11 Ayın Sultanı Ramazan Ayı geliyor.

umuro Çevrimdışı

umuro

Super Moderator
Ramazan ayı 1 Eylül'de başlıyor




İslam aleminin kutsal ayı Ramazan, 31 Ağustos Pazar günü kılınacak ilk teravih namazı ile başlayacak. 1 Eylül sabahı da sahura kalkılacak.



İlk iftar, 1 Eylül Pazartesi günü Ankara'da saat 19.30'da, İstanbul'da 19.46'da, İzmir'de ise 19.51'de yapılacak.
Diyanet İşleri Başkanı Ali Bardakoğlu, Ramazan hizmetleri konusunda il ve ilçe müftülüklerine genelge gönderdi. Buna göre, Ramazan boyunca sabah ezanları Diyanet Takvimi'nde gösterilen imsak vakitlerinde ve her camide aynı anda okutulacak.
Müftülükler, Ramazan ayına özel vaaz ve irşat programı hazırlayacak. Programlar, Ramazan'dan 15 gün önce Diyanet İşleri Başkanlığına gönderilecek.
Merkezi konumdaki bazı camiler, merkezi vaaz sisteminden ayrılacak. İlahiyat fakülteleri öğretim üyeleri, eğitim merkezleri öğretmenleri, imam-hatip liseleri meslek dersleri öğretmenleri ile din kültürü ve ahlak bilgisi dersi öğretmenleri, emekli müftü, vaiz ve liyakat sahibi imam hatiplerin bu camilerde vaaz vermeleri sağlanacak.
Vaazların zamanında başlaması ve ezan vaktinde bitirilmesi konusunda gerekli dikkat gösterilecek ve bu konu il ve ilçe müftülüklerince özel olarak takip edilecek.
Mahalli radyo ve televizyonlarda irşat programlarının düzenlenmesi için girişimlerde bulunulacak. Ulusal yayın yapan radyo ve televizyonlarda bayram mesajları sadece Diyanet İşleri Başkanı veya vekili tarafından verileceği için ayrıca mesaj yayınlanmayacak.

-CAMİLERDE ÇOCUKLAR VE KADINLARA YER VERİLECEK-


Camilerde kadınlara geniş, aydınlık ve sağlıklı mekanlar ayrılması için çalışmalar yapılacak. Çocukların camiye ve cemaate katılmaları teşvik edilecek. Camide dikkat dağıtan çocuklara karşı kırıcı ve küstürücü tavır yerine, onları camiye ısındıracak şekilde yumuşak, sevecen ve hoşgörülü davranılacak.
Ramazan süresince zorunlu olmadıkça hiçbir cami görevlisine izin verilmeyecek. Görevli bulunmayan veya ibadete açıldığı halde kadro tahsis edilmeyen camilerde, din hizmetleri emekli personel ya da imam hatiplik yeter belgesi almış olanlara öncelik vermek şartıyla ehil kişiler tarafından yürütülecek. İmkanlar dahilinde görevlisi olmayan hiçbir cami bırakılmayacak.
Ramazan öncesinde camilerin, şadırvan ve tuvaletlerin temizliği yapılacak, elektrik ve ısıtma ile ses cihazları elden geçirilecek, camiler havalandırılacak ve klimalar cemaati rahatsız etmeyecek şekilde çalıştırılacak.
İmam hatipler, namaz kıldırırken Kur'an-ı Kerim'i tecvid kurallarına uyarak okuyacak.
Bazı camilerde hatm-i şerifle teravih namazı kıldırılacak, bu uygulama cemaate daha önceden duyurulacak.

