Babil Kulesi
Pek çok efsanede ve kutsal kitaplarda adı geçen Babil Kulesi, yeryüzündeki ulusların ve onların konuşmakta olduğu binlerce dilin nasıl ortaya çıktığıyla ilgili bir inanış unsurudur: İnsanlar, Tanrıya ulaşmak ve ona daha yakın olabilmek için, uyum içerisinde ve büyük bir istekle göğe yükselen bir kule inşa etmeye girişmişlerdir. Kule, çok geçmeden yükselmeye başlamış ve bunu gören Tanrı, kuleyi inşa eden her insana ayrı bir dil vermiş, onları dünyanın dört bir tarafına savurmuştur. İnsanlar birbirleriyle anlaşamadıkları için kulenin yapımı da durmuş ve dünya üzerinde çok sayıda ulus ve bu uluslara ait binlerce dil türemiştir.
Babil Kelimesi
Bâbil, Akad dilindeki bāb-ilû kelimesinden teşekkül etmiştir ve 'Tanrının kapısı' anlamına gelmektedir; zira Akad diliyle benzerlikler gösteren Arapçada da bâb kelimesi 'kapı' anlamındadır. Kelime, Türkçeye de buradan geçmiştir. Ayrıca, Kur'an'da ve Hristiyanlar tarafından da kutsal kabul edilen, Tevrat ve Zebur'u kapsayan Museviliğe ait Tanah'ta da Bâbil'den bahsedilir.
Kelimenin Batı dillerindeki karşılığı babylon ise, yine Akad dilindeki bāb-ilû kelimesinin Yunanca söylenişinden ibarettir. İbranice bavel okunuşunun babel şekline dönüşmesinden türeyen kelime, "Eski Antlaşma" olarak da bilinen ve Hristiyanlarca da kutsal kabul edilen Eski Ahit'te 'kargaşa, anarşi' şeklinde açıklanır.
Babil Şehri
Babil, M.Ö. 23. yüzyıl civarında Aşağı Mezopotamya'da (şu anki Güney Irak civarında) Sümer ve Akad toprakları üzerine kurulmuş olan Babil (Babylon) ülkesinin antik başkentidir. Babil, en parlak dönemini Kral Hammurabi zamanında yaşamıştır.
Asma bahçeleri ve kulesi ile Babil
Şehir, ilk defa M.Ö. 539 yılında Pers imparatoru Büyük Kiros tarafından ele geçirilir. Sonrasında Pers İmparatorluğu, Büyük İskender'in hâkimiyeti altına girer ve doğal olarak Babil'i de Büyük İskender yönetir. Büyük İskender'in ölümünden sonra Babil'i işgal eden Selevkoslar ise Babil'de yaşayanları başka bölgelere tecrit ettirirler ve Babil, tarih sahnesinden silinir.
Babil'den günümüze kalan ve üzerinde Sümerlilerin geliştirdiği dilde yazılmış yazılar bulunan bir tablet vardır. Tablet, Sargon dönemine aittir. Ayrıca Babil, dünyanın yedi harikasından biri sayılan ve M.Ö. 7. yüzyılda Kral Nebukadnezar tarafından karısı için yaptırıldığına inanılan asma bahçelerine sahiptir.
Babil döneminde sanat, mimarî, astronomi, matematik, tıp ve felsefe gibi alanlarda büyük bir gelişme gözlemlenir: Babilliler, günümüzde zaman (60 saniye '1 dakika', 60 dakika '1 saat') ve derece hesaplamaları (360 derece daire) için kullanılan 60'lık sistemi geliştirmişler, tapınaklar üzerine dikilen ve günümüzdeki modern gözetleme kulelerine ilham kaynağı olan gözetleme kulelerini inşa etmişlerdir.
