raltar
Super Moderator
Antikçağ’da Zırhlı Savaş Makineleri:Assur Ordusunda Tank
Selim PULLU -Yrd. Doç. Dr. Afyon Kocatepe Üniversitesi, Fen Edebiyat Fakültesi, Tarih Bölümü.
Yeni Assur İmparatorluğu’nun savaş mekanizması özellikle II.Assurnasirpal (M.Ö. 884 – 859) zamanında belirmeye ve etkili bir sisteme sahip olmaya başlamıştır. Özellikle Assur’un merkezi toprakları etrafında bir güvenlik çemberi oluşturmak için kuzeye, doğuya ve güneye sistematik seferler düzenlenmiştir. Bu seferler sonucunda hem stratejik hem de ekonomik olarak güçlü Assur İmparatorluğu’nun temelleri atılmıştır.
M.Ö. 9 yüzyıl krallarından olan II. Assurnasirpal’in kendisi iyi bir komutan olduğu kadar zalim bir hükümdardı. Ayrıca Güney Habur’daki, Bit Halupe şehrindeki isyanı bastırmak için yaz ortasında 50 derece sıcakta 400 km yol kat etmeyi göze alabilecek kadar da hırslı bir liderdi. Sonuçta isyan çıkaran şehirdeki asilerin bir kısmının derisi yüzülmüş, bir kısmının kafası,burnu, kulakları parmakları kesilmiş, gözleri oyulmuş ya da canlı canlı yakılmışlardı. Bu tür tasvirlerin detaylı olması Assur’un devlet politikasını yansıtması açısından önemlidir.
Demirçağı’nda güçlü Assur ordusunun gücünü aldığı iki önemli unsur mevcuttu bunlardan birincisi ordunun lideri olan merkezi otorite yani kral,diğeri de güçlü bir haber alma teşkilatıydı. Ordu’nun ve istihbaratın güçlü olması zafer için her zaman yeterli değildi. Eskiçağ’da güçlü şehirler kuruldukça bunları istila etmenin zorluğu karşısında yeni araçlar ve yöntemler bulma gerekliliği ortaya çıkmıştı. Bu müstahkem şehirleri almak için gerekli olan savaş makinelerinin eskiçağ ordularında var olduğunu bilmekteyiz.
Pers Kralı III. Dareos Kodommanos’un ordusunda da filler ve tekerlekleri mahmuzlu savaş arabaları bulunduğunu ve Büyük İskender ile yaptığı Gaugamela savaşında, bu savaş arabalarının mahmuzlarıyla Grek ordusu’nun Phalanxını hedef aldığını da bilmekteyiz Nitekim tırpanlı arabalar üç grup halinde Pers ordusunun ön kısmına yerleştirilmişlerdir.
Oysa bu tür savaş ve kuşatma araçlarının daha erken örnekleri bugünkü görevlerine yakın bir şekilde tasarımlanmış olarak ilk kez Assur Krallığında kullanılmıştır. Bu tür savaş aletleri kuşkusuz çağının “tank”ı olarak niteleyebileceğimiz makinelerdi. Bu dönemde 4–6 metre uzunluğunda ve 2–3 metre yüksekliğinde olan bu araçların üzeri dikdörtgen biçimli sazdan yapılmış plakalarla kaplanmış haldedir. Aracın iç kısmında, namluyu bir sarkaç gibi hareket ettiren halatlar bulunmaktadır. Taret olarak nitelendirebileceğimiz üst kısımdaki askerler buradaki pencerelerden hem savaşın gidişatını izlerler hem de kendilerini korurdu. Ayrıca düşmana karşı saldırıda bulunabilirlerdi. Erken dönemde namlunun ucundaki mahmuz,kürek ya da balta biçimindedir. Bu kısım, kerpiç veya taş blokların arasına yeterince girdiği takdirde sağa sola oynatılmak suretiyle buradaki kütleleri yerlerinden oynatarak duvarda bir gedik açmaktadır.
