Ynt: IV. ÜNİTE: TÜRKLERDE EKONOMİ ÇALIŞMA SORULARI
IV. ÜNİTE: TÜRKLERDE EKONOMİ ÇALIŞMA SORULARI
Soruların büyük bir bölümünü kitaptan cevapladım. Bazı sorulara derste pek fazla değinmediğim için cevap aramadım. İlerki zamanlarda fırsatım olursa diğer sorulara da bakacağım.
1-İlk Türk devletlerinde iktisadi yapının oluşumunda hangi unsurlar etkili olmuştur?
Türklerde iktisat anlayışının oluşumunda en önemli etken yaşadıkları geniş Asya stepleri idi. Bölgenin iklim şartları ve bozkırlarla kaplı olması insanları konar-göçer yaşamaya mecbur bırakmıştır. Bozkır hayatının başlıca ekonomik faaliyeti hayvancılık olup at ve koyun yetiştiriciliği önemliydi. Bu kültürün en önemli gıda maddesi de hayvansal ürünlerdir.
Türkler hayvancılıkla beraber tarımı, sadece akarsu boyunca uzanan ovalarda yapmışlardı.
2-İlk Türk devletlerinde tarıgçı (tarıdacı) kesiminin bulunduğuna kanıt olarak neler gösterilebilir?
Eski Türk toplumunda tarıgçı/tarıdacı adıyla anılan bir çiftçi kesimi bulunuyordu. "Tarla" ve "ekin" Türkçenin en eski kelimelerindendir. Buğday, arpa, mısır Hunlar döneminden beri yetiştirilmekteydi. Ayrıca fasulye cinsinden baklagiller ile kendir gibi sanayi bitkileri de yetiştirilmişti. Saban, orak, düven tarımda kullanılan başlıca aletler olup üretilen buğdaylar değirmenlerde un hâline getirilmekteydi.
3-Göktürklerde tudun, Uygurlarda ağıcı denilen devlet memurlarının görevi hakkında bilgi veriniz.
İlk Türk devletlerinde vergi konusu, Hunlarda ve diğer Türk devletlerinde askerlikten sonra gelen en önemli devlet işiydi. Milattan önceki dönemlerde Çin'den sonra Hunlara bağlanan büyük ticaret şehirlerinden birikmiş vergiler, hatta gecikme cezaları bile isteniyordu. Köktürklerde "tudunlar" hakan adına vergileri tahsil ediyordu. Turfan Uygurlarında "ağıcı" denen devlet memurları genel olarak halktan "mesken, hayvan ve toprak vergileri" olmak üzere üç çeşit vergi topluyordu.
4-İlk Türk devletlerinin silah teknolojisinde komşularına göre daha iyi durumda olmasının temel sebebi nedir?
Asya'nın en geniş devletlerini bozkırda kuran Türkler, çağdaşı olan diğer topluluklara göre silah üretiminde ileri bir teknolojiye sahipti. Özellikle demir işleyiciliği Türklerin çok önem verdiği bir zanaat idi. Demiri ve madenleri iyi
işleyen Türkler, bundan hem kendi silah ihtiyaçlarını karşılamakta hem de ticaretini yapmaktaydılar. Bakır, bronz, altın işleyiciliği de döneme göre oldukça gelişmiştir.
5-İpek ve Kürk Yolları’nın Türk ekonomisi açısından önemini açıklayınız.
İpek Yolu'nun Orta Asya kısmı bazı dönemler dışında Hunlardan itibaren 1000 yıl süreyle Türk devlet ve topluluklarının hâkimiyetindedir. Türkler bu yolu daima açık ve güvenlik altında tutmaya yönelik siyaset izlemişlerdir. Bu durum ticaretle beraber siyasi ilişkilerin de gelişmesine neden olmuş kültürel hayat da canlanmıştır, özellikle Çin-lran güzergâhı sayesinde muhtelif kavimler Türkistan'da buluşmuş; böylece tarımın yanında ipekli dokuma, çini, cam ve silah üretimleri gelişmişti. Kâğıt, çini, cam ve ipek Doğu ve Batı ülkeleri arasında önemli bir yol olan İpek Yolu'nun esas ticari mallarını oluşturmaktaydı. Bir başka önemli ticaret yolu da Hazar ve Bulgar ülkelerinden başlayarak Altay-Sayan dağları üzerinden Çin'e ulaşıyordu. İpek Yolu'na kuzeyden paralel uzanan bu yola "Kürk Yolu" denilmektedir. Buranın asıl ticari malları sincap, sansar, tilki, samur, kunduz, vaşak vb. hayvan kürkleri idi
6-Hazar Barış Çağı’nın ekonomik faaliyetlerdeki gelişmelere etkisini açıklayınız.
Hazarlar, ticaret yollarının ülkelerinden geçmesi nedeniyle güven ve asayişi sağlayarak ticareti geliştirmişler ve "Hazar Barış Çağı'nı yaşatmışlardır. Bu dönemde Rus, Bizans, Arap ve diğer Türk toplulukları gibi birçok milletle ticari ilişki kurulmuştu.
7-İlk Türk devletlerinde ticari ödemeler hangi şekillerde yapılıyordu?
Ticari ödemelerde geçerli olan en yaygın uygulamalardan biri mal veya hizmet karşılığı mal takası şeklindeki ayni ödemelerdi. Külçelerin bile ödeme aracı olarak kullanılabilmesi, takasın ne kadar yaygın olduğunu göstermektedir.
8-Uygurlarda kağıt paraya ne ad verilirdi?
Uygurlarda kağıt paraya "çav" denirdi.
9-Türklerin İslamiyeti kabulüyle beraber ekonomide hakim olan yeni anlayışlar hakkında bilgi veriniz.
ilk Müslüman Türk devletlerinde bir taraftan halkı zengin kılmaya yönelik önceki iktisadi anlayış devam ettirilirken diğer taraftan İslam dininin etkisiyle yeni anlayışlar ekonomide hâkim olmaya başlamıştır. Bunlar; israftan kaçınma, devletin üretimden çok denetimle ilgilenmesi, servet ve mülkiyetin yaygınlaştırılması ile adil gelir dağılımının sağlanması olarak özetlenebilir.
10-İlk Türk-İslam devletlerinde fetih hareketlerinin ekonomi ile ilişkisini açıklayınız.
İpek Yolu'nu kontrol altına almak ve ticaret yollarını askerî muhafızlar idaresinde emniyetli bir duruma getirmeyi amaç edinmişlerdi. Selçuklular kademe kademe İpek Yolu üzerindeki şehirleri ele geçirmeye çalışmışlardır. XI-XIII. yüzyıllarda bütün Türk devletleri Orta Asya, Doğu Avrupa yine Uzak Doğu, Hindistan, Akdeniz limanları arasındaki ticari faaliyetlerden pay almaya çalışmış ve bunda çok başarılı olmuşlardır. Selçuklular ayrıca şehirlerin imarına önem vererek yeni fethedilen kentlerde vergi indirimlerine yönelik siyaset izlemişlerdir. Böylece savaşta harap olan şehirler, kısa zamanda eski canlılığına kavuşmuştur. Melikşah Döneminde elde edilen gelirler; ülkenin her yanında yaptırılan cami, medrese, kütüphane, türbe, saray, ribat, han, köprü, kale ve su tesislerine harcanmıştır
11-İkta Sistemini kısaca açıklayınız.
