Yunanistan'ın Megali İdeasında Pontus'un Yeri
Kelime olarak "Büyük Fikir (Ülkü)" anlamına gelen Megali İdea, Fatih Sultan Mehmet'in İstanbul'u alarak, Bizans İmparatorluğuna son verdiği günden beri yürürlükte olan bir ülküdür. Megali İdea, "Bizans'ın yeniden diriltilmesi" ya da "Büyük Yunanistan" amacı diye de ifade edilebilir. İki kıtalı, beş denizli Yunanistan hayali!
Kısaca Helen Emperyalizmi diyebileceğimiz Megali İdea, "Helenlerin önderliğinde Bizans İmparatorluğu'nu yeniden diriltmek hedefi" olarak da tanımlanmıştır.
Bizans İmparatorluğunu bir Helen İmparatorluğu olarak kabul eden Yunan milliyetçileri, Megali İdea adını verdikleri büyük ülküleri ile eskiden Bizans'a ait olan tüm topraklan yeniden elde ederek Konstantinopolis diye adlandırdıkları İstanbul başkent olmak üzere, büyük Helen İmparatorluğunu yeniden kurmayı hayal etmektedirler.1Bu ülkü doğrultusunda en fazla çalışan ve İlk Megali İdea haritasını yayınlayan kişi, Yunan tarihinin ünlü şairi ve ulusal kahramanı Rigas Ferreros'tur (1757-1798). Ferreros, 1791 yılında Bükreş'te bulunduğu sırada ilk haritayı çizmiş ve daha sonra 1796 yılında bu haritayı Viyana'da bastırarak Yunanca konuşulan tüm topraklarda dağıttırmıştır Bu haritada; Balkanların büyük bölümü, Anadolu'nun yarıdan fazlası, Ege adaları ile Girit, Rodos, Kıbrıs, Trakya ve İstanbul Yunan toprakları olarak gösterilmiştir.2 Oysa Ferreros'un hayalindeki cumhuriyette 1798'lerde yaşayan Yunanlı nüfus ancak 150 000 kadardır. Ve sadece İstanbul'da yaşayan Türk nüfusundan azdır. Yine sadece, Balkanlarda yaşayan Türk nüfusu 5 milyondan fazladır. Ne var ki, Osmanlı İmparatorluğu aleyhine genişleme emelleri besleyen İngiltere, Rusya ve Fransa, Yunan milliyetçiliğine yoğun destek vermişlerdir.Bu ülkü çerçevesinde; önce Yunanistan'ın bağımsızlığı elde edilecek, ardından Ege adaları, Batı Anadolu, Karadeniz bölgesi, Rodos, Girit, Bozcaada, Kıbrıs, Epir, Makedonya, Batı ve Doğu Trakya ele geçirilecek ve nihayet İstanbul, Helen İmparatorluğunun başkenti olacaktır.
Bu haritada; Balkanların büyük bölümü, Anadolu'nun yarıdan fazlası, Ege adaları ile Girit, Rodos, Kıbrıs, Trakya ve İstanbul Yunan topraklan olarak gösterilmiştir.3
Ferreros, bu haritadaki hedeflere ulaşmak için bir ihtilal programı ve bir de anayasa hazırlamış ve bunları da 1797 yılında yayınlamıştır.
Buna göre; Osmanlı topraklarını ve eskiden Yunanca konuşulan tüm yerleri kapsayacak olan bu devletin adı "Helen Cumhuriyeti" olacaktı. Anayasasının 53. Maddesine göre de; resmi dili yine Yunanca olacaktı.4
Oysa Ferreros'un hayalindeki cumhuriyete 1798'lerde yaşayan Yunanlı ancak 150 bin kadardı": Ve sadece İstanbul'da yaşayan Türk nüfusundan azdı. Yine sadece, Balkanlarda yaşayan Türk nüfusu 5 milyondan fazlaydı. Ne var ki, Osmanlı İmparatorluğu aleyhine ge
nişleme emelleri besleyen İngiltere, Rusya ve Fransa, Yunan milliyetçiliğine yoğun destek veriyorlardı.
Yunanlığın iki büyük merkezi vardır: Atina ve İstanbul. Atina Krallığın merkezidir. Bütün Yunanların emeli, güzel şehir İstanbul büyük merkezdir.5
Hellenizm'in merkezi iki taneydi; (krallığın başkenti) Atina ile tüm Yunanlarca Polis (kent) olarak adlandırılan, düş ve umudu, büyük başkent Konstantinopolis.6
Bizans İmparatorluğunu bir Helen İmparatorluğu olarak kabul eden Yunan milliyetçileri, "Megali idea" adını verdikleri büyük ülküleri ile eskiden Bizans'a ait olan tüm toprakları yeniden elde ederek, "Konstantinopolis" diye adlandırdıkları İstanbul başkent olmak üzere, büyük Helen İmparatorluğunu yeniden kurmaya hayal etmektedirler.7
Gerçekten, hemen hemen yüzyıl boyunca Yunan halkı Megali İdea'yayani bütün Helenlerin bağımsızlığı ve birleştirilmesi dış politikasına hararetle bağlı kaldı. Başından beri genç Krallık (Yunanistan) bu emeli gerçekleştirmek uğrunda yoğun bir diplomatik çalışmaya girişti. Yunanistan Dışişleri Bakanlığı, Osmanlı İmparatorluğu'ndan kurtarılacak eyaletlere göre dairelere ayrılmıştı: Makedonya, Teselya, Epir, Girit Daireleri gibi.8
Megali İdea 1844 yılında ortaya atıldığında havada kalmıştı. Büyük dozlarda megalomani ve dinsel filozofi rolü (mission civili-satrice) içeren tasarım halinde bulanık bir programdı. Bilimsel ifadesini ve kanıtlanmasını, ama aynı zamanda düşten eyleme geçebilmek için pratik açıklanmasını da aramakta olan siyasi bir düşünceydi.9
İlk gereksinim olan, bilimsel (daha doğrusu bilimsel görünümlü) kanıtlamayı, özellikle Paparigopulos üstlenerek Bizans döneminin milli tarihe kattı. Paparigopulos Megali İdea'nın ve "Doğunun yeniden canlandırılması için Yunan misyonunun" ateşli taraftarıydı. Pratik yön, yani Megali İdea'nın dış politikada uygulanması, birbirini izleyen üç safhada ifadesini bulmakta, ama bir sonraki safhaya geçmek öncekinin terki anlamına gelmemekteydi:
— Bizans toprakları üzerinde başkentin Konstantinopolis olacağı Yunan İmparatorluğunun kurulması (halka yönelik slogan "ya İmparatorluk ya ölüm" olmuştu.)
