ziberkan
Super Moderator
ORTADOĞU
A. ORTADOĞU:
1. Bölgenin Genel Durumu ve Gelişmeleri:
Daha önceki konularda tanımı ve jeopolitik durumu açıklanmış bulunan Ortadoğu, İkinci Dünya Savaşı ve sonrasında, coğrafi konumundan doğan stratejik önemi ve sahip olduğu zengin petrol yatakları nedeniyle, dünya politikasında ağırlığı daha çok duyulan bir bölge haline gelmişti. Bu bakımdan Ortadoğu, savaştan sonra ekonomik, politik ve askeri yönlerden olağanüstü duyarlı bir bölge niteliğini almıştı.
Bölgede bulunan devletler, Türkiye dışında, tam bağımsızlıklarına İkinci Dünya Savaşı'nın ya hemen öncesinde veya hemen sonrasında kavuşmuşlardı. Ekonomik yönden ise, kalkınmakta olan veya az gelişmiş ülkelerdi.
İkinci Dünya Savaşı'ndan sonra, Ortadoğu'daki siyasi gelişmeleri etkileyen başlıca faktörlerden biri de İsrail Devleti'nin kurulması olmuştur. 1945'ten itibaren şiddetlenen Arap-İsrail çatışması, gerek Arap devletleri arasında, gerekse bunların diğer devletlerle olan ilişkilerinde esas rolü oynamıştır.
1945'te Mısır, Ürdün, Suriye, Lübnan, Irak, Suudi Arabistan ve Yemen, merkezi Kahire'de olmak üzere "Arap Birliği"ni kurdular. 1948'de Birleşmiş MiUetler'in karanyla İsrail Devleti'nin kurulmasıyla da, Arap devletleri bununla mücadeleye başladılar. Bunun sonucu olarak 1948, 1956, 1967, 1973 Arap-İsrail Savaşları oldu. Bu arada Arap devletleri arasında da İsrail'e karşı farklı davranışlardan doğan gruplaşmalar meydana geldi. Bununla beraber İsrail sorununun çözümü, Arap devletlerinin başlıca amacı olmakta devam etti.
Ortadoğu'da bulunan Arap ülkeleri, 19. yüzyılın sonlarıyla 20. yüzyılın başlarında, İngiltere, Fransa ve İtalya'nın ya doğrudan egemenliği veya mandası altına düşmüşlerdi. Bu bakımdan, bağımsızlıklarını elde ettikten sonra bunu korumak için ulusçuluğu esas alarak, sömürgeci devletlere karşı
92büyük bir tepki içinde bulunmaktaydılar. Özellikle, Batılı devletler tarafından İsrail Devleti'nin kurulması ve desteklenmesi, Ortadoğu'daki Arap devletlerinde Batı'ya karşı duyulan kızgınlığı daha da çoğaltmıştı.
Nitekim, bölgede bulunan ulusların çoğunluğunu meydana getiren Araplar arasında dayanışmayı güçlendirmek için, "Büyük Arap Devleti" düşüncesi, bu koşullar altında yeniden ortaya çıktı. Bu ideolojinin önderliğini de, 23 Temmuz 1952'de Mısır'da krallığı yıkan Cemâl Abdül Nasır yapmaktaydı. Nasır, 1956 yılında Süveyş Kanalı'nı devletleştirerek, Batı devletleriyle, özellikle İngiltere ve Fransa ile aralarındaki köprüleri tamamen yıktı.
Bunun üzerine, İngiltere ve Fransa, aynı yılda (1956) İsrail'i Mısır'a saldırttılar ve kendileri de buna katılarak Süveyş Harekâtı'nı başlattılar. Ancak bu saldırıyı, Amerika Birleşik Devletleri ve Sovyetler Birliği karşı çıkarak önlediler. Bu da, bu iki büyük devletin bölgedeki etkilerini çoğalttı ve bundan böyle Ortadoğu yeni gelişmelere sahne olmaya başladı.
Ortadoğu'nun bu durumu, İkinci Dünya Savaşı'ndan sonra büyük devletlerin bölgede egemenlik kurmak veya etkinliklerini çoğaltmak için değişik, fakat aynı amaçlı politika gütmelerine ve girişimde bulunmalarına neden oldu. Büyük devletleri, bu bölgeye çekecek kendi durumlarına göre siyasi, ekonomik, askeri olmak üzere çok yönlü çıkar ve hedefleri vardı. İsrail Devleti'nin kurulması ise, bölgedeki siyasi gelişmeleri önemli ölçüde etkiledi.
