Serkan Yorgancılar'la MTBB Üzerine

Bir öğrenci hareketi olmanın ötesinde, yakın dönem toplumsal ve siyasal yaşamında farklı bir yeri olan Milli Türk Talebe Birliği (MTTB)'nin dönüşüm süreçlerini ve yansımalarını Serkan Yorgancılar’la konuştuk.

Milli Türk Talebe Birliği, kuruluşu Osmanlı Devleti'nin son yıllarına denk gelen, kapatılmasına yol açan 12 Eylül 1980 hükümet darbesine kadar aralıklarla faaliyetleri birkaç kez durdurulsa da Cumhuriyet tarihi boyunca varlığını sürdüren ilk ve en önemli gençlik örgütlerinden biridir.

Erken dönem Türk milliyetçiliğinin ilk gençlik örgütlerinden biri olması nedeniyle de ayrıca önem taşımaktadır. 1960'ların ortalarına kadar ağırlıklı olarak dönem hükümetlerinin politikaları paralelinde milliyetçi çizgisini korumuş, kısa bir süre Türkçü-İslamcı anlayışı savunsa da, 1960'ların sonlarında daha belirgin bir biçimde İslamcı anlayışa yönelmiş ve Türkiye'deki İslami hareketin sonraki yıllarda güçlenmesinde ve bu hareketin kimi politik aktörlerinin yetişmesinde önemli roller üstlenmiştir.

1980 sonrası "milli görüş hareketi" içerisinde yer alan ve bu geleneği izleyenler arasındaki görüş ayrılıkları sonrası kurulan Adalet ve Kalkınma Partisi içerisinde politika yapan birçok kişi MTTB geleneğinden gelmektedir. Bunlar arasında Başbakan Recep Tayip Erdoğan ve Cumhurbaşkanı Abdullah Gül en çok dikkat çeken simalardır.

Bir öğrenci hareketi olmanın ötesinde, yakın dönem toplumsal ve siyasal yaşamında farklı bir yeri olan Milli Türk Talebe Birliği (MTTB)'nin dönüşüm süreçlerini ve yansımalarını Serkan Yorgancılar'la konuştuk. (Asım Öz)



MTTB'nin ideolojik dönüşümünü ele aldığınız Türkçülükten İslamcılığa Milli Türk Talebe Birliği(Vadi Yayınları, 2008) kitabınızın MTTB ile ilgili diğer çalışmalardan farkı nedir?

Türkçülükten İslamcılığa MTTB kitabımızın asıl amacı ve diğer çalışmalardan belirgin olan farkı İslamcılığın tarihsel bir bakış açısıyla sosyolojik bir çözümlemesini yapmaktı. Cevabını aradığımız soru İslamcılığın varoluşunu oluşturan, onu etkileyen, dönüştüren olguları tarihsel bütünlüğü içerisinde ele almaktı. Ve bunu yaparken de kendime örnek olarak MTTB'yi aldım. Çünkü Talebe Birliği hem geçmişte yapıp-ettikleri ile hem de bugün aktörlerin yaşıyor olması ve çok önemli yerlerde olması diğer yapılardan ayrılır. Sonuçta MTTB hiçbir oluşuma sahip olmamış bir başarıya ulaşarak cumhurbaşkanı, başbakan, meclis başkanı, onlarca bakan, binlerce bürokrat, belediye başkanları çıkarmıştır içinden. Birliği hala önemli kılan etkenlerin başında gelir söylediğim şey. Bugünkü İslamcılığı anlamanın yolunun yakın tarihimizde olduğunu düşünüyorum. Bu bağlamda üzerinde konuştuğumuz İslamcılık Cumhuriyet Türkiye'sinin bir ürünüdür. Söylemleri, yapılanması ve gerçekleştirmeye çalıştıkları ile Osmanlı İslamcılığından ayrılır. Bende diğer kitaplardan farklı olarak bunları ortaya koymaya çalıştım.

İlk dönem MTTB'den başlayacak olursak MTTB'nin oluştuğu siyasi ve toplumsal ortam nasıl bir konjonktürün ürünüydü?

