ziberkan
Super Moderator
Rusların 1810 yılında Trabzon’u ele geçirme girişimini ele alırken öncelikle o yıllarda Avrupa da ki siyasi gelişmeler karşısında Osmanlının durumuna ve Osmanlı-Rus ilişkilerine bir göz atmak gerekir. Bu çalışmamızda bunu yaparken Başbakanlık Osmanlı Arşivlerinde bulunan, döneme ait belgelerden hareketle o yıllarda Trabzon vilayetinin durumunu da açıklamaya çalışacağız.
1774 de imzalanan Kaynarca Antlaşması sonrasında Osmanlılar Kırım üzerindeki hakimiyetlerinden vazgeçmek zorunda kalmışlardı. Bu anlaşma ile Osmanlı hakimiyetinden çıkarak bağımsız olan Kırım, fiili olarak Rus işgali altındaydı ve 1783 de Ruslar tarafından ilhak edildiğinde buradaki Türk varlığının yarıya yakını imha edilmişti(1). III. Selim’in tahta geçtiği 1789 yılı ise Avrupa’da siyasi ve hukuki değişikliklere yol açan Fransız İhtilalinin yapıldığı yıl idi. İhtilal, Avrupa’da huzuru kaçırdığı gibi birçok devletin varlığını da tehlikeye sokmuştu. İhtilalle ortaya çıkan bu durum Osmanlı İmparatorluğunu bir müddet büyük toprak kayıplarından ve yıkımdan kurtarmış, Avrupa devletleri arasındaki rekabetten faydalanarak ömrünü uzatma fırsatı vermişti.(2)
Kaynarca antlaşması ile Karadeniz’e inen Ruslar burada bir donanma inşa etmeye başladılar.1792 de imzalanan Yaş antlaşması ile Karadeniz sahillerindeki Özü , Hocapaşa (Odesa)ve Kılburun kalelerini de alınca öteden beri sahip oldukları Akdeniz’e çıkma emeli ile Karadeniz’deki donanmalarını 1797 sonlarından itibaren savaşa hazırladılar. Osmanlı ile bir anlaşma zemini arayarak donanmalarını boğazlardan geçirip Akdeniz’e indirmeğe çalışıyorlardı. Fakat geçmişteki Türk-Rus Savaşlarının izleri henüz silinmemişti. Bir yandan Rus tekliflerini dinleyen Osmanlı yöneticileri diğer yandan da boğazdaki kaleleri tahkim ederek olası bir Rus baskınına karşı tedbirli olmaya çalışıyordu.
2 Temmuz 1798 de Napolyon’un Fransız ordusu başında Mısır’a saldırması ile Türk-Rus ilişkileri yeni bir safhaya girdi.28 Temmuz’da İstanbul’da Türk-Rus görüşmeleri başladığında Rus donanması Boğaz girişine gelmişti. Görüşmeler devam ederken 31 Ağustos 1798 de verilen özel bir izinle Rus donanması boğazlardan girerek 5 Eylül 1798 de Büyükdere önlerinde demirledi. İstanbul’daki müzakerelere göre Rus donanması İngiliz ve Osmanlı Savaş gemileri ile birlikte hareket edecekti.19 Eylül 1798 de Osmanlı donanması ile birlikte Rus donanması da Çanakkale’den geçip, Ege’ye inerken bu görüşmeler hala devam ediyordu.
23 Aralık 1798 de Rusya ile 14 maddelik bir ittifak anlaşması imzalanmıştı, sekiz yıl sürmesi düşüncesi ile imzalanan bu anlaşma İngilizlerin Malta adasını Rusya’ya vermeyi reddetmesi üzerine bir yıl sonra suya düştü. Çar I.Pavel’in Fransızlarla yakın ilişkiler kurmaya başlaması ile Akdeniz’deki Rus filosu 1800 yılı Eylül ayı sonunda tekrar Karadeniz’e döndü. Fransa’nın, işgal ettiği Mısır’dan Osmanlı-Rus-İngiliz ittifakı ile atılmasından sonra yeni bir dönem açılmıştı.
