1. #1
    raltar - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Üyelik tarihi
    22.Ağustos.2007
    Yaş
    53
    Mesajlar
    734


    Nahçıvan’ın Rus İdaresine Girişi

    Gürcistan’ı ele geçirdikten sonra Kuzey Kafkasya ve Güney Kafkasya’ya tamamen hakim olmak isteyen Ruslar, daha 1827-28’de İran’la yapılan savaşdan önce, Azeri Nahçıvan ve Revan hanlıkları dışındaki bütün Kuzey Azerbaycan’ı ele geçirmişlerdi. Bu hedefleri doğrultusunda, Rus-Iran Savaşı’nın başlarında Ruslar, Revan ve Nahçıvan’a hücum etmişlerdi. Rusya’nın Kafkas Orduları Başkomutanı General Paskieviç, Tebriz’e 72 km uzaklıkta stratejik önemi çok büyük olan Nahçıvan Hanlığı’nı işgale yönelmişti. Zira, bu sayede, Abbas Mirza’nın başkentini tehdid edecek ve kuşatma altında tutulan Revan’a gönderilecek her türlü yardımı engelliyecekti. Ruslar, fazla zorlanmadan Nahçıvan şehrini 26 Haziran 1827’de ele geçirmişlerdi. Hanlığa tamamen hakim olmak isteyen Ruslar, Fransız askerî mühendisleri tarafından yapılan ve Aras bölgesini kontrol altında bulunduran Abbas Abad kalesine karşı hücuma başlamışlardı. Abbas Mirza’nın yardıma gelmesine rağmen, Cevanbulak’daki savaşı Ruslar kazanmış ve Abbas Abad Kalesi 7 Temmuz’de teslim olmuştu. Böylece, Nahçıvan Hanlığı sona ermiş ve Nahçıvan bir Rus eyaleti haline getirilmişti.

    1828-29 Osmanlı-Rus Harbi sonunda, mağlup olarak, Ruslarla andlaşma masasına oturan Osmanlı Devleti’ne de, 1829 Edirne Andlaşması ile Azeri Nahçıvan Hanlığı’nın artık Rusya topraklarına dahil olduğu kabul ettirilmişti.


    Nahçivan’ın Kurtarılması İçin Osmanlılar Tarafından Yapılan Çalışmalar

    İttihad ve Terakki daha iktidara gelmeden Kafkas müslümanları ile ilgilenmeye, onların esaretten kurtulmasına yardımcı olmaya çalışmıştı. Osmanlı Devleti’nde iktidarı ellerine aldıktan sonra da, ittihatçılar aynı istikamette çalışarak, Kafkasya müslümanlarıyla doğrudan sınırdaş olmak hususunda gayret göstermişlerdi. 1917 Bolşevik îhtilâli’nden sonra, imzalanan Erzincan Mütarekesi (18 Aralık 1917) ile, Ruslar Doğu Anadolu’dan çekilmeye başlamışlardı. Ancak, Rus ordusunun çekilirken işgali altındaki bazı araziyi Ermeni ve Gürcülere teslim edecekleri belli olmuştu. Zira 1917 İhtilâli sonrasında, Rus ordusunun dağılmaya başlaması üzerine, Gürcü ve Ermenilerden müteşekkil millî kuvvetler oluşturulmaya başlanmıştı. Bunun neticesi olarak, 1918 yılı başlarında, Ermenilerin tam teşkilâtlı bir kolordusu ve iki tümeni ile üç gönüllü tugayı, bir süvari tugayı ve bir kaç milis tugayı kurulmuştu. Ermeniler, Revan merkez olmak üzere Erzurum, Kars, Van, Bitlis, Muş, Nahçıvan, Zengizor’u içine alan bölgede bir Ermeni devleti kurmak için kendi birliklerini teşkil etmeye yönelmişlerdi.Kafkas müslümanları, Ermeni komitelerinin bölgede müslümanlara karşı taarruz ve tehditlerinden dolayı Osmanlı ordusunun ilerlemesini ve kendilerini kurtarmasını bekliyorlardı. Bu arada, devam eden Brest-Litovsk müzakerelerinde de bir netice alınamıyordu. Ayrıca, Rus ordusunun fiilen dağılması durumunda bölgede bir kargaşa meydana gelebilirdi. Bu tarz muhtemel gelişmelere karşı, Osmanlı Ordusu’nda bazı düzenlemeler yapıldı. Ferik Vehip Paşa komutasındaki 3. Ordu yeniden düzenlendi. Buna göre, 4. Kolordu Mirliva Ali İhsan Paşa (Sabis)’ya, 1. Kafkas Kolordusu Albay Kâzım Karabekir’e, 2. Kafkas Kolordusu da Mirliva Yakup Şevki Paşa’ya verildi. Yapılan harekât sonucunda Erzincan, Trabzon, Erzurum, Batum işgalden kurtarıldı. Kâzım Karabekir, 25 Nisan 1918’e kadar Ermeni kuvvetlerinin Kars’ı boşaltmasını istedi. Sonuçta, bu isteği yerine getirerek, Kars 25 Nisan’da, Osmanlı kuvvetlerine teslim edildi. Osmanlı hükümetinin hedefi, 1877 yılı öncesindeki bölgeye hakim olmak ve hudutları bu şekilde çizmek idi. Bu görev 3. Ordu’ya verilmişti. Bu sınır dışındaki harekatlar ancak bir tecavüz karşısında yapılacaktı.