Türk-lslam devletlerinde iktisadi hayatın en önemli kurumlarından biri de ilk kez Hz. Ömer devrinde uygulanan ikta sistemidir. Selçuklular Orta Asya'dan gelen Oğuz Türklerine yer bulmak, onlardan askerî kuvvetler oluşturmak, memleketi ve çiftçileri korumak amacıyla ikta sistemini uygulamışlardır. Uygulamada merkez tahsildar göndermiyor, vergiler bizzat ikta sahiplerinin akendileri (kumandan ve askerler) tarafından maaşlarına karşılık olarak toplanıyordu. Maaşlardan fazla olan gelirler ise senelik maktu bir vergi olarak devlete intikal ediyordu. İktalar özel mülkiyet olmadığından bunların hibe, vakıf ve satışına müsaade edilmezdi. Bununla beraber toprak babadan oğula geçmekteydi. Bu durum daha çok küçük iktalarda söz konusuydu. Devlet, feodal yapılanmayı önlemek için büyük iktalarda bu duruma izin vermiyordu. ikta sahipleri halktan kanunlarla tespit edilen vergiden başka talepte bulunamazlardı.
12-Zekat, Öşür, Haraç, Cizye, Çift-i Avamil ve Bac terimlerini açıklayınız.
Zekât, Müslüman halktan, belli bir sayıda hayvanı, değerli maden ve ticari eşyası olan kişilerden 1/40 oranında alınırdı.
Öşür, Müslüman, haraç ise gayrimüslim halktan yetiştirdiği ürün üzerinden alınıyordu. Cizye ise devletin koruması karşılığında askerlik çağındaki gayrimüslim halkın erkeklerinden alınan bir vergiydi. Çocuklardan, kadınlardan, ihtiyarlardan ve din adamlarından bu vergi alınmazdı. Vergiye esas olan toprak birimine çift-i avâmil deniyordu. Çift başına yıllık vergi 1 dinardı. Ayrıca pazarlardan (bac) alınan vergiler de vardı.
13-Anadolu’nun coğrafi özellikleri Selçuklu fetih ve ekonomi politikasını nasıl etkilemiştir?
Coğrafi konumu itibariyle çok eski devirlerden beri tarım, ticaret, sanayi vb. alanlarda önemli bir merkez olan Anadolu, bu özelliğini Türkiye Selçukluları döneminde de devam ettirmiştir. İklim şartları ve toprakların elverişli olması, ikta sisteminin uygulanması ile tarımsal alanda büyük artış sağlanmıştır. Ahiler tarafından teşkilatlandırılan sanayi, zirai ve hayvani ürünleri değerlendirip
madenleri işleyerek ticari faaliyetleri desteklemiştir.
14-Türkiye Selçuklularının ticari faaliyetleri artırmak için yaptığı faaliyeleri yazınız.
Türkiye Selçuklu sultanları Karadeniz ve Akdeniz limanlarını fethetmiş, buralara Türk tüccar ve sermayedarlarını naklederek ithalat ve ihracat müesseseleri kurmuştur. Latinlerle ticaret anlaşmaları imzalamış ve çok düşük gümrük tarifesi uygulamışlardır. Ayrıca saldırıya uğrayan tüccarın zararlarını hazineden tazmin eden uygulamanın, bir nevi "devlet sigortasının gerçekleştirilmesi dünya ticaret tarihi bakımından da çok önemlidir.
15-Kervansaraylar hakkında kısaca bilgi veriniz.
Anadolu'nun kervan yolları üzerinde inşa edilen kervansaraylarda yolcular, hayvanları ile birlikte 3 gün ücretsiz kalıyor, yemek yeme imkânına sahip bulunuyor, hastalar tedavi ediliyor ve fakir yolculara ayakkabı dâhi veriliyordu. Büyük kervansaraylarda hastahane, mescid, tabib ve ilaç bulundurulması da Selçukluların ulaştığı seviyeyi göstermektedir. Sultanlar ve vezirler tarafından yapılan kervansaraylarda, zengin-fakir, hür köle, Müslüman-Hristiyan farkı gözetilmeden bütün yolcuların eşit muameleye tabi tutulacağı vakfiyelerde belirtilmiştir. Bütün bu uygulamalar Anadolu'nun iktisadi açıdan son derece gelişmesini sağlamıştır.
16-Moğol işgali dönemi Anadolu ekonomisi hakkında bilgi veriniz.
Selçukluların Kösedağ Savaşı'ndan sonra Anadolu'da zayıflamasıyla mevcut durum değişmeye başlamıştır. İktisadi refah Moğollar devrinde bir süre daha devam etmiştir. 1260'tan sonra Mogollara karşı başlayan aralıksız isyanlar, uç beylerinin itaat etmemeleri, Anadolu'da artık her türlü huzurun sona erdiğini göstermekte idi. Selçuklu hükümetinin, Mogollara taahhüt ettiği vergileri verememeleri, paranın değerinde yaşanan düşüşler, İlhanlı hazinesinden alınan borçlar iktisadi düzenin bozulmuş olduğunu
göstermektedir. Yine bu dönemde Mogollara karşı başlayan çarpışmalar, bölge devletleri arasındaki savaşlar toprak düzeninin bozulmasına, dış ticaretin zayıflamasına ve Anadolu'nun iktisadi yönden gerilemesine neden olmuştur. Tarlaların ekilememesi ve ekinlerin göçebeler yahut savaşan taraflarca hasara uğratılması köylünün ekim gücünü azaltmıştır. Ayrıca sık görülen kuraklık ve
çekirge âfeti memlekette çok ağır bir açlık ve sefalete yol açmıştı.
17-Anadolu Türk Beyliklerin konumunun ekonomik faaliyetlerine etkisini açıklayınız.
Konumu ve kaynaklarıyla bazı beylikler ekonomik açıdan ön plana çıkmıştır. Karamanoğulları kurulduğu bölgedeki geçitlerden; Ramazanoğulları Çukurova'daki tarımdan, hac ve ticaret yollarından; Saruhanoğulları ve Menteşeoğulları gibi beylikler sahip oldukları donanmayla ticaretten; Candaroğulları da demir ve bakır madenlerinden önemli ölçüde gelir elde etmişlerdir. Ekonomi o kadar canlanmıştı ki bazı Anadolu beylerinin kendilerine ait sikkeleri de mevcuttu.