III. Tiglatpileser döneminde daha üstün bir yapıya sahip olan zırhlı araçlar, dört tekerlek üzerinde hareket etmekte ve namlusunun ucunda ağır demirden bir mızrak ucu monte edilmiş halde görülmektedir. Ön tarafında bir miktar bombe verilmiş olan araç, bu sayede düşman savunmasından askerleri koruyabilmektedir. Askerler alt katta çömelmiş bir vaziyette aracı ileri ve geri hareket ettirmekteydiler. II. Sargon döneminde temel yapı itibariyle biçim Tiglatpileser dönemine sadık kalmıştır. Ancak bu dönemde taktik açısından değişiklik yapılarak bir noktaya birden fazla şahmerdanla sardırarak çabuk sonuç alma yöntemine gidildiğini anlamaktayız.Assur ordusunda yer alan zırhlı savaş araçlarını kabaca iki grupta inceleyebiliriz:
Savaş Arabaları:
Assur Ordusunun kalbi olan kuvvet savaş arabalarıdır. Assur kralları arasında II. Assurnasirpal ile Assurbanipal arasında geçen üç yüz yıllık bir dönemde savaş arabaları gelişim göstererek ihtiyaçlara daha uygun bir hale getirilmiştir. Buna göre 2 adam 2-3 atın mevcut olduğu bir modelden; 4 adam ve 4 atın çektiği daha hızlı ve fonksiyonel olan bir modele geçilmiştir.Burada, genellikle tekerleklerinde merkezden çembere doğru uzanan 8 kol bulunmaktadır. Bu araçlar savaşın stratejik açıdan gidişatını hızla değiştirebilen araçlardır. Tekerlek sayıları iki adettir ve ahşap çemberinin yere temas eden dış yüzeyi demir bir koruyucu çember ile kaplanmıştır. Bu şekilde savaş alanındaki yüksek hızlara ve engebeli arazi koşullarına karşı koruma elde edilmeye çalışılmıştır.Araç personeli olan ekip üyelerinden bir kişi arabayı sürerken, diğer ikisi ok atmakta ve sonuncusu da arkadaşlarına elindeki kalkanla koruma sağlamaya çalışmaktadır. Bu sayede bir savaş arabasında her biri farklı görevlerde ustalaşmış bir ekip olduğunu anlamaktayız.
Kuşatma Makineleri:
Düzenli ordunun ihtiyacı olan bir diğer savaş aracı ise kuşatma makineleri idi. Bu da ordunun savaş araçları kategorisinde değerlendirebileceğimiz araçtır. Bunlar, muhkem şehirlerle savaşırken şehirlerin savunmasını kırmak ve en az kayıpla savaşı kazanmak için tasarlanmışlardır. Ne var ki kuşatma savaşları Assur’lular tarafından aslında pek tercih edilen bir savaş yöntemi olmamıştır. Zira savunması güçlü olan belli başlı şehirlerin kuşatmasının yıllarca sürdüğü kaynaklardan bilinmektedir.Söz konusu şehirlerden bazıları: Babil, Kudüs, Samaria, Arpad gibi Ön Asya dünyası’nın güçlü şehirleridir. Bu kuşatma çalışmaları ve kullanılan makineler, Assur kabartmalarında çok net bir biçimde görülebilmektedir.Kuşatma makinelerinin tasvirlerinden anlaşıldığına göre tasarım ve işlev konusunda Assur İmparatorluğu oldukça ileri bir durumdadır. Assur’un son büyük kralı Assurbanipal’in zamanında ise kuşatma yapılan şehirlerin tasvirinde bu tür araçların görünmemesi dikkat çekmektedir.Kaynaklardan ve tasvirlerden anlaşıldığına göre Assur’lular kuşatma yaparken çok planlı çalışmaktaydılar. Bu konuda kuşatma yapılacak şehrin doğası ile müstahkemlik derecesi kuşatmanın temel stratejisini belirlemekteydi.Genelde bu çağda şehirler doğal bir korunma sağlamak için yüksek yerlere yapıldığından (eğer coğrafya uygunsa) bir veya iki tarafı surlarla sağlamlaştırılıp, varsa nehir ve akarsu desteğiyle de korunaklı bir hale getirilmeye çalışılmışlardır. Genellikle bu tür şehirleri ele geçirmek isteyen düşmanlar için en iyi savaş taktiği yöntemi, kenti kuşatmak onu savaş ve hastalığa terk etmektir.Sanherib’in M.