MENDERES’İN İDAMI VE İDAMIN YANKILARI
1-Menderes’in yargılanma süreci (Yassıada duruşmaları)
28 Eylül 1960 günü mahkeme kararıyla DP kapatılarak bir döneme damgasını vuran siyasal hareketin örgütsel varlığına son verildi. Birkaç hafta sonra da, 14 Ekim 1960’t Yassıada’da özel olarak kurulan Salim Başol başkanlığındaki Yüksek Adalet Divanı tarafından, Menderes ve öteki DP yöneticilerinin yargılanma süreci başladı.
Duruşmalar sırasında dikkat çeken önemli bir nokta vardı ki bu önemli nokta, duruşmaların daha ilk gününden Yassıada Mahkemeleri’nin adilliği tartışılır bir hal almıştı: “Sanıklar, "tabii hâkim ilkesi"ne aykırı özel mahkemede yargılanıyordu. Başta Adnan Menderes olmak üzere DP’lileri mahkûm etmek için Ceza Kanunu değiştirilmiş ve hukuk çiğnenerek geçmişe yürütülmüş, savunma hakkı ihlal edilmiş, doktrin ve içtihada aykırı istisnai karar verilmişti.
Divan Başkanı Başol’un sanıkların konuşmalarına ve savunmalarına karşı tavrı giderek sertleşiyordu. Savunmalar için tanık ve belge göstermeleri sürekli olarak reddediliyor, bunun yanı sıra konuşurken sözleri kesiliyor, savunmalarının bağlantısı kopuyordu.”7
2- Menderes’in idamının gerekçeleri:
Adnan Menderes'in ilk yargılandığı dava, Ayhan Aydan'dan olduğu iddia edilen çocuğunu öldürttüğü hakkındaki Bebek Davası oldu. Daha sonra Menderes, 6 -7 Eylül Olayları Davası, Örtülü Ödenek Davası ve Anayasayı İhlal Davasının da açıldığı toplam altı davadan yargılandı.
16 ay boyunca Yassıada'da kalan Adnan Menderes, hakkında açılan 6 davadan birinde beraat ederken, diğerlerinden mahkum edildi. Yüksek Adalet Divanı Menderes'in de bulunduğu 15 kişiyi idama mahkum etti. Menderes'in cezası kararın açıklanmasından bir gün önce intihar girişiminde bulunduğu için tedavisi tamamlandıktan sonra 17 Eylül'de infaz edildi.
Ancak bütün bunlar Adnan Menderes’in idamının yargılandığı mahkeme tarafından öne sürülen gerekçeleriydi. Oysa Menderes’in idamının arkasında subayların, nedeni hala belirsizliğini koruyan öfkesi yatıyordu. Çünkü subaylar, gerek ihtilal sırasında gerekse Yassıada duruşmaları sırasında basının da desteği ile halka ve çeşitli yollardan mahkeme başkanına, Menderes hakkında çıkması zayıf olmakla beraber muhtemel bir beraat kararına ya da affedilme kararına tepkilerini sanki önceden ortaya koyuyorlardı. Bu durum ise Menderes’i bekleyen kaçınılmaz sonu aylar öncesinden kamuoyuna bildirir nitelikteydi.
2a-Menderesin idamının halk, basın ve aydınlar üzerindeki etkileri:
Adnan menderesin idam kararı ve kararın infazı, o zaman halk arasında fiili olarak hiçbir olumsuz tepkiyle karşılaşmadı. Basında Menderes hakkında mahkemenin verdiği kararlar doğrultusunda haberler yapılıyor, ve yazılan köşe yazılarının hemen hepsi mahkemenin verdiği kararın doğruluğunu savunuyor, belki de istedikleri halde bile Yassıada’daki mahkemenin etkisinden ve ordunun tepkisinden korktukları için aksi yönde bir eleştiri yapamıyorlardı, bu durum halk içinde geçerliydi. Halkın içinde de kararlardan hoşnut olmayan büyük bir kesimin varlığı inkar edilemezdi. Bütün bunları, Menderes’in idamından yıllar sonra bile Türk Siyasi Yaşamında hala en çok konuşulan ve tartışılan konu olması nedeniyle iddia edebiliriz. Aydınlar arasında da önemli bir kesim (darbeye yardım edenler hariç) Menderes’in idamının Demokrasiye indirilmiş bir balta, bir zorunlu mola olduğu görüşünü yıllar sonra açığa vurmuşlardı.