18-Osmanlı iktisadi anlayışının oluşumuna tesir eden etmenler nelerdir?
Osmanlı iktisadi anlayışının oluşmasında örfler, islamiyet ve devletin hâkim olduğu coğrafyadaki kültürler vb. unsurlar etkili
olmuştur. Osmanlı Devleti'nin kurumlarının oluşmasında özellikle geçmişteki Türk ve İslam devletlerinin büyük bir önemi vardır. Osmanlı Devleti tımar, lonca, ihtisap vb. kurumları bu devletlerden miras olarak devralmış ve geliştirmiştir.
19- Osmanlı ekonomisinde klasik dönemde etkili olan ana ilkeler nelerdir? Bunları kısaca açıklayınız.
Tarihî süreç içinde Osmanlı ekonomisinde klasik dönemde üç ana ilke etkili olmuştur. Bunlar; iaşecilik, fiskalizm ve gelenekçilikdir.
İaşecilik: Bu ilkeye göre reayanın refahını sürekli kılmak için öncelikle piyasalarda istenilen kalitede uygun fiyata yeterli miktarda mal bulunmalıdır. Bu nedenle Osmanlı ekonomisinde üretime büyük önem verilmiştir.
Gelenekçilik: Bu ilke sosyal ve iktisadi ilişkilerde mevcut dengeleri korumayı ve varolan düzeni bozacak değişme eğilimlerini engellemeyi ifade etmektedir.
Fiskalizm: Hazineye ait gelirleri mümkün olduğu kadar yüksek düzeye çıkarmak ve ulaştığı düzeyin altına inmesini engellemeyi amaçlıyordu. İktisadi kararlar alınırken devletin bir yandan gelirleri yükseltmesi, diğer yandan harcamaları kısması olarak özetlenebilen fiskalizm, Osmanlı ekonomi anlayışını diğer iki ilke ile birlikte şekillendirmişti
20-Osmanlı mali işlerinde en üst makam hangisidir?
Baş defterdar olan Rumeli Defterdarı mali yargının ve hazine işlemlerinin en üst makamıydı.
21-Aşağıdaki vergi çeşitlerinin tanımını yapınız.
a-Ağnam vergisi: Ağıl, sipahinin arazisi ne yaptığı ağıl iç n , ağn am ise k o y u n v e keçi üzerinden alınırdı.
b-Öşür vergisi: Müslüman halktan yetiştirdiği ürün üzerinden alınıyordu
c-Çiftbozan vergisi: Bir kimse üzerine kayıtlı toprağı ziraat edebilecekken bozup terk ettiyse alınan vergi
ç-İhtisâb vergisi: Şehir v e kasabaların pazar ve panayır yerlerinde
a l ı n ı r d ı .
d-Cizye vergisi: Devletin koruması karşılığında askerlik çağındaki gayrimüslim halkın erkeklerinden alınan bir vergiydi.
e-İltizam vergisi: Devlete ait bazı gelirleri tahsil etme y e t k i s i n in verilmesi karşılığında a l ı n a n bedeldi.
f-Harac vergisi: Gayrimüslim halktan yetiştirdiği ürün üzerinden alınıyordu
g-Avarız vergisi: İlk önce savaş d a h a sonra sel, yangın gibi devletin p a r a y a ihtiyaç duyduğu durumlarda sıkça toplandı.
22-Tımar sistemini açıklayınız.
Osmanlı mali siteminde tımar; bir kısım asker ve memurlara geçim, hizmet veya masraflarına karşılık belirli bölgelerin vergi kaynaklarının tahsis edilmesidir. Tımar topraklarının devlet mülkü olmasından dolayı miras bırakılması, vakfedilmesi ve bağışlanması yasaktı. Toprak, sipahinin ve köylünün elinden keyfi olarak alınamazdı. Buna karşılık sipahilerin merkezî otorite aleyhine toprak kazanmasına izin verilmezdi.
23-Dirlik sistemine göre gelirine göre toprak çeşitlerini açıklayınız.
Topraklar "dirlik" adı altında gelirine göre üç kısma ayrılırdı: Yıllık geliri 100.000 akçeden fazla bölgelere "has", 20.000-100.000 akçe gelirli bölgelere "zeamet", 20.000 akçeye kadar olan topraklara "tımar" ismi verilmiştir. Tımar, "sipahi" denen eyalet askerlerine tahsis edilirdi.
24-Tımar sisteminde sipahi-reaya ilişkisini açıklayınız.
Sipahi-reaya ilişkileri kanunla düzenlenmişti. Sipahi ve diğer dirlik sahipleri tımar sisteminin sürekliliğini sağlamakla yükümlüydü. Köyde oturan sipahiler reayanın toprağında güvenle çalışmasını sağlamakla yükümlü olup elde edilecek vergi gelirlerini toplamakla mükellefti. Reayası kaçan sipahi, gelirini kaybederdi. Bu nedenle reayanın toprağı terk etmesi yasaktı. Sipahi kadının emri gereğince kaçak köylüyü on beş yıl içinde toprağa dönmeye zorlayabilirdi. Köylü kentte iş edinmişse sipahiye çiftbozan vergisini ödemesi gerekiyordu. Köylü toprağını bir başkasına devretmek isterse sipahi yeni durumu onaylar ve toprağın yeni sahibine tapusunu verirdi. Sipahiler reaya üzerinde egemenlik hakkına sahip değildi. Suç teşkil eden bir olay sonucunda ceza verme yetkisi kadıya aitti. Kuralları ihlal eden sipahinin tımarı elinden alınırdı. Köylünün de sipahiye karşı yükümlülükleri vardı. Köyde sipahinin evini, ambarını yapmak, sipahinin ambardaki mahsulünü bir günlük mesafeye kadar olan pazarlara taşımak, onun çayırını biçmek köylünün görevleri arasındaydı.
25-Osmanlı Devleti’nde tarımsal üretim ve sınaî üretim nerelerde gerçekleştirilirdir?
Tarımsal üretim, tımar sistemi çerçevesinde, sınai üretim de loncalarca gerçekleştirilirdi.
26-Osmanlı Devleti’nde üretimin devamlılığını sağlamak için alınan tedbir nelerdir?
Devlet, üretimde devamlılığı sağlamak için zirai toprakların mülkiyet hakkını fertlere bırakmaz, fertler ancak muhafaza görevini üstlenir ve üretim yapardı. Çiftçilerin zirai üretimi düşürmeye sebep olacak şekilde şehirlere ya da başka bölgelere göç etmelerine izin verilmezdi.
27-Mirî arazi çerçevesinde Osmanlı’da mülkiyet rejimini açıklayınız.
"Mirî" adı verilen bu mülkiyet rejiminde toprak, çiftçilere babadan oğula geçecek şekilde kiralanmış sayılır, alımı satımı devletin sıkı kontrolü altında tutulur, vakfedilmesine ve bağışlanmasına müsaade edilmezdi.