Ö. 701’de yaptığı Lacish kuşatması, böyle bir kuşatmaya örnek olarak gösterilebilir bir kuşatmadır. Bu kuşatma sırasında rampalar eğimli şehrin sur duvarlarına doğru fırlatılır, daha sonra üzeri hayvan derileriyle kaplanmış tahta bir iskelete sahip olan kuşatma makineleri tekerlekler üzerinde itilerek duvarlara yanaştırılır. Makineleri kaplayan hayvan derisi bitişme noktalarından perçinlenmiştir. Bu sayede kaleden veya kuşatılan şehirden atılacak olan ok ve mızraklara karşı koruma sağlanır. Zira kuşatma makinesinin arkasında yer alan ve ellerinde kalkanlar ile kendilerini koruyan Assur okçuları da bu sırada sur duvarlarına saldırı yapmaktadırlar. Zırhlı savaş araçlarının önemli noktası makineyi düşman şehrin sur
duvarlarına tahribat yapabilecek kadar yaklaştırabilmektir. Zira Makinenin önünde bulunan silindirik tomruktan imal edilmiş namlu gövdesinin ucuna monte edilmiş olan demirden mızrak ucu bu şekilde kale duvarlarına hasar verebilmektedir. Makineyi, savunma yapan kentin saldırısından korumak için, bir Assur askeri, elindeki kepçe ile atılan okları ve ateşleri toplamakla görevlendirilmiştir.
Sanherib döneminde zırhlı araçlar yani tanklar en mükemmel ve son halini almıştır. Bu dönemde kuşatma makinelerinde, namlunun boyu uzatılmış ve yine ucuna ağır bir demir mızrak ucu monte edilmiş haldedir.Aracın kolay sökülüp takılabilmesi için çeşitli kompartımanlar halinde tasarlanmıştır. Yani araçta hareket edebilen birçok parçadan oluşmuş bir sistem görülmektedir. Ahşap iskeletin üzeri yine birbirlerine perçinlenmiş olan işlenmiş hayvan derileriyle kaplanmıştır. Bu kalın deri aracın zırhını oluşturmaktadır. Assur askerlerinden biri ise karşı derileri sulayarak olası yangın ihtimaline karşı önlem almaktadır.
Sonuç olarak, kuşatma makineleri ve savaş arabaları yukarıda da bahsedildiği gibi M.Ö. I. binyılın ilk yarısından itibaren özellikle Asur devletinin kullandığı ve geliştirdiği bir araç olarak karşımıza çıkmaktadır. Kuşatma makineleri en erken II. Assurnasirpal döneminde görülmüş ancak araçlardaki gelişmeler en üst seviyesine III. Tiglatpileser, II. Sargon ve Sanherib zamanında ulaşmıştır. Gittikçe hem teknolojik hem de tasarım yönünden mükemmelleşen bu tür araçlar, M.Ö. 5 yüzyılda ancak batı dünyasında görülmeye başlayan bu silahları, Antik Çağ Grek yazarları sayesinde bilmekteyiz. Diodoros ve Plutarkhos bu konuda Perikles’in Samos kuşatmasında kullandığı kuşatma makinelerinden bahsetmiştir. Hellenizm döneminden itibaren batı dünyasında da yaygınlaşmış ve orduların vazgeçilmez donanımları arasında yer almıştır. Asurluların geliştirdiği bu silah daha sonraları mancınık ve ballista olarak geliştirilecek ve günümüze kadar kara kuvvetlerinin en önemli unsurlarından biri olarak önemini koruyacaktır.
Bu makale İstanbul Üniversitesi Tarih Araştırma Merkezi’nin düzenlediği sempozyumda bildiri olarak sunulmuştur.(kısaltılmıştır.)
