A
Çevrimdışı
abdullahkarataş
New member
Barnaba İncili Nedir?
İncil nüshalarından aslına en yakın
olanı.
Oniki Havari'den biri olup olmadığı ihtilaflı olan Barnaba, aslen Kıbrıslı olup yahudi
bir aileden doğmuştur. Asıl adı Joseph (Yusuf)'tur. Barnaba ise "teselli oğlu" anlamında ona
sonradan verilmiş bir lâkaptır. (Kitabı Mukaddes, Resullerin İşleri, IV, 36-37; Encyclopedia
Britannica, U.S.A. 1970, III,171: Türk Ansiklopedisi, İstanbul 1967, V, 265).
Hz. İsa'nın tebliğini yaymaya çalıştığı üç yıllık süre içerisinde zamanının büyük bir kısmını onun yakın
takipçisi olarak geçirmiştir. Hz. İsa'dan öğrendiklerini ve duyduklarını bir kitapta topladığı
bilinmektedir. Bu kitaba, onun adına izafeten "Barnaba İncili" denilmekte, ancak, kitabını ne
zaman yazdığı kesin olarak bilinememektedir.
Barnaba İncili M.S. 325'e kadar
İskenderiyye kiliselerinde kabul edilmiştir. İsa'nın doğumundan sonraki birinci ve ikinci asırlarda,
Tevhîd'i desteklemiş olan İraneus'un (M.S. 120-200) yazılarında elden ele dolaşmıştır. M.S.
325'te meşhur İznik Konsülü toplandı. Teslis akîdesi, Pavlus hristiyanlığının resmi doktrini
olarak ilân edildi. Kilisenin resmi İncilleri olarak Matta, Markos, Luka ve Yuhanna İncilleri
seçildi. Barnaba İncili de dahil geri kalan bütün İnciller'in okunması ve elde bulundurulması
yasaklandı. Barnaba İncili hakkında sürdürülen bu yasaklama kararları, ileriki tarihlerde de
devam etti. M.S. 366'da Papa Damasus'un (M.S. 304-384) da, İncil'in okunmaması için bir
karar çıkarttığı söylenmektedir. Bu karar M.S. 395'te ölen Kaesaria Piskoposu Gelasus
tarafından da desteklendi. Onun Apokrifal kitaplar listesinde Barnaba İncili de vardı. Apokrifa,
basitçe "halktan gizlenmiş" demektir. Papa'nın, yasaklanmış kitaplar listesine Barnaba İncili'ni
de almış olması, en azından, İncil'in varlığını göstermektedir. Ayrıca Papa'nın, M.S. 383'te
Barnaba İncili'nin bir kopyasını ele geçirdiği ve kendi özel kütüphanesinde sakladığı da bir
gerçektir (Muhammed Ataurrahim, Jesus Prophet of İslâm, England 1977, s. 39-41
).
Barnaba İncili hakkında çıkartılan bütün bu yasaklama kararları ve İncil'in
okunmaması için alınan tedbirler pek başarılı olamadı. İncil, günümüze kadar varlığını sürdürdü.
Onun günümüze kadar gelmesini sağlayan Fra Marino adında bir keşiş olmuştur. Şöyle
ki:
Barnaba İncili'nin İngilizce çevirisinin yapıldığı el yazması, Papa Sextus'ta
(1589-1590) bulunuyordu. Sextus, İncil'den geniş çapta faydalanmış olan İraneus'un yazılarını
okuduktan sonra İncil ile yakından ilgilenen Fra Marino ile arkadaş oldu. Bir gün Marino,
Sextus'u ziyarete gitti. Birlikte öğle yemeği yediler. Yemekten sonra Papa uykuya daldı. Keşiş
Marino, Papa'nın özel kütüphanesindeki kitapları gözden geçirmeye başladı ve Barnaba
İncili'nin İtalyanca el yazmasını ele geçirdi. İncil'i elbisesinin yeni içerisine gizliyerek oradan
ayrıldı ve Vatikan'a geldi. Bu yazma daha sonra, Amsterdam'da büyük bir ün ve otorite sahibi,
hayatı boyunca bu esere büyük bir değer verdiği bilinen bir şahsa ulaşıncaya kadar elden ele
dolaştı. Onun ölümünden sonra da Prusya Kralı temsilcisi J.E. Kramer'in eline geçti. 1713'de
Kramer bu yazmayı, kitaplar uzmanı meşhur Savoy'lu Prens Eugen'e takdim etti. 1738'de,
kütüphanesi ile birlikte bu yazma da Viyana'daki Hofbibliothek'e nakledildi ve halen oradadır.
Erken kilise tarihçilerinden önemli bir zat olan Toland, bu yazmayı incelemiş ve ölümünden
sonra 1747'de basılmış olan muhtelif çalışmalarında ona atıflarda bulunmuştur. İncil hakkında
şöyle der: "Bu, tıpkı kutsal bir kitap görünümündedir." (Ataurrahim, a.g.e, s.
41-42).
Barnaba İncili'nin İtalyanca el yazması Canon ve Mrs. Ragg tarafından
İngilizce'ye çevrildi ve 1907'de Oxford Üniversitesi matbaasında basıldı ve yayımlandı. İngilizce
çevirinin hemen tamamı aniden ve gizemli bir şekilde piyasadan kayboldu. Bu çeviriden yalnız
ikisinin varlığı bilinmektedir: Biri British Museum'da, diğeri de Washington Kongre
Kütüphanesi'ndedir. Kongre Kütüphanesi'nden kitabın bir mikro-film kopyası ele geçirildi ve
İngilizce çevirinin yeni bir baskısı Pakistan'da yapıldı. Bu baskının bir kopyası, gözden geçirilmiş
yeni bir baskı amacıyla kullanıldı. (Ataurrahim, a.g.e., s. 42).
Barnaba İncili yirminci
yüzyılın başında, Mısır'da, Dr. Halil Seâde tarafından Arapça'ya çevrilmiş ve esere bir de
mukaddime yazılarak Muhammed Reşid Rıza tarafından da neşredilmiştir. (Ahmed Şelebi,
Mukârenetü'l-Edyân, Mısır 1984, II, 215).
Son zamanlarda ülkemizde de İncil'in izlerine
rastlandığı ve üzerinde bazı çalışmaların yapıldığı bilinmektedir: Bunlardan biri, Abdurrahman
Aygün'ün "İncil-i Barnaba ve Hz. Peygamber Efendimiz Hakkındaki Tebşîrâtı" isimli basılmamış
eseridir. Eser 1942'de yazılmıştır. (bk. Osman Cilacı, "Barnaba İncili Üzerine Bir Türkçe Yazma
", Diyanet Dergisi, Ekim-Kasım-Aralık,1983, cilt:19, sayı: 4, s. 25-35) Yine 1984'te Hakkari
civarında bir mağarada, Ârâmî dilinde ve Süryânî alfabesi ile yazılmış bir kitap bulunduğu ve
bunun Barnaba İncili olduğu, yurt dışına kaçırılmak istenirken yakalandığı da bilinmektedir. (bk.
