Bir İnternet Hurafesi (57. Alay Sancağı)

ilteriş Çevrimdışı

ilteriş

Kağan
Yönetici
Son günlerde, çeşitli nedenlerle yükselen milli hisler ve alt kimlik-üst kimlik tartışmalarını desteklemek amacıyla Internet'te herkesin birbirine yolladığı bir e-posta var: Esir Edilemeyen Sancak başlığı altına konmuş, neye ve kimlere ait olduğu anlaşılamayan bir sancak resmi ile birlikte şu cümleler dikkati çekiyor:
Avusturalya'da Melbourne müzesinde sergilenen sancağın tanıtım plaketinde bakın neler yazıyor: Bu Alay Sancağı, Gelibolu savaş alanından getirtilmiştir, ama esir edilmemiştir. Türk Ordusunun geleneklerine göre bir alayın sancağı, alayın son eri ölmeden teslim edilemez. Bu sancak, sonuncu muhafızın da altında ölü olarak yattığı bir ağacın dalına asılı olarak bulunmuştur. Kahramanlık timsali olarak karşınızda duran bu Türk Alayı Sancağını selâmlamadan geçmeyin!
Türk insanının herzaman çok kolay aldandığı kahramanlık edebiyatın bir örneği olan ve kim tarafından düzenlendiği bilinmeyen bu e-posta içeriği külliyen yalan, aldatıcı ve asılsızdır... Uzun zamandır mail'den mail'e gezen bu kandırmaca, sonunda, bu konuda en yetkili olduğu şüphe götürmeyecek bir kurum, yani Genelkurmay tarafından açıklığa kavuşturulmuştur...
Hatırlanacağı üzere 57. Alay, 1914'te, Çanakkale Boğazı'nı savunmak için merkezi Gelibolu'da olmak üzere kurulan 5. Ordu'nun 19. İhtiyat Tümeni'nin bir alayıdır. Çanakkale'de 25 Nisan 1915 tarihinde kara savaşları başladığında, Arıburnu mevkiinde karaya çıkan Anzac Kolordusu'nu karşılayan ilk iki alaydan biridir. (Diğer alay ise o sırada 9. Tümen'e bağlı olan 27. Alay'dır.) 19. Tümen Komutanı Yb. Mustafa Kemal, 57. Alay Komutanı ise Yb. Hüseyin Avni'dir...

Alay, 19. İhtiyat Tümeni'ni oluşturan alaylardan biri olarak, bütün Çanakkale savaşı süresince aynı cephede çarpışmış ve bunun sonucu olarak da bölgedeki diğer alayların hepsinden daha fazla kayıp vermiştir. Bu kayıplar arasında, alay komutanı Yb. Hüseyin Avni ve diğer üst rütbeli subaylar vardır. Hüseyin Avni, Anafartalar çarpışmaları sırasında, 13 Ağustos 1915'te şehit olmuş, soyu Arıburnu soyadını almıştır.
Bilindiği gibi, bir alay mevcudunun tümünü de kaybetse, lavedilmedikçe yok olmaz... Nitekim, çoğu mevcudunu kaybetse de, 57. Alay yok olmamıştır. İhtiyat askerleriyle sık sık yapılan takviyelerle Çanakkale savaşını sonlandırdığı gibi, o sırada elde savaş pratiği en fazla olan birliklerden biri olduğundan, Osmanlı genelkurmayı tarafından zamanın en iyi malzemesiyle teçhizatlandırılarak 19. Tümen'in bünyesinde Galiçya cephesine gönderilmiştir. Orada da epey kayıp veren bu alayın son görev bölgesi Filistin'dir. Ancak, bu sıralarda savaşın sonu yaklaşmış ve bölgedeki Osmanlı ordusu zor anlar yaşamaktadır. 57. Alay da, 29 Temmuz ile 23 Eylül 1918 tarihleri arasında birçok çarpışmaya katılmış ve son olarak da Nablus meydan muharebesinde çok zayiat verdiği için zayıflamış ve çarpışma gücünü kaybettiğinden dolayı İngilizler'e teslim olmuştur.

Alayın sancağına gelince...
Bu konudaki efsanenin son günlerde artması ve insanımızı asılsız bir hamasete sevketmesi üzerine Genelkurmay'ca 2 Mayıs 2005 tarihinde yapılan açıklama şöyledir:

57. Alay'a Çanakkale savaşlarından sonra, 30 Kasım 1915'te Sultan 5. Reşat'ın iradesiyle altın, gümüş imtiyaz ve harp madalyaları verilmiştir. Bu madalyalar da 25 Nisan 1916 tarihinde, İstanbul-Şile arasında bulunan Çelebi Köyü'nün kuzeydoğusunda toplanan alayın sancağına törenle takılmıştır. Dolayısıyla, alay sancağının Çanakkale savaşları sırasında Avustralyalılar tarafından ele geçirildiği iddiası doğru değildir. Bu iddialarla ilgili olarak yapılan başvuruya, Melbourne Müzesi'nin içinde yer aldığı 4 müze adına Victoria Eyalet Müzesi tarafından gönderilen cevabi yazıda, 'ellerinde 57. Alay'a ait bir sancak bulunmadığı' belirtilmiştir. Günümüze dek geçen sürede, 57. Alay'ın sancağına ilişkin herhangi bir bilgi bulunamamıştır. Ancak, ordu geleneği göz önüne alındığında, İngilizler tarafından esir alınırken, alay mensuplarının sancağı teslim etmeyerek imha etmiş olması kuvvetli bir ihtimal olarak değerlendirilmektedir...
 
Geri
Üst