Mustafa Kemal'in Erzurum Kongresi Konuşması Nutuktan Neden Çıkarıldı?

B Çevrimdışı

BeyazZambak

New member
Mustafa Kemal’in Erzurum Kongresi konuşması Nutuk’ta neden makaslandı?

Tarihimiz, özellikle yakın tarihimiz tam bir yalanlar mecmuası. Bu çok açık. İçine girdikçe bu açıklığın müstehcenlik düzeyine varmasından inanın haya ediyorum ama şu garip kalemim meseleye eğip bükerek bakmama mani. Hangi konuya eğilseniz lime lime olup elinize kalıyor belgeler.

Jean-Paul Roux haklı galiba: “Tarihte bu kadar çok şaşırmamız, onu yeterince incelemeyişimizdendir.”


İnceleyelim öyleyse.


Son zamanlarda şu Erzurum Kongresi’ne taktım. Beni uyandıran da, ne yalan söyleyeyim, herhalde Kemalistliğinden kuşku duyulamayacak bir isim, Şerafettin Turan oldu. Çok ciltli Türk Devrim Tarihi’nin ilkinde Erzurum Kongresi kararları diye ortaya atılan maddelere şaşırıyor ve şunları sıralıyordu Turan:



“Örneğin, M. Kemal’in ‘kongre kararları’ olarak sıraladığı ve okul kitaplarından başlayarak kongre ile ilgili hemen tüm yayınlarda yer alan ‘Ulusal sınırlar içinde bulunan yurt parçaları bir bütündür, biribirinden ayrılamaz’ ilkesi ne tüzükte, ne de bildiride bu biçimiyle düzenlenmiştir… Söylev’de [Nutuk’ta] ‘Manda ve himaye kabul olunamaz’ biçiminde aktarılan kesin hüküm de kongre kararları ve bildirisi içinde yer almaz.” (Türk Devrim Tarihi, 1. Kitap, Ankara, 1991, Bilgi Yayınevi, s. 214-215.)



Bunları okuyunca ‘Nasıl yani? Kongre kararları diye ezberlediklerimiz Nutuk’ta değiştirilerek aktarılmışsa biz neye inanacağız veya inanıyoruz?’ diye hayretle sormuştum kendi kendime. Ardından da Fahrettin Kırzıoğlu’nun Bütünüyle Erzurum Kongresi (Ankara, 1993) adlı, kongre tutanaklarını orijinallerine varıncaya kadar yayınladığı kitabını incelediğimde büsbütün şaşırmıştım. Bu kadar kesin olarak bildiğimiz kararlar böylesine değiştirilerek aktarılmışsa başka nerelere uzanmıştır o muhteşem altın makaslar? diye düşünerek soru matkabımı çalıştırmıştım.



Şimdi size Mustafa Kemal Paşa’nın 23 Temmuz 1919 günü Erzurum Kongresi’nin açış konuşmasında söylediklerinden Nutuk’a almadığı bazı parçaları sunacağım. Böylece şu günlerde bir öğrenci ödevi yüzünden yeniden hortlayan bitmez tükenmez Vahdettin tartışmalarına bir parça ışık düşüreceğimi ve yıllardır gözlerden saklanan gerçeklerle yüzleşmemize yardımcı olacağımı umuyorum.



Evet işte o konuşmada İstanbul hükümeti ve Vahdettin’le ilgili atlanan kısımlar. Dikkatle ve cümle cümle okuyoruz:



“Anadolu’da, Pâyitahttaki münevverânın ve din ve devlete mesbukü’l-hidme zevat-ı âliyenin, gaye-i mukaddesemiz uğrunda evvel ve ahir masruf olan mesaisi pek kıymettardır.”



Burada Anadolu’da, İstanbul’daki aydınların ve din ve devlete hizmeti geçmiş yüksek kişilerin kutsal gayemiz uğruna sarf ettikleri eski ve yeni çalışmalar çok değerlidir, denilerek İstanbul’da, Erzurum’da da paylaşılan aynı “kutsal gaye” için çalışanlar bulunduğu ve bu çalışmalarının değerli olduğu vurgulanıyor. Yani Anadolu hiç de kendi haline bırakılmış değildi 1919 Temmuz’unda.