28-Celali isyanlarının Osmanlı ekonomisine etkilerini kısaca açıklayınız.
XVI ve XVII. yüzyıllarda çıkan Celali ayaklanmaları, savaşlar vb. nedenler köylülerin topraklarını terk etmelerine ve tımar sisteminin
bozulmasına sonuçta üretimin düşmesine neden oldu.
20-Lonca nedir? Osmanlı iktisadi yaşamındaki önemini açıklayınız.
Osmanlı Devleti'nde sanayi küçük işletmelerden oluşmuş olup "lonca" adı verilen esnaf teşkilatının elindeydi. Loncalar bir beldede üretilen malın miktarı, kalitesi ve fiyatının belirlenmesinde söz sahibiydi.
21-Osmanlı Devleti’nde tarım ve hayvancılığa dayanan sanayi kolları hangisidir? (üretim yerlerinin bilinmesi faydalı olacaktır)
Bu alanda önemli bir dal olan dokuma sanayii, lifli bitkileri (keten, kenevir, pamuk vb.) ham madde olarak kullananlar, yünlü kumaş üretenler ve ipekli dokumacılar olmak üzere üç kısımda ele alınabilir. Birinci tür lifli bitkilere dayalı üretim Anadolu'nun her tarafında yaygındı. Batı, Orta ve Güneydoğu Anadolu'nun ve Suriye'nin pamuklu dokumaları oldukça tanınmıştı. Ege, İstanbul ve Kastamonu çevresinde gelişmiş bir keten dokuma sanayii vardı. Deri sanayii İstanbul, Edirne, Kayseri, Ankara, Bursa, Konya gibi şehirlerde
önemli bir yere sahipti, İstanbul ve Edirne'de belli kalite ve standartlara uygun olarak üretimde bulunan kürkçü esnafının faal olduğu bilinmektedir. Halıcılık, Türk tarihinin ilk dönemlerinden beri önemli bir üretim alanıydı. Bu dönemde Uşak, Gördes, Kula, Milas, Ladik (Denizli) halıcılığı meşhurdur. Buralarda dokunan halılar Avrupa'da büyük talep görmüştür. Ankara ile çevresinde dokunan yünlü dokumaya (sof),
22-Osmanlı sanayisinin çöküşünde etkili olan etmenler nelerdir?
XVI. yüzyıl sonlarındaki uzun savaşlar ve Celali isyanları tarımla beraber sanayii de olumsuz etkilemiştir. Bir çok sermaye sahibi ve kalifiye elemanın Iran ile yapılan savaşlarda ölmesi, XIX. yüzyıldan itibaren Avrupa mallarının Osmanlı pazarında rağbet görmesi Osmanlı sanayisinin çökmesine neden olmuştur.
23-Osmanlı madencilik politikasını maden işlemeciliği alanlarını göz önüne alarak açıklayınız.
Osmanlılar madenî para sisteminin gereklerine ve savunma sanayinin ihtiyaçlarına göre maden işletmeciliğini geliştirmişlerdir. Maden işlemeciliği tarım aletleri, ev gereçleri ve savaş malzemeleri üzerine yoğunlaşmıştı. Savaş ihtiyaçlarının baskısı yeni işletmelerin açılmasını zorunlu kılmıştı. Bu nedenle gülle döküm fabrikaları açılmış ve savaş gemisi yapımı yoğun bir tempoda sürdürülmüştür. Ancak XVIII. yüzyılın sonlarına doğru iktisadi daralma diğer sektörlerde olduğu gibi madenciliği de olumsuz etkilemişti.
24-Osmanlı Devleti’nde kırsal ve kentsel yerleşmelerdeki tüketim alışkanlıkları hakkında bilgi veriniz.
Osmanlı Devleti'nde tüketim alışkanlıkları köylerde, kasabalarda ve şehirlerde yaşam şekillerine göre farklılık göstermiştir. Geliri çok olan insanlar tüketime daha fazla yönelmişlerdir. Şehirlerde yaşayanların tüketim alışkanlığı, köylere oranla çok çeşitli ve fazlaydı. Başkent İstanbul, tüketimin en yoğun olduğu yerdi. Tarıma bağlı yaşayan köylerde kendi ürettiklerini tüketme alışkanlığı yaygındı.
Osmanlı Devleti'nde dış ülkelerden gelen lüks malların tüketimi XVII. yüzyıldan itibaren, artmaya başladı. Bu lüks tüketim üst düzey devlet yöneticileri ile şehir halkı arasında kabul görürken, halkın büyük çoğunluğunu oluşturan kırsal kesime ulaşamadı.
25-“Kapan” ve “kapan emini” terimlerini açıklayınız.
Osmanlı Devleti'nde ihtiyaç malları ve ham maddeler şehirlerdeki kapan adı verilen toptancı hâllerine getirilirdi. Burada kapan emini adını taşıyan görevlilerce eşit olarak satıcılara ya da imalatçılara dağıtılırdı
26-Osmanlı Devleti üreticinin, tüketicinin ve devletin ekonomik olarak zarara uğramaması için ne gibi tedbirler almıştır?
Ticari faaliyetlerde tekelci eğilimlerin güçlenmesine, üretici ve tüketiciyi zarara uğratacak durumların ortaya çıkmasına izin verilmezdi. Dış ticarette devlet denetimi, dışarıya altın ve gümüş çıkışının yasaklanması ve bunun için yabancı tüccarın yine mal ile ülkesine dönmesinin sağlanması, bazı stratejik malların (pamuk, demir, kurşun, hububat, kalay, çelik, barut vb.) ihracının yasaklanması, para darlığına neden olduğu için ithal edilen altın ve gümüş üzerinden gümrük alınmaması şeklinde bir politika izleniyordu
27-Osmanlı Devleti’nin kapitülasyonları vermesinin ekonomik gerekçeleri nelerdir?
Osmanlı devlet adamları ticari vergileri artırmak ve mal kıtlığı yaşamamak için kapitülasyonları vermekte tereddüt etmemişlerdi. Kapitülasyonların verilmesinin bir başka nedeni de uluslararası yeni ticaret yollarının keşfi ile XVI. yüzyılda okyanuslara kayma eğilimine giren Avrupa transit ticaretini Akdeniz'de tutma düşüncesiydi.
28-Anadolu’nun coğafi konumunun Osmanlı ekonomisine etkilerini açıklayınız.
Anadolu'nun coğrafi konumu ve ilk çağlardan beri transit ticaret bölgesi olması deniz ulaşımını gerekli kılıyordu. Selçuklulardan beri Kırım, Avrupa, Mısır ve Suriye limanlarıyla Kuzey ve Güney Anadolu limanları arasında yoğun bir ticaret vardı.
29-Menzil örgütü, mekkâri taifesi vederbend teşkilatı’nın görevlerini yazınız.
