Prof. Dr. Justin McCARTHY *
-----------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------
Osmanlı Vilayetleri
Türklerle Ermeniler arasında çatışma kaçınılmaz değildi. Bu iki halkın birbiriyle dost olması gerekirdi. Birinci Dünya Savaşı başlamadan önce Ermenilerle Türkler 800 yıl birarada yaşamıştı. Anadolu ve Rumeli Ermenileri yaklaşık 400 yıldan beri Osmanlı tebasıydılar. Bu yüzyıllar içinde bazı sorunlar oldu. Bu sorunları yaratanlar esas itibariyle Osmanlı İmparatorluğu’na saldıran ve neticede onu yıkanlardı. Ermeniler Osmanlı yönetimi altında her türlü ekonomik ve sosyal kıstasa göre iyi durumda yaşadılar. Ondokuzuncu Yüzyıl sonlarına gelindiğinde Osmanlı vilayetlerinin hangisinde olurlarsa olsunlar Ermeniler Müslümanlardan daha iyi eğitimli ve daha varlıklıydı. Ermenilerin çok fazla çalışmış oldukları doğrudur, ancak, daha varlıklı olmalarının ana nedeni Avrupa’nin ve Amerika’nın etkisi ve Osmanlıların gösterdiği hoşgörüydü. Avrupalı tüccarlar Osmanlı Hıristiyanlarını mümessilleri olarak kullandılar. Avrupalı tüccarlar onlara işlerini verdi. Avrupa ülkelerinin konsolosları onların lehine müdahalelerde bulundu. Ermeniler Amerikalı misyonerlerin Türkler yerine kendilerine verdiği eğitimden yararlandılar.
Bir grup olarak Ermenilerin hayatları iyileşirken Müslümanlar modern çağ tarihinin en büyük açılarından birini yaşadılar: Ondokuzuncu Yüzyılda ve Yirminci Yüzyıl başlarında Boşnaklar Sırp katliamına maruz kaldı; Çerkesler, Abazalar ve Lazlar Ruslarca öldürüldüler ve yurtlarından sürüldüler; ve Türkler Ruslar, Bulgarlar, Yunanlılar ve Sırplar tarafından öldürüldüler ve yurtlarından çıkarıldılar. Yine de, Müslümanların çektiği bütün bu açıların ortasında Osmanlı Ermenilerinin siyasal konumu sürekli iyileşmeye devam etti. Önce Hıristiyanlar ve Yahudiler için eşit haklar yasayla teminat altına alındı. Eşit haklar giderek bir gerçek olarak hayata da geçirildi. Hıristiyanlar devlette yüksek kademelerde görev aldılar. Aralarından büyükelçiler, hazine yetkilileri, hatta dışişleri bakanları çıktı. Aslında güçlü Avrupa devletleri onların lehine müdahalelerde bulundukları için birçok yönden Hıristiyanlar Müslümanlardan daha geniş haklara sahip oldu. Avrupalılar Hıristiyanlar için özel muamele istediler ve istediklerini aldılar. Müslümanların ise bu gibi avantajları yoktu.
İşte Ermeniler Osmanlı İmparatorluğu’na böyle bir ortamda isyan ettiler: yüzyıllarca süren bir barış, ekonomik üstünlük ve sürekli iyiye giden bir siyasal konum. Böyle bir ortamın isyan nedeni olması beklenemez. Yine de, Ondokuzuncu Yüzyıl sonu iki taraf için de felaketle sonuçlanacak olan bir Ermeni isyanının başlangıcı gördü. Ermenilerle Türklerin arasını ne açmıştı?
Rus yayılması
Ruslar
Bunun nedeni herşeyden önce Ruslardı. Hıristiyanların ve Müslümanların nisbi bir barış içinde yaşayageldiği bölgeler Rusların Kafkasyali Müslümanların topraklarını istila etmesiyle parçalandı. Ermenilerin çoğu muhtemelen tarafsız kaldı, ancak, kayda değer sayıda Ermeni de Rusların yanında yer aldı. Ermeniler casusluk yaptılar hatta Ruslara silahlı askerlerden oluşan birlikler verdiler. Ermenilerin bundan sağladıkları önemli çıkarlar vardı: Ruslar 1828 yılında günümüzde Ermenistan Cumhuriyeti’nin başkenti olan Erivan ilini aldı, Türkleri oradan çıkardı ve Türk topraklarını vergi bile almadan Ermenilere verdi. Ruslar biliyorlardı ki Türkler orada kalsalardı daima topraklarını fethedenlere karşı düşmanlık besleyeceklerdi. O yüzden Türkleri oradan çıkarıp yerine dost bir halkı yanı Ermenileri yerleştirdiler.
