Ayasofya

Ç Çevrimdışı

çubuk prenses

New member
Bizansı kurtarmak üzere İstanbul'a çağırılan Haclı ordularının Hristiyanlığın mukaddes kilisesi Ayasofyanın tepesindeki altın haçı sökerek eritip sattılarını....

Yıllar sonra Osmanlı ordusunun İstanbul'un fethi sırasında bir yeniçerinin,fetih hatırası olarak saklamak maksadıyla Ayasofya nın küçük bir çini parçasını koparmak istemesini Fatih Sultan Mehmet'in ''tahribe teşebbüs''le suçlayıp cezalandırdığını biliyor muydunuz??
 
M Çevrimdışı

mehtap-gez

Super Moderator
Ynt: Ayasofya

  Bilindiği gibi Ayasofya kilise olarak yapılmış; ancak yaklaşık 1000 yıla yakın bir süre kilise olarak hizmet veren yapı 1504'te II. Bayezid devrinde Kapu Ağası Hüseyin Ağa tarafından camiye çevrilmiştir.İşte bu değisim yaşanırken Aysofyanın iç yapısıda değişmiştir.Yapının camiye çevirtilmesi sırasında  tüm iç süslemeleri değiştirilmiş iç kısmında güneydoğuya minber, kuzeybatıya müezzin mahfili, dış kısımında da batı duvarı önüne son cemaat yeri olmak üzere camiye özgü bazı bölümler eklenmiş, cephelerinde Osmanlı mimarî özelliklerine bağlı olarak farklı boyutlarda pek çok pencere açılıp mevcut pencelerinde bir kısmı kapatılmıştır.
  Bu yapılan değişikliklerden sadece birkaçıdır .Umarım faydalı olmuştur.Saygılar.
 
T Çevrimdışı

telleyay

New member
Ynt: Ayasofya

Ayasofya'nın Hiç Bilinmeyen Adı

Ayasofya’nın Osmanlı’nın kullandığı farklı bir adı olduğu, Fatih’in 66 metreyi bulan vakıfname yazdırdığı ortaya çıktı. İşte Prof. Akgündüz’ün 20 bin belgeyi inceleyerek ulaştığı bilgiler:

Ayasofya’yı ilk kez ayrıntılı olarak anlatan Rotterdam İslam Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Ahmet Akgündüz, yapının gerçek adının ise İstanbul’un fethini simgeleyen Fethiye Camii olduğunu söyledi. Başta Fener Rum Patriği olmak üzere dünya Ortodoksları’nın bir gün âyin yapabilme hayaliyle yaşadığı ve halen müze olarak hizmet halen Ayasofya’nın Osmanlı’daki adının Fethiye Camii olduğu ortaya çıktı. Son günlerde ibadete açıldığı haberiyle gündeme gelen Ayasofya Camii’nin yüzlerce yıllık tarihini ilk kez ayrıntılı olarak kitap haline getiren Rotterdam İslam Üniversitesi Rektörü ve Hukuk Tarihçisi Prof. Dr. Ahmet Akgündüz camiye bu ismin İstanbul’un fethinin bir simgesi olması için verildiğini söyledi. Akgündüz, “Böylece Ayasofya Müslümanlaştırılmış, Türkleştirilmiştir. Bu sonsuza kadar böyle gidecektir” dedi. 66 metre vakıfname Bazı tarihçilerin Osmanlı’da Ayasofya ile ilgili olarak 3, 4 belgeden başka bir şeyin olmadığını söylediklerini dile getiren Akgündüz, kitabı hazırlarken 20 binden fazla belgeye rastladıklarını belirtti. Bu belgelerden en önemlisinin ise İstanbul’u fetheden Fatih Sultan Mehmed’in Ayasofya’nın hizmetini düzenleyen ve uzunluğu 66 metreyi bulan vakıfname olduğunu söyledi. Fatih’in ceylan derisine yazdırdığı vakıfnamenin 5 metrelik bölümünün 1950′li yıllarda yurt dışına sergi için götürüldüğünü ve bir daha dönmediğini dile getiren Akgündüz, kalanının ise Tapu-Kadastro Genel Müdürlüğü Kuyud-ı Kadime Arşivi’nde bulunduğunu söyledi.

Yüzde 70′i Türk Ayasofya’nın 1850′den beri özellikle Rusya ile paylaşılamayan bir yapı olduğunu dile getiren Akgündüz, “Batı bu konuda ısrarcı ve arzuludur. Yunanistan’da Ayasofya ile ilgili bilimsel çalışmalara çok büyük maddi yardımlar yapılıyor. Amerika’da ise Bizans Enstitüsü bu konuda yoğun bir çalışma içerisinde. Bizde ise bu tip çalışmalar yurt dışında yapılanları çevirmekten öteye gitmiyor” dedi. Çalışmalarını Doç. Dr. Said Öztürk ve Yaşar Baş ile “Kiliseden Müzeye Ayasofya” adıyla kitap haline getiren Akgündüz, Ayasofya Camii’nin yüzde 70′inin de Türkler tarafından yapıldığını veya elden geçirildiğine dikkat çekti. Vakıf Yasası’na dikkat Yeni Vakıflar Yasası’nın, cemaat vakıflarına mülk edinme imkânı veren, geçici 9. maddesinin çok tehlikeli olduğunu dile getiren Akgündüz, “Çünkü Osmanlı da dahil olmak üzere 600 sene boyunca hiçbir kilise veya sinagog üzerine mal verilmemiştir. Verildi diyenler yalan söylerler. Ancak fakir bir papaz veya haham üzerinden vakıf olabilirlerdi” dedi.

Vakıfların minare oyunu “Aslı kilisedir. Öyle kalmalıdır” demenin daha önce Bizans’a ait olan İstanbul’u Hıristiyanlar’a vermekten hiçbir farkı olmadığına dikkat çeken ve yurt dışındaki vakfıların “Ayasofya’ya özgürlük” diye bir internet sitesi yaptıklarını belirten Akgündüz, “Bakıyorsunuz fotoğraflarda Ayasofya’nın bütün minarelerini kesmişler, minyatürlerini kullanmışlar. Niyet orayı geri almak” dedi. Atatürk imzaladı Akgündüz, “Ayasofya’nın 1934′te müze olması için verilen Bakanlar Kurulu Kararı’nın altında Atatürk’e ait olan imzanın sahte olduğu söyleniyor. Araştırmalar sırasında gördük ki Atatürk, Ayasofya müze olduktan sonra ziyaret etmiş ve şeref defterini de imzalamış” dedi.

Osmanlı Araştırma Vakfı Mütevelli Heyeti Başkanı Prof. Dr. Ahmed AKGÜNDÜZ’ün kitabı, OSMANLI ARAŞTIRMALARI VAKFI tarafından yayınlandı.
 
Geri
Üst