-CAMİLERDE ENGELLİLER İÇİN DÜZENLEME-


Engellilerin gelebilecekleri camiler önceden belirlenerek ilan edilecek. Ayrıca engellilerin cemaate katılmalarını kolaylaştırmak için cami içi ve dışında gerekli düzenlemeler yapılacak.
Din görevlileri Ramazan boyunca hastane, hapishane, çocuk ıslahevi ile yurt ve yuvaları ziyaret edecek, ihtiyaç sahibi, öksüz, yetim, hasta, yaşlı ve fakir kimselerle ilgilenecek. Müftü ve imamlar, halkla bütünleşmeyi sağlayan, ihtiyaç sahiplerinin katılacağı iftarlar düzenleyecek.
Ramazan ayı içindeki ''19 Eylül Gaziler Günü'' dolayısıyla müftülüklerce çeşitli etkinlikler yapılacak.
İllerde ihtiyaca göre belirlenecek sayıda cami, ilçelerde ise en az bir cami Kadir Gecesi sabah namazına kadar açık kalacak.

-ORUCU EN ERKEN HAKKARİLİLER EN GEÇ ÇANAKKALELİLER AÇACAK-


Ramazan'da orucu en erken Hakkarililer, en geç de Çanakkaleliler açacak. Ramazan'ın ilk gününde iftar Ankara'da 19.30, İstanbul'da 19.46, İzmir'de 19.51, Çanakkale'de 19.56, Hakkari'de ise 18.44'te yapılacak.
İlk gün Ankara'da 14 saat 51 dakika, İstanbul'da 14 saat 54 dakika, İzmir'de 14 saat 45 dakika, Çanakkale'de de 14 saat 52 dakika, Hakkari'de 14 saat 42 dakika oruç tutulacak.
Kadir gecesi, 26 Eylül Cuma günü kutlanacak. 29 Eylül Pazartesi günü son oruç tutulacak ve 30 Eylül Salı günü Ramazan Bayramı başlayacak.
İlk teravih namazı için ezan Ankara'da 20.52'de, İstanbul'da ve İzmir'de ise 21.11'de okunacak
 
umuro Çevrimdışı

umuro

Super Moderator
Ynt: 11 Ayın Sultanı Ramazan Ayı geliyor.

Ramazan Ayı.......

* İçinde, Kur'ân-ı Kerîm'in nâzil olmaya başladığı en fazîletli aydır.
* Kezâ içinde Kadir gecesi gibi, bin aydan hayırlı bir gecenin bulunduğu aydır.
* Günahların afv edildiği, Şeytanların zincire vurulduğu mübârek aydır.
* Sabır ayıdır. İslam'ın beş şartından biri olan orucun tutulduğu, gecelerinde terâvihlerin kılındığı ibadet, feyz ve bereket ayıdır.
* Kur'ân-ı Kerîm hatimlerinin indirildiği, mukâbelelerin yapıldığı, câmîlerin müslümanlarla dolup taştığı, rahmet, huzûr ve ilâhî gufrân ayıdır.
* Cennet kapılarının açıldığı, Cehennem kapılarının kapatıldığı, meleklerin yeryüzüne misâfir olduğu müstesnâ bir aydır.
* "Eğer kullar, Ramazan ayındaki fazîletleri bilmiş olsalardı, bütün senenin Ramazan olmasını temennî ederlerdi."