Müslümanların zorunlu sürgüne tabi tutulmaları Birinci Dünya Savaşı’nin ilk günlerine kadar devam etti: 300,000 Kırım Tatarı, 1,200,000 Çerkes ve Abaza, 40,000 Laz ve 70,000 Türk. Ruslar 1877-78 savaşı sırasında Anadolu’yu istila ettiler ve bir kez daha Ermenilerin birçoğu Rusların tarafını tutup onlara rehberlik ve casusluk yaptı. Ermeniler işgal edilmiş topraklarda “polis gücü” görevini üstlendiler ve Türk halka eziyet ettiler. 1878 barış antlaşması sonucunda Kuzeydoğu Anadolu’nun büyük bir kısmı Osmanlılara geri verildi. Ruslara yardım etmiş olan Ermeniler kendilerinden intikam alınacağından korkarak kaçtılar. Halbuki Türkler hiç de intikam almak yoluna gitmedi.
Hem Müslümanlar hem de Ermeniler Rus istilaları sırasındaki olayları unutmamışlardı. Ermeniler Ruslar kazanırsa daha kolay zenginleşeceklerini gördüler. Bedava toprak edinme umudu –bu toprak Müslümanlardan çalınmış olsa bile—Ermeni çiftçileri harekete geçiren güçlü bir dürtüydü. Ayaklanan Osmanlı Ermenileri Rusya’nin şahsında kendilerine güçlü bir hami bulmuşlardı. Rusya ayrıca isyancıların ayaklanmayı örgütlemelerini ve Osmanlı imparatorluğuna gizlice insan ve silah sokmalarını sağlayan bir üs durumundaydı. Müslümanlar biliyorlardı ki eğer Ruslar Ermenilerin koruyucu meleği ise Müslümanların da iblisiydi. Ne zaman Ruslar zafer kazansa topraklarını ve canlarını kaybettiklerini görmüşlerdi. Ruslar yeniden gelecek olurlarsa neler olacağını biliyorlardı. Ermenilerin Rusların safında olduğunu da görebiliyorlardı. Böylece 800 yıllık barış içinde birlikte yaşamın sonu geldi.
-----------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------
Osmanlı Vilayetleri
Türklerle Ermeniler arasında çatışma kaçınılmaz değildi. Bu iki halkın birbiriyle dost olması gerekirdi. Birinci Dünya Savaşı başlamadan önce Ermenilerle Türkler 800 yıl birarada yaşamıştı. Anadolu ve Rumeli Ermenileri yaklaşık 400 yıldan beri Osmanlı tebasıydılar. Bu yüzyıllar içinde bazı sorunlar oldu. Bu sorunları yaratanlar esas itibariyle Osmanlı İmparatorluğu’na saldıran ve neticede onu yıkanlardı. Ermeniler Osmanlı yönetimi altında her türlü ekonomik ve sosyal kıstasa göre iyi durumda yaşadılar. Ondokuzuncu Yüzyıl sonlarına gelindiğinde Osmanlı vilayetlerinin hangisinde olurlarsa olsunlar Ermeniler Müslümanlardan daha iyi eğitimli ve daha varlıklıydı. Ermenilerin çok fazla çalışmış oldukları doğrudur, ancak, daha varlıklı olmalarının ana nedeni Avrupa’nin ve Amerika’nın etkisi ve Osmanlıların gösterdiği hoşgörüydü. Avrupalı tüccarlar Osmanlı Hıristiyanlarını mümessilleri olarak kullandılar. Avrupalı tüccarlar onlara işlerini verdi. Avrupa ülkelerinin konsolosları onların lehine müdahalelerde bulundu. Ermeniler Amerikalı misyonerlerin Türkler yerine kendilerine verdiği eğitimden yararlandılar.
