1. #1
    raltar - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Üyelik tarihi
    22.Ağustos.2007
    Yaş
    53
    Mesajlar
    734


    Varna Meydan Muharebesinin Sebepleri:

    Yıldırım Bayezid’in kazandığı Niğbolu zaferlerinden sonra Osmanlı Devleti’nin sınırları; genel olarak, Anadolu’da FIRAT nehrine, Avrupa’da ise Tuna’ya kadar dayanmıştı. Bu sınırlar içinde Bizans İmparatorluğu ve Sırbistan Krallığı bulunuyorsa da, bu iki devlet de isimden ibaretti. Her iki devlet de, Osmanlı Devleti’nin himayesi altındaydılar.
    Avrupa devletlerinden kurulu haçlı ordusu Niğbolu’da öylesine bir yenilgiye uğramışlardı ki; toparlanmaya imkân bulamadılar. Osmanlıların uğradığı Timur faciasından faydalanamadılar. Osmanlı Devleti yeniden toparlanarak, Avrupa kıtasında Niğbolu sonrası kazandıkları askeri ve siyasi hükümranlığı tekrar kazanmanın hesapları içindeydi. Ankara meydan savaşından sonra, Anadolu’da kayıp ettikleri yerleri tekrar ele geçirmedikçe, Avrupa’da bir hareket zaten mümkün olamazdı. Yıllara bağlı olacak bu hareketleri Osmanlı padişah ve devlet adamları iyi değerlendirdiler. 50 yıla yakın bir süre içinde ne yaptılar ettiler, Anadolu’da kaybolan yerleri tekrar ele geçirdiler. Avrupalılar başka çareleri olmadığı için bu fırsatı Osmanlılara verdiler. Macaristan’la birlikte Niğbolu savaşına katılan Avrupa devletleri o kadar bitap düşmüşlerdi ki tam 48 yıl yerlerinden kıpırdayamadılar. Bu suretle de ellerine geçen bütün fırsatları kaçırdılar. Kendilerine gelip eski emellerine ulaşmak üzere harekete geçtikleri zaman çok geç kaldıklarını, Osmanlıların eski kuvvet ve kudretlerine kavuştuklarını gördüler.

    İkinci Murat; bir biri arkasına kazandığı zaferlerle Osmanlıları eski dönemlerine ulaştırdı. Kudretli bir ordu ile BELGRAT önlerine kadar geldi. Macaristan ordusu başkomutanı Jan Hunyad’ı bile dize getirdi. Avrupalıların uğradığı bu yenilgiler onların akıllarını başlarına getirdi. Avrupa’da yeniden ittifaklar yapılmaya başlandı. Belgrat karşılaşmasından sonra Jan Hunyad 20.000 kişilik bir ordu ile 1442’de MOROYA suyu yakınında MEZİT Bey komutasındaki Türk akıncı grubunu yenilgiye uğrattı. Ayrıca yine Jan Hunyad l443’de Şahabettin Paşa komutasındaki diğer bir Osmanlı birliğini de yendi.
    Anadolu’da padişah ikinci MURAT’IN başında bulunduğu Osmanlı orduları, Konya’daki KARAMANOGULLARI’nı yenilgiye uğratarak ellerinden topraklarını aldı ve Edirne’ye döndü.

    Macaristan krallığı ile anlaşma yapılarak bir barış sağlandı. Ayrıca Sırbistan ve Romanya’dan alınan topraklar sahiplerine geri verildi. Fakat bu devletler Osmanlılara her yıl belirli bir miktar vergi ödeyeceklerdi. İkinci MURAT kendisince inandığı barışı sağladıktan sonra ülkesinin iç işlerine döndü. İlk iş olarak bayındırlık yönünden kalkınmaya, ilim ve fenne önem vererek çalışmalara başladı. Bu sırada, büyük oğlu şehzade Alâeddin öldü. Bu ölüm ikinci Murat’ı çok üzdü. Mateme büründü. Padişahlıktan çekildi, yerine 13 yaşındaki oğlu şehzade Mehmet’i getirdi. Ve "yaşadığımız sürece evladımızın padişahlığını görelim" diyerek Manisa’ya çekildi ve orada sükûnet içinde yaşamaya başladı.

