ziberkan
Super Moderator
Amerika Birleşik Devletleri, 1823’ten itibaren benimsediği Monreo doktrini ile Avrupa’ daki siyasal kombinezonlardan uzak durarak ticari ilişkilere girmeyi yeğlemiştir. Bu ilke çerçevesinde Yakın Doğu’ da birçok okullar açarak Osmanlı Devleti ile de ticari ve kültürel ilişkilere girmiştir. Amerika’da bu faaliyetler için Osmanlı Avrupası’na ve Yakın Doğu’ya yönelik birçok misyoner cemiyeti kurulmuştur. Bu cemiyetler Osmanlı Avrupası’nda ve Yakın Doğu’da Amerikan çıkarlarını korumaya çalışıyordu.
30 Ekim 1918 tarihinde imzalan Mondros ateşkes antlaşması bir bakıma düşmanlıklara ara verme anlamına geliyordu. Amerika Birleşik Devletleri Hükümeti Mr. Lewis Heck’i Birleşik Devletler Temsilcisi olarak 4 Aralık 1918’de Türkiye’ye gönderdi. Mayıs 1919’da da Mr. G.Bie Ravndal da temsilci olarak atadı.15 Şubat 1919’da, Birleşik Devletler Ticaret Heyeti eski Osmanlı İmparatorluğu egemenliği altında bulunan topraklardaki ticari ilişkileri yeniden başlatmış olduğunu ilan etti .
Amerikalılar mütarekenin imzalanmasının ardından, Türkiye'de hâkim olan yoksulluğa mümkün mertebe çare bulmak, diğer taraftan da genel ihtiyaçları temin etmek için çok büyük gayret harcamaktaydı. Osmanlı Devleti'nin hemen tüm vilayetlerinde Amerika muavenet heyetinin kurmuş olduğu şubelerden, yerel halk pek çok ihtiyacını temin ediyordu. Heyet çalışmalarının en büyük kısmını köylü vatandaşlara ayırmıştı. Onlara tarım aletleri sağlamakta, tarım işlerinde kullanılmak üzere inek, öküz, beygir, katır, merkep gibi hayvanlar dağıtmakta idi. Bazen de hiç sermayesi olmayanlara da uygun miktarda borç para vererek çalışmalarına destek oluyordu.
Halkın fakirliği, hele erkeği olmayan veya ölmüş ailelerinin yoksulluğu da misyonerlerin dikkatini çekmişti. Bu açıdan yardımcı olmak isteği ile Misyoner Carey, Harput’ta kadınları el işleri yaparak geçimlerini sağlamaya yönlendirmiş, 1903’te orada bir dantel endüstrisi başlatmıştı. “Kadınlar kendi kendilerine yeterli olmayı öğrenmeliler” diyen Bayan Atkinson da Londra’dan iplik getirterek örülen dantellere Amerika’da Pazar sağlanmıştı .
Savaş sonrası Anadolu’daki sosyal değişiklik ve sorunları yerinde incelemek üzere oluşturulup, Türkiye’ye gönderilen heyetler, her tür belge, sayım cetveli ve basılmış eser toplayarak Amerikan Büyükelçiliği aracılığı ile ülkenin sağlık kurumları, doktor sayısı, mevcut hastahanelerin yatak sayısı, dispanserlerin savaş öncesi ve sonrası ücretleri hakkında sorular soruyor, istatistik ve şemalar istiyordu.
Bu heyetler seyahatlerini tren, otomobil ve at sırtında yapıyorlardı. Güvenlik konusunda olabilecek tehlikelere karşı dikkatli olmaları gerektiği pek çok kez hatırlatılmıştı. Ancak, bu heyetlerden birinin başkanı olan Harbord’un raporuna bakılırsa, bu gibi olaylarla karşılaşılmamıştı . Harbord Heyeti’nin seyahat güzergahına göre önce trenle İzmit, Konya, Adana, Tarsus, Mersin, İskenderun, Halep ve Mardin’e, oradan otomobille Diyarbakır, Harput, Malatya, Sivas, Erzincan, Kars, Erivan ve Tiflis’e gidilecekti. Sonra yine trenle Bakü üzerinden Batum’a geçilip Karadeniz yoluyla İstanbul’a dönülecekti . Gruptan ayrılan bazı heyet üyeleri de, arabayla Ulukışla üzerinden Sivas’a ve Merzifon’a uğrayarak Samsun’a, Trabzon’a ve Erzurum’a ; Horasan’dan Beyazıt’a, Erivan’dan Nahcıvan’a gideceklerdi .
Amerikan Büyükelçiliği baş tercümanı Gabriel Coute’nun 28 Mart 1919 tarihinde bir gazeteye verdiği beyanata göre, Amerika’dan gelen heyetlerin resmî bir sıfatları da yoktu. Bu heyetler ırk, din ve mezhep ayırmaksızın muhtaç halka yardım için çalışıyorlardı.
Heyet yola çıkmadan önce harekete geçen Osmanlı Hükümeti, Diyarbakır, Sivas, Elazığ ve Erzurum vilayetlerine gönderdiği 17 Eylül 1919 tarihli şifre genelge ile, heyetin Osmanlı topraklarındaki ziyareti sırasında hiçbir zorluk çıkarılmamasını, kendilerine daima nazik davranılarak, her türlü kolaylığın gösterilmesini, gerektiğinde yanlarına muhafız verilerek, generalin isteyebileceği bilgilerin verilmesini istedi .
13 Eylülde Mardin’den hareket eden ve yol boyunca umduklarından çok daha iyi karşılanan Amerikan Heyeti, Diyarbakır’dan Harput’a geldi. Seyahat ettikleri tüm bölgelerde halkın sosyal yaşamı, gıda ve sağlık sorunlarıyla özellikle ilgileniyor, her yörenin bir karşılaştırılması yapılıyordu.
Anadolu ve Kafkaslar ötesinde 30 gün geçiren heyet üyeleri, geçtikleri yerlerdeki hükümet yetkilileriyle görüşmelerde bulundular. ABD. tarafından destek gören birçok din, eğitim ve hayır kurumlarının görüşlerini aldılar. Kendilerine İzmit’ten başlamak üzere, halk tarafından pek çok izzet ve ikramda bulunuldu.