İlim ve Sanat, Mart-Nisan 1986, sayı: 6, s. 91-94). Ayrıca, "Barnaba İncili" adıyla Mehmet Yıldız
tarafından İngilizce'den dilimize çevrilen bir eser de 1988 yılı içerisinde Kültür Basın Yayın Birliği
tarafından neşredilmiştir.
Barnaba İncili'nin diğer dört İncil' den ayrıldığı en önemli
noktalar şunlardır: 1- Barnaba İncili, Hz. İsa'nın ilâh veya Allah'ın oğlu olduğunu kabul etmez.
2-Hz. İbrahim'in kurban olarak takdim ettiği oğlu Tevrat'ta belirtildiği ve hristiyan inançlarında
anlatıldığı gibi İshak değil, İsmâil (a.s.)'dır. 3-Beklenen Mesih Hz. İsa değil Hz. Muhammed'dir.
4-Hz. İsa çarmıha gerilmemiş, Yahuda İskariyoth adında biri ona benzetilmiştir. (Muhammed Ebu
Zehre, Hristiyanlık Üzerine Konferanslar, Trc. Âkif Nuri, İstanbul 1978, s.
105-107).
Yazan:AHMET GÜÇ
Barnaba İncili’nin Tarih ve Coğrafya ile İlgili Çelişkileri
İncil’deki gerçek Barnaba aslen Kıbrıslı olup asıl adı Yusuf’tu ve Yahudiler’in en eğitimli kavmi olan Levililer’dendi. İsa’nın havarileri onu Barnaba “Cesaret Verici” diye adlandırmışlardı (İncil: Elçilerin İşleri 4:36-37). Barnaba, ait olduğu milletin yurdunu ve yaşadığı yüzyıl olan 1. yüzyıldaki durumu çok iyi biliyordu. Barnaba İncili’nin yazarı da bunları bildiği iddiasındadır.
Ama, buna karşın eser, 1. yüzyıl Filistin’inde yaşayan Barnaba gibi tahsilli bir Yahudi’nin yapmayacağı tarihi ve coğrafi hatalarla doludur. Bu eserin 1. yüzyıl Filistin’inin değil, ortaçağ Avrupası’nın toplumunu anlattığını hemen anlamak çok kolaydır. Birkaç örnek vermek gerekirse:
1. Barnaba’nın bizi hayrette düşüren ilk hatası, Nasıra ve Kudüs şehirlerinin bir göl ya da deniz kıyısında bulunduğunu sanmasıdır. Bilindiği gibi Hz. İsa’nın büyüdüğü Nasıra kenti, en yakın göl olan Celile gölünden 600 metre kadar yükseklikte ve 25 kilometre kadar uzaklıkta bulunmaktadır—ve antik çağda bunun gibi bir mesafe uzak sayılırdı. Kudüs ise 811 metre yükseklikte ve en yakın göl olan Lut Gölü’nden 23 kilometre kadar uzaklıkta bulunmaktadır. Ama Barnaba’nın 20. bölümüne göre, “İsa Galile denizine gitti ve bir gemiye binerek Nasıra’ya doğru yola çıktı...
Nasıra kentine gelince denizciler, İsa ne yaptıysa hepsini yaydılar.” Dahası var. 151. bölüme göre Hz. İsa’nın bindiği gemi Nasıra “limanından” (!) çıkıp uzaklaşıyormuş. Bu gemi yolculuğu nerede son buluyormuş biliyor musunuz? Kudüs’te!! Bölüm 152’de şunları okuyoruz, “İsa Kudüs’e gelip de...” Anlaşılan, Barnaba’ ya göre Nasıra’dan Kudüs’e gemiyle gidilebilir! Tıpkı günümüzde, “Ankara’dan bir gemiye binip Adana’ya gittim” demek gibi!
2. Barnaba’nın 119. bölümünde İsa’nın şekerden söz ettiği yazılıdır. Ama şeker Akdeniz yöresine ancak İ.S. 7. yüzyılda, Müslüman Araplar sayesinde girmeye başladı. Şeker sanayiini Araplar İranlılar’dan, İranlılar ise İ.S. 6. yüzyılda Hintliler’den öğrenmişlerdi.
Avrupalılar şeker sanayiini Müslüman Araplar’dan öğrendiler. Şeker 1. yüzyıl Filistini’nde bilinmeyen bir maddeydi. Okuyucu şunu anlamalıdır ki, Hz. İsa’nın şekerden söz etmesi, otomobilden söz etmesi kadar gülünç olurdu. Barnaba İncili’nde şekerden söz edilmesi yazarın sahtekârlığını açığa vurmaktadır.
3. Barnaba’nın 54. bölümünde 60 “minuti”ye bölünen bir altın dinardan söz ediliyor. Hz. İsa’nın zamanında ise, Roma İmparatorluğu’nda dinar, altından değil gümüşten yapılırdı. Her Roma dinarı 16 “as”a, her “as” da 4 “kuadrans”a eşitti. “Minuti” diye bir para birimi yoktu.
“Minuti” denilen para birimi yüzlerce yıl sonra ortaya çıkmış ve Roma İmparatorluğu’nda değil, İspanya’da kullanılmıştır. Barnaba İncili’nin yazarı 1. yüzyılda Filistin’de var olmayan bir paradan söz etmekte ve uydurma kitabında para birimi olarak bunu göstermektedir. Alınan tüm tedbirlere rağmen, herhangi bir sahte eser kendini ele verir. Barnaba İncili de bu konuda bir istisna değildir.
4. Barnaba İncili’nin 121. bölümünde anlatılan mahkeme işlemi ancak yüzyıllar sonra ortaçağda kullanılan usuldedir. Sanık, yargıç tarafından sorguya çekilirken noter onun tanıklığını özetleyip kaydeder. Hz. İsa’nın yaşadığı 1. yüzyılda böyle bir usul yoktu.
