1. #1

    Üyelik tarihi
    14.Eylül.2009
    Yaş
    43
    Mesajlar
    63



    [color=black]
    ÇANAKKALE DESTANI

    ***

    DUR YOLCU!

    BİLMEDEN GELİP BASTIĞIN

    BU TOPRAK,

    BİR DEVRİN BATTIĞI YERDİR.

    EĞİL DE KULAK VER,

    BU SESSİZ YIĞIN

    BİR VATAN KALBİNİN ATTIĞI YERDİR.


    ***

    Çanakkale Savaşı, demir ve çeliğin, insan gücünü ve cesaretini yenemeyeceğini ve vatan sevgisini öldüremeyeceğini, yıldıramayacağını bütün dünyaya kanıtlamıştır. Bu savaş, milletçe uyanışımızın gerçek başlangıcı olmuştur. Mustafa Kemal Arıburnun'dan, Anafartalar'dan, Kocaçimen'in şahekasından bir güneş gibi doğmuştu. Çanakkale'de feda edilen Türk kanı, Türk istiklâlinin ve Cumhuriyeti'nin harcına karışmıştı.


    Şehitlerimizin ve gazilerimizin aziz hatırları önünde şükranla eğilelim...



    MUSTAFA KEMAL VE ÇANAKKALE

    Çanakkale Muharebeleri Mustafa Kemal’in hayatında bir dönüm noktası teşkil eder. Bu savaş O’nun kaderini derinden etkilemiştir. Savaş başladığında Sofya’da askeri ateşe olarak görev yapan Mustafa Kemal kendisine aktif görev verilmesini istemiştir. Ancak, isteği başkumandanlık tarafından geri çevrilmiştir. Bunun üzerine İstanbul’a şu telgrafı çekmiştir; “Vatanımın savunması ile ilgili fiili görevlerden daha önemli bir görev olamaz. Arkadaşlarım savaş meydanlarında ateş hatlarında bulunurken ben Sofya’da ateşemiliterlik yapamam. Eğer birinci sınıf subay olmak değerinde değilsem, inancınız bu ise lütfen söyleyin”. O’nun kararlı tutumu İstanbul’u harekete geçirmiş, Harbiye Nazır vekili İsmail Hakkı imzalı bir telgrafla kendisinin “19. Tümen kumandanlığına tayin edildiği ve derhal İstanbul’a hareket etmesi” bildirilmiştir (2 Şubat 1915). İstanbul’a gelen Mustafa Kemal Harbiye Nazırı Enver Paşa ile görüşmüş ve Enver Paşa’dan kendisinin atandığı görev hakkında bilgi istemiştir. Enver Paşa, O’nu ayrıntılı bilgi için Erkân-ı Harbiye ile görüşmeye yollamıştır. Ertesi gün yetkililer ile görüşen Mustafa Kemal’e böyle bir tümenin olmadığı, ancak Çanakkale’deki kuvvetlerin mevcudunda bu tümenin bulunabileceği bildirilmiştir. Bunun üzerine Çanakkale Komutanı Liman von Sanders’in kurmay başkanı Kazım Beyle görüşen Mustafa Kemal Kazım Bey’den 19. Tümenin kuruluş aşamasında bulunduğunu öğrenmiştir.. O, bu görüşmeden sonra görevine başlamak üzere Tekirdağ’a gelmiştir. Tümenini bir ay gibi bir sürede hazır hale getirerek Maydos’da istihdam edilmesini sağlamıştır (25 Şubat 1915). Ayrıca, bu bölgede kıyı gözetleme görevinde bulunan bazı piyade alayları ve topçu bataryaları da kendi emrine verilerek “Maydos Mıntıkası Komutanı” sıfatıyla Rumeli yakasında Ece limanından Seddülbahir ve Morto limanına kadar olan bölgenin muhafazasına memur edilmiştir.
    18 Mart yenilgisinden sonra İtilâf Devletleri Nisan ayında kara harekâtını başlatmıştır. Conkbayırı’na asker çıkaran düşman ilk saldırıda Türk askerini dağıtmayı başarmıştır. Cephane yokluğundan kaçan Türk kuvvetleri Mustafa Kemal’in tam zamanında süngü hücumu emri vermesi ile toparlanmış ve yeniden karşı saldırıya geçmiştir. Böylece Conkbayırı düşman eline düşmekten kurtulmuştur. O daha sonra Arıburnu’nda askeri birliklere tarihte eşine çok az rastlanabilecek bir emir vermiştir: “Size ben taarruzu emretmiyorum, ölmeyi emrediyorum. Biz ölünceye kadar geçecek zaman zarfında yerimiz başka kuvvetler ve kumandanlar kaim olabilir.” Bu emre uyan 57. alayın hemen hemen tamamı şehit olmuş ve milletinin kalbindeki mümtaz yerini almıştır. Onların kanları Çanakkale Savaşı’nın gidişatını tamamen değiştirmiş, kazanılan zamanda geriden gelen kuvvetler onların yerlerini almış ve boğazın en stratejik noktalarından biri düşmana teslim edilmemiştir. Bu savaşlar aynı zamanda Mustafa Kemal’in ani karar verme, risk alma gibi hem bir devlet adamında olması hem de bir askerde bulunması gereken yeteneklerin kendinde vücut bulduğunun ispatıdır. 19 Mayıs 1915’e kadar süren çarpışmalarda düşman kuvvetleri ehemmiyetli bir başarı kazanamamıştır. Mustafa Kemal, bu cephedeki başarıları sebebiyle 1 Haziran 1915’te albaylığa yükseltilmiştir. Yine başarılarından dolayı önce gümüş imtiyaz madalyası ile daha sonra ise altın liyakat muharebe madalyası ile taltif edilmiştir. Türk birliklerinin kahramanca dayanmaları ve 19. Tümen komutanı Mustafa Kemal’in olağanüstü görüş ve kavrayışı, hele sorumluluk yüklenmekteki cesareti olmasaydı iş baştan bitmişti.