Selim PULLU -Yrd. Doç. Dr. Afyon Kocatepe Üniversitesi, Fen Edebiyat Fakültesi, Tarih Bölümü.
Yeni Assur İmparatorluğu’nun savaş mekanizması özellikle II.Assurnasirpal (M.Ö. 884 – 859) zamanında belirmeye ve etkili bir sisteme sahip olmaya başlamıştır. Özellikle Assur’un merkezi toprakları etrafında bir güvenlik çemberi oluşturmak için kuzeye, doğuya ve güneye sistematik seferler düzenlenmiştir. Bu seferler sonucunda hem stratejik hem de ekonomik olarak güçlü Assur İmparatorluğu’nun temelleri atılmıştır.
M.Ö. 9 yüzyıl krallarından olan II. Assurnasirpal’in kendisi iyi bir komutan olduğu kadar zalim bir hükümdardı. Ayrıca Güney Habur’daki, Bit Halupe şehrindeki isyanı bastırmak için yaz ortasında 50 derece sıcakta 400 km yol kat etmeyi göze alabilecek kadar da hırslı bir liderdi. Sonuçta isyan çıkaran şehirdeki asilerin bir kısmının derisi yüzülmüş, bir kısmının kafası,burnu, kulakları parmakları kesilmiş, gözleri oyulmuş ya da canlı canlı yakılmışlardı. Bu tür tasvirlerin detaylı olması Assur’un devlet politikasını yansıtması açısından önemlidir.
Demirçağı’nda güçlü Assur ordusunun gücünü aldığı iki önemli unsur mevcuttu bunlardan birincisi ordunun lideri olan merkezi otorite yani kral,diğeri de güçlü bir haber alma teşkilatıydı. Ordu’nun ve istihbaratın güçlü olması zafer için her zaman yeterli değildi. Eskiçağ’da güçlü şehirler kuruldukça bunları istila etmenin zorluğu karşısında yeni araçlar ve yöntemler bulma gerekliliği ortaya çıkmıştı. Bu müstahkem şehirleri almak için gerekli olan savaş makinelerinin eskiçağ ordularında var olduğunu bilmekteyiz.
Pers Kralı III. Dareos Kodommanos’un ordusunda da filler ve tekerlekleri mahmuzlu savaş arabaları bulunduğunu ve Büyük İskender ile yaptığı Gaugamela savaşında, bu savaş arabalarının mahmuzlarıyla Grek ordusu’nun Phalanxını hedef aldığını da bilmekteyiz Nitekim tırpanlı arabalar üç grup halinde Pers ordusunun ön kısmına yerleştirilmişlerdir.
Oysa bu tür savaş ve kuşatma araçlarının daha erken örnekleri bugünkü görevlerine yakın bir şekilde tasarımlanmış olarak ilk kez Assur Krallığında kullanılmıştır. Bu tür savaş aletleri kuşkusuz çağının “tank”ı olarak niteleyebileceğimiz makinelerdi. Bu dönemde 4–6 metre uzunluğunda ve 2–3 metre yüksekliğinde olan bu araçların üzeri dikdörtgen biçimli sazdan yapılmış plakalarla kaplanmış haldedir. Aracın iç kısmında, namluyu bir sarkaç gibi hareket ettiren halatlar bulunmaktadır. Taret olarak nitelendirebileceğimiz üst kısımdaki askerler buradaki pencerelerden hem savaşın gidişatını izlerler hem de kendilerini korurdu. Ayrıca düşmana karşı saldırıda bulunabilirlerdi. Erken dönemde namlunun ucundaki mahmuz,kürek ya da balta biçimindedir. Bu kısım, kerpiç veya taş blokların arasına yeterince girdiği takdirde sağa sola oynatılmak suretiyle buradaki kütleleri yerlerinden oynatarak duvarda bir gedik açmaktadır.