    Bu durum daima bir savaş fırsatı kollayan Macaristan Kralı LADİSLAS’ı harekete geçiren diğer bir sebep oldu. Bu sıralarda uğradığı yenilgiden uslanmayan Karamanoğullarından İbrahim Bey, hınç almanın tam sırasıdır diyerek, Kral Ladislas’a, İkinci Murat’ın devleti çocuk yaştaki oğluna bıraktığını, Osmanlıların Avrupa’dan atılmasının tam sırası olduğunu, bundan iyi fırsatın bir daha ele geçmeyeceğini, haberi alır almaz savaşa hazırlanması için tavsiye ve teşviklerde bulundu. Bu haber, Kralı sevindirdi. Osmanlıların yaptığı Segedin anlaşmasından 10 gün bile geçmeden, barış anlaşmasını tek taraflı bozdu. Ye Osmanlılarla savaşmak için hazırlıklara başladı. O sıralarda Papa donanmasının amirali olan Françesko Gondelmiyeni Bizans İmparatoru PALEOLOGOS ve Macaristan Kralı Ladislas’a haber ulaştırarak, Burgonya, İtalya donanmalarının birleşmesinden kurulu bir donanmanın Çanakkale boğazını Osmanlılara karşı kapadığını, Anadolu askerlerinin Rumeli’ne buradan geçmesine engel olunacağını, bu sırada Macaristan tarafından Osmanlılara bir taarruz düzenlenirse, Rumeli’ndeki Osmanlı ordusunun yenilmesinin çok kolay olacağını bildiriyor, o da savaşa teşvik ediyordu.

    Başlıgıg yükündürtümüz,tizligig sökürtümüz / Başlıya başeğdirdik,dizliye diz çöktürdük.

  2. #2
    raltar - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Üyelik tarihi
    22.Ağustos.2007
    Yaş
    53
    Mesajlar
    734