— Özellikle güney Balkanlar'da ve Ege adalarında ("Enosis ya da ölüm" sloganıyla) girişilecek silahlı çatışmalarla Osmanlı İmparatorluğu aleyhinde adım adım genişlemek
—Yunanlıların ve Osmanlıların barışçı yoldan anlaşmaları ile kurulacak büyük bir Helen-Osmanlı devletinin kurulması.10
Yunanlar aralarında Megali İdea'dan bahsettikleri zaman akıllarından geçen, Türk devletini ortadan kaldırmak, İstanbul, İzmir, Kıbrıs ve Küçük Asya dedikleri Anadolu'yu sınırlarının içine katmayı kapsamaktadır. Oysa, Türk düşmanlığı ile beslenen Megali İdea ideoloji ve arzusunun arkasına neyin gizlenmiş olduğu tarihçi Panayotis Kayas'ın Megali İdea adlı kitabında şöyle belirtilmektedir;11
"Yunanistan'ın siyasi ve sosyal liderleri, her dönemde, var olabilmesi için bir milli ideolojiye sahip olunması gerektiğine inanıyorlardı. Böylece, Yunan milletini her an yeni mücadelelerle hazır tutacak, halledilmeyen ekonomik problemlere karşı, hiç kimse vatan haini damgasını yememek için muhalefette bulunamayacaktı. Kısacası Megali İdea, Yunan iç ve dış politikasının canıdır. Milli hedefe ulaşmanın dışında her şey yönetim, eğitim, imar bekleyebilirdi. Böylece, Türk sınırlan içinde bulunan toprakların Milli Hedef olarak gösterilmesi, milli ideolojinin doğmasına yol açmıştı. Bu milli ideolojinin adı "Megali İdea" ideolojisi idi. Böylece ülkenin siyasi, askeri, dini ve sosyal liderlerinin her şeyi bir yana iterek bu hedefe yönelmeleri devlet kuruluşları içinde Megali İdea'ya yönelik faaliyetlerin başlamasına yol açtı. Bu genel yönlenmeye paralel olarak, Yunanistan'ın talep ettiği Türk topraklarında yaşayan Rumların örgütlenmesine geçildi. Böylece, Türk'ün varlığı, Yunanistan'ın siyasi yaşamında, Kral, Kilise, Ordu ve Politikacılar tarafından istismar edildi.12Yunanistan Devleti'nin resmi ülküsü (ideolojisi) olan "Panhellenizm" ütopyasının oluşturduğu "Megali İdea" imgelemi (hayali), iki anakaralı (kıtali), beş denizli bir Yunanistan Devleti düşler. İki anakara; Avrupa-Yunanistan, Asya-Türkiye, beş deniz; Karadeniz, Marmara Denizi, Ege Denizi. Akdeniz ve İyon Denizi'dir.13Venizelos'la birlikte en belirgin biçimde aktif bir duruma getirilmek istenen Megali İdea, gerçek olmaktan çok romantik bir tabana oturtulmaya çalışılan, ütopik ve o denli asılsız bir iddiadan başka bir şey değildir.14
Venizelos arkadaşlarını çalışma odasına, kocaman bir haritanın başına topladı. Haritaya kendi istediği Yunanistan'ın sınırlarını çizdi: Bugünkü Arnavutluk'un koskocaman bir parçasıyla bugünkü Türkiye'nin hemen hemen hepsi dahildi. Başkent de İstanbul olacaktı.
Bu Megali İdea'ydı yani "büyük idealdi. Yaşlı bir milliyetçi şöyle diyordu: "Doğa diğer insanların umutlarına sınırlar getirir, ama Yunanlarınkine getirmez. Yunanlar geçmiş zamanda da, bugün de, doğa kanunlarıyla bağlı değildir." Megali İdea (megalomani sözcüğü de aynı kökten gelmektedir) hayallerden, fantezilerden oluşan bir şeydi. Yeniden doğan bir imparatorluğun, Roma'dan Kırım'a kadar her yerde Yunancanın konuşulduğu bir altın çağı yansıtmasıyla ilgiliydi.15
Megali İdea, ırkçı ve şoven niteliktedir. Çünkü Grek devlet adamları her dönemde, Balkan Yarımadası, Ege Adaları ve Anadolu'ya yayılmış tüm Grekleri içine alan tek bir devlet düşüncesinden hareketle ve bölgenin kendileriyle ilişkisini romantik bir varsayıma dayandırarak açıklamaya çalışmış ve "Enosis"i sürekli tırmandırarak, dinsel motiflerle süslü bu ulusal hedeflerine ulaşmayı düşlemişlerdir"16
Yunanistan ile arasındaki sorunlar Cumhuriyetin kurulduğu yıllardan günümüze kadar - belki de olması gerekenden çok fazla -Türkiye'yi meşgul etmiştir. Atina'nın ele geçirilmesiyle beraber 1456 yılında Osmanlı İmparatorluğu'nun egemenliği altına giren Yunanistan, bağımsızlığının Osmanlı tarafından kabul edildiği 1832 yılına kadar tam 376 yıl Osmanlı egemenliğinde yaşamıştır.17
Ancak, Yunanistan bağımsızlığını ilan ettiği 1830 yılından itibaren "Megali İdea" peşinde koşmuş ve çoğunlukla politikasını Türk düşmanlığı üzerine inşa etmiştir. Bazı yazarlar tarafından "Büyük Düş" olarak da adlandırılan "Büyük Yunan İdeali"nin, Türklerin 1453 yılında İstanbul'u ele geçirmesinden sonra ortaya çıkarılan bir Pan-Yunan ideolojisi olduğu belirtilmektedir.18
Doğu Karadeniz kıyılarında bir Pontus-Rum Devleti'nin kurulması fikri Yunanistan'ın bağımsızlığını kazandığı yıllara dayanmaktadır. Bölgede yaşayan Hıristiyan Ortodoks nüfus, 19. yüzyılın başından itibaren Rum Ortodoks kilisesi ile gelişmekte olan Rum burjuvazisinin birlikte yürüttükleri faaliyetlerin etkisi altına girmiş, kökeni ne olursa olsun Anadolu'da yaşayan Türkçe veya Rumca konuşan bütün Ortodoks Hıristiyanlar, Yunan toplumuna ait olma duygusunu benimsemeye başlamışlardır.19 Bölgede bir Pontus Devleti'nin kurulması Megali İdea'nın hedeflerinden biri olmuştur. 20 Bölgedeki Hıristiyan halk üzerinde Yunanlılık bilincinin yerleşmesinde ve gelişmesinde Fatih Sultan Mehmet'in geniş yetkiler vererek canlandırdığı İstanbul Fener Rum Ortodoks Patrikhanesi'nin büyük rolü olmuştur.19 Megali İdea ülküsünü besleyen, yayan esas örgütlü güç, Osmanlı Devleti içinde çok geniş imtiyazlar elde eden Ortodoks Kilisesi olmuştur.21
Kilisenin kuşaktan kuşağa aktardığı bu ülkü ile yoğrulan Yunan aydınları, Osmanlı imparatorluğunu parçalamak isteyen İngiltere, Rusya ve Fransa tarafından verilen destekle, zaman içinde etkili bir hareket yaratmayı başarmışlardır.