I - Amerika Yakındoğu İaşe ve Yardım Heyetinin Çalışmaları
Bu heyetlerin yanında çok önemli olan bir başka heyet de " Şark-ı Karib Muavenet Cemiyeti" dir. Kızılhaç’a mensup doktor ve hastabakıcılardan oluşan bir Amerikan özel sağlık ekibi olan " Amerika Şark-ı Karib İaşe ve Muavenet Heyeti" nin başkanı Howard Heinz idi. Kızılhaç’a mensup doktorlar ve hastabakıcılardan oluşturulan bu Amerikan özel sağlık ekibi Batum, Tiflis ve Kafkasya’nın öteki yerlerine gitmek üzere 22 Mart 1919’da İstanbul’dan hareket etti . Osmanlı Hükümeti böyle bir heyetin harekete geçmesi üzerine 8 Mart 1919 tarihinde tüm vilayet ve mutasarrıflıklara gönderdiği " acele" kaydı konulan şifre genelgeye göre, dört komisyona ayrılan bu heyetin içinde bulunulan olağanüstü durumun ortaya çıkardığı sıkıntı ve yolculuğun sadece gayr-i Müslümanlar için söz konusu olduğu söyleniyordu. Halbuki ihtiyaç ve sıkıntılar Müslüman veya gayr-i Müslim herkes için söz konusuydu. Onun için mağduriyet ve sefaletin tüm ülkede umumî olduğunun gösterilmesi Müslüman memurlara gizli bir şekilde telkin edilmesi ve anlatılması gerekiyordu. .
Ancak bu heyetlerin zaman zaman kontrol dışı faaliyetlerde bulunabilecekleri ihtimal dahilinde idi. Nitekim Osmanlı Hükümeti, bu yardım heyetlerinin başka işlerle de ilgileneceğini düşünmüş olmalıdır ki, heyetlerin geçeceği vilayet yetkililerini uyarmak ihtiyacını hissetmiştir. Bundan hareketle, Emniyet Genel Müdürlüğü, 12 Mart 1919 tarihinde Diyarbakır, Van ve Erzurum vilayetleriyle, Erzincan mutasarrıflığına birer şifre yazı gönderdi. Bunda çeşitli unsurlar ve nüfusları hakkında incelemeler yapılması maksadıyla bazı İngiliz subaylarının o bölgeye gittikleri hatırlatılıyordu. Amerikalıların da gittikleri yerlerde, erzak dağıtımı münasebetiyle bölge nüfusu hakkında bazı incelemelerde bulunduklarının haber alındığı Hariciye Nezaretine bildirilmişti. Bu heyetlerin isteklerinin en iyi şekilde yerine getirilmesi konusunda yetkilileri uyararak, bilgi verilmesini de isteyen hükümetin, bunları memnun etmek için yoğun çaba içinde olduğu gözlemleniyordu. Halbuki Rus işgali sırasında Müslüman halkın çoğu civar illere göç etmiş bulunuyordu. O sıralar memleketlerine dönmekte olduklarından, söz konusu bölgelerde bulunan Müslüman halkın mevcudu, gerçeği yansıtmıyordu. Yerli halkın ise, peyder pey dönmekte olduğu konusunun heyete gerektiği şekilde anlatılarak, yakinen bilgi toplamalarına meydan verilmemesi isteniyordu . Bu heyetlerin isteklerinin en iyi şekilde yerine getirilmesi konusunda yetkilileri uyararak, bilgi verilmesini de isteyen hükümetin, bunları memnun etmek için yoğun çaba içinde olduğu gözlemleniyordu. Böylece, dönüşlerinde İzmit’e de uğrayacaklarını belirten bir başka Amerikan Heyeti, Konya’ya gitmek üzere 5 Mart 1919’da Haydarpaşa’dan hareket etti .
II - King – Crane Heyeti
Bu konuda Birleşik Devletler tarafından görevlendirilen heyetlerden biri de “King-Crane” heyeti idi. Aslında Türkiye ve Ermenistan üzerinde öngörülen manda konusunda siyasal bir misyon üstlenmiş olan bu heyetin başkanları Charles Richard Crane ve Henry Churchill King’di. Özellikle Ermenistan konusundaki hedefleri, Amerika Birleşik Devletleri’ndeki “misyoner teşkilatı”ile “American Board of Commissioners for Foreign Missions” ve onun hayırsever üvey evladı konumunda olan “Near East Relief” tarafından desteklenmekteydi. Önceki, Ermenilerin ve Osman İmparatorluğu bünyesinde bulunan diğer Hıristiyan unsurların eğitimi ile meşgul olmuştu. İkincisi ise Ermeniler için yardım sağlıyordu. (Son zamanlarda finansal destek vererek, Ermenileri tahrik eden Near East Relief, büyük bir anti Türk propaganda kampanyası sahneye koymuştu . Her ikisi de Amerikan Protestan misyoner kuruluşları olan Robert College ve Board of the Constantinople Women’s College’in mütevellisi olan Crane, armatur imali ile uğraşan bir sanayici idi.
King, bir cemaat kilisesinde papazdı ve bu dinsel topluluk bir Amerikan Board kuruluşuydu. Onun aynı zamanda Near East Relief ve misyoner teşkilatı ile bağlantıları vardı. Oberlin Kolejinin başkanı olarak oradaki Amerikan Board of Commissioners for Foreign Mission’un toplantılarını finanse ediyordu. Bizzat kendisi “American Board” un direktörü olarak çalışıyordu. O, Near East Relief’in başkanı olan James Barton’un yakın arkadaşıydı. Ne King, ne de Crane Ermeni-Türk sorunlarında tarafsız kalmayı göz önüne almamışlardı .
Bu sırada Amerikalıların Anadolu’da çeşitli unsurlar için nüfus istatistiği yapmak üzere bir heyet göndereceğine dair bazı söylentiler ortalıkta dolaşmaya başlamıştı. Bu söylentileri yalanlayan Amerikalı yetkililer, böyle bir heyetin mevcut olmadığını, bu heyetlerin de resmî ve siyasî sıfatlara sahip bulunmadıklarını, sadece insanî yardım amacıyla çalışmakta olduklarını ifade ediyorlardı .