Osmanlı tahtında oturan III. Selim (1789 - 1807 ) çürüyen imparatorluğun yapısını yenilemek için bir reform yapma ihtiyacı hissediyor ve bu amaçla batıya açılma siyaseti izliyordu. İstanbul’daki Fransız elçisinin düşüncesine büyük önem veren III. Selim İngiliz-Rus ittifakının yarattığı tehdide karşılık dayanacak güç olarak Napolyon’un güçlü Fransa’sını görüyordu. Bu durumun farkında olan Napolyon Mısır seferinden sonra Osmanlı padişahına özel mektuplar göndererek O’nun uygulamaya çalıştığı reformcu tedbirlerden övgü ile söz edip dostluğunu kazanmaya çalışıyordu. Bu politika kısa sürede meyvelerini vermiş ve 0smanlı yönetimi ile Fransa’nın arası düzelmeye başlamıştı.
Rusya’da ise Çar I. Pavel’in 23 Mart 1801 de öldürülmesi üzerine yerine I.Aleksandre geçmişti. Yeni Çar da Rusya’nın yayılmacı politikasını sürdürdü ve 1801 de Güney Kafkasya’ya yöneldi(3). Petrousk kenti ve çevresini ele geçirerek, Kahetya Krallığını (4) kendine bağlamış olan Kartli Krallığını(5) koruması altına aldı. Son Kartli Kralı 1802 de ölürken vasiyeti ile birlikte Krallığını da Rusya’ya bırakmıştı. Rusya, 1803 de Mingrelya’yı(6),1804 de İmeretya’yı(7) ve Gurya’yı(8)1806 da Osetya’yı(9) ve 1810 da Abhazya’yı(10) kendine bağlarken İran ile savaşa girerek 1804-1805 yıllarında Bakü ve Nahçivan ve Erivan Hanlıklarını da ilhak etmişti.
Napolyon’un Fransa’ya dönmesi ve 9 Kasım 1779 da bir darbe ile yönetime el koymasından sonra Fransa Avrupa’nın en büyük askeri gücü haline gelmişti . İngiltere bu güce karşı Avusturya,Rusya ve İsveç ile ittifak oluşturmuştu. III. Selim de 1802 yılında Fransa ile barış anlaşması imzalamıştı. Fransa bu anlaşma ile eski imtiyazlarını fazlasıyla elde ederken İngiltere ve Rusya, Fransız etkisinin Osmanlı topraklarının her bölgesinde yayılmaya başlamasından tedirginlik duyuyorlardı.
İstanbul bir yandan İngiltere’nin, bir yandan da Fransa’nın baskısı altında iken Ruslar da 1798 de imzalanan ittifak anlaşmasının yenilenmesini istiyorlardı. Osmanlı yönetimi bu konuda hiç istekli olmamasına rağmen 28 Eylül 1805 tarihinde 9 yıl süreli bir anlaşma imzaladı. Bu ittifak bir yıl kadar sürdü .İstanbul’daki Fransız elçisinin telkinleri ile Eflak ve Boğdan Voyvodaları azledildi ve Ruslara tanınan boğazlardan geçiş hakkı kaldırıldı. Savaş gemilerinin boğazdan geçmesine izin verilmemesi üzerine Ruslarla yapılan bu anlaşma feshedildi. Ruslar, Napolyon’un da teşviki ile Yaş antlaşmasını ihlal ettiği için Türkiye’ye savaş açtılar. Boğazları ele geçirmek için harekete geçen Karadeniz filosunun bunu gerçekleştirmek için yeterli kuvvete sahip olmadığını görerek daha sonra bundan vazgeçtiler.
Kasım1806 da Sivastopol’daki deniz üssünden Anadolu sahillerine iki müfreze gönderdiler. Birinci müfreze Trabzon önlerine gelerek buradaki iki gemiyi batırıp sahildeki bataryaları topa tutarak geri döndü. Bu, Rusların Trabzon’u ilk bombardımanı idi. Diğer müfreze Varna’dan boğaz önlerine kadar batı Karadeniz sahillerini dolaşarak Sivastopol’a dönmüştü. Ruslar aynı yılın Şubat ayında Sinop’ta yeni inşa edilen bir savaş gemisini imha etmek için dört gemiden oluşan bir filo daha göndermiş fakat bu görev başarılamamıştı(11).