1844'te krallık Yunanistan'ında ilk kez seçim yapıldı. Seçime adları; "Rus Partisi"; "İngiliz Partisi", "Fransız Partisi" olan Yunan siyasal partileri katıldı. Seçimi Fransız Partisi kazandı. Fransız Partisi Başkanı İoannis Kolettis (1788-1847) Yunan Anayasası yapılırken Meclis'te şu konuşmayı yaptı:
"Yunanistan krallığı, tüm Yunanistan değildir. Şimdiki sınırlarımız içinde bulunan topraklarımız, Yunanistan'ın en küçük ve en fakir bir bölümüdür. Yunanlı; yalnız krallık sınırları içinde yaşayan Yunanlılar değildir. Yanya'da, Selanik'te, Serez'de, Edirne'de, Konstantinopolis'te (İstanbul'da), Trabzon'da, Girit'te, Sisam'da yaşayan ve tarihin çeşitli dönemlerinde, değişik topraklarda yaşamış Yunan ırkına ilişkin herkes Yunanlıdır. Helenizm'in iki büyük başkenti vardır. Atina ve Konstantinopolistir. Atina yalnız krallığımızın başkentidir. Konstantinopolis; bütün Helenlerin umudu, kıvancı, coşkusu ve sonsuz (ebedi) başkentidir."
Kolesttis "Enosis" ve "Helenizm" ilkeleri doğrultusunda, Türklerin yerleşik olduğu toprakların Türklerden geri alınmasına ilişkin "Yunan Yayılmacılığı"nı açıkça belirtmişti.
Yunan milliyetçilerinin Megali İdea ülküsü ile, bu fikri destekleyen İngiltere, Rusya ve Fransa'nın Balkanlar, Ege, Akdeniz ve Anadolu'daki yayılma hedefi çakışıyordu. Bu nedenle Megali İdea"ı desteklemek, kendi yayılmacı emelleri açısından çıkarlarına geliyordu. Bu destek hem imparatorluğu yıpratıyor, hem de Osmanlı devleti üzerinde bir baskı oluşturuyordu. Bundan da öle, kendi denetimlerinde olacak yayılmacı bir Yunanistan'ı kendi sömürgeci emelleri için kullanabileceklerdi.
Pontus meselesi, 19. yüzyılın ilk çeyreğinde başlayan ve 1830 yılında Yunanistan'ın bağımsızlığı ile sona eren Yunan İsyanı ve bu isyanı yönlendiren Megali İdea (Büyük İdeal)'nın bir gereği olarak ortaya çıkmıştır.
Yunanistan'ın Osmanlı Devleti aleyhinde, batılı devletlerin ve Rusya'nın yardımıyla toprak koparmak suretiyle giderek büyümesi, Rum azınlıkların yaşadığı yörelerde büyük bir heyecana ve ileriye dönük gizli yapılanmaya neden olmuştur. Bu yörelerden biri de İnebolu'dan Batum'a kadar uzanan Karadeniz bölgesidir. Bölge Rumları daha çok Protestan Misyonerleri ve Patrikhanenin kışkırtması ile Megali İdea kapsamında, bölgede (merkezi Samsun ya da Trabzon olacak) bağımsız bir Pontus Devleti kurmak ve bunu ileride Büyük Yunanistan'la birleştirmek hayaline kapılmışlardır.
Diğer taraftan, Yunanistan'ın Megali İdea'yı gerçekleştirmek üzere Etniki Eterya'dan Mavri Mira'ya kadar kurdurduğu birçok cemiyete paralel olarak Türkiye'de Pontus cemiyetleri de kurulmaya başlamıştır. Daha önce bahsedildiği üzere Türkiye 'de ilk Pontus teşkilâtı İnebolu'da halkın Manastır olarak adlandırdığı bir yerde Amerikalı Misyonerler tarafından tesis edilmiştir.22
Megali İdea hedeflerini gerçekleştirmek için 1814 yılına kadar Avrupa'nın çeşitli kentlerinde değişik örgütler kurulmuştur. Bunlardan en etkili olanı Filiki Eteıya'dır.
1714 doğumlu Yunan şairi Kosmos O Etolios, en etkili Megali İdea'cı örgüt olan Filiki Eterya'dan 100 yıl önce Megali İdea fikirlerini yaymış ve geniş destek bulmuştur.
1814 yılında Rusya'nın Odessa kentinde Emmanuel Ksanthos, Nikolaos Skufas ve Athanasios Tsakalof adlı üç tüccar, "Filiki Eterya 23 (Dostluk Ortaklığı ya da birçok kaynakta geçtiği adıyla Dostlar Derneği) adlı gizli bir örgüt kurdu. Örgütün amacı, Megali İdea'yı hakim kılmaktı.
Cemiyetin görünürdeki amacının Osmanlı İmparatorluğu sınırları içindeki gayri-müslim tebaanın eğitimi olmasına karşın, asıl amaç merkezi İstanbul olmak üzere Bizans İmparatorluğu'nun yeniden oluşturulması idi. Bu imparatorluk Fener Patrikhanesi'nin manevi birliği içinde olacaktı. Cemiyetin oluşturulması konusunda Rus çarının bilgisi olduğu gibi, örgütlenme konusunda da önemli desteği olmuştu.24
Filiki Eterya, kuruluşunun ilk yıllarında, 1814-1817 yıllan arasında fazla bir varlık gösterememiş ve bocalamıştır. Fakat 1818'de dernek merkezi Odessa'dan İstanbul'a taşındıktan sonra hamle yapmış ve üye sayısı süratle artmıştır. O yıl, sadece İstanbul'daki kayıtlı üye sayısı 17.000'e ulaşmış, 1820 yılına girildiğinde ise; Balkanlar, Ortadoğu ve çeşitli Avrupa ülkelerinde açılan şubelerden sonra üye sayısı 400.000'i geçmiştir.