Babil Kulesi'nin Ortaya Çıkışı
Kulenin ortaya çıkışıyla ilgili anlatı, Eski Ahit'in ilk kitabı Genesis (Yaratılış=Tevrat)'te şu şekilde geçer (Genesis: Bölüm 11/1-9):
1. Başlangıçta dünyadaki bütün insanlar aynı dili konuşur, aynı sözleri kullanırlardı.
2. Doğuya göçerlerken Şinar bölgesinde bir ova buldular ve oraya yerleştiler.
3. Birbirlerine, 'Gelin tuğla yapıp iyice pişirelim.' dediler. Taş yerine tuğla, harç yerine zift kullandılar.
4. Sonra, 'Kendimize bir kent kuralım.' dediler, 'Göklere erişecek bir kule dikip ün salalım. Böylece yeryüzüne dağılmayız.'
5. Tanrı, insanların yaptığı kenti ve kuleyi görmek için aşağıya indi
6. ve şöyle dedi: 'Tek bir halk olup aynı dili konuşarak bunu yapmaya başladıklarına göre düşündüklerini gerçekleştirecek, hiçbir engel tanımayacaklar.
7. Gelin, aşağı inip dillerini karıştıralım ki birbirlerini anlamasınlar.
8. Böylece Tanrı, onları yeryüzüne dağıtarak kentin yapımını durdurdu.
9. Bu nedenle kente Babil adı verildi; çünkü Tanrı, bütün insanların dilini orada karıştırdı ve onları yeryüzünün dört bucağına dağıttı.
Anlatı, dillerin ve ulusların kökenine ait bir açıklama getirir. Diğer taraftan, Yunan mitolojisinde olduğu gibi, Tanrı ve insanlar arasındaki çekişmeye de göndermede bulunur. Zira, Yunan mitolojisinde de hilekarlığının cezası olarak Sysyphos, tanrılar tarafından büyük bir kayayı dik bir tepenin doruğuna yuvarlamaya mahkum edilmiş; yani tanrılar tarafından cezalandırılmıştı.
Kulenin Yapısı
Brueghel'in2 çizimlerinde de rastlanabileceği gibi, aslında yedi katlı bir ziggurat3 olan Babil Kulesi'nin her katı, Tanrıya ulaşılan yolda bir aşamayı simgeler:
1. katı taşı,
2. katı ateşi,
3. katı bitkiyi,
4. katı hayvanı,
5. katı insanoğlunu,
6. katı güneşi ve gökyüzünü,
7. katı ise melekleri sembolize etmektedir.
Kulenin yüksekliğiyle ilgili bilgilere ise sıkça rastlanılmaz ve Yaratılış Kitabı da bu konuyla ilgili olarak herhangi bir şey aktarmaz; fakat geleneksel inanışta, 2500 metre uzunlukta olduğundan bahsedilir.
Kulenin Yıkılışı
Yaratılış Kitabında, Kulenin yıkılışından bahsedilmese de Abydenus, Josephus gibi tarihçiler, Tanrının şiddetli bir rüzgârla Kuleyi darmadağın ettiğini belirtirler. Bazı anlatılardaysa Kulenin yıkılışının rüzgarla değil, selle gerçekleştiği aktarılır.
Sonuç
Kısacası Babil Kulesi, insanların tarihî dönemlerde dil olgusunun kökenine ve ulusların çeşitliliğine yönelik sorularına cevap veren bir inanıştır. Farazî temellere dayanan bu inanış, ulusların ve onların dillerinin çeşitliliğini izâh etmeye çalışır. İnanış, kutsal kitaplara da yansımış ve çeşitli efsane, destan gibi anlatılarda yerini almıştır.
Aslına bakılırsa, Yunan mitolojisinde çok sık karşılaştığımız motiflerden biri olan 'Tanrıların insanoğlunu cezalandırması'na Babil Kulesi'nde de rastlamak mümkündür: Tanrı, kendisine ulaşmak isteyen ve bir bakıma kendisine baş kaldıran insanoğlunu, birbirlerini anlamayacak hâle getirererek cezalandırır ve onlara gücünü hatırlatır. Bu da anlatıya dinî bir nitelik kazandırır ve anlatının, skolastik düşüncenin egemen olduğu zamanlarda, kilise veya din adamları tarafından dinî duyguları pekiştirmesi amacıyla ortaya çıkarılmış olabileceği fikrini uyandırır.