Yol ağı üzerindeki menziller arasında at, katır ve deve kervanlarının seferler yapmalarına imkânlar hazırlanmıştı. Menzil örgütü
ile devlet, resmî haberleşmedeki güven ve hızı sağlamak için her menzilin çevresindeki köy ve kasabaları dinlenmiş ulak hayvanı bulundurmak ve habercileri ağırlamakla yükümlü kılmıştı. Ayrıca buralarda esnaf örgütü kuralları içinde taşımacılığı meslek edinmiş Mekkâri taifesi, özel ulaşım ve ticari mal naklini üstlenmişlerdi. Ulaşım güvenliğinin sağlanması için zaviyeler yaptırılmış, yol, geçit ve köprülerde dervişler istihdam edilmiştir. Sonraları bu amaçla derbent teşkilatı oluşturulmuş, Anadolu'da ve Rumeli'de binlerce aile, avarız vergilerinden muaf tutularak bu işle görevlendirilmiştir.
30- Osmanlı ekonomisinde niteliklerine göre tüccarlar kaç sınıfa ayrılırdı, açıklayınız.
Osmanlı ekonomisinde tüccarlar niteliklerine göre üç gruba ayrılmıştı. Tacir-i mütemekkin yani sermayedarlar, malı ucuz ve bol olduğu dönemde depolayıp fiyatlar arttığında satıp kâr ederdi. Tacir-i seffar, bir bölgeden malın fiyatının yüksek olduğu başka bir bölgeye mal taşıyarak kâr ederdi. Bir de belli bir yerde mal gönderebileceği güvenilir temsilcileri bulunan ve bu yolla ticaret yapanlar vardı.
31-Osmanlı Devleti’nde kıymetli madenlerin ülkeye girişinin serbest bırakılıp; çıkışının yasaklanmasının sebebi nedir?
Devlet altın ve gümüşün eşya olarak kullanılmasının önüne geçmeyi ve özellikle para olarak kullanılmasını amaçlıyordu. Ülkedeki altın ve gümüş miktarının değişmesi ekonomik dengelerin bozulmasına yol açıyordu. Bu nedenle ülkeye kıymetli maden girişi teşvik edilmiş çıkışı ise yasaklanmıştır. Böylece piyasanın ihtiyacı olan para finanse edilerek para arzının yeterli seviyede olması amaçlanmıştır
32-Osmanlı Devleti’nde maden darlığının akçe’ye ve ekonomiye tesiri ne şekilde olmuştur?
Maden darlığı durumunda paranın içindeki bakır oranı çoğaltılarak (kızıl akçe) veya paranın kenarları kırpılarak (tağşiş) devalüasyon gerçekleştiriliyordu.
33-Sikke, akçe, sikke-i hasane, kaime, kuruş, mecidiye terimlerini açıklayınız.
Osmanlılar XIX. yüzyıla kadar madenî para kullanmışlardı. Madenden kesilen yassı, yuvarlak parçacıklara sikke; gümüşten kesilen sikkelere akçe; altından kesilen sikkelere sikke-i hasane denirdi. Akçe piyasadaki diğer sikkelerin değerlerini belirlemede kullanılan bir ölçekti (Başlangıçta 1 altın= 60 akçe idi.). Tanzimat Döneminde 1839'da çıkarılan Kaime adlı kâğıt para karşılığı olmayıp bono olarak düşünülmüştü. 1844'te 20 kuruş değerinde "mecidiye" adıyla yeni para çıkarıldı. 100 kuruş bir Osmanlı lirası olarak belirlendi ve temel para birimleri kuruş ve mecidiye oldu.
34-Osmanlı devletinde dükkan açma iznine ne ad verilirdi?
Osmanlı iktisadi hayatında, geçimini ticaret ve zanaatla sağlamak, bir dükkân açmak "gedik" denilen bir işletme iznine tabiydi
35-Lonca’da başlıca görevlileri kimlerdir? Görevleri nelerdir?
Gedik sahibi ölünce dükkân veya imalathane o işin başında bulunmak, çalışmak şartıyla evladına kalırdı. Her loncanın reisi olarak bir "pir"i, güvenlik amiri olarak da bir "yiğitbaşısı vardı; bunlar o lonca mensupları tarafından seçilir ve hayatları boyunca o mevkide kalırlardı. Her loncanın hükümetle olan münasebetini temin eden bir de "kâhya, kethüda"sı vardı; bunlar memuru olduğu loncanın idari ve mali işleriyle ilgilenirdi. Ayrıca lonca mensuplarının devletçe olan işlerini takip eder, herhangi bir yolsuzluktan ve suistimalden devlete karşı mesul olurdu.
36-Ahi ahlakının kuralları nelerdir?
Ahi Ahlakının Bazı Kuralları Şunlardır:
İşinde ve hayatında doğru, güvenilir olmak; sözünü bilmek ve sözünde durmak, hizmette ayırım yapmamak, yaptığı iyilikten karşılık
beklememek, tatlı dilli güler yüzlü olmak; dostluğa önem vermek, tevazu sahibi olmak, dedikoduyu terk etmek, komşularına iyilik etmek, başkasının malına hıyanet etmemek, sabırlı, cömert olmak, sır saklamak; maiyetinde ve hizmetindekileri korumak ve gözetmek..
37-Narh sistemini açıklayınız.
Eksik rekabet şartlarından dolayı fiyatlara müdahale edilmesi olarak tarif edilen narh sistemi klasik dönem Osmanlı ekonomisinde fiyat politikasına esas teşkil etmiştir. Osmanlı narh uygulamasında temel ölçü, arz ve talep şartları olup tekelci eğilimlerin önlenmesi istenmiştir. Özellikle zirai ürünlerde arz şartlarının çok değişken olması böyle bir uygulamayı zorunlu kılmıştı. Yine talebin arttığı Ramazan ayı öncesinde fiyatların yeniden tespiti gerekirdi. Kuraklık, ulaşım zorlukları, harp, abluka vb. sebeplerden dolayı üretimin azalması sonucu arzda bir daralma olduğunda narh fiyatları yükseltilir, arzın genişlemesi hâlinde düşürülürdü. Para birimi olan akçenin değer kaybetmesi narh fiyatlarında bir yükselmeye, değer kazanması ise topyekûn bir azalmaya yol açardı.
38-XVI. yüzyılda Osmanlı Devleti’nin mali bunalım yaşamasında hangi olaylar etkili olmuştur?
Osmanlı Devleti'nin XVI. yüzyılın sonlarından itibaren yapmış olduğu yoğun savaşlar, Celali isyanlarıyla Anadolu'da üretimin düşmesi ve taşrada devletin etkinliğini kaybetmesi sonucu toplanan vergilerin azalması
Askerî, idari ve mali düzenin temelini oluşturan tımar sisteminin XVI. yüzyılın sonlarına doğru çeşitli sebeplerle bozulmaya başlamasıdır
39-Tımar sisteminin bozulmasının sebepleri nelerdir?