Biz devam edelim:



Okuduğunuz cümle, daha sonra, muhtemelen Nutuk metni hazırlanırken gözden geçiriliyor ve şu kılığa büründürülüyor:



“Pâyitahttaki münevverânın ve din ü devlete hizmetleri mesbûk zevat-ı aliyenin mesai-i masrufeleri, kıymetdar olmakla beraber, [ancak] te’sir ve murâkabe altında mahsur bir muhit; kendilerini daima tehdit ve akametle müteessir etmektedir.”



Bu cümlede, yukarıda sözü geçen İstanbul’daki kişilerin değerlerini vurguladıktan sonra bir ‘ancak’ edatı konularak onların etki ve denetim altında bir çevrede tehdit ve işlerini sonuca bağlayamayacak şartlarda çalıştıkları vurgulanıyor. Yani bir şeyler yapmak istiyorlar ama elleri kolları bağlı denilmek isteniyor İstanbul’dakiler için.



Aşağıdaki cümle daha açıklayıcı:



“Herhalde mukadderata hakim ve hukukuna sahip bir idare-i milliyenin müdahaleden masun ve müstakil bir surette zuhurunu, ancak Anadolu’dan bekliyorlar.”



Yani geleceğine hakim ve hukukuna sahip bir millî yönetimin işgal İstanbul’undaki gibi müdahaleden uzak ve bağımsız bir şekilde ortaya çıkışını ancak Anadolu’dan bekliyorlar.



Kimdir bekleyenler? İstanbul’dakiler elbette… Yani hükümet, devlet adamları ve elbette biraz sonra göreceğimiz gibi şu ‘hain’ Vahdettin!



Erzurum Kongresi açılışında Mustafa Kemal Paşa kürsüde konuşmaya devam ediyor:



“Buna istinadendir ki, bir Şura-yı Milli’nin vücudunu, ve ancak, kuvvetini irade-i milliyeden alacak mesul bir hükümetin mevcudiyetini talep etmek, artık ve bilhassa son zamanlarda payitahtın heman tekmil tabakat-i mütefekkirini için bir fikr-i sabit halini almıştır.”



Anlamı şu: Anadolu’dan bağımsız bir millî yönetim arzusu doğrultusunda bir şura-yı millî, yani meclisin varlığını ve kuvvetini ancak milli iradeden alacak sorumlu bir hükümetin mevcudiyetini istemek artık ve özellikle son zamanlarda İstanbul’un hemen bütün düşünen insanları için bir saplantı halini almıştır.



Yani? İstanbul’dakiler bir milli şura, yani meclisin ancak Anadolu’da kurulabileceğine inanıyor ve bunu sizden bekliyorlar. O kadar ki, bu beklenti bütün düşünen insanlar için bir saplantı düzeyine varmıştır. Evet, düpedüz saplantı (fikr-i sabit)…



Devam.



“Anadolu’daki Ordu Müfettişliği memuriyetime, bilhassa İngilizler tarafından hazm u tahammül olunamayacağı ve dahilden de bir çok ifsadat ve tezviratın karışacağı, daha o zaman kestirilerek alenen gerek Sadrazam (Damat Ferid) Paşa’ya ve gerekse rical-i marufe-i devlete söylemiş ve bilhassa Zat-ı Akdes-i Padişahiye (Vahdettin’e) de bilmünasebe maruzatta bulunmuş idim.”



Geldik meselenin bam teline. Nutuk’a alınırken atlanan bu cümle, Mustafa Kemal’in, Anadolu’ya gönderilişinden İngilizlerin memnun olmayacaklarının ve bu görevi yüzünden içeriden de fesatlar ve dedikoduların çıkabileceğinin daha İstanbul’dayken farkında olduğunu ve bu konuda gerek Damat Ferid’le, gerekse tanınmış devlet adamları ve Vahdettin’le görüştüğünü anlatıyor.



Mustafa Kemal’in bundan sonraki cümlesi tutanaklarda yarım kalmış ve metin tam 4 sayfa birdenbire atlanmış! Bu atlanmış veya atılmış sayfalarda neler yazılı olduğunu bilmemekle beraber bir sonraki sayfada rastladığımız ifadelerden anlıyoruz ki, İngilizlere karşı padişahla yaptıkları özel görüşmelere dair açıklamalar yer alıyordu buralarda. Nitekim eksik sayfalardan sonraki ilk cümle bunu açıkça gösteriyor. Neler göstermiyor ki? Beraber okuyalım:



“Bu bâbdaki esrâr ve muhâberâtın ve zât-ı akdes-i padişahî ile geçen ma’ruzât ve müdavelâtın şimdilik neşri muvâfık olmayıp inşaAllahu teala mübarek vatan ve milletin bilfiil mazhar-ı necât olduğunu idrak edince kitap halinde intişârı ve o zaman bugünkü kongre heyet-i muhteremesini teşkil buyuran zevât-ı kıymetdâra da bir hâtıra-i millî olarak takdimi mutasavverdir.”