Bu heyetlerin aynı zamanda gittikleri bölgelerdeki Türk ve Ermenilerin sayısını da araştırdıkları anlaşılmaktadır. Osmanlı Hükümeti, o sıradaki nüfus oranının Türkler aleyhine olmasından doğabilecek mahzurların bilincinde idi. Nitekim Dahiliye Nezareti, Elazığ vilayetine gönderdiği " müsta’cel" kaydı konulan şifre genelgeyle şu konulara dikkat çekiyordu :
" 1- Köyleriyle beraber vilayete şimdiye kadar gayr-i Müslim halktan ne kadar nüfus dönmüştür ? 9 Mart 1919 tarihinde verilen cevapta, dönen Ermenilerin sayısının 500-600 kişiden ibaret olduğu bildirilmiştir. Bu sayı yalnızca merkez vilayete ait olması gerekeceğinden, gerek merkez ve gerek köylerde şimdiye kadar ne kadar Ermeni ve Rum’un dönmüş olduğunun â cilen tahkik edilerek bildirilmesi gerekmektedir.
2 - Amerikan Yardım ve İaşe Heyetleri, 5-6 gün önce İstanbul’dan hareket etmişlerdir. Nerelere uğrayacakları ve uğradıkları yerlerde ne kadar kalacakları, merkezce de tam olarak bilinmemektedir. Bunların oralara gelmeleri halinde, haklarında yardım ve kolaylık gösterilmesi gerekli ise de, aaaahürata mahal yoktur.
3- Dönmüş olan şahıslara ait gayr-i menkullerin iadesi ile ilgili kanun teklifi bu günlerde işleme konulacaktır. Ancak bu hususta olabilecek şikayetin önüne geçebilmek için, sahipleri dönmüş olan tüm terk edilmiş malların maliye ve evkaf dairelerinin yazılı olarak bildirmesine bakılmaksızın mülkî makamlarca el konularak, zabıtnâ meler karşılığında â cilen sahiplerine teslimi gereklidir." .
Amerikan Büyükelçiliği baş tercümanı Gabriel Coute’nun 28 Mart 1919 tarihinde bir gazeteye verdiği beyanata göre, Amerika’dan gelen heyetlerin resmî bir sıfatları da yoktu. Bu heyetler ırk, din ve mezhep ayırmaksızın muhtaç halka yardım için çalışıyorlardı. Gerek Kafkasya, gerekse Anadolu’ya gönderilen zahire ve diğer ihtiyaç maddelerinin önemli bir kısmı, Amerikan halkı tarafından yapılan bağışlarla karşılanıyordu .
Anadolu’nun çeşitli yerlerine dağılan Amerikan heyetlerinden biri olan Dr. Hayec ( ) in başkanlığında Samsun’a gitmiş olan heyet görevini tamamlayarak İstanbul’a dönmüştü. Dr. Demol başkanlığındaki bir başka heyet de İzmir’e giderek gerekli komisyonları kurduktan sonra İstanbul’a döndü. Halep civarında bir, Sivas-Harput civarında da bir adet olmak üzere toplam iki heyet daha Anadolu’da bulunuyordu. Dr. Vein başkanlığında Kafkasya’ya giden heyet maddi yardımlara başlamıştı. O ana kadar Anadolu’ya 1500 sandık süt tozu, 144 sandık ayakkabı, tüm parçalarıyla beraber 200 karyola ve yatak, 947 sandık et konservesi, çok miktarda sabun, yağ, kumaş, elbise, çamaşır ve diğer ihtiyaç maddelerinin gönderildiği anlaşılmaktadır . Ayrıca 28 Mart 1919 tarihinde eşya yüklü büyük bir şilebin Samsun’a doğru hareketine kara verildi. Bu eşyalar Müslüman-Hristiyan ayırımı yapılmaksızın fakir ve ihtiyaç sahibi kimselere dağıtılacaktı. Yine aynı tarihlerde, birçok Amerikalının hazır bulunduğu bir toplantıda İstanbul’un yardıma muhtaç olan halkına da yardım için girişimlerde bulunulmasına karar verildi. Özellikle İstanbul çevresindeki yangınzedelerin durumu çok kötüydü. Bunların elbise, gıda gibi en önemli ve zorunlu ihtiyaç maddelerinin sağlanması konusunda hazırlıklar yapılmaya başlandı .
III - Osmanlı Hükümeti’ nin Yardım Heyetlerine Karşı Tutumu
Dr Barton başkanlığındaki bir Amerikan Yardım Heyetinin, Nisan 1919 başlarında Halep’ten hareketle Diyarbakır ve Elazığ’ı ziyaret ederek, yoksul halka yardımda bulunacağının haber alınması üzerine, harekete geçen Dahiliye Nezareti, bu illerin valilerini uyararak, gelecek olan heyetlere her türlü kolaylık ve hürmetin gösterilmesini ve yanlarına yeterli sayıda jandarmanın verilmesini istedi .
Bu arada Amerika İaşe Heyeti başkanı Dr. Barton’la, beş arkadaşı 7 Mayıs 1919 tarihinde Diyarbakır’dan otomobille Elazığ’a gelmişti. Askere alma dairesi başkanı ve diğer yetkililer tarafından karşılanan heyete büyük saygı gösterildi. Bundan fazlasıyla memnun olan heyet üyeleri, hükümet dairesine gelerek, caddelerde Müslüman halktan gördükleri iltifat ve aaaahürattan dolayı teşekkür ettiler. Ayrıca Halep’ten çıktıkları sırada, bu bölgenin asayişi hakkında duymuş oldukları söylentilerin tamamen asılsız olduğuna kanaat getirmişlerdi. Elazığ Valisi Ali Seydi Bey ise, ertesi günü Harput’a giderek ziyareti iade etmiş, iki gün sonra da Amerikan Heyeti Sivas’a hareket etmiştir . Hükümetin, Amerikan heyetlerinin gezdikleri yerlerde olumsuz hiçbir davranış ve durumla karşılaşmamaları için vilayet ve mutasarrıflıklarla devamlı bir istihbarat ve koordinasyon içinde bulunduğu anlaşılmaktadır. Yine de bazı aksamalar oluyordu. Nitekim 3. kolordu kumandanlığınca Harbiye Nezaretine çekilen bir telgrafa göre, Mardin’e gelen üç Amerikan misyoneri yalın ayak ve çıplak bir durumda olan bir grup Ermeni ve Süryani çocuk tarafından karşılanmıştı .
