raltar
Super Moderator
HİTİT KRALLIGI'NDA VELİAHDIN BELİRLENMESİ ÜZERİNE
Turgut YiGiT - Ankara Üniversitesi, Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi, Tarih Bölümü.
M.Ö. 2. binyılın başlarındaki Asur Ticaret Kolonileri çağına ilişkin yazılı belgeler aracılığıyla varlıklarından ilk kez haberdar olduğumuz Hititlerin, Anadolu'nun siyasal sahnesinde kendilerini belirgin bir rolle göstermeleri, bu
çağın sonlarına doğru M.Ö. 18. yüzyılın ortalarındadır. Başkentleri Hattusa'da ele geçmiş olan zengin çivi yazılı arşiv belgelerinin okunması ve değerlendirilmesi ile M.Ö. 17. yüzyıl ortalarından krallığın M.Ö. 12. yüzyıl başlarındaki yıkılışına kadar olan Hitit siyasal tarihi ve kültürü hakkında geniş bilgi sahibi olmaktayız.
Anadolu'da M.Ö. 2. binyılda gelişmiş olan bu uygarlığa dair Hititçe çivi yazılı belgeler temelindeki araştırmalarla ataerkil geleneğin Hitit toplumsal ve siyasal yaşamında geçerli olduğu ortaya konulmuştur. Hitit krallarının tahta geçişlerinde de bu geleneğin geçerli olduğu, krallık silsilesi incelendiğinde kendiliğinden ortaya çıkar. Adları saptanabilen ilk Hitit kralları M.Ö.18. yüzyılda yaşadıkları belirlenen Pithana ve onun oğlu Anitta'dır. 'Anitta Metni' adı verilen, ancak bu kralın zamanından çok daha sonra yazılmış olarak günümüze ulaşmış olan bir belgeden onların adlarını öğrenmekteyiz. Yazılı belgeler olmadığı için arada neler olup bittiğini bilmediğimiz bir karanlık dönemden sonra, M.Ö. 17. yüzyılın ortalarından itibaren Hitit krallığı tarih sahnesindeki yerini daha güçlü ve uzun süreli olarak almıştır. Krallığın asıl kurucusu olarak kabul edilen I.Hattusili'den öncesine ait olmak üzere, ölmüş kral, kraliçe ya da kraliyet ailesi mensupları için sunulacak kurbanları düzenleyen kurban listelerinden saptanan bazı isimlerin2 krallık yapıp yapmadıkları kesin olarak bilinmez. I.Hattusili ile vasiyetname olarak adlandırılan belgesinde bildirilen ve krallık yaptıkları anlaşılan isimlerin, ayrıca bir başka belgeden hemen ondan önce krallık yaptığına dair tartışmalı da olsa bilgi edinilen bir kral ve kendisinden sonra tahtta görülen LMursili arasındaki bağ kesin olarak anlaşılamaz. LMursili'den sonra M.Ö. 16.yüzyılın ikinci yarısındaki Telipinu'ya kadar olan zaman ise Hitit sarayında sürekli entrikalar ve suikastIarın olduğu karışık bir dönemdir. Bu dönemde krallık genellikle cinayetlerle el değiştirmiş olarak görülür.
Devletin kuruluşundan Telipinu zamanına değin tahta geçişin belirli ve tam uyulan esasları olmadığı izlenimi uyanmaktadır. Her ne kadar yaşanmış olayların ayrıntısına belgelerden ulaşamıyor olsak da, kendisi de tahta mücadeleler sonucu geçmiş olduğu anlaşılan Telipinu' dan öncesine bakıldığında taht üzerindeki kavgaların, bu amaçla işlenen cinayetlerin devleti büyük bir kargaşaya ittiği görülmektedir. Telipinu, ferman niteliğindeki belgesinde, krallığın kendi dönemine kadar olan tarihini özet olarak vererek devletin içine düşmüş bulunduğu durumu da tasvir eder. Kraliyet ailesi içindeki krallık üzerine olan mücadelelerin devleti düşürdüğü zor duruma bir son vermek amacıyla söz konusu belgesinde tahta geçişi, veliahtlığı, belli bir düzene bağlamaya, belli kurallar getirmeye çalışır. Belgenin ilgili kısmı şöyledir:
"Kral ailesinde kan (cinayet) çoğaldı. Kraliçe Ctapariya öldü. Tekrar geldi. Prens Ammuna da öldü. Tanrının insanları da (şöyle) dediler: 'İşte Hattusa'da kan çoğaldı.' Ben Telipinu Hattusa'da meclisi (toplantıya) çağırdım. Bu andan itibaren Hattusa'da kraliyet ailesinin çocuğuna hiç kimse kötülük yapmasın. Ona bıçak çekmesin. Birinci sıradaki prens kral olsun. Eğer birinci sıradaki prens yoksa kim ikinci sıradaki oğul ise o kralolsun. Eğer bir prens yoksa, kim birinci sıradaki kız ise, ona bir içgüveyi alsınlar ve o kralolsun."