Ramazan Ayının Özellikleri

İbadetler belirli vakitlerde yapılır. Farz olan orucun vakti Ramazan ayıdır. Ramazan ayının dinimizde büyük bir önemi ve diğer aylar arasında seçkin bir yeri vardır. Bu sebeple oruç konusuna geçmeden önce Ramazan ayının taşıdığı özellikler hakkında bilgi vermek yararlı olacaktır.
Bu özellikler kısaca şunlardır:
1- İnsanlığı karanlıklardan çıkarıp aydınlığa kavuşturan Rabbimizin son mesajı Yüce kitabımız Kur'an-ı Kerim, bu ayda yeryüzüne inmeye başlamış ve böylece insanlık için yepyeni ve mutlu bir dönem başlamıştır.
Bu gerçek, Kur'an-ı Kerim'de şöyle bildirilmiştir:
"Ramazan ayı ki onda Kur'an, insanlara yol gösterici ve doğruyu yanlıştan ayırıcı belgeler olarak indirildi."(1)
Kur'an-ı Kerim Ramazan ayında inmeye başladığı için bu ay, bir anlamda Kur'an ayıdır. Kur'an-ı Kerimi Peygamberimize getiren büyük melek Cebrail, her yıl Ramazan ayında Peygamberimize gelir ve o güne kadar nazil olan Kur'an ayetlerini karşılıklı olarak birbirlerine okurlardı. Peygamberimizin bu dünyadan göçtüğü yılın Ramazanında bu durum, son olarak ve iki defa gerçekleşmiştir.
Ramazan ayında camilerimizde ve evlerde okunan ve cemaatin büyük bir manevi zevk ve huşû içinde dinlediği mukabele ve Kur'an hatimleri Cebrail ile Peygamberimiz arasında yapılan mukabelenin devam ettirilmesidir.
Bu vesile ile Kur'an okumanın fazileti ve manasını anlamaya çalışmanın önemini belirtmekte fayda vardır.
Kur'an okumak ve okunan Kur'an'ı dinlemek sevabı çok olan bir ibadettir.
Peygamber Efendimiz:
"Kim Allah'ın kitabı Kur'an'dan bir harf okursa onun için bir sevap vardır. Her sevabın karşılığı da on kat verilecektir" (2) buyurarak Kur'an okuyanlara verilecek sevabın miktarını belirtmiş, ayrıca Kur'an-ı Kerim'in okuyucularına şefaat edeceği Peygamberimiz tarafından bildirilmiştir. Şöyle buyuruyor:
"Kıyamet günü oruç ve Kur'an kul'a şefaatçi olurlar. Oruç:
- Ya Rabbi, ben onu gündüzleri yemekten ve zevklerinden alıkoydum. Şimdi beni ona şefaatçi kıl, der. Kur'an:
- Ya Rabbi, ben onu gece uykusundan alıkoydum. Şimdi beni ona şefaatçı kıl, der.
Her ikisi de şefaat ederler."(3)
Kur'an-ı Kerim, insanlığın kurtuluşu için gönderilen son ilâhî mesajdır. Onu okumak ibadettir. Ancak sadece okumak yeterli değildir. Müslümanın asıl görevi, Kur'an'ı okuyup manasını anlamaya çalışmak ve onun gösterdiği nurlu yoldan yürümektir.
Kur'an-ı Kerim'in gönderilişindeki sebeb ve hikmeti, yine Kur'an'dan öğreniyoruz.
Yüce Allah şöyle buyuruyor:
"Ey Muhammed! Sana bu mübârek kitabı (Kur'an'ı) ayetlerini düşünsünler ve aklı olanlar öğüt alsınlar diye indirdik." (4)