1916 kuruluş yılı olarak kabul ediliyor. Bu dönemlere ait elimizde çok fazla bir şey yok. Çünkü İTC'nin gençlik örgütlenmeleri var (Osmanlı Genç Dernekleri), daha sonda ise Tek Parti iktidarının Halkevleri altında örgütlenmeleri var. Birbiri ardı sıra kurulan bu yapılanmalar resmi ideoloji dışındaki oluşumlara yaşam hakkı tanımıyor. Dolayısıyla MTTB'de bu dönemlerde çok aktif olamamıştır. Balkan Savaşları, Osmanlının Çöküşü ve ardından Kurtuluş Savaşı yılları zaten Osmanlı gençliğine savaş alanlarından fazla bir şey sunamamıştır. Ülkede tek üniversite İstanbul'dadır. Dolayısıyla Anadolu'da üniversite gençliği yok.

MTTB uzun tarihi boyunca faşizan bir milliyetçilikten, ılımlı bir muhafazakarlığa oradan solculuğa sonra da İslamcılığa beşiklik etmiş bir harekettir. 1950'li yıllara kadar bazen Hitler'i övecek kadar faşist, yerli malları haftaları ve "Vatandaş Türkçe Konuş" kampanyaları düzenleyecek kadar da Türk milliyetçisidir. Kapalı olmasına rağmen 1945 ünlü Tan Gazetesi baskınından sorumlu tutulacak kadar anti-komünist iken 1960-65 yılları arasında "Ordu Gençlik El Ele" kampanyaları düzenleyecek kadar darbeci-solcudur. 1965 sonrasında ise gerçek rengini almıştır.

MTTB'nin öğrenci hareketleri içindeki yeri nedir?



Kapatılmadan öncesi (80 öncesi) ve kapatıldıktan sonrası (80 sonrası)MTTB'yi diğer öğrenci hareketlerinden ayıran ciddi farklar vardır. 80 öncesini düşünürsek MTTB'nin rakibi solda FKFK'ler daha sonra radikalleşerek teröre bulaşan radikal solcular var, sağda ülkü ocakları var, yeni yeni oluşmakta olan tarikat/cemaat gençliği var. Solcular ve milliyetçiler arasındaki bölünmeler, fraksiyonlaşmalar, aşırı şiddete bulaşmalar, cinayetler, sonradan kahramanlık olarak alkışlanan asker kaçırmalar, banka soygunları yok. Bu büyük bir avantaj ve Birlik bu avantajını iyi kullanmasını bilmiş. Üniversitelerin bile olmadığı küçük kasabalarda ciddi örgütlenmiş. Çok büyük organizasyonlar yapacak güçleri var. Ekonomik durumları iyi. Kültüre yatırım yapmışlar. Sosyal alanlardaki boşlukları doldurmaya çalışmışlar. Çokta başarılı olmuşlar.

1980 darbesi ile kapatıldıktan sonra MTTB'liler uzun bir süre sessiz kalmışlar. Ama MTTB'lileri hemen hemen bütün sağ partilerde aktif siyaset yaptıklarını görüyoruz. Ama asıl MTTB iktidarı AKP'nin seçim zaferiyle olmuştur diyebiliriz.

MTTB Türk Ocakları'nın bile kapatıldığı bir ortamda kapatılmıyor. 1936'da kapatılıyor. Bunun sebebi nedir?