Bu gelişme üzerine harekete geçen Hükümet, gerekli olan dokümanları hazırlayarak Amerikan heyetine gönderdi. Bu arada 19 Şubat 1920 tarihinde Antep, Urfa ve Maraş mutasarrıflıklarına " çok acele" kaydıyla birer şifre talimat gönderdi. Bunda, Antep ve Urfa’da bulunan Amerikan vatandaşlarına karşı olabilecek her türlü saldırı ve tecavüz için dikkatli olunması isteniyordu. Ayrıca bölgede bulunan Amerikan Yardım Heyetinin himaye ve korunmasının devletin sorumluluğunda olduğu hatırlatılıyordu. Bu nedenle heyet üyelerine karşı gerekli olan kolaylık ve yardımın yapılmasının, Amerikan temsilciliğince istenmiş olduğu özellikle vurgulanıyordu. ;
Benzer bir talimat da 19 Nisan 1919’da İzmit mutasarrıflığına gönderildi. Bunda bazı şahsi işleri için İzmit’e seyahat etmek isteyen Amerikan Kız Mektebi Müdürü Dr. Moore’a her türlü kolaylığın gösterilmesi isteniyordu. Ayrıca gerektiğinde araç temin edilerek, yanına jandarma verilmesi öneriliyordu
Bu kere Dahiliye Nezareti, 20 Nisan 1919 tarihinde "mahrem" kaydıyla Çatalca, Tekirdağ, Gelibolu, Çanakkale, İzmir ve Balıkesir mutasarrıflıklarıyla, Bursa vilayetine birer şifre genelge gönderdi. Hükümet, Amerikalıların Marmara Bölgesi’nde yaşayan Müslüman halktan muhtaç olanlara yardım etmek istediklerini belirtiyordu. Bu bakımdan hazırlıklı olunması gerektiği düşüncesiyle, bölgelerinde yardıma muhtaç Müslümanların sayısı ve ne gibi şeylere ihtiyaçları bulunduğu ayrıntılı bir cetvel üzerinde gösterilerek, ivedilikle gönderilmesi isteniyordu .
Fakat Türkiye üzerinde çirkin emellerini gerçekleştirmek için hareket geçenler de vardı. Nitekim Amerika’da kurulan bir komite, Amerikan işyerlerinde çalışan Kürt asıllı işçilere ayrılıkçı emeller telkin edip, ülkelerine gitmeleri için teşvik ediyordu. Bu tahriklerin etkisiyle yavaş yavaş dönmeye başladıkları ve yanlarında önemli miktarda altın para getirmekte oldukları güvenilir kaynaklardan haber alınmıştı. Bu gelişmeler üzerine harekete geçen Dahiliye Nezareti, 19 Şubat 1920 tarihinde Diyarbakır, Elazığ, Bitlis ve Van vilayetlerine şifre bir telgraf gönderdi. Söz konusu vilayetlerde, bu şekilde Amerika’dan dönenler olup olmadığı, varsa sayılarının tespiti isteniyordu. Ayrıca masum halkın cehaletinden yararlanarak, bölücülük propagandalarına ve yerel düzeni bozacak bir durum yaratılmasına meydan bırakılmaması tavsiye ediliyordu .
Yine bulaşıcı hastalıkların önüne geçebilmek için, birçok yerde açılan hastahanelerde bakıma muhtaç hastalar tedavi ettirilmiş, yardıma muhtaç durumda olanlara ücretsiz ilaç verilmiştir. Özellikle Elazığ teşkilatında önemli işler başarılmıştır. Devamlı faaliyet halinde olan hastahane ve klinikler, sadece 1919 Haziranının son iki haftasında 1500 den fazla hastayı tedavi etmişlerdir. Ayrıca Harput’ta küçük çocuklar için bir yetimhane açmışlardır. Bedenen sağlıkları iyi durumda olan kadınlara çamaşır yıkamak, yatak doldurmak, buğday öğütmek, iç çamaşırı diktirmek ve çeşitli el işleri yaptırmak suretiyle iş bulup geçimlerini sağlamaya çalışmışlardır.
Amerikan Heyetinin Elazığ teşkilatı, kurmuş oldukları hastahane ve muayenehanelerle yoğun bir çalışma içindeydiler. Alınan raporlara göre, sadece Haziranın son iki haftası içinde bu hastahanelerin birinde 1500 den fazla hasta tedavi ettirilmişti. Harput'ta ayrıca küçük çocuklar için bir yetimhane daha vardı .
Nitekim Şark-ı Karib Muavenet Cemiyeti 1922 yılı ödeneğinden yetimler için aylık Harput’a 50.000, Samsun’a 30.000 ve Sivas’taki yetimler için de 20.000 lira ayrılmıştır. Cemiyetin ayırdığı bu tahsisattan Türk yetimlerine Harput’ta 2000, Samsun’da 500 ve Sivas’da 400 lira harcanmıştır. Bu arada cemiyet, Urfa, Gaziantep ve Kahramanmaraş’ta da birer yetimhane kurmuştur . Yukarıdaki rakamlar incelendiğinde cemiyetin misyonerlik faaliyetlerini yürüttüğünü açıkça görmekteyiz. Bir ara Türk Hükümeti, cemiyetin açmış olduğu yetimhanelerden rahatsız olmuştur. Bundan dolayı da cemiyetin açmış olduğu yetimhanelerin baş tercümanının Türk olmasını istemiştir. Ancak Türk Hükümetinin bu isteği kabul görmemiştir. Lozan görüşmeleri sırasında Türkiye’nin özellikle Ermeni yetimlerini sınır dışı ettiğine dair yabancı basında yanlış haberler çıkıyordu. Bu sırada cemiyetin Ankara temsilcisi Türk Hükümeti’ne başvuruda bulunarak yetimlerin Suriye’ye nakledilmesi için izin istemiştir. Ancak hükümet ilk etapta buna izin vermemiş, daha sonra cemiyetin ısrarı üzerine izin vermek zorunda kalmıştı .