5. Barnaba İncili’nin 152. bölümünde “tahta fıçılar”dan bahsediliyor, ancak 1. yüzyılda şarabı korumak için tahta fıçılar kullanmak hiç bilinmeyen bir şeydi. O dönemde yaşayan insanlar deriden tulumlar kullanırlardı. (Bkz. İncil: Matta 9:17)
6. Barnaba İncili’nin anlatım tarzı bile dikkat çeker. 222 bölümden oluşan bu eserin İtalyanca metni, Toskanalı ve Venedikli diatessaronları örnek almıştır. İ.S. 13. ve 14. yüzyıllarda hazırlanan bu diatessaronlar (yani, gerçek İncil’in dört “müjde kısmı” özetleyip tek cilt haline getiren eserler) İtalya’da çok rağbet gördü. Bu ebatta diatessaronlar ilk defa olarak 13. yüzyılda yazıldığına göre Barnaba İncili de ortaçağda yazılmış olsa gerek, ne diyorsunuz?
Sahte Barnaba sık sık büyük Hıristiyan bilgini Jerom’un İ.S. 4 yüzyılda yaptığı Tevrat, Zebur ve İncil’in Latince Vulgat çevirisinden aktarmalar yapıyor. (Bkz. bölüm 74 ve Zebur: Mezmur 84:6; bölüm 12 ve Zebur: Mezmur 110:3; bölüm 118 ve Tevrat: Yeremya’nın Mersiyeleri 3:51, bölüm 4 ve İncil: Luka 2:15).
Ayrıca, Barnaba İncili’nde Dante’nin şiirlerinden (İ.S. 1265-1321) bir sürü aktarmanın bulunması, bu eserin ortaçağda yazıldığına dair başka bir kanıt oluşturur (Bkz. bölüm 60, 78, 106, 135, 217).
Barnaba İncili’nin Kutsal Kitap ile Çelişkileri - Sahte Barnaba’ya göre (bölüm 3 ve 217) Pontiyus Pilatus, Hz. İsa’nın hem doğumunda hem de ölümünde Yahudiye (Filistin) ilinin Romalı valisiydi. Oysa İncil’e (İncil: Luka 3:1), İ.S. 1 yüzyılda yaşayan Yahudi tarihçisi Yosefus’a ve diğer 1. yüzyıl Roma tarih kayıtlarına göre Pilatus, İ.S. 26 yılında, Roma İmparatoru Tiberyus’un döneminde vali atandı.
-Sahte Barnaba, 93. bölümde diyor ki, Yahudi başkâhini (en yüksek din görevlisi), kral Hirodes ve vali Pilatus’la birlikte “İsa’nın önünde rükuya varıp tapınmak istiyordu!” Ama başkâhin ile diğer Yahudi din adamları Hz. İsa’nın can düşmanlarıydı. İkiyüzlülüklerini açığa vurduğu için O’nu yakalayıp ölüme mahkûm etmek istiyorlardı. Doğal olarak, kesinlikle O’na tapınmak istemezlerdi! (İncil: Luka 22:47-54, 66-71; 23:1-23)
- İncil’de Hz. İsa’nın, “Mesih” (Tanrı’nın seçtiği Kurtarıcı) olduğu defalarca belirtiliyor (Tevrat: Danyel 9:24-26; Zebur: Mezmur 22:7-12; İncil: Matta 16:13-17; İncil: Yuhanna 1:41; 4:25-26), ama sahte Barnaba (bölüm 96) bunu inkâr ediyor. Kur’an dahi en azından 7 kere Hz. İsa’nın “Mesih” olduğunu açıkça belirtiyor (3:45; 4:157, 172; 5:17, 72; 9:30- 31).
-İncil’e göre Pavlus, İncil’de büyük yer tutan mektupların yazarıdır. Oysa sahte Barnaba, Pavlus’un aldatılmış biri olduğunu söylemektedir (bölüm 222). Bunun gibi sözler, sahte Barnaba’nın bu kitabı tamamen Hıristiyanlık karşıtı propaganda maksatlı olarak yazdığını gösterir.
Barnaba İncili'nin Kuran İle Çelişkileri
- Kur’an’a göre (Kur’an: Bakara 2:29) yedi gök vardır. Oysa sahte Barnaba’ya göre göklerin sayısı dokuzdur. (bölüm 178)
-Kur’an’a göre (Kur’an: Meryem 19:23) doğum sancısı Meryem’i, bir hurma dalı(nın altı)na getirdi: “Keşke dedi, bundan önce ölseydim, unutulup gitseydim!” Ama sahte Barnaba’ya göre “Bakire (Hz. Meryem) çocuğunu sancısız doğurdu.” (bölüm 3)
-Sahte Barnaba, kitabının 44. bölümünde Yahudi din bilginlerini Tevrat metnini tahrif etmekle suçluyor. Bu suçlama herhalde Hz. İsa’nın zamanında veya daha önce yaşayan din bilginlerine yöneltilmiştir. Ama o zamanki din bilginlerinin Tevrat metnini değiştirdiklerini iddia eden hiçbir tarihsel kayıt bulunmamaktadır.
Kur’an da böyle bir iddiada bulunmuyor. Gerçi Yahudiler’i Tevrat’ı kasıtlı olarak yanlış yorumlamak ve yanlış aktarmakla suçluyor. Ama daha önce de gördüğümüz gibi, İslam peygamberi kendi zamanında okunan Tevrat’la İncil’in hakiki olduğunu biliyordu. (2:113; 2:136; 3:3-4,;3:23; 3:84; 5:44)
Bu tür hatalar o kadar çoktur ki, tarafsız Müslümanlar Barnaba İncili’nin 16. yüzyıla ait sahte bir eser olduğunu açıkça itiraf etmişlerdir. Örneğin, Pakistanlı Dr. Gulam Cilani Bark, Ağustos 1975’te Lucknow şehrinde basılan “Al-Furkan” dergisinin 48. sayfasında şunları yazmıştır: “Hıristiyanlar eldeki İncil-i Barnaba’nın hakiki olma iddiasını çürütmüşlerdir.
Buna göre eserin hakiki olma iddiası ancak Hz. Muhammed’in zamanından önce yazılmış bir kopyası ortaya çıkınca doğrulanabilir. Bu ise şimdiye kadar mümkün olmamıştır.” Barnaba İncili’nin sahte olduğunu kabul eden başka Müslüman bilginler vardır. (Abbas Mahmud el-Akkad, “News Bulletin of the Near Christian Council” Paskalya 1961, sayfa 9-11; Süleyman Şahid, İslam dergisi “İmpact”, Londra, 1 Ocak 1974; Prof. E.R. Hambye “İslam and the Modern Age,” New Delhi, Hindistan, Mayıs 1975; Prof. Muhammed Yahya el-Haşimi “Etudes Arabes” no. 48; vs.)