    Ermenilerin zulmü altında yok olmaya mahkûm olan Türkleri kurtarmak için, 3. Ordu Komutanlığı, 15 Mayıs 1918’de, Arpaçay’ın doğusuna geçmeyi, Gümrü’yü bir an önce ele geçirmeyi emretti. Bu arada, Rumiye gölünün batısı ile Nahçıvan’ın güneyine yerleşen Ermeniler, İngiliz ve Amerikalılardan da yardım görüyorlardı. 4. Kolordu, Dilman Hoy-Maku’da toplanarak Rumiye gölünün batısından; 1. Kafkas Kolordusu da, Culfa’nın kuzeyinden harekete geçerek, Ermenileri bu bölgeden çıkardılar. Böylece Aras nehrinin güneyi Ermenilerden temizlenmiş oldu.

    14 Temmuz 1918’de, 4. Kolordu Komutanlığı, Ermeni komutanı Antranik’in Nahçıvan’a gelerek taarruz hazırlıkları yaptığı ve bölgedeki İslâm köylerinde toplu katliamlara giriştiği bildirildi. 4. Kolordu’nun görevi olan Nahçıvan’ın ele geçirilmesi, 3. Ordu Komutanlığı tarafından 11. Kafkas tümenine verildi. Nahçıvan, 3000 kadar piyade, 500-600 kadar Ermeni süvarisinin işgali altında idi. 19 Temmuz 1918’de Osmanlı 11. Kafkas Tümeni ile 12. Piyade Tümeninin Culfa’daki takviyeli 35. Piyade alayı Nahçıvan’a doğru harekete geçti. Türk kuvvetleri 20 Temmuz 1918’de Nahçıvan’a girdi. Antranik’in emrinde Ermeni kuvvetleri doğuya doğru çekildiler. Böylece, Nahçıvan Ermeni işgal ve zulmünden kurtarılmış oldu. Bundan sonra, Kâzım Karabekir Paşa, Ağustos 1918’de, karagahını Nahçıvan’a taşıdı. Özellikle Ermenilerin Nahçıvan’a sarkmamaları için gerekli tedbirleri aldı.

    Başlıgıg yükündürtümüz,tizligig sökürtümüz / Başlıya başeğdirdik,dizliye diz çöktürdük.

  2. #2
    raltar - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Üyelik tarihi
    22.Ağustos.2007
    Yaş
    53
    Mesajlar
    734

    Osmanlı İdaresindeki Nahçıvan

    Brest-Litovsk Andlaşması’na göre, 14 Temmuz 1918’de, yapılan halk oylamasında Kars, Ardahan ve Batum halkı Osmanlı Devleti’ne katılma kararı aldı. Bu karar, Sultan Vahideddin’e sunuldu. Padişah’ın 15 Ağustos 1918 tarihli Hatt-ı Hümayunu ile Kars, Ardahan ve Batum’un Osmanlı Devleti’ne ilhakı kabul edildi13. Bu arada 93 Harbi sırasında kaybedilen toprakların haricinde, İran’ın imzaladığı Türkmençay Andlaşması ile Ruslar’a bırakılan Nahçıvan’ın da, Osmanlı topraklarına katıldığını görüyoruz.

    Daha sonra, 14 Eylül 1918 tarihli kararname ile merkezi Batum olan Batum vilâyeti teşkil edildi. Batum, Kars, Ardahan ve Nahçıvan ile mülhakatı, Batum ve Kars sancakları olarak düzenlendi. Buna göre, Kars Sancağı; Nefs-i Kars, Ardahan, Göle, Çıldır, Şuregel, Akbaba, Zaruşat, Sarıkamış, Horasan, Kağızman, Pasof, Oltu, Tauskert ve Nahçıvan kazalarıyla altmışbeş nahiyeden meydana geliyordu.