Pek çok efsanede ve kutsal kitaplarda adı geçen Babil Kulesi, yeryüzündeki ulusların ve onların konuşmakta olduğu binlerce dilin nasıl ortaya çıktığıyla ilgili bir inanış unsurudur: İnsanlar, Tanrıya ulaşmak ve ona daha yakın olabilmek için, uyum içerisinde ve büyük bir istekle göğe yükselen bir kule inşa etmeye girişmişlerdir. Kule, çok geçmeden yükselmeye başlamış ve bunu gören Tanrı, kuleyi inşa eden her insana ayrı bir dil vermiş, onları dünyanın dört bir tarafına savurmuştur. İnsanlar birbirleriyle anlaşamadıkları için kulenin yapımı da durmuş ve dünya üzerinde çok sayıda ulus ve bu uluslara ait binlerce dil türemiştir.
Babil Kelimesi
Bâbil, Akad dilindeki bāb-ilû kelimesinden teşekkül etmiştir ve 'Tanrının kapısı' anlamına gelmektedir; zira Akad diliyle benzerlikler gösteren Arapçada da bâb kelimesi 'kapı' anlamındadır. Kelime, Türkçeye de buradan geçmiştir. Ayrıca, Kur'an'da ve Hristiyanlar tarafından da kutsal kabul edilen, Tevrat ve Zebur'u kapsayan Museviliğe ait Tanah'ta da Bâbil'den bahsedilir.
Kelimenin Batı dillerindeki karşılığı babylon ise, yine Akad dilindeki bāb-ilû kelimesinin Yunanca söylenişinden ibarettir. İbranice bavel okunuşunun babel şekline dönüşmesinden türeyen kelime, "Eski Antlaşma" olarak da bilinen ve Hristiyanlarca da kutsal kabul edilen Eski Ahit'te 'kargaşa, anarşi' şeklinde açıklanır.
Babil Şehri
Babil, M.Ö. 23. yüzyıl civarında Aşağı Mezopotamya'da (şu anki Güney Irak civarında) Sümer ve Akad toprakları üzerine kurulmuş olan Babil (Babylon) ülkesinin antik başkentidir. Babil, en parlak dönemini Kral Hammurabi zamanında yaşamıştır.
Asma bahçeleri ve kulesi ile Babil
Şehir, ilk defa M.Ö. 539 yılında Pers imparatoru Büyük Kiros tarafından ele geçirilir. Sonrasında Pers İmparatorluğu, Büyük İskender'in hâkimiyeti altına girer ve doğal olarak Babil'i de Büyük İskender yönetir. Büyük İskender'in ölümünden sonra Babil'i işgal eden Selevkoslar ise Babil'de yaşayanları başka bölgelere tecrit ettirirler ve Babil, tarih sahnesinden silinir.
Babil'den günümüze kalan ve üzerinde Sümerlilerin geliştirdiği dilde yazılmış yazılar bulunan bir tablet vardır. Tablet, Sargon dönemine aittir. Ayrıca Babil, dünyanın yedi harikasından biri sayılan ve M.Ö. 7. yüzyılda Kral Nebukadnezar tarafından karısı için yaptırıldığına inanılan asma bahçelerine sahiptir.
Babil döneminde sanat, mimarî, astronomi, matematik, tıp ve felsefe gibi alanlarda büyük bir gelişme gözlemlenir: Babilliler, günümüzde zaman (60 saniye '1 dakika', 60 dakika '1 saat') ve derece hesaplamaları (360 derece daire) için kullanılan 60'lık sistemi geliştirmişler, tapınaklar üzerine dikilen ve günümüzdeki modern gözetleme kulelerine ilham kaynağı olan gözetleme kulelerini inşa etmişlerdir.