___________________________________________________________________________________________________
Batılı Hristiyan araştırmacıların yaptıkları tesbitlere göre bu İncil, ilk olarak İslâmî bir muhitte değil, aksine Batıda Hristiyan bir muhitte ortayaçıkmıştır. Onun Batıda ortaya çıkışını, XV veya XVI. yüzyıla dayandıranlar vardır. Latin rahip Framinyo, Hristiyan müellif Aryanos'un (İrenaus) bir risalesini ele geçirerek inceleyince, bu risalede Pavlos'un mektuplarından ve Barnaba'nın İncilinden bahsedildiğini, Pavlos'un görüşlerinin çürütülerek Barnaba'nın görüşlerinin tasdik edildiğini görmüştür. Aryanos'un bu mektubunu iyice inceleyen Framinyo, Barnaba'nın İncilini bularak bu İncil üzerinde çalışmaya karar vermiştir. Adı geçen rahip, o dönemde (XV. asrın sonları) papalık makamında oturan zatın yakınma sokularak onun güvenini sağlamayı başardıktan sonra, bu papa'nın kütüphanesine girmiş ve orada Barnaba'nın İncilini bulmuştur. Rahip Framinyo, Barnaba İncili üzerinde bir süre çalıştıkdan sonra, hem İslâmiyeti kabul etmiş, hem de bu İncili Hristiyan dünyasına tanıtmak için çalışmıştır.
Bugün elde mevcut olan en eski Barnaba İncili nüshası, 1709 yılında Prusya Kralının sarayında danışman olarak çalışan Krimer'in elinde bulunmuştur. Bu nüsha İtalyanca yazılmıştır. Bir süre sonra Viyana'daki krallık sarayına nakledilen bu nüsha, diğer nüshaların ana kaynağı kabul edilmektedir. Krimer'in bu nüshası, bir süre sonra meçhul bir kişi tarafından İtalyancadan, İspanyolcaya tercüme edilmiştir. İngiliz müsteşrik Sayel, bu kitabı Ispanyolcadan İngilizceye çevirmiş, daha sonra bu eserin başta Arapça olmak üzere muhtelif dillere tercümesi yapıldığı gibi, Italyancadan îngilizceye tercümesi de yapılmıştır.
Barnaba İncilinin M.S. V. asırda papalık tarafından yasaklanan kitaplar listesinde bulunmasının yanısıra, bu kitabın İslâmî bir muhitte değil, aksine mutaassıp Hristiyanlar arasında ortaya çıkması, kilisenin sahtelik suçlamasını mesnedsiz bırakmaktadır. Bu İncilin en eski nüshası, İtalyanca, yani Vatikan'ın ve papalığın konuştuğu dilde yazılı olarak bulunmuş, sonraları bu nüsha yine koyu Hristiyan bir muhitte İspanyolcaya çevrilmiş, daha sonra İngilizceye tercümesi yapılmış, yani herşey, Hristiyan dünyası içinde cereyan etmiş, olayın islâm dünyası ile uzaktan yakından hiçbir alakası olmamıştır. Kitabın Hristi-yanlığın koyu bir taassub içinde bulunduğu bir muhitte bulunmuş ve ter cümelerinin yine bu muhitte yapılmış olmasına rağmen Hristiyan araştırmacılar, Latin rahip Framinyo'nun onu bulup inceledikten sonra İslâmiyeti kabul etmesine bakarak bu İncili, Framinyo'nun yazdığına ve sahte olduğuna hükmetmişlerdir.
Nedense Hristiyan ilim adamları, Framinyo'nun savunmasını gözardı etmektedirler. Framinyo, Aryanos'un (İre-naus) risalesinde bu İncilden bahsedildiğini söylüyor, İncili kendisinin yazmadığını, aksine Aryanos'un risalesini okuduktan sonra yaptığı araştırmada bizzat Roma'da papalık kütüphanesinde bulduğunu ifade ediyor. Ayrıca en eski nüsha elinde bulunan kişi, sıradan bir kişi değil, aksine Hristiyan bir devlet olan Prusya krallığı sarayında danışman olarak çalışan bir Hristiyan rahiptir. O da kitabı saray kütüphanesinde buluyor. Bir müddet sonra bu kitap, diğer güçlü bir Hristiyan devlet olan Avusturya krallığı kraliyet kütüphanesine naklediliyor. İşin daha da önemlisi, bu İncil, Endülüslü müslümanları İspanya'dan çıkarmakla övünen mutaassıp Hristiyanlar tarafından kendi dillerine çevrilmiştir. Yine Protestanlığın en yoğun olduğu İngiltere'de, İngilizceye tercümeleri yapılmıştır. Mademki bu kitap sahte idi, niçin bunlar yapıldı? Bu koyu Hristiyanlar, kendi inançlarını çürütmek için yazılmış olan bu kitaba neden bu kadar önem verip onun üzerinde ciddî şekilde çalıştılar? Eğer bu Kitap, Müslümanlar tarafından uydurulmuş bir propaganda kitabı olsaydı, herhalde bu zahmetlere katlanmazlardı. Barnaba İncili, muhtemelen uzun yıllar gizli olarak elden ele dolaşmış ve iki dilde yazılı olarak XV. yüzyılda ortaya çıkmıştır.
Görüldüğü üzere Yeni Ahidin kanonizasyonundan sonra sayıları dört olarak tesbit edilen incillerin dışında, bir kısmı bu incillerden önce yazılmış yüzden fazla İncil vardı. Kilisenin iddia ettiği gibi bunların hepsi sahte miydi? Dört İncilin yazarları kendi incillerini yazarlarken, bu İncillerden faydalanmadılar mı? Bunların, İncillerini kaleme alırken Logia-dan, Q metninden ve Markos'un ilk İncilinden faydalandıklarını açıkça görmekteyiz. Bu durumda Dört İncilin yazarları, sahte sayılan İncillerden istifade etmiş olmaktadırlar. Acaba bu sahte İncillerden, dört İncile sahtelik bulaşmadı mı?
____________________________________________________________________________________________Bu yazı çeşitli web adreslerinden derlenmiştir.
İncil nüshalarından aslına en yakın
olanı.
Oniki Havari'den biri olup olmadığı ihtilaflı olan Barnaba, aslen Kıbrıslı olup yahudi
bir aileden doğmuştur. Asıl adı Joseph (Yusuf)'tur. Barnaba ise "teselli oğlu" anlamında ona
sonradan verilmiş bir lâkaptır. (Kitabı Mukaddes, Resullerin İşleri, IV, 36-37; Encyclopedia
Britannica, U.S.A. 1970, III,171: Türk Ansiklopedisi, İstanbul 1967, V, 265).