    Plebisit, ilhak ve mülki idarenin kurulması aşamalarında, Sovyet hükümeti tarafından her hangi bir itiraz olmamıştı. Ancak, Osmanlı Ordusu’nun 14 Eylül I918’de Bakü’ye girmesi üzerine, Sovyet Hükümeti, Osmanlı Devleti’ne şiddetli tenkitlerde bulunmaya başlamış ve 20 Eylül 1918’de verdiği nota ile Türkiye’nin Bret-Litovsk Andlaşmasını ihlal ettiği, plebisitde yolsuzluklar yapıldığını iddia etmişti. Fakat, Osmanlı Devleti, bu iddiaları ciddiye almayarak, bölgede gerekli düzenlemeleri yapmış, 1878’de kaybedilen topraklara dahil olmayan Nahçıvan’la beraber Kars, Ardahan ve Batum’u Osmanlı ülkesine katmıştı.

    I. Dünya Savaşı’nın Osmanlı aleyhine neticeleneceğinin belirmesi üzerine, istifa eden İttihad ve Terakki hükümeti yerine işbaşına gelen Ahmet izzet Paşa Kabinesi, Brest-Litovsk Andlaşması ile ilhak edilen Kars, Ardahan ve Batum’u kurtarabilmek için bu livalar dışında kalan Osmanlı askerlerinin 21 Ekim 1918’den itibaren tahliyesini kararlaştırdı. Tahliye, 5 Aralık 1918’e kadar gerçekleştirilecekti.

    Mondros Mütarekesi’nin (30 Ekim 1918) imzalanmasından sonra, Osmanlı Hükûmeti’nin Musul ve İskenderun’un işgalinde sergilediği gevşek tutumdan cesaret alan İngilizler, Çanakkale Boğaz’ı açılır açılmaz, 11 Kasım 1918’de, Elviye-i Selase’nin hiçbir yerinde inceleme yapmadan buranın boşaltılmasını istediler. Bunun üzerine, Osmanlı Hükümeti, 23 Kasım 1918’de, 9. Ordu Kumandanı Yakup Şevki Paşa’ya Osmanlı Ordusu’nun 1914 hududu gerisine çekilmesi emri verildi.

    Ancak Osmanlı Hükümeti bu bölgeden askerlerini çekmeyi, Kars, Ardahan ve Batum’un siyasi olarak terk edilişi şeklinde değerlendirmekteydi. Zira, 24 Kasım 1918’de Batum mutasarrıfına gönderilen telgragta, itilâf Devletleri birliklerinin Batum’un işgalinin Mondros mütarekesi ahkamından olduğunu, fakat, bunun mülkî idareye şümulünün bulunmadığını bildirmişti. Buna göre, askerî işgal hususunda müşkilat çıkarılmaması ve hüsn-i idareye itina gösterilmesi istenmişti. Osmanlı Hükümeti’nin, Osmanlı Ordusu’nun 1914 hududuna çekildiğini açıklaması, Kars livasına bağlı bir kaza olarak Osmanlı’ya ilhak edilen Nahçıvan dahil, Iğdır, Gümrü, Ahıska ve Ahılkelek Müslüman-Türk ahalisini üzüntüye sevketti.

    Müslüman ahali, 9. Ordu Kumandanı Yakup Şevki Paşa’ya müracaatla bazı isteklerde bulundu.

    1. Osmanlı askerleri geri çekilmesin.

    2. Askerlerin geri çekilmesi zarurî ise islâm ahaliyi muhafaza için her kazada bir murahhas ile kafî miktarda muhafız asker bırakılsın.

    3. Kazalara gelecek Hıristiyan ahalinin müslümanların mahv etmemesi sağlansın.
    Hıristiyan askerlerin bu kazalara gelmemesi ve sulh-ı umuminin nihayetine kadar müslümanların kendi haline ve müstakil bırakılarak Gürcü ve Ermeni Hükümetlerinin esaretine düşmemesi temin edilsin.

    Müslümanların endişelerini haklı bulan Yakup Şevki Paşa, durumu İstanbul’a bildirmekte gecikmedi. Buna karşılık, Sadrazam Ahmet izzet Paşa, Brest-Litovsk Andlaşması ile Osmanlı’ya ilhak edilmeyen yerlerin Osmanlı askerlerince boşaltılmasını Yakup Şevki Paşa’ya emretti. Daha Osmanlı Ordusu Nahçıvan’ı terketmeden evvel, 27 Aralık 1918 tarihinden önce, Yapun’un idaresindeki Ermeni çetesi kuvvetleri, Nahçıvan’ın batısındaki Auş köyünde 2.000 kişiyi öldürmüşlerdi.

    Kars’ın güneyinden Orduabad’a kadar olan bölge Ermenistan’a sınır olması ve Osmanlı askerlerinin çekilmesi dolayısıyla, Ermenilerin tehdidi altında idi. Bu bölge ahalisi de, kendi yönetimlerini kurmak üzere harekete geçtilerdi.