    Yeni kuvvetler getiren düşman Conkbayırı-Kocaçimen hattına saldırıp buraları aldıktan sonra Kabatepe-Maydos hattına ilerleyerek Türk ordusunun İstanbul ile bağını kesmek, geri kalan kuvvetlerle de Anafartalar’a çıkarak burasını hareket üssü yapmak istedi. 6/7 Ağustos gecesi Arıburnu kuzeyinde ve Anafartalar’da çıkarma başladı. Kendi isteği üzerine 8/9 Ağustos gecesi Anafartalar Grubu komutanlığına tayin edilen Mustafa Kemal’e derhal saldırıya geçmesi bildirildi. Mustafa Kemal bu ağır ve sorumluluk isteyen görevi nasıl bir düşünceyle kabul ettiğini şöyle anlatır: “Vakaa böyle bir mesuliyeti deruhte etmek, basit bir keyfiyet değildir. Fakat ben, vatanım mahvolduktan sonra yaşamamaya karar verdiğim için kemali iftiharla bu mesuliyeti deruhte ettim”. Önce kararlaştırdığı saldırıyı bizzat yöneterek üstün kuvvetleri geriletti, 10 Ağustos sabahı tanyeri ağarırken düşman üzerine süngü ile atılmak için hazırladığı asker saflarının önüne geçerek kuvvetlerine saldırı emri verdi: “Askerler! Karşınızdaki düşmanı yeneceğimize hiç şüphe yoktur. Fakat siz acele etmeyin. Evvelâ ben ileri gideyim. Siz, ben kırbacımla işaret verdiğim zaman hep birden atılırsınız!”. O, çarpışmanın gidişatını izlerken bir şarapnel parçası göğsünün sağ tarafına çarpar ve cebindeki saati parçalar. Bu saati daha sonra günün hatırası olmak üzere Ordu Komutanı Liman von Sanders’e verir. Sanders’de aile asalet armasını taşıyan bir saati Mustafa Kemal’e hediye eder. Onun şu sözleri bu savaşa verdiği önemi ve bu savaşın önemini belirtmesi bakımından oldukça manidardır: “Burada benimle beraber harbeden bütün askerler kat’i olarak bilmelidirler ki bize düşen namus görevini yerine getirmek için, bir adım geri gitmek yoktur. Rahat uykusu aramanın, bu rahattan yalnız kendimizin değil, bütün milletimizin ebedi olarak yoksun kalması ile sonuçlanacağını hepinize hatırlatırım”.
    Ağustos muharebelerinden sonra savaşın siper harbine dönüşmesi üzerine Mustafa Kemal taarruz edilerek düşmanın bölgeden atılmasını teklif etmiş, teklifi kabul edilmeyince de 10 Aralık 1915’te görevinden istifa etmiştir. Sanders istifayı kabul etmeyerek hava değişimine çevirmiştir. İstanbul’a geldikten sonra düşmanın Çanakkale’yi 19 Aralık 1915’te boşalttığını öğrenmiştir. Mustafa Kemal daha önce 19 Ağustos 1915 tarihinde yayınlanan bir irade ile 16. Kolordu komutanlığına tayin edilmiştir. O, 1917’ye kadar sürecek yeni görevine 14 Ocak 1916’ta başlamıştır.
    Mustafa Kemal’in Türk milletinin kalbinde taht kurmasının bazı özel sebepleri vardır. Bu sebeplerin başında Onun ömrünü savaşlarda geçirmiş bir insan olmasına rağmen savaşı hiç bir zaman tasvip etmemesi gelir. O, bir barış savunucusudur. Onun barış taraftarlığı; “Yurtta sulh cihanda sulh” veciz ifadesiyle tüm dünyaya ilan edilmiştir. Ayrıca savaştığı insanlara dahi saygıyla bakmayı başarabilmiş biridir. Çünkü, savaşın milletlerin birbirine düşmanlığından değil, siyasi çıkarlar için yapıldığına inanmaktadır. Onun Çanakkale’de ölen askerler için söylediği aşağıdaki sözler bunun en iyi kanıtıdır:
    ATATÜRK'ÜN 1934 YILINDA DÜNYA ÜLKELERİNE ve İNSANINA HİTABEN YAZDIĞI ANITLAŞAN ALTIN SÖZLERİ :
    "Bu memlekette kanlarını döken kahramanlar! Burada bir dost vatanın toprağındasınız huzur içinde uyuyunuz. Sizler Mehmetçiklerle yan yana, koyun koyunasınız. Uzak diyarlardan evlâtlarını harbe gönderen analar, gözyaşlarınızı siliniz. Evlâtlarınız bizim bağrımızdadır. Huzur içindedirler, onlar bu topraklarda canlarını verdikten sonra artık bizim evlâtlarımız olmuşlardır."
    Mustafa Kemal ATATÜRK, 1934