Nüfuzlu kişilerin kanunlara aykırı olarak tımar ve zeametleri kendi çevrelerine vermeleri, fetihlerin durması, aşırı nüfus artışı ve toprak yetersizliği, tımarların dağıtımındaki usulsüzlükler, tımarların zamanla vakıf veya özel mülkiyete geçmesi bu sistemin bozulmasına neden olmuştur. Ayrıca Avrupa'da kurulan ateşli silahlara sahip merkezî ordular karşısında, eyalet (tımar) askerlerinin
yetersiz kalmaları, devletin merkezî ordu kurmak istemesine neden olmuştur. Devletin gelirlerini merkezde toplamak amacıyla tımarları yüksek bedeller karşılığında iltizama vermesi tımar sisteminin çözülüşünü hızlandırmıştır.
40-Tımar sisteminin bozulmasının ekonomik sonuçları nelerdir?
Devletin XVI. yüzyılın ikinci yarısından sonra ekonomide nakit ihtiyacının artmasıyla vergi gelirlerini merkezî hazinede toplama çabaları ilk dönemlerden itibaren tımar sistemiyle beraber merkezden uzak eyaletlerde uygulanan iltizam sisteminin yaygınlaşmasına neden oldu. Daha sonra malikane sistemi geliştirilerek 1695 yılında bir ferman ile yürürlüğe konuldu.
41-İltizam, Mukataa, Malikane, Esham ve Merkantalizm terimlerini (tarih ilminde geçen) tanımlayınız.
İLTİZAM : Devlete ait mukataa denilen işletmeler (maden, orman, tuzla vb. işletme) üç yıllığına mültezime kiralandığı sisteme denilmektedir.
MUKATAA : Devlete ait işletmeler e(maden, orman, tuzla vb.işletme) denilmektedir..
MALİKANE :Bu sistem de devlete ait mukataaların malikaneci denilen şahıslara ömür boyu kiralanması söz konusudur.
ESHAM : Mukataların yıllık karlarının paylara ayrılarak bu payların senetlerle satılması işlemine denir.
MERKANTALİZM : Merkantalizm, XVI. Yüzyılın ortasından XVII. yüzyılın sonlarına kadar Batı Avrupa'da etkili olmuş bir ekonomik anlayıştır. Bu anlayışa göre bir ülkenin zenginliği sahip olduğu altın, gümüş gibi değerli madenlerin miktarıyla ölçülebilir. Merkantalizme göre, yönetim ekonomide korumacı bir rol üstlenmeli, dış satımı desteklemeli ve dış alımı sınırlandırmalıdır.
42-Tımar sisteminden mukataa sistemine geçmek devlete hangi avantajları sağlamıştır?
Devlet nakit ihtiyacını daha kısa sürede toplayabiliyor
Devlet vergi gelirlerini merkezî hazinede toplamakta zorlanmıyor
42-Mukataa ve malikane sisteminin üretici ve girişimci açısından yarar ve zararları neler olabilir?
Mukataa Sisteminde : Devlet süre dolmadan mukataayı ihalede gerçekleşen miktardan daha yüksek bir meblağa almak isteyen başka bir girişimciye de devredebilirdi. Mukataalar ihaleye çıkarıldığında devlet, girişimciden kendisine daha önceden saptanmış bir miktarın ödenmesini istiyor, bunun karşılığında da mültezimi toplayacağı vergi konusunda serbest bırakıyordu. Mukataa sistemiyle devlet peşin olarak vergi tahsil etmişse de mültezimin vergi kaynağını ne kadar bir süre ile kontrolü altında tutabileceği belirgin değildi. Çünkü devlet mukataayı süresi dolmadan daha yüksek bir bedel karşılığında başka bir girişimciye devretme hakkına sahipti. Böylelikle mültezimin ilk planlamış olduğu süre ile gerçekleşmiş süre arasında bir farklılık doğmaktaydı. Mukataanın yeniden açık arttırmaya çıkarılması sistemin rekabete dönüşmesine ve maliyeye de önemli bir gelir aktarılmasına yol açmıştır. Bu sistemde vergi kaynağının kontrol süresinin belirsiz olması, mukataanın mültezim tarafından aşırı ölçüde sömürülmesine yol açmıştır. Mültezim, en kısa zamanda yatırımının karşılığını vergi kaynağından karşılamaya çalışmıştır
Malikane Sisteminde : Bu sistemde mukataa malikaneciye ömrü boyunca kiralanmıştır. Buna karşılık girişimci devlete iki ayrı ödeme yapıyordu: İlk ödeme bir kereye mahsus ve oldukça yüksek meblağlara varabilen muaccele, ikincisi ise daha az bir meblağ olup her yıl yapılan mal idi. Muaccele meblağları, iltizamda olduğu gibi açık arttırmalarda oluşuyor, mal meblağları ise devlet tarafından belirleniyordu. Girişimci öldüğünde malikane mirasçılarına devredilemiyordu. Bu durumda devlet malikaneyi yeniden açık arttırma yöntemiyle satıyordu. Malikaneci hayatta iken malikanesini üçüncü şahıslara satma hakkına sahipti. Bu satış işleminden devlet, orijinal muaccele miktarının % 10'unu vergi olarak almaktaydı.
44-Malikane sistemine geçmek devlete hangi avantajları sağlamıştır?
Malikane sistemine geçişle hem devletin acil para ihtiyacı hem de yıllık olağan giderlerini finanse etmek amacı güdülmüştü. Bu sistem seksen yıl içinde Osmanlı finans sistemine hâkim olmuş ve bu zaman zarfında sağlamış olduğu toplam gelirler de yüzde bin dört yüz oranında artmıştı.
45-Coğrafi Keşiflerin Osmanlı ekonomisine tesirlerini açıklayınız.
Coğrafi Keşifler sonunda sömürgelerden gelen kıymetli madenler (özellikle gümüş) Avrupa'dan sonra Osmanlı topraklarında da hızla yayıldı. Avrupalı tüccarlar aldıkları mala karşılık merkantilist anlayışla altın yerine gümüşle hatta mal ile ödeme yapıyorlardı. Bu durumda ülkede gereğinden fazla gümüşün bol, ucuz ve kolay bulunur olması madenlerin işletilmesini ekonomik olmaktan çıkardı. Bu nedenle Rumeli'de pek çok maden ocağı kapandı ve bu madenlerin çevresindeki darphaneler de aynı şekilde “ kapanmak zorunda kaldı. Ekonomik dengelerin bozulmasıyla güç durumda kalan devlet daha hafif akçe basmak suretiyle1584'te büyük devalüasyonu gerçekleştirmek zorunda kaldı. XVI. yüzyılda Avrupa'da fiyatların artması ham maddenin daha ucuz bir şekilde Osmanlıdan temin edilmesine bunun da Osmanlı Devleti'nde enflasyonun ve fiyatların artmasına, para değerinde düşüşe neden olmuştur. Uluslararası ticaret açısından Doğu ticaret yolları hemen önemini kaybetmemiştir
46-XIX. yüzyılda Osmanlı’da kentleşmeye yol açan etkenler nelerdir?