    Osmanlı Ordusunun Savaş Hazırlığı Yığınaklanması Ve Yürüyüşü

    O zaman Sırbistan kralı olan YORGİ BRANKOVİÇ; Osmanlıları tutuyordu. Macaristan Kralı LADİSLAS’ın Osmanlılara karşı savaş hazırlığını padişaha o duyurmuştu. Zaten kendisi de Macar Kralına karşı çıkıyor, sonunda bu yönde kazançlı çıkacağını biliyordu. O sıralarda, ne duyarsa, neyi öğrenirse bunları günü gününe Osmanlılara iletiyordu. Hatta Karamanoğullarından İbrahim Bey’in, kral Ladislas’a yazdığı mektuptaki bilgiler de ondan öğrenilmişti. 20 Eylül i 444 ’den Kasım 1444 ortalarına kadar Haçlı ordusunun harekâtı bu yoldan öğrenilmişti.
    Osmanlı ordusu, Haçlı ordusunun memleket aleyhindeki harekâtına karşı; geç kalınmakla beraber, 13 yaşındaki zeki ve uyanık padişah İkinci MEHMET vakit kaybetmeden harp meclisini toplamış ve fikirler almağa başlamıştı. Sadrazam ve bütün vezirlerle, komutanların bulunduğu meclis; evvela genel durumu gözden geçirdiler. Neticede İkinci Mehmet’in babası eski padişah İkinci MURAT’IN devletin ve ordunun başına getirilmesine karar vermişlerdi. Bu karar bir heyetle Sultan Murat’a bildirildi. Fakat İkinci Murat;
    "Biz oğlumuz Mehmet’e padişahlığı vermekten maksadımız dinlenmemiz içindi. Padişahlık kendisine lazımsa din ve devleti korusun" şeklinde cevap göndermişti. II. MEHMET bu sefer kendisi davette bulundu:
    "Padişah iseniz buyurun devletinizin ve ordunuzun başına geçiniz, yok eğer padişah biz isek size emrediyoruz, ordumuzun başkomutanı olarak ordunun başına geçin." II. Murat bu mektup üzerine derhal harekete geçti. Anadolu’dan alınacak kuvvetleri kısa bir zaman içinde topladı. 40.000 kişilik bir ordu ile Edirne’ye doğru yürüyüşe geçti. O sıralarda Haçlı donanmasının Çanakkale boğazını kapadığını öğrendiğinden, Rumeli’ne geçmek için İstanbul Boğazı yolunu seçmişti. Osmanlı harekâtı düşmandan son derece gizli tutuluyordu. Çok kısa bir zamanda İstanbul Boğazında Yıldırım Bayezid’in yaptırdığı Güzelce Hisar’ın bulunduğu yere gelindi. Sadrazam Halil Paşa Anadolu ordusunun gelişinden bir kaç gün evvel Rumeli kıyılarıyla, hisar civarına toplar yerleştirmiş bu bölgeyi emniyet altına almıştı. Venediklilerle her er için 1 duka altın verileceği şeklinde anlaşma yapılmış ve ordu tümüyle karşı sahile geçirilmişti. Bir sabah şafak sökerken padişah II. Murat ve azametli ordusu sancaklarını dalgalandırarak muhteşem bir manzara içinde İstanbul surlarının önünden Bizanslıların dehşetten ve korkudan büyümüş gözleri önünde geçiyorlardı.
    Osmanlı ordusu yürüyüşüne devam ederek Ekim ayı ortalarında Edirne’ye geldi. II. MEHMET merasimle babasını karşıladı ve ellerinden öptü. ’padişahla oğlu durmadan dinlenmeden genel durumu bir defa daha gözden geçirdiler. II. Murat Edirne’ de bulunduğu sırada, Niğbolu kuşatılmış ve burada savaş bütün dehşetiyle devam ediyordu. Düşman kuşatması; kaleden çıkan Osmanlı kuvvetleri tarafından zaman zaman yarılıyor, birçok zayiat verdiriliyor ve birçok esirle kaleye dönülüyordu. Esirlerden bir kısmı Edirne’ye de gönderiliyordu. Haçlı ordunun hala Niğbolu önünde olduğu biliniyor, stratejik planları da anlaşılmış bulunuyordu. II. Murat oğlu II. Mehmet’i Edirne’de yerine vekil bırakarak, dedesi Yıldırım Bayezid’in Niğbolu meydan savaşında izlediği yoldan, hedefi Niğbolu olmak üzere, Edirne-Filibe-Şıpka geçidi-Tırnova yoluyla yürüyüşe geçti.
    Hedef düşman olarak, yürüyüşe devam edildi. 4 Kasım 1444 günü, düşman öncülerinin bulunduğu yere, Osmanlı ordusu öncüleriyle varmış ve artık düşmanla temas da kurulmuştu. II. Murat’ın maksadı açıktı; düşmanın arzu etmediği bir zamanda onları savaşa zorlamaktı. Nihayet Osmanlı ordusu da Varna yakınında, düşmanın 3-4 kilometre yakınında ordugâh kurdu. Haçlı ordusu, Osmanlı ordusuna çok fena bir durumda yakalanmışlardı. Hâlbuki bir kaç gün evvel Osmanlıların Edirne’ de olduğu öğrenilmiş, LADİSLAS ordunun bir bölümüyle Osmanlı ordusunun yürüyüşünü engellemeye, diğer bölümüyle İstanbul’a gidip Bizans ordusu ile birleşmeyi ve kuvvetlenmeyi düşünüyordu. Ancak Osmanlıların son durumu buna da imkân vermedi.
    Asıl felaket; haçlıların yürüyüş yolu boyunca rastladıkları, her Osmanlı kale ve müstahkem yerlerine saldırmak zorunda kalmaları idi. Bu onlara hem zaman kaybettirmiş hem de fazlaca ölü yaralı zayiatı vermelerine sebep olmuştu. Buralara muhafız bırakmaları ordularının sayısını azaltmış onları zayıflatmıştı. Şimdi gördükleri Osmanlı ordusu hem sayı itibarı ile onlardan çok, hem de savaş durumları ile onlara hâkimdi. Bunlara karşılık yapacakları bir şey de kalmamıştı. Bulgaristan içlerine çekilmeyi düşündülerse de, Osmanlı ordusu bu yönü tamamen kapadığından imkân bulamadılar, çaresiz, bulunan yerde muharebeyi kabul edeceklerdi.
    Başlıgıg yükündürtümüz,tizligig sökürtümüz / Başlıya başeğdirdik,dizliye diz çöktürdük.

