Sömürünün Tarihi

ziberkan Çevrimdışı

ziberkan

Super Moderator
Ali Öner


Batı Avrupa ve Amerika'nın içinde bulunmuş olduğu tepeden indirme ve diğer halkların "kurtarıcısı" düşüncesi bundan yaklaşık 500 yıl önce, yani 15. ve 16. yüzyılda başladı. Ticaret yolu kapanan Avrupa, yeni yol arayışına girdi ve denizaşırı ülkelerin keşfedilmesiyle durum değişti. Yerli halk limanlarına yanaşan bu insanlara mal satarak geçimlerini sağlayacaklarını düşünerek misafirperver davrandılar. Evlerine aldılar ve günü geldiğinde kendi evlerinde ve tarlalarında birer köle olarak çalıştıklarını tahmin dahi edemediler. Bu dönemde başlayan işgal ve sömürü ağı; Amerika kıtasının büyük bölümüyle Afrika ve Asya kıtalarının kıyı boyunca uzanan sayısız alanlar ele geçirildi.(1)
Bu sömürü ağı; bölge insanlarını aşağılıyor, toprakları ele geçiriliyor, halk kılıçtan geçiriliyor ve acımasızca çalıştırılarak öldürülüyorlardı. Onlardan aldıklarını Avrupa'ya taşıyorlardı. Bu ilk sömürgeleştirme, Avrupa burjuvazisinin büyümesine, ekonomik ve siyasi iktidarını güçlendirmesine ve 19. yüzyılda kanlı cesetler üzerinde inşa ettiği modern sanayi kapitalizminin üzerinde doğacağı temelin oluşmasına olanak sağlanmış oldu.
Onların topraklarının işgal edilmesi yetmiyordu. O topraklar zorla onlara işletiliyordu yani zorla çalıştırılıyorlardı. Kimi altın ocaklarında, toprağın altında kalıyordu, kimisi de korkunç çalışma kamplarında yok oluyordu. Fakat o dönemin tarihçilerinden biri bu durumu şöyle ifade ediyordu. "Tembellikleri, sömürge halklarını doğal kayıtsızlığa, duyarsızlığa itiyordu; zorlu çalışmayı kabullenmektense ölmeyi yeğliyorlardı. Çoğu çalışmamak için eğlence olsun diye kendini zehirliyor, bazıları da kendilerini asıyor."(2) du. Yani neden nazlanıyorsunuz. Siz zaten "barbar", "vahşi" ve "medeniyet yoksunu" insanlar değil misiniz? Öyleyse "sizin bu yaptığınız insanlığa sığmayan ve bizim tanımlarımızın doğruluğunu ispatlar." Demeye getirmektedir. Bu düşünce ile aşağılamaya ve ötekileştirmeye devam edilmektedir. Burada biz sayı vermiyoruz. İşgal edilen yerlerden nüfusun kısa süre içinde 5 ya da 7 yıl içinde yüzde 80 varan bir eksilme bütün tarih kitaplarında yazar.
15. yüzyıldan, 18 yüzyıla kadar Avrupa'nın sömürgeleştirdiği dünyaya kısaca bir göz atmakta yara vardır: 1402'de İspanya, Kanarya Adası'nı, Portekiz'de aynı dönemde Açores'ı işgal ettiler. Asıl büyük sömürgecilik, Christophe Colomb'un 1492'de Amerika'yı ve 1498'de Hint yolunu keşfetmesiyle 15. yüzyılın son döneminde başlar. Bundan sonra her şey çok hızlı gelişecek ve hemen hemen bütün dünya bu sömürgecilikten payını kötü bir şekilde alacaktır. İspanyollar, Amerika'da Antiller'i, daha sonra 1519' dan itibaren özellikle Meksika'yı (Aztek İmparatorluğu) ve 1932'den itibaren Peru'yu (İnka İmparatorluğu) ele geçirdiler. 16. yüzyılın sonunda, Portekiz'in elinde Brezilya kıyıları ve bazı girilmesi zor olan Patagonya ve Amazon gibi sömürgeleştirilmemiş topraklar Orta ve Güney Amerika dışında İspanyollara'a ait olmuştu.
Fransızlar 15342den başlayarak Kanada'ya iyice yerleşirken; Portekiz, 16. yüzyılın birinci yarısı boyunca Hintistan, Malezya, Çin (Makao) ve Afrika'da ticari alanlar kurmuştu. 16. yüzyılın sonunda, 1587'de, Amerika topraklarında Virjinya'da ilk İngiliz sömürgesi oluşturuldu. 17. yüzyılın İspanyol imparatorluğu bütünü elinde tutuyordu. İngiliz ve Fransız sömürgeciliği de gelişmekteydi. İngilizler 1655'de Jamaika'yı İspanyollardan aldılar ve Hindistan'da ticari üstler kurmaya başladılar. Bu ve sonraki tarihlerde sömürgeciler arasında sümürgeler çeşitli zamanlarda el değiştirdiler. 