2. İsrail Devleti'nin Kurulması:
Daha önceki bölümlerde, İkinci Dünya Savaşı'na kadar geçen süre içerisinde, Filistin'de bir Yahudi devletinin kurulması için yapılan çalışmalara değinilmişti. Yahudiler İkinci Dünya Savaşı sırasında da; daha önce olduğu gibi, Filistin'de bir İsrail devleti kurmak hedefine ulaşmak amacıyla çalışmalarını sürdürdüler ve bu konuda (Filistin'de manda yönetimini elinde bulunduran) İngiltere'den yardım görmekte devam ettiler. Nitekim İngiltere, bu sırada Filistin'e göçün kontrolünü Yahudi Ajansı'na bıraktı. Bu da, Filistin'e Yahudi göçünün giderek çoğalmasına neden oldu. Savaşın sonlarına doğru da, Filistin'deki Yahudiler girişimlere başladılar. Arap devletleri de Filistin'de bağımsız Arap devleti kurulması için çalışmalarını hızlandırdılar.
Sonuçta İngiltere, Amerika Birleşik Devletleri'nin de yardımını sağladıktan sonra, 1947'de Filistin Sorunu'nun Birleşmiş Milletler Örgütü'ne götürdü. Birleşmiş Milletler, Ekim ve Kasım 1947'de bu konuyu görüştükten
1) Geniş bilgi için bkz. Fahir Armaoğlu, Filistin Meselesi ve Arap - İsrail Savaşları (1948-1988), Ankara 1991, s. 65 vd; Yılmaz Altuğ, Çin, Vietnam, Çekoslovakya ve Orta Doğu Sorunları, İstanbul 1970, s. 296-297; Ömer E. Kürkçüoğlu, Türkiye'nin Arap Orta Doğusu'na Karşı Politikası (1945-1970), Ankara 1972, s. 25-29; Fahri Çeliker, "Orta Doğu Devletlerinde Önemli Gelişmeler", Silahlı Kuvvetler Dergisi Eki, Ankara Ekim 1978, Sayı 265, s. 9-10.
Savaştan Sonra Ortadoğu ve Büyük Devletler 69sonra, Filistin'in Arap ve Yahudiler arasında bölünmesine, Kudüs'e de tarafsız bir statü verilmesine karar verdi.
Birleşmiş Milletler'in bu taksim kararı Arap ülkelerinde tepkiyle karşılandı. Bu ülkelerde Amerika Birleşik Devletleri, Sovyetler Birliği ve Birleşmiş Milletler'e karşı aleyhte gösterilere yol açtı. 1947 yılı Aralık ayı başlarından itibaren, Filistin'de, Arap ve Yahudiler arasında çarpışmalar başladı. Güvenlik Konseyi konuyu ele alarak görüştü, fakat bir sonuç alamadı. Bu sırada da İngiltere, 14 Mayıs 1948'de, Filistin'deki manda yö etimini tek taraflı olarak kaldırdı. Aynı gün de, İsrail Devleti'nin kurulduğu ilan edildi.
İngiliz kuvvetleri Filistin'den çekildikçe yerini Yahudilere terkediyordu. Bunun üzerine Arap devletleri, 17 Aralık 1947'de almış oldukları "taksime karşı savaşa gitmek" kararı uyarınca, İsrail'e savaş ilan ettiler ve 15 Mayıs 1948'de Filistin'e girdiler. 9 Temmuz 1948'de, Amerika Birleşik Devletleri ve İngiltere'nin etkisiyle, Araplar ile Yahudiler arasında ilk mütareke yapıldı. Fakat hemen arkasından savaş yeniden başladı. Bundan sonra, Birleşmiş Milletler arabulucuk görevini yüklendi ve çarpışmalar güçlükle durdurula-bildi. Bunun üzerine; 24 Şubat 1949'da İsrail-Mısır, 11 Mart'ta İsrail-Ürdün, 23 Mart'ta İsrail-Lübnan, 20 Temmuz 1949'da İsrail-Suriye Mütarekeleri imzalandı. Bundan sonra, Birleşmiş Milletler Filistin Uzlaştırma Komisyo-nu'nun girişimiyle Mayıs ve Temmuz 1949'da, Lozan da, İsrail ile dört Arap devletleri arasında iki dönem toplantı yapıldı. Burada, savaştan sonra ortaya çıkan Arap mültecilerinin durumu, Kudüs'e uluslararası statünün verilmesi ve sınırların çizilmesi sorunları görüşüldü. Fakat görüşmelerden bir sonuç almamadan toplantı sona erdi1.
Böylece İsrail Devleti kurulmuş oldu. 1948 Savaşı sonunda meydana gelen mütareke hatları da İsrail'in sınırı oldu. Ancak Arap devletleri, bu devleti ve oldubitti sının kesinlikle tanımadılar. Bu tarihten itibaren de Arap-İsrail uyuşmazlığı devam etti. Bu da, büyük devletlerin, bölgeyle yakından ilgilenmelerinde ve girişimlerinde önemli bir etken oldu.
A. ORTADOĞU:
1. Bölgenin Genel Durumu ve Gelişmeleri:
Daha önceki konularda tanımı ve jeopolitik durumu açıklanmış bulunan Ortadoğu, İkinci Dünya Savaşı ve sonrasında, coğrafi konumundan doğan stratejik önemi ve sahip olduğu zengin petrol yatakları nedeniyle, dünya politikasında ağırlığı daha çok duyulan bir bölge haline gelmişti. Bu bakımdan Ortadoğu, savaştan sonra ekonomik, politik ve askeri yönlerden olağanüstü duyarlı bir bölge niteliğini almıştı.
Bölgede bulunan devletler, Türkiye dışında, tam bağımsızlıklarına İkinci Dünya Savaşı'nın ya hemen öncesinde veya hemen sonrasında kavuşmuşlardı. Ekonomik yönden ise, kalkınmakta olan veya az gelişmiş ülkelerdi.
İkinci Dünya Savaşı'ndan sonra, Ortadoğu'daki siyasi gelişmeleri etkileyen başlıca faktörlerden biri de İsrail Devleti'nin kurulması olmuştur. 1945'ten itibaren şiddetlenen Arap-İsrail çatışması, gerek Arap devletleri arasında, gerekse bunların diğer devletlerle olan ilişkilerinde esas rolü oynamıştır.
1945'te Mısır, Ürdün, Suriye, Lübnan, Irak, Suudi Arabistan ve Yemen, merkezi Kahire'de olmak üzere "Arap Birliği"ni kurdular. 1948'de Birleşmiş MiUetler'in karanyla İsrail Devleti'nin kurulmasıyla da, Arap devletleri bununla mücadeleye başladılar. Bunun sonucu olarak 1948, 1956, 1967, 1973 Arap-İsrail Savaşları oldu. Bu arada Arap devletleri arasında da İsrail'e karşı farklı davranışlardan doğan gruplaşmalar meydana geldi. Bununla beraber İsrail sorununun çözümü, Arap devletlerinin başlıca amacı olmakta devam etti.
Ortadoğu'da bulunan Arap ülkeleri, 19. yüzyılın sonlarıyla 20. yüzyılın başlarında, İngiltere, Fransa ve İtalya'nın ya doğrudan egemenliği veya mandası altına düşmüşlerdi. Bu bakımdan, bağımsızlıklarını elde ettikten sonra bunu korumak için ulusçuluğu esas alarak, sömürgeci devletlere karşı
92büyük bir tepki içinde bulunmaktaydılar. Özellikle, Batılı devletler tarafından İsrail Devleti'nin kurulması ve desteklenmesi, Ortadoğu'daki Arap devletlerinde Batı'ya karşı duyulan kızgınlığı daha da çoğaltmıştı.
Nitekim, bölgede bulunan ulusların çoğunluğunu meydana getiren Araplar arasında dayanışmayı güçlendirmek için, "Büyük Arap Devleti" düşüncesi, bu koşullar altında yeniden ortaya çıktı. Bu ideolojinin önderliğini de, 23 Temmuz 1952'de Mısır'da krallığı yıkan Cemâl Abdül Nasır yapmaktaydı. Nasır, 1956 yılında Süveyş Kanalı'nı devletleştirerek, Batı devletleriyle, özellikle İngiltere ve Fransa ile aralarındaki köprüleri tamamen yıktı.
Bunun üzerine, İngiltere ve Fransa, aynı yılda (1956) İsrail'i Mısır'a saldırttılar ve kendileri de buna katılarak Süveyş Harekâtı'nı başlattılar. Ancak bu saldırıyı, Amerika Birleşik Devletleri ve Sovyetler Birliği karşı çıkarak önlediler. Bu da, bu iki büyük devletin bölgedeki etkilerini çoğalttı ve bundan böyle Ortadoğu yeni gelişmelere sahne olmaya başladı.
Ortadoğu'nun bu durumu, İkinci Dünya Savaşı'ndan sonra büyük devletlerin bölgede egemenlik kurmak veya etkinliklerini çoğaltmak için değişik, fakat aynı amaçlı politika gütmelerine ve girişimde bulunmalarına neden oldu. Büyük devletleri, bu bölgeye çekecek kendi durumlarına göre siyasi, ekonomik, askeri olmak üzere çok yönlü çıkar ve hedefleri vardı. İsrail Devleti'nin kurulması ise, bölgedeki siyasi gelişmeleri önemli ölçüde etkiledi.