3-Menderesin idamından sonra şekillenen siyasi ortam:
27 Mayıs ihtilali ile ülke yönetimine el koyan askerî güç, yeni bir anayasa yapmak için "Kurucu Meclis" oluşturdu. Bir yıl içinde hazırlanan yeni anayasa, 9 Temmuz 1961'de halk oyuna sunuldu. Seçmenlerin yüzde 81'inin katıldığı oylamada, yeni anayasa yüzde 61,5 "Evet" oyu ile kabul edildi. Böylece Türk tarihinde, ilk kez bir kurucu meclis anayasa hazırlamış ve bu anayasa halkoyu ile kabul edilmişti. “1961 Anayasası, uzun ve ayrıntılı bir metin olmakla beraber tam anlamıyla bir sosyal devlet kurmayı amaçlıyordu.”8 Önemli yenilikler getiriyordu. Millet egemenliğinin "yetkili organlar eliyle kullanılacağı" hükmü ile ılımlı bir kuvvetler ayrılığı prensibi yer aldı. Yasama ve denetim yetkisi TBMM; yürütme Meclisin içinden çıkmakla birlikte ayrı bir organ olarak Cumhurbaşkanı ve Bakanlar Kurulu; yargı yetkisi ise bağımsız mahkemelerce yerine getirilecekti. Önemli değişikliklerden biri de, TBMM'nin "Millet Meclisi" ve "Cumhuriyet Senatosu"ndan oluşan "çift meclisli" bir yapıdan kurulması idi. Ayrıca, yasaların Anayasaya aykırı olup olmadığını tespit etmek üzere "Anayasa Mahkemesi" kurularak, yargısal denetime ağırlık verildi. Temel hak ve özgürlükler, o güne kadar hiç bir Türk anayasasında görülmemiş biçimde ayrıntılı olarak düzenleniyordu. Temel hak ve özgürlüklerin sınırlanmalarına da sınırlar konuluyordu. Anayasa, Devlete pek çok sosyal ödevler yüklüyordu. 1961 Anayasası, 1971 yılındaki değişiklikleriyle birlikte 1980'de yapılan ikinci bir askerî darbeye kadar yürürlükte kaldı.
4-Menderesin idamının günümüz demokrasi anlayışına etkileri:
27 Mayıs ihtilali ve ardından Menderes’in idam edilmesi olayları, günümüz Türkiye’sinin demokrasi anlayışına etki eden olayların başında gelmektedir. Çünkü Türk halkı gerçek demokrasiyi ancak bu olayları gördükten sonra anlamış ama ne yazık ki hiçbir zaman tümüyle uygulayamamıştır.
Menderes hükümetleri, eleştiri aldıkları icraatlar olan kaldırdıkları Tekke ve Zaviyeler Kanunu, demokrasiyi geliştirememeleri, gelir dağılımındaki dengeyi daha da bozmaları, halkı tembelliğe itecek girişimleri, yargıyı bağımsız yapamamaları, ülkeyi borç batağına sokmaları ve diğer tüm hataları ve yöneltilen diğer suçlamalar gibi hata olarak nitelendirilebilecek icraatlarının cezalarını sandıkta almalıydılar. Aynı geçtiğimiz 3 Kasım 2002 seçimlerinde sandığa gömülen liderler ve partiler gibi. Onlar her ne olursa olsun yaptıkları hataların bedelini sandıkta ödediler. İşte demokrasinin beyazlığı da buradan gelmektedir.
