Sarıkamış harekâtı niçin başladı? Nasıl devam etti? Gayesi neye yönelikti? Bu soruların cevapları yazarlar ve tarihçiler tarafından çeşitli yorumlara vesile olmuştur, ancak Sarıkamış’ta şehit düşen 75.000 Türk’ün bu karlı, soğuk, korkunç ormanlık dağlarda nasıl savaştıklarına dair literatürümüzde güvenilir bir kaynak bulmak hayli zordur.Buna karşılık Sarıkamış Harekâtını Rus Genel Kurmayına mensup General Nikolski bütün cephe savaşlarını günü gününe not etmiş ve eser Rusya’da yayınlandıktan sonra emekli kaymakam Nazmi (Osman) Bey eseri Türkçeye tercüme ederek 1934 yılında 120 sahife halinde Erkân-ı Harbiye Matbaasında bastırabilmiştir.Gayet tarafsız bir üslûp ve ifade ile yazılmış olan bu notlardan bazı önemli bölümleri bugünkü genç kuşağa sunmak ve ezeli düşmanımızın bizi nasıl insafsızca yok etmek istediğini anlatmakta.

HAREKÂT NASIL BAŞLADI

Osmanlı Ordusunun 1913’de Balkan savaşından yenik çıkması bütün ordu kumandanlarının onuruna dokunmuştu. Enver Paşa saraya damat olup Başkumandan vekili olarak göreve başladıktan sonra Almanlarla dostluğunu ilerletmişti. Hatta altı arkadaşı ile Almanya’ya gitmiş, batının bu ileriye yönelik çalışmalarıyla sanayileşen ve gelişen devletini yakından tanımıştı.Almanların önemli bir plânı vardı (ŞARKA DOĞRU SİYASETİ)..."İpek Yolu" diye de adlandırılan bir yol ile, Berlin-Budapeşte- Belgrad, Bosfor (Boğaziçi)- Bağdat-Basra’yı takiben Bombaya kadar uzanan bu yol sayesinde doğunun zengin kaynaklarını batıya aktarmak gayesi güdüyordu.Osmanlı Devleti 2 Ağustos 1914 yılında Almanlarla ittifak yapmıştı Birinci Dünya Harbi başladıktan sonra önce harp dışında kalan Osmanlı Devleti, sonradan bir tertiple harbe giriyordu. Şöyle ki:

Almanlara sipariş edilen Goben ve Bereslav adındaki iki gemi Amiral Şuson kumandasında Boğazlardan sessizce girip Karadeniz’e açıldı. Sonradan adları Yavuz ve Midilli olarak tanınan bu iki geminin zabıtanı ve erleri Türk askeri üniformasını giyecek, Türk bayrağını çekip Odesa ve Sivastopol limanlarına girip Sivastopol’u bombalayacak ve böylece Sarayın haberi olmadan Türkiye Birinci Cihan Harbine böyle bir kurnaz davranışla girmiş olacaktı. Sonuç tahmin ve tertip edildiği gibi çıktı: Odesa ve Sivastopol bombalandı. Almanların Şarka Doğru (Drang nach Osten) planının gerçekleşmesi için Türkiye’nin harbe girmesi ve Ruslara karşı savaşması gerekli görülmüş ve plânın ilk bölümü uygulanmıştı.Bu olaydan sonra fırsatı kollayan Rus’lar Karadeniz’de ilk hareket olarak Mithatpaşa vapurunu batırırlar. Bir taraftan da Kafkaslardan 150 km. bir yolculuktan sonra Rus orduları Kars’tan girerek Sarıkamış, Yeniköy ve Zivin (Süngütaşı) kalesini geçip Ağrı’nın Eleşkirt kasabasını da işgal ederek Horon düzünden Horasan ve oradan Köprüye kadar ilerlerler .