1806 da Anapa kalesini muhasara etmek için Sivastopol’dan hareket eden 6 savaş gemisi, 6 fırkateyn ve 8 ufak gemiden oluşan Amiral Postuskin kumandasındaki Rus filosu 26 Nisan’da kale önüne geldi. Şehri ve kaleyi bombaladı. Karaya asker çıkartarak kaleyi ele geçirip , tahrip ettikten sonra tekrar Sivastopol’a döndü. Anapa’nın düşmesi esnasında birçok savaş levazımatı ile 81 top ele geçiren Rusların 7 ölü 11 yaralıları vardı. Türk tarafının zaiyyatı ise 100 kadardı(12)
Aynı yıl, Haziran sonunda Konter Amiral Postiskin kumandasındaki 4 hat gemisi 5 fırkateyn ve 22 ufak gemiden oluşan bir Rus Filosu 3000 asker yükleyerek Sivastopol’dan yola çıkmıştı. Filo Trabzon’a yaklaşarak şehri bombardımana tuttu. Havaların bozuk olması karaya asker çıkartmayı imkansız kıldığından gemilerde bir süre sonra su ve yiyecek sıkıntısı baş gösterdi. Bu durum karşısında Rus filosu geri dönmek zorunda kaldı(13).Bu da, Rusların Trabzon’u ikinci bombardımanı ve ilk ele geçirme girişimleriydi.
İstanbul’daki Fransız elçisinin telkini ile Eflak ve Boğdan Voyvodalarını görevden alınmasını İngiltere ve Rusya protesto edince Osmanlı devleti aldığı kararlardan geri dönmek zorunda kalmıştı. Fakat Rusya savaş ilanına bile gerek görmeden harekete geçti ve 16 Ekim 1806 da Orduları Dinyeper’i aşarak Eflak ve Boğdan’ı işgal etti. Kara ve deniz muharebelerinde Rusya’nın tarafını tutan İngiltere ise 22 Aralık 1806 da Osmanlı devleti ile savaşa girmişti. Çanakkale boğazından hiçbir müdahaleyle karşılaşmaksızın geçen İngiliz donanması 17 Şubat 1807 de İstanbul önüne gelerek şehri tehdit etmeye başladı. Kısa süren bir şaşkınlıktan sonra şehirde savunma önlemleri alındı. Tehditlerin sökmeyeceğini anlayan İngiliz donanması 1 Mart 1807 günü İstanbul önlerinden çekilmek zorunda kalmış,ancak bu defa Çanakkale Boğazından, istihkamların top ateşi altında ağır hasara uğrayarak geçebilmişti.
Bu sıralarda İstanbul’da Padişah III.Selim’in uygulamaya çalıştığı ıslahatçı politikaların bir uzantısı olarak Nizam-ı Cedit ocağını kurması İmparatorluğun geleneksel yapısı içindeki birçok gücü ürkütmüştü. Bu güçlerin kışkırtması ile Nizam-ı Cedit üniforması giydirilmek istenen ve boğazları savunmak üzere kurulan kalelerde bulunan “Boğaz Yamakları” ya da “Laz Yamakları” denilen muhafızlar ayaklanarak Kabakçı Mustafa önderliğinde İstanbul’a yürümüşler ve Selim’i tahtan indirerek yerine şehzade Mustafa’yı tahta çıkarmışlardı. IV. Mustafa’nın (1807-1808) kendisine saltanat bağışlayanların dümen suyuna gitmekten başka çaresi yoktu.
14 Haziran 1807 de Frieland’da Napolyon’a yenilen(14) Rus Çarı I.Aleksandre Tilsit’deki barış görüşmelerinde masaya Osmanlı İmparatorluğunun bölünmesini de koymuştu. III. Selim’in tahtan indirilmesi Napolyon’a istediği bahaneyi vermiş (15)ve İngiltere’ye karşı Rusya’nın dostluğunu kazanmak için Türklerle olan dostluğu bir kenara iterek 7 Temmuz 1807 de Ruslarla anlaşmaya varmıştı. 9 Temmuz’da taraflarca onaylanan Tilsit anlaşmasına(16) rağmen, dağılacak olan Osmanlı imparatorluğunun en güzel yerlerinin Akdeniz ‘e hakim olan İngilizler tarafından ele geçirilme olasılığı Napolyon’u endişelendiriyordu. III. Selimin yerine geçen IV Mustafa da Napolyon’a baş vurmuş ve Fransa aracılığıyla Ruslarla bir ateşkes anlaşması imzalanmasını istemişti. Fransa’nın baskısı ile 23 Ağustos1807 tarihinde Slobozia’da bir ateşkes anlaşması imzalayan Rus Çarı, Napolyon ile Osmanlı İmparatorluğunun paylaşımı konusunda anlaşıncaya kadar bu ateşkesi bozmadı. Bu tarihten sonra başlayan barış görüşmeleri 1809 yılına kadar devam etti. Bu süre zarfında Rus donanması sürekli Karadeniz’de dolaşıyor, Karadeniz’deki limanlar istihkamlarla takviye edilerek savaşa hazır bekliyorlardı(17)
Bir yıl sonra,12 Ekim 1808 de Napolyon ve Rus Çarı Erfurt’ta buluşarak bazı konularda anlaşma sağlamıştı. Bu anlaşma, Osmanlı-Fransız ve İngiliz-Rus ittifakının bozulmasına neden olmuş, Rusya’ya karşı müttefik arayan Osmanlı ile İngilizler arasında bir yakınlaşma doğmasına yol açmıştı ve 5 Ocak 1809 da Çanakkale’de bir anlaşma imzalanmıştı.