1-Menderes’in yargılanma süreci (Yassıada duruşmaları)
28 Eylül 1960 günü mahkeme kararıyla DP kapatılarak bir döneme damgasını vuran siyasal hareketin örgütsel varlığına son verildi. Birkaç hafta sonra da, 14 Ekim 1960’t Yassıada’da özel olarak kurulan Salim Başol başkanlığındaki Yüksek Adalet Divanı tarafından, Menderes ve öteki DP yöneticilerinin yargılanma süreci başladı.
Duruşmalar sırasında dikkat çeken önemli bir nokta vardı ki bu önemli nokta, duruşmaların daha ilk gününden Yassıada Mahkemeleri’nin adilliği tartışılır bir hal almıştı: “Sanıklar, "tabii hâkim ilkesi"ne aykırı özel mahkemede yargılanıyordu. Başta Adnan Menderes olmak üzere DP’lileri mahkûm etmek için Ceza Kanunu değiştirilmiş ve hukuk çiğnenerek geçmişe yürütülmüş, savunma hakkı ihlal edilmiş, doktrin ve içtihada aykırı istisnai karar verilmişti.
Divan Başkanı Başol’un sanıkların konuşmalarına ve savunmalarına karşı tavrı giderek sertleşiyordu. Savunmalar için tanık ve belge göstermeleri sürekli olarak reddediliyor, bunun yanı sıra konuşurken sözleri kesiliyor, savunmalarının bağlantısı kopuyordu.”7
2- Menderes’in idamının gerekçeleri:
Adnan Menderes'in ilk yargılandığı dava, Ayhan Aydan'dan olduğu iddia edilen çocuğunu öldürttüğü hakkındaki Bebek Davası oldu. Daha sonra Menderes, 6 -7 Eylül Olayları Davası, Örtülü Ödenek Davası ve Anayasayı İhlal Davasının da açıldığı toplam altı davadan yargılandı.
16 ay boyunca Yassıada'da kalan Adnan Menderes, hakkında açılan 6 davadan birinde beraat ederken, diğerlerinden mahkum edildi. Yüksek Adalet Divanı Menderes'in de bulunduğu 15 kişiyi idama mahkum etti. Menderes'in cezası kararın açıklanmasından bir gün önce intihar girişiminde bulunduğu için tedavisi tamamlandıktan sonra 17 Eylül'de infaz edildi.
Ancak bütün bunlar Adnan Menderes’in idamının yargılandığı mahkeme tarafından öne sürülen gerekçeleriydi. Oysa Menderes’in idamının arkasında subayların, nedeni hala belirsizliğini koruyan öfkesi yatıyordu. Çünkü subaylar, gerek ihtilal sırasında gerekse Yassıada duruşmaları sırasında basının da desteği ile halka ve çeşitli yollardan mahkeme başkanına, Menderes hakkında çıkması zayıf olmakla beraber muhtemel bir beraat kararına ya da affedilme kararına tepkilerini sanki önceden ortaya koyuyorlardı. Bu durum ise Menderes’i bekleyen kaçınılmaz sonu aylar öncesinden kamuoyuna bildirir nitelikteydi.
2a-Menderesin idamının halk, basın ve aydınlar üzerindeki etkileri:
Adnan menderesin idam kararı ve kararın infazı, o zaman halk arasında fiili olarak hiçbir olumsuz tepkiyle karşılaşmadı. Basında Menderes hakkında mahkemenin verdiği kararlar doğrultusunda haberler yapılıyor, ve yazılan köşe yazılarının hemen hepsi mahkemenin verdiği kararın doğruluğunu savunuyor, belki de istedikleri halde bile Yassıada’daki mahkemenin etkisinden ve ordunun tepkisinden korktukları için aksi yönde bir eleştiri yapamıyorlardı, bu durum halk içinde geçerliydi. Halkın içinde de kararlardan hoşnut olmayan büyük bir kesimin varlığı inkar edilemezdi. Bütün bunları, Menderes’in idamından yıllar sonra bile Türk Siyasi Yaşamında hala en çok konuşulan ve tartışılan konu olması nedeniyle iddia edebiliriz. Aydınlar arasında da önemli bir kesim (darbeye yardım edenler hariç) Menderes’in idamının Demokrasiye indirilmiş bir balta, bir zorunlu mola olduğu görüşünü yıllar sonra açığa vurmuşlardı.