Hz. İsa'nın tebliğini yaymaya çalıştığı üç yıllık süre içerisinde zamanının büyük bir kısmını onun yakın
takipçisi olarak geçirmiştir. Hz. İsa'dan öğrendiklerini ve duyduklarını bir kitapta topladığı
bilinmektedir. Bu kitaba, onun adına izafeten "Barnaba İncili" denilmekte, ancak, kitabını ne
zaman yazdığı kesin olarak bilinememektedir.
Barnaba İncili M.S. 325'e kadar
İskenderiyye kiliselerinde kabul edilmiştir. İsa'nın doğumundan sonraki birinci ve ikinci asırlarda,
Tevhîd'i desteklemiş olan İraneus'un (M.S. 120-200) yazılarında elden ele dolaşmıştır. M.S.
325'te meşhur İznik Konsülü toplandı. Teslis akîdesi, Pavlus hristiyanlığının resmi doktrini
olarak ilân edildi. Kilisenin resmi İncilleri olarak Matta, Markos, Luka ve Yuhanna İncilleri
seçildi. Barnaba İncili de dahil geri kalan bütün İnciller'in okunması ve elde bulundurulması
yasaklandı. Barnaba İncili hakkında sürdürülen bu yasaklama kararları, ileriki tarihlerde de
devam etti. M.S. 366'da Papa Damasus'un (M.S. 304-384) da, İncil'in okunmaması için bir
karar çıkarttığı söylenmektedir. Bu karar M.S. 395'te ölen Kaesaria Piskoposu Gelasus
tarafından da desteklendi. Onun Apokrifal kitaplar listesinde Barnaba İncili de vardı. Apokrifa,
basitçe "halktan gizlenmiş" demektir. Papa'nın, yasaklanmış kitaplar listesine Barnaba İncili'ni
de almış olması, en azından, İncil'in varlığını göstermektedir. Ayrıca Papa'nın, M.S. 383'te
Barnaba İncili'nin bir kopyasını ele geçirdiği ve kendi özel kütüphanesinde sakladığı da bir
gerçektir (Muhammed Ataurrahim, Jesus Prophet of İslâm, England 1977, s. 39-41
).
Barnaba İncili hakkında çıkartılan bütün bu yasaklama kararları ve İncil'in
okunmaması için alınan tedbirler pek başarılı olamadı. İncil, günümüze kadar varlığını sürdürdü.
Onun günümüze kadar gelmesini sağlayan Fra Marino adında bir keşiş olmuştur. Şöyle
ki:
Barnaba İncili'nin İngilizce çevirisinin yapıldığı el yazması, Papa Sextus'ta
(1589-1590) bulunuyordu. Sextus, İncil'den geniş çapta faydalanmış olan İraneus'un yazılarını
okuduktan sonra İncil ile yakından ilgilenen Fra Marino ile arkadaş oldu. Bir gün Marino,
Sextus'u ziyarete gitti. Birlikte öğle yemeği yediler. Yemekten sonra Papa uykuya daldı. Keşiş
Marino, Papa'nın özel kütüphanesindeki kitapları gözden geçirmeye başladı ve Barnaba
İncili'nin İtalyanca el yazmasını ele geçirdi. İncil'i elbisesinin yeni içerisine gizliyerek oradan
ayrıldı ve Vatikan'a geldi. Bu yazma daha sonra, Amsterdam'da büyük bir ün ve otorite sahibi,
hayatı boyunca bu esere büyük bir değer verdiği bilinen bir şahsa ulaşıncaya kadar elden ele
dolaştı. Onun ölümünden sonra da Prusya Kralı temsilcisi J.E. Kramer'in eline geçti. 1713'de
Kramer bu yazmayı, kitaplar uzmanı meşhur Savoy'lu Prens Eugen'e takdim etti. 1738'de,
kütüphanesi ile birlikte bu yazma da Viyana'daki Hofbibliothek'e nakledildi ve halen oradadır.
Erken kilise tarihçilerinden önemli bir zat olan Toland, bu yazmayı incelemiş ve ölümünden
sonra 1747'de basılmış olan muhtelif çalışmalarında ona atıflarda bulunmuştur. İncil hakkında
şöyle der: "Bu, tıpkı kutsal bir kitap görünümündedir." (Ataurrahim, a.g.e, s.
41-42).
Barnaba İncili'nin İtalyanca el yazması Canon ve Mrs. Ragg tarafından
İngilizce'ye çevrildi ve 1907'de Oxford Üniversitesi matbaasında basıldı ve yayımlandı. İngilizce
çevirinin hemen tamamı aniden ve gizemli bir şekilde piyasadan kayboldu. Bu çeviriden yalnız
ikisinin varlığı bilinmektedir: Biri British Museum'da, diğeri de Washington Kongre
Kütüphanesi'ndedir. Kongre Kütüphanesi'nden kitabın bir mikro-film kopyası ele geçirildi ve
İngilizce çevirinin yeni bir baskısı Pakistan'da yapıldı. Bu baskının bir kopyası, gözden geçirilmiş
yeni bir baskı amacıyla kullanıldı. (Ataurrahim, a.g.e., s. 42).
Barnaba İncili yirminci
yüzyılın başında, Mısır'da, Dr. Halil Seâde tarafından Arapça'ya çevrilmiş ve esere bir de
mukaddime yazılarak Muhammed Reşid Rıza tarafından da neşredilmiştir. (Ahmed Şelebi,
Mukârenetü'l-Edyân, Mısır 1984, II, 215).
Son zamanlarda ülkemizde de İncil'in izlerine
rastlandığı ve üzerinde bazı çalışmaların yapıldığı bilinmektedir: Bunlardan biri, Abdurrahman
Aygün'ün "İncil-i Barnaba ve Hz. Peygamber Efendimiz Hakkındaki Tebşîrâtı" isimli basılmamış
eseridir. Eser 1942'de yazılmıştır. (bk. Osman Cilacı, "Barnaba İncili Üzerine Bir Türkçe Yazma
", Diyanet Dergisi, Ekim-Kasım-Aralık,1983, cilt:19, sayı: 4, s. 25-35) Yine 1984'te Hakkari
civarında bir mağarada, Ârâmî dilinde ve Süryânî alfabesi ile yazılmış bir kitap bulunduğu ve
bunun Barnaba İncili olduğu, yurt dışına kaçırılmak istenirken yakalandığı da bilinmektedir. (bk.
İlim ve Sanat, Mart-Nisan 1986, sayı: 6, s. 91-94). Ayrıca, "Barnaba İncili" adıyla Mehmet Yıldız
tarafından İngilizce'den dilimize çevrilen bir eser de 1988 yılı içerisinde Kültür Basın Yayın Birliği
tarafından neşredilmiştir.
Barnaba İncili'nin diğer dört İncil' den ayrıldığı en önemli
noktalar şunlardır: 1- Barnaba İncili, Hz. İsa'nın ilâh veya Allah'ın oğlu olduğunu kabul etmez.