30 Ekim 1918 tarihinde imzalan Mondros ateşkes antlaşması bir bakıma düşmanlıklara ara verme anlamına geliyordu. Amerika Birleşik Devletleri Hükümeti Mr. Lewis Heck’i Birleşik Devletler Temsilcisi olarak 4 Aralık 1918’de Türkiye’ye gönderdi. Mayıs 1919’da da Mr. G.Bie Ravndal da temsilci olarak atadı.15 Şubat 1919’da, Birleşik Devletler Ticaret Heyeti eski Osmanlı İmparatorluğu egemenliği altında bulunan topraklardaki ticari ilişkileri yeniden başlatmış olduğunu ilan etti .
Amerikalılar mütarekenin imzalanmasının ardından, Türkiye'de hâkim olan yoksulluğa mümkün mertebe çare bulmak, diğer taraftan da genel ihtiyaçları temin etmek için çok büyük gayret harcamaktaydı. Osmanlı Devleti'nin hemen tüm vilayetlerinde Amerika muavenet heyetinin kurmuş olduğu şubelerden, yerel halk pek çok ihtiyacını temin ediyordu. Heyet çalışmalarının en büyük kısmını köylü vatandaşlara ayırmıştı. Onlara tarım aletleri sağlamakta, tarım işlerinde kullanılmak üzere inek, öküz, beygir, katır, merkep gibi hayvanlar dağıtmakta idi. Bazen de hiç sermayesi olmayanlara da uygun miktarda borç para vererek çalışmalarına destek oluyordu.
Halkın fakirliği, hele erkeği olmayan veya ölmüş ailelerinin yoksulluğu da misyonerlerin dikkatini çekmişti. Bu açıdan yardımcı olmak isteği ile Misyoner Carey, Harput’ta kadınları el işleri yaparak geçimlerini sağlamaya yönlendirmiş, 1903’te orada bir dantel endüstrisi başlatmıştı. “Kadınlar kendi kendilerine yeterli olmayı öğrenmeliler” diyen Bayan Atkinson da Londra’dan iplik getirterek örülen dantellere Amerika’da Pazar sağlanmıştı .
Savaş sonrası Anadolu’daki sosyal değişiklik ve sorunları yerinde incelemek üzere oluşturulup, Türkiye’ye gönderilen heyetler, her tür belge, sayım cetveli ve basılmış eser toplayarak Amerikan Büyükelçiliği aracılığı ile ülkenin sağlık kurumları, doktor sayısı, mevcut hastahanelerin yatak sayısı, dispanserlerin savaş öncesi ve sonrası ücretleri hakkında sorular soruyor, istatistik ve şemalar istiyordu.
Bu heyetler seyahatlerini tren, otomobil ve at sırtında yapıyorlardı. Güvenlik konusunda olabilecek tehlikelere karşı dikkatli olmaları gerektiği pek çok kez hatırlatılmıştı. Ancak, bu heyetlerden birinin başkanı olan Harbord’un raporuna bakılırsa, bu gibi olaylarla karşılaşılmamıştı . Harbord Heyeti’nin seyahat güzergahına göre önce trenle İzmit, Konya, Adana, Tarsus, Mersin, İskenderun, Halep ve Mardin’e, oradan otomobille Diyarbakır, Harput, Malatya, Sivas, Erzincan, Kars, Erivan ve Tiflis’e gidilecekti. Sonra yine trenle Bakü üzerinden Batum’a geçilip Karadeniz yoluyla İstanbul’a dönülecekti . Gruptan ayrılan bazı heyet üyeleri de, arabayla Ulukışla üzerinden Sivas’a ve Merzifon’a uğrayarak Samsun’a, Trabzon’a ve Erzurum’a ; Horasan’dan Beyazıt’a, Erivan’dan Nahcıvan’a gideceklerdi .
Amerikan Büyükelçiliği baş tercümanı Gabriel Coute’nun 28 Mart 1919 tarihinde bir gazeteye verdiği beyanata göre, Amerika’dan gelen heyetlerin resmî bir sıfatları da yoktu. Bu heyetler ırk, din ve mezhep ayırmaksızın muhtaç halka yardım için çalışıyorlardı.
Heyet yola çıkmadan önce harekete geçen Osmanlı Hükümeti, Diyarbakır, Sivas, Elazığ ve Erzurum vilayetlerine gönderdiği 17 Eylül 1919 tarihli şifre genelge ile, heyetin Osmanlı topraklarındaki ziyareti sırasında hiçbir zorluk çıkarılmamasını, kendilerine daima nazik davranılarak, her türlü kolaylığın gösterilmesini, gerektiğinde yanlarına muhafız verilerek, generalin isteyebileceği bilgilerin verilmesini istedi .
13 Eylülde Mardin’den hareket eden ve yol boyunca umduklarından çok daha iyi karşılanan Amerikan Heyeti, Diyarbakır’dan Harput’a geldi. Seyahat ettikleri tüm bölgelerde halkın sosyal yaşamı, gıda ve sağlık sorunlarıyla özellikle ilgileniyor, her yörenin bir karşılaştırılması yapılıyordu.
Anadolu ve Kafkaslar ötesinde 30 gün geçiren heyet üyeleri, geçtikleri yerlerdeki hükümet yetkilileriyle görüşmelerde bulundular. ABD. tarafından destek gören birçok din, eğitim ve hayır kurumlarının görüşlerini aldılar. Kendilerine İzmit’ten başlamak üzere, halk tarafından pek çok izzet ve ikramda bulunuldu.