    Başlıgıg yükündürtümüz,tizligig sökürtümüz / Başlıya başeğdirdik,dizliye diz çöktürdük.

  3. #3
    raltar - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Üyelik tarihi
    22.Ağustos.2007
    Yaş
    53
    Mesajlar
    734

    Aras Türk Hükümeti (3 Kasım 1918 - 20 Kasım 1918)

    Kendilerini korumak ve yönetimlerini kurmak üzere, başta Nahçıvan olmak üzere, Revan’ın güneyinden Şerür, Eçmiyazin ve Sürmeli’de yaşayan Müslüman ahalinin temsilcileri Kamerli kasabasında toplanmışlardı. Bir istişare meclisi şeklinde geçen müzakereler sonunda, merkezi Iğdır olmak üzere, bir reis ve altı üyeden oluşan hükümet kuruldu.

    Adı Aras Türk Hükümeti olarak belirlenen idarenin reis ve üyeleri şunlardan oluşuyordu:

    Hükümet Reisi : Emir Bey Ekberzâde Harbîye Nazırı : Karslı Cihangirzâde İbrahim Malîye Nazarı : Kamber Ali Bey Benanyari Mülkîye Nazarı : Bakır Bey Rızazâde Hariciye Nazın : Hasan Ağa Safazâde Adliye Nazırı : Mehmet Beyzade Şeyhülislam : Mirza Hüseyin

    Ayrıca, aşiret reisi General Ali Eşref Bey de hükümete yardımcı olmak üzere seçilmişti25. Osmanlı 50. Alayı 3. Tabur 2. Bölük’de yedek takım kumandanı iken, Mondros Ateşkes Andlaşması’na göre terhis edilen Avukat Hüseyin Avni (Ulaş), Aras Türk Hükümeti’nin hukuk müşaviri olarak görev yapmıştı.

    Osmanlı askerinin henüz çekilmediği bir dönemde kurulan Aras Türk Hükümeti, 9. Fırka kumandanı Miralay Rüştü Bey (Paşa)’ya müracaatla silah ve cephane talep etmişti. Memleketlerini korumak isteyen Müslümanlar milis teşkilatlarını düzenliyorlardı. Osmanlılardan, silahsız olarak askerleri için birkaç bin tüfek, muktazi cephane, makinalı tüfenk ve top verilmesini istemişlerdi. Aras Türk Hükümeti, bir büyük zabit ile mutemet ve muktedir bir miktar zabitin Aras Hükümeti emrine verilmesini talep etmişti. 9. Fırka kumandanı Miralay Rıfat Bey ve 9. Ordu kumandanı Yakup Şevki Paşa’nın da yardımları ile 20 kadar tabur meydana getirildi. Ayrıca gönüllü olarak bu bölgede kalan Osmanlı subay ve erleri de bu askeri birliklere katıldı.

    Ermenilerin yaptıkları katliam, işkence ve zulümlere büyük öcüde karşı koyan Aras Türk Hükümeti, Ermeni çete ve askerlerini Nahçıvan’dan çıkarmakta büyük ölçüde muvaffak olmuştur. Osmanlı askerlerinin Elviye-i Selase’den de çekilme mecburiyeti karşısında yeni ve daha güçlü bir hükümetin kurulma çalışmaları üzerine Aras Türk Hükümeti, Kars merkezli kurulan Millî Şûra Hükümeti’ne katılmıştır.

    Millî Şûra Hükümeti Devrinde Nahçıvan

    Elviye-i Selase’nin Osmanlı askerleri tarafından boşaltılmasının kesinleşmesi üzerine Ahıska ve Nahçıvan’da olduğu gibi, 5 Kasım 1918’de Kars ve mülhakatındaki Müslümanlar, Kars İslâm Şûrası adıyla kendi hükümetini kurarak resmen idareyi Osmanlı Devleti’nden devr almışlardı. Bunun sonucunda, 14 Kasım 1918’de yapılan Kars İslâm Şûrası’nın ilk toplatısında, Batum’dan Orduabad’a kadar olan yerlere haber gönderilerek, gelecek temsilcilerin katılımıyla 30 kasım 1918’de Kars’ta büyük bir kongrenin yapılması kararlaştırıldı.

    Orduabad, Nahçıvan, Serdarabad, Iğdır, Kamerli, Süreğen, Ahıska, Ahılkelek bölgelerinden milletvekili sıfatıyla katılan 70 kişinin iştiraki ile 30 Kasım 1918’de toplanan kongrede, Batum’dan Orduabad, Ağrı Dağı’ndan Azgur’a kadar halkın çoğunun Türk ve Müslüman olan yerlerden Osmanlı ordusunun çekilmesi dolayısıyla, merkezi Kars olmak üzere, Millî Şûra Hükûmeti’de kurulması ittifakla kararlaştırıldı. Daha önce kurulan Ahıska Hükümeti ile Aras Türk Hükümeti Millî Şûra Hükûmeti’ne katıldı. Böylece, Batum, Kars, Nahçıvan, Ahıska, Ahılkelek bölgelerinde büyük bir birlik kurulmuştu. 12 üyeden oluşan hükümetin başkanlığına Cihangiroğlu İbrahim Bey getirilmişti.