3. Türk Ocaklarının kapatılması 1931. Kapatılmasının çeşitli nedenleri var. Mesela Türk Ocakları 1927 yılında yapılan kongresinde "Cumhuriyet, milliyet, muasır medeniyet ve halkçılık mefkurelerini takip eden Türk Ocağı, mefkureleri tahakkuk ettirmekte olan Cumhuriyet Halk Fırkası ile devlet siyasetinde beraber" kararını alarak CHP ile ilişkilenmiş. Ama bu yıllarda MTTB kapatılmıyor, çünkü hem Türk Ocakları kadar örgütlü ve güçlü değil, hem de muhalif bir duruşu yok. Türk Ocaklarının kapatılmasından 4 yıl sonra 1936'da Tek Parti'den izinsiz olarak Hatay Mitingi düzenlenir ve miting sonrası kapatılır. Tevfik İleri'ye göre 1936'da Birliğin kapatılması büyük bir muammadır. Birlik Hatay Mitingi ile kendilerinin bağımsız hareket edebilecek bir yapı olduklarını göstermeye çalışmış olabilir. Ama Tek Parti buna asla izin vermezdi vermedi de. Türk Ocaklarının kapatılmasında baskın görüşlerden birisi Ocağın Orta Asya'da ki Türkler üzerindeki çalışmalarından rahatsız olan Sovyet baskısıdır. MTTB ile ortak kapatılma gerekçesi dış siyasete karışmaya kalkmaları olabilir.

MTTB 1930'lu yıllarda Kadro hareketine muhalif. Bu yıllarda Nazım Hikmet, Muhsin Ertuğrul üzerinden muhalefetlerini yaygınlaştırıyorlar. 27 Mayıs sonrasında çok kısa bir süre de olsa sol Kemalist grup eline geçiyor MTTB. Sol ile ilişkileri nasıl bu yapının?



Evet, MTTB'nin solla olan ilişkisi çok merak edilen konulardan biri. 1932'de Kadro dergisi ile yaptıkları polemik ilginçtir. Kadro dergisi Kemalizm'in sosyo-ekonomiğinin teorisini yapmak gibi bir görevi vardı ancak dergi kapandıktan sonra derginin tüm yazarlarını radikal sol grupların içerisinde görüyoruz. MTTB'nin ilk yıllarında sistemle sorunu olduğunu iddia edemeyiz. Mesela Tevfik İleri der ki; "İstaklal marşı çalarken hazırola geçme ve ayağa kalkma adetini biz yerleştirdik. Postane gibi halka açık yerlere gider ve İstiklal Marşı çalmaya başlayınca üçer beşer kişilik gruplar halinde ayağa kalkar ve etrafımızdakileri de kalkmaya zorlardık" diyor. Tarihin ilginçliğine bakın ki 80 ihtilalinin gerekçelerinden biri de Konya'da yapılan ünlü Kudüs Mitinginde MTTB-Akıncı ve İslamcı gençliğin İstiklal Marşı'nda ayağa kalkmamasıdır.

60-65 yılları arasında Solcu öğrencilerin bir dönem MTTB'yi ele geçirdiklerini görüyoruz. TMTF-TMGT radikal solcu gençlerin kalesi. 65 sonrasında MTTB ideolojik ve düşünsel bir tercih yapmış ve İslamcılaşmaya başlamıştır. Dolayısıyla sol, Birlik için dış güçlerin maşası, Anadolu insanına yabancı bir fikir akımı ve insanları dinsizliğe götüren bir düşünce olarak görülüyor.

Necip Fazıl 1940'lı yılların ikinci yarısındaki MTTB'yi değerlendirirken "terbiyeli rejim gramafonu" ifadesini kullanır. MTTB her zaman iktidarlarla içli dışlı bir yapıda olmuş olmasını nasıl değerlendirmek gerekiyor?

Necip Fazıl 40'lı yıllarda söylediği sözü 65-75 yılları arasında geri almış. Bu dönemde MTTB kendisini "öz babamızdan daha ziyade manevi babamız" olarak nitelendirir. Bu da N. Fazılın fazlasıyla hoşuna giden bir durumdu. Necip Fazıl'da bu gençliği öve öve bitiremez. Akıncılar ve Akıncı Güç kurulduğu zaman MTTB'yi miskinler olarak eleştirir ve desteğini oradan çeker. Ama bütün bunlara rağmen kimsenin reddetmeyeceği bir gerçek var ki Necip Fazıl ve N. Erbakan bu gençliği çok derinden etkilemiştir. Ben, dünyadaki her gücün altında Yahudi parmağı arayan bir zihniyetle ülkemdeki her yapılanmanın devletle ilişkilendirilmesini reddedenlerdenim. Her muhalif oluşumun altında devlet parmağı aramak geçmişin paranoyakça yaklaşımlarından. Yeni İslamcı gençliğin bu tür eski - geçmiş - irrasyonel tezlere kapılmaması gerekir.