2. Âlemlere rahmet olarak gönderilen, yaratılmışların en faziletlisi, Allah'ın en sevgili kulu, son peygamber, Hz. Muhammed Aleyhisselâm'a peygamberlik görevi bu ayda verilmiştir. Mekke yakınlarındaki Hira mağarasında "oku" emri ile başlayan ilk Kur'an ayetlerini Hz. Muhammed'e tebliğ eden büyük melek Cebrail (a.s.) daha sonra ona "Sen Allah'ın Rasûlüsün (Peygamberisin) ben de Cebrailim" diye hitap ederek onun insanlığın kurtuluşu için peygamber olarak görevlendirildiğini bildirdi. Hz. Muhammed (s.a.s.)'in bu kutsal göreve başlaması ile karanlıklar içinde bocalayan insanlık için nurlu bir ufuk açıldı. Onun kalplere yerleştirdiği iman ışığı sayesinde cehaletin yerini ilim, zulmün yerini hak ve adalet, kin ve düşmanlığın yerini insan sevgisi aldı ve gerçek anlamda huzur ve kardeşliğin temelleri atıldı.
3. Bin aydan daha hayırlı olduğu Kur'an-ı Kerim'de bildirilen ve mü'minlere Allah'ın en büyük lütuf ve ikramlarından biri olan "Kadir Gecesi" de bu ayın içindedir.
Bu gece, müslümanların iyi değerlendirmesi gereken büyük bir fırsattır.(4)
4. İslâm'ın beş şartından biri olan, insanı nefsinin aşırı arzularından ve maddî ihtiraslardan kurtarıp yücelten ve âdeta melekleştiren oruç ibadeti, bu aya tahsis edilmiştir.
Ramazan gecelerinde cemaatin büyük bir coşku ile kıldığı teravih namazı da bu aya mahsus bir ibadettir. Oruçlunun derin bir huzur ve manevî zevk duyduğu sahur ve iftar sofraları da bu aya ayrı bir anlam kazandıran özelliklerdir.
İşte böyle özellikler ve manevî güzelliklerle dolu mübârek Ramazan ayı, mü'minler için manevî değeri çok büyük bir rahmet mevsimidir. Bu ayı, Yüce Rabbimize ibadet ederek ve insanlara iyilik yaparak değerlendirdiğimiz takdirde kazancımız büyük olacak ve ebedî saadetin kapıları bize açılacaktır. Bu ayı, "Evveli rahmet, ortası mağfiret, (günahların bağışlanması) sonu da cehennemden kurtuluş" (5) olarak nitelendiren Peygamberimiz, ayrıca mü'minlere şu müjdeyi veriyor:
"Ramazan ayı gelince; cennet kapıları açılır, cehennem kapıları kapanır ve şeytanlar kösteklenir." (6)
Bu hadis-i şerifin ifade ettiği bir mânâ da şudur:
Ramazanda kendisini cennete götürecek iyi işler yapan mü'mine cennetin kapıları açılmış, cehenneme götürecek kötülüklerden sakındığı için de cehennem kapıları ona kapanmış demektir. Oruç sayesinde nefsine hakim olup şeytana uymadığı için de şeytanı etkisiz hale getirmiş olur. (7)
Esasen Ramazan kelimesinin sözlük anlamı da, oruçlunun günahlardan arınacağını ifade etmektedir.
Şöyle ki:
Ramazan; yaz aylarının sonunda ve güz mevsiminin başında yağan ve yerdeki tozları temizliyen yağmur anlamındadır. Bu yağmur, nasıl yeryüzünü yıkayıp tozlardan temizliyorsa, Ramazan ayı da mü'minleri günahlardan öylece temizler.
Diğer bir anlamı da yanmaktır. Buna göre Ramazan ayı oruçlunun günahlarını yakarak yok eder demektir.
Her iki mânânın birleştiği nokta; oruçlunun bu ayda günâhlardan arınacak olmasıdır.