Bugünkü kelimelerle ifade edersek, sözü edilen konudaki sırlar ve haberleşmelerin, özellikle de Sultan Vahdettin’le aramızda geçen yazışmalar ve görüş alış-verişlerinin yayınlanması şimdilik uygun olmayıp kurtuluştan sonra kitap halinde bastırılması düşünülmektedir.



Tabii bu ‘sırlar’ı içeren kitabın hiçbir zaman yayınlanmadığını biliyorsunuz.



Böylece Erzurum Kongresi tutanaklarında yer alan ancak Nutuk metnine alınırken özellikle atlanan kısımlarda çok önemli bazı bilgiler yer aldığını gördük. Bunları maddeler halinde özetleyelim:



1.İstanbul’da kutsal gayemizi, yani vatanın esaretten kurtarılışı konusunda yapılmakta olan çalışmalar çok değerlidir.



2.Ancak bu çalışmalar, işgal ordularının denetimi altında yürütüldüğü için sonuç almalarına yetmemektedir.



3.İstanbul’dakiler millî bir yönetimin ortaya çıkışını Anadolu’dan bekliyorlar. Hatta bir meclis açılması ve irade-i milliyenin kendisini göstermesi konusu, İstanbul’da neredeyse bir saplantıya dönüşmüş durumdadır.



4.Benim Anadolu’ya gönderilmemin İngilizleri rahatsız edeceği konusunu daha önce gerek Damat Ferit’le, gerekse Vahdettin’le görüşmüştük.



5.Bu konudaki sırların açıklanması şimdilik uygun olmamakla beraber kurtuluştan sonra bunları kitap yapıp hepinize milli bir hatıra olarak birer adet vereceğiz.



Sırlar… Nelerdi acaba?



Vahdettin’in hain olmadığını belgeleyecek bu sırları bırakın, o sırlara ait bu belgeler bile kamuoyundan yıllardır gizlendi. Yoksa Süleyman Demirel’in 2005 Temmuz’unda dediği gibi, Vahdettin’in daha 100 yıl hain olarak bilinmesi gerektiğinden mi?

Mustafa Armağan
 
T Çevrimdışı

tarih.20

New member
Ynt: Mustafa Kemal'in Erzurum Kongresi Konuşması Nutuktan Neden Çıkarıldı?

Vahettin'e hain demiyelim tamam da ama lütfen vatansever de hiç demiyelim...Herşey olup bittikten sonra İngilizlerle kaçıp gitmek midir vatanseverlik...

Keşke şu Mustafa Armağan'a sorabilseydim...Yakın tarih sadece iş Vahdettin'e mi gelince yanılıyor diye...Son zamanlarda Vahdettin hayranlığı aldı yürüdü medyada ve sanal alemde...Bilmem ki nedendir?
 
B Çevrimdışı

BeyazZambak

New member
Ynt: Mustafa Kemal'in Erzurum Kongresi Konuşması Nutuktan Neden Çıkarıldı?

Peki ben size Sultan Vahdettin'in 1922 yılının Eylül Ayı başlarında Türk Ordusu'na bağışlanmak üzere o zamanın parasıyla toplam 6000 liralık bağışta bulunduğu söylesem acaba nasıl yorumlarsınız?
 
ilteriş Çevrimdışı

ilteriş

Kağan
Yönetici
Ynt: Mustafa Kemal'in Erzurum Kongresi Konuşması Nutuktan Neden Çıkarıldı?

Bu hoş sohbeti ilgiyle izliyorum. Müsadenizle 3. şahıs olarak konuya dalmak istiyorum. "Ben hemen büyük bir heyecanla belge isterim."
 
B Çevrimdışı

BeyazZambak

New member
Ynt: Mustafa Kemal'in Erzurum Kongresi Konuşması Nutuktan Neden Çıkarıldı?

İlteriş ' Alıntı:
Bu hoş sohbeti ilgiyle izliyorum. Müsadenizle 3. şahıs olarak konuya dalmak istiyorum. "Ben hemen büyük bir heyecanla belge isterim."

Kaynak: İkdam Gazetesi 10 Eylül 1338, s. 9152

Ben bu gazetenin küpurundan bu notu almışım. 1997 Yılında İstanbul'da Başkanlık Osmanlı Arşivinde Çalışmaya yapmaya gittiğim zaman, o zaman belki Öğrenciliğin verdiği fakirlikten olsa gerek, fotokopisi almadım. Ancak araştırma yapmak isteyenler için Taksim Atatürk Kütüphanesi'nde bu gazetinin o günkü nüshası var. Oradan bulunabilir. Yine Bayezit Devlet kütüphanesinde olacağını tahmin ediyorum. Fakat Atatürk Kütüphanesinde mutlaka var. Ben oradan aldım. Ayrıca bu gazeteyi kaynak kullanılarak yapılan bir araştırma için:

http://w3.balikesir.edu.tr/~metinay/30agustos.htm adresini kullanabilirsiniz.
 
T Çevrimdışı

tarih.20

New member
Ynt: Mustafa Kemal'in Erzurum Kongresi Konuşması Nutuktan Neden Çıkarıldı?

Diyelim ki bu gazetenin yazdığı doğru...Sadece diyelim ki...Tarih 1922 Eylül Başları...İzmir'den düşmanın denize döküldüğü,savaşın nasıl biteceğinin aşağı-yukarı belirlendiği tarih yani...Padişahın kesin zafer kazanacağı düşündüğü İtilaflar yenilmiş,bozguna uğramış...Bizim buralarda amiyane tabirle buna ,varsaydığımız bu yardıma paçayı kurtarmaya çalışmak derler,vatanseverlik değil...

Vatanseverlik bile bile ölüme gitmektir,sorumluluk almaktır,kağnıyı sürerken İstiklal Yolu'nda doğum yapmaktır...Maç bitince galip gelen üstüne para yatırmak demek değildir...
 
B Çevrimdışı

BeyazZambak

New member
Ynt: Mustafa Kemal'in Erzurum Kongresi Konuşması Nutuktan Neden Çıkarıldı?

Demek ki sizin gerçek şudur. Siz istediğiniz kadar kaynak getirin, biz hepsine şüphe ile yaklaşırız. Bizim için tek doğru kaynak Vahideddin'i kötüleyen, vatan haini sayan kaynaklardır. Sultan Vahdettin'i vatan haini saymayan kaynakların hepsine şüphe ile bakmak gerekir. Çünkü bizim okudugumuz Ahmet MUMCU'nun İnkılap Tarihi ve Atatürkçülük kitabında Sultan Vahdettin için Vatan Hainiydi diyordu. Onun için o mutlaka haindir. Bu memlekete beş kuruşluk faydası da olmamıştır.

Akbaş Cephaneliği'nin Anadolu'ya sevkine göz yummuş bile olsa, Vahdettin yine haindir. Çünkü mutlaka bunda da bir çıkarı vardır. Her ne kadar o zaman 9 Eylül yaklaşmamış bile olsa, padişah ne olur ne olmaz, birde bunlar savaşı kazanır-mazanır, allah muhafaza ben o zaman neyaparım diye düşünmüştür.

Mustafa Kemal Paşa'yı Anadolu gönderirken (Bizim okuduğumuz İnkılap Tarihi kitabında böyle yazmıyordu tabiki. Mustafa Kemal Paşa, padişahtan ve İngilizlerden habersiz, bir gerce Bandırma adlı, çürük köhne bir vapurla, apar-topar kaçmıştı.O zaman henüz Mustafa Kemal'i Anadolu'ya Padişah Vahdettin'in gönderdiğini söylemek de yasaktı.) O'nun Cumhuriyet yanlısı olduğunu bilmesinin de hiç bir tarihi önemi yoktur.

Hatta İzmir'in işgal edildiği gün Sultan Vahidettin'in bunu haber aldığı zaman ağladığı da yalandır. Çünkü Vahiddettin gibi bir vatan haini için İzmir'in işgalinin de bir önemi yoktur. Belki o, o günü şenlik yaparak kutlamıştır.

Daha belki bunlara bir kaç madde daha eklenebilir. Şimdi aklıma gelenler bunlar.

Halbuki biz tarihin tanımını yaparken, "belgeler dayalı ve objektiflikten" söz ederiz. Türk tarihi, geçmişi binlerce yıla dayanan, ve her biri birer altın yapraktan meydana gelen şanlı geçmişe sahiptir. Bu altın yaprakların içersinde Hunlar, Göktürkler, Karahanlılar, Selçuklular, Osmanlılar ve En son olarak da Türkiye Cumhuriyeti gibi yüzlerce devleti saymak mümkündür. Bunlardan birisini yok saymak zincirin baklalarından birisinin eksikliği gibidir.

Hal böyle iken özellikle Tarih Öğretmenleri arasında şöyle yaygın ve yanlış bir tavır vardır. Eğer sen Osmanlı Devletini savunuyorsan (yada son dönemlerini 2. Abdülhamid, Vahidettin vb.) Mustafa Kemal'i eleştirmelisin. Yok eğer Mustafa Kemal'in başarılı bir devlet adamı sayarsan, O zaman bunları kötülemen gerekir. Bu davranışların her ikisini de tasvip etmek mümkün değildir. Yukarıda da ifade çalıştığım gibi, bunların hepside Türk Tarih'inin altın yapraklarıdır. Ancak, birisi 24 ayar altın iken, diğerinin ayarı düşük olabilir. Dolayısıyla Vahdettin de bu memlekete hizmet etmiştir. Ancak bu hizmeti sırasında bir takım hatalara da düşmüş olabilir. Bunları ihanet saymak ne kadar doğrudur, bilemiyorum.

Bilmiyorum aranızda arşivlerde araştırma yapma imkanı olan oldu mu? Ben bazı yaz tatillerinde gider araştırmalar yapmaya çalışırım. Bir ara bir arşiv görevlisine arşivde ne kadar belge olduğunu söylemiştim. O da, 110 milyon belgenin bulunduğunun tahmin edildiğini söyledi... Ancak bunlardan sadece 20 milyon belgenin tasnif edildiğini, diğerlerinin ise henüz tasnif edilmediğini/edilemediğini söylemişti. Dolayısıyla biz şimdi Osmanlı Tarihini sadece tasnif edilen ve araştırmaya sunulan 20 milyon (o günden bu güne 10 milyonun daha tasnif edildiğini varsayarsak) 30 milyon belge ile öğrenmiş oluyoruz. Cumhuriyet Arşivi'nde de bunlara benzer istatistiki bilgiler söz konusudur. Bunların açılması ve hizmete sunulması bakalım daha neleri değiştiricek? Onbeş-yirmi yıldan beri değişen tarihi bilgilere bakarsak, önümüzde aydınlık günlerin bizi beklediğini söyleyebiliriz.
 
F Çevrimdışı

furkanözyürek

New member
Ynt: Mustafa Kemal'in Erzurum Kongresi Konuşması Nutuktan Neden Çıkarıldı?

Ben Atatürkçülüğümden ne duyarsam duyayım ödün vermeyecek bir insanımdır.Ayrıcada Osmanlı Devletini bir tarihe kadar hayranlıkla izlemişimdir.Ki Yavuz'u, Fatih'i ,Çelebi Mehmet'i hayranlıkla izlememk mümkünmüdür.Yada 4.Murad'ı Gennç Osman'ı.Bence şu an çıkan her gazete doğruları söylemiyor hocam.O zamanda doğruları söylemiyor olabilir.Ayrıca bizdende arada sırada kötü,başarısız insanlar çıkıyor.Hatırlayınız Kara Tatarları,Peçenekleri.Hocam Atatürk İstanbul'dan uzaklaşsında işimize çomak sokulmasın diye gönderildi diye biliyorum ben.Ayrıca sanmıyorum Atatürk'ün yemek yediği kaba tüküreceğini.Osmanlı'dan hilafetten onca yardım alsa onları yasaklamazdı diye düşünüyorum.Atalarımız tabiki küçümsenemez.Atilla'nın Glaya taktiği.Fatih'in ince zekası,Yavuz'un derin düşüncesi,4.Murad'ın devlet sevgisi.Ama genelleme yapmamak lazım herkes iyi olamaz.Dediğiniz gib bu yeni belgeler görüşümüzü daha berrak hale getirecek.
 
ilteriş Çevrimdışı

ilteriş

Kağan
Yönetici
Ynt: Mustafa Kemal'in Erzurum Kongresi Konuşması Nutuktan Neden Çıkarıldı?

Mesele son 2 mesajda az çok ortaya çıkmış. Vahdeddin'in hain olması Atatürk'ü yüceltmez. Vahdeddin'in hain olmamasıda Atatürk'ü yerin dibine sokmaz. Şu söz de çok hoşuma gitti.

bunların hepside Türk Tarih'inin altın yapraklarıdır. Ancak, birisi 24 ayar altın iken, diğerinin ayarı düşük olabilir.
 
T Çevrimdışı

tarih.20

New member
Ynt: Mustafa Kemal'in Erzurum Kongresi Konuşması Nutuktan Neden Çıkarıldı?

Lütfen olayları şahsileştirmeyelim...

Ben Vahdettin haindi demedim, demem...Şanssız bir adamdı.İmparatorluğun en kötü günlerinde tahta oturdu..Padişahtır sonuçta,vatanını,milletini elbette sevmiştir...Ancak sevgisini gösterecek dirayetten,güçten,kuvvetten,karizmadan yoksundu,acizdi...Bir milletin kaderini İtilafların insafına terk etti...

Her yerde aynı hikaye...Vahdettin,Mustafa Kemal'i Milli Mücadeleyi başlatsın diye göndermiş Samsun'a...Hadi ya...Pontusçu Rumlar'a karşı direnen Türk direnişini bastırsın diye göndermiş olmasın...Çok seviyordu da madem,neden 24 Mayıs 1920'de Mustafa Kemal'in ölüm emrini imzaladı? Milli Mücadelenin kazanılacağını anlayınca niye kaçtı? Bir insan niye kaçar??

Osmanlı Belgeleri açıklanacak bir gün...Bekleyip göreceğiz...Ama belgeler okunana kadar da gönülden geçenleri tarihi gerçek diye karşı tarafa kabul ettirmeye çalışmayalım...
 
F Çevrimdışı

furkanözyürek

New member
Ynt: Mustafa Kemal'in Erzurum Kongresi Konuşması Nutuktan Neden Çıkarıldı?

Bu söze dikkat etmemişim gerçekten güzel
 
B Çevrimdışı

BeyazZambak

New member
Ynt: Mustafa Kemal'in Erzurum Kongresi Konuşması Nutuktan Neden Çıkarıldı?

tarih.20 ' Alıntı:
...Hadi ya...Pontusçu Rumlar'a karşı direnen Türk direnişini bastırsın diye göndermiş olmasın...Çok seviyordu da madem,neden 24 Mayıs 1920'de Mustafa Kemal'in ölüm emrini imzaladı? Milli Mücadelenin kazanılacağını anlayınca niye kaçtı? Bir insan niye kaçar??

Mustafa Kemal'in idam fermanını imzalayan Sultan Vahideddin değildi. Damat Ferit Paşa idi. Yine ben bu metnin Osmanlıcasını gördüm. Altında da apaçık bir biçimde okunacak biçimde "Damat Ferit" yazıyordu. Sizde kaynaklarınızı tekrar kontrol ediniz. Eğer yanlışım varsa düzeltinizi. Haaaa...... diyebilirsiniz ki ne farkeder, ha Vahideddin ha Damat... Damat Ferit, Vahideddin için söylenen bütün olumsuz sözlere fazlasıyla layıktır. Milli Mücadele döneminde maalesef 5 defa, sadrazamlığa getirtirilmiştir. Dikkatiniz çekmek istiyorum. Getirtilmiştir. Şu 21. Yüzyılın Türkiye'sinde bile, iktidarı ellerinde bulunduranlar için, kendi çabaları ile iktidara gelmediği, bir takım güçler tarafından iktiara getirildiği zaman zaman dile getirilmektedir. Hal böyle iken Başkenti İngilizler tarafından işgal edilmiş durumda olan, Osmanlı Devleti için bunun mümkün olduğunu pek ala söyleyebiliriz. Damat Ferit'in bir takım ihanet sayılabilecek hatalarını, Vahideddin'e yüklemenin yanlış olacağını düşünüyorum.
 
E Çevrimdışı

erkut

New member
Ynt: Mustafa Kemal'in Erzurum Kongresi Konuşması Nutuktan Neden Çıkarıldı?

Tarihin çarpıtıldığına dair iddia çok. ''Benim katılmadığım'' bir başka iddiayı sizlerle paylaşayım;

Kemalin Mandacılığı ve Misakî Millînin Sebebi

Misak-î Millî Wilson İlkelerinin Bir Sonucudur!

Mustafa Kemal ve arkadaşlarının hazırladığı sanıldığı Misak-î Millî aslında Wilson ilkeleri sonucudur. Bu karara M. Kemal’in Nutuk adlı eserindeki gizlemeye çalıştığı bir mektuptan yola çıkacağız. Burada kimseye hakaret etmek değil niyetim, sadece her anlatılanı hap gibi hemen yutmamak!

Sivas Kongrelerinde Amerikan Mandası istenildi mi tartışmalarına bende katılayım. Sert tartışmaların yaşandığı Sivas Kongresi kararlarının 7.Maddesi şöyle

Madde 7 :” Milletimiz asrî gayeleri tebcil ve fenni , sınai ve iktisadi hal ihtiyacımı takdir eder. Bineaenaleyh devlet ve milletimizin dahili ve harici istiklâli ve vatanımızın tamamiyeti mahfuz kalmak şartıyla altıncı maddede musarrah hudud dahilinde milliyet esaslarına riayetkâr ve memleketimize karşı istila emeli beslemeyen her hangi devletin fenni, sınai, iktisadi muavenetini memnuniyete karşılarız.”

Şimdi bu maddede masumane bir edayla anlatılanlara hangi devlet uyuyor?.. Uluğ İğdemir’in hazırladığı ve Türk Tarih Kurumunun yayınladığı Sivas Kongresi tutanaklarını incelediğimizde o devletin Amerika Birleşik Devletleri olduğunu anlıyoruz, emin bir şekilde. M.Kemal sert bil dille Nutuk’ta mandayı red etmiştir. Ona göre bu madde ecnebi sermayeye yönelik bir davetiyedir….Bunu yazarken şunu atlayamam :
M. Kemal bakın Nutuk’ta yine ne diyor: Ecnebi sermâyedarının muavenetlerini ma’al-memnuniye(yabancı sermeye sahiplerini memnuniyetle ). kabul ederiz. Nutuk cild 1 s.27…

En doğrusu şu olsa gerek: F.Rıfkı Atay 22 haziran 1957 günü Dünya gazetesinde çıkan yazısında : “Keşke Atatürk Nutuk’u hiç yazmasaydı”…

Sivas Kongresinde ABD mandacılığı geçtiği hâlde neden M.Kemal bunu unutturma çabası içine girmiştir, neden demek hakkımız sanırım…Bir çarpıcı olay ifade edeyim. 12 Ağustos 1999’da M.Kemal tarafından A.Fuat Cebesoy’a çekilen telgrafta mandacılık hakkında taraftar olduğu havası içinde şunları yazıyor:

“Erzurum Kongresi’nin Amerikan Mandaterliği hakkında yazılabilecek şey ancak kongre beyannamesinin 7. maddesinin ihtiva ettiği ima ve sarahattan ibarettir. Daha fazlası kabil olmadı” (Cebesoy , age s.106-107)

Kazım Karabekir’in “Paşaların Kavgası” adlı eserinde M .Kemal’in Anadolu halkı ile mücadelenin olmayacağını da yazmıştır. Tarumar edilmiş gerçekler gün yüzüne çıkarken yalanar yatsıya kadar yanıyor, parçalar birleşiyor, bütüne yaklaşıyoruz…

Mandacılık fikrinin alevlendiği Sivas Kongresinde M. Kemal karşı olduğu söylentilerine bakmayın, tartışmayı sadece izlemiş, mandacılık fikrine karşı olduğunu söyleyip tartışmayı bitirmemiş bunun üzerine, Rauf Bey (Orbay) ABD’ye bir telgraf çekilerek, ABD Kongresinden oluşan bir kurulun Anadolu’ya davet edilerek incelemelerde bulunmasını istemişlerdir… Telgrafta : Üyelerinizden oluşan bir komiteyi Osmanlı Devletinin her tarafına göndermenizi istiyoruz” denilmiştir… bu telgrafın altına imzaları da

Sivas Kongresi Başkanı : Mustafa Kemal
Başkan Vekili: Rauf Orbay
İkinci Başkan Vekili İsmail Fazlı Paşa (Ali Fuat Cebesoy’un babası)
Ve iki divan katibi. İsmail Hami Danişmend, M.Şükrü Bey…

K.Karabekir ve Rauf Orbay bunu hatıralarında yayınlamıştır. Bu metni Kemal Arıburnu’da Harp Tarihi Dairesi Arşivinden bulmuştur.

Yine Nutuk’a göz atacak olursak , M. Kemal bu olayı: Münakaşalı geçtiğinden başlayıp, Rauf Beyini teklifiyle, bir mektup hazırlanarak kongre başkanlarının imzalarıyla, bir de müsvettesini çıkartılarak anlatmış ve nedense şöyle bitirmiştir: “Bu mektubun gönderilip gönderilmediğini pek iyi hatırlamıyorum. Esasen bu mektuba suret-i mahsusa da (özel olarak) atf etmiş değildim” -Nutuk s.68 -1927 baskısı- Bu mektupta alakasının olmadığını ifade etse de M.Kemal, yine K.Karabekir’e gönderdiği mektubu Nutuk’ta şöyle yazıyor ve olayı hatırladıını görüyoruz : “Yalnız Amerika senatosuna yazılan malumunuz olan bir mektuba kongre kararıyla 5 kişi imza vazı-ı etmiştir (imza atmıştır) bu meyanda bendenizin de imzam vardır” ( Nutuk 92-94. sayfalarında )

ABD tarafından gönderilen heyette ki Genaral Harbord ve Halide Edip’in tavsiyesi üzerine gelen görünüşte gazeteci olan ama özel bir görevli idi Chicago Deily News gazetesi muhabiri Louis E. Browne ile görüşmeler yaptı

(Ayrıntılar için: Zirvedeki Mankurtlar, Taha İslam s. 378. ve Yakın Tarihin Kara Delikleri, Mustafa Armağan, s.44-45)

M.Kemal bu mandacılık fikrinin yaşanmasından mıdır bilemem ama bir şeylerden rahatsız olmuş ki zamanın Matbuat Cemiyeti Başkanı Velid Ebüz-ziya Tasvir-i Efkâr gazetesi adına bir söyleşi yapacak 13 Ekim 1919 sorulan 21 sorudan 12. soruyu cevapsız bırakacaktır. Soru da : “ General Harbord ile ne mülakât ettiniz? “ Bu 21 soru Nutuk’ta yer alırken 12. soru cevapsızdır (Nutuk, 1927 Baskısı, cild. II s.145-146)

Mustafa Kemal hatırlamadı mı acaba ne dersiniz ?

M.Kemal ve Sivas Kongresi başkanlarının ABD’ye çektiği telgrafta niyetleri mandacılık değil de nedir ? Ve tabii gezi ve incelemede bulunan ABD komitesi bunu red ediyor. Wilson İlkelerine yaklaşıyoruz sabredin…
ABD’nin Türkiye büyükelçiliğini yapmış Charles Hshmll Bir Elçiden Gazi Mustafa Kemal adlı eserinde şunları anlatıyor : Evvela bu fikir tamamen Türkiye’de doğmuştur. ABD’de değil…Ve nihayetinde manda kabul edilmemiştir…(s93-94)
Adamların Wilson İlkeleri var ne gereği var mandanın...

Sivas’ta M.Kemal ile görüşen General Harbord Erzurum’a geçmiş orda K.Karabekir tarafından davul-zurna ile karşılanmıştır. Karşılayanların elinde şu pankartların olması hakkında siz ne düşünürsünüz

“Vive l’art. 12 des princples de Wilson” yani Yaşasın Wilson Prensiplerinin 12. ilkesi. Üstelik Fransızca, o zamanlar ingilizce istilası başlamamış…

12. Madde :Osmanlı Devletinde Türklerin yaşadığı bölgeler Türklere bırakılmasıdır, bu da Misak-î Milli sınırları hukuk-i tutanağıdır. ( Yakın Tarihin Kara Delikleri, M.Armağan , s. 48-49)



Son belge:


"İtiraf edeyim ki , ben de milli sınırı biraz Wilson Prenssiblerinin insani maksatlarına göre ifade etmeye çalıştım. Hemen açıklayım: O insani prensiplere dayandığındandır ki Türk sürgünlerinin müdaafaa ve tespit ettiği sınırları müdafa etmişimdir"


Atatürk'ün Bütün Eserleri, cilt 3 , s 55, Kaynak yayınları

Yani Misak-î Milli Wilson İlkeleri sonucudur.M..Kemal red edilene kadar mandacı
 
Geri
Üst