MTTB'nin milliyetçilikten kopmaya başlamasının en bariz göstergelerinden biri de amblem değişikliği. Yani bozkurt sembolünün değişmesidir. MTTB'nin sağcılıktan kısmi kopuşu nasıl bir süreç izler?



Birliğin sağcı-muhafazakarlıktan bilinçli bir İslamcılığa geçişi 65 sonrası dönemde başlamıştır. Sağcılıktan kopuşunu tetikleyen çok çeşitli sebepler vardır. Baskın sebeplerse bana göre tercüme faaliyetleri ile gençlerin İslamı yorumlama ve anlama biçimlerinin değişmesiyle oluşmaya başlar. Daha önce İslam, devletin de etkisiyle kamusal alandan elini çekmişti. Ancak İslami tercüme faaliyetleri sonucunda din-devlet-toplum ilişkileri başka boyutları ile tanımlanmaya başladı. Bu yeni tanımlamalar zaten sorunlu olan din-devlet ilişkilerini yeniden gündeme getirdi ve çatışmacı bir boyut kazandırdı. MTTB'liler bugün reddetseler de şeriat devleti kurmak gibi açık bir amaçları vardı. Özelikle Milli Gençlik dergisinde şeriat konusu defalarca kapak olmuş. Ama tüm kapaklardaki özlemler ya İran üzerinden, ya Lübnan, Afganistan üzerinden dile getirilmiş. 80 öncesi İslamcı gençlik Afganistan sorununu kendi dertleri edindikleri kadar Türkiye'nin sorunlarını dert edinselerdi İslamcılık bu topraklarda bu kadar yabancı olmayacaktı. MTTB'nin sağcılıktan kopuşu bir süreçtir. Tek bir olaya, tek bir kişiye bağlanamaz. Ama sağcılıktan kopuşu hızlandıran siyasi ve fikri oluşumlar da vardır. Siyasette Milli Nizam- Milli Selamet Partileri ile başlayan süreç Diriliş ve Büyük Doğu'nun da etkisiyle fikri bir boyut kazanmış. Bugün yaşayanlar içerisinde Erbakan'ının harekete olan katkısını reddedenler bir hayli fazla da olsa geçmiş onları yalanlar.

1960'lı yıllarda MTTB ile Mücadele Birliği arasında yaşanan sert ayrılığın nedenleri nelerdir? Bu noktada MTTB ile Akıncılar ve Akıncı-Güç arasındaki ayrılıların doksanlı yıllarda farklı İslamcılık kollarının oluşumunda nasıl bir etkisi olmuştur?

80 öncesi İslamcı gençlik daha bir bütünlük arz ediyor. 80 sonrası parçalanmışlık yok orada. 80 sonrası İslamcılık daha bir renkli, daha bir çeşnili görünümde. Çok farklı söylemler var, farklı hareket tarzlarına ve yapılanma biçimlerine sahipler. Açıkçası ben 80 sonrası İslamcılığını daha gerçekçi, daha yerel, vizyon ve misyon sahibi, altından kalkamayacağı laflar etmeyen, değişime ve yeniliklere açık, bu topraklara ve bu insanlara yabancı olmayan bir hareket olarak görüyorum.

MTTB'nin 1970-80 arasında yaşanan silahlı çatışmalardan uzak duruşunun nasıl açıklarsınız?

MTTB'nin silahlı çatışmalara girmemek gibi özel bir politikası var. Bunda da kısmi olarak başarılı olduğunu görüyoruz. Silahlı çatışmanın yerine sosyal-kültürel çalışmalara ağırlık vermenin daha doğru olduğuna inanıyorlar. Ama solcular ve milliyetçiler tarafından MTTB binalarına, teşkilatlarına ve gençliğine bir çok saldırı olmuştur. Erdoğan Tuna, Sedat Yenigün gibi isimler şehit edilmiştir. MTTB bu saldırıları bile cevapsız bırakmış. Bundan dolayı da çok eleştirilmiş. Eleştirenlerin başında Necip Fazıl var. Sonra da kopmalar başlıyor zaten. Akıncılar kuruluyor.