kaynaklar:
7) Bakara, 185
(8) Tirmizi, Fedailu'l-Kur'an, 16
(9) et-Terğib ve't-Terhib, c.2, s.84
(10) Sâd, 29
(11) Kadir Gecesinin önemi ve fazileti hakkında ileride ayrıntılı bilgi verilecektir
(12) Mirkâtü'l-Mefâtih, c.2, s.492
(13) Buhârî, Savm, 7
(14) Mirkâtü'l-Mefâtih, c.2, s.492
 
umuro Çevrimdışı

umuro

Super Moderator
Ynt: 11 Ayın Sultanı Ramazan Ayı geliyor.

Bir Duadır Ramazan

1. Ramazan, ALLAH'ın kainattaki haşmetli ve küllî idaresine, Rahmetine, şefkatine, geniş ve azametli, intizamlı ve küllî bir tarzda mukabele edebilmenin duasıdır...


2. Ramazan, Cenâb-ı Hakk'ın nimetlerine karşı şükredebilmenin duasıdır..

.
3. Ramazan, fukaralara yardım edebilmenin duasıdır... (başka kardeşlerimizi de hatırlayabilmenin, onlara da dua edebilmenin, üzerimizdeki bencilliğin kaldırılmasının duasıdır)


4. Ramazan, mülkün mâlikinin ALLAH olduğunu nefsimize talim ettirebilmenin duasıdır...


5. Ramazan, nefsimizi terbiye etmek, kötü alışkanlıklarından vazgeçirebilmek için bir duadır..


6. Ramazan, Kur'ân-ı Kerîm'in indirilişini karşılamak için, melek gibi bir vaziyete girebilmenin duasıdır...


7. Ramazan, bâki bir ömrü kazanabilmenin duasıdır(kadir gecesi) ; Ramazan, ahiretimizi kazanabilmenin ve ahiret kazancımızın artmasının duasıdır.


8. Ramazan, sıhhat duasıdır...


9. Ramazan, ALLAH'a karşı olan aczimizi ve fakrımızı bilebilmenin duasıdır... Ramazan, diğer 11 ayı kulluk bilinciyle geçirebilmenin duasıdır...



kaynak:sözleşmeliöğretmenler.com
 
ziberkan Çevrimdışı

ziberkan

Super Moderator
Ynt: 11 Ayın Sultanı Ramazan Ayı geliyor.