    "THOSE HEROES THAT SHED THEIR BLOOD AND LOST THEIR LIVES... YOU ARE NOW LYING IN THE SOIL OF A FRIENDLY COUNTRY. THEREFORE REST IN PEACE. THERE IS NO DIFFERENCE BETWEEN THE JOHNNIES AND THE MEHMETS TO US WHERE THEY LIE SIDE BY SIDE HERE IN THIS COUNTRY OF OURS...
    YOU, THE MOTHERS, WHO SENT THEIR SONS FROM FAR AWAY COUNTRIES, WIPE AWAY YOUR TEARS; YOUR SONS ARE NOW LYING IN OUR BOSOM AND ARE IN PEACE. AFTER HAVING LOST THEIR LIVES ON THIS LAND THEY HAVE BECOME OUR SONS AS WELL."
    ( ATATÜRK, 1934 )

    Kaynaklar : * Zafer GÖLEN*Türk Dünyası Dergisi Sayı:148 ** Çanakkale Savaşları ve Gezi Rehberi,

    ***

    57. ALAY

    57. ALAY, Çanakkale Savaşları'nda ve Türk Toprağı'nın savunulmasında büyük bir öneme sahiptir. Göğüs göğüse çarpışmaların yaşandığı ve Atatürk'ün de 57. ALAY'a hitabı da söz konusudur:
    "Onlar mukaddes vatan toprakları için canlarını seve seve vermişler, Çanakkale Savaşları'nın kaderini değiştirmişlerdir. Burada geçen her saniye, kullanılan her an, ölen her nefer Türk vatan ve milletinin mukadderatını çizmiştir. Kara savaşlarına katılan ilk birlik olan 57. ALAY vatan sevgisinin ne olduğunu insanlığa göstermiştir. Bu kahraman Alayı hayranlık, minnet ve rahmetle anıyorum..."