Darbe dönemleri MTTB'yi nasıl etkilemiştir?



60 Darbesinde solcuların elinde olduğu için "Ordu millet el ele" eylemleri yapacak kadar, Köyleri devrimleri anlatmak amacıyla üniversite gençlerini gönderecek kadar darbeci. 60 darbesinde Adnan Menderes'le Yassı Ada'da yargılananlardan biri de MTTB tarihinde önemli bir yeri olan eski başkan Tevfik İleri'dir. MTTB eski başkanlarına bırakın sahip çıkmayı darbenin taşeronluğuna soyunmuş.

12 Mart muhtırasında sessiz sedasız. 80 darbesinde ise tüm sivil toplum kuruluşları gibi kapatılmış. Çok Partili yaşama geçildikten sonra her darbede bir MTTB'linin hem devletin tepelerinde olduğunu hem de yargılandığını görüyoruz; 60'da Tevfik İleri, 80'de kitlesel olarak, 28 Şubatta İsmail Kahraman, 27 Nisan e-muhtırasında T. Erdoğan ve Abdullah Gül.

Son MTTB'nin Mehmet Akif'e bakışı nasıldır?

Mehmet Akif yaşamı ve eserleri ile MTTB için sembol bir önderdir. İslamcılar Mehmet Akif'in özellikle Safahat kitabını başucu eser olarak görürken, gene M. Akif tarafından yazılan İstiklal Marşı'nı yıllarca aynı sıcaklıkla karşılamadılar. Bu sorunlu bir yaklaşımdı. İstiklal Marşında ayağa kalkmamak, hazırolda durmamak bir direniş, sisteme bir başkaldırı olarak algılandı. Oysa aynı Mehmet Akif her fırsatta övgüler düzülen büyük bir "İslam Şairi" olarak görülüyordu. İslamcılar tarafından örneğin İstiklal Marşı'nda "kahraman ırkıma bir gül" mısrası hiç bir zaman Akif gibi İslamcı/ümmetçi görülen bir şaire yakıştırılmadı. Ama bu olumsuzluklara rağmen MTTB'liler kendilerini her zaman Akif'in idealize ettiği "Asım'ın Nesli" olarak gördüler.

MTTB'deki muhafazakar bakiye hakkında neler söylenebilir? Bu gün MTTB içinden yetişen siyasetçilerin İslamcılıktan muhafazakarlığa dönüşleri bu yapının başından beri muhafazakar olduğunu ifade eden Bozkurt'tan Kur'an'a kitabının yazarı M.Çağatay Okutan'ın görüşlerinin doğrulandığı anlamına gelir mi?

MTTB başından beri muhafazakâr deyimi zorlama ve gerçek dışı bir genellemedir. 65-80 dönemini nasıl muhafazakarlıkla açıklarsınız? İslam Devletinden, şeriattan bahseden bir hareket neyin muhafazasını yapmakta. İktidardaki MTTB'liler her ne kadar birliğin İslamcılığı ile olan kısımlarını yok saymaları, unutturmaya çalışmaları ve birliğin sadece yumuşak karnını göstermeye çalışsalar da bu böyle değildir. Kendi istikballeri adına MTTB'ye bunu yapma hakları yok. Bugün farklı bir yerde duruyor olabilirsiniz, başka şeylere de inanıyor olabilirsiniz ama geçmişiniz her zaman önünüze gelecek. Onlar MTTB'ye bir şeyler verdiler ama MTTB'de onlara çok büyük bir gelecek verdi. MTTB'den Yeni- İslamcı gençliğin alacağı en büyük ders "büyük konuşmamak" olmalıdır. Kur'an bize geçmişe bakıp ibret alın derken Firavuna kadar gitmemiz gerekmiyor.

Söyleşi için teşekkür ederim.


Röportaj: ASIM ÖZ

Haksöz-Haber