Dr. Baymirza Hayit, 17 Aralık 1917’de Türkistan’ın Namangan şehrine bağlı Uyçi kazasının Yarçek köyünde dünyaya geldi.
Dr. Hayit’in okul yıllarında Rus işgaline karşı yoğun bir mücadele sürdürülüyordu.Bu milli mücadele yıllarında Ruslar,Hayit’in dört ağabeyini şehit etmişlerdi. Şehit edilen ağabeylerinden Narmirza’nın şehadeti oldukça dramatikti.
Narmirza,1918 yılında, 22 yaşında iken Türkistan’ın bağımsızlığı için milli mücadeleye katılmıştı. Aradan dört yıl geçtikten sonra ,mübarek bir kurban bayramı günü Rus askerleri evlerinin kapısını çalmıştı. Gelen askerler, komutanları Frunze’nin savaşta ölen diğer çocuklarının acısını biraz olsun dindirmek için,kendilerine bir bayram hediyesi gönderdiklerini söyleyerek bir paket getirmişlerdi. Paket merakla açılınca, odanın içindekiler donup kalmışlardı. Maalesef paketin içerisindeki Narmirza’nın kesik başıydı.
Dr. Hayit,1934 yılında Taşkent Üniversitesi Tarih Fakültesine girdi. 1938’de Namangan şehrine öğretmen olarak atandı. İkinci Dünya Savaşı başlamasıyla ,Sovyet ordusunda savaşmak üzere bir yük trenine bindirilerek macera yolculuğuna başladı.4 Temmuz 1941’de Belerusya’da Almanlar’a esir düştü. Esir kampında çok acılı ve eziyetli günler geçirdi. Alman SS subayları,esir kamplarında Yahudi avına çıkmışlardı. Esirlerin kafa yapısına,burnuna ve sünnetli olup olmadıklarına bakarak Yahudileri tespit edip kurşuna diziyorlardı. Maalesef birçok Türk gibi Hayit’da Yahudilikle suçlanarak kurşuna dizilmek istendi.Müslüman olduğunu defalarca ifade etmesine rağmen Alman subayları ikna edemedi. Son arzusu olarak, iki rekat namaz kılmak istediğini belirtti. Huşu içinde namazını kıldı ve Alman subaylarına ölüme hazır olduğunu söyledi. Bunu üzerine Alman subayları onun “Müslüman Türk” olduğuna inanarak kurşuna dizmekten vazgeçti.

Avrupa’da bulunan bazı Türkistanlı liderler,Alman Nazi liderleriyle temasa geçerek,Kızılordu içerisinde milyonlarca Türk askeri bulunduğunu ,bunların Alman ordusu saflarına geçmelerinin mümkün olduğunu belirtmişlerdi. Sonunda Almanların elinde bulunan esirlerden Türkistan Lejyonu oluşturuldu.Dr. Hayit,Türkistan’nın bağımsızlığı için Ruslar’la savaşılması gerekliliğine yürekten inanıyordu. Türkistan Lejyonunda gösterdiği başarılardan sonra kısa zamanda yüzbaşı rütbesine ulaştı ve bu yükselişin sonunda,Türkistan Milli Harp Birliklerinin,Alman Kara Kuvvetleri nezdinde vekilliği makamına kavuştu.

Harp sırasında Almanların Türkiye’ye karşı savaş açma ihtimali doğunca 1943 yılının sonlarına doğru Alman Genel Komutanlığı,Milli Türkistan Birlik Komitesine bu ihtimalin gerçekleşmesi karşısında Komitenin ve Lejyonun tavrının ne olacağı soruldu.Bu soruya Komite adına Dr. Baymirza Hayit şu manalı cevabı vermiştir.

“ Türkistanlılar da Türkiye Türkleri gibi Türk’tür.Almanların Türkiye’ye savaş açması Türkistanlılar için kabul edilebilir bir vaziyet değildir. Komite olarak böyle bir durumda askerlerimizin Alman saflarında savaşa devam edebileceğini söyleyemeyiz. Türk askerinin,Türk askerine silah çekmesi mümkün değildir.Türkistanlılara böyle bir görev verildiği taktirde,Türkistanlı askerler Türkiye’ye işgal kuvveti olarak girmeyeceklerdir.Türkistanlı askerler,Türk Ordusuyla beraber savaşacaktır.Türkistan Lejyonunun Alman Ordusu bünyesinde bulunması,bu birliklerin Alman Ordusunun açacağı her cephede savaşacakları anlamına gelmez.Biz Türkistanlılar bu savaşa vatanımızı kurtarmak için katıldık.Hesabımız Ruslarladır.Durumun tarafınızdan bu şekilde bilinmesini rica ederiz.”
1945 yılında savaş sona ermiş,fakat Türk esirleri için yeni bir felaket başlamıştı. “Yalta” anlaşması uyarınca Türk esirleri,Sovyetlere verilmeye başlandı.Türk esirleri yalvarmalarına rağmen zorla Sovyetlere gönderilmiş,yüzbinlercesi kurşuna dizilmişlerdir.
--ALINTI--