  3. #3
    raltar - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Üyelik tarihi
    22.Ağustos.2007
    Yaş
    53
    Mesajlar
    734

    Varna Meydan Muharebesinin İcrası :

    Osmanlı padişahı II. Murat’ın emriyle; taarruza Osmanlılar başlayacaktı. Savaşa başlamadan evvel, II. Murat sabah namazını kıldı. Dua etti ve sabahın erken saatlerinde ilk olarak askerlerini taarruza başlattı.

    Azap askerleri ve akıncılardan oluşan 10- 15 bin kadar kuvvet düşmanın sağ yanını kuşatacak şekilde harekete geçti. Bu kuvvetler bulundukları sırtların gerisinde gizli olduklarından görülemediler. Sırtlar gerisinden tepelere çıktılar. Arazi arıza ve örtülerinden faydalanarak vadiye kadar sokuldular. Öğle vakti düşmana yaklaştılar. Bu sırtlar süvari harekâtına elverişli olmadığından, düşman süvarileri bu ana kadar yerlerinden kıpırdayamadılar. Ancak Osmanlı kuvvetleri vadiye iner inmez iki taraf arasında şiddetli bir çarpışma başladı. Eğri piskoposunun alayıyla çoğaltılan Jan Hunyad’ın alayı, karşı taarruza başladı. Düşman süvarileri zırhlı olduklarından az kayıp veriyor, Osmanlıların akıncıları ve Azap askerleri kıyasıya dövüşüyorlardı. Bu sırada Jan Hunyad’ın sağında ve solunda bulunan Gras Varday’ın alayı ile Kardinalin alayı da bu taarruza katılınca, Akıncılar ve Azaplar bu zırhlı ve kendilerinden çok fazla kuvvetler karşısında dayanamadılar. Geriye çekilmeye başladılar. Bu durumu gören Osmanlı cephesinin sol yanında bulunan Anadolu beylerbeyi Karaca Paşa’nın Anadolu Sipahileri, zemin örtü ve arızalarından faydalanarak ilerlediler. Saldırıya uygun bir mesafeye gelince, ani ve şiddetle Jan Hunyad kuvvetlerinin yanına saldırıya geçtiler. Bu saldırıya dayanamayan Hırvatlar kaçmaya başladılar. Durumu gören Jan Hunyad, gerisinde bulunan ve yardımına koşan Eğri piskoposu, kuvvetleriyle karşı koydular ve kaçanları da toplayarak savaştılarsa da başarı gösteremediler. Çekilmeye başladılar. Bu iki alaydan pek az bir kuvvet, kaleye girmeyi başarmışsa da; Osmanlı sipahileri peşlerini bırakmadı. Haçlı ordusunun mızraklarla yaptıkları siperleri de bozarak tahkim edilmiş yerlere kadar girdiler ve karşılarına çıkanları kılıçtan geçirdiler. Geri kalan düşman birlikleri kale kapıları kapandığı için kaleye de giremediler. Galata kalesine doğru çekilmek istedilerse de, Osmanlı süvarileri buna da engel oldular. Düşmanın bu grupta bulunan bölümleri ya kılıçtan geçti veya bataklıkta boğuldular. Eğri ve Gras Varday’ın piskoposu da bu ölenlerin içinde yok olup gittiler. Savaşın bu bölümünde düşmanın 4 alay kadar kuvveti kılıçtan geçirilmişti.