3-Menderesin idamından sonra şekillenen siyasi ortam:
27 Mayıs ihtilali ile ülke yönetimine el koyan askerî güç, yeni bir anayasa yapmak için "Kurucu Meclis" oluşturdu. Bir yıl içinde hazırlanan yeni anayasa, 9 Temmuz 1961'de halk oyuna sunuldu. Seçmenlerin yüzde 81'inin katıldığı oylamada, yeni anayasa yüzde 61,5 "Evet" oyu ile kabul edildi. Böylece Türk tarihinde, ilk kez bir kurucu meclis anayasa hazırlamış ve bu anayasa halkoyu ile kabul edilmişti. “1961 Anayasası, uzun ve ayrıntılı bir metin olmakla beraber tam anlamıyla bir sosyal devlet kurmayı amaçlıyordu.”8 Önemli yenilikler getiriyordu. Millet egemenliğinin "yetkili organlar eliyle kullanılacağı" hükmü ile ılımlı bir kuvvetler ayrılığı prensibi yer aldı. Yasama ve denetim yetkisi TBMM; yürütme Meclisin içinden çıkmakla birlikte ayrı bir organ olarak Cumhurbaşkanı ve Bakanlar Kurulu; yargı yetkisi ise bağımsız mahkemelerce yerine getirilecekti. Önemli değişikliklerden biri de, TBMM'nin "Millet Meclisi" ve "Cumhuriyet Senatosu"ndan oluşan "çift meclisli" bir yapıdan kurulması idi. Ayrıca, yasaların Anayasaya aykırı olup olmadığını tespit etmek üzere "Anayasa Mahkemesi" kurularak, yargısal denetime ağırlık verildi. Temel hak ve özgürlükler, o güne kadar hiç bir Türk anayasasında görülmemiş biçimde ayrıntılı olarak düzenleniyordu. Temel hak ve özgürlüklerin sınırlanmalarına da sınırlar konuluyordu. Anayasa, Devlete pek çok sosyal ödevler yüklüyordu. 1961 Anayasası, 1971 yılındaki değişiklikleriyle birlikte 1980'de yapılan ikinci bir askerî darbeye kadar yürürlükte kaldı.
4-Menderesin idamının günümüz demokrasi anlayışına etkileri:
27 Mayıs ihtilali ve ardından Menderes’in idam edilmesi olayları, günümüz Türkiye’sinin demokrasi anlayışına etki eden olayların başında gelmektedir. Çünkü Türk halkı gerçek demokrasiyi ancak bu olayları gördükten sonra anlamış ama ne yazık ki hiçbir zaman tümüyle uygulayamamıştır.
Menderes hükümetleri, eleştiri aldıkları icraatlar olan kaldırdıkları Tekke ve Zaviyeler Kanunu, demokrasiyi geliştirememeleri, gelir dağılımındaki dengeyi daha da bozmaları, halkı tembelliğe itecek girişimleri, yargıyı bağımsız yapamamaları, ülkeyi borç batağına sokmaları ve diğer tüm hataları ve yöneltilen diğer suçlamalar gibi hata olarak nitelendirilebilecek icraatlarının cezalarını sandıkta almalıydılar. Aynı geçtiğimiz 3 Kasım 2002 seçimlerinde sandığa gömülen liderler ve partiler gibi. Onlar her ne olursa olsun yaptıkları hataların bedelini sandıkta ödediler. İşte demokrasinin beyazlığı da buradan gelmektedir.