Filiki Eterya:nın bu denli benimsenmesinde, Rusların ve özellikle de Rus Çan'nın, demeğin arkasında olduğu inancının ve propagandasının da büyük rolü olmuştur.25
Rumlar, ılık denizlere inme siyaseti güden Rusya üzerinde büyük nüfuz sahibiydi ve demeğin en büyük desteği Rusya'ydı.26
Cemiyet başta "Hayır Cemiyeti" olarak tanınıyordu. Cemiyetin bu hali ve icraatı ile Yunan emellerinin sağlanamayacağını anlayan Ksanthos, cemiyette önemli değişikliklerin yapılması gerektiği kanaatine vardı. Arkadaşlarına; "Eski Yunan evlatları Doğu Roma imparatorluğu'nun bir kalıntısıdır. Osmanlı Devleti'nin elinde esir ve onursuz olarak yaşamaktadırlar. Bunları kurtarmak Yunan ulusu için en büyük hizmettir." diyerek tahrike hız verdi.
İşte bu ana fikir üzerine, güçlü bir destek sağlamayı, yetenekli bir başkan bulmayı ilk hedef edindiler. Bu açıdan hareket eden kurucular, yuvalandıkları Rus ülkesinde bulunmanın avantajıyla, Rusya'nın desteğini kısa zamanda sağlamayı başardılar. Bu desteği kullanmasını da bildiler. Zaten baş politikası Osmanlı İmparatorluğu 'nu içeriden çökertmek, zayıf düşürerek parçalamak olan Rusya'nın aradığı da bu olduğuna göre bu konuda pek de zorluk çekmediler. Bundan sonra iş başkan bulmaya kalıyordu. Hemen Yunan kampanyası başladı. Rus Çarı'nı derneğin gizli başkanıymış gibi yaydılar. Psikolojik etkisinin büyük olması gayesiyle her vesileyle bu gizli başkanın varlığından söz ettiler. Bu konuda o kadar ileri gittiler ki, bu gizli başkanın Rus Çan I. Aleksandr olduğunu açıklamayı bile göze aldılar. Fakat, ne olursa olsun Çar sembolikti. Oluşacak direnişin başında faaliyetleri üstlenecek birisinin bulunması zorunluydu.27
Örgüt tarafından ilk düşünülen kişi, 1815'den beri Nesselrode ile birlikte Rus Dışişleri Bakanlığı'ni yürüten "Kapodistrias22 idi. Ancak Kapodistrias bu görevi kabul etmedi.28
Araya en nihayet Rus Çan'nın harp yaverliğini yapmakta olan Yunan topluluğunun çok yakından tanıdığı yüksek bir aileye mensup General Aleksandr İpsilanti bulundu. Onlarca, Genel Başkan Rus Çarı olduğuna göre; Aleksandr İpsilanti, cemiyetin başına Başkan Vekili unvanı ile getiriliyordu. Etniki Eterya süratle gelişmeye ve güçlenmeye başlamıştı.
Cemiyet kısa bir süre içinde geniş bir örgütlenme sağladı. Eflak Beyi Kalimaki ile İstanbul Rum Patriği bile cemiyetin üyeleri arasına katılmışlardı.
Bu gelişmeler esnasında Etniki Eteryanın sloganı; Doğu Roma İmparatorluğunu yeniden ihya etmek ve Ayasotfya’ya Haçı dikmek” idi 29
Filiki Eterya, İtalyan Carbonari örgütünü örnek alıyordu.15 Batı Avrupa'daki gizli mason cemiyetlerinin kuruluş ve işleyiş usullerini benimsemişti. Filiki Eterya'nın ilk amacı, Rumları Osmanlı yönetimine karşı ayaklandırmak, bu arada mümkün olursa diğer Balkanlı Hıristiyan topluluklarını da bu isyana karıştırmaktı. Örgüt, mali problemlerini çözümlemek amacıyla bünyesine öncelikle büyük tüccar ve armatörleri kaydetmiş, ayrıca halk üzerinde daha etkili propaganda yapabilmek için papazları kullanmıştır. Bu örgüt zamanla güçlendikçe gayesini daha belirgin ve açık bir şekilde propaganda etmeye başladı. Filiki Eterya, ilk aşamada Mora'da bir Yunan devleti kurmayı, sonra da Orta Yunanistan, Batı Trakya, Selanik, Ege adaları, On İki Ada, Kıbrıs ve Batı Anadolu'yu Yunanistan'a katmayı, nihayet İstanbul'u ele geçirerek Bizans'ı yeniden kurmayı hedefliyordu.30
Filiki Eterya'nın faaliyet programı şu şekildeydi:
1. Yunan milletinin tam istiklalinin temini,
2. Batı Trakya ve Selanik'in Yunanistan'a ilhakı,
3. Ege Adaları'nın Yunanistan'a ilhakı,
4. Oniki Adalar'm Yunanistan'a ilhakı,
5. Girit Adası'nın Yunanistan'a ilhakı,
6. Batı Anadolu'nun Yunanistan'a ilhakı,
7. Pontus Rum Devleti'nin kurulması,
8. Kıbrıs Adası'nın Yunanistan'a ilhakı,
9. Gökçeada ve Bozcaada'nın Yunanistan'a ilhakı,
10. İstanbul işgal edilerek Doğu Roma İmparatorluğu'nun yeniden kurulması ve Megali İdea'nın gerçekleştirilmesi idi. 31
Bu amaca ulaşabilmek için de yapılacak ilk iş, Osmanlı İmparatorluğu sınırları dahilindeki bütün Hıristiyanları silahlandırmak ve Rumlar arasında birlik ve beraberliği kurarak aktif mücadeleyi güçlendirmekti.Gittikçe zenginleşenleri, tahsil görenleri, kendilerine eski Atinalıların torunları süsünü vererek, dünyaya kabul ettirmek propagandasını yürütüyorlardı. Bu amaçla az zamanda, Rumların yoğun topluluklar teşkil ettikleri Moskova, Odessa, Trieste, Marsilya gibi önemli bölge ve şehirlerde şubeler kurdular. Belli başlı merkezler İzmir, Misolonki, Bükreş, Yaş, Yanya ve Trieste sayılabilir.32 Cemiyetler, yaptıkları yardımlarla Yunanistan'da okullar açtılar. Bu okullarda ihtilal fikirlerinin aşılanmasını ve devamını sağladılar. Bir plan ve program dahilinde, sistemli bir şekilde para yardımı da yaptılar ve silah temin ettiler.