18 yaşında iken Rus savaşlarında bayrak taşıdığı için Alemdar namıyla anılan Mustafa Paşa III. Selim’e yaptığı ıslahatlardan dolayı hayrandı.Bu hayranlık nedeniyle Selim’in tahtan indirilmesine içerlemiş ve Balkanlardaki kuvvetleri ile İstanbul üzerine yürümeye, Selimi tekrar tahta çıkartmaya karar vermişti. Edirne’den hareket ettiği sırada adamları İstanbul’a girmiş ve Kabakçı Mustafa’yı öldürmüşlerdi. Alemdar İstanbul’a gelince tahtan indirileceğini anlayan Sultan Mustafa tahta varis olabilecek III.Selim ve Şehzade Mahmut’un öldürülmelerini emretmişti. Alemdar yetişene kadar cellatlar Selim’i öldürür fakat dama çıkarak cellatların elinden kaçmaya çalışan II. Mahmut (1808-1839) kurtarılır ve Mustafa’nın yerine tahta çıkartılır.
İstanbul’da patlak veren isyanlar ve imparatorluk topraklarındaki ayaklanmalardan cesaret alan Ruslar Eflak ve Boğdan’ın kendilerine bırakılmasında ısrar ediyorlardı. Napolyon’un buna rıza göstermesi üzerine durum değişmiş ve Osmanlı heyeti görüşmelerden çekilmişti . Bunun üzerine 1809 Nisanında Tuna boylarında İsmail,Yergöğü ve İbrail kalelerine saldırıya geçen Ruslar Doğu Anadolu’da Kars ve Ahıska taraflarında hareketlenmişti.
1774 de imzalanan Kaynarca Antlaşması sonrasında Osmanlılar Kırım üzerindeki hakimiyetlerinden vazgeçmek zorunda kalmışlardı. Bu anlaşma ile Osmanlı hakimiyetinden çıkarak bağımsız olan Kırım, fiili olarak Rus işgali altındaydı ve 1783 de Ruslar tarafından ilhak edildiğinde buradaki Türk varlığının yarıya yakını imha edilmişti(1). III. Selim’in tahta geçtiği 1789 yılı ise Avrupa’da siyasi ve hukuki değişikliklere yol açan Fransız İhtilalinin yapıldığı yıl idi. İhtilal, Avrupa’da huzuru kaçırdığı gibi birçok devletin varlığını da tehlikeye sokmuştu. İhtilalle ortaya çıkan bu durum Osmanlı İmparatorluğunu bir müddet büyük toprak kayıplarından ve yıkımdan kurtarmış, Avrupa devletleri arasındaki rekabetten faydalanarak ömrünü uzatma fırsatı vermişti.(2)
Kaynarca antlaşması ile Karadeniz’e inen Ruslar burada bir donanma inşa etmeye başladılar.1792 de imzalanan Yaş antlaşması ile Karadeniz sahillerindeki Özü , Hocapaşa (Odesa)ve Kılburun kalelerini de alınca öteden beri sahip oldukları Akdeniz’e çıkma emeli ile Karadeniz’deki donanmalarını 1797 sonlarından itibaren savaşa hazırladılar. Osmanlı ile bir anlaşma zemini arayarak donanmalarını boğazlardan geçirip Akdeniz’e indirmeğe çalışıyorlardı. Fakat geçmişteki Türk-Rus Savaşlarının izleri henüz silinmemişti. Bir yandan Rus tekliflerini dinleyen Osmanlı yöneticileri diğer yandan da boğazdaki kaleleri tahkim ederek olası bir Rus baskınına karşı tedbirli olmaya çalışıyordu.