    Ayrıca, Millî Şûra Hükümeti, itilâf Devletleri’nin tutumu ne olursa olsun, Osmanlı Devleti ile İslâm Halifesine gönülden bağlı olacak, Türk bayrağını kullanarak, adalet ve idarede Osmanlı kanunları yürürlükte kaçaktı.

    Askerî açıdan ise, Osmanlı Ordusunun yardımlarıyla temin edilen silah ve cephanelerle Millî Şûra Ordusu kuruldu. Bu ordu, Osmanlı 9. Ordusu’nun bölgeden çekilmesinden sonra, Arpaçay ile Arsa boyunda Ermenilere, Acara-Ahıska cephesinde ise Gürcülere karşı sınırları koruyacatı.

    Daha sonra, Hükümet Reisi Cihangiroğlu İbrahim Bey, yardımcısı Kepenkçi Emin Ağa ve Hükümetin umumi katibi Sami Bey’le birlikte Nahçıvan’a giderek, burada, daha önce Aras Türk Hükümeti reisliği yapan Ekberzade Emir Bey’le birlikte askerî ve sivil teşkilatlanma işlerinde beraber çalışmaya başladılar. Ayrıca, Osmanlı ordusunun çekilmesi dolayısıyla oluşan, kötümser havayı dağıtmaya ve müslüman halkın yeni idareye sahib çıkmaları için faaliyetlerde bulunmaya gayret ettiler. Zira, Ermeniler, Erivan’ın güneyini İran sınırına kadar ele geçirmek istiyorlardı. Bu amaçla, Ermeniler, 1918 yılı Kasım-Aralık aylarındı çeteler teşkil ederek Dere-Elegez bölgesinde birkaç Müslüman köyünün sakinlerini kaçırarak, yerlerine 15.000 civarında Türkiye’den kaçan Ermenileri yerleştirdiler. Bu faaliyetlere engel olmak isteyen Türkler, Şerür-Nahçıvan üzerinden geçen ana karayolunu kontrol ederek, Ermenilere Zengizor-Erivan yolunu kapattılar. Buna karşılık, Türkiye’den gelen Ermeniler, Ermeni askerlerinin korumasında Aras nehrinden geçerlerken Erivan-Culfa tren hattı boyunu kullandılar. Aralık 1918’de, Ermeni birlikleri, Revan Eyaleti’nin nüfusunun çoğunluğunu müslümanların oluşturduğu güney idari kısmını ellerine geçirdiler ve Şerür kasabasına doğru yürüyüşe geçtiler. Ancak, tam bu sırada Borçalı’da Ermenistan-Gürcistan Savaşı’nın başlaması üzerine, Ermeniler güneydeki ilerlemelerine bir müddet ara vermek mecburiyetinde kaldılar. Bu durum, Nahçıvan Türklerini kısa bir süre için Ermeni taarruzundan kurtarmıştı. Millî Şûra Hükümeti Reisi Cihangiroğlu İbrahim Bey de, 10 Ocak 1919’a kadar Nahçıvan’da çalışmalarını sürdürerek idareyi güçlendirmeye çalışmıştı.

    Cenûb-ı Garbi Kafkas Hükümeti Dönemi

    I. ve II. Ardahan Kongreleri’nin bir neticesi olarak düzenlenen Büyük Kars Kongresi (17-18 Ocak 1919) sonucunda, Cenub-ı Garbi Kafkas Hükûmet-i Muvakkate-i Milliyesi kurulmuş ve Millî Şûra Hükümeti yeni ve sağlam bir şekle dönüştürülmüştü.

    Cenub-ı Garbi Kafkas Hükümeti sınırları Orduabad’ın doğusunda, Zengizor bölgesi Azerbaycan’da kalmak üzere tesbit edilmişti. Güney’de eski Iran-Rus sınırı geçerli olacaktı. Ermeni hududu ise, doğudan batıya doğru, Arpaköyünden geçerek, Derealagöz (Dere-elegez) Ermenistan sınırlarında kalmak üzere, Çarur kazasında Vedibasar, Zengibasar, Zeyve, Kervansaray, Yukan-Ağakala, Küçük-Bugudu, Boğaz-Kesen’den Arpaçayı’na ulaşacaktı. Hükümetin Anayasası hazırlandı. Cihangiroğlu İbrahim Bey ise Cenub-ı Garbi Kafkas Hükümeti Reisliği’ne getirildi. Bu sırada, 25 Ocak’ta, Y. Şevki Paşa Kars’ı tamamen tahliye etti. Bu arada, İngilizler’de Cenub-ı Garbi Kafkas Hükümeti’ni tanıdı. Böylece Cenub-ı Garbi Kafkas Hükümeti de belli sınırlar içinde devlet kimliğine kavuşmuş oldu.

