Çanakkale çağırıyor!!
Sene 1915,İstanbul Lise'sinin sınıflarından birinin kapısı,gürültüyle iki kez çalındı.içeriden 'Giriniz!' söylenmesine fırsat kalmadan kapı hızlıca açıldı:gelenlerinacelesi ve önemli bir işleri olduğu gelişlerinden belliydi:
içeriye ilk önce okulun müdür yardımcısıgirdi:hemen arkasından da üzerinde üniforması ile bir binbaşı:
öğretmen;binbaşının verdiği asker selamını ayakta karşıladı:
'ne oluyoruz beyler!'demeye fırsat kalmadan;kelimeler;binbaşının ağzından ;bir makinalı tüfek hızıyla dökülmeye başladı:
gür sesinde;hüzünlü bir titreyiş hissediliyordu:
'öğretmen bey!
bildiğiniz gibi;düşman çanakkale'de boğazımıza basmış vaziyettedir:devlet;vatan evlatlarından hizmet bekliyor!'
sonra da; sınıftakiuzun boylu;yapılıöğrencileri tek tek işaret ederek:
'sen! sen! sen!evladım;sen de gelll!'dedi
işaret edilenlerden hiçbirinin yüzünde bir an için dahi olsun;kötü bir ifade oluşmadı:
sınıfın geriye kalan çocukları ise ;ya oturuşlarını dikleştirerek ;ya da bulundukları yerde ayak uçlarında yükselerek;binbaşının dikkatini çekmeye ;çaba sarfediyorlardı:
sonunda seçilenler;oturdukları yerlerden kalkarak kapı önünde sıralandılar:
geride kalanlar;yüzlerinde paçık bir üzüntü ile seçilenlere imrenerek bakıyorlardı;
gençlerin cepheye koşmak için böyle istekli olmaları,binbaşının gözlerini yaşarttı:ancak gençlerin karşısında ağlamamak içinde kendisini zor tuttu:
seçilenöğrencileri;saymak bahanesi ile tek tek sırtlarından sıvazlayan binbaşı:
'yürüyün yavrularım!'dedi
binbaşı önde ,öğrenciler arkada sınıftan dışarıya çıkıp gittiler:
bu öğrenciler ,selimiye kışlası'nda üç aylık,bazen o kadar da süremezdi;kısa bir askeri eğitimden sonra; doğrudan Çanakkale'ye gideceklerdi ve pek çok gidenler gibi; bir daha geri dönmeyeceklerdi...
Sene 1915,İstanbul Lise'sinin sınıflarından birinin kapısı,gürültüyle iki kez çalındı.içeriden 'Giriniz!' söylenmesine fırsat kalmadan kapı hızlıca açıldı:gelenlerinacelesi ve önemli bir işleri olduğu gelişlerinden belliydi:
içeriye ilk önce okulun müdür yardımcısıgirdi:hemen arkasından da üzerinde üniforması ile bir binbaşı:
öğretmen;binbaşının verdiği asker selamını ayakta karşıladı:
'ne oluyoruz beyler!'demeye fırsat kalmadan;kelimeler;binbaşının ağzından ;bir makinalı tüfek hızıyla dökülmeye başladı:
gür sesinde;hüzünlü bir titreyiş hissediliyordu:
'öğretmen bey!
bildiğiniz gibi;düşman çanakkale'de boğazımıza basmış vaziyettedir:devlet;vatan evlatlarından hizmet bekliyor!'
sonra da; sınıftakiuzun boylu;yapılıöğrencileri tek tek işaret ederek:
'sen! sen! sen!evladım;sen de gelll!'dedi
işaret edilenlerden hiçbirinin yüzünde bir an için dahi olsun;kötü bir ifade oluşmadı:
sınıfın geriye kalan çocukları ise ;ya oturuşlarını dikleştirerek ;ya da bulundukları yerde ayak uçlarında yükselerek;binbaşının dikkatini çekmeye ;çaba sarfediyorlardı:
sonunda seçilenler;oturdukları yerlerden kalkarak kapı önünde sıralandılar:
geride kalanlar;yüzlerinde paçık bir üzüntü ile seçilenlere imrenerek bakıyorlardı;
gençlerin cepheye koşmak için böyle istekli olmaları,binbaşının gözlerini yaşarttı:ancak gençlerin karşısında ağlamamak içinde kendisini zor tuttu:
seçilenöğrencileri;saymak bahanesi ile tek tek sırtlarından sıvazlayan binbaşı:
'yürüyün yavrularım!'dedi
binbaşı önde ,öğrenciler arkada sınıftan dışarıya çıkıp gittiler:
bu öğrenciler ,selimiye kışlası'nda üç aylık,bazen o kadar da süremezdi;kısa bir askeri eğitimden sonra; doğrudan Çanakkale'ye gideceklerdi ve pek çok gidenler gibi; bir daha geri dönmeyeceklerdi...