    ***

    ATATÜRK, 18 MART ÇANAKKALE ZAFERİNİ ANLATIYOR:

    " Bu tamamen bahri bir harekettir. Sahil müdafaası Cevat Paşa Hazretleri'nin tahtı emrinde bulunuyordu. Benim bu hareketle alakam dolayısıyladır. Yalnız 18 Mart gününün sabahı Cevdet Paşa Hazretleri Maydos'ta bulunan karargahıma gelmişti. Kendisine Seddülbahir sahil mıntıkasındaki tertibatı göstermek üzere beraber Kirte'ye gittik. Oraya vardığım zaman düşman donanmasının açtığı ateşin altında kaldık. Mezkûr mıntıkanın muhafazasına memur 26. Alay Kumandanı'na icap eden talimatı şifaiyemi verdim. Ve Cevat Paşa ile bulunabilmek için Maydos'a döndük.
    O gün sahil bataryalarımızda bulunan askerler, zabitler ve kumandanlar cidden şayanı takdir bir fedakârlıkla, hani cesaretin, tevekkülün azamiyesiyle sonuna kadar toplarını kullanmışlar, vazifelerini ifa etmişlerdir. Düşünün ki birçok çökmeler, infilaklar, yangınlar, zayiat arasında bunlar hiç titremeden vazifelerini yapmışlardır."
    Mustafa Kemal ATATÜRK

    ***

    "Ben size taarruzu emretmiyorum, ölmeyi emrediyorum. Biz ölünceye kadar geçecek zaman zarfında yerimize başka kuvvetler gelir, başka komutanlar hâkim olabilir"
    25 Nisan 1915 / Conkbayırı / Mustafa Kemal

    ***

    YAHYA ÇAVUŞ ŞEHİTLİĞİ ( ANIT YAZISI )

    19. Tümen Komutanı Albay Mustafa Kemal 24 Nisan 1915 günü bütün birliklerle karaya ayak basacak her işgalci düşman askerlerinin yok edilmesi emrini verdi. 25 Nisan 1915 sabahı düşman savaş gemileri Ertuğrul Koyu'na tonlarca bomba yağdırdı. 26. Alay'ın 3. Taburu bu bölgeyi koruyordu. Tabur Komutanı Mahmut Bey ile Asteğmen Hüseyin Bey'in şehadeti üzerine komuta Ezineli Yahya Çavuş'un eline geçti. Yahya Çavuş Galiçya ve Balkan Savaşı'na katılmış 28 yaşında cesur bir asker sağ kalan 67 arkadaşı ile siperlerde mevzilenmiştir. Albien ve River gemilerinden şafakla beraber karaya çıkmaya başlayan 3000 düşman askerini Ertuğrul Koyu'nun sularına gömmüş, deniz kızıla boyanmıştır. 48 saat düşmanın binlerce top mermisi ve askerine karşı kıyı ve siperleri korumuştur. Düşman bir tümen bildiği Türk Birliği'ni Yahya Çavuş'u siperlerinde 62 kahraman ve şehidin cesedi ile karşılaşınca hayretler içinde kalmıştır.
    Yahya Çavuş kopan diğer bacağını, tüfeğinin kayışı ile bağlamış olarak diğer beş arkadaşı ile birlikte Alçı Tepesi eteklerinde 27 Nisan günü şehadet mertebesine ermiştir. Yüce kahramanları minnetle anıyoruz.
    Kaynak : Yahya Çavuş Şehitliği - Anıt Yazısı

    ***

    57. ALAY ve İLGİNİZİ ÇEKECEK BİR OLAY

    Bu şehitlik yapılırken, toprak altında kalmış siperlerden birinde, birbirlerine sarılmış iki subay iskeleti bulunmuştur. Toprak içinde bulunan künye ve muskadan, birisinin 57. ALAY 6. Bölük Komutanı Erzincanlı Üsteğmen Mustafa Asım'a, diğer subayın İngiliz Kolordusundan Yüzbaşı L. J. Woiterse ait olduğu anlaşılmıştır. İskeletler muska ve künye aynı yere gömülmüş bulunan İngiliz ve Osmanlı mermileri ilgililerce tespit edilmiştir. Bu iki kahramanın 26 Nisan 1915 günü siperlerde boğuşurken öldüğü anlaşılmıştır. Allah Rahmet eylesin, toprakları bol olsun...

    Kaynak : ( Güzel Sanatlar Genel Müdürü, Çanakkale, 25 Ekim 1992 )

    ***

    "Benimle beraber burada muharebe eden askerler kesin olarak bilmelidir ki, bize verilen namus görevini eksiksiz yapmak için bir adım geri gitmek yoktur. Uyku, dinlenme aramanın, bu dinlenmeden yalnız bizim değil, bütün milletimizin sonsuza kadar mahrum kalmasına sebep olacağını hepinize hatırlatırım."
    3 Mayıs 1915 / Arıburnu / Mustafa Kemal

    ***

    MEHMETÇİĞİN, ÇANAKKALE SAVAŞI'NI KAZANDIRAN YÜKSEK KARAKTERİ!