    Diğer taraftan, Ocak 1919 başlarında, İngilizlerin arabuluculuğu ile Gürcü ve Ermeniler aralarındaki savaşa son vermişlerdi. Ermeni Harbiye Nazırı, Ermeni kuvvetlerini Develi’de hazır hale getirerek, daha önce gerçekleştiremedikleri Şerür’ün işgali hazırlıklarına başladı. Ancak, Millî Şûra Hükûmeti’nin Ermeni Hükümeti ile yaptığı müzakerelerle, Ermenilerin Şerür ve Nahçıvan’a saldırılan bir sürs ertelendi. Bu arada, İngiliz Albayı Laughton askerî temsilcisi olarak Nahçıvan’a geldi. Burada Millî Şûra temsilcileri ile görüşerek tatmin edici bir mütâreke taslağı hazırladı. 21 Ocak’ta Ermenilere iletilen bu taslak kabul e ildi. Ancak, buna rağmen Nahçıvan bölgesine Ermeni saldırıları sürüyordu. Nahçıvan halkı da, Şevh Ali ismindeki şahsın önderliğinde Ermenilere mukavemete devam ediyordu.

    26 Ocak’ta, Albay Laughton, İngilizler tarafından Nahçıvan Askerî Valiliği’ne tayin edildi. Laughton o anda Nahçıvan’da idareyi elinde tutan Millî Şûra temsilcilerine “Bölgenin geleceği üzerine Paris Sulh konferansı karar verinceye kadar hukuk ve düzenin devam etmesi için” Nahçıvan Askerî Valiliği’nin kurulduğunu bildirdi. Bu valiliğin sınırları, Erivan Eyaleti’nin güneyini içerisine alacak tarzda, Sederek köyü yakınlarında Araş Nehri’ne bağlantısı olan Vedi Çayı’nı içerisine alacak şekilde kuzeye doğru genişliyerek bütün Nahçıvan’ı içine alıyordu. Türklerin olduğu bölgelerde Millî Şûra Hükümeti temsilcileri görevde kalıyordu. Fakat, İngiliz Valiliği sadece bir gölge idi. Nahçıvan’daki hakimiyet Millî Şûra ve daha sonra Cenûb-ı Garbî Kafkas Hükûmeti’nin elinde idi.

    Ancak, 1 Mart 1919’da Cenûb-ı Garbî Kafkas Hükümeti Parlamentosu’nun açılmasından sonra İngilizlerin tavrı değişmeye başladı. Zira, Cenûb-ı Garbî Kafkas Hükûmeti’nin Ermeniler’in Arpaçay’ın batısına geçişine izin vermemesi, İngilizleri rahatsız ediyordu. İngilizler, Cenûb-ı Garbî Kafkas Hükûmeti’ne 12 maddelik sert bir nota vererek, Batum ve Nahçıvan’la kafiyen alâka ve haberleşmesini kesmesini, faaliyetlerini sadece Kars vilâyetine inhisar etmesini ve Cenûb-ı Garbî Kafkas Hükümeti adını kullanmamalarını istediler. Ayrıca, Ermeniler’in hiçbir engellemeye uğramadan Kars’a yerleşmeleri hususu da sert bir şekilde bildirildi.

    Bunun üzerine, Cenûb-ı Garbî Kafkas Hükümeti, Nahçıvan, Batum, Acara, Ardahan ve Ahıska Meclis-i Millî temsilcilerini ve ahaliden bazı önde gelen şahıslan Kars’a çağırarak görüşmeler yaptı. Bu görüşmeler neticesinde Arpaçay hududunda Ermeniler’in sının geçmelerine engel olan Akbaba ve Şüregilli milislerden oluşturulan Talınlı Hüseyin Han komutasındaki kuvvetler takviye edildi.