İçten ve dıştan destekle bu örgüt o hale geldi ki, bir aralık İpsianti Mora'dan ne kadar ihtilalci çıkacağını araştırtmış ve bu araştırma sonucunda 40.000 silahlıya yaklaşıldığı cevabı gelmiştir. O tarihte Mora Yarımadası'ndaki Türk askeri mevcudu ise 12.000 kadardır.33
Bu demek kendisinden 80 yıl sonra kurulan Etniki Eterya'nın da temelini oluşturmaktadır.34
Odessa'da kurulan Filiki Eterya'nın ilk hedefi, Yunanistan'ın bağımsızlığını elde etmek ve
daha sonra Megali İdea haritası içindeki hedeflere yayılmaktı. Filiki Eterya'nın ilk hedefine ulaşarak, Yunan isyanını başlatması ve bağımsız Yunan devletini kurmasından sonra, 1894 yılında Atina'da Yunan ordusu içinde Etniki Eterya örgütü kurulmuştur.
Filiki Eterya'nın 1876 yılında dağıtılmasından sonra kurulan Etniki Eterya'nın amacı ise Girit'in. Trakya ve Batı Anadolu'nun istilasıdır. 231 Etniki Eterya. Girit'in Yunanistan'a ilhakında büyük bir rol oynamıştır. 1919 yılına kadar faaliyet gösteren bu derneğin, İstanbul'da da Kordus Derneği adlı (Rum Göçmenleri Merkez Komitesi) patrikhaneye bağlı bir kolu vardı.
Etniki Eterya'nın 1896 yılında yayınladığı bildiri, yüzündeki maskesini iyice düşürmüştür.35
- Ezeli ve ebedi düşmanımız Türklerdir.
- Yunan Milleti bağımsızlığını kazanmakla önemli bir kazanç temin edemedi. Milletinin büyük bir kısmı Türklerin boyunduruğu altında kaldı. Bu kardeşlerimizi kurtarmak hepimizin görevidir.
- Megali İdea'yı gerçekleştirmek esastır.
- Gayeye varmak için, gizliliğe olağanüstü dikkat etmek gereklidir.
- Yunanistan'da parti mücadeleleri ve fikir ayrılıkları kesin olarak terk edilmelidir.
- Bütün Rum Milletinin Etniki Eterya bayrağı altında toplanması yüksek çıkarlarımızın gereğidir.
- Megali İdea'nın gerçekleşmesi için her türlü vasıtaya başvurulacaktır.
- Etniki Eterya, Rum halkını bütünüyle silahlandıracaktır.
- Mukadder olan zamanın gelmesinden sonra ezeli ve ebedi düşmanımız Türklere taarruz edilecektir.
- Ezeli ve ebedi düşmanımız Türklere karşı, Yunanistan hariçten hiçbir yardım beklemeyecek ve yalnız kendisine güvenecektir.
- Etniki Eterya, doğuda birçok karışıklıklar çıkaracaktır. Bu takdirde, hükümet ilgisiz kalır ve tarafsız bulunursa, Etniki Eterya hükümete görevini bildirecektir.
- Politik fırsatlardan yararlanmak Etniki Eterya'nın baş görevidir.
- Etniki Eterya, bütün Rum zenginlerini örgüte yardıma davet eder.
- Sonsuz bir güce sahip ve malik olan Helenizm'in kuvvetine inanarak, eski ve ebedi düşmanımız Türklere karşı büyük düşmanlık hareketlerine başlayalım.
- Etniki Eterya, hiçbir siyasi partiye tabi olmadığı gibi, hiçbir siyasi partinin de emrinde değildir.
- Şayet hükümet memleket sorunları üzerine eğilmezse, Etniki Eterya, hükümeti görevini yapmaya zorlayacaktır.
- Tanrının yardımıyla Megali İdea muhakkak surette gerçekleşecektir.
Filiki Eterya ve Etniki Eterya'nın da etkisiyle Megali İdea, Yunanistan'ın resmi politikası olmuştur.
Bu yayılmacı fikirlerin sadece gizli örgütlerde benimsenmediğinin ilk kanıtlarından biri de, Yunan Meclisinde yapılan konuşmalar ve Yunan hükümetlerinin açıklamalarıdır.
Örneğin 1844 yılı Ocak ayında Yunan Meclisinde konuşan Jhon Kolettis adlı politikacı şunları söylemiştir: "... Yunanistan kralının huzurunda politikacı Jhon Kolettis tarafından ilk kez dile getirimiştir. Kollettis "Yunanistan Krallığı, Yunanistan değildir. Yunanistan'ın sadece bir parçası, en küçük, en yoksul parçasıdır. Yunanlılar, sadece krallık içerisinde oturanlar değildirler, aynı zamanda Yanya'da ya da Selanik'te, Serez'de ya da Edirne'de, İstanbul ya da Trabzon'da, Girit'te ya da Sisam Adasında, Yunan tarihine ya da Yunan ırkına bağlı başka yerlerde oturanlar da Yunanlıdır. Helenizm'in iki büyük merkezi vardır. Krallığın başkenti Atina'dır. İstanbul büyük başkent bütün Yunanlıların kenti, düşü, umududur36 diyerek ana hatlarını çizdiği büyük amacı sonraki nesillere aktarmıştır.
Etniki Eterya'dan sonra, onun devamı niteliğinde ve aynı amaçlan güden "Mavri Mira" adlı örgüt 1919 yılında kurulmuştur. 1922 yılına kadar faaliyetlerini sürdüren bu örgüt de, diğerleri gibi Megali İdea hedefleri doğrultusunda Anadolu'nun istilası, Pontus devletinin kurulması, Yunan-İngiliz; Yunan-Ermeni işbirliğinin sağlanması için çalışmıştır.37 İstanbul'da kurulan bu örgüt, Kurtuluş Savaşı'nın başarıya ulaşmasının ardından 1922'de dağıtılmıştır.