I - Amerika Yakındoğu İaşe ve Yardım Heyetinin Çalışmaları
Bu heyetlerin yanında çok önemli olan bir başka heyet de " Şark-ı Karib Muavenet Cemiyeti" dir. Kızılhaç’a mensup doktor ve hastabakıcılardan oluşan bir Amerikan özel sağlık ekibi olan " Amerika Şark-ı Karib İaşe ve Muavenet Heyeti" nin başkanı Howard Heinz idi. Kızılhaç’a mensup doktorlar ve hastabakıcılardan oluşturulan bu Amerikan özel sağlık ekibi Batum, Tiflis ve Kafkasya’nın öteki yerlerine gitmek üzere 22 Mart 1919’da İstanbul’dan hareket etti . Osmanlı Hükümeti böyle bir heyetin harekete geçmesi üzerine 8 Mart 1919 tarihinde tüm vilayet ve mutasarrıflıklara gönderdiği " acele" kaydı konulan şifre genelgeye göre, dört komisyona ayrılan bu heyetin içinde bulunulan olağanüstü durumun ortaya çıkardığı sıkıntı ve yolculuğun sadece gayr-i Müslümanlar için söz konusu olduğu söyleniyordu. Halbuki ihtiyaç ve sıkıntılar Müslüman veya gayr-i Müslim herkes için söz konusuydu. Onun için mağduriyet ve sefaletin tüm ülkede umumî olduğunun gösterilmesi Müslüman memurlara gizli bir şekilde telkin edilmesi ve anlatılması gerekiyordu. .
Ancak bu heyetlerin zaman zaman kontrol dışı faaliyetlerde bulunabilecekleri ihtimal dahilinde idi. Nitekim Osmanlı Hükümeti, bu yardım heyetlerinin başka işlerle de ilgileneceğini düşünmüş olmalıdır ki, heyetlerin geçeceği vilayet yetkililerini uyarmak ihtiyacını hissetmiştir. Bundan hareketle, Emniyet Genel Müdürlüğü, 12 Mart 1919 tarihinde Diyarbakır, Van ve Erzurum vilayetleriyle, Erzincan mutasarrıflığına birer şifre yazı gönderdi. Bunda çeşitli unsurlar ve nüfusları hakkında incelemeler yapılması maksadıyla bazı İngiliz subaylarının o bölgeye gittikleri hatırlatılıyordu. Amerikalıların da gittikleri yerlerde, erzak dağıtımı münasebetiyle bölge nüfusu hakkında bazı incelemelerde bulunduklarının haber alındığı Hariciye Nezaretine bildirilmişti. Bu heyetlerin isteklerinin en iyi şekilde yerine getirilmesi konusunda yetkilileri uyararak, bilgi verilmesini de isteyen hükümetin, bunları memnun etmek için yoğun çaba içinde olduğu gözlemleniyordu. Halbuki Rus işgali sırasında Müslüman halkın çoğu civar illere göç etmiş bulunuyordu. O sıralar memleketlerine dönmekte olduklarından, söz konusu bölgelerde bulunan Müslüman halkın mevcudu, gerçeği yansıtmıyordu. Yerli halkın ise, peyder pey dönmekte olduğu konusunun heyete gerektiği şekilde anlatılarak, yakinen bilgi toplamalarına meydan verilmemesi isteniyordu . Bu heyetlerin isteklerinin en iyi şekilde yerine getirilmesi konusunda yetkilileri uyararak, bilgi verilmesini de isteyen hükümetin, bunları memnun etmek için yoğun çaba içinde olduğu gözlemleniyordu. Böylece, dönüşlerinde İzmit’e de uğrayacaklarını belirten bir başka Amerikan Heyeti, Konya’ya gitmek üzere 5 Mart 1919’da Haydarpaşa’dan hareket etti .
II - King – Crane Heyeti
Bu konuda Birleşik Devletler tarafından görevlendirilen heyetlerden biri de “King-Crane” heyeti idi. Aslında Türkiye ve Ermenistan üzerinde öngörülen manda konusunda siyasal bir misyon üstlenmiş olan bu heyetin başkanları Charles Richard Crane ve Henry Churchill King’di. Özellikle Ermenistan konusundaki hedefleri, Amerika Birleşik Devletleri’ndeki “misyoner teşkilatı”ile “American Board of Commissioners for Foreign Missions” ve onun hayırsever üvey evladı konumunda olan “Near East Relief” tarafından desteklenmekteydi. Önceki, Ermenilerin ve Osman İmparatorluğu bünyesinde bulunan diğer Hıristiyan unsurların eğitimi ile meşgul olmuştu. İkincisi ise Ermeniler için yardım sağlıyordu. (Son zamanlarda finansal destek vererek, Ermenileri tahrik eden Near East Relief, büyük bir anti Türk propaganda kampanyası sahneye koymuştu . Her ikisi de Amerikan Protestan misyoner kuruluşları olan Robert College ve Board of the Constantinople Women’s College’in mütevellisi olan Crane, armatur imali ile uğraşan bir sanayici idi.
King, bir cemaat kilisesinde papazdı ve bu dinsel topluluk bir Amerikan Board kuruluşuydu. Onun aynı zamanda Near East Relief ve misyoner teşkilatı ile bağlantıları vardı. Oberlin Kolejinin başkanı olarak oradaki Amerikan Board of Commissioners for Foreign Mission’un toplantılarını finanse ediyordu. Bizzat kendisi “American Board” un direktörü olarak çalışıyordu. O, Near East Relief’in başkanı olan James Barton’un yakın arkadaşıydı. Ne King, ne de Crane Ermeni-Türk sorunlarında tarafsız kalmayı göz önüne almamışlardı .
Bu sırada Amerikalıların Anadolu’da çeşitli unsurlar için nüfus istatistiği yapmak üzere bir heyet göndereceğine dair bazı söylentiler ortalıkta dolaşmaya başlamıştı. Bu söylentileri yalanlayan Amerikalı yetkililer, böyle bir heyetin mevcut olmadığını, bu heyetlerin de resmî ve siyasî sıfatlara sahip bulunmadıklarını, sadece insanî yardım amacıyla çalışmakta olduklarını ifade ediyorlardı .