    Haçlı ordusunun başkomutanı Jan Hunyad Yanoş; cephenin sağındaki kuvvetlerinin durumlarının perişanlığını görünce; kral LADİSLAS komutasındaki alaylarla, Bosna piskoposunun alayını bir araya getirerek bu yeni ve taze kuvvetlerin başına geçti. Osmanlı sipahilerinin üzerine atıldı. Kuvvetleri, sipahilerin yanını kuşatır bir durum aldığından, sipahiler tepelere doğru çekilme zorunda bırakılmıştı. Çarpışma öldüresiye oluyordu. Bu çarpışmalar esnasında Osmanlı ordularının sol yan kuvvetleri komutanı Karaca Paşa ile Yeniçeri Sekbanbaşısı Doğan Ağa şehit düşmüşlerdi.

    Jan Hunyad saldırılarına devam etti. Başarısız kalan Anadolu sipahileri, cephenin merkez kesiminin soluna doğru çekilmeğe başladılar. Jan Hunyad kuvvetleri çekilenleri takip ediyordu. Geriden ilerleyen ULAHLAR ise çekilen kuvvetlerin gerisine doğru saldırıyor, her şeyin yoluna girdiğini, savaşı kazandıklarını sanarak ordugâha da giriyorlardı. Burada savaşı bırakıp yağmaya bile başladılar. Bu durumu gören Jan Hunyad Yanoş buraya da yetişti. Dağılanları topladı. Buhranlı duruma son verdi. Bu kuvvetlerle dayanacağını sandığından kral LADİSLAS’ın alaylarının tekrar eski yerlerine dönmelerini ve ordunun genel ihtiyatını kurmalarını istedi. Bu sırada, Haçlı ordusunun solundaki kuvvetler de savaşa sokulmuş, Haçlı ordusu bütünüyle savaş içinde bulunuyordu. Hâlbuki Jan Hunyad, Kral Ladislas’a emri olmadan ihtiyatı kullanmamasını bildirmişti. Bu durumu beklemeyen II. Murat yaptığı dâhiyane planı tatbike başlamıştı; Yeniçeriler sipahilerin sağında toplanıyordu. Bu suretle cephenin ortası boşalmış düşman içine doğru getiriliyordu. Osmanlı cephesinin sağında ve solunda kuvvetli süvari kuvvetleri grupları da toplanmıştı. Hâlbuki Haçlı ordusunun bu anda elinde savaşa sokulmamış tek bir askeri kalmamıştı.