Bu büyük rüyanın gerçekleştirilmesi için Anadolu'nun çeşitli yerlerinde bulunan Rumlar kiliseler vasıtasıyla teşkilatlandırılmıştı. Patrikhane destekli Anadolu Rumlarının isyan hareketleri özellikle Ege Bölgesi ve Trabzon havalesinde yoğunlaştı. Fener Rum Patrikhanesi 09 Mayıs 1919'da yayınladığı bir bildiri ile Osmanlı tebaası olan Rumların Osmanlı Devleti ile hiçbir bağlarının kalmadığını ilan etmiş ve İzmir'in işgalinden sonra Anadolu Rumlarını Yunan ordusuna katılmaya çağırmıştı." 38
Megali-İdea'ya göre, 1453'de Fatih tarafından fethedilen İstanbul tekrar ele geçirilecek, Yunanistan, Girit, Rodos, Kıbrıs, Anadolu ve ta Büyük İskender'in uzandığı İskenderiye'ye kadar olan topraklar işgal edilerek Büyük Bizans İmparatorluğu yeniden kurulacaktır. Bu günkü duruma baktığımızda ilk beş hedefin gerçekleştiğini, altı numaralı hedefin ise 1922'de Mustafa Kemal ve arkadaşları tarafından engellendiği görülmektedir. Şu anda yedi numaralı hedefe ulaşmak için çalışılmaktadır. Bu yönde oldukça mesafe alınmıştır. Sekiz ve dokuz numaralı hedefler için tarihi ve ideolojik zeminin hazırlandığını, uzun soluklu politik mücadeleye her alanda ve çıkan her fırsattan istifade ile devam edildiği gözlenmektedir. Özellikle dokuzuncu maddede yer alan İstanbul'un fethi sadece Ortodoks camiasını değil tüm Hıristiyanları da etkilemiştir. Vatikan kaynaklarında şöyle yazmaktadır: İslam İstanbul'u işgal ederek, Hıristiyanlığın Başı'nı esir almış, onun Ekümenik Tahtı (Trone) olan Ayasofya'yı cami yapmıştır. Bu acı tüm Hıristiyanları ağlatmaktadır. 39
Filiki Eterya'nın bu programı gerçekleştirmek için nüfusu ve 50 bin kilometrekareyi bulmayan toprağı ile, bağımsız bir devlet olan küçük Yunanistan, hep Osmanlı İmparatorluğu aleyhine yayılarak, yüzyıldan az sürede üç kat genişlemiştir. 40
1909 ihtilalinin ardından 18 Ekim 1910'da iktidara gelen Venizelos, Megali İdea hedefleri doğrultusunda şu programı uygulamaya koydu:
a) Ege Denizi Yunan denizi olacak
b) İki kıtaya ve 5 denize açılan Yunanistan gerçekleşecek
c) Yunanistan'ın bir ayağı Avrupa'da, bir ayağı Asya'da olacak
d) Bizans İmparatorluğu yeniden kurulacak
Venizelos, başlangıçta hayal gibi olan bu hedeflerini gerçekleştirmek için 1.Dünya Savaşı sonrası oluşan durum neticesinde büyük fırsat ele geçirdi.
Venizelos Yunanistan'ı, bu amaçlan doğrultusunda sürekli olarak yayılmaya davet etti. Bu yayılma politikası sonunda 1830'larda 50 bin kilometrekare, 1913'te imzalanan Bükreş anlaşması ile de tam bir kat genişleyerek, 120 bin kilometrekareye çıkmıştır. 1830'larda 1,5 milyon olan nüfusu da buna paralel olarak 4,5 milyona ulaşmıştır. Yunanistan, bu süre içinde Avrupa'nın en büyük Türk kenti olan Selanik'i ve 1908 yılında da Türk halkını toplu katliamdan geçirdikleri Girit'i kendi topraklarına katmıştır.
Bu gelişmelerden sonra Venizelos, "Büyük Yunanistan"a olan inancını dile getiren şu ifadeleri kullanıyordu: "Gençliğimden beri ben Skiros Adasını (Ege Denizinin ortasındadır), Elenizmin coğrafi merkezi saymışımdır." Bükreş antlaşması ile kazandığı topraklar karşısında iyice heyecana kapılan Venizelos, dönemin Yunan İçişleri Bakanı Emanuel Repulis'e şöyle diyordu: "Şimdi artık gözlerimizi doğuya çevirme zamanı geldi."
Venizelos'un hesapları, Atatürk önderliğindeki Türk milleti tarafından bozulmasaydı; Yunanistan, Venizelos döneminde 250 bin kilometrekareye ulaşmış olacaktı. I. Dünya Savaşını İngiltere ve müttefiklerinin kazanacağını hesap ederek, son anda onların yanında savaşa giren ve savaştan sonra da Anadolu'dan toprak talebinde bulunan Venizelos, Paris Barış Konferansı'na 30 Aralık i 918'de sunduğu toprak isteklerinde, Megali İdea hedefleri doğrultusunda şu bölgeleri talep ediyordu41:
a) Kuzey Epir (Güney Arnavutluk),
b) Batı ve Doğu Trakya (İstanbul dahil),
c) Batı Anadolu (Bursa, İzmit, İzmir, Aydın ve civarı),
d) İmroz, Bozcaada, Sakız, Rodos, Oniki Ada, Meis,
e) Pontus,
f) Kıbrıs.
Bir kısım düşünür ve yazarlar yukarıda açıklanan Yunan Megali İdea'sının 1922 yenilgisi ile sona erdiğini, bu tarihten sonraki Yunan hükümetlerinin bu ülküden vazgeçtiğini her vesile ile vurgulamaktadırlar. Ancak takip eden 83 yılda meydana gelen olaylar, bu ülküden vazgeçildiğini değil çok daha keskin ve ihtiraslı bir şekilde mücadeleye devam edildiğini göstermektedir. 42
Yunanistan'ın Büyük İdealleri olmasına karşı, Türkiye'nin dış politikadaki düsturu şöyle belirlenmiştir: "Yurtta Sulh, Cihanda Sulh". Türkiye, bölgesinde ve dünyada daima dostluktan, barıştan ve karşılıklı diyalogdan yana olan ve her zaman Yunanistan'a dostluk eli uzatan taraf olmuştur. Bununla birlikte, Atatürk-Venizelos döneminin ardından devam eden yaklaşık 25 yıl hariç, iki devlet arasında genellikle sorunlarla dolu yıllar yaşanmıştır. Sorunların kaynağını ise, iki taraftaki bu temel dış politika farklılığı oluşturmaktadır.
Türkler, gerek Osmanlı İmparatorluğu, gerekse Cumhuriyet dönemlerinde Yunan Megali İdeası'nın karşısında duran bir engel ve Yunan yayılmasını önleyen bir millet olarak görülmüş, son yıllardaki örneğin, Türkiye'nin Arnavutluk ile yakın ilişkiler içine girmesi, Makedonya'yı ilk tanıyan devletler arasında yer alması, Bulgaristan ile ilişkilerini iyi tutması Atina tarafından hep Yunanistan'a yönelik, bu ülkeyi baskı altına almak üzere yapılan manevralar olarak değerlendirilmiştir.