2-Hz. İbrahim'in kurban olarak takdim ettiği oğlu Tevrat'ta belirtildiği ve hristiyan inançlarında
anlatıldığı gibi İshak değil, İsmâil (a.s.)'dır. 3-Beklenen Mesih Hz. İsa değil Hz. Muhammed'dir.
4-Hz. İsa çarmıha gerilmemiş, Yahuda İskariyoth adında biri ona benzetilmiştir. (Muhammed Ebu
Zehre, Hristiyanlık Üzerine Konferanslar, Trc. Âkif Nuri, İstanbul 1978, s.
105-107).
Yazan:AHMET GÜÇ
Barnaba İncili’nin Tarih ve Coğrafya ile İlgili Çelişkileri
İncil’deki gerçek Barnaba aslen Kıbrıslı olup asıl adı Yusuf’tu ve Yahudiler’in en eğitimli kavmi olan Levililer’dendi. İsa’nın havarileri onu Barnaba “Cesaret Verici” diye adlandırmışlardı (İncil: Elçilerin İşleri 4:36-37). Barnaba, ait olduğu milletin yurdunu ve yaşadığı yüzyıl olan 1. yüzyıldaki durumu çok iyi biliyordu. Barnaba İncili’nin yazarı da bunları bildiği iddiasındadır.
Ama, buna karşın eser, 1. yüzyıl Filistin’inde yaşayan Barnaba gibi tahsilli bir Yahudi’nin yapmayacağı tarihi ve coğrafi hatalarla doludur. Bu eserin 1. yüzyıl Filistin’inin değil, ortaçağ Avrupası’nın toplumunu anlattığını hemen anlamak çok kolaydır. Birkaç örnek vermek gerekirse:
1. Barnaba’nın bizi hayrette düşüren ilk hatası, Nasıra ve Kudüs şehirlerinin bir göl ya da deniz kıyısında bulunduğunu sanmasıdır. Bilindiği gibi Hz. İsa’nın büyüdüğü Nasıra kenti, en yakın göl olan Celile gölünden 600 metre kadar yükseklikte ve 25 kilometre kadar uzaklıkta bulunmaktadır—ve antik çağda bunun gibi bir mesafe uzak sayılırdı. Kudüs ise 811 metre yükseklikte ve en yakın göl olan Lut Gölü’nden 23 kilometre kadar uzaklıkta bulunmaktadır. Ama Barnaba’nın 20. bölümüne göre, “İsa Galile denizine gitti ve bir gemiye binerek Nasıra’ya doğru yola çıktı...
Nasıra kentine gelince denizciler, İsa ne yaptıysa hepsini yaydılar.” Dahası var. 151. bölüme göre Hz. İsa’nın bindiği gemi Nasıra “limanından” (!) çıkıp uzaklaşıyormuş. Bu gemi yolculuğu nerede son buluyormuş biliyor musunuz? Kudüs’te!! Bölüm 152’de şunları okuyoruz, “İsa Kudüs’e gelip de...” Anlaşılan, Barnaba’ ya göre Nasıra’dan Kudüs’e gemiyle gidilebilir! Tıpkı günümüzde, “Ankara’dan bir gemiye binip Adana’ya gittim” demek gibi!
2. Barnaba’nın 119. bölümünde İsa’nın şekerden söz ettiği yazılıdır. Ama şeker Akdeniz yöresine ancak İ.S. 7. yüzyılda, Müslüman Araplar sayesinde girmeye başladı. Şeker sanayiini Araplar İranlılar’dan, İranlılar ise İ.S. 6. yüzyılda Hintliler’den öğrenmişlerdi.
Avrupalılar şeker sanayiini Müslüman Araplar’dan öğrendiler. Şeker 1. yüzyıl Filistini’nde bilinmeyen bir maddeydi. Okuyucu şunu anlamalıdır ki, Hz. İsa’nın şekerden söz etmesi, otomobilden söz etmesi kadar gülünç olurdu. Barnaba İncili’nde şekerden söz edilmesi yazarın sahtekârlığını açığa vurmaktadır.
3. Barnaba’nın 54. bölümünde 60 “minuti”ye bölünen bir altın dinardan söz ediliyor. Hz. İsa’nın zamanında ise, Roma İmparatorluğu’nda dinar, altından değil gümüşten yapılırdı. Her Roma dinarı 16 “as”a, her “as” da 4 “kuadrans”a eşitti. “Minuti” diye bir para birimi yoktu.
“Minuti” denilen para birimi yüzlerce yıl sonra ortaya çıkmış ve Roma İmparatorluğu’nda değil, İspanya’da kullanılmıştır. Barnaba İncili’nin yazarı 1. yüzyılda Filistin’de var olmayan bir paradan söz etmekte ve uydurma kitabında para birimi olarak bunu göstermektedir. Alınan tüm tedbirlere rağmen, herhangi bir sahte eser kendini ele verir. Barnaba İncili de bu konuda bir istisna değildir.
4. Barnaba İncili’nin 121. bölümünde anlatılan mahkeme işlemi ancak yüzyıllar sonra ortaçağda kullanılan usuldedir. Sanık, yargıç tarafından sorguya çekilirken noter onun tanıklığını özetleyip kaydeder. Hz. İsa’nın yaşadığı 1. yüzyılda böyle bir usul yoktu.
5. Barnaba İncili’nin 152. bölümünde “tahta fıçılar”dan bahsediliyor, ancak 1. yüzyılda şarabı korumak için tahta fıçılar kullanmak hiç bilinmeyen bir şeydi. O dönemde yaşayan insanlar deriden tulumlar kullanırlardı. (Bkz. İncil: Matta 9:17)
6. Barnaba İncili’nin anlatım tarzı bile dikkat çeker. 222 bölümden oluşan bu eserin İtalyanca metni, Toskanalı ve Venedikli diatessaronları örnek almıştır. İ.S. 13. ve 14. yüzyıllarda hazırlanan bu diatessaronlar (yani, gerçek İncil’in dört “müjde kısmı” özetleyip tek cilt haline getiren eserler) İtalya’da çok rağbet gördü. Bu ebatta diatessaronlar ilk defa olarak 13. yüzyılda yazıldığına göre Barnaba İncili de ortaçağda yazılmış olsa gerek, ne diyorsunuz?
Sahte Barnaba sık sık büyük Hıristiyan bilgini Jerom’un İ.S. 4 yüzyılda yaptığı Tevrat, Zebur ve İncil’in Latince Vulgat çevirisinden aktarmalar yapıyor. (Bkz. bölüm 74 ve Zebur: Mezmur 84:6; bölüm 12 ve Zebur: Mezmur 110:3; bölüm 118 ve Tevrat: Yeremya’nın Mersiyeleri 3:51, bölüm 4 ve İncil: Luka 2:15).