Başkumandan Vekili Enver Paşa "çevirme, kuşatma ve Rusları imha" plânını hazırlar ve Erzurum’daki Üçüncü Orduya harekât emrini verir.Hafız Hakkı Paşa Rus ordusunu Horasan ile Pasinler arasındaki "Çoban Köprüsü" yakınında bulunan Köprüköy’de karşılar, burada Hasan İzzet Paşa kumandasındaki Osmanlı ordusuna mensup 8 alay, Rusların 6 alayı ile şiddetli muharebeler yapar ve Rus ordusu mağlup olarak geri çekilmek zorunda kalır.Hasan İzzet Paşa’nın zafer haberini alan Enver Paşa yanına Alman generalleri Bronzer Von Sellandorf harekât Şubesi Başkanı Yarbay Feldman, Kurmay Başyaveri Kazım (Orbay) Bey ve diğer kumandanları alarak İstanbul’dan Ulukışla’ya kadar trenle oradan at sırtında Erzurum’a varır ve 3. Ordu merkezine gidip orada Hasan İzzet Paşa, ordu komutanı Refik Paşa ile görüşür. Hasan İzzet Paşa, Enver Paşa’nın Harbiye’den hocasıdır ve kış başlangıcında yapılacak olan harekâtın, hazırlıksız, tedbirsiz bir harekât olacağını söyler. Cesur ve sert iradeli bir kumandan olan Enver Paşa’nın cevabı "Eğer hocam olmasaydınız sizi idam ettirirdim" olur.

Ruslar’ın Anadolu’ya, istilâ etmek için gönderdiği asker sayısı 60 binin üzerinde. Üçüncü Ordunun mevcudu ise 90 000 kişilik-...Ama bunun İçinde yeni teşkil edilen 40.000 kişilik Onuncu kolordu tecrübesiz ve araziyi hiç tanımayan subay ve erlerden mürekkep.. Dokuzuncu Kolordunun mevcudu ise 28.000 civarında, onbirinci kolordu ise ihtiyat olarak beklemede... Piyade tüfekleri, makineli tüfek ve dağ topları ile donatılmış olan bu ordunun erlerinin üzerinde mevsimin kış olmasına rağmen yazlık elbise var. Ayakkabıları eski.. Yiyecekleri peksimet ve haşlanmış buğdaydan ibaret! Buna rağmen Rus ordusunu Allahu Ekber Dağları’ndan aşıp arkadan kuşatmak suretiyle imha etmek plânını Enver Paşa Hafız Hakkı Paşa’ya verir ve o da Onuncu Kolordu ile 2400 rakımlı Allahu Ekber Dağları’nı Onuncu Kolordu ile aşmaları için harekete geçer.

Hafız Hakkı Paşa 27 Kasım 1914’de yarbaylıktan Albaylığa terfi edince savaşa coşkun bir hal içinde katılır. 19 Aralık 1914’de 9.Kolordu kumandanı İhsan Paşa’ya yazdığı mektupta;

Kolordularımızla yan yana Rus ordusuna karşı yapacağımız umumî taarruz İslâm Aleminin ve Şarkın selâmeti için pek mühim neticeler verecek tarihi bir vak’a saydığımızdan, tamamen elbirliği ile iş görebilmek için, duygu ve düşüncelerimi açıkça bildirmeyi faydalı buldum... Bütün hareketler ve muharebelerimiz arasında, sizin de kolordunuzun harekâtından acizlerini (beni) haberdar etmek üzere mülâzım (teğmen) Tahsin Efendiyi haber zabiti sıfatı ile nezdine gönderdim.) diyordu.Kırk beş gün süren cebri bir yürüyüşten sonra Onuncu Kolordu 12 Kanunu Evvel (Aralık) 1914’de paşa yorgun ve bitkin olarak Allahu Ekber Dağları’nın eteklerine vasıl olmuştur.Başkumandan Vekili Enver Bey’in acele ve kesin emri.

"Kolordu hiç durmadan dağı aşıp Sarıkamış’a gelsin!’ .