Metnin bundan sonraki bölümlerinde krallığın gelecekteki istikrarı ıçın verilen öğütler ve talimatlar yer almaktadır. Ataerkil geleneğin açık yansımasını gördüğümüz Telipinu Fermanı ile yerleştirilmeye çalışılan bu tahta geçişi düzenleyen kurallara, bundan sonraki Hitit tarihi boyunca uygulamada her zaman tam olarak riayet edildiğini söylemek mümkün değildir. Ancak Telipinu'dan önce görülen boyuttaki kargaşanın bundan sonra görülmedi ği de bir gerçektir.
Telipinu'dan sonra II.Tudhaliya'ya kadar arada hakkında bilgi sahibi olmadığımız krallar yer almaktadır. Tahta nasıl, hangi bağlantılarla geçtiklerini belgelerde herhangi bir açık kayıt olmadığı için bilemiyoruz.
Tahta ne yolla çıkmış olduğu kesin olarak bilinmeyen II.Tudhaliya'dan sonra krallık silsilesinde belgelerin yeterince açıklığa kavuşturamadığı hususlar olsa da Hitit krallığı yıkılıncaya kadar, en azından Eski Hitit dönemine bakarak
bir istikrarın bulunduğu söylenebilmektedir. İmparatorluk döneminde veliahdın belirlenmesinde ya da belgelerdeki yeterince açık olmayan bilgiler göz önüne alınarak daha geçerli bir ifadeyle tahta geçişte Hitit toplumunun ataerkil yapısına uygun kuralların geçerli olduğu açıkça ortaya çıkmaktadır. Eski Hitit Devleti zamanında da genel olarak aynı durumun geçerli olduğunu rahatlıkla söyleyebilmekle beraber, L Hattusili dönemine ilişkin iki ana tarihsel belgedeki bazı kayıtlar ve bunlarla birlikte yine aynı döneme ait bazı belgelerin yorumlanması sonucunda en azından bu döneme ait olmak üzere veliahdın belirlenmesinde, geçerli olan ataerkil geleneğin yanında, ancak ona rağmen,önemli bir güç ve mevki sahibi olan kraliyet ailesi mensubu kadınların etkisi göze çarpmaktadır.
Makalenin Devamı için: http://dosya.tarihportali.org/files/lEpeWO1333046345.html
Turgut YiGiT - Ankara Üniversitesi, Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi, Tarih Bölümü.
M.Ö. 2. binyılın başlarındaki Asur Ticaret Kolonileri çağına ilişkin yazılı belgeler aracılığıyla varlıklarından ilk kez haberdar olduğumuz Hititlerin, Anadolu'nun siyasal sahnesinde kendilerini belirgin bir rolle göstermeleri, bu
çağın sonlarına doğru M.Ö. 18. yüzyılın ortalarındadır. Başkentleri Hattusa'da ele geçmiş olan zengin çivi yazılı arşiv belgelerinin okunması ve değerlendirilmesi ile M.Ö. 17. yüzyıl ortalarından krallığın M.Ö. 12. yüzyıl başlarındaki yıkılışına kadar olan Hitit siyasal tarihi ve kültürü hakkında geniş bilgi sahibi olmaktayız.
Anadolu'da M.Ö. 2. binyılda gelişmiş olan bu uygarlığa dair Hititçe çivi yazılı belgeler temelindeki araştırmalarla ataerkil geleneğin Hitit toplumsal ve siyasal yaşamında geçerli olduğu ortaya konulmuştur. Hitit krallarının tahta geçişlerinde de bu geleneğin geçerli olduğu, krallık silsilesi incelendiğinde kendiliğinden ortaya çıkar. Adları saptanabilen ilk Hitit kralları M.Ö.18. yüzyılda yaşadıkları belirlenen Pithana ve onun oğlu Anitta'dır. 'Anitta Metni' adı verilen, ancak bu kralın zamanından çok daha sonra yazılmış olarak günümüze ulaşmış olan bir belgeden onların adlarını öğrenmekteyiz. Yazılı belgeler olmadığı için arada neler olup bittiğini bilmediğimiz bir karanlık dönemden sonra, M.Ö. 17. yüzyılın ortalarından itibaren Hitit krallığı tarih sahnesindeki yerini daha güçlü ve uzun süreli olarak almıştır. Krallığın asıl kurucusu olarak kabul edilen I.Hattusili'den öncesine ait olmak üzere, ölmüş kral, kraliçe ya da kraliyet ailesi mensupları için sunulacak kurbanları düzenleyen kurban listelerinden saptanan bazı isimlerin2 krallık yapıp yapmadıkları kesin olarak bilinmez. I.Hattusili ile vasiyetname olarak adlandırılan belgesinde bildirilen ve krallık yaptıkları anlaşılan isimlerin, ayrıca bir başka belgeden hemen ondan önce krallık yaptığına dair tartışmalı da olsa bilgi edinilen bir kral ve kendisinden sonra tahtta görülen LMursili arasındaki bağ kesin olarak anlaşılamaz. LMursili'den sonra M.Ö. 16.yüzyılın ikinci yarısındaki Telipinu'ya kadar olan zaman ise Hitit sarayında sürekli entrikalar ve suikastIarın olduğu karışık bir dönemdir. Bu dönemde krallık genellikle cinayetlerle el değiştirmiş olarak görülür.