    Bombasırtı Olayı ( 14 Mayıs 1915 ) çok önemli ve dünya harp tarihinde eşine rastlanması mümkün olmayan birhadisedir. Karşılıklı siperler arasında mesafe 8 metre, yani ölüm muhakkak: Birinci siperlerdekilerin hiçbirisi kurtulamamacasına hepsi düşüyor. İkinci siperdekiler yıldırım gibi onların yerine gidiyor. Fakat ne kadar imrenilecek bir soğukkanlılık ve tevekkülle biliyor musunuz? Bomba, şarapnel, kurşun yağmuru altında öleni görüyor, üç dakikaya kadar öleceğini biliyor ve en ufak bir çekinme bile göstermiyor. Sarsılma yok. Okuma bilenler Kur'an-ı Kerim okuyor ve Cennet'e gitmeye hazırlanıyor. Bilmeyenlerse Kelime-i Şahadet getiriyor ve ezan okuyarak yürüyorlar. Sıcak cehennem gibi kaynıyor. 20 düşmana karşı her siperde bir nefer süngüyle çarpışıyor. Ölüyor, öldürüyor. İşte bu Türk askerindeki ruh kuvvetini gösteren dünyanın hiçbir askerinde bulunmayan tebrike değer bir örnektir. Emin olmalısınız ki Çanakkale Muharebeleri'ni kazandıran bu yüksek ruhtur."
    Mustafa Kemal ATATÜRK

    ***

    MUSTAFA KEMAL'İN YÜCE MİLLETİMİZE BAĞIŞLANDIĞI AN

    "10 Ağustos 1915. Conkbayırı'nı almak ve bütün boğaza hâkim olmak için İngilizler 20.000 kişilik bir kuvvetle günlerce kazdıkları siperlere yerleşmişler, hücum anını bekliyorlardı. Gecenin karanlığı tamamen kalkmış, tan ağarmak üzereydi. 8. Tümen komutanı ve diğer subaylarını çağırdım.
    Mutlaka düşmanı mağlup edeceğinize inanıyorum. Ancak siz acele etmeyin, evvela ben ileri gideyim, size ben kırbacımla işaret verdiğim zaman hep birlikte atılırsınız. Bu durumdan askerlerini de haberdar etmelerini istedim. Hücum baskın tarzında olacaktı. Sakin adımlarla ve süzülerek düşmana 20 - 30 m. yaklaştım. Binlerce askerin bulunduğu Conkbayırı'nda çıt çıkmıyordu. Dudaklar sessizce bu sıcak gecede dua ediyordu. Kontrol ettim. Kırbacımı başımın üstünde kaldırıp çevirdim ve birden aşağı indirdim. Saat 04.30'da kıyametler kopmuştu. İngilizler neye uğradıklarını şaşırmıştı. Allah Allah sesleri bütün cephelerde, karanlıkta gökleri yırtıyordu.
    Her taraf duman içinde ve heyecan her yere hâkim olmuştu. Düşmanın topçu ateşi gülleleri büyük çukurlar açıyor, her tarafa şarapnel ve kurşun yağıyordu. Büyük bir şarapnel parçası tam kalbimin üzerine çarptı, sarsıldım, elimi göğsüme götürdüm, kan akmıyordu. Olayı Yarbay Servet Bey'den başka kimse görmemişti. Ona parmağımla susmasını emrettim. Çünkü vurulduğumun duyulması bütün cephelerde panik yaratabilirdi. Kalbimin üzerinde cebimde bulunan saat paramparça olmuştu. O gün akşama kadar birliklerin başında daha hırslı olarak çarpıştım. Yalnız bu şarapnel vücudumda kalbimin üzerinde aylarca gitmeyen derin bir kan lekesi bırakmıştı.
    Aynı gün gece, yani 10 Ağustos günü, beni mutlak ölümden kurtaran ve parçalanan saatimi Ordu Komutanı Liman Von Sanders Paşa'ya hatıra olarak verdim. Çok şaşrımış, heyecanlanmıştı. Kendileri de altın cep saatini bana hediye ettiler.
    Bu hücumlarda İngilizler binlerce ölü bırakarak tamamen geri çekildi ve Çanakkale'nin geçilemeyeceğini iyice anlamış oldular."
    Mustafa Kemal ATATÜRK

    * Limon Von Sanders'in 10 Ağustos 1915 gecesi Mustafa Kemal'e hediye ettiği altın saat * Anıtkabir Müzesi'nde bulunmaktadır.
    * Mustafa Kemal'in kalbinin üzerinde parçalanan saat Almanya'da Soudus aile
    koleksiyonundadır.

