Anadolu Beylikleri'nde Denizcilik ve İlk Türk Donanması


Dünya coğrafyasında, ülkelerin coğrafi yapıları ve stratejik konumlarına göre şekillenen "Denizcilik Faaliyetleri", bir kısım eski medeniyetler tarafından öteden beri -iyi veya kötü- sürdürüle gelmiştir. Aslında denizci devlet olmayı veya olabilmeyi sağlayan en önemli faktör ülkenin denize göre konumu veya denize olan mahkumiyetidir. Anadolu da binlerce yıllık tarihi boyunca üzerinde kurulan çok sayıdaki medeniyete denizci olma imkanı sağlayan önemli bir kara parçası olagelmiştir. Oğuz Türkleri'nin Orta Asya’dan Anadolu’ya göç etmeleri ile birlikte Türkler denizlerle ilk kez tanışarak açık denizlere doğru yelken açmaya ve karşılarına çıkan bu uçsuz bucaksız mavi suların gizemli dünyasını keşfetmeye başladılar. 1081 yılına kadar öncü Türk Beylikleri, Bizans'tan fethettikleri topraklarla Ege ve Marmara kıyılarına ulaştılar. Böylece köklü bir tarihi miras ve geleneğe sahip Türk Denizciliği de ilk filizlerini vermeye başladı.

Çaka Bey ve İlk Türk Donanması


Türkler, Anadolu’ya gelmelerinden bir müddet sonra denizlere hakim olma yolunda hızlı bir gelişim sürecine girdiler. Türkler’in karasal bölgelerden henüz gelmelerine ve denizcilik tecrübeleri olmamalarına rağmen tüm handikapların üstesinden gelerek yüzlerce yılllık denizcilik tecrübesi olan kıyı Avrupa devletlerine asırlarca kök söktürecek bir aşamaya gelme yolunda attıkları adımların ilki İzmir’de küçük bir devlet kuran Çaka Bey öncülüğünde başlatıldı.

Çaka Bey, Selçuklu Ordusu'nun gözü pek, akıncı liderlerinden birisi olarak, Türkler'in savaşa savaşa Batı’ya yönelik ilerlemeleri sürecinde, 1078 yılında Bizans’a esir düşmüş ve İstanbul’a gönderilmişti. Bu esaret döneminde deniz ve denizciliğe karşı tutku derecesinde bir ilgi duymaya başlayan Çaka Bey, Bizans İmparatoru’nun 1081 yılında değişimi esnasında İstanbul’da başlayan karışıklıklardan yararlanarak kaçmayı başardı ve beyliğinin askerleri ile yeniden bir araya gelip İzmir’i ele geçirerek devletinin sınırlarını genişletmeye başladı.


Anadolu 1081 yılında önemli bir olaya tanıklık etti. Çaka Bey öncülüğünde İzmir ve Efes’te kurulan tersanelerde yapımı tamamlanan kürekli ve yelkenli gemilerden oluşan 50 parçalık İlk Türk Donanması ilk kez denizlerde boy göstermeye başladı.

Çaka Bey komutasındaki Türk Donanması 17 çektiri ve 33 yelkenliden oluşan filosu ile 1090 yılının Mayıs ayı başlarında İzmir’den Ege’ye açıldı. İlk olarak Bizans’ın İzmir yolu üzerindeki Midilli Adası’nı ele geçiren Türk Filosu, Sakız Adası’nı da ele geçirdikten sonra Bizans Donanması’nın Çandarlı açıklarından güneye doğru ilerlemekte olduğu haberini aldı. Çaka Bey, donanması ile hemen harekete geçerek Niketa Kastamonita komutasındaki Bizans Donanması'nı karşılamak üzere seyre başladı.

19 Mayıs 1090 tarihinde öğle üzeri her iki donanma, Koyun Adaları yakınlarında karşı karşıya geldi. Çaka Bey, Türk Filosu'nu Bizans Donanması'na rampa ederek gemileri birbirine kenetleyerek karşısındakini yok etme hedefini güden bir savaşa girişti. Gece yarısına kadar düren şiddetli deniz savaşında Bizans Donanması'nın kaçıp kurtulabilen 5-10 teknesi dışında bütün gemileri ele geçirildi veya batırıldı.


Türk Donanması’nın bu ilk deniz savaşı, Türkler'in zaferi ve Bizans Donanması'nın ağır yenilgisiyle sonuçlandı. Koyun Adaları Deniz Zaferi'nden sonra Çaka Bey’in önderliğindeki Türk güçleri Bizans’a ait olan Sisam Adası'nı da ele geçirdi. Böylece Ege Denizi’nin kontrolü tamamen Türkler'in eline geçmiş oldu. Ege Denizi’nin kontrolünü tamamen ele geçiren Çaka Bey, İznik Sultanı Kılıç Arslan ile birlikte 1095 yılında Çanakkale'ye yürüdü. Biri doğudan, biri batıdan Çanakkale’ye giren İzmir ve İznik Beyliği orduları, Abidos Kalesi önünde birleştikleri zaman Kılıçarslan’ın "Marmara Donanması" limana demirlemişti. Çaka Bey’in Donanması da İzmir’deki hazırlıklarını tamamlayıp Abidos Kalesi üzerine yöneldi ve Kale bütün direnişine rağmen fethedildi. Fakat büyük devlet adamı ve şanlı Türk denizcisi Çaka Bey burada yapılan savaşta şehit olması ve Selçuklu Türkleri'ne karşı Hıristiyan dünyasının 1096’dan 1291 yılına kadar ordu ve donanmaları ile peşpeşe sekiz sefer halinde devam ettirerek Türkleri sahil kesiminden iç kesimlere doğru çekilmeye mecbur bıraktıkları Haçlı Seferleri'nin de etkisiyle Türk Denizciliği bir kaç yüz yıl sürecek mecburi bir suskunluk dönemine girdi. Bu süreçte yaşananlar başkentin İznik’ten Konya’ya nakledilmesine yol açtı ve 14. Yüzyıla kadar Türk Denizciliği yeniden kıyılarla buluşacağı günleri beklemeye koyuldu.

1205 tarihinde Konya Selçuk Devleti Sultanı I. Keyhüsrev'in Pamfilya üzerine yürüyerek 1209'da Antakya’yı almasıyla Türkler için Akdeniz’e bir kapı açıldı ve kurulan bir deniz üssü ile Türk Denizciliği suyla buluşan tohum gibi hızlı bir canlanma dönemine girdi.


I. Keykavus (1211-1217) iç isyanları bastırdıktan sonra Kıbrıs Kralı’nın yerli Rumlarla birleşerek aldığı Antalya ve Pamfilya kıyı kalelerinin bir kısmını geri aldı. Yine bu dönemde Sinop ele geçirilerek bütün Karadeniz boyunca genişlemeye başlandı ve Sinop Tersanesi’i yeniden faaliyete geçirildi.

Alaaddin Keykubat (1217-1238) döneminde Kıbrıs Krallığı tarafından zapt edilen Kilikya kıyılarındaki kaleleri kurtarmak ve Antalya Körfezi’nde krallığın deniz kuvveti hakimiyetini yok etmek üzere 1220 sonbaharında harekete geçilerek Antalya Körfezi’nin doğu sahilinde bulunan Kilyoros Kalesi, Antalya Beyi Ertokuş öncülüğündeki bir filo ile denizden ve karadan kuşatıldı. Sinop ve Antalya Filoları'nın takviyesine büyük bir önem veren I. Keykubat döneminde Türk Bayrağı’nın ticaret yaptığı sularda güvenliği sağlama siyasetine de büyük önem verildi. Karadeniz ile Doğu Akdeniz’de taarruza uğrayan Türk tüccarlarının zarar ve kayıpları yönetim tarafından tazmin edilmekte ve zarar veren gemilerin üzerine kuvvet sevk edilerek gereken cezalar verilmekteydi.

Selçuklu Devleti’nin yıkılmasından sonra uç beylikleri arasından Karasi, Aydın, Saruhan ve Candaroğulları Beylikleri gibi denizcilik faaliyetleriyle ilgilenen yeni bazı beylikler kuruldu.

Danişmendler'in soyundan gelen Karasi Beyliği 13. Yüzyılın sonu, 14. Yüzyılın başlarına doğru Balıkesir ve Çanakkale bölgelerinde kurulduktan sonra Bizans ile mücadeleler sonucunda Balıkesir ve Bergama bölgelerinde iki ayrı kol olarak varlıklarını sürdürdüler. Balıkesir’deki uç beyliğinin başında bulunan Demirhan Bey liderliğindeki kuvvetler 1331 yılında 71 parçadan oluşan deniz kuvvetleri ile Gelibolu’ya gelerek Enez’i ele geçirdiler ve Bizans Donanması filolarına karşı başarılı mücadeleler verdiler. Bergama Uç Beyi Yahşihan liderliğindeki kuvvetler ise; iki kere Gelibolu’ya çıkıp, Marmara Denizi’nin güney sahillerindeki bazı kalelerle birlikle bazı adaları ele geçirerek Yassıada yakınlarında Bizans’a ait bir filoyu yendiler. Saruhan ve Candaroğulları Beylikleri de deniz kuvvetleriyle faaliyetlerini sürdürdüler.



Kod:
http://www.barbaros.biz/Anadolu_Beyliklerinde_Denizcilik.htm