Ayrıca, Barnaba İncili’nde Dante’nin şiirlerinden (İ.S. 1265-1321) bir sürü aktarmanın bulunması, bu eserin ortaçağda yazıldığına dair başka bir kanıt oluşturur (Bkz. bölüm 60, 78, 106, 135, 217).
Barnaba İncili’nin Kutsal Kitap ile Çelişkileri - Sahte Barnaba’ya göre (bölüm 3 ve 217) Pontiyus Pilatus, Hz. İsa’nın hem doğumunda hem de ölümünde Yahudiye (Filistin) ilinin Romalı valisiydi. Oysa İncil’e (İncil: Luka 3:1), İ.S. 1 yüzyılda yaşayan Yahudi tarihçisi Yosefus’a ve diğer 1. yüzyıl Roma tarih kayıtlarına göre Pilatus, İ.S. 26 yılında, Roma İmparatoru Tiberyus’un döneminde vali atandı.
-Sahte Barnaba, 93. bölümde diyor ki, Yahudi başkâhini (en yüksek din görevlisi), kral Hirodes ve vali Pilatus’la birlikte “İsa’nın önünde rükuya varıp tapınmak istiyordu!” Ama başkâhin ile diğer Yahudi din adamları Hz. İsa’nın can düşmanlarıydı. İkiyüzlülüklerini açığa vurduğu için O’nu yakalayıp ölüme mahkûm etmek istiyorlardı. Doğal olarak, kesinlikle O’na tapınmak istemezlerdi! (İncil: Luka 22:47-54, 66-71; 23:1-23)
- İncil’de Hz. İsa’nın, “Mesih” (Tanrı’nın seçtiği Kurtarıcı) olduğu defalarca belirtiliyor (Tevrat: Danyel 9:24-26; Zebur: Mezmur 22:7-12; İncil: Matta 16:13-17; İncil: Yuhanna 1:41; 4:25-26), ama sahte Barnaba (bölüm 96) bunu inkâr ediyor. Kur’an dahi en azından 7 kere Hz. İsa’nın “Mesih” olduğunu açıkça belirtiyor (3:45; 4:157, 172; 5:17, 72; 9:30- 31).
-İncil’e göre Pavlus, İncil’de büyük yer tutan mektupların yazarıdır. Oysa sahte Barnaba, Pavlus’un aldatılmış biri olduğunu söylemektedir (bölüm 222). Bunun gibi sözler, sahte Barnaba’nın bu kitabı tamamen Hıristiyanlık karşıtı propaganda maksatlı olarak yazdığını gösterir.
Barnaba İncili'nin Kuran İle Çelişkileri
- Kur’an’a göre (Kur’an: Bakara 2:29) yedi gök vardır. Oysa sahte Barnaba’ya göre göklerin sayısı dokuzdur. (bölüm 178)
-Kur’an’a göre (Kur’an: Meryem 19:23) doğum sancısı Meryem’i, bir hurma dalı(nın altı)na getirdi: “Keşke dedi, bundan önce ölseydim, unutulup gitseydim!” Ama sahte Barnaba’ya göre “Bakire (Hz. Meryem) çocuğunu sancısız doğurdu.” (bölüm 3)
-Sahte Barnaba, kitabının 44. bölümünde Yahudi din bilginlerini Tevrat metnini tahrif etmekle suçluyor. Bu suçlama herhalde Hz. İsa’nın zamanında veya daha önce yaşayan din bilginlerine yöneltilmiştir. Ama o zamanki din bilginlerinin Tevrat metnini değiştirdiklerini iddia eden hiçbir tarihsel kayıt bulunmamaktadır.
Kur’an da böyle bir iddiada bulunmuyor. Gerçi Yahudiler’i Tevrat’ı kasıtlı olarak yanlış yorumlamak ve yanlış aktarmakla suçluyor. Ama daha önce de gördüğümüz gibi, İslam peygamberi kendi zamanında okunan Tevrat’la İncil’in hakiki olduğunu biliyordu. (2:113; 2:136; 3:3-4,;3:23; 3:84; 5:44)
Bu tür hatalar o kadar çoktur ki, tarafsız Müslümanlar Barnaba İncili’nin 16. yüzyıla ait sahte bir eser olduğunu açıkça itiraf etmişlerdir. Örneğin, Pakistanlı Dr. Gulam Cilani Bark, Ağustos 1975’te Lucknow şehrinde basılan “Al-Furkan” dergisinin 48. sayfasında şunları yazmıştır: “Hıristiyanlar eldeki İncil-i Barnaba’nın hakiki olma iddiasını çürütmüşlerdir.
Buna göre eserin hakiki olma iddiası ancak Hz. Muhammed’in zamanından önce yazılmış bir kopyası ortaya çıkınca doğrulanabilir. Bu ise şimdiye kadar mümkün olmamıştır.” Barnaba İncili’nin sahte olduğunu kabul eden başka Müslüman bilginler vardır. (Abbas Mahmud el-Akkad, “News Bulletin of the Near Christian Council” Paskalya 1961, sayfa 9-11; Süleyman Şahid, İslam dergisi “İmpact”, Londra, 1 Ocak 1974; Prof. E.R. Hambye “İslam and the Modern Age,” New Delhi, Hindistan, Mayıs 1975; Prof. Muhammed Yahya el-Haşimi “Etudes Arabes” no. 48; vs.)