En kutlu ay” Ramazan Ayı, asırlar boyu, Müslümanların gündelik hayatlarında mühim değişiklikler husule getiren bir ay olmuştur. Bu ayda maddi ve manevi hayatın ritmi artmış; yavaşlık hıza, durgunluk hareketliliğe dönüşürken, bir huzur ve dinginlik havası hakim olagelmiştir. Bu sebeple Müslümanlar Ramazan Ayı’nı “On bir ayın sultanı” diye tavsif etmişler ve her yıl sevinçle karşılamış, hüzünle uğurlamışlardır.
Osmanlı toplumunda ve hususiyle İstanbul’da Ramazan Ayı’nın ifade ettiği mana ve güzellikleri anlatmaya kelimeler kifayet etmez.
Eski İstanbul’da Ramazan Ayı yalnızca dini veçheleri ile değil, toplumsal ve kültürel hayatın hemen her alanına nüfuz eden etkisiyle yaşanmıştır. İbadetlerden yeme-içmeye, okuma-dinleme-öğrenme alışkanlıklarından gezme ve eğlenmeye kadar hemen her alanda bir Ramazan etkisi hissedilmiştir. Bu etki toplumun her kesiminde; en fakirinden en zenginine, Müslümanından gayrimüslimine imparatorluğun bütün katmanlarınca hissedilen ve yaşanan bir etki idi.
Ramazan’a Girerken
Üç ayların girmesi ile beraber Ramazan’ın gelmesi beklenmeye başlanırdı. Kandil gecelerinde yükselen manevi coşku ile aydınlatılan cami, minare ve sokaklar adeta Ramazan’ın geleceğini haber verir, Ramazan hazırlıklarını başlatırdı.
Ramazan’a hazırlık önce zihni bir hazırlık idi. Kandil geceleri de bu zihni hazırlığın tamamlanma fırsatları idi.
Ardından maddi hazırlıklar gelirdi. Ramazan’a girerken İstanbul evlerden sokaklara ve çarşılara, oradan cami ve türbelere kadar hummalı bir temizlik faaliyetine şahit olurdu.
Ramazan hazırlıklarının bir başka yönü alışveriş idi. Bugün olduğu gibi, eski İstanbul’da da Ramazan Ayı çarşı ve pazara hareketlilik getirirdi. Bu alışveriş hareketliliğinde fakirler ve ihtiyaç sahipleri de unutulmaz, onlar da nasiplendirilirdi. Ramazan zengininden fakirine, çocuğundan ihtiyarına herkes için bir bolluk ve bereket ayı idi.
Ramazan Aydınlığı
Eski İstanbul, hayatın gündüzleri yaşandığı, geceleri ise insanların evlerine çekildiği bir şehir idi. Geceleri şehir hemen tamamen karanlık idi. Hava karardığında dışarı çıkmak durumunda olanlar için fener taşıma zorunluluğu vardı.
Ramazan Ayı ise şehrin bu genel görüntüsünün bütünüyle değiştiği bir zaman dilimi idi. Ramazan’da bu ayın maddi ve manevi hususiyetleri dolayısı ile gündelik hayatın hareketliliği gündüzden biraz daha geceye kayardı. Bu nedenle Ramazan Ayı’nda şehrin sokakları aydınlatılır, kadın-erkek, küçük-büyük herkes iftar sonrası camilere, teravih sonrası da Ramazan eğlencelerine iştirak ederdi.
Ramazan Ayı’nda İstanbul her zamankinden daha parıltılı idi. Ramazan aydınlığının en etkileyici kaynağı her halde çift minareli camilerde iki minare arasına asılan mahyalar idi. Mahya, harfleri ipe asılı kandillerden oluşan ışık yazıların adıdır. Bugün elektrik lambaları ile kurulan bu mahyaları eski devirde kandillerle kurmak hakikaten zor zanaat idi. Bugünün “aydınlatılmış” gecelerinde mahyalar hala güzeldir ama geceleri karanlığa bürünen eski İstanbul’da bu mahyalar müthiş etkileyici şeylerdi.
İlk kez I. Ahmed zamanında Sultanahmet Camii minarelerine asılan mahya, insanlar üzerinde bıraktığı tesir ve karşılaştığı beğeni dolayısıyla giderek daha çok camiye asılır olmuştu. Süleymaniye, Yenicami, Atik Valide derken İstanbul’un çift minareli camilerinin hemen hepsine mahya asılır olmuş; eski İstanbul’da mahyacılık da gözde bir zanaat haline gelmişti.
Mahya tutkunluğu bazı ilginçliklere de vesile olmuştur. Fatih döneminden kalma minareleri kısa olduğundan mahya asılamayan Eyüp Sultan Camii’nin minareleri yıkılmış, yerlerine ikişer şerefeli daha uzun minareler inşa edilmiş ve bu minarelere de mahya asılmıştı.
Bu tutkuya bir başka ilginç örnek de Üsküdar’daki Mihrimah Sultan Camiidir. Bu cami tek minareli olmasına rağmen, halkın isteği üzerine buraya ikinci bir minare daha yapılmış ve buraya da mahya asılmaya başlanmıştı.