Bu heyetlerin aynı zamanda gittikleri bölgelerdeki Türk ve Ermenilerin sayısını da araştırdıkları anlaşılmaktadır. Osmanlı Hükümeti, o sıradaki nüfus oranının Türkler aleyhine olmasından doğabilecek mahzurların bilincinde idi. Nitekim Dahiliye Nezareti, Elazığ vilayetine gönderdiği " müsta’cel" kaydı konulan şifre genelgeyle şu konulara dikkat çekiyordu :
" 1- Köyleriyle beraber vilayete şimdiye kadar gayr-i Müslim halktan ne kadar nüfus dönmüştür ? 9 Mart 1919 tarihinde verilen cevapta, dönen Ermenilerin sayısının 500-600 kişiden ibaret olduğu bildirilmiştir. Bu sayı yalnızca merkez vilayete ait olması gerekeceğinden, gerek merkez ve gerek köylerde şimdiye kadar ne kadar Ermeni ve Rum’un dönmüş olduğunun â cilen tahkik edilerek bildirilmesi gerekmektedir.
2 - Amerikan Yardım ve İaşe Heyetleri, 5-6 gün önce İstanbul’dan hareket etmişlerdir. Nerelere uğrayacakları ve uğradıkları yerlerde ne kadar kalacakları, merkezce de tam olarak bilinmemektedir. Bunların oralara gelmeleri halinde, haklarında yardım ve kolaylık gösterilmesi gerekli ise de, aaaahürata mahal yoktur.
3- Dönmüş olan şahıslara ait gayr-i menkullerin iadesi ile ilgili kanun teklifi bu günlerde işleme konulacaktır. Ancak bu hususta olabilecek şikayetin önüne geçebilmek için, sahipleri dönmüş olan tüm terk edilmiş malların maliye ve evkaf dairelerinin yazılı olarak bildirmesine bakılmaksızın mülkî makamlarca el konularak, zabıtnâ meler karşılığında â cilen sahiplerine teslimi gereklidir." .
Amerikan Büyükelçiliği baş tercümanı Gabriel Coute’nun 28 Mart 1919 tarihinde bir gazeteye verdiği beyanata göre, Amerika’dan gelen heyetlerin resmî bir sıfatları da yoktu. Bu heyetler ırk, din ve mezhep ayırmaksızın muhtaç halka yardım için çalışıyorlardı. Gerek Kafkasya, gerekse Anadolu’ya gönderilen zahire ve diğer ihtiyaç maddelerinin önemli bir kısmı, Amerikan halkı tarafından yapılan bağışlarla karşılanıyordu .
Anadolu’nun çeşitli yerlerine dağılan Amerikan heyetlerinden biri olan Dr. Hayec ( ) in başkanlığında Samsun’a gitmiş olan heyet görevini tamamlayarak İstanbul’a dönmüştü. Dr. Demol başkanlığındaki bir başka heyet de İzmir’e giderek gerekli komisyonları kurduktan sonra İstanbul’a döndü. Halep civarında bir, Sivas-Harput civarında da bir adet olmak üzere toplam iki heyet daha Anadolu’da bulunuyordu. Dr. Vein başkanlığında Kafkasya’ya giden heyet maddi yardımlara başlamıştı. O ana kadar Anadolu’ya 1500 sandık süt tozu, 144 sandık ayakkabı, tüm parçalarıyla beraber 200 karyola ve yatak, 947 sandık et konservesi, çok miktarda sabun, yağ, kumaş, elbise, çamaşır ve diğer ihtiyaç maddelerinin gönderildiği anlaşılmaktadır . Ayrıca 28 Mart 1919 tarihinde eşya yüklü büyük bir şilebin Samsun’a doğru hareketine kara verildi. Bu eşyalar Müslüman-Hristiyan ayırımı yapılmaksızın fakir ve ihtiyaç sahibi kimselere dağıtılacaktı. Yine aynı tarihlerde, birçok Amerikalının hazır bulunduğu bir toplantıda İstanbul’un yardıma muhtaç olan halkına da yardım için girişimlerde bulunulmasına karar verildi. Özellikle İstanbul çevresindeki yangınzedelerin durumu çok kötüydü. Bunların elbise, gıda gibi en önemli ve zorunlu ihtiyaç maddelerinin sağlanması konusunda hazırlıklar yapılmaya başlandı .
III - Osmanlı Hükümeti’ nin Yardım Heyetlerine Karşı Tutumu
Dr Barton başkanlığındaki bir Amerikan Yardım Heyetinin, Nisan 1919 başlarında Halep’ten hareketle Diyarbakır ve Elazığ’ı ziyaret ederek, yoksul halka yardımda bulunacağının haber alınması üzerine, harekete geçen Dahiliye Nezareti, bu illerin valilerini uyararak, gelecek olan heyetlere her türlü kolaylık ve hürmetin gösterilmesini ve yanlarına yeterli sayıda jandarmanın verilmesini istedi .
Bu arada Amerika İaşe Heyeti başkanı Dr. Barton’la, beş arkadaşı 7 Mayıs 1919 tarihinde Diyarbakır’dan otomobille Elazığ’a gelmişti. Askere alma dairesi başkanı ve diğer yetkililer tarafından karşılanan heyete büyük saygı gösterildi. Bundan fazlasıyla memnun olan heyet üyeleri, hükümet dairesine gelerek, caddelerde Müslüman halktan gördükleri iltifat ve aaaahürattan dolayı teşekkür ettiler. Ayrıca Halep’ten çıktıkları sırada, bu bölgenin asayişi hakkında duymuş oldukları söylentilerin tamamen asılsız olduğuna kanaat getirmişlerdi. Elazığ Valisi Ali Seydi Bey ise, ertesi günü Harput’a giderek ziyareti iade etmiş, iki gün sonra da Amerikan Heyeti Sivas’a hareket etmiştir . Hükümetin, Amerikan heyetlerinin gezdikleri yerlerde olumsuz hiçbir davranış ve durumla karşılaşmamaları için vilayet ve mutasarrıflıklarla devamlı bir istihbarat ve koordinasyon içinde bulunduğu anlaşılmaktadır. Yine de bazı aksamalar oluyordu. Nitekim 3. kolordu kumandanlığınca Harbiye Nezaretine çekilen bir telgrafa göre, Mardin’e gelen üç Amerikan misyoneri yalın ayak ve çıplak bir durumda olan bir grup Ermeni ve Süryani çocuk tarafından karşılanmıştı .