Devletin kuruluşundan Telipinu zamanına değin tahta geçişin belirli ve tam uyulan esasları olmadığı izlenimi uyanmaktadır. Her ne kadar yaşanmış olayların ayrıntısına belgelerden ulaşamıyor olsak da, kendisi de tahta mücadeleler sonucu geçmiş olduğu anlaşılan Telipinu' dan öncesine bakıldığında taht üzerindeki kavgaların, bu amaçla işlenen cinayetlerin devleti büyük bir kargaşaya ittiği görülmektedir. Telipinu, ferman niteliğindeki belgesinde, krallığın kendi dönemine kadar olan tarihini özet olarak vererek devletin içine düşmüş bulunduğu durumu da tasvir eder. Kraliyet ailesi içindeki krallık üzerine olan mücadelelerin devleti düşürdüğü zor duruma bir son vermek amacıyla söz konusu belgesinde tahta geçişi, veliahtlığı, belli bir düzene bağlamaya, belli kurallar getirmeye çalışır. Belgenin ilgili kısmı şöyledir:
"Kral ailesinde kan (cinayet) çoğaldı. Kraliçe Ctapariya öldü. Tekrar geldi. Prens Ammuna da öldü. Tanrının insanları da (şöyle) dediler: 'İşte Hattusa'da kan çoğaldı.' Ben Telipinu Hattusa'da meclisi (toplantıya) çağırdım. Bu andan itibaren Hattusa'da kraliyet ailesinin çocuğuna hiç kimse kötülük yapmasın. Ona bıçak çekmesin. Birinci sıradaki prens kral olsun. Eğer birinci sıradaki prens yoksa kim ikinci sıradaki oğul ise o kralolsun. Eğer bir prens yoksa, kim birinci sıradaki kız ise, ona bir içgüveyi alsınlar ve o kralolsun."
Metnin bundan sonraki bölümlerinde krallığın gelecekteki istikrarı ıçın verilen öğütler ve talimatlar yer almaktadır. Ataerkil geleneğin açık yansımasını gördüğümüz Telipinu Fermanı ile yerleştirilmeye çalışılan bu tahta geçişi düzenleyen kurallara, bundan sonraki Hitit tarihi boyunca uygulamada her zaman tam olarak riayet edildiğini söylemek mümkün değildir. Ancak Telipinu'dan önce görülen boyuttaki kargaşanın bundan sonra görülmedi ği de bir gerçektir.
Telipinu'dan sonra II.Tudhaliya'ya kadar arada hakkında bilgi sahibi olmadığımız krallar yer almaktadır. Tahta nasıl, hangi bağlantılarla geçtiklerini belgelerde herhangi bir açık kayıt olmadığı için bilemiyoruz.
Tahta ne yolla çıkmış olduğu kesin olarak bilinmeyen II.Tudhaliya'dan sonra krallık silsilesinde belgelerin yeterince açıklığa kavuşturamadığı hususlar olsa da Hitit krallığı yıkılıncaya kadar, en azından Eski Hitit dönemine bakarak
bir istikrarın bulunduğu söylenebilmektedir. İmparatorluk döneminde veliahdın belirlenmesinde ya da belgelerdeki yeterince açık olmayan bilgiler göz önüne alınarak daha geçerli bir ifadeyle tahta geçişte Hitit toplumunun ataerkil yapısına uygun kuralların geçerli olduğu açıkça ortaya çıkmaktadır. Eski Hitit Devleti zamanında da genel olarak aynı durumun geçerli olduğunu rahatlıkla söyleyebilmekle beraber, L Hattusili dönemine ilişkin iki ana tarihsel belgedeki bazı kayıtlar ve bunlarla birlikte yine aynı döneme ait bazı belgelerin yorumlanması sonucunda en azından bu döneme ait olmak üzere veliahdın belirlenmesinde, geçerli olan ataerkil geleneğin yanında, ancak ona rağmen,önemli bir güç ve mevki sahibi olan kraliyet ailesi mensubu kadınların etkisi göze çarpmaktadır.
Makalenin Devamı için: http://dosya.tarihportali.org/files/lEpeWO1333046345.html
Son düzenleme: