Yrd. Doç. Dr. Alimcan İNAYET
Osmanlı Döneminde Türk-Uygur İlişkileri
Osmanlı'ların Orta Asya’dan daha ziyâde batıya özen gösterdikleri bir gerçektir. Ancak bu Osmanlı'ların Orta Asya ile hiç ilgilenmedikleri anlamına gelmez. Prof. Dr. Halil İnalcık'a göre, Osmanlı’ların iki büyük ideali vardır. Birisi Türk'lüğü dünyâya hâkim millet olarak yaşatmak, diğeri de hak tanıdığı din olan İslâm için savaşıp Allah'ın gaza’ vazîfesini yerine getirmekti (2). Osmanlı İmparatorluğu’nun kurulduğu ilk dönemlerde Orta Asya'da Timur Bey’in kurduğu güçlü bir devlet bulunuyordu. Doğu Türkistan da müslümanlığı kabûl ederek Türk'leşmiş olan Moğol kökenli hükümdarlar tarafından idâre ediliyordu. l8. ve 19. yüzyıllarda ise Seyit olarak kabul edilen hocalar işbaşında idiler. Yâni 19. yüzyılda Batı Türkistan Rus'lar Doğu Türkistan da Çin'liler tarafından işgâl edilinceye kadar Orta Asya Türkleri kendi kendilerini idâre ediyorlardı. Bu nedenlerle Orta Asya Osmanlı'ların öncelikli hedefi olmamıştır. Orta Asya Türk'leri Rus ve Çin tehdîdine mârûz kaldıklarında ise Osmanlı'lar soydaş ve dindaşlarına ellerinden gelen yardımı esirgememişlerdir. Osmanlı'ların Kaşgar hükümdârı Atalık Gazi Yakup Bey Bedevlet'e gösterdikleri ilgi bunun en güzel örneğidir. Bilindiği üzere 1864-1869 yılları arasında Yakup Bey Hoten, Kuça, Urumçı ve Turfan'daki yerel beylikleri ortadan kaldırıp merkezi Kaşgar olmak üzere bağımsız bir devlet kurmaya muvaffak olmuştu. Yakup Bey kurmuş olduğu bu devletin tanınması için 1870 de Osmanlı sultanı ve dönemin İslâm halîfesi Sultan Abd-ül aziz Hân'a bir hey’et göndererek kendisinin İslâm halîfesine tâbî olduğunu bildirmiş ve Doğu Türkistan'ın bağımsız İslâm devleti olarak tanınmasını istemiştir (3). Bundan çok memnun olan Sultan Abd-ül aziz Hân Yakup Bey’e "Emir-ül Müslimin" unvânını lûtfetmiştir. Bunun üzerine Yakup Bey câmîlerde halîfe Sultan Abd-ül aziz Hân adına hutbe okutmuş ve parayı da Sultan Abd-ül aziz Hân'ın adı ile bastırmıştır (4). Osmanlı devleti ayrıca Yakup Bey'e Hindistan üzerinden top. tüfek ve askerî eğitim için piyâde, süvârî ve topçu muallimleri Yusuf, Ismail Hakkı Efendi ve Zaman Bey'i göndermiştir (5).
Bu olaydan önce de Osmanlı'lar Îran'lıların Doğu Türkistan müslümanlarını etkileri altına almaya yönelik çalışmalarına kayıtsız kalmamışlardı. Bununla ilgili şöyle bir kayıt bulunmaktadır. 18. yüzyıldan önce Doğu Türkistan'daki Çin'li müslümanlar (Tunganlar) sünnî (imâm-ı şâfî) mezhebine mensup idiler. 1780 yılında Îran'lı Magruf Şâh adında bir şahıs Yarkent'e gelip şehirden beş kilometre uzaklıktaki Mıyşa köyüne yerleşmiş ve burada beş dönümlük bir arâzî satın alarak bir tekke, bir medrese ve bir câmî yaptırmıştır. Bu zat burada çok sayıda Çin'li müslümanı mür’id olarak kabûl etmiş ve onları gizli olarak şiî mezhebine yönlendirmiştir (6). Bunun üzerine 1861 yılında Osmanlı'lardan da Gulam Mesum (Mahsum) Hân adında bir zat Yarkent'e gelerek şehrin güney batısındaki Tirebağ Güze denen yerde tekke yaptırıp Çin'li müslümanları mür’itliğe kabul etmiş ve onların tamâmının tekrar sünnî mezhebine dönmelerini sağlamıştır. O dönemde bu kişinin etki alanı o kadar genişlemiştir ki Doğu Türkistan'ın Urumçı, Sançı. Pokang gibi şehirlerinden hattâ Ningşia'dan pek çok Çin'li müslüman bu zât'a gelip mü’rit olmuşlardır. Gulam Mesum Hân Hoca 1911 yıllında vefât etmiş onun faaliyetlerini oğlu Ömer Hân Hoca devâm ettirmiştir. Bugün de Çin'li müslümanlar bu zâtın mezârını ziyâret etmektedirler (7).