Bir grup olarak Ermenilerin hayatları iyileşirken Müslümanlar modern çağ tarihinin en büyük açılarından birini yaşadılar: Ondokuzuncu Yüzyılda ve Yirminci Yüzyıl başlarında Boşnaklar Sırp katliamına maruz kaldı; Çerkesler, Abazalar ve Lazlar Ruslarca öldürüldüler ve yurtlarından sürüldüler; ve Türkler Ruslar, Bulgarlar, Yunanlılar ve Sırplar tarafından öldürüldüler ve yurtlarından çıkarıldılar. Yine de, Müslümanların çektiği bütün bu açıların ortasında Osmanlı Ermenilerinin siyasal konumu sürekli iyileşmeye devam etti. Önce Hıristiyanlar ve Yahudiler için eşit haklar yasayla teminat altına alındı. Eşit haklar giderek bir gerçek olarak hayata da geçirildi. Hıristiyanlar devlette yüksek kademelerde görev aldılar. Aralarından büyükelçiler, hazine yetkilileri, hatta dışişleri bakanları çıktı. Aslında güçlü Avrupa devletleri onların lehine müdahalelerde bulundukları için birçok yönden Hıristiyanlar Müslümanlardan daha geniş haklara sahip oldu. Avrupalılar Hıristiyanlar için özel muamele istediler ve istediklerini aldılar. Müslümanların ise bu gibi avantajları yoktu.
İşte Ermeniler Osmanlı İmparatorluğu’na böyle bir ortamda isyan ettiler: yüzyıllarca süren bir barış, ekonomik üstünlük ve sürekli iyiye giden bir siyasal konum. Böyle bir ortamın isyan nedeni olması beklenemez. Yine de, Ondokuzuncu Yüzyıl sonu iki taraf için de felaketle sonuçlanacak olan bir Ermeni isyanının başlangıcı gördü. Ermenilerle Türklerin arasını ne açmıştı?
Rus yayılması
Ruslar
Bunun nedeni herşeyden önce Ruslardı. Hıristiyanların ve Müslümanların nisbi bir barış içinde yaşayageldiği bölgeler Rusların Kafkasyali Müslümanların topraklarını istila etmesiyle parçalandı. Ermenilerin çoğu muhtemelen tarafsız kaldı, ancak, kayda değer sayıda Ermeni de Rusların yanında yer aldı. Ermeniler casusluk yaptılar hatta Ruslara silahlı askerlerden oluşan birlikler verdiler. Ermenilerin bundan sağladıkları önemli çıkarlar vardı: Ruslar 1828 yılında günümüzde Ermenistan Cumhuriyeti’nin başkenti olan Erivan ilini aldı, Türkleri oradan çıkardı ve Türk topraklarını vergi bile almadan Ermenilere verdi. Ruslar biliyorlardı ki Türkler orada kalsalardı daima topraklarını fethedenlere karşı düşmanlık besleyeceklerdi. O yüzden Türkleri oradan çıkarıp yerine dost bir halkı yanı Ermenileri yerleştirdiler.
Müslümanların zorunlu sürgüne tabi tutulmaları Birinci Dünya Savaşı’nin ilk günlerine kadar devam etti: 300,000 Kırım Tatarı, 1,200,000 Çerkes ve Abaza, 40,000 Laz ve 70,000 Türk. Ruslar 1877-78 savaşı sırasında Anadolu’yu istila ettiler ve bir kez daha Ermenilerin birçoğu Rusların tarafını tutup onlara rehberlik ve casusluk yaptı. Ermeniler işgal edilmiş topraklarda “polis gücü” görevini üstlendiler ve Türk halka eziyet ettiler. 1878 barış antlaşması sonucunda Kuzeydoğu Anadolu’nun büyük bir kısmı Osmanlılara geri verildi. Ruslara yardım etmiş olan Ermeniler kendilerinden intikam alınacağından korkarak kaçtılar. Halbuki Türkler hiç de intikam almak yoluna gitmedi.
Hem Müslümanlar hem de Ermeniler Rus istilaları sırasındaki olayları unutmamışlardı. Ermeniler Ruslar kazanırsa daha kolay zenginleşeceklerini gördüler. Bedava toprak edinme umudu –bu toprak Müslümanlardan çalınmış olsa bile—Ermeni çiftçileri harekete geçiren güçlü bir dürtüydü. Ayaklanan Osmanlı Ermenileri Rusya’nin şahsında kendilerine güçlü bir hami bulmuşlardı. Rusya ayrıca isyancıların ayaklanmayı örgütlemelerini ve Osmanlı imparatorluğuna gizlice insan ve silah sokmalarını sağlayan bir üs durumundaydı. Müslümanlar biliyorlardı ki eğer Ruslar Ermenilerin koruyucu meleği ise Müslümanların da iblisiydi. Ne zaman Ruslar zafer kazansa topraklarını ve canlarını kaybettiklerini görmüşlerdi. Ruslar yeniden gelecek olurlarsa neler olacağını biliyorlardı. Ermenilerin Rusların safında olduğunu da görebiliyorlardı. Böylece 800 yıllık barış içinde birlikte yaşamın sonu geldi.