    Osmanlı cephesi sağ yan kuvvetlerini takip eden düşman süvarileri, yeniçerilerin savunduğu hattın önüne geldiler. Burada Şarampolle karşılaştılar. Yeniçerilerin yanları, ileriden çekilip buralarda kümeleşen süvari kuvvetleriyle korunuyordu. Bu durum düşman kuvvetleri için bir tuzaktı ve onlar için çok tehlikeli idi. Zafer sarhoşluğu içinde düşman süvarileri ve onları idare eden komutanları hiç bir şey görecek durumda değillerdi. Hiç bir şeye bakmadan ve düşünmeden saldırılarına devam ediyorlar ve tuzağa gömülüyorlardı. Bu sırada Kral Ladislas’ın elindeki son kuvvetlerin komutanlarının da sinirleri tamamen bozulmuştu. Artık sevk ve idare ellerinden çıkmıştı. Başarılarından hiç şüpheleri olmayan bu kuvvetler de dayanamayarak başlarında kralları olduğu halde saldırıya katıldılar. Osmanlılar zaten bu durumu bekliyorlardı. Yeniçerileri biraz daha geriye çekerek, düşmanı tam bir çevirme çemberi içine sokmuş oldular. Her iki taraf da, son kozlarını kullandıklarını biliyorlardı. Onun için ölesiye çarpışıyorlardı. Savaş çok kanlı bir şekil almıştı. Bu arada Osmanlı yiğitleri kralı ele geçirmek için her tarafı araştırıyorlardı. Bulmak güç olmadı. Bir yeniçeri, kralı gördü ve saldırdı. Fakat kralın koruyucuları tarafından emeline ulaşamadan şehit edildi. Bunu gören yeniçeri Rüstem, baltasıyla kralın atına hücum etti. Bir vuruşta kralı yere düşürdü, fırsat vermeden üzerine atıldı ve kralı öldürdü. Bir diğer yeniçeri Koca Hızır da, kralın başını gövdesinden ayırarak padişahın huzuruna götürdü. Macaristan kralı III. Ladislas’ın başı bir mızrağa geçirilerek, Murat Tepe’de Segedin barış anlaşmasının asılı olduğu mızrağın yanına dikildi. Kralın kesik başını gören Haçlılar korku ve dehşetten ne yapacaklarını bilmez bir halde bulunuyorlardı. Çoğu kılıçtan geçirildi, birçokları esir alındı. Esir alınanlar içinde bulunan Kardinal Cezarini, Kral Ladislas’a "Kâfir Türklere verilen sözün hiç bir önemi yoktur" demiş ve Segedin anlaşmasının bozulabileceğini söylemişti. II. Murat kardinalin başını da vurdurmuş ve bu kesik başı ibret olarak orduya göstermişti. Jan Hunyad bu durum karşısında toplayabildiği Ulahlarla birlikte Varna kalesi önünden geçerek kıyı boyunca gecenin karanlığından faydalanarak canını kurtarabilmişti. Ama Beylerbeyi Davut Bey kaçanları Tuna’ya kadar takip etmiş ve eline geçirebildiklerini kılıçtan geçirmişti.

    Osmanlı ordusu 3 gün 3 gece savaş alanında kalarak yaralıları topladı, şehitleri gömdü. Düşmandan ele geçen esirler de bir yerde toplandı. Padişah tarafından her tarafa zafer mektupları gönderildi. Kralın başı bal içinde korunarak Bursa’ya gönderildi. Halka gösterildi. Düşman ordugâhındaki bütün ganimetler ve 250 araba içinde cephane ve krala ait zengin eşyalar ele geçti.
    İşte bu suretle Varna savaş alanı Osmanlı ordusunun kılıç ve hâkimiyeti altında kaldı ve bir defa daha imha muharebesi sonunda zafer yine Osmanlıların oldu.
    Başlıgıg yükündürtümüz,tizligig sökürtümüz / Başlıya başeğdirdik,dizliye diz çöktürdük.

Benzer Konular

  1. Çanakkale Zaferi Sunusu
    Konu Sahibi ilteriş Forum Çanakkale Şehitlerini Anma Günü
    Cevap: 5
    Son Mesaj : 25.Şubat.2010, 22:44
  2. Çıldır Zaferi
    Konu Sahibi ilteriş Forum Dünya Gücü Osmanlı Devleti Araştırmalar
    Cevap: 0
    Son Mesaj : 07.Nisan.2009, 22:12
  3. Koyungeçidi Zaferi
    Konu Sahibi ilteriş Forum Dünya Gücü Osmanlı Devleti Araştırmalar
    Cevap: 0
    Son Mesaj : 07.Nisan.2009, 22:01
  4. Akka Zaferi
    Konu Sahibi *SüRgÜn* Forum En Uzun Yüzyıl Araştırmalar
    Cevap: 0
    Son Mesaj : 16.Aralık.2007, 13:25
  5. Preveze Zaferi Fetihnamesi
    Konu Sahibi Betül Forum Dünya Gücü Osmanlı Devleti Araştırmalar
    Cevap: 0
    Son Mesaj : 17.Nisan.2007, 20:13

Bu Konu için Etiketler

Giriş