    İngilizler, bölgede isteklerini gerçekleştiremedikleri için, Cenûb-ı Garbî Kafkas Hükûmeti’nin varlığından rahatsız idiler. 2 Nisan 1919’da Batum’da biraraya gelen General Milne ve General Thomson (İngiliz Kafkas işgal Kuvvetleri Komutanı) Cenûb-ı Garbî Kafkas Hükûmeti’nin dağıtılması planını hazırladılar. Bu amaçla da, Kars Nahçıvan ve Borçalı’da bulunan İngiliz Ordusu’na talimat verildi. Cenûb-ı Garbî Kafkas Hükûmeti’ni ortadan kaldırmak için bölgedeki ve Kars’taki asker sevkiyatını kademeli olarak artıran İngilizler, 12 Nisan 1919’da Cenûb-ı Garbî Kafkas Hükümeti Parlamentosu’nu ve bölgenin ileri gelenlerini Tiflis, Batum, İstanbul yolu ile Malta’ya sürgün ettiler. Bunun üzerine, bölgede yaşayan Müslüman halk, Batum’dan Nahçıvan’a kadar mahalli Şûra hükümetleri kurmaya başladılar. Bölgede kurulan Nahçıvan Şûrası; Nahçıvan, Orduâbâd, Culfa ve Şahtahtı’nın bir kısmını hâkimiyetine almıştı.

    Bu arada, İngiliz yardımı ile Kars, Sarıkamış ve Kağızman Ermeniler tarafından işgal edilmişti. Ermeniler, Nisan sonlarında Nahçıvan-Şerür bölgesini işgale hazırlandılar. Ermeni çete reisi General Dro’nun imzaladığı ve İngiliz Generali Davie’nin şahid olduğu 3 Mayıs 1919 tarihli beyanname ile Nahçıvan bölgesinde asayişi temin etmek ve Nahçıvan’da Ermeni idaresini kurmak üzere General Dro tayin edilmişti. İngiliz yardımı ile Nahçıvan’a doğru ilerleyen Ermeniler, Şerür ve Zengizor mıntıkalarında Türklerin mukavemeti ile karşılaştılar. General Shalkovnikoy ve General Dro’nun kuvvetleri ile Mışığ Aveteryan’m atlı süvarileriden oluşan 6.000 kişilik bir Ermeni müfrezesi Türklerin mukavemetini kırarak 24 Mayıs 1919’da Nahçıvan’ı işgal ettiler. Azerbaycan Hükûmeti’nin İngilizler nezdindeki protestosu neticeyi değiştirmedi. Nahçıvan’ı da Ermenilere teslirrî eden İngilizler, Nahçıvan İngiliz Askerî Valiliğini de lağvederek 1 Nisan 1919’da Nahçıvan’dan ayrıldılar. İngilizler, aynı zamanda Osmanlı Devleti’ne de baskı yaparak 2 Nisan 1919’da Osmanlı 9. Ordusu’nun lağv edilmesini sağladılar. Fakat, 9. Ordu birlikleri barış düzeni içinde 3. ve 15. Kolordu halinde yeniden düzenlendiler.
    Başlıgıg yükündürtümüz,tizligig sökürtümüz / Başlıya başeğdirdik,dizliye diz çöktürdük.

  4. #4
    raltar - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Üyelik tarihi
    22.Ağustos.2007
    Yaş
    53
    Mesajlar
    734

    Ankara Hükûmeti’nin Diplomasisi ve Nahçıvan’ın Statüsünün Belirlenmesi

    Millî Mücadele’nin güçlenip, Ankara’da Milli Meclis’in açılması ve hükümetin kurulmasından sonra, bu hükümet, itilâf Devletleri’ne karşı siyasî ve askerî alanda yardım görebileceği Sovyetlerle temasa geçmişti. Türk Murahhas Heyeti’nin Moskova’ya varmasından kısa bir süre sonra, Sovyetler, 10 Ağustos 1920’de, Ermeni Taşnak Hükümeti ile yaptıkları andlaşma ile kamilen Türklerle meskun olan Nahçıvan kağıt üzerinde Ermenilere verilmişti. Ayrıca, Şahtahtı-Erivan-Culfa demiryolları da Ermeni kontrolüne bırakılmıştı. Her ne kadar, Ermenilerin talep ettiği Zengizor, Nahçıvan ve Sadaklı bölgeleri Azerbaycan ile Ermenistan arasında barış yolu ile çözüleceği ve bu bölgelerin Kızılordu kontrolünde kalacağı andlaşma ile kaydedilmiş ise de, Ermeniler, Kızılordu birliklerini Zengizor’dan çıkarmışlardı. Nahçıvan da ancak Türkiye’den askerî birliklerin oraya varmasıyla Ermeni tecâvüzünden kurtulabilmişti. Ayrıca, Sovyetler Türk-Sovyet görüşmeleri sırasında Van ve Bitlis’in de Ermenilere bırakılması yolunda teklifler ileri sürerek niyetlerinin Nahçıvan’ın batısındaki araziyi Ermenistan’a bıraktırarak Türkiye ile Nahçıvan’ın irtibatını tamamen kesmek ve Nahçıvan’ı tamamen Ermeni insafına bırakmak olduğu ortaya çıkmıştı. Sovyetlerin Ermenilere karşı sergiledikleri tarafgîr politika Türk Murahhas heyeti tarafından tepkiyle karşılanmıştı.

