yörük gereksinimini azaltmıştır. 15. yüzyılda Osmanlı yönetimi reayanın tabi olduğu vergi mükellefiyetlerini Yörüklerin de yerine getirmesine karar vermiştir. Yapılan düzenlemelerle önceleri sadece ağnam resmi ödeyen Yörükler ağırlaştırılmış ağnam vergisi, otlak ve kışlak vergileri, şahsi vergi olan resm-i kara da ödemeye başlamışlardır. Böylece 300 koyuna sahip bir Yörük 100 akçe öderken, yapılan düzenlemeler sonucu 218 akçe vergi öder duruma gelmiştir (Ağıl Resmi 3 akçe, Otlak Resmi 3 akçe, Resmi Kara 12 akçe). 300 koyunluk bir sürüde her yıl doğan 90 kuzunun ancak 50-60 tanesi yaşamını devam ettirebildiğinden kuzuların da koyun gibi vergiye tabi tutulması ,Yörükler için tam bir yıkım olmuştur. Bu durumda soğuk, hastalık gibi nedenlerle ölen 30 kuzunun da vergisini ödemişlerdir.
Vergiler aracılığıyla Yörükler uygulanan iskan politikası sonucu Yörükler yerleşik yaşama geçmeye baş lamışlar, ancak yerleşikliği bir türlü kabullenememeleri ve yeterince tarım bilgisine sahip olmamaları nedeniyle yerleşik yaşamda yeterince başarılı olamamışlardır. Sürülere konulan vergilerin Yörüklerin ekonomik yaşamına yıkım getirmesi, onları isyana ya da yerleşime zorlayacak sınıra ulaşması Osmanlı yönetimince yeterince önemsenmemiştir.Küçük sürülere uygulanan vergi oranlarının en az büyük sürülere uygulanan oranlar kadar olması sonucunda sürüsü marjinal olan bir Yörük, vergi borcunu ödemek için koyunlarını satmak zorunda kalmıştır. Böyle bir satış sürünün büyüklüğünü, yıpranma ya da hastalıklar telafi ederek kendisini doğal yoldan yeniden üretecek gerekli asgari düzeyin altına çekmiştir. Dolayısıyla Yörükler uygulanan mali yükümlülüklerle giderek yoksullaştırılmış , sürüleri kırsal göçebe yaşamını devam ettirmeye yetecek gerekli büyüklüğü koruyamamıştır. Kısaca vergiler yoksul Yörükleri, yoksul topraksız köylüye dönüştürmede bir araç işlevi görülmüştür.Görüldüğü gibi vergiler tarihsel süreç içersinde, sadece kamusal ihtiyaçlar karşılamada değil toplumsal yapısının değiştirilmesinde de bir araç olarak kullanılmıştır.
KAYNAKÇA
ARSLAN, Hüseyin. (2001). 16. Yüzyıl Osmanl Toplumunda Yönetim, Nüfus, iskan, Göç ve
Sürgün, İstanbul: Kaknüs Yayınları.
AVCIOĞLU, Doğan. (1981). Türklerin Tarihi, İstanbul: Tekin Yayınevi.
BARKAN, Ö. Lütfi. (1953). Tarihi Demografi Araştırmalar ve Osmanlı Tarihi, İstanbul: Yalçın
Matbaası .
BERKAY, Karen. (1999). Eşkiyalar ve Devlet: Osmanlı Tarzı Devlet Merkezileşmesi,İstanbul:
Tarih Yurt Vakfı Yayınları.
ÇETiNTÜRK, Selahaddin. (1943). Osmanlı imparatorluğu nda Yörük Sınıfı ve Hukuki Statüleri ,
Ankara Üniversitesi DTÇF Dergisi, Sayı:1, Cilt II.
GÖKÇEN, İbrahim. (1946). 16 ve 17. Asır Sicillerine Göre Saruhan da Yörük ve Türkmenler,
İstanbul:Manisa Halkevi Yayınları.
HALAÇO LU, Yusuf. (1998). XIV-XVII. Yüzyıllarda Osmanl Devlet Te kilâtı ve Sosyal Yap ,
Ankara: Türk Tarih Kurumu Yayınları VII. Dizi-Say :127, 4. Bask .
HALAÇO LU Yusuf. (1997). XVIII. Yüzyılda Osmanlı İmparatorluğu'nun iskan Siyaseti ve
Aşiretlerin Yerleştirilmesi, Ankara:Türk Tarih Kurumu Yayınları VII Dizi, Say :92,3.Bask .
GÜNDÜZ, Tufan. (2003). Türkmen Adına Dair Baz Fikirler ,
<http://www.hbektas.gazi.edu.tr/08hbv/08gunduz.htm>, (8.08.2003).
KARPAT, Kemal H. (2000). Osmanlı Modernleşmesi: Toplum, Kuramsal Değişim ve Nüfus,
(Çev.Akile Zorlu DURUKAN, Kaan DURUKAN),İstanbul: imge Kitabevi.
KAZICI, Ziya. (1977). Osmanlılarda Vergi Sistemi, İstanbul: Şamil Yayınevi.
LINDNER, Rudi Paul. (2000). Ortaçağ Anadolusu nda Göçebeler ve Osmanlılar, (Çev. Müfit
GÜNAY), Ankara: imge Yayınevi.
İNALCIK, Halil. (2000). Osmanlı İmparatorluğu’nun Ekonomik ve Sosyal Tarihi (1300-1600),
(Çev: Halil Berktay),İstanbul: Eren Yayınları.
Maliye Bakanlığı . (1999). Yavuz Sultan Selim in Umumi Kanunnamesi (Kanunname-i Sultan
Selim Han), içinde; Osmanl Vergi Mevzuat ¸ Ankara: Maliye Bakanl A.P.K.K Yayın No:1988/348.
Maliye Bakanlığı . (1999). Kanuni’nin Umumi Kanunnamesi (Kanunname-i Osmani), içinde;
Osmanlı Vergi Mevzuat ¸ Ankara: Maliye Bakanlığı A.P.K.K Yay n No:1988/348.
Maliye Bakanlığı . (1999). Fatih’in Umumi Kanunnamesi (Kanun-ı Padişah –ı 1477), içinde;Osmanlı Vergi Mevzuatı ¸ Ankara: Maliye Bakanlığı A.P.K.K Yay n No:1988/348.