Babil Kulesi'nin Ortaya Çıkışı
Kulenin ortaya çıkışıyla ilgili anlatı, Eski Ahit'in ilk kitabı Genesis (Yaratılış=Tevrat)'te şu şekilde geçer (Genesis: Bölüm 11/1-9):
1. Başlangıçta dünyadaki bütün insanlar aynı dili konuşur, aynı sözleri kullanırlardı.
2. Doğuya göçerlerken Şinar bölgesinde bir ova buldular ve oraya yerleştiler.
3. Birbirlerine, 'Gelin tuğla yapıp iyice pişirelim.' dediler. Taş yerine tuğla, harç yerine zift kullandılar.
4. Sonra, 'Kendimize bir kent kuralım.' dediler, 'Göklere erişecek bir kule dikip ün salalım. Böylece yeryüzüne dağılmayız.'
5. Tanrı, insanların yaptığı kenti ve kuleyi görmek için aşağıya indi
6. ve şöyle dedi: 'Tek bir halk olup aynı dili konuşarak bunu yapmaya başladıklarına göre düşündüklerini gerçekleştirecek, hiçbir engel tanımayacaklar.
7. Gelin, aşağı inip dillerini karıştıralım ki birbirlerini anlamasınlar.
8. Böylece Tanrı, onları yeryüzüne dağıtarak kentin yapımını durdurdu.
9. Bu nedenle kente Babil adı verildi; çünkü Tanrı, bütün insanların dilini orada karıştırdı ve onları yeryüzünün dört bucağına dağıttı.
Anlatı, dillerin ve ulusların kökenine ait bir açıklama getirir. Diğer taraftan, Yunan mitolojisinde olduğu gibi, Tanrı ve insanlar arasındaki çekişmeye de göndermede bulunur. Zira, Yunan mitolojisinde de hilekarlığının cezası olarak Sysyphos, tanrılar tarafından büyük bir kayayı dik bir tepenin doruğuna yuvarlamaya mahkum edilmiş; yani tanrılar tarafından cezalandırılmıştı.
Kulenin Yapısı
Brueghel'in2 çizimlerinde de rastlanabileceği gibi, aslında yedi katlı bir ziggurat3 olan Babil Kulesi'nin her katı, Tanrıya ulaşılan yolda bir aşamayı simgeler:
1. katı taşı,
2. katı ateşi,
3. katı bitkiyi,
4. katı hayvanı,
5. katı insanoğlunu,
6. katı güneşi ve gökyüzünü,
7. katı ise melekleri sembolize etmektedir.
Kulenin yüksekliğiyle ilgili bilgilere ise sıkça rastlanılmaz ve Yaratılış Kitabı da bu konuyla ilgili olarak herhangi bir şey aktarmaz; fakat geleneksel inanışta, 2500 metre uzunlukta olduğundan bahsedilir.
Kulenin Yıkılışı
Yaratılış Kitabında, Kulenin yıkılışından bahsedilmese de Abydenus, Josephus gibi tarihçiler, Tanrının şiddetli bir rüzgârla Kuleyi darmadağın ettiğini belirtirler. Bazı anlatılardaysa Kulenin yıkılışının rüzgarla değil, selle gerçekleştiği aktarılır.
Sonuç
Kısacası Babil Kulesi, insanların tarihî dönemlerde dil olgusunun kökenine ve ulusların çeşitliliğine yönelik sorularına cevap veren bir inanıştır. Farazî temellere dayanan bu inanış, ulusların ve onların dillerinin çeşitliliğini izâh etmeye çalışır. İnanış, kutsal kitaplara da yansımış ve çeşitli efsane, destan gibi anlatılarda yerini almıştır.
Aslına bakılırsa, Yunan mitolojisinde çok sık karşılaştığımız motiflerden biri olan 'Tanrıların insanoğlunu cezalandırması'na Babil Kulesi'nde de rastlamak mümkündür: Tanrı, kendisine ulaşmak isteyen ve bir bakıma kendisine baş kaldıran insanoğlunu, birbirlerini anlamayacak hâle getirererek cezalandırır ve onlara gücünü hatırlatır. Bu da anlatıya dinî bir nitelik kazandırır ve anlatının, skolastik düşüncenin egemen olduğu zamanlarda, kilise veya din adamları tarafından dinî duyguları pekiştirmesi amacıyla ortaya çıkarılmış olabileceği fikrini uyandırır.