XIX. yüzyılda demografik gelişmeler Osmanlı ekonomik ve toplumsal yapısında da değişime neden olmuştur. Klasik dönemde durağan seyreden nüfus, XIX. yüzyılda iyileşen yaşam koşulları ve göçler ile artış göstermiştir. Nüfus artışı ve ekonomik yapıdaki değişim kentleşmeyi de hızlandırmıştır, önemli liman kentleri, demir yollarının geçtiği kentler ve diğer yerleşim alanlarında nüfus artışı yaşanmıştır
47- XIX. yüzyılda Osmanlı toplumunda tüketim anlayışında görülen değişimi açıklayınız.
Ekonomik koşullardaki değişim özellikle dış borçlanma, tüketim alışkanlıkları ve giyim kuşamdaki değişimi de hızlandırdı. Artık yeni tüketim mekânları, farklı eğlence biçimleri yeni hitap tarzları, giyim ve modada Avrupai bir stil vb. formlar özellikle başkentte Osmanlı tebaası arasında yayılma göstermiştir. Batılı ve çok çeşitli ürünleri içinde barındıran alışveriş merkezleri ortaya çıktı.
48-Sanayi İnkılabının Osmanlı ticari hayatı üzerindeki etkilerini açıklayınız.
Sanayi Inkılabı'yla Osmanlı Devleti, Avrupa devletlerinin önemli bir pazarı ve sanayileri için de gerekli ham madde kaynağı olan bir ülke hâline geldi. Devlet hem serbest dış ticaret antlaşmaları hem de yabancı sermaye yatırımları ve dış borçlanma ile Avrupa devletlerinin denetim ve nüfuzu altına girdi. Bu bağlamda 1838'de İngiltere ile yapılan Balta Limanı Ticaret Antlaşması Osmanlı ekonomisinde önemli değişimlere neden oldu.
49-Balta Limanı Ticaret Antlaşmasının Osmanlı ekonomisine etkileri nelerdir?
Bu anlaşma, Osmanlı pazarlarının ve hammaddelerinin Avrupalı tüccar ve sanayicinin çıkarları doğrultusunda dış ticarete açılması için hukuki çerçeveyi hazırlamış oluyordu.
50-Sanayi İnkılabına karşı Osmanlı Devleti’nin aldığı tedbirler ve kurduğu kuruluşlar hakkında bilgi veriniz.
Osmanlı Devleti bu süreçte tedbir olarak ithal ürünlerden aldığı vergiyi artırdı. Kapitülasyonlar nedeniyle bu tedbirden istenilen
sonuç alınamamıştır. Ayrıca askerî giderlerden tasarruf sağlanması ve paranın yurt dışına çıkışının önlenmesi için büyük sanayi kuruluşları oluşturulmuştur. Sanayinin yetişmiş eleman ihtiyacını karşılamak için eğitime büyük önem verilmiştir. Avrupa'dan getirilen ustalarla, modern teknolojinin yerli usta ve işçilere öğretilmesine çalışılmış, yurt dışına öğrenci gönderilmeye başlanmıştır. Bu dönemde açılan fabrikalara Feshane, İzmit Çuha Fabrikası, Veliefendi Basma Fabrikası, Hereke Kumaş Fabrikası, Bursa İpek Fabrikası, Zeytinburnu Demir Fabrikası örnek gösterilebilir. Bu fabrikalar kârlı birer kuruluş olarak devlete büyük gelir sağlamışlardır. Bu faaliyetlerden başka 1860'lı yılların ortasında kurulan Islah-ı Sanayi Komisyonu 1873'e kadar faaliyetlerini sürdürmüştür. Bu komisyonun teşviki ve birçok kişinin sermaye katmasıyla sanayi şirketleri kurulmuştur. Özel sermayeye destek verilerek 1897'de çıkarılan teşvik kanunu ile yeni kurulacak fabrikalar on yıl vergiden muaf tutulmuştur.
51-Tanzimat döneminde Osmanlı Devleti’nde zirai alanda yaşanan değişim hakkında bilgi veriniz.
Tarım üretimini arttırma, ürünleri çeşitlendirme, dış talebi olan tarımsal ürünlerin üretiminin teşviki, yerli sanayi ham maddelerinin içerde üretilmesi ve ziraatın modernleştirilmesi için Ziraat ve Sanayi Meclisi, Ziraat Meclisi ve Nafia Hazinesi kuruldu. 1858 yılında çıkarılan Arazi Kanunnamesi ile toprak mülkiyeti pekiştirildi. Zirai eğitim ve uygulama kurumları oluşturuldu. Gerekli yolların yapılması ve nehirlerin ulaşıma elverişli hâle getirilmesi, kredi dağıtılması, vergi yükünün hafifletilerek bölgeler ve kişiler arasında dağılımın âdilleştirilmesi için programlar hazırlandı. Üretim alanlarını genişletmeye, ticari değeri yüksek ürün üretmeye, modernleşmeye yönelik teşvik tedbirleri uygulanarak geçici vergi ve gümrük muafiyetleri sağlandı. Zirai ürün ticareti serbestleştirildi. Devlet tekelleri büyük ölçüde tasfiye edildi. Uygulanan bu ziraat politikaları ve Osmanlı ülkesinde hammaddenin ucuz olması nedeniyle Avrupa'dan zirai ürünlere gelen talep tarımda genişlemeye yol açmıştır. Böylece Osmanlı ülkesinde yapılan tarım özellikle Avrupa devletlerinin hammadde ihtiyacını karşılayacak üretime dönüştü.
52-Tanzimat döneminde Osmanlı Devleti’nde ulaştırma alanında ne gibi yenilikler yapılmıştır?
Ulaşımda İstanbul başta olmak üzere İzmir, Selanik, Şam ve Beyrut gibi büyük şehirlerde toplu taşıma işletmeleri faaliyete geçti. Taşıma konusunda aynı zamanda ilk Osmanlı anonim şirketleri kurulmaya başlandı. 1843'te "Fevaid-i Osmaniye Vapur Kumpanyası" kuruldu. Bundan sonra Ali, Fuad ve Cevdet paşaların Şirket-i Hayriye'yi kurmalarıyla (1851-1945) İstanbul ve civarında vapur işletmeciliğine geçildi. Bu gibi şirketleşmeler Midhat Paşa'nın Tuna ve Bağdat valilikleri sırasında da gerçekleştirilerek buralarda nehir taşımacılığı ve tramvay işletmeciliği yapıldı. Kara ulaşımında 1872'de İstanbul Tramvay Şirketi kurularak İstanbul'da atlı tramvaylar i!e raylı ulaşım için ilk adımlar atılmaya başlandı.
