Ynt: Medeniyete Bak (Soru-cevap)
Bir kişinin cadı olduğu nasıl anlaşılır?
Almanya'da mahkeme tutanakları ve yazılı kaynaklara dayanarak bu dönemi araştıran Haydar Akın'a göre, 1430-1780 yılları arasında Avrupa'da cadılık suçlamasıyla 50 bin kişi katledildi. Akın'ın 'Ortaçağ Avrupası'nda Cadılar ve Cadı Avı' adlı kitabı, Dost Kitabevi tarafından yayımlandı. Kitapta bu dönem şöyle anlatıldı:
Yeni doğmuş bebekleri pişirip elde ettikleri merhemleri sürerek uçtuklarına inanılan cadıların, geceleri kara büyü ayinleri düzenlediğine, sabaha kadar dans edip, şeytanla ve birbirleriyle seviştiklerine inanılıyordu. Cadıların kimi zaman köpek veya kurt kılığına girerek insanları taciz ettiği düşünülüyordu.
Cadı avı sonucu öldürülen kurbanların yarıya yakını, bugünkü Almanya topraklarında yaşıyordu. 1400-1750 yılları arasında Almanya'da 25 bin, Polonya'da 10 bin, Fransa ve İsviçre'de 4'er bin, Danimarka, İtalya, Avusturya, Çek Cumhuriyeti/Slovakya'da biner, Britanya adalarında 1500, Macaristan'da 800, Belçika/ Lüksemburg'da 500, Norveç'te 350, Lichtenstein, İsveç ve İspanya'da 300'er, Hollanda'da 200, Finlandiya'da 115, Slovenya'da 100, Rusya'da 99, Estonya'da 65, İzlanda'da 22, Portekiz'de yedi, İrlanda'da ise iki kişi 'cadı' oldukları ve 'şeytanla işbirliği yaptıkları' gerekçesiyle öldürüldü.
Boğulursa masumdur!
Suçlanan kişilerin cadı olup olmadığı ise akıl almaz deneylerle anlaşılıyordu. İşte deneyler...
İğne deneyi:
Büyük bir iğne suçlanan kişinin vücudundaki lekeler, benler ve siğillere teker teker batırılarak kan çıkıp çıkmadığına bakılıyordu. Kan akmaması, kişinin şeytanla işbirliğine girmiş bir cadı olduğunu kanıtlıyordu. İğne deneyi Geç Ortaçağ'da Almanya, Fransa, Belçika ve İspanya gibi ülkelerde uygulandı.
Soğuk su:
Suçlanan kişi çıplak vaziyette elleri ve ayakları bağlı halde derin bir suya bırakılıyordu.
Kişi suda batmazsa bedeninin şeytan tarafından işgal edildiğine inanılıyor ve derhal yakılıyordu. Batarsa, boğulmaya terk ediliyor, böylece 'ruhunun öbür dünyaya arınmış bir halde yollandığına' inanılıyordu.
Kızgın demir: Ateşte ısıtılarak kızdırılmış demir bir çubuk, iki eliyle tutması için suçlanan kişiye veriliyordu. Elleri yanmamış veya çok az yanmışsa sanığın 'şeytan tarafından korunduğuna, ateşe karşı dayanıklı kılındığına' hükmediliyordu.
Ağlama:
Suçlanan kişinin yanında bulunan bir rahip, suçsuz ise ağlayabileceğini, şayet ağlayamıyorsa kendisini şeytanın engellediğini, bu tutsaklıktan kurtulması için kendisine bir şans verildiğini tekrarlıyordu. Bu ritüelin sonucunda gözlerinden yaş gelmeyen kişi suçlu bulunuyordu.
Tartı:
Suçlanan kişi tartılmadan önce vücut ağırlığı hâkim tarafından tahmin edilip bir yere yazılıyordu. Tüm giysileri çıkarılan ve ağırlık yapmaması için saçları da kesilen sanık, tartıldığında, tahmin edilenden ağır gelirse suçsuz kabul ediliyordu.
Tabut:
Cadı tarafından öldürüldüğünden kuşkulanılan ceset, suçlanan kişiyle yüzleştiriliyordu. Tabutun yanına götürülen kişiden cesede dokunması isteniyordu. Bu temas sonucunda cesette temas edilen noktada bir kanama veya bir değişim olursa, maktulün o ana kadar gizli kalabilmiş katili tespit edilmiş sayılıyordu.
Yaşlı ve kimsesiz kadınlar
Haydar Akın, cadı avının yaşlı ve kimsesiz kadınlarla başladığını, ancak daha sonra erkekler, çocuklar hatta rahipler olmak üzere geniş bir kesime yayıldığını söylüyor..
Cadı avının en fazla bugünkü Almanya topraklarında görüldüğünü hatırlatan Akın, bu durumun o yıllarda bu bölgede yaşanan kötü iklim koşulları, kıtlık, açlık, ardından gelen veba için günah keçileri aranmasına bağlanabileceğini belirtiyor.