    ***

    "İngiltere Harbiye Bakanlığına,
    Niçin geriye çekildiğimizi soruyorsunuz, bütün gerçeği tüm açıklığı ile size bildirmek isterim. Çok cesur muharebe eden, en iyi sevk ve idare edilen asil Türk Ordusunun ve Albay Mustafa Kemal gibi dahi bir komutanın karşısında bulunuyoruz. Bunu hiçbir zaman unutmayalım."

    General Hamilton
    Çanakkale İngiliz Başkomutanı
    17 Ağustos 1915

    ***

    ANZAKLARIN TÜRKLER HAKKINDAKİ GÖRÜŞLERİ

    * 25 Nisan 1915 günü Conk Bayırı'nda Türkler ve birleşik kuvvetleri arasında korkunç siper savaşları oluyor. Siperler arasında 8 - 10 metre mesafe var, süngü hücumundan sonra savaşa ara verildi. Askerler siperlerine çekildi. Yaralılar ve ölüler toplanıyor. iki siper arasında açıkta ağır yaralı ve bir bacağı kopmak üzere olan İngiliz Yüzbaşısı avazı çıktığı kadar bağırıyor, ağlıyor, kurtarın diye yalvarıyordu. Ancak hiçbir siperden, kimse çıkıp yardım edemiyordu. Çünkü en küçük bir kıpırdanışta yüzlerce kurşun yağıyordu. Bu sırada akıl almaz bir olay oldu. Türk siperlerinden beyaz bir iç çamaşırı sallandı. Arkasından aslan yapılı bir Türk askeri silahsız siperden çıktı. Hepimiz donup kaldık. Kimse nefes alamıyor, ona bakıyorduk. Asker yavaş adımlarla yürüyor. Siperdekiler kendisine nişan almış bekliyordu. Asker yaralı İngiliz Subayı'nı okşar gibi yerden kucakladı, kolunu omzuna attı. Ve bizim siperlere doğru yürümeye başladı. Yaralıyı usulca yere bırakıp geldiği gibi kendi siperine döndü. Teşekkür bile edemedik. Savaş alanlarında günlerce bu kahraman Türk Askeri'nin cesareti, güzelliği ve insan sevgisi konuşuldu.
    Dünyanın en yürekli ve kahraman askeri Mehmetçiğe derin sevgi ve saygılar….
    ( Üsteğmen Casey; Sonradan Avustralya Genel Valisi olmuştur. )

    * Biz Çanakkale Yarımadası'ndan Türklerle savaşarak ve binlerce insanımızı kaybederek, kahraman Türk Milleti'ne ve onun eşsiz vatan sevgisine duyduğumuz büyük takdir ve hayranlıkla ayrıldık. Bütün Avustralyalılar Mehmetçiği kendi evlâtları gibi sever, onun mertliği, vatan ve insan sevgisi, siperlerdeki dayanılmaz heybeti ve cesareti, bütün Anzakları hayran bırakan yurt sevgisi, insanlığın örnek alacağı büyük hasletlerdir. Mehmetçiğe minnet ve saygılarımla. ( Lord Casey, Avustralya Genel Valisi, 1940 )

    * Cesur, girişken ve şakacıydılar. Jonny Türk'e ateş edip vuramadığımızda, tüfekle "ıskaladınız" işareti yapardı. Büyük lideriniz bize saygı ifade eden konuşmasından sonra duygu ve düşüncelerimiz değişti. O konuşma, yenen bir komutanın, yendiği düşmana yaptığı en büyük övgüdür. Nefret yok, saygı var. Olayın tümü bir trajedidir. Hiç olmaması gerekirdi. Cesur bir düşman ve sıcak dost bir ulusun anısını hep yaşatacağım. ( Avustralyalı 94 yaşında Albert Roy Kyle )

    * Gelibolu'dan önce Türk'ü fazla tanımıyorduk. Ama herşey bitip savaş sona erince "Jonny Türk"ün hiç de fena bir insan olmadığını düşündüm. Karşı karşıya olup çarpıştığımız kuvvetler her zaman uyanık ve tetikteydiler. Onlara saygı duyuyorduk. ( Yeni Zelandalı 100 yaşında Martin A. Brooke )

    * Türk askeri cesurdu. Ölmekten korkmuyorlardı. ( Avustralyalı 96 yaşında H. W. Smith )