53-Osmanlı Devleti’nin demiryolu yatırımlarına önem vermesinin sebepleri nelerdir?
Osmanlı yöneticilerinin demir yolu yatırımlarından bekledikten yararların başında, iç güvenliğin sağlanması, idarenin gücünün ülkenin uzak bölgelerine kadar ulaştırılması, savaş dönemlerinde cepheye asker ve malzeme sevk edilebilmesi ve tarımsal vergilerin az kayıpla tahsil edilebilmesi geliyordu.
54-1840’da 1863’e kadar kullanılan ilk Osmanlı kağıt parası olan kaime’nin bastırılma gayesi nedir?
Reformları finanse etmek, bütçe açıklarını kapatmak ve piyasanın para ihtiyacını karşılamak için bastırılmıştır.
55-Osmanlı Devleti’nde ilk kurulan bankaların adlarını yazınız.
1847'de Bankı Dersaadet adıyla ilk banka kurulmuşsa da bu banka Kırım Savaşı'ndan önce iflas etti.
Diğer yandan köylüye kredi vermeyi amaçlayan memleket sandıkları geliştirilerek 1888'de Ziraat Bankası kuruldu.
56-XVIII. yüzyıl ve XIX. yüzyılda Osmanlı maliyesinin açıklarının giderilmesi için hangi yollar izlenmiştir?
XVIII. yüzyıldan itibaren açık veren Osmanlı maliyesi bu açıklarını padişaha ait iç hazineden aldığı borçlarla ve olağanüstü vergilerle kapatmaya çalışıyordu. XIX. Yüzyıldan itibaren artan para ihtiyacından dolayı devlet kâğıt para bastırarak ve Galata bankerlerinden para alarak iç borçlanmaya gitti.
57-Osmanlı ilk dış borcunu hangi amaçla ne zaman almıştır?
24 Ağustos 1854'te iç kaynakların tükenme noktasına varması nedeniyle Kırım Savaşı'nın finansmanı için ilk dış borç alındı.
58-Muharrem Kararnamesi ile kurulan Duyun-u Umumiye İdaresi hakkında bilgi veriniz?
1881'de Muharrem Kararnamesi adı verilen bir yönetmelikle, Osmanlı Devleti'nin borçlarının tahsili için Duyun-u Umumiye İdaresi kuruldu ve Osmanlı Devleti'nin mali kaynaklarına yabancılar tarafından el konuldu. Devlet tekellerinden ve gümrük vergilerinden gelen paralar bu teşkilatın yönetimine verildiyse de bir süre sonra bu kaynaklar da dış borçları ödemekte yetersiz kaldı. XIX. yüzyıl Osmanlı ekonomisi adeta bir yarı sömürge ekonomisi durumuna geldi. Birçok işletme, yabancılar tarafından işletilmeye başlandı
59-Osmanlı Devleti’nin dış borçlanması ekonomik ve siyasi açıdan hangi sonuçları doğurmuştur?
Devletin önemli gelir kaynaklarının Avrupalı alacaklıların denetimine verilmesi, olumsuz mali şartlar, büyük miktarlarda dış borçlanma girişimleri iktisadi bağımlılığın yanında dış politikada dışa bağımlılığı da beraberinde getirmiştir
60-Türkiye İktisat Kongresi’nin toplanma amacı nedir?
Ulusal bağımsızlık savaşı henüz sona ermeden yeni Türk devletinin ekonomik politikasını belirlemek amacıyla toplanmıştır.
61-Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin ekonomide tam bağımsızlığı sağlamak amacıyla kuruluş yıllarında hangi politikaları izlemiştir?
-Yeni Türk devletinin ekonomik politikasını belirlemek üzere 17 Şubat 4 Mart 1923 tarihleri arasında İzmir'de Türkiye İktisat Kongresi toplanmıştır.
-Kongrede alınan kararların uygulanması için öncelikle Osmanlıdan kalan ve ülke ekonomisini olumsuz yönde etkileyen kapitülasyonlar, -Lozan Anlaşması'yla tamamen kaldırılmıştır.
-Dış borçlar imparatorluk üzerinde kurulan yeni devletler arasında paylaştırılmıştır.
-Sanayicilerin kredi ve sermaye ihtiyaçlarını karşılamak üzere 1924 yılında Atatürk'ün desteği ile "Türkiye İş Bankası" kurulmuştur.
-1925 yılında tarımda öşür vergisi kaldırılmış,
-1926'da "Kabotaj Kanunu" kabul edilmiştir.
-Cumhuriyetin ilk yıllarında ekonomik kalkınmanın özel sektöre dayalı olarak gerçekleştirilmesine çalışılmış girişimcilere kredi açmak için bankalar kurulmuştur.
-1924'te kurulan Türkiye İş Bankasından sonra 19 Nisan 1925'te bankacılık ve madencilik faaliyetlerini yürütmek üzere "Türkiye Sanayi ve Maadin Bankası" kurulmuştur.
-28 Mayıs 1927'de "Teşviki Sanayi Kanunu"nun kabulü ile özel sektörün sanayi faaliyetleri desteklenmiştir.
62-Cumhuriyetin kurulduğu ilk yıllarda ekonomide devletçi politikalar izlenmesinin sebepleri nelerdir?
Cumhuriyetin ilk on yılında özel sektörün devletten beklenti içinde olması, yeterli sermaye, nitelikli iş gücü ve teknik elemana sahip olunmaması . 1929'da ortaya çıkan Dünya Ekonomik Bunalımı gibi sebeplerden dolayı devletçi politika benimsenmiştir.
63-Devletçilik ilkesi doğrultusunda kurulan işletmeler hangileridir?
1931'de para piyasasını düzenlemek, fiyat istikrarını sağlamak üzere "Türkiye Cumhuriyeti Merkez Bankası", 1933'te tekstil, demir-çelik, kâğıt vb. olmak üzere farklı alanlardaki fabrikaları bünyesinde toplayan ve aynı zamanda bir banka olan "Sümerbank" kurulmuş, 1934'te "Birinci Beş Yıllık Sanayi Planı" uygulamaya konulmuştur. 1935'te yer altı kaynaklarını işletmek ve
değerlendirmek üzere "Etibank", ardından da "Maden Tetkik Arama Enstitüsü" kurulmuştur. Esnaf ve sanatkârın kredi ihtiyacının karşılanması amacıyla kurulan "Halkbankası" 1938'de faaliyete geçmiştir. Tarımsal alanda çiftçiye damızlık, fidan, tohum dağıtmak üzere devlet sermayeli büyük çiftlikler kurulmuştur. Dış ticaret ise ithalatı yasaklama ve kontenjanlarla denetim altında alınmış, denge sağlanarak Türk lirasının değeri korunmuştur.