___________________________________________________________________________________________________
BARNABA İNCİLİ-2
Kilise tarafından apokrif sayılan İnciller içinde en önemli olanlardan biri şüphesiz Barnaba İncilidir. Asıl adı Yusuf olan Barnaba, Hz. İsa'nın öğrencilerinden olup, Pavlos'un Hristiyan cemaatine kabul edilmesinde büyük rol oynamış bir kimsedir. O, bütün hayatını, Hristiyanlığı yayma uğrunda geçirmiştir. Barnaba, Markos'un hocası, Pavlos'un önderi bir kişi olduğu halde, Kilise ona nisbet edilen İncili reddetmektedir. Kilisenin iddiasına göre Barnaba İncili, XIV. asırda Hristiyanhktan İslâmiyete geçen bir kimse tarafından, kendisinin İslâmiyete geçişinde kendisini haklı göstermek için yazılmıştır ve bu İncil apokrif İnciller arasında yer almaktadır. Halbuki V. asrın sonlarında M.S.492 yılında tahta çıkan papanın, okunması yasak olan kitaplarla ilgili olarak çıkardığı emirnamesinde yasak kitaplar arasında Barnaba İncilinin de adı geçmektey-di. Bu durum, Barnaba İncilinin, XIV. yüzyılda yazılmış olması ihtimalini ortadan kaldırmaktadır. Kilisenin bu İncili reddetmesinin arkasındaki gerçek sebep, bu İncilde Hz. İsa'nın ilâhlığının ve teslis inancının reddedilmesi, çarmıh olayının kabul edilmemesi, Hz.İsa'nın bir peygamber olduğunun açıkça zikredilmesi gibi, bugünkü resmî Hristiyan doktrinine aykırı şeylerin yer almasıdır.Batılı Hristiyan araştırmacıların yaptıkları tesbitlere göre bu İncil, ilk olarak İslâmî bir muhitte değil, aksine Batıda Hristiyan bir muhitte ortayaçıkmıştır. Onun Batıda ortaya çıkışını, XV veya XVI. yüzyıla dayandıranlar vardır. Latin rahip Framinyo, Hristiyan müellif Aryanos'un (İrenaus) bir risalesini ele geçirerek inceleyince, bu risalede Pavlos'un mektuplarından ve Barnaba'nın İncilinden bahsedildiğini, Pavlos'un görüşlerinin çürütülerek Barnaba'nın görüşlerinin tasdik edildiğini görmüştür. Aryanos'un bu mektubunu iyice inceleyen Framinyo, Barnaba'nın İncilini bularak bu İncil üzerinde çalışmaya karar vermiştir. Adı geçen rahip, o dönemde (XV. asrın sonları) papalık makamında oturan zatın yakınma sokularak onun güvenini sağlamayı başardıktan sonra, bu papa'nın kütüphanesine girmiş ve orada Barnaba'nın İncilini bulmuştur. Rahip Framinyo, Barnaba İncili üzerinde bir süre çalıştıkdan sonra, hem İslâmiyeti kabul etmiş, hem de bu İncili Hristiyan dünyasına tanıtmak için çalışmıştır.
Bugün elde mevcut olan en eski Barnaba İncili nüshası, 1709 yılında Prusya Kralının sarayında danışman olarak çalışan Krimer'in elinde bulunmuştur. Bu nüsha İtalyanca yazılmıştır. Bir süre sonra Viyana'daki krallık sarayına nakledilen bu nüsha, diğer nüshaların ana kaynağı kabul edilmektedir. Krimer'in bu nüshası, bir süre sonra meçhul bir kişi tarafından İtalyancadan, İspanyolcaya tercüme edilmiştir. İngiliz müsteşrik Sayel, bu kitabı Ispanyolcadan İngilizceye çevirmiş, daha sonra bu eserin başta Arapça olmak üzere muhtelif dillere tercümesi yapıldığı gibi, Italyancadan îngilizceye tercümesi de yapılmıştır.
Barnaba İncilinin M.S. V. asırda papalık tarafından yasaklanan kitaplar listesinde bulunmasının yanısıra, bu kitabın İslâmî bir muhitte değil, aksine mutaassıp Hristiyanlar arasında ortaya çıkması, kilisenin sahtelik suçlamasını mesnedsiz bırakmaktadır. Bu İncilin en eski nüshası, İtalyanca, yani Vatikan'ın ve papalığın konuştuğu dilde yazılı olarak bulunmuş, sonraları bu nüsha yine koyu Hristiyan bir muhitte İspanyolcaya çevrilmiş, daha sonra İngilizceye tercümesi yapılmış, yani herşey, Hristiyan dünyası içinde cereyan etmiş, olayın islâm dünyası ile uzaktan yakından hiçbir alakası olmamıştır. Kitabın Hristi-yanlığın koyu bir taassub içinde bulunduğu bir muhitte bulunmuş ve ter cümelerinin yine bu muhitte yapılmış olmasına rağmen Hristiyan araştırmacılar, Latin rahip Framinyo'nun onu bulup inceledikten sonra İslâmiyeti kabul etmesine bakarak bu İncili, Framinyo'nun yazdığına ve sahte olduğuna hükmetmişlerdir.
Nedense Hristiyan ilim adamları, Framinyo'nun savunmasını gözardı etmektedirler. Framinyo, Aryanos'un (İre-naus) risalesinde bu İncilden bahsedildiğini söylüyor, İncili kendisinin yazmadığını, aksine Aryanos'un risalesini okuduktan sonra yaptığı araştırmada bizzat Roma'da papalık kütüphanesinde bulduğunu ifade ediyor. Ayrıca en eski nüsha elinde bulunan kişi, sıradan bir kişi değil, aksine Hristiyan bir devlet olan Prusya krallığı sarayında danışman olarak çalışan bir Hristiyan rahiptir. O da kitabı saray kütüphanesinde buluyor. Bir müddet sonra bu kitap, diğer güçlü bir Hristiyan devlet olan Avusturya krallığı kraliyet kütüphanesine naklediliyor. İşin daha da önemlisi, bu İncil, Endülüslü müslümanları İspanya'dan çıkarmakla övünen mutaassıp Hristiyanlar tarafından kendi dillerine çevrilmiştir. Yine Protestanlığın en yoğun olduğu İngiltere'de, İngilizceye tercümeleri yapılmıştır. Mademki bu kitap sahte idi, niçin bunlar yapıldı? Bu koyu Hristiyanlar, kendi inançlarını çürütmek için yazılmış olan bu kitaba neden bu kadar önem verip onun üzerinde ciddî şekilde çalıştılar? Eğer bu Kitap, Müslümanlar tarafından uydurulmuş bir propaganda kitabı olsaydı, herhalde bu zahmetlere katlanmazlardı. Barnaba İncili, muhtemelen uzun yıllar gizli olarak elden ele dolaşmış ve iki dilde yazılı olarak XV. yüzyılda ortaya çıkmıştır.
Görüldüğü üzere Yeni Ahidin kanonizasyonundan sonra sayıları dört olarak tesbit edilen incillerin dışında, bir kısmı bu incillerden önce yazılmış yüzden fazla İncil vardı. Kilisenin iddia ettiği gibi bunların hepsi sahte miydi? Dört İncilin yazarları kendi incillerini yazarlarken, bu İncillerden faydalanmadılar mı? Bunların, İncillerini kaleme alırken Logia-dan, Q metninden ve Markos'un ilk İncilinden faydalandıklarını açıkça görmekteyiz. Bu durumda Dört İncilin yazarları, sahte sayılan İncillerden istifade etmiş olmaktadırlar. Acaba bu sahte İncillerden, dört İncile sahtelik bulaşmadı mı?
____________________________________________________________________________________________Bu yazı çeşitli web adreslerinden derlenmiştir.