Yunanistan devlet adamları ve Yunan-Rum basını, son yıllarda Megali İdea'ya yeni bir yorum getirmişlerdir. Bu yorumun içerisinde; başta Güney Kıbrıs Rum kesimi olmak üzere, Türkiye'yi çevreleyen üçüncü ülkelerle yapılan "savunma ve askeri işbirliği" antlaşmaları, Balkanlar'da Sırplar ve Rusya ile oluşturulan "Ortodoks İttifakı" Pontus meselesini canlı tutma gayretleri ve bölücü terör örgütü PK.k'ya verilen destek konuları girmektedir. 43
Yunan emperyalizmini veya modern Megali îdea'yı anlamak bakımından ortaya koymasının gereken bir başka konu da; Aiıdreas Papandreau'nun partisi PASOK'un seçimlerde kullandığı şu slogandır: "Ege Savaşı Kürdistan dağlarından başlar." 44 Bu sloganla ifade edilen yeni strateji Papandreu'nun tekrar işbaşına gelmesiyle canlanmış ve Yunan devlet politikası olarak uygulamaya konulmuştur.
Batılarca uygulanan taktiklerden biri Türkleri çeşitli meseleler, sunî problemler çıkararak yıpratmak, meşgul ederek zayıf düşürmek. Türk imajını yıpratmaya çalışmaktadırlar. Ne zaman Anadolu'da bir azınlık problemi çıkarsa Yunanlılar hemen işbirliği veya paralel faaliyet göstererek karışıklık çıkartmaya çalışmışlardır Yunanistan'da Megali İdea fikri canlı bir şekilde yaşamaktadır.
Kurulduğu 1830 yılından itibaren Megali İdea olarak adlandırılan ve bütün zamanlar için geçerlilik gösteren bir felsefeyle yönetilen Yunanistan'da hangi görüşte kişi, kadro veya partiler iş başına gelirse gelsin, bunlar bölge ve dünya konjonktürünü de kullanarak Megali İdea'nın öngördüğü "Büyük Yunanistan" hedefine ulaşmak için çaba harcamışlardır. İki kılalı Büyük Yunanistan'ın kurulabilmesi için tasarlanan bu yayılma politikasına göre Karadeniz, Marmara Denizi, Ege Denizi, Akdeniz ve İyon Denizini gören ve Yunanistan Anakarası ile Anadolu'yu içeren "Büyük Yunanistan" projesinin bir hamlede gerçekleşmesi mümkün olamayacağından, bu yolda adım adım Enosis (birleşme/ilhak) hamleleri öngörülmüş ve Enosis Yunanlıların toprak kazanma yöntemlerinin adı olmuştur.45
Yunanistan dış politikasının en önde ve devamlı ana hedefi Megali İdea'dır. Megali İdea, söz edildiği devre göre bağımsız bir Yunanistan'ın, Büyük Yunanistan'ın, Yunan İmparatorluğunun, Bizans İmparatorluğunun, Yunan adı altında bir Kültür İmparatorluğunun kurulmasını öngören bir anlamda kullanılmıştır.46
Yunanistan Kurulduğu tarihten itibaren Megali İdea'da tespit ettiği hedeflerine bilinçli bir şekilde ulaşmayı kendisine düstur edinmiştir. Bu amaçla öncelikle kendisini koruyan devletlerin sempatisini sıcak tutmayı ve onlara çoğunlukla şirin görünmeyi ve din, kilise, Helenizm gibi batılılar için değişik duygular çağrıştıran söylemleri dile getirmeyi sürdürmektedir.
Yunanistan, kurulduğu tarihten itibaren Megali İdea'sını gerçekleştirmek için uzun vadeli bir projeye soyunmuştur. On maddelik bu yayılmacı faaliyet programının yarısını bugüne kadar gerçekleştirmiştir. Diğer yarısından vazgeçtiğine dair herhangi bir irade beyanı bulunmamaktadır. Megali İdea'sını çoğu zaman sinsice maskelemeyi başaran Yunanistan'ın uzun vadede yine Türkiye Cumhuriyeti için bir tehdit unsuru olmaya devam edeceği muhakkaktır.
Yunanistan ile halen gündemde olan sorunlarımız, hukuki nitelikleri itibarıyla ne kadar farklı olurlarsa olsunlar, birbirinden bağımsız olarak değerlendirilmemelidir. Bunlardan her biri, Yunan yayılmacı siyasetinin, "Megali İdea"nm, birbirini tamamlayan basamak taşları gibidirler.47
Megali İdea sayesinde Türkiye Cumhuriyeti topraklarında gözü olan ve hasmane duygular besleyen Yunanistan'a karşı politikamızı iyi belirlemek zorundayız. Her zaman Türkiye'nin zayıf anını kollayan ve istismar edebileceği konularda " temkinli iyimserlik" rolünü benimseyen, güçlü olduğu dönemlerde ise inisiyatifi elde tutarak "kontrollü tırmanma" stratejisi ile kazançlarını muhafaza etmeyi başaran Yunanistan'a karşı realist politikalar uygulanmalıdır. Bu politikalarda askeri güç devamlı daima üstün durumda devam ettirilmeli, rejim ve sosyal sorunlar açısından hiçbir zaman zaafa düşülmemeli ve antlaşmalarla bize verilmiş olan hak ve menfaatlerimizi korumadaki kararlılığımız uluslar arası arenada ısrarla duyurulmalıdır.