2 Temmuz 1798 de Napolyon’un Fransız ordusu başında Mısır’a saldırması ile Türk-Rus ilişkileri yeni bir safhaya girdi.28 Temmuz’da İstanbul’da Türk-Rus görüşmeleri başladığında Rus donanması Boğaz girişine gelmişti. Görüşmeler devam ederken 31 Ağustos 1798 de verilen özel bir izinle Rus donanması boğazlardan girerek 5 Eylül 1798 de Büyükdere önlerinde demirledi. İstanbul’daki müzakerelere göre Rus donanması İngiliz ve Osmanlı Savaş gemileri ile birlikte hareket edecekti.19 Eylül 1798 de Osmanlı donanması ile birlikte Rus donanması da Çanakkale’den geçip, Ege’ye inerken bu görüşmeler hala devam ediyordu.
23 Aralık 1798 de Rusya ile 14 maddelik bir ittifak anlaşması imzalanmıştı, sekiz yıl sürmesi düşüncesi ile imzalanan bu anlaşma İngilizlerin Malta adasını Rusya’ya vermeyi reddetmesi üzerine bir yıl sonra suya düştü. Çar I.Pavel’in Fransızlarla yakın ilişkiler kurmaya başlaması ile Akdeniz’deki Rus filosu 1800 yılı Eylül ayı sonunda tekrar Karadeniz’e döndü. Fransa’nın, işgal ettiği Mısır’dan Osmanlı-Rus-İngiliz ittifakı ile atılmasından sonra yeni bir dönem açılmıştı.
Osmanlı tahtında oturan III. Selim (1789 - 1807 ) çürüyen imparatorluğun yapısını yenilemek için bir reform yapma ihtiyacı hissediyor ve bu amaçla batıya açılma siyaseti izliyordu. İstanbul’daki Fransız elçisinin düşüncesine büyük önem veren III. Selim İngiliz-Rus ittifakının yarattığı tehdide karşılık dayanacak güç olarak Napolyon’un güçlü Fransa’sını görüyordu. Bu durumun farkında olan Napolyon Mısır seferinden sonra Osmanlı padişahına özel mektuplar göndererek O’nun uygulamaya çalıştığı reformcu tedbirlerden övgü ile söz edip dostluğunu kazanmaya çalışıyordu. Bu politika kısa sürede meyvelerini vermiş ve 0smanlı yönetimi ile Fransa’nın arası düzelmeye başlamıştı.
Rusya’da ise Çar I. Pavel’in 23 Mart 1801 de öldürülmesi üzerine yerine I.Aleksandre geçmişti. Yeni Çar da Rusya’nın yayılmacı politikasını sürdürdü ve 1801 de Güney Kafkasya’ya yöneldi(3). Petrousk kenti ve çevresini ele geçirerek, Kahetya Krallığını (4) kendine bağlamış olan Kartli Krallığını(5) koruması altına aldı. Son Kartli Kralı 1802 de ölürken vasiyeti ile birlikte Krallığını da Rusya’ya bırakmıştı. Rusya, 1803 de Mingrelya’yı(6),1804 de İmeretya’yı(7) ve Gurya’yı(8)1806 da Osetya’yı(9) ve 1810 da Abhazya’yı(10) kendine bağlarken İran ile savaşa girerek 1804-1805 yıllarında Bakü ve Nahçivan ve Erivan Hanlıklarını da ilhak etmişti.
Napolyon’un Fransa’ya dönmesi ve 9 Kasım 1779 da bir darbe ile yönetime el koymasından sonra Fransa Avrupa’nın en büyük askeri gücü haline gelmişti . İngiltere bu güce karşı Avusturya,Rusya ve İsveç ile ittifak oluşturmuştu. III. Selim de 1802 yılında Fransa ile barış anlaşması imzalamıştı. Fransa bu anlaşma ile eski imtiyazlarını fazlasıyla elde ederken İngiltere ve Rusya, Fransız etkisinin Osmanlı topraklarının her bölgesinde yayılmaya başlamasından tedirginlik duyuyorlardı.