18. yüzyılın güçlenen sömürgecileri Fransızlar ve İngilizler olmaya başladı. Hollanda'nın sömürgeleri olan Kap bölgesi, Seylan, Singapur gibi yerler Fransızlara geçti. Fransa, 1830'dan itibaren Cezayir, 1859 Çin Hindi'ni, 19. yüzyılın son çeyreğinde; Fransa, Madagaskar, Kuzey Afrika, Sahra, Batı Afrika'nın büyük bölümünü, Orta Afrika'nın Çad'dan Kongo'ya kadar olan çok büyük bölümünü sömürgeleştirmişti. İngilizler, Batı Afrika'da Nijerya, Altın Sahiller (Gana), Gambi, Sierra Leone, Mısır, Sudan, Kenya, Uganda, Güney Afrika, Rodezya gibi ülkeleri sömürgeleştirdi. Sömürgeciliğe geç katılan Almanya, Kamerun, Togo, Tanjanika, ve Güneybatı Afrika'yı yani Namibya'yı sömürgeleştirdi. İtalyanlar, Libya, Eritre, Somali'yi, Portekiz ise, Angola ve Mozambik'teki eski varlıklarını büyütmekle meşguldü. (3) Belçika, Kongo ve Zaire'yi, Rusya bütün Türki cumhuriyetleri, 1918'e gelindiğinde birkaç ülke dışında Afrika ve Asya'da bağımsız ülke yok gibiydi. Bunlarda kültürel ve zihinsel sömürünün gölgesinden kurtulamamıştı.
Son 50 yıl içinde bu sömürgeleşmiş toprak parçaların aralarında bazı arızalar bırakılarak sözde bağımsızlıklarını kazandılar. Her ülke bir bağımsızlık günü ilan etmiş durumda ve her yıl bu ülke genelinde kutlanmaktadır. Fakat, bu bağlamdaki kutlamaların siyasi olduğu ve gerçek bağımsızlığı içermediği bilinmektedir. Çünkü yapancı ekonomik ve kültürel tahakkümün bütün ağırlığıyla devam ettiği görülmektedir. Neyi üretileceği ve kaça satılacağı ülkenin halkı değil eski sömürgeciler belirlemektedir. Kimin nasıl düşüneceğine ve konumlarının ne olacağına da onlar karışmaktadır. Çünkü; "emperyalist yayılım, son tahlilde kültürel bir fenomen olan ırk merkeziyetçiliğine dayanmaktadır. Hakim ırk ve tali kabileler imajı ve sosyal Darwinizm teorileri, emperyalizmin ortaya çıkışında yer alan güçlü kültürel amillerdi. Seküler ve dini İncil yayılımcılığı da önemliydi tabii. Seküler evangelizm, batı medeniyetini yaymaya, Afrika'daki cehalet ve "barbarlığa" son vermeye ve "karanlık ve geri" toplumlara Avrupa'nın aydınlık meşalesini sunmaya çalıştı."(4) "Afrika üniversiteleri aynı zamanda siyasi kurtuluş mekanizmaları ve kültürel bağımlılık vasıtaları olabilme özelliğine de sahipti. Afrika'daki üniversite mezunları, her yönden batılılaşmış Afrikalılar oldukları için, kültürel olarak da en bağımlı kimselerdi. Bu tip kimseler, ne büyük kültürel dirilişçiler arasında bulundular, ne de yerel inanç sistemlerine, linguistik miraslarına, eğlence biçimlerine ya da estetik tecrübelerine saygı gösterdiler. Sömürge düzenine son vermeye ve afrikanın kendi yönetim biçimini kurmaya istekli milliyetçileri üreten aynı eğitim kurumları, aynı zamanda kültürel sömürgeciliğin daimiliğini de sağlamış oldu."(5)
Sömürgecilik şekil değiştirmişti. 15. yüzyılla başlayan süreçte insan gücüne dayalı bir sömürgecilik söz konusuyken, artık değişen şartlarla bu farklı bir şekil almıştı. Uygun insan gücü üretmek ve kültürel yozlaşma yoluyla pazarı yeniden belirleme. Bu sömürü ağı bazen şiddet boyutunu içine almaktan çekinmemektedir. Bazen kendileri işgal ettikleri ülkelere şiddeti götürürken (Afganistan, Irak, Somali), bazen de zihinleri işgal edilmiş işbirlikçileriyle bu işi yürütmektedirler (hemen hemen Afrika ve Asya'daki bütün ülkeler), bazen de kardeş kardeşe düşürülerek işin içinden çıkmaya çalışıyorlar (Filistin, Irak, Afganistan, Somali, Sudan, Ruganda).
Tam bağımsızlık zihinsel ve fiziksel bağımsızlıkla mümkündür. Bu gerçekleşmediği müddetçe batı hegemonyasından çıkmak zor görünmektedir.
1- Sömürgecilikten Küreselleşmeye "kapitalizm öldürür", Der. Sinan Adalı, Pencere Yayınları, İstanbul 2001, s.13
2- a.g.e. s. 15
3- A.g.e. s. 6770
4- Ali Mazrui, "Çok Uluslu Bir Şirket Olarak Afrika Üniversitesi", Der.Philip G. Altbach, Gail P. Kelly, Sömürgecilik Ve Eğitim, Çev. İbrahim Kalın, İnsan Yayınları, İstanbul 1991, s. 62
5- A.g.e. s. 64
 
Geri
Üst