Dipnotlar:
1) KUMKALE Tamer, Türkiye ve Yunanistan Arasındaki Problemler, istanbul, 1984, s.49
2) KÜRŞAD Fikret ve ark. ALTAN Mustafa Haşim, EGELİ Sabahaddin, Belgelerle
Kıbrıs'ta Yunan Emperyalizmi, Kutsun Yayınevi, istanbul,1978, s. 28-29
3) KÜRŞAD Fikret ve ark. ALTAN Mustafa Haşim, EGELİ Sabahaddin, a.g.e., s. 29
4) KITSIKIS Dimitri, I. Singritiki istoratis Elladoske Turkiastan, 20 Atina, 1978'denözet çeviri. DEDE Abdürrahim, Türk Dünyası Araştırmaları Dergisi, Yıl: 2, Cilt: 2, Sayı: 8, Ekim 1980, s.97-1445) BİLGE A.Suat, Büyük Düş Türk-Yunan Siyasi ilişkileri, 21. Yüzyıl Yayınlan, Ankara, 2000, s. 15
6) Konstantinopolis: İstanbul
7) KÜRŞAT F. Ve ark. ALTAN M., EGELİ S., Belgelerle Kıbrıs'ta Yunan Emperyalizmi, 1978, s.28-29
8) PSOMIADES Harry J., The Eastem Ouestion, Selanik 1968, s. 18
9) HERACLİDES Alexis, Yunanistan ve Doğudan Gelen Tehlike Türkiye: iletişim
Yayınları, istanbul, 2003, s.60
10) HERACLİDES Alexis, a.g.e., s.60-61
11) BALKAÇ Zerrin, Batı Trakya Türkleri, Türkler Ansiklopedisi C.20, Yeni Türkiye Yayınları,
Ankara, 2002, s.477
12) KAYAS Panayolis, Megali idea
13) ERKSAN Metin. Mare Nostrum Bizim Deniz Yunan Sorunu, Hil Yayın, istanbul, 1999,3.109
14) AKTAR Yücel. Yunanistan'ın Osmanlı Devleti ve Türkiye Cumhuriyeti'ne Yönelik Geleneksel Politikasında Temel Yaklaşımlar, Türk-Yunan ilişkileri, Üçüncü Askeri Tarih Semineri,
Genelkurmay Askeri Tarih ve Stratejik Etüt Başkanlığı Yayınları, Ankara, 1986. s. 315) MACMİLLAN Margaret. Paris 1919: 1919 Paris Barış Konferansı ve DünyayıDeğiştiren Altı Ayın Hikayesi. ODTÜ Yayıncılık, Ankara 2004, s.342
16) AKTAR Yücel, a.g.e., s.11
17) BİLGE A.Suat, Büyük Düş, Türk Yunan Siyasi ilişkileri, s. 14.
18) MARKIDES K.C., The Rise and Fail of The Cyprus Republic, s. 10
19) SARINAY Yusuf, a.g.e., s.5
20) TURSAN Nurettin, Yunan Sorunu, Ankara, s.28
21) ŞAHİN M. Süreyya, Fener Patrikhanesi ve Türkiye, istanbul, 1980, s. 124-184
22) ATATÜRK M.Kemal "Nutuk'' 1973 Cilt 2 s. 626
23) Derneğin üyelerinin %54'ü tüccar, %13'ü doktor, avukat gibi profesyoneller, %12'si esnaf, %10'u papazlar, %9'u kleft veya armatolar (eşkıya veya kolcu), %2'si ise köylü ve zanaatkarlardan oluşuyordu.
24) KARAL Enver Ziya, Osmanlı Tarihi Cilt 5 (Nizam-ı Cedit ve Tanzimat Devirleri), Türk Tarih
Kurumu Yayınları, Ankara, 1947, s.11325) APATAY Çetinkaya, Yaşadıklarım ve Ege'de Olup Bitenler, Kazancı Kitap Ticaret A.Ş., istanbul, 1995, s.35326) KOHN Hans, Panislavizm ve Rus Milliyetçiliği, Türk Dünyası Araştırmaları Vakfı Yayınlan, istanbul, 1991, s.7
27) BELEN Necdet, Ege Denizi ve Ege Adaları, Harp Akademileri Komutanlığı Yayınları, istanbul, 1995, s.93
28) Bazı kaynaklarda bu kişinin ismi Capo d'istria olarak da geçmektedir. Korfu'lu bir Rum ailesinden gelmesine karşılık Rusya'nın hizmetine girerek yüksek görevleredek gelmiş olan Capo d'istria, Rus heyeti içinde katıldığı Viyana Kongresi sırasında, cemiyet için önemli ölçüde bağış toplamayı başarmıştı.
29)
www.devletarsivleri.gov.tr/yayin/osmanli/yunan/ll-2-FilikiEterya.htm, 10.06.2006
30) BELEN Necdet, a.g.e., s. 93
31) AKSİN Sina, Türkiye Tarihi 3. Cilt, Cem Yayınevi, İstanbul, 2005, s.105
32)
www.devletarsivleri.gov.tr/yayin/osmanli/yunan/ll-2-FilikiEterya.htm, 10.06.2006
33) BELEN Necdet, a.g.e.. s.93
34) ATEŞ Toktamış, Siyasal Tarih, İstanbul Bilgi Üniversitesi Yayınları, İstanbul, 2004, s.292
35) BELEN Necdet, a.g.e., s.94
36) APATAY Çetinkaya, a.g.e. s.353
37) BELEN Necdet, a.g.e., s.95
38) SMİTH M.UevelIyn, Yunan Düşü, Ayraç Yayınları, Çev. İNAL Halim, 2002, s. 17
39) TURSAN Nurettin, Yunan Sorunu, Ankara, 1987, s. 35-36
40) Fener Rum Patrikhanesi Dünü Bugünü Yarını, s.25
41) TARAKÇI Nejat, Yunanistan-Patrikhane-Helenizm Üçgeninde Türk-Yunan Dostluğu Mümkün mü?,
www.tasam.org, 17 Nisan 2005
42) TURSAN Nurettin, Yunan Sorunu, Ankara, 1987, s.40-41
43) SABAHATTİN İsmail, Kıbrıs Sorununun Kökleri (İngiliz Yönetiminde Türk-Rum ilişkileri ve ilk Türk-Rum Kavgaları), Akdeniz Haber Ajansı Yayınları, İstanbul 2000, S.5-12
44) TARAKÇI Nejat, Yunanistan-Patrikhane-Helenizm Üçgeninde Türk-Yunan Dostluğu Mümkün mü?,
www.tasam.org, 17 Nisan 2005
45) GÜLER Ali, Dünden Bugüne Yunan-Rum Terörü, Ankara, 1999. Ocak Yayınları, s. 14
46) MEGOLAMMATIS A., Sabah Gazetesi. 18 Mart 1995
47) LÜTEM Ö. Engin ve DEMİRTAŞ COŞKUN Birgül, Balkan Diplomasisi Ankara,2001, s. 35
48) BİLGE Suat, a.g.e. s.13
49) TOLUNER Sevin, Türkiye'nin Bazı Dış Politika Sorunları. Beta Basım Yayım, 2000. s.52
Kaynak:GÜZEL Ahmet, Dünden Bugüne Yunanistan 'm Pontus Hedefi, Syf:101-121