İstanbul bir yandan İngiltere’nin, bir yandan da Fransa’nın baskısı altında iken Ruslar da 1798 de imzalanan ittifak anlaşmasının yenilenmesini istiyorlardı. Osmanlı yönetimi bu konuda hiç istekli olmamasına rağmen 28 Eylül 1805 tarihinde 9 yıl süreli bir anlaşma imzaladı. Bu ittifak bir yıl kadar sürdü .İstanbul’daki Fransız elçisinin telkinleri ile Eflak ve Boğdan Voyvodaları azledildi ve Ruslara tanınan boğazlardan geçiş hakkı kaldırıldı. Savaş gemilerinin boğazdan geçmesine izin verilmemesi üzerine Ruslarla yapılan bu anlaşma feshedildi. Ruslar, Napolyon’un da teşviki ile Yaş antlaşmasını ihlal ettiği için Türkiye’ye savaş açtılar. Boğazları ele geçirmek için harekete geçen Karadeniz filosunun bunu gerçekleştirmek için yeterli kuvvete sahip olmadığını görerek daha sonra bundan vazgeçtiler.
Kasım1806 da Sivastopol’daki deniz üssünden Anadolu sahillerine iki müfreze gönderdiler. Birinci müfreze Trabzon önlerine gelerek buradaki iki gemiyi batırıp sahildeki bataryaları topa tutarak geri döndü. Bu, Rusların Trabzon’u ilk bombardımanı idi. Diğer müfreze Varna’dan boğaz önlerine kadar batı Karadeniz sahillerini dolaşarak Sivastopol’a dönmüştü. Ruslar aynı yılın Şubat ayında Sinop’ta yeni inşa edilen bir savaş gemisini imha etmek için dört gemiden oluşan bir filo daha göndermiş fakat bu görev başarılamamıştı(11).
1806 da Anapa kalesini muhasara etmek için Sivastopol’dan hareket eden 6 savaş gemisi, 6 fırkateyn ve 8 ufak gemiden oluşan Amiral Postuskin kumandasındaki Rus filosu 26 Nisan’da kale önüne geldi. Şehri ve kaleyi bombaladı. Karaya asker çıkartarak kaleyi ele geçirip , tahrip ettikten sonra tekrar Sivastopol’a döndü. Anapa’nın düşmesi esnasında birçok savaş levazımatı ile 81 top ele geçiren Rusların 7 ölü 11 yaralıları vardı. Türk tarafının zaiyyatı ise 100 kadardı(12)
Aynı yıl, Haziran sonunda Konter Amiral Postiskin kumandasındaki 4 hat gemisi 5 fırkateyn ve 22 ufak gemiden oluşan bir Rus Filosu 3000 asker yükleyerek Sivastopol’dan yola çıkmıştı. Filo Trabzon’a yaklaşarak şehri bombardımana tuttu. Havaların bozuk olması karaya asker çıkartmayı imkansız kıldığından gemilerde bir süre sonra su ve yiyecek sıkıntısı baş gösterdi. Bu durum karşısında Rus filosu geri dönmek zorunda kaldı(13).Bu da, Rusların Trabzon’u ikinci bombardımanı ve ilk ele geçirme girişimleriydi.
İstanbul’daki Fransız elçisinin telkini ile Eflak ve Boğdan Voyvodalarını görevden alınmasını İngiltere ve Rusya protesto edince Osmanlı devleti aldığı kararlardan geri dönmek zorunda kalmıştı. Fakat Rusya savaş ilanına bile gerek görmeden harekete geçti ve 16 Ekim 1806 da Orduları Dinyeper’i aşarak Eflak ve Boğdan’ı işgal etti. Kara ve deniz muharebelerinde Rusya’nın tarafını tutan İngiltere ise 22 Aralık 1806 da Osmanlı devleti ile savaşa girmişti. Çanakkale boğazından hiçbir müdahaleyle karşılaşmaksızın geçen İngiliz donanması 17 Şubat 1807 de İstanbul önüne gelerek şehri tehdit etmeye başladı. Kısa süren bir şaşkınlıktan sonra şehirde savunma önlemleri alındı. Tehditlerin sökmeyeceğini anlayan İngiliz donanması 1 Mart 1807 günü İstanbul önlerinden çekilmek zorunda kalmış,ancak bu defa Çanakkale Boğazından, istihkamların top ateşi altında ağır hasara uğrayarak geçebilmişti.