Bu gelişme üzerine harekete geçen Hükümet, gerekli olan dokümanları hazırlayarak Amerikan heyetine gönderdi. Bu arada 19 Şubat 1920 tarihinde Antep, Urfa ve Maraş mutasarrıflıklarına " çok acele" kaydıyla birer şifre talimat gönderdi. Bunda, Antep ve Urfa’da bulunan Amerikan vatandaşlarına karşı olabilecek her türlü saldırı ve tecavüz için dikkatli olunması isteniyordu. Ayrıca bölgede bulunan Amerikan Yardım Heyetinin himaye ve korunmasının devletin sorumluluğunda olduğu hatırlatılıyordu. Bu nedenle heyet üyelerine karşı gerekli olan kolaylık ve yardımın yapılmasının, Amerikan temsilciliğince istenmiş olduğu özellikle vurgulanıyordu. ;
Benzer bir talimat da 19 Nisan 1919’da İzmit mutasarrıflığına gönderildi. Bunda bazı şahsi işleri için İzmit’e seyahat etmek isteyen Amerikan Kız Mektebi Müdürü Dr. Moore’a her türlü kolaylığın gösterilmesi isteniyordu. Ayrıca gerektiğinde araç temin edilerek, yanına jandarma verilmesi öneriliyordu
Bu kere Dahiliye Nezareti, 20 Nisan 1919 tarihinde "mahrem" kaydıyla Çatalca, Tekirdağ, Gelibolu, Çanakkale, İzmir ve Balıkesir mutasarrıflıklarıyla, Bursa vilayetine birer şifre genelge gönderdi. Hükümet, Amerikalıların Marmara Bölgesi’nde yaşayan Müslüman halktan muhtaç olanlara yardım etmek istediklerini belirtiyordu. Bu bakımdan hazırlıklı olunması gerektiği düşüncesiyle, bölgelerinde yardıma muhtaç Müslümanların sayısı ve ne gibi şeylere ihtiyaçları bulunduğu ayrıntılı bir cetvel üzerinde gösterilerek, ivedilikle gönderilmesi isteniyordu .
Fakat Türkiye üzerinde çirkin emellerini gerçekleştirmek için hareket geçenler de vardı. Nitekim Amerika’da kurulan bir komite, Amerikan işyerlerinde çalışan Kürt asıllı işçilere ayrılıkçı emeller telkin edip, ülkelerine gitmeleri için teşvik ediyordu. Bu tahriklerin etkisiyle yavaş yavaş dönmeye başladıkları ve yanlarında önemli miktarda altın para getirmekte oldukları güvenilir kaynaklardan haber alınmıştı. Bu gelişmeler üzerine harekete geçen Dahiliye Nezareti, 19 Şubat 1920 tarihinde Diyarbakır, Elazığ, Bitlis ve Van vilayetlerine şifre bir telgraf gönderdi. Söz konusu vilayetlerde, bu şekilde Amerika’dan dönenler olup olmadığı, varsa sayılarının tespiti isteniyordu. Ayrıca masum halkın cehaletinden yararlanarak, bölücülük propagandalarına ve yerel düzeni bozacak bir durum yaratılmasına meydan bırakılmaması tavsiye ediliyordu .
Yine bulaşıcı hastalıkların önüne geçebilmek için, birçok yerde açılan hastahanelerde bakıma muhtaç hastalar tedavi ettirilmiş, yardıma muhtaç durumda olanlara ücretsiz ilaç verilmiştir. Özellikle Elazığ teşkilatında önemli işler başarılmıştır. Devamlı faaliyet halinde olan hastahane ve klinikler, sadece 1919 Haziranının son iki haftasında 1500 den fazla hastayı tedavi etmişlerdir. Ayrıca Harput’ta küçük çocuklar için bir yetimhane açmışlardır. Bedenen sağlıkları iyi durumda olan kadınlara çamaşır yıkamak, yatak doldurmak, buğday öğütmek, iç çamaşırı diktirmek ve çeşitli el işleri yaptırmak suretiyle iş bulup geçimlerini sağlamaya çalışmışlardır.
Amerikan Heyetinin Elazığ teşkilatı, kurmuş oldukları hastahane ve muayenehanelerle yoğun bir çalışma içindeydiler. Alınan raporlara göre, sadece Haziranın son iki haftası içinde bu hastahanelerin birinde 1500 den fazla hasta tedavi ettirilmişti. Harput'ta ayrıca küçük çocuklar için bir yetimhane daha vardı .
Nitekim Şark-ı Karib Muavenet Cemiyeti 1922 yılı ödeneğinden yetimler için aylık Harput’a 50.000, Samsun’a 30.000 ve Sivas’taki yetimler için de 20.000 lira ayrılmıştır. Cemiyetin ayırdığı bu tahsisattan Türk yetimlerine Harput’ta 2000, Samsun’da 500 ve Sivas’da 400 lira harcanmıştır. Bu arada cemiyet, Urfa, Gaziantep ve Kahramanmaraş’ta da birer yetimhane kurmuştur . Yukarıdaki rakamlar incelendiğinde cemiyetin misyonerlik faaliyetlerini yürüttüğünü açıkça görmekteyiz. Bir ara Türk Hükümeti, cemiyetin açmış olduğu yetimhanelerden rahatsız olmuştur. Bundan dolayı da cemiyetin açmış olduğu yetimhanelerin baş tercümanının Türk olmasını istemiştir. Ancak Türk Hükümetinin bu isteği kabul görmemiştir. Lozan görüşmeleri sırasında Türkiye’nin özellikle Ermeni yetimlerini sınır dışı ettiğine dair yabancı basında yanlış haberler çıkıyordu. Bu sırada cemiyetin Ankara temsilcisi Türk Hükümeti’ne başvuruda bulunarak yetimlerin Suriye’ye nakledilmesi için izin istemiştir. Ancak hükümet ilk etapta buna izin vermemiş, daha sonra cemiyetin ısrarı üzerine izin vermek zorunda kalmıştı .