Ama Başkumandan Vekili düşünmüyordu ki şiddetli kış gününde, sıfırın altında -20 derece soğukta, üzerinde palto, ayağında yün çorap bulunmayan bu ordu koca Allahuekber dağları’nı nasıl aşacaktı?Rus Ordusu tam teçhizatlı Gabardinski ve Plaston taburları ile kilit noktalarını tutmuş, patika yollarını bile işgal etmişti.Kaldı ki Ordu subaylarının elinde doğru dürüst bir harita bile yoktu, Sarıkamış harekâtına dair bir eser yayınlamış olan Şerif Bey hatıratında şöyle yazıyor:

"Hafız Hakkı Bey bu araziyi, bu iklimi zerre kadar bilmiyordu. Elinde sınırımız dışında kalan Kafkasya’nın, pek noksan, pek yanlış pek aldatıcı ve bir Rus paftasından çıkartılmış 1/400.000 mikyasında bir haritadan başka haritası da yoktu. Ve bu harita şoseleri gösteriyordu, Hakkı Bey mürettep bir Rus Tugayını kafasında bir kaç saat içinde eziyor henüz dün gördüğü birliklere gece yürüyüşleri yaptırıyor, cûr’et ve cesaretle (sanki bir manevra yürüyüşü yaparak dağları aşarak) Kars’a ilerliyordu. Asıl bahtsızlık da şuydu ki: Ne kimse ona, ne de o kendi kendine;

"Ya bu hesaplar yanlış çıkarsa?"Diye sormuyordu, Maiyetindeki tecrübeli kimselerle ise hiç istişare etmiyordu.

Allahuekber Dağları’nın karlı, tipili, şiddetli soğuklarında binlerce Türk askeri kırılır. Geriye kalanların pek azı dağı aşar. Öte yandan IX. Kolordunun iki tümeni Oltu, Bardız üzerinden ilerler ve Eski Sarıkamış’ın kuzeyini, Turnagöl sırtlarını işgal eder.

9 Aralık 1914’de IX. Kolordu harekâta geçtiğinde müthiş bir kar fırtınasına tutulur Oltu’dan Bardız’a kadar kar, tipi, soğuğun -20 dereceye kadar düştüğü yollardan yürüyen bu kolordu Bardız bucağına varır. Yolda gelirken Oltu’nun batısında 32.fırka ilerlemekte ve kuzeyinde 31nci fırka yürüyüşe devam etmektedir. 31nci fırka kuzeye doğru ilerlerken şiddetli bir düşman ateşine uğrar... Oltu’nun batısında bulunan 32nci fırka (Alay) da sağından kendisini çevirmek isteyen bir düşman kuvvetini görünce... Avcıya yayılan iki taraf arasında amansız bir cenk... Akıncılar birbirine yaklaşıyor., yaklaştı. Birden bir şüphe, öteden işaret, hemen ateş kesilir, iki taraf kollarını açarak biri birine koşuyor, sarmaş dolaşlar ve ağlayışlar. Meğer dört saattir kendi iki fırkamız bir birini düşman sanarak cenk etmiş,.. Bu kazanın (hatanın) bilânçosu fecidir: İki taraftan iki bin şehidimiz var.

Sadece bu yanlış mı? Nice hatalar meyanında gece, eratın ve subayların bilmedikleri arazide, keşif yapılmadan gece taarruzu da yapılmıştır: Enver Paşa Bardız’dan Sarıkamış’ın kuzey tarafına, Turnagöl sırtlarına getirdiği 29uncu Alay’a gece taarruz emri verir. Kolordu Erkânı Harbiye Reisi Kaymakam Şeriat Beye:

"Bizim askerimiz gece taarruzu yapamaz amma yapsın bakalım, emrini verir. Elindeki tek fırkaya gece taarruzu yaptırdı. Asker hiç orman manevrası görmemiş. Taburlar birbirini kaybeder”

Kaymakam Şerif Bey (Sarıkamış) adlı eserinde Kurmay Albay Arif Bey’den bahseder ve şöyle der: (Karlar içinde bîtap kalan taburlar ancak Arif Bey’in sür’at-i intikali ve himmeti sayesinde ve ancak onun karar-ı zatisiyle şu derin ormanların muzlim uçurumluderelerinden alınarak...")

Kurmay Albay Arif Bey daha sonra (Birinci Cihan Harbinde Kafkas Cephesi) adlı hatıratını yazmış ve Sarıkamış harplerinin acıklı sahnelerini dile getirmiş değerli bir kumandan olarak tanınmıştır.