    Türk-Sovyet andlaşması için yapılan müzâkerelerde de, Ermeni meselesi gündeme gelmiş ve 1914 sınırı teklif edilmişti. Fakat, bu Türk Heyeti tarafından reddedilmişti. Azerbaycan Hükümeti azasından Behdûd Şah Tahtenski, Stalin ve Türk murahhasları önünde, Nahçıvan’ın Türkiye ile bir ilgisi olmadığı ve Nahçıvan’ın Rusya’nın malı olduğu ve ona verilmesi gerektiğini söylemişti. Rıza Nur’un belirttiğine göre, Azerbaycan’ın niyeti, Türk-Sovyet andlaşmasında Nahçıvan’ı “müstakil hale getirerek Sovyetlere dahil etmekti. Fakat, başta Ermeni Karahan olmak üzere Sovyetlerin niyeti ise, Kars da dahil Ermeniler lehine faydalar temin etmek şeklindeydi.

    Ermeniler tarafından Zengizor’un ele geçirilmesinden sonra Azerbaycan Cumhuriyeti ile siyasî sınırları ortadan kalkan Nahçıvan, Ermenistan tehdidi altına girmişti.

    Kamilen Türklerden oluşan Nahçıvan’ın Ermenistan’a bırakılması Türk murahhasları tarafından engel olundu. 16 Mart 1921 Türk-Sovyet Andlaşması ile Nahçıvan’da özerk bir statü kurulması kararlaştırıldı. Buna göre, Nahçıvan toprakları, Aras-Talvas çizgisinin doğusu ile Tanga Dağı -Veli Dağ-Bağırsak-Kömürlü Dağ çizgisi arasında sıkışmış üçgen kesiminde, bu toprakların Kömürlüğü Dağ’dan başlayıp Saray Bulak-Ararat îstasyonu’ndan geçerek Kara Su’nun Aras ile birleştiği yerde sona eren sınır çizgi içerisinde kalan bölge idi. Nahçıvan, üçüncü bir ülkeye bırakılmamak şartı ile özerk bir statüde olmak üzere Azerbaycan’a bırakıldı61. Daha sonra, Moskova Andlaşması’nın Ermenistan, Gürcistan ve Azerbaycan tarafından da tasdiki için yapılan Kars Konferansı sonunda imzalanan barış andlaşmasıyla (13 Ekim 1921) Nahçıvan mıntıkasının Azerbaycan himayesinde muhtar bir arazi olduğu Ermenistan’a da kabul ettirilmişti.

    Kars’taki barış müzakereleri yapılırken Türkiye Baş Murahhası Kâzım Karabekir Paşa, Azerbaycan’a bırakılan Nahçıvan ile Gürcülere bırakılan Batum’un statüsünün tam olarak tesbitini yapmaya çalışmıştı. Azerbaycan delegesi Behdud Şahtahtinski; Nahçıvan’ın Azerbaycan’a katılmasından dolayı verilenin idarî özerklikten fazla olduğunu söylemişti. Bu yeni yapıya göre; Nahçıvan’da halk Komiserlerinden oluşan bir meclis bulunacak, resmî dairelerde lisan Rusça olacak, fakat sonra millileştirilecektir. Maliyesi Azerbaycan’dan idare edilecektir. Nikâh, boşanma ve diğer dîni müesseseler eskisi gibi serbest olacaktır.
    Bu taahhütlerle yetinmeyen Kâzım Karabekir Paşa, Nahçıvan’a tanınan özerklikten halkı haberdar etmek üzere, Rus ve Azerbaycan delegelerinin beyanatlarını gazetelerle ilân ve halka anlatılmasını bu ülkelere kabul ettirmişti.

    Böylece, Zengizor’un Ermenilere verilmesi ile I. Dünya Savaşı sonunda oluşan Azerbaycan’ın ana parçasıyla bağlantısı koparılan Nahçıvan’da İran, Türkiye ve Ermenistan ile çevrili Otonom bir cumhuriyet kurulmuştur. Bu tarihten günümüze kadar da Nahçıvan Otonom Cumhuriyeti Azerbaycan’a bağlı olarak kalmıştır.

    Prof. Dr. Ali Arslan
    “I. Dünya Savaşı Sonunda Nahçıvan'da Yapılan Millî Mücadele ve Bugünkü Nahçıvan'ın Statüsünün Oluşumu” adlı makaleden alıntıdır.
    ATATÜRK ARAŞTIRMA MERKEZİ DERGİSİ, Sayı 41, Cilt: XIV, Temmuz 1998


    Başlıgıg yükündürtümüz,tizligig sökürtümüz / Başlıya başeğdirdik,dizliye diz çöktürdük.

Bu Konu için Etiketler

Giriş