2. İsrail Devleti'nin Kurulması:
Daha önceki bölümlerde, İkinci Dünya Savaşı'na kadar geçen süre içerisinde, Filistin'de bir Yahudi devletinin kurulması için yapılan çalışmalara değinilmişti. Yahudiler İkinci Dünya Savaşı sırasında da; daha önce olduğu gibi, Filistin'de bir İsrail devleti kurmak hedefine ulaşmak amacıyla çalışmalarını sürdürdüler ve bu konuda (Filistin'de manda yönetimini elinde bulunduran) İngiltere'den yardım görmekte devam ettiler. Nitekim İngiltere, bu sırada Filistin'e göçün kontrolünü Yahudi Ajansı'na bıraktı. Bu da, Filistin'e Yahudi göçünün giderek çoğalmasına neden oldu. Savaşın sonlarına doğru da, Filistin'deki Yahudiler girişimlere başladılar. Arap devletleri de Filistin'de bağımsız Arap devleti kurulması için çalışmalarını hızlandırdılar.
Sonuçta İngiltere, Amerika Birleşik Devletleri'nin de yardımını sağladıktan sonra, 1947'de Filistin Sorunu'nun Birleşmiş Milletler Örgütü'ne götürdü. Birleşmiş Milletler, Ekim ve Kasım 1947'de bu konuyu görüştükten
1) Geniş bilgi için bkz. Fahir Armaoğlu, Filistin Meselesi ve Arap - İsrail Savaşları (1948-1988), Ankara 1991, s. 65 vd; Yılmaz Altuğ, Çin, Vietnam, Çekoslovakya ve Orta Doğu Sorunları, İstanbul 1970, s. 296-297; Ömer E. Kürkçüoğlu, Türkiye'nin Arap Orta Doğusu'na Karşı Politikası (1945-1970), Ankara 1972, s. 25-29; Fahri Çeliker, "Orta Doğu Devletlerinde Önemli Gelişmeler", Silahlı Kuvvetler Dergisi Eki, Ankara Ekim 1978, Sayı 265, s. 9-10.
Savaştan Sonra Ortadoğu ve Büyük Devletler 69sonra, Filistin'in Arap ve Yahudiler arasında bölünmesine, Kudüs'e de tarafsız bir statü verilmesine karar verdi.
Birleşmiş Milletler'in bu taksim kararı Arap ülkelerinde tepkiyle karşılandı. Bu ülkelerde Amerika Birleşik Devletleri, Sovyetler Birliği ve Birleşmiş Milletler'e karşı aleyhte gösterilere yol açtı. 1947 yılı Aralık ayı başlarından itibaren, Filistin'de, Arap ve Yahudiler arasında çarpışmalar başladı. Güvenlik Konseyi konuyu ele alarak görüştü, fakat bir sonuç alamadı. Bu sırada da İngiltere, 14 Mayıs 1948'de, Filistin'deki manda yö etimini tek taraflı olarak kaldırdı. Aynı gün de, İsrail Devleti'nin kurulduğu ilan edildi.
İngiliz kuvvetleri Filistin'den çekildikçe yerini Yahudilere terkediyordu. Bunun üzerine Arap devletleri, 17 Aralık 1947'de almış oldukları "taksime karşı savaşa gitmek" kararı uyarınca, İsrail'e savaş ilan ettiler ve 15 Mayıs 1948'de Filistin'e girdiler. 9 Temmuz 1948'de, Amerika Birleşik Devletleri ve İngiltere'nin etkisiyle, Araplar ile Yahudiler arasında ilk mütareke yapıldı. Fakat hemen arkasından savaş yeniden başladı. Bundan sonra, Birleşmiş Milletler arabulucuk görevini yüklendi ve çarpışmalar güçlükle durdurula-bildi. Bunun üzerine; 24 Şubat 1949'da İsrail-Mısır, 11 Mart'ta İsrail-Ürdün, 23 Mart'ta İsrail-Lübnan, 20 Temmuz 1949'da İsrail-Suriye Mütarekeleri imzalandı. Bundan sonra, Birleşmiş Milletler Filistin Uzlaştırma Komisyo-nu'nun girişimiyle Mayıs ve Temmuz 1949'da, Lozan da, İsrail ile dört Arap devletleri arasında iki dönem toplantı yapıldı. Burada, savaştan sonra ortaya çıkan Arap mültecilerinin durumu, Kudüs'e uluslararası statünün verilmesi ve sınırların çizilmesi sorunları görüşüldü. Fakat görüşmelerden bir sonuç almamadan toplantı sona erdi1.
Böylece İsrail Devleti kurulmuş oldu. 1948 Savaşı sonunda meydana gelen mütareke hatları da İsrail'in sınırı oldu. Ancak Arap devletleri, bu devleti ve oldubitti sının kesinlikle tanımadılar. Bu tarihten itibaren de Arap-İsrail uyuşmazlığı devam etti. Bu da, büyük devletlerin, bölgeyle yakından ilgilenmelerinde ve girişimlerinde önemli bir etken oldu.