III. Tiglatpileser döneminde daha üstün bir yapıya sahip olan zırhlı araçlar, dört tekerlek üzerinde hareket etmekte ve namlusunun ucunda ağır demirden bir mızrak ucu monte edilmiş halde görülmektedir. Ön tarafında bir miktar bombe verilmiş olan araç, bu sayede düşman savunmasından askerleri koruyabilmektedir. Askerler alt katta çömelmiş bir vaziyette aracı ileri ve geri hareket ettirmekteydiler. II. Sargon döneminde temel yapı itibariyle biçim Tiglatpileser dönemine sadık kalmıştır. Ancak bu dönemde taktik açısından değişiklik yapılarak bir noktaya birden fazla şahmerdanla sardırarak çabuk sonuç alma yöntemine gidildiğini anlamaktayız.Assur ordusunda yer alan zırhlı savaş araçlarını kabaca iki grupta inceleyebiliriz:
Savaş Arabaları:
Assur Ordusunun kalbi olan kuvvet savaş arabalarıdır. Assur kralları arasında II. Assurnasirpal ile Assurbanipal arasında geçen üç yüz yıllık bir dönemde savaş arabaları gelişim göstererek ihtiyaçlara daha uygun bir hale getirilmiştir. Buna göre 2 adam 2-3 atın mevcut olduğu bir modelden; 4 adam ve 4 atın çektiği daha hızlı ve fonksiyonel olan bir modele geçilmiştir.Burada, genellikle tekerleklerinde merkezden çembere doğru uzanan 8 kol bulunmaktadır. Bu araçlar savaşın stratejik açıdan gidişatını hızla değiştirebilen araçlardır. Tekerlek sayıları iki adettir ve ahşap çemberinin yere temas eden dış yüzeyi demir bir koruyucu çember ile kaplanmıştır. Bu şekilde savaş alanındaki yüksek hızlara ve engebeli arazi koşullarına karşı koruma elde edilmeye çalışılmıştır.Araç personeli olan ekip üyelerinden bir kişi arabayı sürerken, diğer ikisi ok atmakta ve sonuncusu da arkadaşlarına elindeki kalkanla koruma sağlamaya çalışmaktadır. Bu sayede bir savaş arabasında her biri farklı görevlerde ustalaşmış bir ekip olduğunu anlamaktayız.
Kuşatma Makineleri:
Düzenli ordunun ihtiyacı olan bir diğer savaş aracı ise kuşatma makineleri idi. Bu da ordunun savaş araçları kategorisinde değerlendirebileceğimiz araçtır. Bunlar, muhkem şehirlerle savaşırken şehirlerin savunmasını kırmak ve en az kayıpla savaşı kazanmak için tasarlanmışlardır. Ne var ki kuşatma savaşları Assur’lular tarafından aslında pek tercih edilen bir savaş yöntemi olmamıştır. Zira savunması güçlü olan belli başlı şehirlerin kuşatmasının yıllarca sürdüğü kaynaklardan bilinmektedir.Söz konusu şehirlerden bazıları: Babil, Kudüs, Samaria, Arpad gibi Ön Asya dünyası’nın güçlü şehirleridir. Bu kuşatma çalışmaları ve kullanılan makineler, Assur kabartmalarında çok net bir biçimde görülebilmektedir.Kuşatma makinelerinin tasvirlerinden anlaşıldığına göre tasarım ve işlev konusunda Assur İmparatorluğu oldukça ileri bir durumdadır. Assur’un son büyük kralı Assurbanipal’in zamanında ise kuşatma yapılan şehirlerin tasvirinde bu tür araçların görünmemesi dikkat çekmektedir.Kaynaklardan ve tasvirlerden anlaşıldığına göre Assur’lular kuşatma yaparken çok planlı çalışmaktaydılar. Bu konuda kuşatma yapılacak şehrin doğası ile müstahkemlik derecesi kuşatmanın temel stratejisini belirlemekteydi.Genelde bu çağda şehirler doğal bir korunma sağlamak için yüksek yerlere yapıldığından (eğer coğrafya uygunsa) bir veya iki tarafı surlarla sağlamlaştırılıp, varsa nehir ve akarsu desteğiyle de korunaklı bir hale getirilmeye çalışılmışlardır. Genellikle bu tür şehirleri ele geçirmek isteyen düşmanlar için en iyi savaş taktiği yöntemi, kenti kuşatmak onu savaş ve hastalığa terk etmektir.Sanherib’in M.