    * Şunu söyleyebilirim ki, Kanlı Sırt Çarpışmaları, Çanakkale Savaşları'nın en şiddetli çarpışmalarındandı. 8.000 Türk ve 2.000 Avustralyalı öldü. Ne korkunç insan ve can kaybı. Türkler'in cesareti ve dirençleri saygı yarattı. ( Avustralyalı 97 yaşında Arthur T. Beezley )

    * Türkler dürüst savaşçıydılar. Türkler hakkındaki düşüncelerim değişmedi. Almanlara karşı duyduğumuz nefreti, onlara karşı dumuyorduk. ( Yeni Zelandalı Cedric Stpolyion Smith )

    * Türklere asker olarak saygı duyduk. Çünkü donanımca çok yetersiz olmalarına rağmen sıkı çarpışıyor ve iyi nişancılık yapıyorlardı. Gelibolu büyük ve korkunç bir hataydı. ( Avustralyalı 96 yaşında Ernest George Guest )

    * Ülkeme, Türk'e asker olarak savaş yeteneği için ve bir dereceye kadar da yaşam biçimlerine saygı duygularımla döndüm. ( Avustralyalı 94 yaşında Thomas William Epps )

    * Savaşın sonlarına doğru izlenimimiz, onların kolay yenilmeyen sıkı savaşçılar olduğu şeklindeydi. ( Yeni Zelandalı 96 yaşında Alfred Douglas Dusley ) Türkler iyi ve dürüst savaşçıydılar. Cephede şartlarımız kötü, su azdı. Herkese günlük bir litreden az su veriliyordu. ( Yeni Zelandalı 97 yaşında Arthur Barleet )

    * Savaş bitip ülkeme evime döndüğümde memnundum. Fransa'da ikibuçuk yıl çarpıştıktan sonra Türkler hakkında daha iyi şeyler düşünür oldum. ( Avustralyalı 92 yaşında John Henry Norris )

    * Gelibolu'da kaldığım süre içinde Türkler'in herhangi bir çirkin ya da alçakça tutum ve eylemini işitmedim. Oysa daha sonra gittiğim Fransa'da deneyimlerim çok farklı oldu. ( Avustralyalı 97 yaşında C. J. Hazlitt )

    ***

    Kaynaklar :

    * Ruşen Eşref Önaydın - Anafartlar Kumandanı – Mustafa Kemal İle Mülakat –
    ** Atatürk, Hazırlayan: Mehmet Özel, T.C. Kültür Bakanlığı, Milliyet Yayınları.
    *** Çanakkale Savaşları ve Gezi Rehberi, Derleyen; Salih Zeki Uluarslan

  2. #2

    Üyelik tarihi
    05.Kasım.2013
    Yaş
    35
    Mesajlar
    2
    Çanakkale Savaşı, I. Dünya Savaşı sırasında 1915-1916 yılları arasında Gelibolu Yarımadası'nda Osmanlı İmparatorluğu ile İtilaf Devletleri arasında yapılan deniz ve kara muharebeleridir. [9] İtilaf Devletleri; Osmanlı İmparatorluğu'nun başkenti konumundaki İstanbul'u alarak İstanbul ve Çanakkale boğazlarının kontrolünü ele geçirmek, Rusya'yla güvenli bir erzak tedarik ve askeri ikmal yolu açmak, başkent İstanbul′u zaptetmek suretiyle Almanya′nın müttefiklerinden birini savaş dışı bırakarak İttifak Devletlerini zayıflatmak amaçları ile ilk hedef olarak Çanakkale Boğazı'nı seçmişlerdir. Ancak saldırıları başarısız olmuş ve geri çekilmek zorunda kalmışlardır. Kara ve deniz savaşı sonucunda iki taraf da çok ağır kayıplar vermiştir.

    Osmanlı İmparatorluğu, Almanya'nın Rusya'ya savaş ilan ettiğı 1 Ağustos 1914'ün hemen ertesi günü, Almanya ile bir ittifak antlaşması imzalamıştır. Bu antlaşma, imparatorluğun eninde sonunda Almanya'nın ana gücünü oluşturduğu İttifak Devletleri safında fiilen savaşa gireceği anlamına gelmektedir. Enver Paşa, fiilen savaşa girmeyi, seferberliğin tamamlanmamış olması ve Çanakkale Boğazı savunmasının tamamlanmaması gibi gerekçelerle ertelemeye çalışmıştır. Ancak Almanya, bir an önce savaşa fiilen girilmesi için baskılarını sürdürmüştür. Bu baskılar, Akdeniz'de İngiliz donanması önünden çekilen Goeben ve Breslau savaş gemilerinin İstanbul'a gelmesiyle bir oldu bittiye getirilmişti. Daha sonra Osmanlı Donanması'na bağlı bir grup gemiyle Karadeniz'e açılan bu gemiler 27 Ekim 1914 tarihinde Rus limanlarını bombalayınca Rusya, Osmanlı İmparatorluğu'na savaş ilan etmiştir.