Mahyalardaki yazılar genellikle dini içerikli olur, zaman zaman dönemin ruhunu yansıtan ifadelere de rastlanırdı. Yazı yerine kimi zaman resimler de asılırdı. En çok rastlanan yazı “Hoş Geldin Ya Şehr-i Ramazan” idi. Ramazan sona ererken de “el-Firak” ya da “Elveda” gibi yazılar yazılırdı. Balkan Harbi ve I. Dünya Savaşı yıllarında mahyalarda “Hilal-i Ahmeri Unutma”, “Hubbü’l Vatan Mine’l İman” gibi ifadelere rastlamak mümkündü.
Ramazan Ayı’nda Dini Hayat
Eski İstanbul’da da Ramazan, uhrevi havanın en çok hissedildiği bir zaman dilimi idi. Bu ay “oruç ayı” idi, “gufran ayı” idi. Sahurlar, iftarlar, teravihler, mukabeleler ve ay boyunca tutulan oruç Ramazan’a asli rengini veren unsurlar idi.
Bir çok seyyah, İstanbul ve Ramazan gözlemlerini aktarırken bu ayda camilerin dolup taştığına dikkat çekmektedir. Gündüzleri başta Eyüp olmak üzere İstanbul’un belli başlı türbeleri, geceleri ve bilhassa teravih namazlarında camiler mahşeri kalabalıklara sahne olurdu.
Kalabalığın beraberinde tatsızlıklar da gelebilirdi tabii. Ramazan yazarları bilhassa ayakkabı hırsızlığının artmasından çokça müşteki olmuşlardır.
Ramazan Ayı’nda camiler her zamankinden farklı olarak sabaha dek açık kalırdı. Bazı Müslümanlar bu ayda, itikaf adı verilen cami içinde bir tür manevi inzivaya çekilme ibadetini gerçekleştirirlerdi.
Ramazan Ayı’na has ibadetlerden bir diğeri de camilerde, büyük konaklarda ve bazı evlerde mukabele okunmasıdır. Ay boyunca güzel sesli hafızların okuduğu Kur’an-ı Kerim Ramazan Ayı sonuna gelindiğinde hatmedilmiş olurdu.
Ramazan Eğlenceleri
Ramazan Ayı bütün manevi ağırlığına rağmen aynı zamanda gezme ve eğlenme ayı idi. Camilerden sokaklara ve evlere yayılan uhrevi havaya herkesi etkisine alan bir neşe eşlik ederdi. Akşamları kahvehaneler dolar, Karagöz-Hacivat, meddah, ortaoyunu gibi eğlencelik faaliyetler sahuru beklerken insanları oyalardı.
Zamanın yazarları yılın on bir ayında Beyoğlu’nu merkez tutan eğlence hayatının Ramazan Ayı’nda İstanbul’a, Şehzadebaşı ve Direklerarası’na geldiğini yazmışlardır. Bunlardan birisi “Ramazan bitince İstanbul’da bir tiyatro topluluğunun para kazanmasına imkan yoktur” demektedir. Bir araştırmacı da İstanbul’da 1917-1924 yılları arasında oynanan 124 temsilin 89unun Ramazan Ayı’na rastladığını belirtmektedir.
Tiyatro kumpanyaları Ramazan eğlencelerinin küçük bir kısmını teşkil ediyordu. Ramazan eğlencelerinin merkezinde geleneksel gösteri sanatlarımız olan Karagöz-meddah-ortaoyunu üçlemesi vardı.
Karagöz sadece bir gölge oyunu değil, aynı zamanda topluma tutulan bir ayna idi. Mevsimine göre kışın kahvehanelerde, yazın bahçelere kurulan perdelerde oynatılırdı.
Meddahlık ise bir tür tek kişilik gösteri idi. Meddahlara kıssahan da denilirdi. Bunlar omuzlarında mendilleri ve ellerinde sopaları ile sahneye çıkar, son derece etkileyici kıssa ve hikayeler anlatırlardı. Hikayelerini beden dilinin bütün imkanlarını kullanarak anlatırlar ve seyirci hikayeyi anlatılanlara adeta şahit oluyormuş gibi dinlerdi.
Ortaoyunu ise bir tür canlı oyuncularla oynanan Karagöz idi. Burada Karagöz’ün yerini Kavuklu, Hacivat’ın yerini Pişekar alırdı. Ortaoyunu da mevsimine göre kapalı mekanlarda veya açıkhavada oynanabilirdi.
Türk musikisi çalınan çalgılı kahveleri unutmayalım. Bunlar hem musikimizin güzel örneklerinin icra edildiği, yeni yeteneklerin yetiştiği okullardı; hem de sohbetin, muhabbetin demini aldığı yerlerdi.
İstanbul’un Bugünkü Ramazanları
Eski Ramazanlar anlatılmakla bitmez. Ramazan manilerine, Ramazan davulcularına, güllaca, Ramazan pidesine gelemedik bile…
Eski Ramazanları hatırlamak, unutmamak güzel. Lakin Ramazan Ayı şimdi de, en az eskisi kadar güzel yaşanıyor İstanbul’da. İstanbul’un her yanında Ramazan çadırları kuruluyor, yüz binlerce insana iftar veriliyor. İftarı ve teravihi müteakip bu Ramazan çadırlarında türlü kültür-sanat faaliyetleri gerçekleştiriliyor. İhtiyaç sahipleri hatırlanıyor, toplumsal dayanışma ve yardımlaşmanın en güzel örnekleri veriliyor.
 
Geri
Üst