Bu sıralarda İstanbul’da Padişah III.Selim’in uygulamaya çalıştığı ıslahatçı politikaların bir uzantısı olarak Nizam-ı Cedit ocağını kurması İmparatorluğun geleneksel yapısı içindeki birçok gücü ürkütmüştü. Bu güçlerin kışkırtması ile Nizam-ı Cedit üniforması giydirilmek istenen ve boğazları savunmak üzere kurulan kalelerde bulunan “Boğaz Yamakları” ya da “Laz Yamakları” denilen muhafızlar ayaklanarak Kabakçı Mustafa önderliğinde İstanbul’a yürümüşler ve Selim’i tahtan indirerek yerine şehzade Mustafa’yı tahta çıkarmışlardı. IV. Mustafa’nın (1807-1808) kendisine saltanat bağışlayanların dümen suyuna gitmekten başka çaresi yoktu.
14 Haziran 1807 de Frieland’da Napolyon’a yenilen(14) Rus Çarı I.Aleksandre Tilsit’deki barış görüşmelerinde masaya Osmanlı İmparatorluğunun bölünmesini de koymuştu. III. Selim’in tahtan indirilmesi Napolyon’a istediği bahaneyi vermiş (15)ve İngiltere’ye karşı Rusya’nın dostluğunu kazanmak için Türklerle olan dostluğu bir kenara iterek 7 Temmuz 1807 de Ruslarla anlaşmaya varmıştı. 9 Temmuz’da taraflarca onaylanan Tilsit anlaşmasına(16) rağmen, dağılacak olan Osmanlı imparatorluğunun en güzel yerlerinin Akdeniz ‘e hakim olan İngilizler tarafından ele geçirilme olasılığı Napolyon’u endişelendiriyordu. III. Selimin yerine geçen IV Mustafa da Napolyon’a baş vurmuş ve Fransa aracılığıyla Ruslarla bir ateşkes anlaşması imzalanmasını istemişti. Fransa’nın baskısı ile 23 Ağustos1807 tarihinde Slobozia’da bir ateşkes anlaşması imzalayan Rus Çarı, Napolyon ile Osmanlı İmparatorluğunun paylaşımı konusunda anlaşıncaya kadar bu ateşkesi bozmadı. Bu tarihten sonra başlayan barış görüşmeleri 1809 yılına kadar devam etti. Bu süre zarfında Rus donanması sürekli Karadeniz’de dolaşıyor, Karadeniz’deki limanlar istihkamlarla takviye edilerek savaşa hazır bekliyorlardı(17)
Bir yıl sonra,12 Ekim 1808 de Napolyon ve Rus Çarı Erfurt’ta buluşarak bazı konularda anlaşma sağlamıştı. Bu anlaşma, Osmanlı-Fransız ve İngiliz-Rus ittifakının bozulmasına neden olmuş, Rusya’ya karşı müttefik arayan Osmanlı ile İngilizler arasında bir yakınlaşma doğmasına yol açmıştı ve 5 Ocak 1809 da Çanakkale’de bir anlaşma imzalanmıştı.
18 yaşında iken Rus savaşlarında bayrak taşıdığı için Alemdar namıyla anılan Mustafa Paşa III. Selim’e yaptığı ıslahatlardan dolayı hayrandı.Bu hayranlık nedeniyle Selim’in tahtan indirilmesine içerlemiş ve Balkanlardaki kuvvetleri ile İstanbul üzerine yürümeye, Selimi tekrar tahta çıkartmaya karar vermişti. Edirne’den hareket ettiği sırada adamları İstanbul’a girmiş ve Kabakçı Mustafa’yı öldürmüşlerdi. Alemdar İstanbul’a gelince tahtan indirileceğini anlayan Sultan Mustafa tahta varis olabilecek III.Selim ve Şehzade Mahmut’un öldürülmelerini emretmişti. Alemdar yetişene kadar cellatlar Selim’i öldürür fakat dama çıkarak cellatların elinden kaçmaya çalışan II. Mahmut (1808-1839) kurtarılır ve Mustafa’nın yerine tahta çıkartılır.
İstanbul’da patlak veren isyanlar ve imparatorluk topraklarındaki ayaklanmalardan cesaret alan Ruslar Eflak ve Boğdan’ın kendilerine bırakılmasında ısrar ediyorlardı. Napolyon’un buna rıza göstermesi üzerine durum değişmiş ve Osmanlı heyeti görüşmelerden çekilmişti . Bunun üzerine 1809 Nisanında Tuna boylarında İsmail,Yergöğü ve İbrail kalelerine saldırıya geçen Ruslar Doğu Anadolu’da Kars ve Ahıska taraflarında hareketlenmişti.