ziberkan
Super Moderator
MARTİN LUTHER VE VOLTAİRE'NN TÜRKLER HAKKINDAKİ DÜŞÜNCELERİ
Alman papaz Martin Luther (1483–1576), Türk karşıtlığını düşünce ve eyleminin temeline yerleştirerek sistemleştiren Batılıların Öncülerinden biridir. Ortaçağ düşüncesine (skolâstik) karşı çıkarak dinde reform hareketini başlatan kişi diye tanıtılan, ancak Hıristiyanlık dinîni feodal egemenliğin bir aracı olmaktan çıkararak burjuvazinin egemenlik aracı haline getirmeye çalışan bu Alman ilahiyatçısının, Türkler hakkındaki yargıları şöyledir: "Türkler, Tanrı'nın öfkeli kırbacı, yakıp yıkan şeytanın uşağıdır. Onları yenmek için önce efendisi şeytanı yenmek ve Türkleri tek başına bırakmak gerekir. Türkün tanrısı olan şeytanı yenmeden Türkü yenmek kolay olmayacaktır. Şeytan ise bir ruhtur; topla, tüfekle, at ve insanla yenilmez... Tanrı işlenen sayısız günah ve nankörlük nedeniyle şeytan Türkleri. Almanların başına bela etmiştir. Bir Türkü öldüren vicdan azabı duymamalı, tersine Hıristiyanlığın düşmanını yok ettiği için vicdanı rahatlamalıdır... Türkler Avrupa'nın ebedi düşmanıdır. Şimdi onları düşünüyor ve diyorum ki; eğer Samson (Tevrat'a göre, bir eşek çene kemiği ile tek şaşına binden fazla Filistinliyi öldüren güce sahip Yahudi kahraman y.n.) gibi güçlü olsaydım, çaresini bulur her gün bir Türk öldürürdüm."
Voltaire, 1771 yılında Talmont Prensi ile Prusya Kralı II. Frederik'e yazdığı iki mektupta, Türklere karşı duyduğu "nefreti" dile getirir. Talmont Prensine yazdığı mektupta, "Yunanistan'ı tümüyle yakıp, yıkmış, yoksullaştırmış ve sersemletmiş insanlara (Türklere) her zaman diş bileyeceğim. Benden, Homeros'un, Sophocles'in, Demosthenos'un vatanını yakanları sevmemi isteyemezsiniz. Sizin de yüreğinizin derinliklerinde benim gibi düşündüğünüze inanarak saygı duyuyorum" der; Prusya Kralı'na yazdığı mektupta ise, "Yunanistan'a zulmeden Türklerden her zaman nefret edeceğim. Ne barbar şeyler! Onlara altmış yıldır Cenevre saatleri satıyoruz, ancak hâlâ bunlarla ne yapacaklarını bilmiyorlar. Saatleri nasıl kuracaklarını bile bilmiyorlar" diye yazar
ilginç değil mi? Acaba?
Alman papaz Martin Luther (1483–1576), Türk karşıtlığını düşünce ve eyleminin temeline yerleştirerek sistemleştiren Batılıların Öncülerinden biridir. Ortaçağ düşüncesine (skolâstik) karşı çıkarak dinde reform hareketini başlatan kişi diye tanıtılan, ancak Hıristiyanlık dinîni feodal egemenliğin bir aracı olmaktan çıkararak burjuvazinin egemenlik aracı haline getirmeye çalışan bu Alman ilahiyatçısının, Türkler hakkındaki yargıları şöyledir: "Türkler, Tanrı'nın öfkeli kırbacı, yakıp yıkan şeytanın uşağıdır. Onları yenmek için önce efendisi şeytanı yenmek ve Türkleri tek başına bırakmak gerekir. Türkün tanrısı olan şeytanı yenmeden Türkü yenmek kolay olmayacaktır. Şeytan ise bir ruhtur; topla, tüfekle, at ve insanla yenilmez... Tanrı işlenen sayısız günah ve nankörlük nedeniyle şeytan Türkleri. Almanların başına bela etmiştir. Bir Türkü öldüren vicdan azabı duymamalı, tersine Hıristiyanlığın düşmanını yok ettiği için vicdanı rahatlamalıdır... Türkler Avrupa'nın ebedi düşmanıdır. Şimdi onları düşünüyor ve diyorum ki; eğer Samson (Tevrat'a göre, bir eşek çene kemiği ile tek şaşına binden fazla Filistinliyi öldüren güce sahip Yahudi kahraman y.n.) gibi güçlü olsaydım, çaresini bulur her gün bir Türk öldürürdüm."
Voltaire, 1771 yılında Talmont Prensi ile Prusya Kralı II. Frederik'e yazdığı iki mektupta, Türklere karşı duyduğu "nefreti" dile getirir. Talmont Prensine yazdığı mektupta, "Yunanistan'ı tümüyle yakıp, yıkmış, yoksullaştırmış ve sersemletmiş insanlara (Türklere) her zaman diş bileyeceğim. Benden, Homeros'un, Sophocles'in, Demosthenos'un vatanını yakanları sevmemi isteyemezsiniz. Sizin de yüreğinizin derinliklerinde benim gibi düşündüğünüze inanarak saygı duyuyorum" der; Prusya Kralı'na yazdığı mektupta ise, "Yunanistan'a zulmeden Türklerden her zaman nefret edeceğim. Ne barbar şeyler! Onlara altmış yıldır Cenevre saatleri satıyoruz, ancak hâlâ bunlarla ne yapacaklarını bilmiyorlar. Saatleri nasıl kuracaklarını bile bilmiyorlar" diye yazar
ilginç değil mi? Acaba?