Resûl-i Ekrem sallallahu aleyhi ve sellem’i çok iyi anlatmasıyla şöhret bulmuş olan sahabeden Hind ibni Abû Hále, O'nu torunu Hz. Hasan'a şöyle anlattı:


Hürriyet gazetesi yazarı Nihat Hatipoğlu'nun köşesine taşıdığı Hz. Hatice’nin oğlu Hind ibni Abû Hále Peygamber Efendimizin torunu Hz. Hasan'a yaptığı tarif...

İnce yapılı, narin ve heybetliydi

Peygamber Efendimizin torunu Hz. Hasan, Hz. Hatice’nin oğlu Hind ibni Abû Hále’ye, bir gün "Dayıcığım, bana dedemi anlat" dedi. Resûl-i Ekrem sallallahu aleyhi ve sellem’i çok iyi anlatmasıyla şöhret bulmuş olan Hind (r.a) O’nu şöyle anlattı:

Peygamber Efendimiz irice yapılı ve heybetliydi. Yüzü ayın on dördü gibi parlardı. Uzuna yakın orta boylu, büyükçe başlı, saçları hafif dalgalıydı, saçlarını ortadan tarardı, saçı bazen kulak memesini geçecek kadar uzardı. Rengi nûránî beyaz, alnı açık kaşları hilal gibi ince ve gürdü. İki kaşı arasında bir damar vardı. Öfkelendiği zaman kabarırdı. Burnu ince hafifçe kavisliydi. Sakalı sık ve gür, yanakları düzdü. Ağzı geniş, ön dişlerinin arası seyrek ve pek hoştu. Boynundan göbeğine kadar hafifçe yayılan tüyleri vardı, ne çok tüylü ne de tüysüzdü. Boynu, saf mermerlerden yapılan heykellerin boynu gibi gümüş berraklığında idi. Bütün organları uyumluydu son derece, vücudu yakışıklıydı. Göğsü ile karnı bir hizada olup ne zayıf ne de şişmandı. Göğsü ile iki omuzu arası genişçe mafsalları kalıncaydı.

Bedeni nur gibiydi. Göğüs çukurlarından göbeğine kadar ince bir tüy şeridi uzanırdı. Memelerinde ve karnında kıl yoktu. Kolları, omuzlar ve göğsünün üst tarafında kıllar vardı. Bilekleri uzun, avucu genişti. El ve ayak parmakları etli ve uzunca idi. Ayaklarının altı hafifçe çukur, üstü ise son derece düzgün ve pürüzsüzdü. Yürürken öne meyilli düz yürür, ayaklarını yere sert vurmaz, sakin, ama hızlı ve vakarlı yürür ve yürüdüğün de sanki meyilli bir yerden iniyormuş görünümü verirdi. Bir tarafa döndüğünde bütün vücuduyla dönerdi, sadece başını çevirmezdi. Konuşmadığı zaman, yerden çok göğe bakar ve düşünceli görünürdü.

Arkadaşlarıyla yürürken onları öne geçirir, kendileri arkadan yürürlerdi. Yolda karşılaştığı kişilere ilk önce o selam verirdi.