    Birleşik Krallık Donanma Bakanı Winston Churchill, 1914 yılı Eylül ayında Çanakkale Boğazı'nın donanmayla geçilerek İstanbul'un işgalini öngören bir planı Başbakan Herbert Asquith'e vermiştir. Plan, çeşitli evrelerden geçerek uygulamaya kondu ve Birleşik Krallık ve Fransa gemilerinden oluşan bir donanmanın Boğaz'a geniş çaplı ilk saldırıları 1915 Şubat ayında başlatıldı. En güçlü saldırı ise 18 Mart 1915 günü uygulamaya konuldu. Ancak Birleşik Donanma ağır kayıplara uğradı ve deniz harekatından vaz geçilmek zorunda kalındı.

    Deniz harekatıyla İstanbul'a ulaşılamayacağı anlaşılınca bir kara harekatıyla Çanakkale Boğazı'ndaki Osmanlı sahil topçu bataryalarını ele geçirmek planı gündeme getirilmiştir. Bu plan çerçevesinde hazırlanan İngiliz ve Fransız kuvvetleri 25 Nisan 1915 şafağında Gelibolu Yarımadası'nın güneyinde beş noktada karaya çıkarılmıştır. İngiliz ve Fransız çıkarma kuvvetleri her ne kadar Seddülbahir ve Arıburnu sahillerinde köprübaşları oluşturmayı başardılarsa da Osmanlı kuvvetlerinin inatçı savunmaları ve zaman zaman giriştikleri karşı taarruzlar sonucunda Gelibolu Yarımadası'nı işgalde başarılı olamadılar. Bunun üzerine sahildeki kuvvetler takviye edilmek için Arıburnu'nun kuzeyinde Suvla Koyu'na 6 Ağustos 1915 tarihinde yeni kuvvetlerle bir üçüncü çıkarma yapılmıştır. Ancak 9 Ağustos'ta Kurmay Albay Mustafa Kemal'in Birinci Anafartalar Muharebesi olarak bilinen karşı taarruzunda İngiliz Komutanlığı ihtiyat tümenini ateş hattına sürerek sahilde tutunmayı ancak başarabilmiştir. Mustafa Kemal ertesi gün Kocaçimentepe – Conk Bayırı hattında yeni bir karşı taarruz gerçekleştirmişti, bu hattaki Anzak birliklerini de geri atmıştır. İngiliz ve Anzak kuvvetlerinin İkinci Anafartalar Muharebesi olarak bilinen genel taarruzları ise Osmanlı savunmasını aşamamıştır. Tüm bu gelişmelerin sonrasında İngiliz, Anzak ve Fransız kuvvetleri Gelibolu Yarımadasını 1915 yılı Aralık ayı içinde tahliye etmiştir.

Benzer Konular

  1. Çanakkale
    Konu Sahibi ziberkan Forum XX. Yüzyılda Osmanlı Devleti Belgeselleri
    Cevap: 1
    Son Mesaj : 12.Mart.2011, 17:36
  2. FATİH DESTANI
    Konu Sahibi abdullahkarataş Forum Şiirler
    Cevap: 0
    Son Mesaj : 28.Haziran.2009, 23:48
  3. Çanakkale (Atv'den)
    Konu Sahibi ziberkan Forum XX. Yüzyılda Osmanlı Devleti Belgeselleri
    Cevap: 0
    Son Mesaj : 06.Kasım.2007, 23:52
  4. Çanakkale
    Konu Sahibi *SüRgÜn* Forum Kırık Linkler
    Cevap: 0
    Son Mesaj : 29.Ekim.2007, 00:03
  5. Çanakkale
    Konu Sahibi çubuk prenses Forum Resimler ve Fotoğraflar
    Cevap: 1
    Son Mesaj : 26.Ekim.2007, 13:41

Bu Konu için Etiketler

Giriş

Giriş