Osmanlı’ların Doğu Türkistan Türkleri’ne olan ilgisi bununla kalmamış, 1914 yılında Osmanlı paşalarından Tal’at Paşa Rodoslu Habîbzâde İlkul'u Uygur Türkleri’nin eğitimi için Doğu Türkistan'a göndermiştir. Öğretmen olarak Kaşgar'a gelen İlkul, burada Dâr-ül Muallim-il ihtihat adında bir öğretmen okulu açmış, bundan dolayı hapse atılmış ve 1920'de Türkiye'ye dönebilmiştir (8). Ahmet Kemâl İlkul'un Doğu Türkistan'da gerçekleştirmiş olduğu eğitim reformu Uygur milli eğitim târihinde yeni sayfalar açmıştır. Ahmet Kemal İlkul Doğu Türkistan’a gönderilmeden önce de orada şuurlu Uygur Türkleri’nin Osmanlı devletinden dâvet ettikleri öğretmenler görev yapmışlardı. 1880 ve 1910 yıllarında iki defâ Artuş'ta Hüseyin Bay, Bavudun Bay gibi kişilerin Osmanlı devletinden davet edip getirdikleri öğretmenler okul açmış ve bu okulda dil, edebîyat, matematik , târih ve coğrafya gibi dersleri okutmuşlardır. Ayrıca okulda jimnastik, foottop (futbol) spor faaliyetlerinin yanı sıra askerî eğitim de verilmiştir (9). Uygur Türkleri bir taraftan Osmanlı'lardan öğretmen isterlerken bir taraftan da çocuklarını eğitim için İstanbul'a göndermekteydiler. Meselâ 1900'lü yılların başlangıcında Gulça'da bazı zengin kimseler kendi çocuklarını ve yakınlarını tahsîl için Istanbul'a göndermişlerdir. Bu gençler Istanbul'da eğitimini tamamladıktan sonra Kulça'da okul açıp 100 kişiyi yetiştirmişlerdir (10). Dr. İklil Kurban'ın naklettiği Burhan Şehîdî'ye ait bir bilgiye göre, Yang Zengx'in döneminde İli'de Türkiye'liler çoktu. Mesut Sabri Baykuzu bu kişilerle birlikte okul açmış, öğrencilerine Türkiye şarkısı söyletmiştir (11). Bilindiği gibi Mesut Sabri Baykuzu 1904-1915 yılları arasında Istanbul'da eğitim görmüş ve 1947'de Doğu Türkistan'ın cumhurbaşkanı olmuştur (12). Yâni Osmanlı'ların Doğu Türkistan'da eğitimin geliştirilmesinde çok önemli rolü olmuştur.
Osmanlı paşalarından Enver Paşa tarafından kurulan Umûr-ı Şarkîye (Doğu işleri) teşkîlâtının 1914 târihinde A’dil Hikmet Bey, Kuşçubaşı Selim Sâmî Bey, Hüseyin Emrullah (Barkan) Bey, Hüseyin Bey ve İbrahim (Hakker) Bey olmak üzere beş kişiyi Orta Asya Türkleri’ni eğitme ve örgütleme amacıyla bölgeye göndermesi daha da dikkat çekicidir. Bu kişiler Hindistan üzerinden Doğu Türkistan'a ve diğer Orta Asya ülkelerine ulaşmış ve oralarda faaliyet göstermişlerdir (13).
Osmanlı'ların çok yakından ilgilendikleri Doğu Türkistan Türkleri de bunca ilgiye duyarsız kalmamışlardır. Osmanlı devleti balkan savaşından yenik çıkınca Istanbul, yaralı askerler ve Balkanlar’dan göç eden insanlarla dolmuştu. Osmanlı devletinin bu ağır günlerinde Doğu Türkistan Türkleri de işgâl altında bulunmalarına rağmen Istanbul'a yardım göndermişlerdir. Tatar gazeteci yazar Fâtih Kerîmî'nin 1913'te Orenburg’da basılan “Istanbul Mektupları” adlı kitabına göre, Kulca’lı Çin müslümanı, Mekteb-i Sultânî binâsındaki Alman “Salîb-i Ahmer“ kızılhaç hastanesinde yaralılara hizmet etmiştir (14). Yine aynı kitaba göre Kaşgar müslümanlarından “Hilâl-i Ahmer” kızılay yararına beş bin sum para gelmiştir (15).
Bunlar Osmanlı'ların Doğu Türkistan Türkleri’nin de Osmanlı'lara olan mânevî bağlarını gösteren belgelerdir.