Ö. 701’de yaptığı Lacish kuşatması, böyle bir kuşatmaya örnek olarak gösterilebilir bir kuşatmadır. Bu kuşatma sırasında rampalar eğimli şehrin sur duvarlarına doğru fırlatılır, daha sonra üzeri hayvan derileriyle kaplanmış tahta bir iskelete sahip olan kuşatma makineleri tekerlekler üzerinde itilerek duvarlara yanaştırılır. Makineleri kaplayan hayvan derisi bitişme noktalarından perçinlenmiştir. Bu sayede kaleden veya kuşatılan şehirden atılacak olan ok ve mızraklara karşı koruma sağlanır. Zira kuşatma makinesinin arkasında yer alan ve ellerinde kalkanlar ile kendilerini koruyan Assur okçuları da bu sırada sur duvarlarına saldırı yapmaktadırlar. Zırhlı savaş araçlarının önemli noktası makineyi düşman şehrin sur
duvarlarına tahribat yapabilecek kadar yaklaştırabilmektir. Zira Makinenin önünde bulunan silindirik tomruktan imal edilmiş namlu gövdesinin ucuna monte edilmiş olan demirden mızrak ucu bu şekilde kale duvarlarına hasar verebilmektedir. Makineyi, savunma yapan kentin saldırısından korumak için, bir Assur askeri, elindeki kepçe ile atılan okları ve ateşleri toplamakla görevlendirilmiştir.
Sanherib döneminde zırhlı araçlar yani tanklar en mükemmel ve son halini almıştır. Bu dönemde kuşatma makinelerinde, namlunun boyu uzatılmış ve yine ucuna ağır bir demir mızrak ucu monte edilmiş haldedir.Aracın kolay sökülüp takılabilmesi için çeşitli kompartımanlar halinde tasarlanmıştır. Yani araçta hareket edebilen birçok parçadan oluşmuş bir sistem görülmektedir. Ahşap iskeletin üzeri yine birbirlerine perçinlenmiş olan işlenmiş hayvan derileriyle kaplanmıştır. Bu kalın deri aracın zırhını oluşturmaktadır. Assur askerlerinden biri ise karşı derileri sulayarak olası yangın ihtimaline karşı önlem almaktadır.
Sonuç olarak, kuşatma makineleri ve savaş arabaları yukarıda da bahsedildiği gibi M.Ö. I. binyılın ilk yarısından itibaren özellikle Asur devletinin kullandığı ve geliştirdiği bir araç olarak karşımıza çıkmaktadır. Kuşatma makineleri en erken II. Assurnasirpal döneminde görülmüş ancak araçlardaki gelişmeler en üst seviyesine III. Tiglatpileser, II. Sargon ve Sanherib zamanında ulaşmıştır. Gittikçe hem teknolojik hem de tasarım yönünden mükemmelleşen bu tür araçlar, M.Ö. 5 yüzyılda ancak batı dünyasında görülmeye başlayan bu silahları, Antik Çağ Grek yazarları sayesinde bilmekteyiz. Diodoros ve Plutarkhos bu konuda Perikles’in Samos kuşatmasında kullandığı kuşatma makinelerinden bahsetmiştir. Hellenizm döneminden itibaren batı dünyasında da yaygınlaşmış ve orduların vazgeçilmez donanımları arasında yer almıştır. Asurluların geliştirdiği bu silah daha sonraları mancınık ve ballista olarak geliştirilecek ve günümüze kadar kara kuvvetlerinin en önemli unsurlarından biri olarak önemini koruyacaktır.
Bu makale İstanbul Üniversitesi Tarih Araştırma Merkezi’nin düzenlediği sempozyumda bildiri olarak sunulmuştur.(kısaltılmıştır.)